Husi hapishanelerinde bir tutuklunun ölümü öfkeye yol açtı

Milislerin, felç geçirdikten sonra hastaya gerekli ilk yardımı sağlamakta ihmalkâr davrandığı suçlamaları tartışılıyor

Hastane, mağdurla dayanışma içinde olanları "devlet kurumlarına hakaret etmeye" teşebbüsle suçladı / Fotoğraf: AFP
Hastane, mağdurla dayanışma içinde olanları "devlet kurumlarına hakaret etmeye" teşebbüsle suçladı / Fotoğraf: AFP
TT

Husi hapishanelerinde bir tutuklunun ölümü öfkeye yol açtı

Hastane, mağdurla dayanışma içinde olanları "devlet kurumlarına hakaret etmeye" teşebbüsle suçladı / Fotoğraf: AFP
Hastane, mağdurla dayanışma içinde olanları "devlet kurumlarına hakaret etmeye" teşebbüsle suçladı / Fotoğraf: AFP

Yemen'in İbb ilindeki Merkez Hapishanesi'nde tıbbi ihmal sonucu bir mahkûmun hayatını kaybetmesi olayı, Husi milislerinin kontrolünde bulunan bölgelerdeki insan hakları durumuna ilişkin üzüntü ve hoşnutsuzluk taşıyan bir hareketlenmeye yol açtı.

İnsan hakları aktivistleri, Faysal es-Sabri adlı tutuklunun İbb Merkez Cezaevi'nde sağlığının kötüleşmesinin ardından gerekli tıbbi ve acil müdahale yapılmadan yerde yatarken çekilmiş fotoğraflarını dağıttı.

Hapis, hastalık ve ölüm

Şehrin yerel sakinlerine göre mahkûmun sağlığı son haftalarda Husi hapishanelerindeki kötü muamele nedeniyle keskin bir şekilde kötüleşti ve bazı tutuklu mahkumların İran destekli milislere bağlı Merkezi Hapishane idaresine arkadaşlarını tedavi etmesi için baskı yaptığını kaydetti.

Hapishane mahkumları, yetkilileri halkın öfkesiyle korkutarak arkadaşlarının İbb'deki es-Sevra Hastanesi'ne nakledilmesi için gerginliği tırmandırmakla tehdit etti.

İnsan hakları aktivisti İbrahim Askin, Twitter hesabında şu bilgiyi paylaştı:

Husi milisleri, hastanın durumunu ilgililerle takip etmedi ve hastanın koridorda saatlerce görmezden gelinmesi ve ardından hapishaneye geri gönderilmesi için hastanenin mahkûmu kabul etmemesini sağladı. Aktivistlerin medya baskısı nedeniyle milisler onu hastaneye geri götürdü ve aynı gün öğle saatlerinde vefat edinceye kadar bu halde bıraktı.

Aktivistler, Husi milislerini hasta mahkûmların sağlığını kasten ihmal etmekle ve pek çoğunun ölümüne yol açmakla suçladı.

Suçlamalara cevap

İbb Hastanesi Müdürü Abdulgani Ğabişe ise bu suçlamaları reddederek bu sözlerin asılsız olduğunu söyledi.

Mahkumların hastayı ihmal etmekle suçlamasına yanıt olarak Ğabişe şunu söyledi:

Mahkûm, gece saat ikide hastaneye götürüldü. Felç geçirdiği için acil servise, özellikle kırmızı odaya alındı ve durumu stabilize olana ve onun için bir tedavi planı hazırlanana kadar ilk yardım alması sağlandı. Sevra Hastanesi'nde boş yatak olmaması nedeniyle Nasır Hastanesi'ne sevk edildi. Beraberindeki gardiyan tarafından götürüldüğü için Bakanlığın operasyonlarıyla koordineli olarak bu işlemler yapıldı.

Bağımsız bir Yemenli insan hakları koalisyonu, son altı yılda bin 600'den fazla kaçırılan kişinin Husi milis hapishanelerinde çeşitli türlerde fiziksel ve psikolojik işkenceye ve zalimce muameleye maruz kaldığını belgeledi.

Yemen İnsan Hakları İhlallerini İzleme Koalisyonu raporunda, Yemen'in 17 vilayetinde birçok kişinin Husi milislerin cezaevlerinde bu tutuklulara yönelik işkenceyi belgelediğini bildirdi.

Sorumluluk ve ihmal arasında

Hastane müdürünün ifadesi, tutuklunun sağlığının tahliye edildikten sonra kötüleşmesinden kendisinin sorumlu olmadığını, "durumu düzeldikten sonra hastanın sevk edildiğini ve nöbetçi doktor raporuna göre durumunun stabil olduğunu ve sevkine izin verildiğini" doğruladı.

Gabişe sözlerini şu şekilde noktaladı:

Sağlık raporu hazır ve herhangi bir resmi makamın talebi üzerine sunulması planlanmaktadır.

İnsan hakları aktivistleri, İbb kentindeki es-Sevra Hastanesi ve Merkez Hapishanesinin yönetimindeki Husi milis liderliğini, tutuklunun kasıtlı ihmal ve gerekli tedavinin sağlanmaması sonucu ölümünden yasal olarak sorumlu tuttu.

Aktivistler, mahkûmun ölümünden sorumlu olanları soruşturmak, cezaevlerini ziyaret etmek, mahkumların koşullarını görmek ve onlara tam sağlık hizmeti vermek için bağımsız bir uluslararası komisyon kurulması çağrısında bulundu.

Dış gündeme hizmet

Merkez Hastanesi, kriz tırmandıktan sonra Sabri'nin ölümü konusunda şu açıklamayı yaptı:

Sağlık görevlileri (Husi milislerine atıfta bulunarak), mahkûmun Nasır Hastanesine nakledilmemesi konusunda ısrar etti. O sırada Halk Sağlığı ve Nüfus Bakanlığı'nın görevlileri, kurumdaki Acil Servis Müdürü ile iletişime geçti. Acil Servis Müdürü de konuyu açıklığa kavuşturdu ve hastaya yönelik tıbbi prosedürler hakkında bilgi verdi. Ancak sağlık görevlileri onu merkez cezaevine geri götürdü, bu da onun ölümüne yol açan komplikasyonlara neden oldu.

Hastane, mağdurla dayanışma içinde olan herkese saldırdı ve onları "devletin ulusal kurumlarını sürekli aşağılamakla ve medyayı kullanarak dış güçlere hizmet etmeye çalışmakla" suçladı.

Hastane, yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi:

Mahkûmun hastanede tedavi görürken kötü halinin fotoğrafının çekilmesi, hastanın ailesi, emniyet güçleri, merkez cezaevi sorumluları ve il yöneticileri için küçük düşürücüdür. Ayrıca, bu ithamlar, vatandaşın güvenini sarsarak, genel bir memnuniyetsizlik ve ezici bir halk hoşnutsuzluğu yaratarak, devletin güvenliğini küçümseme ve istikrarı bozma durumunun ne boyutlara ulaştığını ortaya koymaktadır.



Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsa en-Nehari

Ortadoğu gözlemcilerinin beklediği son şey, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada Başbakanı Mark Carney ile görüşmesinde Husilere yönelik askeri operasyonların durdurulacağı yönündeki açıklamasıydı. Kanada'nın satın alınması konusunda yaşanan tartışmanın ardından Trump hızla Ortadoğu’ya yöneldi ve Husilerin teslim olduğunu duyurdu. Böylece anlaşmanın niteliği, arabulucunun kim olduğu, tavizlerin neler olduğu ve Husilerin Kızıldeniz'deki tüm gemileri mi yoksa sadece Amerikan gemilerini mi hedef almayacağı ile ilgili pek çok soruyu gündeme getirdi.

 

Karışıklık ve sorular

Trump açıklama yapar yapmaz Umman bir açıklama yaparak, belirsiz anlaşmaya biraz açıklık getirdi. Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi, ülkesinin her iki tarafla yaptığı görüşmeler ve temaslar sonucunda, Washington ile Husiler arasında ateşkes anlaşmasına varıldığını söyledi. “X” platformu üzerinden yayınladığı ilk açıklamada, anlaşma kapsamında, iki tarafın “karşılıklı hedef alma eylemlerini durduracaklarını, özellikle de seyir özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını sağlamak amacıyla, Husilerin, Kızıldeniz ve Bab’ul Mendeb Boğazı'nda ABD gemilerine yönelik eylemlerini durduracağını” belirtti.

Ancak Ummanlı bakan, ardından bir paylaşımda daha bulunarak arabuluculuk çabalarının iki taraf arasındaki “çatışmayı sona erdirdiğini” ifade etti. Bu, muhtemelen ABD'nin Husilere karşı operasyon sayfasını kapatma yolunda ilerlediğinin bir göstergesi. ABD Başkanı'na, Husilerin İsrail gemilerini hedef almaya son verme niyetinde olmadığı yönündeki haberler sorulduğunda, kendisinin bundan haberi olmadığını, Husilerin Amerikan çıkarlarını veya onun deyimiyle “bizimle ilgili herhangi bir şeyi” hedef almaya son vereceğinden emin olduğunu söyledi.

İsrail'e yeni bir sürpriz

ABD'nin açıklaması İsrail için sürpriz oldu. Nitekim Axios sitesine konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD'nin kendilerine ateşkes konusunda bilgi vermediğini söyledi. Bu, ABD Başkanı’nın ülkesinin Ortadoğu'daki müttefikine ilk sürprizi değildi. Geçtiğimiz ay Binyamin Netanyahu, Trump'ın Beyaz Saray'da kendisi ile yaptığı görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden Tahran ile yeni bir nükleer anlaşma müzakere etme niyetini açıklamasıyla şoke olmuştu. İsrail Başbakanı, Trump ile görüşmesinde Washington'u İran'ın nükleer programına karşı askeri seçeneği benimsemeye zorlamaya çalışmıştı.

ABD'nin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross da son anlaşmayı sorgulayarak X hesabından şu paylaşımda bulundu: “Başkan Trump, onlar da savaşmayı bırakacağı için Husilere saldırmayı bırakacağımızı söylüyor. Ancak arabulucu ülke Umman, anlaşmanın Amerikan gemilerine yönelik saldırıları kapsadığını söylüyor. Peki, diğer ülkelerin gemileri ve İsraillilere yönelik saldırılar ne olacak, durum kesinlikle net değil.”

Ross'un paylaşımından 16 dakikadan az bir süre sonra Umman Dışişleri Bakanı üçüncü bir paylaşımda bulunarak, “Bugün Kızıldeniz'deki durumla ilgili haberlerin, diplomatik çabaların ABD ile Yemen'deki Ensarullah arasındaki çatışmanın sona ermesiyle sonuçlandığı anlamına geldiğini bir kez daha yineliyorum” dedi. “Bu, her iki tarafın da artık birbirini hedef almayacağı ve Kızıldeniz'de uluslararası ticari taşımacılık için seyrüsefer özgürlüğünün sağlandığı anlamına geliyor” diye ilave etti.

Ummanlı bakanın üçüncü paylaşımı da ilk paylaşımıyla aynı doğrultudaydı, karşılıklı saldırıların sona erdiğini teyit ediyordu, ancak bu kez ilk açıklamadaki gibi açıkça Amerikan gemilerinin hedef alınmayacağını belirtmiyordu. Bu durum, Husilerin gizlice Amerikan veya başka ülkelerin gemilerine yönelik saldırılarını durdurma sözü verip vermedikleri sorusunu akla getiriyor.

Husiler adına Siyasi Büro üyesi Abdulmalik el-Acri AFP’ye açıkça “İsrail gemilerinin hedef alınacağını, Amerikan gemileri ile diğer gemilerin ise anlaşmaya tabi olduğunu” söyledi. Husilerin önümüzdeki günlerdeki davranışlarına bakılarak bu açıklamanın sadece medyaya yönelik popülist bir söylem mi olduğu yoksa Washington ile varılan anlaşmanın gerçekten Kızıldeniz'deki çeşitli gemilere yönelik saldırıların sonu anlamına mı geleceği ortaya çıkacak.

Bu bağlamda Amerikalı Ortadoğu araştırmacısı Firas Maksad, aylardır hiçbir Amerikan veya İsrail gemisi Boğaz'ı geçmediği için Husilerin anlaşmadan önce bile Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını durdurduğunu belirtti. Trump'ın askeri operasyonları durdurduktan sonra istediğini zekice elde ettiğine işaret etti.

Anlaşma tüm gemileri kapsıyor mu?

New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden akademisyen Rob Hawes, “Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin açıkça belirttiği gibi, anlaşma seyrüsefer özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını güvence altına almayı içeriyor” diye yazdı. Umman’ın Amerikan veya yabancı herhangi bir gemiye saldırının anlaşmayı ihlal anlamına geleceğini ima ettiğine işaret ederek, “Başka ülkelerin bayrağını taşıyan gemilere saldırmak bununla çelişmiyor mu?” diye sordu.

Independent Arabia, ABD Dışişleri Bakanlığı'yla temasa geçerek, son anlaşmanın şartlarını ve Husilerin anlaşmayı ihlal etmesi veya İsrail gemilerini hedef alması halinde ABD'nin askeri operasyonlara yeniden başlayıp başlamayacağını sordu. Ancak Bakanlık, sorularımızı Ulusal Güvenlik Konseyi'ne yönlendirdi. Bu, anlaşmaya ne kadar hızlı varıldığından da anlaşılacağı üzere bu dosyanın doğrudan Beyaz Saray tarafından yönetildiğine işaret ediyor.

Haberlere göre ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff son birkaç gündür Umman tarafıyla sürdürülen bu müzakerelere başkanlık etti. Witkoff, aylardır hem Ortadoğu’daki müzakerelere hem de Rusya ve Ukrayna ile hassas müzakerelere liderlik etmesine rağmen salı günü Beyaz Saray'da yemin ederek resmen görevine başladı.

Top İsraillilerin sahasında

Trump son açıklamasıyla topu, geçtiğimiz pazar günü Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef alan füze saldırısının ardından Sana Havalimanı'nı hedef alarak karşılık veren İsrail'in sahasına atmış gibi görünüyor. Washington ile varılan anlaşmadan bir gün sonra İsrail medyası, Husilerin Yemen'den fırlattığı bir balistik füzenin Kızıldeniz üzerinde düşürüldüğünü duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikalı araştırmacı Firas Maksad, son açıklamanın Trump tarafından akıllıca hesaplanmış bir hamle olduğunu söylüyor. Trump son açıklama ile bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde Husilerden resmi bir zafer elde ederken, o da İsrail'e yönelik doğrudan saldırılarını sürdürüyor. Maksad, anlaşmanın Başbakan Netanyahu veya Trump ile ilişkileri açısından “hayırlı olmadığını” ifade etti.

İsrail, bu hafta Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef almasının ardından ona yönelik doğrudan saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrail ordusu pazartesi günü, Hudeyde Limanı da dahil olmak üzere Yemen'in batısındaki Husi hedeflerini bombaladığını duyurdu. Salı günü Sana Uluslararası Havalimanı'nı hedef alan hava saldırıları düzenleyerek, havalimanını ve Sana etrafındaki birçok elektrik santralini hizmet dışı bıraktı.

Washington “stratejik bir tuzaktan” kurtuldu

Atlantik Konseyi birkaç gün önce, ABD'nin Kızıldeniz'de “stratejik bir tuzağa” düştüğü uyarısında bulunan analitik bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD seyrüseferi güvence altına almak için askeri kaynaklarını kullanırken, Çin, askeri müdahalede bulunmadan, sessizce bundan faydalanıyor. Raporda ayrıca Washington'un Kızıldeniz gibi stratejik bölgelerden Çin'i çıkarmak için çalışması gerektiği de belirtildi. Pekin'in Husileri hesaplı bir politika ile desteklediği, bu sayede bölgedeki gemilere yönelik saldırıların etkilerinden kendisini koruyabildiği ve ticari kazanç elde etmeye devam edebildiği vurgulandı. Rapora göre Husiler bugün Çin uydu teknolojisini kullanıyor ve saldırılarını Çin elektroniği üzerine kurulu güdüm sistemlerini kullanarak gerçekleştiriyor. Bu, Pekin'in bölgesel nüfuzunu artırmak için teknolojik araçları kullanırken, kendisini doğrudan çatışmalardan güvenli mesafede tutan bir modeli benimsediğini gösteriyor.

ABD güçleri yılbaşından bu yana 800'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu da haftada ortalama 50 hava saldırısında bulunduğu anlamına geliyor. CNN'in haberine göre, operasyonun maliyeti üç haftadan kısa bir süre içinde yaklaşık 1 milyar doları aştı. Ancak son anlaşma, ABD’yi uzun ve maliyetli savaşlara dahil etmeye karşı çıkmasıyla bilinen Trump dönemindeki ender ve en kapsamlı askeri operasyonlardan birini bitiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.