Şok rapor: Her yıl 3,8 milyon insan mantar enfeksiyonlarından ölüyor

Şok rapor: Her yıl 3,8 milyon insan mantar enfeksiyonlarından ölüyor
TT

Şok rapor: Her yıl 3,8 milyon insan mantar enfeksiyonlarından ölüyor

Şok rapor: Her yıl 3,8 milyon insan mantar enfeksiyonlarından ölüyor

Manchester Mantar Enfeksiyonu Grubu’nun baş araştırmacısı David W. Denning tarafından hazırlanan bilimsel raporda, tartışmalı bilimsel tahminlere göre, dünya çapında her yıl yaklaşık 3,8 milyon insanın mantar enfeksiyonları nedeniyle hayatını kaybettiği ortaya konuldu ve bu sayının, toplam küresel ölümlerin yaklaşık yüzde 6,8’ini temsil ettiği belirtildi.

Koroner kalp hastalığı muhtemelen dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 16’sından sorumlu olurken bunu yüzde 11 ile felç takip ediyor. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ise toplam ölümlerin yüzde 6’sını oluştururken, mantar enfeksiyonu 3 milyon 228 bin ölümün yaklaşık üçte birinden sorumlu oluyor.

Prestijli bilimsel dergi The Lancet Bulaşıcı Hastalıklar dergisinde yayınlanan bu tahminlere ulaşmak için uzmanlar, halihazırda teşhis edilmiş ve tedavi edilmiş mantar vakalarının ve teşhis edilmemiş mantar vakalarının oranı hakkında bir sonuca vardı. Science Alert sitesine göre, mantar hastalıklarının teşhisi son 10 ila 15 yılda çarpıcı biçimde artarken, bu testlere erişim ve fiili kullanım sınırlı olurken, bu sadece düşük gelirli ülkeler için sınırlı kalmadı.

Örneğin, Güney Afrika’da kriptokok menenjit ve candida mantar enfeksiyonu için çok iyi bir teşhis hizmeti var, ancak çok yaygın bir başka mantar olan Aspergillus’un neden olduğu enfeksiyonlar için teşhis hizmeti bulunmuyor ve bazı mantarlara karşı teşhis hizmetinin olmaması can kayıplarına ciddi bir şekilde yansıyor.

En önemli öldürücü mantarların akciğer enfeksiyonlarına neden olan Aspergillus fumigatus ve Aspergillus flavus olduğunu belirtmek gerekiyor. Pek çok insan, doktorlarının mantar hastalığını fark etmemesi ya da hastalığı çok geç keşfetmesi nedeniyle hayatını kaybediyor. Bununla birlikte can kayıplarının çoğu, teşhis testlerinin yavaş olması veya eksik olması ve etkili antifungal ilaçların olmamasından kaynaklanıyor.

Ne yazık ki antibiyotik direncinde olduğu gibi antifungal direnç de giderek büyüyen bir sorun haline geldi. Mahsullere belirli mantar ilacı türlerinin uygulanması, azoller olarak bilinen bir grup mantar önleyici ilaca karşı direnç oranlarını büyük ölçüde artırıyor. Candida enfeksiyonu da sepsisin nedenlerinden biri ve kan dolaşımına karışıyor. Ayrıca diyabet veya böbrek yetmezliğiyle (veya her ikisiyle de) bağlantılı olurken, büyük bir ameliyat veya travma sonrasında da ortaya çıkabilir.

Dünya çapında insanların hayatını tehdit eden Candida enfeksiyonundan etkilenen 1,5 milyondan fazla insan ve yılda yaklaşık 1 milyon can kaybı göz önüne alındığında, acilen daha iyi teşhis testlerinin geliştirilmesi gerekiyor.

Bu bağlamda AIDS’e bağlı yaklaşık 600 bin can kaybının ölümün yaklaşık yüzde 50’si mantar enfeksiyonlarından kaynaklanıyor.

Dünyanın ilk büyük ölçekli kara mantar hastalığı (Mukormikoz) salgını, Hindistan’da Kovid-19’un ardından yaşandı. Mukormikozise neden olan mantarlar dokuya kan akışını engelleyerek dokunun ölümüne neden olduğu için halk arasında adı ‘siyah mantar’ olarak biliniyor.

Ayrıca mantar alerjisi ile şiddetli veya kötü kontrol edilen astım arasında da güçlü bir ilişki de bulunuyor.

Astımı kontrol altına almaya yönelik tüm çabalara rağmen, dünya çapında her yıl tahminen 461 bin kişi astın nedeniyle hayatını kaybediyor.



Pankreas tümörlerine yeni teşhis yöntemi: Kertenkele tükürüğü

Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)
Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)
TT

Pankreas tümörlerine yeni teşhis yöntemi: Kertenkele tükürüğü

Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)
Gila canavarının zehri, ağrı, mide bulantısı ve kusmaya neden olabiliyor (AFP)

Zehirli bir kertenkelenin tükürüğü, saptanması zor pankreas tümörlerinin tespit edilmesinde kullanılabilir. 

Temel işlevlerinden biri insülin üretmek olan pankreasta bu görevi üstlenen hücrelerde zaman zaman bozulmalar meydana gelerek insülinoma denen tümörler oluşuyor.

Nadir görülen bu tümörler genellikle iyi huylu oluyor. Ancak kan şekeri seviyesinin düşmesine bağlı olarak kişinin bayılmasına veya nöbet geçirmesine yol açabiliyor.

Uzmanlar çok küçük olsalar bile bir an önce çıkarılmaları gerektiğini söylüyor. Ancak mevcut yöntemlerle bu tümörleri bulmak epey zorlu bir iş.

Hollanda'daki Radboud Üniversitesi Tıp Merkezi'nden Martin Gotthardt "Tümörün nerede olduğu bilinmiyorsa cerrahlar onu bulana kadar pankreası keserdi" diyerek ekliyor: 

Günümüzde insülinoma tespit edilemediği takdirde hastalar ameliyat edilmiyor çünkü doktorlar pankreasın tamamını çıkarmak istemiyor.

Gotthardt ve ekip arkadaşlarının Journal of Nuclear Medicine adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmasına göre Gila canavarı adlı kertenkele bu sorunu çözmede büyük potansiyele sahip.

ABD ve Meksika'da yaşayan Gila canavarı, genellikle ölümcül olmayan bir zehir salgılıyor.

Kertenkelenin tükürüğündeki bir protein daha önce laboratuvarda işlemden geçirilerek diyabet tedavisinde kullanılmıştı. Sözkonusu protein pankreastaki reseptörlere bağlanarak insülin üretmelerini sağlıyor. 

Bilim insanları bundan yola çıkarak aynı proteinin insülinomaları da tespit etmeye yarayıp yaramayacağını araştırmaya koyuldu. 

İlk çalışmalarda radyoaktif bir molekül eklenen protein tümörü saptamasına karşın düşük kan şekeri ve mide bulantısı gibi yan etkilere yol açtı.

Yeni çalışmayı yürüten ekipse başka bir molekül ekleyerek yan etkileri büyük ölçüde ortadan kaldırdı. 

Kan şekeri düşük olan 69 kişide yeni yöntemi test eden bilim insanları, yüzde 95 oranında başarıyla tümörleri saptayabildiğini buldu. Buna karşılık mevcut taramalar yüzde 65 civarında başarı gösteriyor. 

Tümörler tespit edildikten sonra hastaların vücudundan başarıyla çıkarıldı.

Makalenin başyazarı Marti Boss, "Yeni taramanın diğer tüm taramaların yerini alabileceğine inanıyoruz" diyerek ekliyor:

Bazıları onlarca yıldır hasta olmasına rağmen bu hastaların hepsi ameliyattan sonra tamamen iyileşti.

Independent Türkçe, Science News, Popular Science, Journal of Nuclear Medicine