Mısır Temsilciler Meclisi, ‘sınavda kopya çeken’ milletvekilini Etik Kurul’a sevk etti

Milletvekili Nashwa Raif (Facebook sayfası)
Milletvekili Nashwa Raif (Facebook sayfası)
TT

Mısır Temsilciler Meclisi, ‘sınavda kopya çeken’ milletvekilini Etik Kurul’a sevk etti

Milletvekili Nashwa Raif (Facebook sayfası)
Milletvekili Nashwa Raif (Facebook sayfası)

Mısır Temsilciler Meclisi, Vefd Partisi’nden milletvekili Nashwa Raif’i, South Valley Üniversitesi (Yukarı Mısır) Hukuk Fakültesi’nde üçüncü sınıfın ilk dönem sınavlarına girerken kopya çektiğine dair hakkındaki suçlamaların araştırılması için Etik Kurul’a sevk etti.

Üniversiteden yapılan açıklamada, “Nashwa Raif, kulaklık kullanarak kopya çekerken yakalandı ve iki gözlemciye saldırarak sınavların tamamlamasını engelledi” ifadelerine yer verildi.

Temsilciler Meclisi Başkanı Hanefi Cibali’nin, ‘Raif’i Etik Kurul’a sevk etme’ kararı ise pazar günü yapılan genel kurul toplantısında alındı.

Cibali konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi:

“Karar, milletvekilinin genel kurul öncesi Meclis ofisinde yaptığı açıklamalar dinlendikten sonra alındı. Etik Kurul, incelemelerin tamamlanmasının ardından olayla ilgili bir rapor sunmakla görevlendirildi. Olay, eğer kanıtlanırsa, 2020 tarihli 205 sayılı sınav ihlali eylemleriyle mücadeleye ilişkin kanun hükümlerine ve dolayısıyla Meclis üyeliği görevlerinin ihlali anlamına geliyor. Milletvekillerinin yararlandığı dokunulmazlık, kamu düzenini ihlal etmeleri, yasama organının itibarını zedeleyecek veya sorumlu kişilerin güvenini sarsacak eylemlerde bulunmaları halinde, onların disiplin veya cezai açıdan sorumlu tutulmalarına engel teşkil etmesi mümkün değildir.”

Şarku’l Avsat’a konuşan Etik Kurul üyesi milletvekili Afaf Zahran, “Kurul, üniversitenin olayla ilgili açıklamalarını takip etmenin yanı sıra milletvekilinin kendisine atfedilen suçlamalara ilişkin açıklamalarını dinlemek üzere bir toplantı yapacak. Daha sonra Kurul Başkanı’na sunacağı öneriler konusunda üyeler arasında müzakereye başlayacak. Yayınlanacak tavsiye kararı, çoğunluğun görüşüne dayanacak” dedi.

Milletvekili Nashwa Raif (Facebook sayfası)
Milletvekili Nashwa Raif (Facebook sayfası)

Kina İdare Mahkemesi, perşembe günü yapılan oturumda, milletvekili Raif’in üniversite rektörü Dr. Ahmed Akkavi’nin sınavları tamamlamasını engelleme kararının iptali talebiyle açtığı davayı reddetti.

Böylece Raif, dün yapılan İş Hukuku dersinin sınavına giremedi.

Şarku’l Avsat’a açıklama yapan Vefd Partisi liderlerinden Dr. Yaser El Hudeybi, “Parti lideri, milletvekilinin anlattıklarının üniversitenin açıklamalarıyla çelişmesine rağmen, Başsavcılığın olayla ilgili yürüttüğü soruşturmayı beklemeye karar verdi” dedi.

Yerel basında çıkan haberlere göre, milletvekili, ‘sınav gözetmenliğinin uydurma olduğunu ve kopya çekmekle suçlandığını’ doğruladı.

Olaya tanık olan, Hukuk Fakültesi’nden bir öğretim üyesi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Yasal prosedürler normal seyrinde devam ediyor. Olay, Etik Kurul tarafından soruşturulacak ve bu ceza, kendisini Mısır’daki herhangi bir üniversitede eğitimine devam etmekten mahrum bırakma yönünde azami cezaya varabilir.”

Etik Kurul’dan bir üye, konuya ilişkin raporun Meclis Başkanı’na gönderilmesinin uzun zaman almayacağını dile getirdi.

Meclis Başkanı ise Vefd Partisi liderinin, savcılık soruşturmaları sonucunda nihayet suçlu bulunması halinde milletvekilini parti üyeliğinden ihraç etme kararı aldığını söyledi.



Trump gelmeden önce

ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
TT

Trump gelmeden önce

ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)

Husam İtani

ABD'de seçilmiş Başkan Donald Trump'ın birkaç gün içinde görevi devralması, Çin'den Avrupa ve Ortadoğu'ya kadar tüm dünyayı, ekonomi, güvenlik, kalkınma, bizzat Batı'nın kendi içi ile Batı ve BRICS ülkeleri ve diğer küresel siyasi bloklar arasındaki uluslararası ilişkiler alanlarını etkileyecek tarihi bir değişim olarak sunuluyor.

Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı bile olsa, bir başkanın yemin töreni, dört yılda bir gerçekleşen diğer törenlerden farklı olacak kadar nasıl bu kadar önemli hale geldi? Peki, dünya nasıl “düşman kapıda” durumuna geldi?

Yahut dünya nasıl Trump’ın iktidara gelmesinden sonra, birbirinden bu kadar uzak bölgelerde büyük değişimlerin yaşanacağını bekler hale geldi? “Trump öncesi” ve “Trump sonrası” aşamalar arasında nasıl bir çizgi çizildi?

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf ve ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein, bölgemizde patronları Anthony Blinken'ın ritmine göre hareket ediyor gibi görünüyorlar. Birincisi, Washington ile Şam'daki yeni yönetim arasındaki ilişkilerin temellerini atmak için çalışıyor, Amos ise İsrail'in Lübnan'a yönelik son savaşının ardından ortamı hazırlamak için çalışıyor.

Trump'ın, Gazze'deki İsrailli rehineler serbest bırakılmazsa cehennemin kapılarını açacağı yönündeki tehditlerinin birçok çevrede ciddiye alındığı bir sır değil. Trump'ın Beyaz Saray'a yerleşmesinin ardından, kararlarını kestirememe ve çok değişken ruh hali ile Lübnan, İran, Irak ve Yemen'de gerçeğe dönüşmesi beklenen formülasyon budur.

Ortadoğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bizi ilgilendiren husus, ABD'nin tüm Batı'yı peşinden sürükleyen, kendi algılarını ve düşüncelerini ona yansıtan bir lokomotif olmasıdır. Her şeyde bir dönüşüm başladı ve ülkelerimiz de bundan muaf olmayacaktır.

Beklenen değişimin boyutu, örneğin Irak'ta İran’a sadık kesimlerin Gazze'ye destek verme yönünde tutumlarındaki büyük değişimde görülebilir.  İran'a bağlı Iraklı silahlı gruplarının İsrail'e yönelik insansız hava araçları ve füzelerle düzenlediği saldırılar sihirli bir şekilde durdu. Zira Tahran, İsrail'in Irak'a saldırma ve dolayısıyla İran nükleer programı tesislerini bombalama tehditlerinin, “Trump gelirse” gerçekleşeceğini ve söz konusu saldırıların durmayacağını anladı.

Yemen ise ayrı bir konu, çünkü İran, Yemen'in yıkımına ve yeni bir Gazze'ye dönüşmesine tahammül edebilir, zira Sana, zenginlikleri ve serveti İran Devrim Muhafızlarının maceralarının finansmanı için tüketilen Irak'ın aksine, Muhafızlar için önemli bir finansman kaynağı teşkil etmiyor. Yemen, Gazze ve Lübnan'da yaşananlara benzer şekilde İsrail'in gücünü sergileyeceği yeni bir arena olabilir. Lübnan ise İran stratejisinde henüz tüm değerini yitirmemiş olduğundan, İran’ın İsrail’in kuzey sınırlarındaki kazanımlarını koruma çabaları gölgesinde hâlâ aşırı tehlike altında.

Ancak bu tablo, Trump'ın talepleri karşılanmadığı takdirde, kapılarını açmakla tehdit ettiği cehennem ile sınırlı değil. Mesele bundan daha derin ve endüstri (ve endüstri sonrası) dönemde dünyaya öncülük eden Amerikan toplumunun kalbinde, ister kültür, ister değerler, isterse toplumsal pratikler açısından olsun, gerçekleşen muazzam değişimlere kadar uzanıyor.

Amerikalı Cumhuriyetçilerin -Trumpçı versiyonlarıyla- geçen kasım seçimlerinde ezici bir çoğunluk elde etmeleri, dört yıl sonra yeni seçimler bağlamında tersine çevrilebilecek bir siyasi olay olarak görülmemelidir. Aksine bu, Trump'ın ilk kez seçildiği 2016'da Amerikalı kitlelerin söylediklerine bağlı kaldığının teyidi ve onayıdır. Ortadoğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bizi ilgilendiren, ABD'nin tüm Batı'yı peşinden sürükleyen, kendi algı ve düşüncelerini ona yansıtan bir lokomotif olmasıdır. Her şeyde bir dönüşüm başladı ve ülkelerimiz de bundan muaf olmayacaktır.

Her ne kadar Berlin, Musk'ın Almanya'daki aşırı sağa verdiği tam desteğin değerini hafife almış olsa da bu atmosfer, gece gündüz geleneksel medya ile dalga geçen Musk’ın kitlesi üzerinde büyük etkiler bırakmadan geçip gitmeyecektir

Amerika Birleşik Devletleri'nin “eş başkanı” olarak nitelendirilen milyarder Elon Musk'ın İngiltere ve Almanya hakkında yaptığı açıklamalar ve her iki ülke siyasetçilerinin yalan olduğunu söylediği şeylerin propagandasını yapması önemsiz değil. Her ne kadar Berlin, Musk'ın Almanya'daki aşırı sağa tam desteğini ortaya koyan açıklamalarının değerini hafife almış olsa da bu atmosfer, iktidar elitlerine verdikleri destek nedeniyle gece gündüz geleneksel medya ile dalga geçen Musk’ın kitlesi üzerinde büyük etkiler bırakmadan, aynı bağlamda, söz konusu geleneksel medya araçlarının güvenilirliğini ve bağımsızlığını zayıflatmadan geçip gitmeyecektir.

Medya ve siyasi kurumlar tarafından yayınlanan her şeye yönelik bu şüphecilik ortamı, komplo teorilerini öne çıkaran, yanılsamaları ve mitleri yerleşik gerçekler gibi yaymaya dayanan “alternatif gerçeklere” bile inanmayı reddederek, umutsuz bir sona varmaktan geri kalmayacaktır. Yalanları çürütmek, gerçeği yaymak için çalışanlarla, ilk mesleklerinin aleyhine döndükten sonra yalan yaymak isteyenlerin ortak görevi olacaktır.

Her ne olursa olsun dünya ve bölgemiz gerçeği tanımanın, doğruyu yalandan ayırmanın kolay olmayacağı fırtınalı yıllara sahne olacaktır. Bu yıllarda davalarımızın sağlam temelleri olduğunu düşündüğümüz hususlara birkaç kez bakmamız, onlardan şüphe duymamız ve onları yeniden formüle etmemiz gerekecektir.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.