Zorbalığın en ciddi sonuçları

Erken yaşta ortaya çıkan güven ileride psikolojik sorunlara maruz bırakıyor.
Erken yaşta ortaya çıkan güven ileride psikolojik sorunlara maruz bırakıyor.
TT

Zorbalığın en ciddi sonuçları

Erken yaşta ortaya çıkan güven ileride psikolojik sorunlara maruz bırakıyor.
Erken yaşta ortaya çıkan güven ileride psikolojik sorunlara maruz bırakıyor.

Nature Mental Health dergisinde Şubat 2024 ortasında yayınlanan zorbalıkla ilgili son çalışma, başkalarına olan güveni kaybetmenin zorbalığın en önemli sonuçlarından biri olduğunu ortaya koydu. Ayrıca ve bir çocuğun hayatının erken dönemlerinde ortaya çıkan bu durumun, daha sonra yetişkinlikte çeşitli ruhsal hastalıklardan mustarip olmasında en önemli faktör haline gelme olasılığını ortaya koydu.

Başkalarına güvenin sorunun üstesinden gelmede oynadığı büyük role dikkat çekilen çalışmada, çocuğun yanında destekleyici kişiler olduğunda; zorbalığa maruz kalsa bile kendisini psikolojik ve fiziksel olarak etkileyen olumsuz psikolojik duyguların üstesinden geldiği aktarıldı.

Zorbalık ve azalan güven

Birleşik Krallık'taki Glasgow Üniversitesi ve ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Stres Değerlendirme ve Araştırma Laboratuvarı'ndan bilim insanları tarafından yürütülen çalışmada, milenyumun başından bu yana, yirmi yıl boyunca Krallık'tan 10 binden fazla çocuk ve ailelerine ilişkin veriler izlendi. Birleşik Krallık birçok farklı ırk ve kültürden gelmektedir (yarısından biraz fazlası kadın nüfus). Çocuklara zorbalığa maruz kalma durumları ve ayrıca diğer çocukların onları kaç kez kasıtlı olarak incittikleri soruldu.

‘Çoğu gün ve zamanda’ ile ‘Hiç zorbalığa uğramadım’ arasında değişen çeşitli cevaplar elde edildi. Çocuklara sıfırdan 10'a kadar olan bir ölçekte insanlar arasındaki güven eksikliği soruldu. Böylece daha düşük puanlar daha yüksek güveni gösteriyordu ya da tam tersi. Daha sonra 3 ana kategoride gruplandırıldılar: ‘Düşük güvensizlik (3'ten az)’, ‘Orta (4-8)" ve yüksek (9'dan fazla).’

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bilim insanları, güvensizliğin yanı sıra ergenlerin psikolojik ve fiziksel sağlığını etkileyebilecek sağlıklı beslenme (özellikle meyve yeme) ve uyku düzeni (düzeni ve zamanlaması; akşamları mı, kestirmek mi yoksa uykusuzluk mu çekmek) gibi diğer tüm faktörleri inceledi. Ayrıca fiziksel aktivite oranları ile cinsiyet, ırk, ailenin sosyo-ekonomik durumu, vücut kitle endeksi, genci çevreleyen ortam ve ayrıca annenin psikolojik sağlığı, dil becerileri, ruh sağlığı hastalığı geçmişi ve gencin daha önce psikolojik hastalıklara maruz kalıp kalmadığı gibi diğer faktörleri de incelemeye aldılar.

Depresyon ve anksiyete

Sonuçlar, zorbalık ile insanlar arasındaki güven eksikliği ve ruh sağlığı sorunları arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu gösterdi. Zorbalığa 11 yaşındayken maruz kalan ve daha sonra 14 yaşında daha bilinçli hale geldiklerinde başkalarına olan güvenlerini kaybeden çocukların, 17 yaşına geldiklerinde, uyku ve yeme düzenlerindeki değişikliklere ek olarak, güven kaybı sorunu yaşamayan diğer çocuklara kıyasla anksiyete ve depresyondan muzdarip olma olasılıkları yaklaşık üç kat daha fazlaydı.

Güven eksikliği ile müteakip psikolojik sorunlar arasındaki korelasyonun, zorbalığın kendisinin ergenlerin ruh sağlığı üzerindeki etkisi arasındaki korelasyondan daha büyük olması dikkat çekti. Bu da psikolojik sıkıntıların üstesinden gelmede başkalarına güvenmenin önemini gösteriyor. Bilim insanları, erkek ergenlerin kız akranlarına göre daha az duygusal ve psikolojik sorunla karşılaştığını belirtiyor.

Çalışma, akran zorbalığı, insanlar arasındaki güven eksikliği ve bunun ruh sağlığı sorunları üzerindeki etkisi arasındaki ilişkiyi inceleyen türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor. Çünkü önceki çalışmaların çoğu anksiyete, depresyon, hiperaktivite, öfke, çeşitli korkular, şizofreni ve madde bağımlılığı gibi kişinin başkalarıyla olan ilişkilerini ele almadan doğrudan zorbalığın çocuğun zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerindeki etkisine odaklandı. Bulgular, toplumun kamu sağlığına yönelik artan endişelerin ortasında ortaya çıkması açısından da önem taşıyor.

Ergen ruh sağlığı

Günümüzde ergen ruh sağlığı, küresel sağlık camiası için büyük bir zorluk teşkil ediyor. Örneğin, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından yapılan son anketler, lise öğrencilerinin yaklaşık yüzde 40'ının 2021 yılında en az iki hafta depresyonda olduğunu bildirdiğini ortaya koydu. Kabaca söylemek gerekirse; öğrencilerin yüzde 10'u o yıl intihara teşebbüs ettiklerini söylemiştir ki bu çok büyük bir oranı gözler önüne seriyor. İntiharın, ABD’de gençler için kazalardan sonra ikinci önde gelen ölüm nedeni olduğuna dikkat çekiliyor.

Araştırmacılar, ergenlerin ruh sağlığının çok önemli olduğunu; sadece gençler için değil, ‘sosyal güvenlik teorisi’ olarak adlandırılan şeyi sürdürmek için, yani insani ve sosyal bağları sürdürmenin insan sağlığı için çok önemli olduğunu belirtti. Zira araştırmalar, sosyal kabulün bireylerin yeteneklerini, fiziksel ve psikolojik sağlıklarını geliştirdiğini gösteriyor. Tüm bağışıklık sistemini olumsuz etkileyen toplumsal reddedilme durumunda genç, başkalarının saldırgan olduğuna ve güvenilmez olduğuna inanarak büyüdüğünde; ister ona doğrudan zorbalık yapanlar isterse onu terk edip psikolojik destek sağlamayanlar olsun, bu durum fiziksel hastalığa ek olarak izolasyona, toplumsal geri çekilmeye ve yaratıcı olamamaya yol açıyor ve bu da daha sonra tüm topluma yansıyor.

Son olarak araştırmacılar, ergenler arasında zorbalıkla ilgili araştırmaların gelişmiş dünya ülkelerine ait bir tür lüks olmadığını, daha ziyade toplumun güvenliğinin sadece sağlık ve psikolojik düzeyde değil; aynı zamanda sosyal düzeyde de korunması gerektiğini ve herkesin; bireylerin ve kurumların bu olguya direnmesi, hoş görmemesi, ortadan kaldırması ve öğretmenler, öğrenciler ve kulüp koçları arasında toplumun üyeleri arasında güven kaybına neden olan bu davranışın tehlikesi konusunda farkındalık yayması gerektiğini kaydetti.

* Danışman çocuk doktoru



Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
TT

Uzmanlar yanıtladı: Çay mı kahve mi daha faydalı?

Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)
Bilim insanları çay içenlerin kemik yoğunluğunun, içmeyenlerden daha yüksek olduğunu söylüyor (Unsplash)

Nicole Wootton-Cane 

Çay da kahve de gündelik hayatta tüketilen popüler içecekler ancak uzmanlara göre biri diğerinden çok daha faydalı olabilir.

Yeni bir araştırma, düzenli çay içenlerin kemik erimesi yaşama ihtimalinin kahve içenlere göre daha düşük olabileceğini gösterdi.

Araştırmacılar her gün çay içenlerin, kemik mineral yoğunluğunun (KMY) içmeyenlerden yüksek olduğunu buldu. Bilim insanları bunu "anlamlı" bir sonuç olarak nitelendiriyor.

Orta düzeyde kahve tüketiminin kemik yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etkisi saptanmadı. Öte yandan günde 5 fincandan fazla kahve içenlerin KMY seviyelerinin düşmesi, aşırı tüketimin kemik sağlığına zarar verebileceğine işaret ediyor.

Flinders Üniversitesi ekibi, 65 yaş ve üstü yaklaşık 10 bin kadının verisini 10 yıl boyunca analiz ederek kemik yoğunluklarını ölçtü. Çay içenlerin, içmeyenlere kıyasla toplam kalça KMY'sinin biraz daha yüksek olduğunu tespit ettiler.

Uzmanlar aradaki fark mütevazı olsa da kemik yoğunluğundaki küçük iyileşmelerin bile büyük gruplarda kırık sayısını azaltabileceğini söylüyor.

Hakemli dergi Nutrients'ta yayımlanan sonuçlar, yaşam boyu alkol tüketimi daha yüksek olan kadınların kahveden daha olumsuz etkilendiğini, çayınsa özellikle obez kadınlara fayda sağladığını gösterdi.

Profesör Enwu Liu'ya göre bulgular, her gün bir fincan çay içmenin yaşlanırken kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğine işaret ediyor.

Liu "Orta düzeyde kahve içmek güvenli görünse de özellikle alkol içen kadınların çok yüksek seviyede tüketmesi pek ideal olmayabilir" diyor.

Ancak bu sonuçlara dayanarak yaşam tarzında radikal değişiklikler yapılmaması uyarısında da bulunuyor.

Araştırmacı "Sonuçlarımız, kahveyi bırakmanız veya litrelerce çay içmeye başlamanız gerektiği anlamına gelmiyor" diye açıklıyor. 

Orta düzeyde çay tüketiminin kemik sağlığını desteklemenin basit bir yolu olabileceğini ve çok fazla kahve tüketiminin, özellikle alkol tüketen kadınlar için ideal olmayabileceğini gösteriyor.

Kalsiyum ve D vitamini kemik sağlığının köşe taşları olmaya devam ederken, fincanınızdaki içecek de bir rol oynayabilir. Yaşlı kadınlar için günlük bir fincan çay içmek rahatlatıcı bir rutinin ötesinde, daha güçlü kemiklere doğru atılmış küçük bir adım olabilir.

Çalışma, yüksek seviyede kahve tüketiminin yaşlılarda ağrı düzeylerinin artmasıyla bağlantılı olduğunu gösteren bir araştırmanın ardından geldi. Bilim insanları kahve tüketimindeki artışın, azaltmaya kıyasla ağrı şiddetinde 6,56 puanlık bir artışla bağlantılı olduğunu bulmuştu.

Independent Türkçe.independent.co.uk/news


Zayıflama iğnelerinin meme kanserine karşı gizli faydası keşfedildi

Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)
Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)
TT

Zayıflama iğnelerinin meme kanserine karşı gizli faydası keşfedildi

Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)
Menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicilerinden birinin estron hormonu olduğu tespit edildi (AFP)

Yeni bir araştırmada zayıflama iğnelerinin, belirli bir meme kanseri hastası grubuna gizli bir fayda sağlayabileceği bulundu.

Yağ dokusunda üretilen ve "göz ardı edilen" estron hormonu üzerine çalışan bilim insanları, bu hormonun menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinden ölüm riskinin artmasıyla bağlantılı olabileceğini söylüyor.

Georgetown Üniversitesi'nden Dr. Joyce Slingerland'ın araştırması, Ozempic ve Mounjaro gibi popüler zayıflama ilaçları grubu GLP-1 ilaçlarının bu kadınlara fayda sunabileceğini öne sürüyor.

Dr. Slingerland, östrojen reseptörü pozitif (ER+) meme kanseri teşhisi konmuş kadınlara ait verileri analiz etti. Bu hastalık, menopoza giren kadınlarda görülen en yaygın ve ölümcül meme kanseri türü.

Araştırmacı, menopoza giren obez kadınlarda meme kanserinin başlıca tetikleyicisinin estron olduğunu tespit etti. Bu durum, östrojenin temel formu 17β-estradiol olan menopoz öncesi kadınlardan farklılık gösteriyor.

Yağ dokusunda üretilen estron, bazı proteinlerle birleşerek iltihabı tetikleyen genleri aktive edebiliyor.

Dr. Slingerland'ın araştırması, yüksek estron seviyelerinin yoğun bir iltihaplanmayı tetiklediğini, kanser öncesi değişikliklere yol açan ve kanseri besleyen genleri aktive eden bir zincirleme reaksiyon başlattığını gösterdi.

Bilim insanı ayrıca estron ve neden olduğu iltihabın, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tespit edip öldürme yeteneğine zarar verebileceğini gösteren kanıtlar da olduğunu belirtiyor.

ER-pozitif meme kanseri olan obez kadınlarda GLP-1 ilaçlarını analiz eden çalışmaların "mantıklı ve gerekli bir sonraki adım" olduğuna inanıyor.

Dr. Slingerland, "GLP-1 ilaçları kilo vermede devrim yaptı" diyor. 

Estronun yağ dokusundaki güçlü iltihaplanma etkileri nedeniyle, GLP-1 ilaçlarının zayıflamayı tetikleyerek estronun kanseri besleyen davranışını yavaşlatma potansiyeli gerçekten var.

Breast Cancer Now adlı hayır kuruluşunda kıdemli araştırma ve etki iletişimi sorumlusu Dr. Kotryna Temcinaite, Birleşik Krallık'taki meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 8'inin, aşırı kilo veya obeziteyle bağlantılı olduğunun tahmin edildiğini söylüyor.

The Independent'a konuşan Temcinaite "Araştırmacılar burada, östrojen hormonunun menopoz öncesi ve sonrasındaki farklı formlarının buna yol açabileceğini vurguluyor" diyor.

En yaygın meme kanseri türü ER-pozitif, büyümek için östrojene ihtiyaç duyar. Ve obeziteyle yaşayan kişilerin östrojen seviyeleri çok daha yüksek. Şimdi farklı kilo verme yaklaşımlarının (zayıflama ilaçları, fiziksel aktivite ve beslenme değişiklikleri dahil) östrojen seviyelerini düşürmeye nasıl katkı sağlayabileceğini daha iyi anlamamız gerekiyor. Bunlar ya meme kanseri tedavisiyle birlikte ya da hastalığı önlemek için uygulanabilir. Zayıflama ilaçlarına gelince; meme kanserinden muzdarip kişilere nasıl fayda sağlayabileceklerini (uzun süreli bir etki yaratıp yaratmadıklarını ve meme kanseri kaynaklı ölümleri azaltıp azaltamayacaklarını) anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.

Independent Türkçe


Uzmanlar soğuk algınlığını kısaltan takviyeyi açıkladı

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

Uzmanlar soğuk algınlığını kısaltan takviyeyi açıkladı

(Unsplash)
(Unsplash)

Julia Musto 

Uzmanlara göre bu kış çinko takviyesi almak, soğuk algınlığının daha hızlı atlatılmasını sağlayabilir.

Bu temel mineral, hastalanmayı engelleyemez ancak birçok çalışma, bu besini günlük olarak almanın semptomların süresini birkaç gün kadar kısaltabileceğini gösteriyor.

Michigan'da 2016'da yapılan çalışma, çinko pastilleri verilen kişilerin semptomlarının üç gün kadar kısaldığını bulmuştu ve önceki araştırmaların 2021'de yapılan incelemesi, çinko pastillerinin soğuk algınlığının süresini iki gün kısaltabileceğini ortaya koymuştu.

Soğuk algınlığı genellikle 7 ila 10 gün sürüyor.

Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden emeritus profesör James Fitzgerald, NPR'ye, "Gerçekten de soğuk algınlığı semptomlarını yaklaşık iki veya üç gün kısalttı" diye konuştu.

Bu sonuç beni çok şaşırttı.

Çinkonun işe yaramasının nedenlerinden biri de bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi. Cleveland Kliniği'ne göre çinko, soğuk algınlığına yol açan mikroplarla savaşan bağışıklık hücrelerinin oluşumunda önemli rol oynuyor.

Kliniğin kayıtlı diyetisyeni Julia Zumpano, "Bu önemli besin maddesi, mikroplarla savaşmada, yaraları iyileştirmede ve daha birçok alanda önemli roller oynuyor" dedi.

Hindili sandviç için bir neden

Amerikalı yetişkinlerin yüzde 20'sinden fazlası çinko takviyesi alıyor. Yine de Amerikalıların yaklaşık yüzde 15'i yeterli çinko almıyor; çinko aynı zamanda görmeyi korumaya yardımcı olan ve kan şekeriyle kolesterolü düşüren bir antioksidan.

Doktorlar yetişkin kadınların 8 miligram, erkeklerinse 11 miligram çinko almasını öneriyor. Bu miktarı takviyelerden alabilir. Çoğu çalışmanın katılımcıları günde 75 miligramdan fazla çinko aldı.

Hindi göğsü, çedar peyniri, istiridye, karides, mercimek ve kabak çekirdeği, doğal çinko kaynaklarından bazıları. Harvard Tıp Fakültesi'ne göre en yüksek çinko oranı çiğ istiridyede; 85 gramında 32 miligram çinko bulunuyor.

Zumpano, "Takviye kullanmadan önerilen miktarda çinkoyu almak genellikle kolaydır" dedi.

Peki ne kadar çinko fazla sayılır?

Çinko takviyeleri almak istenmeyen yan etkilere yol açabilir. Mayo Clinic'e göre bazı kişilerde koku alma duyusu kaybı, diğerlerinde mide bulantısı veya baş dönmesi, baş ağrısı, ishal, kusma veya kullandıkları bir ilaçla olumsuz reaksiyon görülebilir.

Yetişkinler, doktorları aksini söylemedikçe günde 40 miligramdan fazla almamalı.

Ancak doktorlar, kısa süreli ve düşük dozlarda alındığında çinko pastillerinin denenebilecek güvenli bir seçenek olduğunu söylüyor.

Keck Medicine'den klinik diyetisyen Lisa Statner, çinkoya soğuk algınlığının ilk belirtilerinde başlanması gerektiğini açıkladı.

"Emilimi artırmak için çinko takviyelerini protein açısından zengin yiyecekler veya C vitaminiyle birlikte alın ancak süt ürünleri veya yüksek lifli yiyeceklerle birlikte almaktan kaçının" dedi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/life-style