Ömrünüze 24 yıl ekleyecek 8 alışkanlık

Maksimum verimi almak için 8'ini de benimsemek gerekiyor

Araştırmacılar, "Ne kadar erken o kadar iyi ama 40'lı, 50'li veya 60'lı yaşlarınızda yalnızca küçük bir değişiklik yapsanız bile yine de faydalı" diyor (Reuters)
Araştırmacılar, "Ne kadar erken o kadar iyi ama 40'lı, 50'li veya 60'lı yaşlarınızda yalnızca küçük bir değişiklik yapsanız bile yine de faydalı" diyor (Reuters)
TT

Ömrünüze 24 yıl ekleyecek 8 alışkanlık

Araştırmacılar, "Ne kadar erken o kadar iyi ama 40'lı, 50'li veya 60'lı yaşlarınızda yalnızca küçük bir değişiklik yapsanız bile yine de faydalı" diyor (Reuters)
Araştırmacılar, "Ne kadar erken o kadar iyi ama 40'lı, 50'li veya 60'lı yaşlarınızda yalnızca küçük bir değişiklik yapsanız bile yine de faydalı" diyor (Reuters)

Silikon Vadisi yaşlanmayı geciktirecek ve ömrü uzatacak bir yöntem bulmak için art arda yatırımlar yapsa da henüz böyle mucizevi bir ilaç geliştirilemedi.

Ancak uzmanlara göre, yaşam tarzıyla ilgili bazı alışkanlıklar edinmek ömrü önemli ölçüde uzatmak için zaten yeterli.

ABD'li bilim insanları ömrü 24 yıl uzatmayı sağlayacak 8 sağlıklı alışkanlık belirledi.

Araştırmacılara göre bu alışkanlıkları 40 yaşına kadar benimseyenler ömürlerine 24 yıl, 50 yaşında benimseyenler 21 yıl, 60 yaşında benimseyenlerse 18 yıl yıl katıyor.

Sağlık bilimi uzmanı Xuan-Mai Nguyen, bu alışkanlıklarla ilgili olarak, "İster yavaş yavaş ister hepsini bir kerede benimseyin" diyor.

Bahsi geçen 8 sağlıklı alışkanlık, önem sırasına göre şöyle diziliyor:

1. Egzersiz yapmak

Listenin başında birçok uzmanın sağlık için en önemli alışkanlıklardan biri olduğunu söylediği egzersiz var.

Nguyen, bu alışkanlığı benimseyen kişilerin herhangi bir nedenden ölme riskinin egzersiz yapmayanlara göre yüzde 46 azaldığını söylüyor.

2. Opioid bağımlısı olmamak

Nyugen ve meslektaşlarına göre opioidlerden uzak durmak erken ölüm riskini yüzde 38 oranında azaltıyor.

Yaygın bilinen opioidlere örnek olarak morfin, eroin, fentanil, kodein, oksikodon, tramadol ve methadon verilebilir.

ABD'deki opioid bağımlılığı bugün "halk sağlığı acil durumu" olarak görülüyor.

3. Tütün kullanmamak

Nyugen, hayatında hiç tütün kullanmayanların ölüm riskinin yüzde 29 azaldığını söylüyor. Bir dönem sigara kullanmış olanlar bu hesaplamaya dahil değil. Ancak uzmanlara göre sigarayı bırakmanın da son derece büyük yararı oluyor.

4. Stresi yönetmek

Stres yönetimi, erken ölümleri yüzde 22 oranında azaltıyor.

Uzmanlar stresin sağlık açısından yıkıcı sonuçlar doğurduğu görüşünde.

5. Bitki bazlı beslenmek

Bitki bazlı bir beslenme düzeni oturtmak, daha uzun bir yaşam sürme ihtimalini yüzde 21 artırıyor.

Ancak bu, vejetaryen veya vegan olmanız gerektiği anlamına gelmiyor.

Nguyen'e göre tahıl ve yeşil yapraklı sebze açısından zengin olan, Akdeniz diyeti gibi beslenme biçimlerini benimsemek önemli.

6. Aşırı içmemek

Nguyen, aşırı içkiden kaçınmanın, ölüm riskini yüzde 19 oranında azalttığını belirtiyor. Günde 4 kadehten fazla içki içmek, uzmanlarca aşırı tüketim diye sınıflandırılıyor.

7. İyi uyumak

İyi bir gece uykusu çekmek (en az 7 ila 9 saat uyumak) erken ölüm riskini yüzde 18 azaltıyor.

8. İyi ilişkiler kurmak

Olumlu sosyal ilişkiler kurmak ömrü uzatmaya yüzde 5 oranında katkıda bulunuyor. Ancak uzmanlar, özellikle yaşlı yetişkinler arasında yalnızlık ve izolasyonun daha yaygın ve endişe verici hale geldiğini söylüyor.

Nguyen, "Yüzde 5 küçük görünebilir, ancak yine de ölüm riski açısından kayda değer bir düşüş" diyor:

İster fiziksel aktivite seçin, ister sosyal destek alın, hepsinin yardımı dokunur.

 

Independent Türkçe, CNN International



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature