İsrail'in Philadelphia Koridorunu işgal etmesinin ardından Mısır'ın önünde hangi stratejik seçenekler var?

Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlandırılan tanklar, 9 Eylül 2024 (AFP)
Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlandırılan tanklar, 9 Eylül 2024 (AFP)
TT

İsrail'in Philadelphia Koridorunu işgal etmesinin ardından Mısır'ın önünde hangi stratejik seçenekler var?

Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlandırılan tanklar, 9 Eylül 2024 (AFP)
Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlandırılan tanklar, 9 Eylül 2024 (AFP)

Amr İmam

Mısır ve İsrail arasında Philadelphia (Salahaddin) Koridoru'nun kontrolü konusunda yaşanan gerginlik, iki eski düşman arasında oynanan satrançta önemli hamlelerin yapılmasına neden oluyor. Bu hamlelerin arka planında ise Mısırlı liderlerin ve karar alıcıların en azından şu an görevde olanların, Mısır ve İsrail arasında 1979 yılında imzalanan barış anlaşmasına ilişkin derin çekinceleri yatıyor. İki ülke arasındaki savaşı sona erdiren ve Sina Yarımadası’nın Mısır'ın kontrolüne geçmesini sağlayan anlaşmanın askeri eki uyarınca Mısır, Sina Yarımadası’nın büyük bölümünde, özellikle de Gazze Şeridi ve İsrail sınırı boyunca uzanan kuzey kesiminde sınırlı sayıda asker konuşlandırıyor.

Milliyetçi Mısırlılar, anlaşmanın bu kısmını yoğun olarak eleştiriyor ve bunu ülkelerinin kendi toprakları üzerindeki egemenliğine yönelik ağır bir ihlal ve Mısır'ın ülkenin bu bölgesindeki güvenlik planlarının önünde büyük bir engel olarak görüyorlar.

Ancak İsrail'in 7 Mayıs'ta Gazze Şeridi'ni Mısır'dan ayıran ve batıda Akdeniz'den doğuda İsrail sınırına kadar uzanan 14 kilometrelik bir kara şeridi olan Philadelphia Koridoru'nu yeniden işgal etmesi ve burada kalmakta ısrar etmesi, Mısır'a Sina Yarımadası ile ilgili güvenlik ve stratejik kartlarını yeniden karması için eşine az rastlanır bir fırsat sunuyor. Mısır, bunu uzun zamandır istiyordu. Güvenlik ve stratejik kartlarını yeniden karmasının Mısır'ın kuzeydoğusundaki bu bölgenin güvenliği üzerinde uzun süreli etkileri olacağına şüphe yok.

Tam kontrol

Mısır Genelkurmay Başkanı Korgeneral Ahmed Fethi İbrahim Halife, 5 Eylül'de Gazze Şeridi ile sınır bölgesine sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Belki bu ziyaretle İsrail'e açık bir mesaj göndermek ve ‘siz orada olduğunuz sürece biz de buradayız’ demek istemiş olabilir.

Korgeneral Halife ziyareti sırasında Sina Yarımadası’nın Gazze Şeridi ile sınırı boyunca uzanan çeşitli bölgeleri teftiş etti. Mısır ordusu tarafından yayınlanan görüntülerde Genelkurmay Başkanı’nın bu bölgelerde konuşlu birliklerle yakından ilgili olduğu görüldü. Bir videoda Korgeneral Halife'nin askerlerle yemek yediği görülüyor. Bu da Philadelphia Koridoru üzerindeki anlaşmazlığın Mısır'ın Sina Yarımadası’da alınan güvenlik tedbirlerini güçlendirme ve buradaki askeri varlığını arttırma arzusunu nasıl pekiştirdiğini açıkça ortaya koyuyor.

Genelkurmay Başkanı, görüntülerde Akdeniz'in Sina Yarımadası kıyısından metrelerce uzağında oturuyordu. Sırtını Gazze sınırına dayamıştı, sınıra o kadar yakındı ki Philadelphia Koridoru'ndaki İsrail askerleri belki de onun askerleriyle birlikte yediği yemeğin kokusunu alabilirlerdi.

Mısır, geçtiğimiz yılın ekim ayından bu yana özellikle Gazze Şeridi’ndeki şiddetin bölgeye sıçrayabileceği endişesiyle Sina'da güvenlik önlemlerini arttırıyor.

İsrail'in Philadelphia Koridoru’nu işgal etmesi Mısır'a Sina Yarımadası ile ilgili güvenlik ve stratejik kartlarını yeniden karması için eşine az rastlanır bir fırsat sunuyor.

İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım savaşının Gazze Şeridi'ni yaşanmaz bir yer haline getirmesi Mısırlı güvenlik yetkililerini özellikle endişelendiriyor. Zira bu durum Gazze Şeridi’nin yaklaşık 2,4 milyonluk nüfusunu Sina Yarımadası’na itebilir.

Mısır bunun kalıcı bir durum haline geleceğini, bağımsız bir Filistin devleti kurma hayallerine ölümcül bir darbe indireceğini ve Sina Yarımadası’nı sonsuza dek bir Filistin mülteci kampına dönüştüreceğini düşünüyor.

Kahire'deki gözlemciler, İsrail'in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşın başlamasından bu yana bölgede biriken güvenlik sorunları göz önüne alındığında, Sina'daki askeri varlığın artırılmasını haklı buluyor.

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Forumu Başkanı Samir Gattaş, “İsrail'in Philadelphia Koridoru’nu işgal etmesi tüm bu zorlukları daha da arttırıyor” dedi. Al Majalla’ya konuşan Gattaş, “Bu yüzden İsrail'in bu bölgedeki askeri varlığına karşılık Mısır'ın Gazze Şeridi sınırı boyunca askeri varlığını arttırması gerekiyor” yorumunda bulundu.

Mısır, İsrail'in geçtiğimiz yıl ekim ayında Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşın başlamasından bu yana Sina Yarımadası’nda, özellikle de kuzey kesiminde konuşlandırdığı asker ve teçhizat sayısı konusunda yorum yapmaktan kaçınıyor. Ancak Mısır Genelkurmay Başkanı'nın 5 Eylül'de Gazze sınırına yaptığı ziyaretin görüntülerinde bölgeye asker taşıyıcılar, zırhlı araçlar ve tankların konuşlandırıldığı görüldü.

Zayıf bir nokta

Mısır ve İsrail arasında 1979 yılında imzalanan barış anlaşmasının askeri eki uyarınca Sina Yarımadası üçe ayrıldı ve her bir bölümde konuşlandırılacak asker sayısına sınırlama getirildi. Mısır'ın Gazze ile sınır bölgesini içeren C Bölgesi'nde 750 polis konuşlandırmasına izin veren ekte bu güçlerin hangi silahlarla donatılması gerektiği de belirtiliyor ve sadece hafif silahlara izin veriliyor.

Bu askeri konuşlanma, Sina Yarımadası yıllarca Mısır'ın kırılgan ve savunmasız bir bölgesi haline getirirken özellikle 2011 yılında eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yönetiminin düşmesinden sonra radikallerce ele geçirilmesini kolaylaştırdı. Bu durum, daha önce benzeri görülmemiş bir güvenlik kaosuna yol açtı ve ülkenin güvenlik sisteminin dağılmasına neden oldu.

Sina Yarımadası’nın aşırılık yanlılarından kurtarılması, askerler ve polisler de dahil olmak üzere yüzlerce Mısırlının hayatına ve yaklaşık on yıl süren mücadele sürecinde büyük kaynakların harcanmasına neden oldu. Aynı on yıl içinde Mısır, İsrail'le, Mısır topraklarında asker konuşlandırılmasına ilişkin kısıtlamaların aksine, Sina'da daha fazla asker ve teçhizat konuşlandırılması konusunda anlaşmaya vardı.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 2017 yılının ocak ayında radikallerle mücadele için Sina Yarımadası’na 41 tabur konuşlandırdığını açıkladı.

Mütekabiliyet esası

Mısır, geçtiğimiz on yıl içinde Sina'da Mısır ordusuna karşı savaşan radikallerin Filistin topraklarından yeni üyeler edinmelerini ve silah tedarik etmelerini engellemek amacıyla Sina Yarımadası ile Gazze Şeridi arasındaki yüzlerce kaçakçılık tünelini imha etti.

Mısır’ın Sina Yarımadası’ndaki güvenlik hedefleri çerçevesinde bu tünelleri yok etmesi, bu topraklardaki radikalizm tehdidini tamamen ortadan kaldırma konusundaki kararlılığını ortaya koyuyordu. Mısır, Sina Yarımadası’nda ordusuna karşı savaşan aşırılık yanlıları ile ideolojik olarak Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e yakın olan Hamas Hareketi ve Gazze'deki Selefi cihatçı gruplar arasında bağlantılar olduğuna inanıyordu.

Dolayısıyla İsrail'in Hamas Hareketi’nin Gazze’ye çıkan tüneller aracılığıyla Sina Yarımadası’ndan silah tedarik etmeye devam ettiği yönündeki iddiaları, mevcut Mısır yönetimi ile Hamas arasındaki ilişkilerin şeklini bilen Mısırlıları öfkelendiriyor.

Mısır, geçtiğimiz on yıl içinde Sina Yarımadası ile Gazze Şeridi arasındaki yüzlerce kaçakçılık tünelini imha etti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru'nda kalması planları da son derecede provakatif. İsrail askerlerinin Philadelphia Koridoru'ndaki varlığı sadece İsrail'in Gazze Şeridi’nin Mısır sınırı boyunca konuşlandırabileceği asker sayısını sınırlayan Mısır ile yapılan barış anlaşmasını değil, aynı zamanda İsrail'in 2005 yılında Filistin Yönetimi ile imzaladığı ve tek taraflı olarak Gazze Şeridi'nden geri çekilip ayrıldığı Philadelphia Anlaşmasını da ihlal ediyor.

Söz konusu anlaşma çerçevesinde Philadelphia Koridoru'nun kontrolü Filistin Yönetimi'ne devredildi. Ardından Hamas 2007 yılında Gazze Şeridi'nin kontrolünü kanlı bir şekilde ele geçirdi.

Bu ihlallere karşı temkinli davranan Mısır, bunların doğrudan bir çatışmaya yol açmasından ya da Gazze Şeridi sınırında konuşlu askerlerini dizginlemesini zorlaştırmasından çekiniyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Mısır'ın eski Savunma Bakanı Yardımcısı Nasır Salim, “Mısırlı yetkililer, İsrailli yetkililere, İsrail’in özellikle Gazze Şeridi sınır bölgesinde kontrolü devam ederken, gelecekte askerlerini dizginlemekte zorlanabileceğini anlatmak istiyorlar” ifadelerini kullandı. Geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında Sina Yarımadası-Gazze Şeridi sınırında Mısır ve İsrail askerleri arasında çıkan çatışmada Mısırlı bir sınır muhafızı ölmüştü.

Öte yandan Mısır, İsrail'in barış anlaşmasının askeri ekini ihlal etmesine kendi yöntemleriyle karşılık veriyor gibi görünüyor. Bu çerçevede Mısır, söz konusu ekteki boşlukları gidermek için Sina Yarımadası’nda güvenlik tedbirlerini arttırdı. Ancak bu adımın Sina Yarımadası’na askeri takviyelerde bulunulmasını gerektirip gerektirmediği bilinmiyor.

Kahire'deki gözlemciler, Mısır'ın bu hamlesinin Sina Yarımadası’ndaki terör tehdidini ortadan kaldırmak için ödediği ağır bedele ve Sina Yarımadası’nın Mısır ve bölge için taşıdığı stratejik öneme dayandığını vurguladılar.

Bağımsız güvenlik uzmanı Faruk el-Migrahi, Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Mısır, Sina Yarımadası’nı terörizmden kurtarmak için ordusu ve polisiyle ağır bedeller ödedi. Dolayısıyla Mısır, uygun gördüğü takdirde bu bölgedeki güçlerinin konuşlandırılmasında değişiklik yapmaktan çekinmeyecektir.”



Fransa'nın Doğu Kudüs ve İsrail'deki mülkleri hakkında ne biliyoruz?

Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)
Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)
TT

Fransa'nın Doğu Kudüs ve İsrail'deki mülkleri hakkında ne biliyoruz?

Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)
Kudüs'teki Eleona Kilisesi’ne yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot (AFP)

İsrail polisinin Kudüs'te Paris'in mülkiyetinde ve yönetiminde bulunan bir dini mekâna izinsiz girmesinin ardından İsrail ile Fransa arasında başlayan yeni diplomatik sorun, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot'un İsrail’e yaptığı ziyareti gölgede bıraktı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Kudüs civarındaki dört alan Fransız mülkiyeti ve yönetimi altında bulunuyor: Eleona Kilisesi, Kralların Mezarları, Azize Hannah (Anne) Kilisesi ve Meryem Ana Manastırı.

Eleona Kilisesi

19'uncu yüzyıldan bu yana Fransa'ya ait olan Eleona Kilisesi, İsrail'in 1967'den beri işgal ve ilhak ettiği Doğu Kudüs'teki Zeytin Dağı'nda yer alıyor.

Kilise, Hıristiyan geleneğine göre İsa'nın havarilerine ‘Göklerdeki Babamız’ duasını öğrettiğine inanılan Pater Mağarası üzerine inşa edilmiş.

Dördüncü yüzyılda İmparator Konstantin'in annesi Helena tarafından şimdi harabe halinde olan bir katedral inşa edilmiş.

Uzun bir süre boyunca Hıristiyanların buraya girmesine izin verilmemiş. Mülk, 1856 yılında mağaranın üzerine bir manastır inşa eden Aurelie de la Tour d'Auvergne tarafından satın alınmış ve 1874 yılında Fransa'ya bağışlanmış. Karmelit rahipler, 1873'ten beri burada Fransız diplomatik koruması altında yaşıyor.

Kralların Mezarları

Bu alan uzun süre Yahudi krallarının mezarı sanılmış. Ancak bu alanın, otuz kadar ileri gelenle birlikte gömülmüş olan birinci yüzyılda yaşamış Yahudi kraliçesi Adiabene'li Helena'nın mezarı olması daha muhtemel.

Taş mezarların yeraltı odalarına giden dar bir taş merdivenden ve ardından diğer taş mezarlara giden katakomplardan oluşan alan, işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alıyor.

Fransız arkeologlar tarafından yapılan kazılar 1863 yılında başladı. Fransız Yahudi bankerler Perrier kardeşler tarafından satın alınarak, 1886 yılında ‘İsrail'in sadık çocuklarının bilgisi ve hürmeti için korunması amacıyla’ Fransa'ya devredildi.

Ultra-Ortodoks Yahudiler (Haredim) bu mülkiyet hakkına itiraz etmeye devam ediyor. Bu kutsal mekâna girme ve dua etme hakkını elde etmek için düzenli olarak kapının önünde toplanıyorlar.

Mekân, Fransa tarafından finanse edilen 10 yıllık bir çalışmanın ardından 2019 yılında yeniden açıldı.

Azize Hannah (Anne) Kilisesi

Kudüs'ün Eski Şehri'nde, Esbât Kapısı’nın (Aslanlı Kapı) yakınında yer alır. Orijinal Romanesk yapı 12’nci yüzyılda Haçlılar tarafından, annesinin adı Hannah (Hanne) olan Meryem Ana'nın ailesinin yaşadığı varsayılan yerde, Hıristiyan rivayetlerine göre İsa'nın felçli bir adamı iyileştirdiği Beytesta Havuzu’nun yanında inşa edilmiştir.

Selahaddin Eyyubi'nin 1187'de Kudüs'ü fethetmesinden sonra Kur’an kursuna dönüştürülmüştür. 1856'da Osmanlı Sultanı, Kırım Savaşı sırasında Ruslara karşı müdahale ettiği için 3. Napolyon'a teşekkür etmek amacıyla burayı Fransa'ya vermiştir.

1878'den bu yana, Mağrip ve Sahra altı Afrika'da misyonerlik yapan ve Kudüs'teki Doğu Kiliseleri ile diyalog halinde olan Beyaz Babalar Tarikatı tarafından yönetilmektedir.

2020 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ziyareti sırasında Azize Hannah Kilisesi'nin önünde izdiham yaşanmış ve Macron bir İsrail polisine İngilizce olarak “Gözümün önünde yaptıklarınızdan hoşlanmadım” demişti.

Belki de en kayda değer olay 1996 yılında, merhum Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın kendisine çok yaklaşan bir İsrail askerine kızarak İngilizce “Uçağıma geri dönmemi mi istiyorsunuz?” diye bağırması ve askerlerden Azize Hannah Kilisesi'nin bulunduğu yeri terk etmelerini istemesidir.

Meryem Ana Manastırı

Kudüs'ün yaklaşık 10 kilometre batısında Müslüman Arap köyü Ebu Guş'ta yer alan manastır, 1976 yılından beri Benedikten rahip ve rahibelerine ev sahipliği yapıyor.

Bu eski komuta merkezi, 12’nci yüzyılda Hospitalier Şövalyeleri’nin emriyle Kudüs'e gitmeden önce burada mola veren hacılar için inşa edilmiş.

Sultan Abdulaziz, 1873 yılında Lod'daki Mar Girgis (Saint George) Kilisesi’nin Rum Ortodokslar tarafından ele geçirilmesini telafi etmek için burayı Fransa'ya bağışlamıştır.