Sudan savaşı etnik bağlılıkları parçalayarak, sivil yönetimlerin siyasallaşmasının önünü açıyor

Sivil yönetimlerin ülkedeki rolü el-Func, Darfur, Tegli ve el-Musebbiat sultanlıkları dönemine kadar uzanıyor.

Kabilelerin siyasete dalmaları onları doğal rollerini oynamaktan alıkoydu. (İndependent Arabia - Hasan Hamid)
Kabilelerin siyasete dalmaları onları doğal rollerini oynamaktan alıkoydu. (İndependent Arabia - Hasan Hamid)
TT

Sudan savaşı etnik bağlılıkları parçalayarak, sivil yönetimlerin siyasallaşmasının önünü açıyor

Kabilelerin siyasete dalmaları onları doğal rollerini oynamaktan alıkoydu. (İndependent Arabia - Hasan Hamid)
Kabilelerin siyasete dalmaları onları doğal rollerini oynamaktan alıkoydu. (İndependent Arabia - Hasan Hamid)

Savaş, yansımalarının yanı sıra insani bir felakete neden oldu ve milyonlarca Sudanlıyı ülke içinde ve dışında yerinden etti. Ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki savaş, bölünmeleri ve kabile ayrılıklarını daimî kıldı. Sivil yönetimlerin çatışmanın iki tarafı arasındaki bağlılıkları sarsıldı. Her ne kadar kabilelerin siyasete müdahil olması, onların toplumsal barış aracı olarak doğal rollerini oynamalarına engel olsa da savaş gerçeği, birçok sivil yönetimi etnik veya bölgesel temelde seferberlik operasyonları yoluyla ya da siyasi ve güvenlik baskılarıyla savaşı körükleyen bir insan kaynağına dönüştürdü. Peki savaş, ister orta ister kuzey ister doğu veya batı Sudan'da olsun sivil yönetimlerin süregelen siyasallaşmasını ve bunu takip eden bölgesel kabile seferberliğini nasıl derinleştirdi? Bazı liderleri devam eden savaşa dahil olduktan sonra sivil yönetimlerin akıbeti ne oldu?

FOTO: Doğu Sudan'daki Bağımsız el-Emudiyye Koordinasyonu lideri Muhammed el-Emin Türk (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Doğu Sudan'daki Bağımsız el-Emudiyye Koordinasyonu lideri Muhammed el-Emin Türk (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Kanlı bölünme

Bu bağlamda, eski vali ve Kasha Çatışma Çözümü ve Barış Teşvik Merkezi Direktörü Abdulhamid Musa Kasha, “Sudan'ın hem doğusunda, hem merkezinde hem de batısındaki bazı kabilelerin mevcut savaşa ilişkin tutumunun başarısız olduğu değerlendirmesinde bulundu. Kasha, “Çünkü bu savaş, tek bir askeri kuruma, yani orduya dahil olan iki taraf arasındaki bir savaştır. Her iki tarafın liderlerinin açıklamalarına göre, HDK’nin silahlı kuvvetlere tabi olduğunu kabul ettikleri gözüküyor. Kabilelerin siyasallaşması ve çatışma alanına girmesi savaş krizini derinleştirmiş ve kapsamını genişletmiştir. Bu durum, acilen ele alınmadığı takdirde toplumun tüm bileşenleri arasındaki sosyal dokuyu etkileyecektir” ifadelerini kullandı.

Bilgelerin yokluğu

Kasha'ya göre, bilge aşiret ve kabile liderleri, bilgelikleriyle ordu ve HDK arasındaki anlaşmazlığı kontrol altına almak için arabulucu olabilir ve çekişmeyi önleyebilirlerdi. Çatışmanın ve sorunun bir parçası olmak yerine çözümün bir parçası olabilirlerdi. Şu anki mevcut sahne, aşiret liderlerinin olumsuz tutumunun bir eseridir. Kasha, “Hiç şüphe yok ki bazı aşiretlerin, etnik ve bölgesel bağlar, siyasi ve güvenlik baskıları sebebiyle savaşa katılması, yerel yönetimlerin rolünü zayıflattı. Bu da yerel yönetim liderlerinin arabuluculukta oynamaları gereken rolün farkında olmalarını engelledi. Çatışma savaştan önce ve sonra çözülebilirdi ama ne yazık ki bu gerçekleşmedi” dedi.

(FOTO ALTI) Sudan'daki sivil idarenin başı Sultan Sıddık Vadaa (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan'daki sivil idarenin başı Sultan Sıddık Vadaa (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Silahlanma tehlikesi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Kasha sözlerini şöyle sürdürdü: “Silah taşımanın ve silahların vatandaşlar arasında yayılmasının bazı sakıncaları var. Bazıları, hükümetin kendilerini koruyamaması halinde nefsini ve malını savunmak için silah taşımak zorunda kalabilir. Bunlar iktidarın tanıdığı yetki alanına girenlerdir. Ancak vatandaşların silah taşımasının gerekçeleri ne olursa olsun, sıkı kontroller olmaksızın bu iki ucu keskin bir kılıç olmaya devam edecektir.”

Güney Darfur Eyaleti Kabileleri Yerel Yönetimi İcra Ofisi, HDK’ye desteğini açıklamıştı. Bu durum, savaşın her iki tarafına karşı aşiretlerin uyum durumunu güçlendirdi. Yürütme ofisinde Beni Hilba, Tarcem, Hebbaniye, Fellata, Mesiriye, Tayşa ve Güney Darfur'daki Rizigat kabilelerinden yerel liderler yer alıyor. Ofis, HDK’ye verdiği desteği Sudan halkının sivil yönetim, özgürlük, barış ve demokrasiye olan istek ve özlemini gerçekleştirmekle gerekçelendirdi.

Milliyetçilik ve kabilecilik arasında

Bu arada siyaset bilimci Abdurradi et-Tahir, HDK liderliğinin yaptığı en büyük hatalardan birinin Darfur'daki bazı kabile ve aşiret liderlerinin sözde sadakat yemini etmesini kabul etmesi olduğunu belirterek, “Bu da halkı devletin projesi yerine kendi projesine sadakat arasında bölmek anlamına geliyor” dedi. Et-Tahir, Cuba Barış Anlaşması'nı imzalayan ve imzalamayan silahlı hareketlerin, HDK'nin savaşını belki de bazı dış çevrelerce desteklenen bir aşiret projesine dayandırdığını erkenden fark ettiklerini, bu nedenle önce tarafsız bir duruş sergilediklerini, ‘daha sonra HDK tarafından korkunç yağma ve terör ihlallerine maruz kalan orduyu ve sivilleri desteklemeye yöneldiklerini’ belirtti.

Et-Tahir, Darfur'da meydana gelen iç bölünmelerin derinleşmesini önlemek amacıyla orduya, Sudan'ın orta, kuzey ve doğusundaki bazı seferberlik bölgelerinde meydana gelen kutuplaşmadan uzak durarak söylemini milliyetçilik yönünde değiştirmesi çağrısında bulundu.

Gelecekteki dönüşümler

Et-Tahir, mevcut çatışmanın tüm ülke ve özellikle de batısı üzerindeki sonuçları ve yansımaları konusunda uyarıda bulundu. HDK güçleri için sosyal kuluçka merkezini temsil etmesi ve aynı bölgedeki kabile bileşenleri arasındaki gerilimler ve şu anda ertelenmiş gibi görünen gizli çatışmalar nedeniyle bu savaşın nihai tiyatrosunun Darfur'da olacağı beklentisini dile getirdi. Et-Tahir, savaşın ülkedeki sivil düzenin geleceği üzerinde yansımaları olabileceğini, savaştan sonra statülerinin yasallaştırılması ve düzeltilmesinin yeniden ele alınmasıyla gelecekte sivil yönetimlerin gerçekliğinde ve rolünde büyük değişikliklere yol açabileceğini ve bunun da sistemin yapısında temel değişikliklere yol açabileceğini öne sürdü.

Kötü rol

Bu bağlamda, kabile aktivisti ve araştırmacı Ali Mansur, özellikle Darfur'daki sivil yönetimlerin, bölgenin etnik bileşenleri arasında uzun vadeli barış içinde bir arada yaşamayı ve uzlaşmayı onaylayan 1922 Nyala Konferansı'ndan bu yana genişletilmiş rollerinin doğasına aykırı olarak, bu savaşta kötü bir rol oynadıklarını düşünüyor. Mansur, “Geçmişte yerel yönetim, kontrolü ele alıp topluluklarını iyi bir yönetim modeliyle toplumsal barışa ve bir arada yaşamaya yönlendirebiliyordu” ifadesini kullandı.

Tarihsel olarak, birbirini izleyen tüm hükümetler ve partiler, kökleri bağımsızlık öncesine kadar uzanan siyasallaşma ve kabile militanlığı sürecine katkıda bulundu. Darfur ve Kordofan bölgelerindeki ordu güçleri, bir dereceye kadar Havazime kabilesine ek olarak Rizigat ve Müseyriye kabilelerine dayanıyordu. Bu kabileler sınır kabileleri olarak Güney Sudan'da silah taşıyanlarla cephe hattında yer aldılar.

Mansur sözlerini şöyle sürdürdü: “Darfur'daki tüm kabilelerin bu savaşta HDK’yi desteklediğini söylemek zor. Ancak bölgedeki kabilelerin üyeleri şu ya da bu şekilde mevcut durumun yaratılmasına katıldılar. Böylece vaziyet, 1980'lerden bu yana siyasi elitleri silahlandırmaya ve daha sonra HDK’yi üretmeye hazırladı.”

İyileşme zor

Mansur, ülkenin bir sonraki aşamada toparlanabilmesi için toplumsal yapının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çekti. “Ancak aşiret liderleri arasında bedel ödeyecek olanlar var. Özellikle de savaşı destekleyerek rolünü kaybedenler. Özellikle de isimleri seferberlik ve kışkırtmayla anılanlar” diyen Mansur, sözlerine şöyle devam etti: “Meydana gelen ihlallerin birçoğunda Darfur'daki bazı sivil yönetimlerin liderleri en büyük sorumluluğu taşımaktadır. Özellikle de bazıları HDK lehine aşiret temelinde gençleri harekete geçirme çağrısı yaptığı ve buna katıldığı için mesuldür. Tüm haklar ve kutsallar ile kamu ve özel mülkiyete yönelik ihlaller iade edilerek ihlal vakaları gerçek adalete uygun bir şekilde ele alınmadıkça, bu hakların zorla geri alınmasına ilişkin gelecekteki tepkiler savaşın bıraktığı kindar ruhun içinde gizli kalacaktır.”

Kayıp miras

Uzlaşma ve barış içinde bir arada yaşamaya yönelik sistemler kuran kabilelerin katkılarıyla Darfur'daki yerel yönetimlerin tarihi mirasının kaybolmasından üzüntü duyduğunu belirten Mansur, “Ancak bazı yerel yönetimlerin savaşın tarafı haline geldiği açık” dedi.

Sudan'da sivil idarenin rolü el-Func, Darfur, Tegli ve el-Musebbiat sultanlıkları dönemine kadar uzanmaktadır. Ancak, 1937-1942 yılları arasında İngiliz-Mısır ikili yönetimi döneminde İngiliz yönetimi, Sudan'da idareyi ve kamu hizmetini geliştirmek için Marshall Raporu olarak bilinen ve bağımsızlıktan sonra ulusal hükümetler tarafından takip edilen rapor doğrultusunda sivil idarenin çalışmalarını yasallaştırmıştır.

Yerel yönetim sistemi, yerel topluluklardaki bu yönetimlerin başkanlarının idari ve yarı-yargısal yetkilerine dayanmaktadır. İsimleri ve yapıları bölgenin doğasına ve coğrafi konumuna göre değişmektedir. Şeyhler, belediye başkanları ve nazırlar bulunmaktadır. Eskiden sadece kabile bileşenlerinin işlerini yönetmekte uzmanlaşmış olan yerel yönetimin yetki ve otoriteleri, Ömer el-Beşir rejiminin onları siyasi olarak istihdam etme ve eski iktidardaki Ulusal Kongre Partisi'ne sadakatlerini sağlama girişimleri sırasında genişledi. Bu durum, bu yönetimlerin bileşenleri arasındaki çatışmaları güçlendirdi. Ayrıca aşiret bileşenleri ve liderlerinin siyasi kutuplaşması olgusu yoğunlaştıkça daha önce istikrarlı olan bir dizi bölgenin istikrarsızlaşmasına katkıda bulundu.



Hizbullah iki İsrail askeri üssünün onlarca füzeyle vurulduğunu duyurdu

Lübnan'ın Şebaa köyünde İsrail bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)
Lübnan'ın Şebaa köyünde İsrail bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)
TT

Hizbullah iki İsrail askeri üssünün onlarca füzeyle vurulduğunu duyurdu

Lübnan'ın Şebaa köyünde İsrail bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)
Lübnan'ın Şebaa köyünde İsrail bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)

Hizbullah dün akşam (Cuma) İsrail'in kuzeyindeki iki askeri üssü onlarca füzeyle vurduğunu duyurdu.

Hizbullah tarafından yapılan açıklamada, bombardımanın Habuşit bölgesini ve Maalih Golani kışlasındaki 810’uncu Hermon Tugayı’nın karargahını onlarca Katyuşa roketiyle hedef aldığı belirtildi. Açıklamada, bombardımanın ‘düşmanın köylere ve sivillerin evlerine yönelik saldırılarına, özellikle de es-Serire yolundaki korkakça suikasta yanıt olarak’ yapıldığı ifade edildi.

Bu arada Lübnan Cemaat el-İslami Hareketi yaptığı açıklamada, Batı Bekaa bölgesinde İsrail hava saldırısında öldürülen iki üyesi Musab Said Halef ve Bilal Muhammed Halef için yas ilan etti.

Hizbullah daha sonra kısa bir açıklama yaparak Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila köyünden Faracallah Ali Hammud adlı bir savaşçısının öldüğünü duyurdu.

İsrail ordusu ise İsrail savaş uçaklarının Lübnan'ın güneyindeki Şebaa bölgesinde aralarında bir silah deposu ve bir füze rampasının da bulunduğu Hizbullah hedeflerini bombaladığını duyurdu.


Refah işgalini önlemek için zamana karşı yarış

 İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanı nedeniyle yerlerinden edilen Filistinliler, el-Mevasi bölgesindeki derme çatma bir çadır kampında yemek pişiriyor. (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanı nedeniyle yerlerinden edilen Filistinliler, el-Mevasi bölgesindeki derme çatma bir çadır kampında yemek pişiriyor. (AP)
TT

Refah işgalini önlemek için zamana karşı yarış

 İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanı nedeniyle yerlerinden edilen Filistinliler, el-Mevasi bölgesindeki derme çatma bir çadır kampında yemek pişiriyor. (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanı nedeniyle yerlerinden edilen Filistinliler, el-Mevasi bölgesindeki derme çatma bir çadır kampında yemek pişiriyor. (AP)

ABD'nin teşvikiyle hızlanan Mısır çabaları, İsrail'in Refah kentini işgal etme tehdidini sona erdirecek ve Gazze Şeridi'nin trajedisine eklenebilecek tüm insani felaketlerle birlikte bir ateşkes anlaşması umutlarını canlandırdı. Ancak bu çabaların olumlu bir sonuca ulaşıp ulaşmayacağı, birbiriyle çelişen iki arzunun uzlaştırılabilmesine bağlı: İsrail, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun iç siyasi savaşında kullanabileceği bir kazan-kazan anlaşması peşinde; Hamas ise kendisi için ‘onurlu’ bir anlaşma istiyor.

Mısırlı ‘profesyonel bir heyet’ Tel Aviv'e ulaşıp Gazze Şeridi'nde ateşkes ve İsrail ile Hamas arasında esir takasını amaçlayan müzakerelerin pratik ayrıntılarına girerken, Tel Aviv'deki siyasi kaynaklar ‘esirlerle ilgili gerçek teklif içeren anlaşmaya varma olasılığı konusunda çok temkinli ama istikrarlı bir iyimserlik olduğunu’ belirtti.

Siyasi kaynaklar, ABD’lilerin anlaşma çemberini genişleterek ve Arap ülkeleri ile İsrail arasında bir Filistin devletinin kurulmasını da içeren kapsamlı barışa yönelik bölgesel projelerine doğru ilerleyerek Mısır'ın çabalarını tamamlamak istediklerini doğruladı. Kaynaklar ayrıca, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'in önümüzdeki Salı günü bölgeye gelerek Suudi Arabistan ve İsrail'i ziyaret edeceğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Axios internet sitesinden aktardığına göre İsrailli yetkililer, Tel Aviv'den yetkililerin dün Mısırlı muhataplarına, İsrail'in Refah'ı işgal etmeden önce esirlerin serbest bırakılması için Hamas ile anlaşmaya varmak üzere ‘son bir şans’ vermeye hazır olduğunu bildirdi. Hamas ise yaptığı açıklamada, “halkımızın ihtiyaçlarını ve adil haklarını, yani kendisine yönelik saldırının nihai olarak durdurulmasını, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesini, yerlerinden edilenlerin Gazze ve Kuzey Gazze'deki evlerine koşulsuz olarak geri dönmesini ve ciddi bir esir takası anlaşmasına varılmasını” dikkate alan her türlü fikir ya da öneriye açık olduğunu yineledi.


Hamas, İsrail'in Gazze'de ateşkes önerisine verdiği yanıtı ‘inceliyor’

 Ateşkesin bir parçası olarak 24 Kasım'da İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin Hamas tarafından yayınlanan bir fotoğraf (arşiv - Reuters)
Ateşkesin bir parçası olarak 24 Kasım'da İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin Hamas tarafından yayınlanan bir fotoğraf (arşiv - Reuters)
TT

Hamas, İsrail'in Gazze'de ateşkes önerisine verdiği yanıtı ‘inceliyor’

 Ateşkesin bir parçası olarak 24 Kasım'da İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin Hamas tarafından yayınlanan bir fotoğraf (arşiv - Reuters)
Ateşkesin bir parçası olarak 24 Kasım'da İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin Hamas tarafından yayınlanan bir fotoğraf (arşiv - Reuters)

Hamas bugün (Cumartesi) şafak vakti, Gazze'de olası bir ateşkes ve Gazze Şeridi'nde tutulan esirlerin serbest bırakılması önerisine İsrail'in verdiği yanıtı incelediğini duyurdu.

Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki Başkan Yardımcısı Halil el-Hayye yaptığı açıklamada, “Hamas bugün Siyonist işgalcinin, hareketin 13 Nisan'da Mısırlı ve Katarlı arabuluculara ilettiği pozisyonuna verdiği resmi yanıtı aldı. Hamas bu öneriyi inceleyecek ve son halini aldıktan sonra cevabını sunacaktır” ifadelerini kullandı.

Hamas 13 Nisan'da, ‘Mısırlı ve Katarlı arabuluculara İsrail'le ateşkes önerisine yanıtını verdiğini, taleplerine ve halkın ulusal taleplerine bağlılığını vurguladığını, bunların da kalıcı ateşkes, İsarail ordusunun tüm Gazze Şeridi'nden çekilmesi, yerlerinden edilenlerin ikamet ettikleri yerlere geri dönmesi, yardım girişinin yoğunlaştırılması ve yeniden inşanın başlatılması olduğunu’ duyurdu.

Diğer yandan İsrail kalıcı bir ateşkesi ve güçlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini reddederken, Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas'ın son büyük kalesi olduğu gerekçesiyle Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah'a kara operasyonu düzenleme niyetinde olduğunu açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı bilgiye göre bu gelişme, Gazze Şeridi'nde esirlerin serbest bırakılmasıyla bağlantılı ateşkes müzakerelerini canlandırmak amacıyla Mısırlı bir heyetin dün (Cuma) İsrail'e gelmesiyle yaşandı.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalı ise ‘Mısır ve İsrail heyetlerini Gazze Şeridi'nde ateşkese ulaşmaya yaklaştıran kayda değer bir ilerleme olduğunu’ bildirdi.


İsrail ordusu Lübnan'a hava saldırısında Cemaat el-İslami liderini öldürdüğünü açıkladı

İsrail ordusu Lübnan'a hava saldırısında Cemaat el-İslami liderini öldürdüğünü açıkladı
TT

İsrail ordusu Lübnan'a hava saldırısında Cemaat el-İslami liderini öldürdüğünü açıkladı

İsrail ordusu Lübnan'a hava saldırısında Cemaat el-İslami liderini öldürdüğünü açıkladı

Ordu Sözcülüğünden yapılan açıklamaya göre, savaş uçaklarının Lübnan'ın Suriye sınırı yakınlarındaki Beka Vadisi bölgesinde Meydun köyüne düzenlediği saldırıda Lübnanlı Sünni Cemaat el-İslami Hareketi'nin üst düzey yöneticisi Halaf öldürüldü.

İsrail, Cemaat el-İslami'nin Hamas ile Lübnan'daki faaliyetlerinde koordinasyon sağladığını savundu.

Lübnan resmi ajansı NNA da İsrail savaş uçaklarının bölgeyi bombaladığını aktardı ancak ölü ya da yaralı bilgisi paylaşmadı.

Lübnanlı Cemaat el-İslami liderlik kadrosu, İran yanlısı Hizbullah'ın yanında sınır hattında İsrail'e karşı silahlı mücadeleye katılacaklarını açıklamıştı.

İsrail ordusu ile Lübnan Hizbullah arasında 8 Ekim 2023'ten bu yana sınır hattındaki çatışmalarda 285 Hizbullah mensubu, 56 Lübnanlı sivil, 18 Emel Hareketi, 13 Hamas, 12 İslami Cihad mensubu, İsrailli 8 sivil 12 asker öldü.

Lübnan'daki Cemaat el-İslami, İsrail saldırısında liderinin öldürüldüğünü doğruladı

İsrail ordusunun, Lübnan'ın Beka Vadisi bölgesine düzenlediği hava saldırısında Cemaat el-İslami lideri Musab Halaf'ı öldürdüğü doğrulandı.

Cemaat el-İslami'nin yaptığı açıklamada Lübnan resmi ajansı NNA tarafından yayımlandı.

Açıklamada, lider Musab Halaf'ın yanı sıra Bilal Halaf adlı mensubun da saldırıda hayatını kaybettiği belirtildi.

İsrail ordusu, Lübnan'ın Suriye sınırı yakınlarındaki Beka Vadisi bölgesinde Meydun köyüne düzenlediği saldırıda Lübnanlı Sünni Cemaat el-İslami Hareketi'nin üst düzey yöneticisi Halaf'ı öldürdüğünü duyurmuştu.

Cemaat el-İslami, İran yanlısı Hizbullah'ın yanında sınır hattında İsrail'e karşı silahlı mücadeleye katılacaklarını açıklamıştı.

İsrail ordusu ile Lübnan Hizbullah arasında 8 Ekim 2023'ten bu yana sınır hattındaki çatışmalarda 285 Hizbullah mensubu, 56 Lübnanlı sivil, 18 Emel Hareketi, 13 Hamas, 12 İslami Cihad mensubu, İsrailli 8 sivil 12 asker öldü.


Fransa UNRWA'ya 33 milyon euro katkı yapacak

Fransa UNRWA'ya 33 milyon euro katkı yapacak
TT

Fransa UNRWA'ya 33 milyon euro katkı yapacak

Fransa UNRWA'ya 33 milyon euro katkı yapacak

Fransa , bağımsız denetim raporunun gerektirdiği tüm prosedürleri uygularsa, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) 33 milyon avro katkı vereceğini doğruladı.

Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Christophe Lemoine, perşembe günü bir tarih belirtmeden, "Fransa, UNRWA insani programına 2024 yılı için 33 milyon avro tutarındaki yıllık katkısının ödeneceğini doğrulamaktadır" açıklamasında bulundu.

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre Lemoine, "UNRWA'ya verdiğimiz desteğin gerçekleşmesi için eski Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna liderliğindeki bağımsız dış denetim raporunun gerektirdiği önlemlerin tam olarak uygulanması gerekir” açıklamasında bulundu.

Lemoine, Fransa'nın, "UNRWA çalışanlarının ve tesislerinin tarafsızlığının doğrulanması, ders kitaplarında nefret ve Yahudi karşıtı söylemin yasaklanması, sendikalarda reform yapılması ve personel işlerinin yönetilmesine yönelik prosedürlere özel önem verdiğini" vurguladı.

İsrail, 30.000'den fazla çalışanı bulunan ve bölgedeki (Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Ürdün ve Suriye) 5,9 milyon Filistinliye hizmet veren BM teşkilatını, Gazze'de "400'den fazla terörist" çalıştırmakla suçluyor. İbrani devleti, Hamas'ın kendi topraklarına düzenlediği saldırının içinde UNRWA çalışanlarından 12'sinin doğrudan yer aldığını belirtiyor.

AFP, İsrail'in resmi verilerine göre Hamas, 7 Ekim'de İsrail'e karşı eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı ve bu saldırıda 1.170 kişi öldü.

İsrail'in suçlaması, başta ABD olmak üzere birçok bağışçı ülkenin UNRWA'ya olan fonlarını kesmesine yol açtı, ancak birçok bağışçı bu kararından geri döndü ve kurum üzerinde soruşturma yürütülürken fon sağlamaya devam etti.

BM tarafından görevlendirilen uzmanlar, Gazze Şeridi'ndeki UNRWA'nın siyasi "tarafsızlıktan" yoksun olduğu sonucuna vardı, ancak BM kuruluşunun bölgede "hayati insani yardım sağlamada kritik bir rol oynamaya" devam ettiğini kaydetti.


İsrail ordusu, Beyt Lahiya'daki su kuyularının yüzde 70'ini tahrip etti

İsrail ordusu, Beyt Lahiya'daki su kuyularının yüzde 70'ini tahrip etti
TT

İsrail ordusu, Beyt Lahiya'daki su kuyularının yüzde 70'ini tahrip etti

İsrail ordusu, Beyt Lahiya'daki su kuyularının yüzde 70'ini tahrip etti

Beyt Lahiya Belediye Başkanı Ala el-Attar AA muhabirine yaptığı açıklamada, Beyt Lahiya'nın alt ve üst yapısının savaşın başından bu yana büyük zarar gördüğünü söyledi.

Saldırılarda zarar gören yapılara ilişkin bilgi veren Attar, İsrail ordusunun, Beyt Lahiya'yı besleyen su kuyularının yüzde 70'ini, kanalizasyon ağının ise yüzde 50'sini tahrip ederek insani bir krize neden olduğunu ifade etti.

Attar, belediye ana ve ek binaları, dükkanlar ve alışveriş merkezleri, sokaklar ve anayolların saldırılarda büyük zarar gördüğünü, ağır iş makineleri ile temizlik hizmetinde kullanılan araçların yüzde 95'inin kullanılamaz hale geldiğini aktardı.

İsrail, tarım sektörünü de vurdu

Attar, İsrail'in, Gazze'nin birinci derece gıda tedarikçisi konumundaki Beyt Lahiya'da tarımın yanı sıra balıkçılık ve sanayiyi de yok ettiğini dile getirdi.

Belediyenin, kısıtlı imkanlara rağmen, minimum düzeyde de olsa hizmet sunmaya devam ettiğini söyleyen Attar, cadde ve sokaklarda büyük çöp yığınları oluştuğunu, kanalizasyon sularının yollara aktığını ve bunun da cilt ve solunum yolu hastalıklarının yayılmasına neden olduğunu kaydetti.

Su kuyuları, kanalizasyon pompaları ve çöp kamyonlarının çalışması için yakıta ihtiyaç duyduklarını belirten Attar, uluslararası kuruluşlar, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Filistin Sular İdaresine yakıt tedarik etme çağrısında bulundu.

Attar ayrıca belediyenin, çalışmalarını tam anlamıyla yürütebilmesi için ekskavatör, kamyon ve buldozer gibi ağır makinelere ve sıcaklıkların artmasıyla çoğalan sivrisineklerle mücadele için gerekli malzemelere ihtiyaç duyduklarını ifade etti.


İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampına düzenlediği saldırılarda 8 Filistinli öldü

İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampına düzenlediği saldırılarda 8 Filistinli öldü
TT

İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampına düzenlediği saldırılarda 8 Filistinli öldü

İsrail'in Nuseyrat Mülteci Kampına düzenlediği saldırılarda 8 Filistinli öldü

Filistin haber ajansı WAFA'ya göre, İsrail savaş uçakları, Nuseyrat Mülteci Kampında Es-Sultan Mahallesinde bir evi hedef aldı. Saldırıda aralarında bir bebeğin de olduğu 4 Filistinli hayatını kaybetti.

Kampta başka bir eve düzenlenen saldırıda ise 4 Filistinli öldü, en az 30 kişi ise yaralandı.

Batı Şeria'da 2 Filistinli öldürüldü

Filistin haber ajansı WAFA'ya göre, İsrail askerleri, Cenin'in batısındaki Salim askeri kontrol noktasında bir grup gence ateş açtı.

Gençlerden Mustafa Sultan Abid (22) ile Ahmed Muhammed Şevahine (21) hayatını kaybederken, 2'si de yaralandı.

Öte yandan, İsrail askerleri, Batı Şeria'nın El Halil, Tulkerim, Nablus ve Kalkilya kentlerine baskınlar düzenledi.

Askerler, El Halil'deki baskında Şeabe bölgesi, Es-Semmu ve Surif kasabalarında bazı evlere girdi ve 2 araca el koydu.

Tulkerim'de İsrail askeri araçları Es-Selam Kavşağında konuşlanırken, askerler dükkanlara baskın düzenledi.

Nablus'un güneyindeki Akraba kasabası ile Kalkilya'nın doğusundaki Kefr Kaddum ve Hacce kasabalarında da askeri araçlarla baskın düzenlendi.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde 7 Ekim sonrası

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme" gerekçesiyle İsrail'e 7 Ekim 2023'te kapsamlı saldırı düzenledi.

İsrail, 7 Ekim'deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere 34 bin 356 Filistinli öldürüldü, 77 bin 368 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.


Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
TT

Güney Lübnan'da bombardıman devam ediyor... Mısır heyeti Gazze ateşkes görüşmelerini ilerletmek için İsrail'e gidiyor

İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)
İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan mezarları inceleyen Filistinliler (DPA)

Mısırlı bir heyetin ateşkes ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin serbest bırakılması görüşmelerini ilerletmek umuduyla İsrail'e gelmesi beklenirken, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında perşembeyi cumaya bağlayan gece karşılıklı roket ateşi gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre İsrail ordusu, gece boyunca Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine ‘iki tanksavar füze’ atıldığını ve topçu ateşiyle ‘bu saldırıların kaynaklarını’ hedef aldığını bildirdi.

rftn6tnm
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Alma eş-Şaab köyünü bombalaması sonucu dumanlar yükseliyor. (AFP)

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, askeri uçakların Kafr Şuba bölgesindeki Hizbullah ‘altyapısını’ bombaladığı belirtildi.

Hizbullah ise yaptığı açıklamada, sınırda İsrail güçlerini vuran silahlı saldırıların sorumluluğunu üstlendi.

İsrail ordusu Çarşamba günü, Hizbullah'ın İsrail ordusuna karşı saldırılar düzenlediği Güney Lübnan'da ‘karşı saldırı operasyonları’ yürüttüğünü duyurdu.

Buna paralel olarak İsrail ordusu, başta müttefiki ABD olmak üzere uluslararası toplumun uyarılarına rağmen Hamas'a karşı yürüttüğü savaşın bir parçası olarak Refah'ta bir kara harekâtı başlatmaya hazırlanıyor.

Yok etmek ya da özgürleştirmek

Çok sayıda yabancı başkent ve insani yardım kuruluşu, İsrail'in kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan ve çoğu yerinden edilmiş 1,5 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Refah kentine saldırması halinde çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğinden endişe duyduklarını ifade ediyor.

Söz konusu gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun haftalardır bu operasyonun Hamas'ı ortadan kaldırmak için gerekli olduğunu vurguladığı ve Refah'ın Hamas’ın Gazze Şeridi'ndeki son büyük kalesi olduğuna dikkat çektiği bir dönemde geldi.

fbrtbr5
İsrail'in Gazze Şeridi ile olan güney sınırında, Refah yakınlarındaki bir depolama alanında bulunan İsrail zırhlı personel taşıyıcıları (EPA)

İsrail Hükümet Sözcüsü David Manser dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Savaş Kabinesi’nin ‘son Hamas birimlerini yok etmenin yollarını görüşmek üzere’ toplandığını duyurdu.

Ancak bazı İsrail medya kuruluşları, isimlerinin açıklanmasını istemeyen yetkililere dayanarak, hükümetin Mısırlı bir heyetin beklenen ziyareti öncesinde esirlerin serbest bırakılmasını da içeren yeni bir ateşkes önerisini görüştüğünü aktardı.

Walla internet sitesinin ismini vermediği üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı habere göre, görüşmeler özellikle ‘insani’ vaka olarak değerlendirilen 20 esirin ilk etapta serbest bırakılmasını öngören bir teklif üzerinde yoğunlaştı.

Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad Katar'da AFP'ye yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah'a olası bir askeri saldırısında ‘istediğini’ elde edemeyeceğini söyledi.

Hamad, “İster Mısır'daki, ister Katar'daki kardeşlerimiz olsun, ister Arap ve uluslararası taraflar olsun, mevcut çatışmaya dahil olan tüm taraflarla Refah'ı işgal etmenin tehlikesini ve İsrail'in yeni katliamlar ve soykırımlar yapmaya doğru gittiğini konuştuk” şeklinde konuştu.

‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’

Bu arada İsrailli esirlerin yakınları Tel Aviv'deki Savunma Bakanlığı önünde gösteri düzenleyerek Gazze Şeridi'nde kaçırılanların serbest bırakılması için İsrail hükümetine baskı yapmaya devam etti.

Bazı protestocular ellerini bağlayıp kırmızıya boyarken ağızlarını da 7 Ekim'den bu yana geçen gün sayısına atıfta bulunan ‘202’ rakamlı bir çıkartmayla kapattı. Bazıları ‘Esir değişimi anlaşması hemen şimdi’ yazılı bir pankart taşıdı.

Bu gelişme, Hamas'ın geçtiğimiz Çarşamba günü, 7 Ekim'de İsrail topraklarına düzenlediği saldırı sırasında kaçırılan esirlerden birini gösteren bir video yayınlamasının ardından geldi.

Videoda 23 yaşındaki İsrailli Hirsch Goldberg Pauline, İsrail Başbakanı’nı ve hükümet üyelerini esirleri ‘terk etmekle’ suçladı.

Diğer yandan aralarında ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın da bulunduğu 18 ülkenin liderleri ortak bir metin yayınlayarak ‘Gazze Şeridi'nde Hamas tarafından tutulan tüm esirlerin derhal serbest bırakılması’ çağrısında bulundu.

Beyaz Saray tarafından yayınlanan metinde ‘esirlerin serbest bırakılması için masada bulunan anlaşmanın Gazze Şeridi'nde acil ve uzun süreli bir ateşkese olanak sağlayacağı’ vurgulandı.

Savaş 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e karşı benzeri görülmemiş bir saldırı başlatması ve bu saldırı sırasında 250'den fazla kişiyi kaçırmasının ardından patlak verdi. İsrailli yetkililere göre 34'ü muhtemelen ölü olmak üzere 129 kişi halen Gazze Şeridi'nde tutuluyor.

Buna karşılık İsrail, 2007'den beri Gazze Şeridi'nde iktidarda olan ve İsrail, ABD ve Avrupa Birliği (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Hamas'ı yok etme sözü verdi.

Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı'na göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki büyük askeri operasyonu çoğu sivil 34 bin 305 kişinin ölümüne neden oldu.

‘Artık çok ileri gidildi’

Görgü tanıkları, perşembeyi cumaya bağlayan gece Gazze Şeridi'nde, özellikle de saldırıların ardından enkaz altından eşyalarını kurtarmaya çalışan insanların yaşadığı Refah bölgesinde bombardıman yaşandığını bildirdi.

Bunlardan biri olan Semir, enkaz yığınları arasında şunları söyledi: “Yeter bu kadar yıkım, yeter bu kadar savaş! Yeter bu kadar çocuk, kadın, yaşlı ve savunmasız sivillerin kanının içilmesi! Artık çok ileri gidildi, yeter artık!”

Gazze Şeridi'nin 2,4 milyon sakini korkunç bir insani durumla karşı karşıya kalırken, ABD dün Gazze Şeridi açıklarında askeri ve sivil gemilerin yardım boşaltmasına olanak sağlayacak geçici bir liman ve iskele inşa etmeye başladığını duyurdu.

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in uyguladığı sıkı kontrol ve denetimler nedeniyle Mısır'dan karayoluyla yardım ulaştırmanın zorluğunu göz önünde bulundurarak Mart ayı başında söz konusu inşaatı duyurmuştu.

Bu gelişmelerin ortasında, Gazze Şeridi'ndeki savaşa karşı gösterilerin arttığı, yüzlerce kişinin gözaltına alındığı ve çevik kuvvet polisinin öfkeli öğrencilerle karşı karşıya geldiği ABD üniversitelerinde tansiyon yüksek seviyede seyretmeye devam ediyor.

Los Angeles'tan New York, Austin, Boston, Chicago ve Atlanta'ya, Filistin yanlısı ABD öğrenci hareketi genişliyor. Harvard, Yale, Columbia ve Princeton gibi dünyaca ünlü üniversitelerde protestolar düzenleniyor.


Hamas'tan "Gazze'deki toplu mezarlar hakkında acilen uluslararası soruşturma yapılması" çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Hamas'tan "Gazze'deki toplu mezarlar hakkında acilen uluslararası soruşturma yapılması" çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Hamas, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinde yer alan Nasır Hastanesi yerleşkesinde bulunan toplu mezarlara ilişkin "acil" uluslararası soruşturma yapılmasını istedi.

Hamas'tan, Nasır Hastanesi yerleşkesinde bulunan ve şu ana kadar 392 cesedin çıkarıldığı üç toplu mezara ilişkin yazılı açıklama yapıldı.

Açıklamada, sağlık ekiplerinin İsrail ordusu tarafından infaz edilen ve Nasır Hastanesi yerleşkesine gömülenlerin cesetlerini arama çalışmalarına devam ettiği kaydedildi.

Uluslararası yardım çağrısı yapılan açıklamada, "Birleşmiş Milletler ve ilgili uluslararası kuruluşlardan, kayıp kişilerin aranması ve cesetlerin tespit edilmesi için alanında uzman adli tıp ekiplerinin ve gerekli ekipmanların gönderilmesini talep ediyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Şu ana kadar bulunan cesetlerin yarısından fazlasının kimliğinin tespit edilemediğinin altı çizildi.

Açıklamada, "Acımasız bir şekilde eziyet ve işkenceye maruz kalan hasta ve yaralı sivillerin, çocukların ve kadınların cesetlerinin bulunduğu toplu mezarlardan her geçen gün ortaya çıkan suçları araştırmak için acil, bağımsız uluslararası bir komite oluşturulması gerekiyor. Cesetlerden bazılarının diri diri gömüldüğüne dair belirtiler de var." ifadelerine yer verildi.

Bu suçlara göz yumulmaması, koruma ve örtbas etme politikasının yürütülmemesi konusunda uyarıda bulunuldu.

Han Yunus'taki Sivil Savunma Birimi Müdürü Yamin Ebu Süleyman, dün düzenlediği basın toplantısında Nasır Hastanesi yerleşkesinde bulunan toplu mezarlardaki arama çalışmalarında 58 cesedin daha bulunduğunu ifade etmişti.

Ebu Süleyman, yeni bulunanlarla birlikte "Nasır Hastanesi yerleşkesinde 392 cesedin bulunduğu 3 toplu mezar tespit edildi. Cesetlerin bazılarında işkence gördüklerine ve infaz edildiklerine yönelik izler bulundu. Bazılarının ise canlı canlı gömüldüğünü tahmin ediyoruz." demişti.

İsrail ordusu, uzun süre kuşatma altında tuttuğu ve 15 Şubat'ta baskın düzenlediği Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ni hizmet dışı bırakmıştı.

Son olarak İsrail askerleri 24 Mart'ta yeniden kuşatma altına aldıkları hastaneye baskın düzenlemiş, yerlerinden edilen çok sayıda Filistinli ile sağlık personelini alıkoymuştu.

İsrail ordusu, 4 aylık karadan işgal sürecinin ardından 7 Nisan'da Han Yunus'tan çekilmişti. Çekilmeyle birlikte, kentte toplu mezarlar bulunmaya, evlerin enkazından ve yol kenarlarından cesetler toplanmaya başlanmıştı.


Holokost'tan kurtulan Amerikalı Yahudi aktivist: Gazze gösterilerine katılan öğrenciler kahraman

Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
TT

Holokost'tan kurtulan Amerikalı Yahudi aktivist: Gazze gösterilerine katılan öğrenciler kahraman

Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA
Fotoğraf: Fatih Aktaş/AA

ABD'de üniversitelerde yayılan "Gazze'ye destek" gösterilerine katılan 88 yaşındaki Amerikalı Yahudi Marione Ingram, İsrail'i protesto eden öğrencileri "kahraman" olarak nitelerken "Holokost'tan kurtulmuş birisiyim. Burada Gazze'deki katliamı protesto etmek için bulunuyorum. Amerika'nın bu katliamı fonlamayı bırakmasını istiyorum. İsrail'in komşularını bombalamayı sonlandırmasını istiyorum." dedi.

ABD'de ülke genelindeki kampüslere yayılan "Gazze'ye destek, İsrail'e tepki" gösterileri, başkent Washington'daki üniversitelere de sıçrarken, George Washington Üniversitesinin bahçesinde toplanan yüzlerce öğrenci de gösteriler düzenledi.

Filistin asıllı öğrenciler kadar Amerikalı Yahudi ve diğer etnik ile dini kökene mensup öğrencilerin de eşlik ettiği gösterilere, Holokost'tan kurtulan 88 yaşındaki bir aktivist de katıldı.

AA muhabirine duygu ve düşüncelerini anlatan savaş karşıtı aktivist Marione Ingram, en önemli isteğinin Gazze'de sivillerin uğradığı katliamın son bulması olduğunu belirtti.

Ingram, "Holokost'tan kurtulan birisiyim. Burada Gazze'deki katliamı protesto etmek için bulunuyorum. Amerika'nın bu katliamı fonlamayı bırakmasını istiyorum. İsrail'in komşularını bombalamayı sonlandırmasını istiyorum." diye konuştu.

Genç öğrenci ve üniversite hocalarının her şeyi göze alarak eylemler için kampüs meydanlarında bir araya gelmesini çok anlamlı ve değerli bulduğunu kaydeden Ingram, bu kalabalıkların sesini tüm dünyaya duyuracaklarını vurguladı.

İsrail yönetimini ve ona destek veren ABD yönetimini sert sözlerle eleştiren Ingram, "34 binden fazla insan öldürüldü, bunların 15 bini çocuk." diye konuşarak bunun bir nefsi müdafaa olmadığını ve ölü çocukların kendini savunma hakkı olmadığını söyledi.

Her bir Filistinlinin en az İsrailliler kadar yaşama hakkı olduğunu belirten Amerikalı aktivist, "İsrailliler ile Filistinlilerin aralarında bir duvar olmadan yaşamalarını dilerdim. Barış için buradayım." dedi.

- Gösterilere katılan öğrenciler "kahraman"

Gazze için gösteri yapan öğrenciler için "Onlar kahraman ve harikalar." diyen Ingram, 1960'lı yıllarda kendilerinin de savaş karşıtı protestolarda yer aldığını ve bu eylemlerin siyasilerin atacağı adımları yönlendirebilecek kadar güçlü olduğunu ifade etti.

Amerikan yönetiminin bu öğrenci gösterilerini takip edip anlamak zorunda olduğuna işaret eden Ingram, kasımda yapılacak başkanlık seçimlerinde şu an sahada olan gençlerin büyük bölümünün oy kullanacağını dile getirdi.

- Polisin uyguladığı şiddet "insanlık dışı"

Bu arada, George Washington Üniversitesinde öğrenci olan Rafi adlı gösterici de ABD'nin bazı üniversitelerinde polisin eylemcilere uyguladığı şiddete dikkati çekti.

Rafi, elleri arkadan bağlanan ve polis şiddetine maruz kalan göstericileri hatırlatarak bu durumun "insanlık dışı" olduğunu ve tüm bu görüntülerin sosyal medyada canlı şekilde yayınlandığını belirtti.

"ABD ordusunun siyonist rejime yardımlarını kesmesini ve (İsrail'le işbirliği yapan firmalar yerine) yatırımların yönlendirilmesini talep etmek ve bunun için ayağa kalkıp direnmek bizim ahlaki görevimiz." diye konuşan Amerikalı öğrenci, kendi vergilerinin Filistinlilerin öldürülmesi için kullanılmasına karşı çıkmaya devam edeceklerini ifade etti.

- "Bu bir soykırım"

Aynı üniversitede son sınıf öğrencisi olan Nada da Gazze'de yaşananların korkunç olduğunu söyledi.

Nada, "Bu bir soykırım ve bizim üniversite öğrencileri olarak bu durumu değiştirebilecek gücümüz var çünkü kurumlarımızın savaş makinesine milyonlarca dolar katkı verdiğinin farkındayız." ifadelerini kullandı.

Gazze'deki sivillerin öldürülmesine yardımcı olan askeri yapılara karşı durmalarının önemine dikkati çeken Nada, "Bunu durdurmak ve tamamen reddetmek bizim görevimiz." dedi.

Gösterilerinin hiçbir şekilde antisemitizm olmadığını belirten Nada, asıl Müslümanlar olarak kendilerinin zaman zaman İslamofobik hareketlere maruz kaldıklarını dile getirdi.