Ürdün'de zamana direnen gelenek: Bedevi konukevinin kapıları yolculara ve ihtiyaç sahiplerine açık

Geleneksel Ürdün konukevleri, insanların özgürce konuşabileceği mekânlar olarak kabul ediliyor, bu yer halılarla döşeniyor ve canlı renklerle süsleniyor

 Eskiden er-Rib'a olarak adlandırılan yer, evin erkek misafirleri ağırladığı bölüm (Independent Arabia)
Eskiden er-Rib'a olarak adlandırılan yer, evin erkek misafirleri ağırladığı bölüm (Independent Arabia)
TT

Ürdün'de zamana direnen gelenek: Bedevi konukevinin kapıları yolculara ve ihtiyaç sahiplerine açık

 Eskiden er-Rib'a olarak adlandırılan yer, evin erkek misafirleri ağırladığı bölüm (Independent Arabia)
Eskiden er-Rib'a olarak adlandırılan yer, evin erkek misafirleri ağırladığı bölüm (Independent Arabia)

Hişam el-Yetim 

Ürdün Bedevi Konukevi, sadece insanların tam özgürlük içinde istedikleri, her şeyi söyleyebileceği bir alan değil, aynı zamanda Şeyh tarafından himaye edilen ve onun ev sahipliğinde olan bir yer.

Belirli yer veya zamana bağlılğı yok ve mutlaka lüks bir yer olarak tasarlanmak zorunda değil.

Bu mekânın yapısı taştan veya keçi yünü ve kıl ile oluşturulmuş kare ya da dikdörtgen formdan oluşur ve bu yapı yol kenarında bile kurulabilir.

Konukevini farklı kılan en önemli şey sahibinin açık fikirli olması, her türlü düşünce ve görüşe açık olmasıdır.

Eskiden Bedevi evleri, siyah koyun yününden yapılır ve sürekli olarak misafirleri ve ziyaretçileri ağırlamak için hazır tutulan yapılar olarak kullanılırdı.

Ancak dünya genelindeki sanayi devrimi ve özellikle Ürdün'deki yaşamın evrilmesi ve bedevi toplumların yerleşik hayata yönelmesi, Bedevi geleneğini zayıflattı veya siyasi amaçlar için istismar edilmesine yol açtı.

Bu nedenle, modern mühendislik prensiplerine ve ünlü Batı tarzı döşenmiş yapılara dayalı olarak inşa edilen misafirhane tesisleri yaygınlaştı.

Rib'a kültürü

Eskiden er-Rib'a, evin ön cephesi ve Bedevilerin erkek misafirlerini kabul ettiği bölümdü ve mahrem, yani kadın ve çocuklara ait bölgeden tamamen ayrı tasarlanırdı.

Bedevi evinin bu alanı, halı kaplı ve parlak renklerle dekore edilmiş olması nedeniyle büyük ilgi görür.

Burada "el-munkala" adı verilen ve misafirleri ağırlamak için kullanılan bakır kahve cezvesi etrafında bir ateş çukuru bulunur.

Burası şeyhin ve onun misafirlerinin oturduğu yerdir. Bedevi konukevinin geçmişi 3 bin yıldan fazlaya dayanır.

Çünkü Bedevi konukevi, Bedevi isminin genel olarak Araplara verilmesiyle birlikte Arap Yarımadası'nın kuzeyinden başlamış, yarımadanın tüm bölgelerine, güneyine ve Mısır ve Levant'a yayıldı.

Bedevi evinin bu bölümlerinin, modern mimari tarzına geçişe rağmen günümüze kadar gelmesi dikkat çekici.

Bedevilerin kalıcı bir mekânı olan misafirhanenin, onun fiziksel ve ruhsal düşüncelerine tanıklık ettiği söylenebilir.

Kapı herkese açık

Bedeviler, konukevi kelimesinden kapının her zaman açık tutulmasını anlarlar. Kapı burada çadırın ön tarafı veya modern evlerde dışarıdaki ana demir kapıdır ve her zaman açık bırakılır.

Konukevleri, bireyleri ve grupları kabul eder ve Bedeviler onları "el-kasra" olarak adlandırır. Zamanla, Bedevi konukevinin ziyaretçi türleri gelişti.

Ziyaretçi bir yolcu, yardım arayan biri, davetsiz bir misafir, hatta bir mülteci olabilir.

Son zamanlarda inşa edilen konukevleri

Günümüze kadar, Ürdün'ün başkenti Amman'daki bölgelerde modern mimari tarzına sahip lüks evler yapıldı.

Bununla birlikte, bu ev sahipleri girişlerine büyük demir kapılar koymamaya özen gösterdi, çünkü bazılarına göre bu, "misafirlerin girişini engeller".

Evinin içinde geniş bir konukevi bulunan ve konukevin tüm evin alanının üçte birini kaplamasını sağlayan Ebu Azz el-Kurdi şunları söyledi:

Sonunda ben, birkaç kız kardeşim ve kuzenim başkentin bu bölgesine yerleşmek için taşındık. Evlerimizin hiçbirinde büyük demir dış kapılar yok, çünkü biz Arabız, yüzyıllarca çadır hayatı yaşadık ve bir yerden başka bir yere taşındık, bu yüzden kapılar bizim için misafirlerin girişini engelleyen bariyerler anlamına gelir ve aynı zamanda rızkın engellenmesine neden olabilir.

İçeride Arap tarzı döşeme ve modern oturma grupları, el yapımı dekorasyonlar ve göz alıcı modern aydınlatma ile birlikte büyük bir alan bulunur.

Bu konukevi genellikle erkekler ve kadınlar için iki bölümden oluşur ve ikisi arasında küçük bir koridor bulunur.

Bedevi konukevinin araştırılması

1970'lerden günümüze kadar uzanan zaman diliminde bazı oryantalistler, özellikle Fransız oryantalist Dominique Chevalier, Bedevi konukevini akademik araştırmalarda ele aldı.

Bu çalışmalarda, Bedevi yaşam tarzı ile Arap insanının genel olarak kendi içine dönme isteği arasında bir bağlantı kuruldu.

Ürdün'deki sömürge dönemi ve Bedevi kültürü

Ürdün'deki sömürge dönemine şahitlik eden ve Ürdünlü savaşçılarla birlikte savaşan, "Arabistanlı Lawrence" olarak bilinen İngiliz general, "Bilgeliğin Yedi Temeli" adlı kitabında şöyle demişti:

Ürdün Bedevi kişiliği doğası gereği kaygılıdır, yerleşik yaşamı bilmez ve gizlenmeyi beceremez. Savaş zamanlarında bile eğlence ve şaka yapma eğilimindedir.

Bazı Ürdünlüler, Ürdün Bedevi kişiliği hakkındaki bu izlenimi Bedevi tarzı misafir kabul etme kültürüne bağlamışlardır.

Ürdün Bilgi Ansiklopedisi siyasi açıdan şöyle der:

1957'de faaliyetlerinin yasaklanmasının ardından siyasi partiler zaman zaman camileri ve misafirhaneleri faaliyetlerini sürdürmek için istismar ettiler.

Ürdünlü akademisyenlere göre Bedevi konukevinin siyasi parti faaliyetleri için kullanılma dönemi, coşkulu konuşmaların yapıldığı ve şiirlerin okunduğu bir dönem olarak nitelendirilmiş ve bu, konukevi için olumsuz bir etki yaratmıştır, çünkü bu tür konuşmalar gerçeklikle uyumsuzdu.

Çoğu Ürdünlü için gelenekler ve adetler modern hayatta devam etse de Ürdün'ün geleneksel Bedevi konukevi uzun bir süre içinde olumlu ve olumsuz birçok değişim geçirmiştir.

Zamanla konukevi, geleneksel Bedevi yaşamından modern hayata geçiş nedeniyle birçok estetik ve insani anlamını kaybetti.

Ürdünlüler, geleneksel konukevlerinin yok olma tehlikesini hissetmektedirler, hatta bazıları eski geleneksel konukevlerinin yerine modern yaşam tarzını tercih ediyorlar.

Bu konuda eski  Ürdünlü bakan da dahil olmak üzere birçok kişi endişelerini dile getirmiş ve geleneksel haliyle Ürdün Bedevi konuk evleri döneminin sonunun geldiğini doğruladı.

Independent Arabia - Independent Türkçe



El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
TT

El-Hakim, silahların devletle sınırlandırılmasını istiyor

Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)
Irak güvenlik güçleri, Suriye topraklarında bir operasyon düzenlediklerini ve DEAŞ liderlerini tutukladıklarını açıkladı (Hükümet medyası)

Irak'taki "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderlerinden Ammar el-Hakim, devletin güç kullanımında tekel sahibi olması gerektiğini belirterek, silahların ülkedeki karar vericiler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiğini vurguladı.

El-Hakim dün yaptığı konuşmada, "Silahlar, anayasaya uygun olarak, Irak halkının ve siyasi partilerinin iradesiyle, dışarıdan dayatmalarla değil, devletin elinde olmalıdır" dedi.

Hikmet Hareketi partisinin lideri el-Hakim, karar vericiler üzerinde baskı kurmak için devlet dışında silah kullanılmasına karşı olduğunu ifade etti.

El-Hakim'in partisinin liderlerinden Fahd el-Cuburi, "Washington, yeni hükümette grupların yer alması konusunda çekincelerini dile getirdi" dedi.

Son dönemde parlamentoda birkaç sandalye kazanan ve silahlı bir fraksiyon olan İmam Ali Tugayları ise "devletin elindeki silahların tekelleştirilmesini ve Haşdi Şabi Güçlerinin güçlendirilmesini" savundu. Tugayların genel sekreteri Şibl el-Zaidi, yaptığı açıklamada, "fraksiyonel güçlerin seçimlerdeki önemli zaferi, onları önemli bir sınavın önüne koyuyor" ifadelerini kullandı.


Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
TT

Lübnan-İsrail müzakereleri için güvenlik-ekonomik bir yol

Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"
Avichai Adraee'nin "X" sitesindeki paylaşımına göre "Hizbullah'ın gizli deniz kuvvetleri dosyasının komuta yapısı"

Lübnan ile İsrail arasındaki müzakereler güvenlik-ekonomi yönüne doğru kayarken, Tel Aviv Hizbullah'ın kapasitesini “abartma” politikası izliyor ve bu Lübnan'da, yeni bir saldırıya zemin hazırladığı endişelerini artırıyor.

Lübnan ve İsrail arasındaki düşmanlıkların sona ermesini izlemekle görevli komite, sivillerin de katılımıyla ikinci toplantısını Lübnan'ın güneyindeki Nakura'da gerçekleştirdi. Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, görüşmelerin "sınırın her iki tarafındaki sakinlerin evlerine dönmesinin önemi" üzerinde yoğunlaştığı belirtildi. Bu arada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, toplantıda Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının yanı sıra, Hizbullah tehdidinin ortadan kaldırılması ve sınırın her iki tarafındaki sakinlerin kalıcı güvenliğinin sağlanması konusunda ortak çıkarı göstermek amacıyla ekonomik projelerin güçlendirilmesinin de ele alındığını duyurdu.

Bu arada, İsrail ordusu, bir yıl önce Kuzey Lübnan'da bir komando operasyonunda kaçırılan ve Hizbullah subayı olarak tanıtılan İmad Amhaz'ın video kayıtlarını yayınladı. Kayıtlarda Amhaz, hem Hizbullah'a hem de İran'a ait deniz kuvvetlerine liderlik ettiğini itiraf ediyor; bu da Tel Aviv'in Washington'u "Hizbullah'a saldırmanın gerekliliğine" ikna etme kampanyasının bir parçası olabileceği endişelerini artırdı.

Buna karşılık, Lübnan'la ilgili Paris toplantıları, ilgili üç başkentin (Paris, Washington ve Riyad) ordunun performansından ve silah kontrol planının ilk aşamasını bu yılın sonuna kadar tamamlama taahhüdünden memnun kalmasıyla sonuçlandı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre toplantıda, orduyu desteklemek amacıyla önümüzdeki şubat ayında uluslararası bir konferans düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varıldı.


Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman
TT

Lübnan ordusunu desteklemek için düzenlenen Paris toplantısının sonuçlarına Fransız bakışı

Duman
Duman

Paris, Fransız başkentinde yapılan üç ayrı toplantının başarılı geçtiğini ve bu görüşmelerin en önemli sonucunun, Fransa, ABD ve Suudi Arabistan’ın Lübnan makamları ile Lübnan ordusuna yönelik ortak ve tam desteklerinin teyit edilmesi olduğunu bildirdi. Bu kapsamda, Savunma Bakanlığı’nda Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile Fransa Genelkurmay Başkanı Fabien Mandon arasında görüşme yapılırken, ardından üç ülkenin özel temsilcileri bir araya geldi. Son olarak bu temsilcilerle Heykel, Elysee Sarayı’nda görüşmelerini sürdürdü. Paris’e göre ilgili üç başkent (Paris, Washington ve Riyad), Lübnan ordusunun performansını ve devletin silahların yalnızca devletin elinde toplanmasını öngören planın ilk aşamasını yıl sonuna kadar tamamlama konusundaki kararlılığını olumlu değerlendiriyor. Elde edilen sonuçların tatmin edici bulunması üzerine, Lübnan ordusuna destek amacıyla planlanan uluslararası konferansın gelecek yıl şubat ayında düzenlenmesi konusunda mutabakata varıldı. Paris, konferans hazırlıkları için üçlü bir komite kurulmasının, Lübnan ordusunun attığı adımlara duyulan ciddiyeti ve Lübnan makamlarına olan güveni yansıttığını vurguladı.

Fransa’ya göre üç ülke, planlanan konferansın başarıya ulaşması için gerekli koşulları oluşturmayı hedefliyor. Konferansın, Lübnan devletinin egemenliğini yeniden tesis etmesine katkı sağlaması, siyasi ve mali destek sunması, aynı zamanda orduya ve Lübnan makamlarına duyulan güvenin bir göstergesi olması amaçlanıyor. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının uygulanmasına yönelik hedeflere de destek verilmesi öngörülüyor.

Öte yandan, Fransız girişimiyle üç başkent, Paris’in çağrısı doğrultusunda Lübnan ordu birliklerinin sahadaki faaliyetlerine daha fazla dikkat çekilmesi, bu faaliyetlerin belgelenmesi ve mevcut tüm imkânlarla kamuoyuna yansıtılması konusunda uzlaştı. Bu amaçla Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü’nün (UNIFIL) imkânlarından da yararlanılması planlanıyor. Böylece ordunun, özellikle Litani Nehri’nin güneyinde silahların devlet tekelinde toplanmasını öngören ilk aşamadan başlayarak, kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin ortaya konulması ve planın sonraki aşamalarının hayata geçirilmesinin sağlanması hedefleniyor.

Paris’te yapılan görüşmelerde Rudolf Heykel’in, planın ilk aşamasına ilişkin hedeflerin yüzde 95’inin gerçekleştirildiğini ve belirlenen sürenin uzatılmasını talep etmediğini vurgulaması dikkat çekti. Ancak üç başkent, gerekli görülmesi hâlinde sürenin birkaç hafta uzatılmasına engel bir durum olmadığı görüşünde. Heykel’in, kuvvetlerinin elde ettiği sonuçları ayrıntılı verilerle aktardığı, ayrıca özellikle UNIFIL güçlerinin Güney Lübnan’dan çekilmeye başlamasıyla birlikte üstleneceği ilave görevler doğrultusunda silah ve mali desteğe duyulan ihtiyacı dile getirdiği belirtildi. Paris, uluslararası konferans kapsamında Lübnan’a sağlanacak desteğin yalnızca orduyla sınırlı kalmayacağını, diğer güvenlik güçlerini de kapsayacağını, böylece ordunun temel görevlerine odaklanırken, iç güvenliğin, iç güvenlik birimlerince sağlanmasının hedeflendiğini ifade ediyor.

Fransız çevreler, Lübnan’da savaşın yeniden patlak verme riskinin ortadan kaldırılmasının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Bu nedenle, Vatan Kalkanı planının ilk aşamasının tamamlanmasıyla birlikte Lübnan makamlarının Litani Nehri’nin güneyinde tam denetimi yeniden tesis edebilmesinin, ikinci aşamanın önünü açacağı vurgulanıyor. Böyle bir gelişmenin, bir yandan uluslararası toplumun beklentilerine yanıt oluşturacağı, diğer yandan da planlanan konferansta Lübnan’a destek verilmesinin temel gerekçelerinden biri olacağı değerlendiriliyor. Bu yaklaşımın, uluslararası toplumun niyet beyanlarından ziyade somut sonuçlara odaklanma anlayışıyla örtüştüğü belirtiliyor.

Lübnan ordusuna yönelik desteğin, ekonomik destek ve Lübnan’dan talep edilen reformlarla bağlantılı olarak düzenlenmesinin öngörülen yeniden imar konferansı için de geçerli olduğu kaydediliyor.

Lübnan içinde ve dışında, ordunun sahadaki faaliyetlerinin doğrulanmasına yönelik ek mekanizmalar konusunda çok sayıda soru gündeme geliyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu sorular arasında özellikle iki başlık öne çıkıyor: Denetim sürecinin bireysel konutları kapsayıp kapsamayacağı ve UNIFIL birliklerinin Lübnan ordu birliklerine sistematik ve kapsamlı şekilde eşlik edip etmeyeceği. Paris, Litani’nin güneyindeki tüm konut ve özel mülklerin aranmasının kesinlikle gündemde olmadığını vurguluyor. Buna göre arama işlemleri, yalnızca mekanizmanın mevcut bir tehdit ve geçen yıl kasım ayında varılan ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini teyit etmesi durumunda söz konusu olacak ve bu durumda Lübnan ordusundan arama yapması istenecek. Paris, bu yaklaşımın güneyde yaşayan halkın endişelerini gidermeyi amaçladığını ifade ediyor.

Paris, mevcut mekanizmanın yanına yeni bir mekanizma ekleme niyeti olmadığını vurguluyor; aksine, şu ana kadar uygulanan mekanizmadan azami derecede yararlanmanın, Lübnan askerî birimlerinin çalışmalarını mevcut imkânlarla destekleyecek bir kaynak oluşturacağı değerlendiriliyor. UNIFIL’in Lübnan ordusunun operasyonlarına katılımına gelince, Paris bunun hâlihazırda gerçekleştiğini belirtiyor ve UNIFIL birliklerinin ordunun faaliyetlerini destekleyici veya gözlemci rolü üstlenebileceğini, böylece ordunun kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinin gösterilmesinin sağlanacağını ifade ediyor. Bu durum, özellikle İsrail kaynaklı anlatının tersine ordunun görevlerini yerine getirdiğini vurgulamayı amaçlıyor. Fransız kaynaklar, üç başkent arasında bu konuda tam bir uyum bulunduğunu ve bunun, ordunun desteklenmesine yönelik konferansın şubat ayında düzenlenmesini kolaylaştırdığını belirtiyor. Toplantı tarihinin kesin olarak belirlenmemesi ise o ay içinde gerçekleşecek çeşitli etkinlikler ve takvimler dikkate alınarak en yüksek katılımın sağlanacağı uygun tarihin seçilmesine yönelik bir tedbir olarak açıklanıyor. Paris’in bu yaklaşımı, ABD’nin Lübnan makamlarının 1701 sayılı kararı ve ordunun planını ne ölçüde ciddiyetle uygulayacağı konusundaki şüpheleriyle bağlantılı.

Paris, Vatan Kalkanı planının birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişin büyük zorluklarla karşılaşacağını öngörüyor. Bunun başlıca nedeni, Hizbullah’ın silahlarını teslim etmeyi reddetmesi ve üzerinde mutabık kalınan ateşkesin yalnızca Litani Nehri güneyini kapsadığı görüşünde olması. Bu nedenle, iki ay içinde düzenlenecek orduya destek konferansının, Lübnan makamlarının ikinci aşamaya geçişi için güçlü bir ivme sağlayacağı değerlendiriliyor.

Sonuç olarak, Paris’te yapılan toplantılar, orduya ilişkin ortak anlayışın ve ilave desteğin sağlanması yönünde hedeflenen amaca ulaştı. Aynı zamanda, uluslararası konferansın düzenlenmesi, Lübnan makamlarına, İsrail baskısı ve Hizbullah’ın etkisi arasında sıkışmış durumda oldukları bir ortamda destek sağlanması anlamına geliyor.