1973 Arap-İsrail Savaşı: Savaşa yalnızca silahlar karar vermez

O dönemki gazetelerde en çok yer alan üç isim Enver Sedat, Hafız Esad ve Golda Meir oldu

1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)
1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)
TT

1973 Arap-İsrail Savaşı: Savaşa yalnızca silahlar karar vermez

1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)
1973 Arap-İsrail Savaşı'nda, Mısır kuvvetlerinin Süveyş Kanalı'nın doğu yakasını geçtiği an (AFP)

İnci Mecdi 

İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD ordusunda çeşitli liderlik görevlerinde bulunan, Avrupa ve Akdeniz'deki savaş alanlarında birçok zafere imza atan General George Smith Patton, silahlara kıyasla insan unsurunun öneminden bahsederken "Savaşlar silahlarla yapılır ama insanlarla kazanılır" demişti.

Patton'un İkinci Dünya Savaşı'na katılmış bir asker olarak düşüncesi sadece bir felsefe değil, aynı zamanda birçok askeri zafere dönüşmüş bir gerçeklik.

Bunlardan en önemlisi 1973 Arap-İsrail Savaşı ya da Suriye'deki adıyla Ekim Savaşı veyahut İsrail terminolojisindeki Yom Kippur Savaşı'dır.

6 Ekim'de 50'nci yılını dolduran Ekim Savaşı, kendi aralarında stratejik ve askeri planlar üzerinde yarışan bir grup siyasetçi ve askeri personel tarafından yönetildi.

1973 yılındaki gazetelerde en çok yer alan üç isim dönemin Mısır, Suriye ve İsrail liderleri Muhammed Enver Sedat, Hafız Esad ve Golda Meir'di.

Stratejik bir planlamacı: Enver Sedat

Deneyimli Amerikalı gazeteci Thomas Lippman, 'Enver Sedat ve 1973 Arap-İsrail Savaşı Dünyayı Nasıl Değiştirdi?' adlı kitabında, Ekim Savaşı'ndan Ortadoğu'daki en etkili olaylardan biri olarak bahsediyor.

Lippman Sedat'ı "Arap dünyasında farklı disiplinler ve zamanlar boyunca stratejiler geliştirebilen nadir bir kişi" olarak tanımlıyor.

Mısır, Cemal Abdunnasır öldüğünde, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın (Altı Gün Savaşı) feci sonucu ve zayıf ekonomik planlama nedeniyle ezilen mağlup bir ülkeydi.

Lippman, Sedat'ın Devlet Başkanlığı'nı devraldığında önceliklerini hızla belirlediğini, bunların iktidarını güçlendirmek ve Mısır ile İsrail arasındaki savaş durumunu sona erdirmek olduğunu söylüyor.

Ancak Tel Aviv "tüm kartları elinde tutarken" barış sağlanamayacaktı.

Sedat 1967'de kaybettiği toprakları yeni bir saldırıyla geri almak istiyordu ama İsrail'e saldırmaya niyeti yoktu.

Lippman, Mısır'ın bu savaşta ağır askeri kayıplar verdiğini, ancak bu savaşın İsrail'in yenilmezlik imajını parçalamayı başaran Mısırlılar için siyasi bir zafer olduğunu söylüyor.

Aynı zamanda bu savaş İsraillileri ve Amerikalıları Sedat'ı ciddiye almaya ve onu müzakere masasına davet etmeye zorladı.

Bu da 1979 yılında Mısır ile İsrail arasında imzalanan barış anlaşmasının yolunu açtı.

Washington'daki Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden (CSIS) John Alterman, Sedat'ın ordu komutanlarıyla birlikte 6 Ekim'de Bar Lev Hattı'nı aşmayı planlarken cesur bir adım attığını söylüyor.

Zira Sedat, su pompaları kullanarak Süveyş Kanalı'nın doğu yakasında bulunan, daha önce zapt edilemez olduğu düşünülen, 30 ila 60 fit yüksekliğindeki kum bariyerini havaya uçurmayı başardı.

Alterman'a göre, savaş birkaç hafta devam ettikten sonra Mısır kuvvetlerinin performansı daha düşük olmasına rağmen, 25 yıldır Mısır'ın düşmanı olan bir ülkeye karşı elde edilen geçici başarı bile Sedat'ın yerel anlamda güçlenmesine izin verdi.

Sedat, İsrail ile yapılan barış anlaşması sonucunda uluslararası statü kazanırken, bölgesel saldırıların da hedefi oldu. Bu durum pek çok Arap'ı kızdırdı.

Öyle ki Suriyeli şair ve diplomat Nizar Kabbani bu meseleyi birden fazla şiirinde hicvetti.

Bunların arasında, Kahire'den ayrılıp Londra'da hayatına devam etme sebebi olan 'el-Yevmiyyât'us Sırriyye li-Behiyyeti'l Mısriyye' adlı şiir de yer alıyor.

İsrail'le barış yapma kararı, Mısır'ın Arap ülkelerinden kısmen izole edilmesine yol açtı.

Sedat'ın destek oranları bölge genelinde düştü ve liberal ekonomik reformların bir sonucu olarak ülke içinde halk arasında hoşnutsuzluk oluştu.

Hafız Esad'ın intikam arzusu

Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, Mısırlı ortağının aldığı kadar uluslararası hayranlık ve övgü alamadı.

Bunun nedeni Sedat'ın o dönemde diğer Arap liderler olmadan elde ettiği barış ortamıydı.

Ancak Sina'da yaşananların aksine Suriye güçlerinin İsrail işgali altında kalan Golan Tepeleri'ni geri alamaması da ülke içerisindeki hayal kırıklığını artırdı.

Esad başlangıçta kısmen, ülkesinin 1967'deki yenilgisinin intikamını almak için İsrail'le savaş istiyordu.

Ancak tarihçilere göre Esad başlangıçta İsrail'i yok etmeye çalışırken, Sedat onu Sina ve Golan Tepeleri'ni geri kazanmak, mülteci sorununu çözmek ve Filistin'i tanımak gibi sınırlı hedefleri kabul etmeye ikna etti.

İngiliz yazar Simon Dunstan'ın 'Yom Kippur Savaşı... 1973 Arap-İsrail Savaşı' adlı kitabına göre Sedat, bu hedeflerin İsrail'in hayati çıkarlarına yönelik bir tehdit oluşturmadığını söyledi ve küresel bir tepkiye yol açmayacağı değerlendirmesinde bulundu.

New York Times'a göre Esad, bölgesel siyasette ağır bir miras yaratmaya ve Suriye'yi yeniden Araplar arasında bir güce dönüştürmeye çalışıyordu.

Merhum Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın çağrıştırdığı Arap milliyetçiliğine inanıyordu ve kendi neslinin çoğu gibi o da, Arap birliğinin sesi olarak Abdunnasır'ın rolünü miras almaya çalışıyordu.

ABD, Araplar ve İsrail arasında kapsamlı bir barış anlaşması inşa etmeye çalışırken, eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Arap başkentleri ile İsrail arasında mekik gezileri yaptı, ta ki Suriye cumhurbaşkanı tarafından umutları kırılan birçok Amerikalı yetkiliden ilki olana kadar.

Zira barış konferansına ilişkin uzun müzakerelerin sonunda Şam'ın konferansa katılmaya niyetinin olmadığı ortaya çıktı.

Ancak Esad, görüşmelerin Mısır'ın ayrı bir barışa ulaşmasının önünü açması nedeniyle ABD'lilerin üstün olduğunu düşünüyordu.

Ancak o dönemde Golan Tepeleri'yle ilgili müzakere edilen ateşkes devam etti ve ardından gelen huzursuzluğa rağmen Suriye sınırı İsrail'in en sakin sınırı haline geldi.

Amerikalılar ve İsrailliler Sedat'ın düşünce tarzına her zaman hayran kalmışlardır (AFP)
Amerikalılar ve İsrailliler Sedat'ın düşünce tarzına her zaman hayran kalmışlardır (AFP)

Demir "büyükanne"

İsrail tarafında ise "büyükannenin" ortaya çıkışı (İsrail basını, Golda Meir 1969 yılında Başbakanlık görevini üstlendiğinde bu tanımlamayı kullandı) onun liderliği üzerinde derin bir etki yarattı.

Kiev'de, açlıktan ve Yahudilere karşı şiddetli zulümden mustarip fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Meir, dünyada başbakanlık makamına oturan ilk kadınlardan biri oldu ve İsrail'in çalkantılı ilk on yıllarına liderlik etti.

Sovyetlerin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ı "Demir Leydi" olarak tanımlamasından yıllar önce Meir, İsrail'i savunmak için savaş açma isteği nedeniyle aynı unvanı kazanmıştı.

ABD Başkanı Richard Nixon'un Eylül 1969'da Beyaz Saray'da Meir'i kabulü sırasında söylediğine göre İsrail'in kurucusu ve ilk başbakanı David Ben-Gurion, ondan (Meir) kısaca "hükümetteki en iyi adam" olarak bahsetmişti.

Ekim 1973'teki Mısır-Suriye saldırısından kaynaklanan ağır erken kayıplar, İsrail üzerinde ateşkes ilan etmesi için yoğun siyasi baskıya yol açtı.

Meir bunun yerine, ülkesinin müzakere pozisyonunu iyileştirmek için agresif adımlar attı ve 25 Ekim'de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından onaylanan bir ateşkes anlaşmasına varmadan önce Amerikan askeri takviye kuvvetleri gelene kadar savaşı sürdürdü.

Golda Meir, İsrailliler arasında 'Demir Leydi' ününün tadını çıkarmaya devam etti (AFP)

İsrailli tarihçiler Meir'in savaştaki liderliğini kararlı ve güçlü olarak görerek ona "Demir Leydi" lakabını vermişlerdi.

Ancak savaş, aylar sonra istifasına yol açtı. İsrailliler, özellikle savaşla ilgili feci istihbarat başarısızlığının ardından yaklaşık 2 bin 700 İsrail askerinin ölümünden onu sorumlu tuttu.

Sonraki seçimleri İsrail İşçi Partisi kazanmasına rağmen Meir yeni bir hükümet kuramadı ve iktidarın dizginlerini İzak Rabin'e devretti.

Profesyonel ordu ve birleşik komuta

Elbette askeri liderlik, planlamada ana aktör olmaya devam ediyor.

Bu savaşta Mısır ordusu, liderlik ve planlama konusunda en yetenekli bir grup seçkin askeri personeli elinde tutuyordu.

ABD Silahlı Kuvvetler ve Toplum Dergisi'nin 1987 yılında yayımladığı '1973 Savaşında Mısır Yüksek Komutanlığı' başlıklı araştırma makalesine göre, 1967 yenilgisinin ardından askeri reformlar, üst düzey liderlikte yapısal ve kişisel değişikliklere yol açtı.

Bu değişiklikler, Nasırcı rejimin Yıpratma Savaşı (1967-1970) sırasında kurduğu yeniden örgütlenme sürecinin etkili bir ürünü olduğunu 1973 Arap-İsrail Savaşı'nda kanıtladı.

Sonuç olarak Mısırlılar, savaşın ilk aşaması için açık askeri hedeflere dayalı, birleşik bir komuta altında profesyonel bir ordu oluşturabildiler.

Mareşal Ahmed İsmail ismi, savaş sırasında Silahlı Kuvvetler Başkomutanı sıfatıyla ön plana çıkarken, aynı zamanda özellikle öne çıkan iki isim daha vardı.

Bu isimlerden ilki Genelkurmay Başkanı ve Ekim Savaşı planının yazarı Korgeneral Saadeddin eş-Şazeli, diğeri ise savaş sırasında Üçüncü Saha Ordusu Araç Komutanı Tümgeneral Baki Zeki Yusuf'tu.

Yusuf, Bar Lev Hattı'nın önündeki toprak setin su pompalarıyla kaldırılması fikrini ortaya atan kişiydi. Bu sebeple kendisine "Ekim Aslanı" lakabı verildi.

Aralık 1973'te eş-Şazeli'nin görevden alınmasının ardından yerine, Ekim Savaşı'na hazırlık amaçlı bir çalışmayı denetleyen Mareşal Muhammed Abdulgani el-Cemsi geçti.

Tümgeneral Fuad Aziz Gali, İkinci Saha Ordusu Komutanlığı'na atanmadan önce 18'inci Piyade Tümeni Komutanı olarak görev yaptığı Ekim Savaşı'nda önemli bir rol oynadı.

Gali, Kantara şehrini özgürleştirme operasyonunu yönetti, Bar Lev Hattı'ndaki en güçlü kaleleri yok etti ve ardından kuvvetlerini doğuya doğru ilerletti.

Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Hüsnü Mübarek, savaş sırasında Mısır Hava Kuvvetleri'nin komutanı olduğu için "ilk hava saldırısını gerçekleştiren kişi" olarak tanındı.

Mareşal Muhammed Ali Fehmi ise Hava Savunma Kuvvetleri'nin komutanıydı.

Mısır semalarını İsrail uçak saldırılarına karşı korumak amacıyla Süveyş Kanalı'nın batı yakasına füze duvarı inşa edilmesine öncülük etti ve 30 Haziran 1970'te İsrail Phantom uçağının düşürülmesine katkıda bulundu.

Ekim Savaşı'nda yüzlerce düşman uçağını imha ederek ve İsrail Hava Kuvvetleri'ni etkisiz hale getirerek İsrail'in havadaki üstünlüğünü kırmayı başardı.

Bu nedenle Sedat onu dünyadaki "ilk füze adamı" olarak adlandırdı.

Savaş sırasında Mısır kuvvetlerine liderlik etmiş, isimleri ölümsüzleşmiş pek çok kahraman askeri personel bulunuyor.

Golan Tepeleri'nde Suriye ateşi

Mısırlı liderler, Suriye'de dönemin Savunma Bakanı Mustafa Talas, Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Yusuf Şekur, Hava Kuvvetleri ve Hava Savunma Komutanı Tümgeneral Naci Cemil, Askeri İstihbarat Direktörü Tümgeneral Hikmet eş-Şehabi, Operasyon Otoritesi Başkanı Tümgeneral Abdurrezzak ed-Derdari ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Fazıl Hüseyin'in oluşturduğu Suriye cephesiyle etkin bir koordinasyon sağlıyordu.

Babil İnsani Araştırmalar Merkezi Dergisi'nde yayımlanan, Yıpratma ve Ekim savaşlarında Suriye ordusunun rolüne ilişkin tarihi bir çalışma şöyle diyor:

Savaş, Suriye askeri birliklerinin işgal altındaki Golan Tepeleri'ne saldırıp İsrail güçlerini şaşırtmasıyla başladı. Suriye güçleri, İsrail güçlerine acı darbeler indirerek birçok köyü ele geçirmeyi başardı. Bu durum, İsrail güçlerinin ateşin etkisiyle geri çekilmesine neden oldu.

Ancak bu durum, İsrail güçlerinin Golan Tepeleri'ne giren Suriye güçlerine saldırarak tepki vermesini, birçok alanı yeniden işgal etmesini ve Suriye güçlerinin geri çekilmesini engellemedi.

Mısır'ın savaştan çekilmesinin, İsrail'in savaş çabalarının tamamını Golan cephesine yöneltmesinde büyük etkisi oldu. Bu da iki taraf arasında vur-kaç çatışmalarına yol açtı.

Sonuç olarak Şam, ateşkes kararı alınmasını gerektiren yeni siyasi-askeri durum ve koşullarla karşı karşıya kaldı.

ABD ve Sovyetler Birliği'nden uluslararası tarafların, dışişleri bakanlarının mekik ziyaretleri yoluyla ateşkesin sağlanmasında önemli etkisi oldu. Suriye, İsrail'e karşı savaşın devam edeceğinden emindi.

İsrail askeri istifaları

İsrail tarafında ise düşman kuvvetleri, daha önce 1967 Arap-İsrail Savaşı'nda (Altı Gün Savaşı) ülkesinin kuvvetlerini komuta eden ve 1973 Arap-İsrail Savaşı'ndaki (Ekim Savaşı) yenilginin sorumluluğunu üstlenen Savunma Bakanı Moşe Dayan tarafından yönetiliyordu.

İsrail, ülkenin askeri hazırlığını ve savaşın patlak vermesine tepkisini araştırmak için bir komite kurdu.

Bunun sonucunda, İsrail'in yenilgiyle sonuçlanan istihbarat başarısızlığını kabul eden Genelkurmay Başkanı David Elazar ve Askeri İstihbarat Şefi Eli Zeira 1974 yılında istifa etti.

1953 yılında Batı Şeria'daki Kibya Köyü katliamının faili olan ve 2001-2006 yılları arasında İsrail Başbakanı olarak görev yapan Ariel Şaron, 1973 Ekim Savaşı sırasında Yedek Subaylar Tümeni Komutanı olarak, tümeninin savaşta öldürülen 300 kişiyi kaybettiğini ve bu süre zarfında verdiği kararların hatalı olduğunu kabul etti.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
TT

Netanyahu'nun tehditlerinin ardından İsrail Gazze'de saldırılarını arttırdı

Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)
Gazze'nin güneyinde İsrail saldırısında öldürülen yakınlarının cenazeleri başında ağlayan Filistinliler (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Hamas üzerindeki askeri baskıyı iki katına çıkarma tehdidinin ve hükümetindeki bakanların Hamas’ın Filistinli tutukluların serbest bırakılmasını ve savaşın sona erdirilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmaya varma talebini reddederek Gazze Şeridi'nin tamamını işgal etme çağrılarının ardından İsrail işgal güçleri, Gazze Şeridi'ndeki saldırılarını arttırarak dün daha fazla can kaybına neden oldu.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine düzenlenen çok sayıdaki hava saldırısı, topçu bombardımanı ve insansız hava aracı (İHA) ile açılan ateş sonucunda 30'dan fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Aynı istatistiklere göre kurbanların çoğu Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ile Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerindendi.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne düzenlenen bombardımanlarda ölenlerin sayısının 51 bin 201'e, yaralananların sayısının ise 116 bine yükseldiği bildirildi.

Yeni bir teknik

Şarku’l Avsat muhabiri, dün gece, Gazze şehrinin doğusunda yer alan Zeytun, Şecaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin her noktasını vuran İsrail’in saldırılarının yoğunluğu açısından zor geçtiğini, özellikle et-Tuffah Mahallesi ve Yafa Caddesi çevresi ile Gazze şehrinin orta kesimlerine yakın bölgelerden çok sayıda insanı kaçmaya zorladığını bildirdi.

İsrail, 18 Mart'ta çatışmaların yeniden başlamasından bu yana İsrail askerleri arasında yaşanan ilk ölümcül olay olan, Hamas üyeleri ile İsrail askerleri arasında et-Tuffah Mahallesi’nin doğusunda yaşanan çatışmalarda bir İsrail askerinin ölmesi ve dört askerin yaralanmasından bir gün bu bölgelere saldırdı.

İsrail askerleri coğrafi olarak, ateşle korudukları, ancak asker bulundurmadıkları kuzeybatı bölgeleri dışında Refah şehrinin tamamını karadan kontrol ediyorlar. Refah şehrini Han Yunus'tan ayıran ve ‘Morag Koridoru’ olarak bilinen bölgede konuşlanmış durumdalar.

sdfgthy
Dün Gazze’nin kuzey yakınlarında İsrail’e ait askeri bir aracı taşıyan bir tır (Reuters)

İsrail kara kuvvetleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyini orta kesimlerden ve güneyden ayıran Netzarim Koridorunda konuşlu olsa da bölgede tam kontrol sağlanmış değil, Reşid sahil yolu halen açık durumda. İsrail kara kuvvetleri aynı zamanda Şucaiyye ve et-Tuffah mahallelerinin dış bölgelerinde de konuşlu ve buradaki operasyonlar, kuzeydeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiye semtlerinin dış mahallelerindeki diğer askeri birlikler gibi yavaş ve temkinli bir şekilde yayılıyor.

Operasyonlarında yeni bir taktiksel yaklaşım benimseyen İsrail güçleri, bir yandan Hamas'ı yavaş ilerleyen kara operasyonlarıyla baskı altına almayı hedeflerken, diğer yandan da bomba ya da patlayıcıları tespit etmek amacıyla geriye kalan binaları ve evleri havaya uçurmak için patlayıcı robotlar kullanıyor.

Öte yandan İsrail güçleri, Gazzelilerin evlerine dönmelerini engellemek için onların evlerini yıkmayı ve buraları yaşanmaz alanların ve belki de gelecekte girmelerinin yasak olduğu tampon bölgelerin bir parçası haline getirmeyi amaçlıyor.

Hamas'a baskı

Başta Netanyahu olmak üzere İsrailli yetkililer, Hamas üzerinde baskı kurmak amacıyla operasyonları yoğunlaştırmayı planladıklarını açıkladılar. Netanyahu cumartesi akşamı yaptığı açıklamada, İsrail güçlerine Hamas üzerindeki baskıyı her zamankinden daha fazla arttırmaları talimatını verdiğini ve İsrail'in mutlak zafer elde edene kadar savaşmaya devam etmekten başka çaresi olmadığını söyledi. ‘Katiller’ dediği kişilere teslim olmayacağını ve herhangi bir dikteye boyun eğmeyeceğini vurgulayan Netanyahu, Hamas tarafından ‘kapsamlı anlaşma’ olarak adlandırılan anlaşma kapsamında yeniden belirlenen koşulları reddettiğini belirtti.

Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar bu konuşmayı överken, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Gazze'deki askeri operasyonların sürdürülmesi ve yoğunlaştırılması, herhangi bir müzakerenin kabul edilmemesi ve Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilerek askeri yönetimin kurulması için çalışılması çağrısında bulundu. Buna karşın İsrailli gazeteciler ve analistler, İsrail için askeri ve ekonomik risklere değindiler.

dfgthyu
İleri karakol kurmak için Gazze'ye geçmeye çalışan radikal Yahudi yerleşimciler, Şubat 2024 (DPA)

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin yüzde 30 ila 40'ını etkin bir şekilde kontrol ediyor. Bu durum yerleşimcilerin liderlerini ve onları destekleyen bakanları, 2005 yılında boşaltılan Gazze Şeridi'nde yerleşim inşaatlarının yeniden başlatılması çağrısında bulunmaya teşvik ediyor.

Giderek kötüleşen insani kriz

İsrail'in İbranice yayın yapan haber sitesi Walla, İsrail ordusunun, Hamas'ın gücünü zayıflatmak ve yönetimini sarsmak amacıyla, Gazze'deki bölgeleri daha ufak bölgelere ayırmak amacıyla daha büyük operasyonlara hazırlandığını bildirdi. Walla’nın aktardığına göre bu çerçevede sivil şirketler tarafından işletilen ve doğrudan sivillere gıda yardımı dağıtacak merkezlerin kurulması da söz konusu.

İsrail, Hamas'a baskı uygulamak için sivilleri yerlerinden ederek ve evlerini yıkarak operasyonlarında açıkça sivilleri hedef alıyor. Ayrıca ablukayı sıkılaştırarak ve yardım ve ticari ürünlerin girişini engelleyerek onları açlığa mahkum ediyor.

Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) göre 90 binden fazlası kendisine ait 115 barınakta olmak üzere, yaklaşık 420 bin kişi yeniden başlayan saldırıların ardından yerinden edilmiş durumda ve askeri operasyonlar ve insani yardım girişinin engellenmesi sonucunda insani koşullar hızla kötüleşiyor.

Öte yandan Dünya Gıda Programı (WFP) tüm tarafları sivillere öncelik vermeye ve Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çalışanlarını korumaya çağırdı. WFP, İsrail tarafından Gazze Şeridi’nde yürütülen savaş nedeniyle insani acıların daha da arttığını vurguladı.

WFP tarafın dün yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Gazze'deki aileler bir sonraki öğünlerinin nereden geleceğini bilmiyorlar. WFP tüm taraflara sivillerin ihtiyaçlarına öncelik vermeleri, insani yardım çalışanlarının korunmasını sağlamaları ve Gazze'ye derhal yardım girmesine izin vermeleri çağrısında bulunuyor.

sdfgrthy
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda ücretsiz gıda dağıtım noktasının önünde bekleyen Filistinliler, 12 Nisan 2025 (AFP)

Gazze Elektrik Kurumu (GEDCO) tarafından dün yapılan açıklamada ise Gazze Şeridi'nde yaklaşık 18 aydır elektrik kesintisi yaşandığı ve bu süre zarfında Gazzelilerin 1,88 milyar kilowatt saatten (kWsa) fazla elektriği kullanmaktan mahrum kaldığını bildirdi.

Bu uzun süreli kesinti, başta sağlık, su ve sanitasyon olmak üzere hayati öneme sahip alanları çöküşün eşiğine getirdi. Çünkü temel altyapıyı çalıştıracak enerji kaynağı yok ve kötüleşen insani durumla birleştiğinde salgın hastalıklar ve yetersiz beslenme riski artıyor.

İsrail, 2 Mart'ta Gazze'ye tam bir abluka uygulayarak ateşkesle birlikte yeniden başlayan uluslararası yardımların girişini engelledi. Ayrıca Gazze’nin başlıca deniz suyunu tuzdan arındırma tesisine giden elektriği de kesti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bu hafta insani durumun savaşın başlamasından bu yana geçen 18 ayın en kötü halinde olduğu uyarısında bulundu. Gazze'ye herhangi bir malzemenin geçişine izin verilmesinin üzerinden bir buçuk ay geçtiğini vurgulayan OCHA, bu durumun bugüne kadarki en uzun süreli tedarik kesintisi olduğunun altını çizdi.