"Arapların Sesi" Suudi Arabistan, Hindistan G20 Zirvesi'nde

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman'ın varlığı, Riyad'ın BRICS'ten sonra G20’deki etkisini de artırıyor

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, G20 Zirvesi'nde Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile birlikte (AFP)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, G20 Zirvesi'nde Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile birlikte (AFP)
TT

"Arapların Sesi" Suudi Arabistan, Hindistan G20 Zirvesi'nde

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, G20 Zirvesi'nde Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile birlikte (AFP)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, G20 Zirvesi'nde Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile birlikte (AFP)

Mustafa Ensari

Tarihinin ilk dönemlerinde Suudi Arabistan, dünya tarihinin ve özellikle Arap ve İslam milletinin tarihinin dönüm noktalarında cesur bir 'Arap sesi' olarak ortaya çıktı.

Şimdiyse Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın mevcut uluslararası denklemler ve bunların bölgedeki çetrefilli meseleleri arasında yeni bir siyasi manevra tarzı çizmesiyle ivme kazandı.

Suudilerin son G20 zirveleriyle etkileşimi, Doğu ile Batı arasında bir köprü olma yönündeki yükselen siyasi ve ekonomik hırsıyla tutarlılık gösterdi.

Sadece katılımla yetinmeyen Selman, gıda güvenliği, çevre ve az gelişmiş ülkelere yardım konularında gündemi etkileyen girişimleriyle zirvenin ana manşetlerinden biri oldu.

Suudi Arabistan'ın yılın en büyük küresel etkinliğindeki varlığının kazandırdığı ivme, bölgede ve dünyada enerji güvenliği ve jeopolitik dönüşümlerde "Arapların sesi" ve Güney'in gelecek vadeden ve etkili merkezlerinden biri olması, onu ortakların ve rakiplerin ilgi odağı haline getirdi.

Oyun kurucu olma tutkusu

Bu bağlamda Suudi Arabistan Merkez Bankası Başkanı Eymen bin Muhammed es-Sayari, Hindistan'daki zirvede ülkesinin heyetine Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın başkanlık etmesinin, çok taraflı uluslararası iş birliği davasında Suudi Arabistan'ın ve Arapların sesine daha fazla ağırlık verdiğine dikkat çekti.

Es-Sayari, "Bu, küresel ekonomik istikrarı sağlamayı amaçlayan uluslararası çabaları desteklemede etkili bir üye olarak Suudi Arabistan'ın grup içindeki konumunu pekiştiriyor" ifadesini kullandı.

Es-Sayari, grubun tek Arap ülkesi olan Suudi Arabistan'ın her zaman kendi çıkarlarına ve egemenliğine, özelde bölgenin, genel olarak Arap ve İslam ülkelerinin çıkarlarına hizmet eden şeyler üzerinde çalıştığını belirtti.

Grubun Hindistan'daki zirvesi, Suudi Arabistan'ın BRICS ve Şanghay gruplarına katılmasının yanı sıra, ASEAN Anlaşması'nın imzalanmasından haftalar sonra nüfuzunu artırmasına yardımcı olan olumlu siyasi ve ekonomik koşulların olduğu bir dönemde gerçekleşti.

Hindistan'ın Suudi Arabistan Büyükelçisi Suhail Khan, Hindistan ile Suudi Arabistan arasındaki stratejik ilişkinin niteliğinin, zirvenin sonuçlarına ve Körfez ile Yeni Delhi arasındaki ikili iş birliğine olumlu bir gölge düşüreceğine ve bunun en önemli zorlukları çözebilecek kapsamlı çözümler açmasına olanak sağlayacağına dikkat çekti.

Güney'in sesi ve çoğulculuk

Körfez Araştırma Merkezi'ndeki siyasi araştırmacı Dr. Salih bin Muhammed el-Haslan, küresel sahnenin kapsamlı vizyonunda Riyad ile Hindistan arasındaki yakınlaşmanın, her iki tarafı da genel anlamda Güney'in sesi haline getirdiğine inanıyor.

El-Haslan ayrıca, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan'ın geçtiğimiz Mart ayında Hindistan ve Suudi Arabistan'ın uluslararası çatışma konularında uluslararası sahnede iki önemli güç olarak nasıl iş birliği yapabileceğine dair yorumuna dikkat çekti.

"Her ülkenin oy kullanmasının" önemini vurgulayan el-Haslan, "Her ülkenin çıkarı olmalı. Suudi Arabistan gibi ülkeler büyüklükleri ve ekonomik ağırlıkları nedeniyle başkalarının sesini yükseltme yeteneğine sahip ve bunu yapmanın sorumluluğunu taşıyorlar. Başta ekonomik konularda olmak üzere küresel gündem belirlenirken her ülkenin çıkarlarının temsil edilmesini sağlamak için diğer ülkelerle daha etkili olmak için çalışacağız" dedi.

Dar perspektif

El-Haslan, Riyad'ın "uluslararası arenada her zaman olduğu gibi ulusal çıkarlar doğrultusunda dar bir perspektiften hareket etmediğini" öne sürerek bunun, küresel bir dayanışma vizyonundan ve başkalarına karşı sorumluluk duygusundan kaynaklandığını belirtti.

Suudi Arabistan hükümeti, grubun öneminin yalnızca kendi ülkeleri arasındaki ekonomik düzey ve iş birliğiyle sınırlı olmadığına, aynı zamanda dünya nüfusunun üçte ikisini, yani ülkelerin çoğunluğunu temsil etmesinden dolayı olduğuna inanıyor.

Dolayısıyla G20 toplantılarının sonuçları sadece ekonomik boyuta bağlı olmadığı için şimdi ve gelecekte olumlu sonuçlar verecektir.

Ekonomi, insanların sosyal hayatına olumsuz veya olumlu yansıyabilecek siyasetin ana itici gücü olduğundan, diğer siyasi ve sosyal yönleri de içeriyor.

Bu da gruba üyeliğin ülkeye büyük siyasi, ekonomik ve ahlaki etki sağladığını ve bu etkinin onu Suudi Arabistan ekonomisini ve bölge ülkelerinin ekonomilerini etkileyen küresel ekonomik politikaların oluşturulmasında etkili bir taraf haline getirdiğini doğruluyor.

Pek çok kişi bu durumun Suudi Arabistan'a yük getirdiğini ve aynı zamanda bölgesel ve uluslararası nüfuz fırsatlarını artırdığını düşünüyor.

Hindistan ve Suudi Arabistan basını, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Yeni Delhi zirvesine katılmasının iki tarafın ilişkilerini dönüştüreceğini belirtti.

Aynı durum Muhammed bin Selman'ın ABD ile anlaşarak "kıtalararası yeşil geçiş koridorları" oluşturmayı açıkladığı projeyle de ilgiliydi.

Bu durum Riyad'ın da yakın ilişkiler sürdürdüğü Çin tarafı tarafından hoş karşılanmayabilir.

Biden, projeyi iki kıtadaki limanları birbirine bağlayacak ve daha istikrarlı, müreffeh ve bütünleşmiş bir Ortadoğu'ya yol açacak gerçekten büyük bir anlaşma olarak nitelendirdi.

Zirveye ev sahipliği yapan Hindistan Başbakanı Narendra Modi ise zirvenin "gelecek nesillerin hayallerini büyüttüğünü" söyledi.

Hindistan, Körfez'de Çin'in sessiz rakibi olarak ortaya çıkıyor

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndaki gözlemciler, Riyad'ın şu anda, özellikle aralarında zaman zaman keskin çelişkilerin ortaya çıktığı iki tarafla sağlıklı ilişkiler kurduğunu belirtti.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı bir analizinde şöyle diyor:

Çin'in Körfez ülkeleriyle ilişkileri son 5 yılda Ortadoğu'daki siyasi çevrelerde büyük ilgi gördü, ancak bu durum başka bir paralel gelişmeyi gölgeledi. Narendra Modi başkanlığındaki Hindistan hükümeti, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere Arap Yarımadası ile stratejik ilişkiler geliştirmek için çalışıyor.

Bu bağların, Hindistan'ın enerji ihtiyaçları ve bölgedeki geniş Hint topluluğu gibi bariz ekonomik saiklerin ötesine geçerek güvenlik iş birliğini de kapsadığına inanılıyor.

Bu yakınlaşma muhtemelen hiç de geçici olmayacak, ancak yakın gelecekte Arap Yarımadası ile Güney Asya arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlayabilir.

Ay'a yeni çıkan Hindistan'ın "geleceğin Çin'i" olarak görüldüğü bir dönemde Suudi Arabistan, coğrafi konumunun avantajını kullanarak petrole bağımlı olmayan müreffeh bir ekonomi inşa etme yolundaki adımlarını hızlandırıyor.

Doğu, Batı ve kıtaların ortasında yer alan sosyal reformların uygulanmasında büyük bir yol kat ettikten sonra dikkat çekici bir gelişme ve sportif gelişme kaydetti.

Independent Arabia - Independent Türkçe



İsrail, Gazze'deki tampon bölgeyi genişletmek için acele ediyor

 İsrail ordusunun dün Gazze şehrinde bir evi yıkmasının ardından yükselen dumanlar (AP)
İsrail ordusunun dün Gazze şehrinde bir evi yıkmasının ardından yükselen dumanlar (AP)
TT

İsrail, Gazze'deki tampon bölgeyi genişletmek için acele ediyor

 İsrail ordusunun dün Gazze şehrinde bir evi yıkmasının ardından yükselen dumanlar (AP)
İsrail ordusunun dün Gazze şehrinde bir evi yıkmasının ardından yükselen dumanlar (AP)

İsrail, Gazze Şeridi’nde işgal altındaki bölgeler (Sarı Hattın doğusu) ile Hamas'ın faaliyet gösterdiği bölgeleri (Sarı Hattın batısı) birbirinden ayıran Sarı Hattın yaklaşık 3 kilometre batısında yeni bir tampon bölge oluşturmaya çalışıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan silahlı gruplardan saha kaynaklarına göre İsrail'in bu çabaları, ateşkesin ikinci aşamasına geçmeden önce sahadaki yeni durumu istikrara kavuşturmayı amaçlıyor. Bu çabalar, işgalci İsrail güçlerinin tampon bölge için istedikleri yerleri belirlemelerine olanak tanıyan evlerin yıkılması ve arazinin düzleştirilmesini içeriyor.

Sahadaki bu gelişmeler, İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in geçtiğimiz pazar günü Gazze Şeridi'ndeki İsrail güçlerini teftiş ederken yaptığı açıklamalarla tutarlıydı. Zamir, Sarı Hattın yeni bir sınır, yerleşim yerleri için ileri bir savunma hattı ve bir saldırı hattı oluşturduğunu söyledi.

Buna karşın Hamas liderlerinden Husam Bedran, Zamir'in açıklamalarının işgalin ateşkes anlaşmasının şartlarına uymadığını açıkça ortaya koyduğunu vurguladı. Bedran dün Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, Hamas’ın anlaşmanın ikinci aşamasına geçilmeden önce İsrail'in ateşkese yönelik ihlallerine son verilmesini istediğini belirtti.


Netanyahu: Şam ile temaslar bir anlaşmayla sonuçlanmadı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Netanyahu: Şam ile temaslar bir anlaşmayla sonuçlanmadı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Donald Trump (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisinden dün yapılan açıklamada, Suriye meselesine ilişkin ABD'nin de katıldığı son görüşmelerin iki taraf arasında bir anlaşma veya mutabakata yol açtığı iddiaları yalanlandı.

Açıklamada, Suriye ile ilgili konularda Washington'ın himayesinde görüşmeler ve temaslar yapıldığı, ancak bunların henüz ön görüşme aşamasında olduğu vurgulandı.

Bu konuda herhangi bir anlaşma veya niteliksel ilerleme olduğu yönündeki iddiaların doğru olmadığı vurgulanan açıklamada, temasların ABD'nin bölgede yürüttüğü daha geniş diplomatik çabaların bir parçası olduğu belirtildi.

Kaynaklara göre Netanyahu, İsrail medyasının, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları sırasında, ABD'nin arabuluculuğuyla iki taraf arasında varılan anlaşmayı imzalamayı reddettiğini bildirmesinin ardından bu açıklamayı yapmak zorunda kaldı.


Şam'daki Mezze Askeri Havaalanı çevresine havan toplu saldırı: Can kaybı yok

İsrail'in geçtiğimiz yaz Şam'a düzenlediği hava saldırıları sonrasında yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in geçtiğimiz yaz Şam'a düzenlediği hava saldırıları sonrasında yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Şam'daki Mezze Askeri Havaalanı çevresine havan toplu saldırı: Can kaybı yok

İsrail'in geçtiğimiz yaz Şam'a düzenlediği hava saldırıları sonrasında yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in geçtiğimiz yaz Şam'a düzenlediği hava saldırıları sonrasında yükselen dumanlar (Reuters)

Suriye Devlet Televizyonu dün akşam başkent Şam'daki Mezze Askeri Havaalanı çevresine ‘nereden ateşlendiği bilinmeyen’ havan topları düştüğünü, ancak herhangi bir can kaybı yaşanmadığını bildirdi.

Suriye Arap Haber Ajansı SANA’ya konuşan askeri bir kaynak, üç havan topunun Şam'daki Mezze Askeri Havaalanı çevresini hedef aldığını, ancak herhangi bir can kaybı veya maddi hasara yol açmadığını söyledi. SANA, ‘İlgili yetkililer Mezze Askeri Havaalanı çevresine konuşlandı ve havan toplarının nereden ateşlendiğini belirlemek için soruşturma başlattı’ bilgisini aktardı.

Reuters geçtiğimiz kasım ayında, ABD'nin Suriye ile İsrail arasında bir güvenlik anlaşmasının önünü açmak için Şam'daki bir hava üssünde askeri olarak konuşlanmayı planladığını bildirmişti.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre hava üssü, İsrail ve Suriye arasında gelecekte imzalanacak bir saldırmazlık anlaşması kapsamında silahsızlandırılmış bölge oluşturulması beklenen Suriye'nin güneyindeki bazı bölgelerin girişinde yer alıyor.

O dönemde SANA, Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan bir kaynaktan bilgiler aktaran Reuters'ın haberini yalanlamış ve ‘Reuters'ın Suriye'deki ABD üsleri hakkında yayınladığı haberlerin hiçbir gerçeklik payı yoktur’ ifadelerini kullanmıştı.

ABD, Suriye ile İsrail arasındaki gerilimi azaltmak ve Şam'ın İsrail'in son zamanlarda ele geçirdiği topraklarını geri almasını sağlayacağını umduğu bir güvenlik anlaşmasına varmak için iki taraf arasında arabuluculuk yapıyor.