Ürdün’ün Baas’a izin vermesi Irak’ı kızdırdı

Davet Partisi, Ürdün’ün Baas Partisi’nin siyasete dönmesine izin vermesini kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Ürdün’ün Baas’a izin vermesi Irak’ı kızdırdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin liderliğindeki İslami Davet Partisi (Dava), Ürdün’ün kapatılan Baas Partisi’nin siyasete dönmesine izin vermesini ‘düşmanca ve kışkırtıcı bir adım’ olarak nitelendirdi.

Parti’nin Siyasi Ofisi yaptığı açıklamada “Iraklılar, Ürdün hükümetinin Saddamcı Baas Partisi’nin siyasi faaliyetlerde bulunmasına izin verdiği haberi karşısında büyük bir şok yaşayıp öfkelendi” ifadelerini kullandı.

1957 yılında Şii dini mercii Muhammed Bakır es-Sadr tarafından kurulan İslâmî Davet Partisi, Irak’ta Baas Partisi’ne en düşman ve en muhalif siyasi partilerden biri sayılıyor. Baas rejimi, 1980 yılında partinin kurucusu Sadr’ı idam etmiş ve birçok üyesi ve kadrosunu da aynı şekilde idam edip tutuklamıştı. Bu durum, geriye kalan pek çok Şii alimi ülkeden kaçmaya zorlamıştı. Baas rejimi ve eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in 2003 yılında devrilmesiyle birlikte Irak’a geri dönen partinin üyeleri, iktidara yükselerek 2005-2018 yılları arasında üç ardışık dönem boyunca başbakanlık makamını ellerinde tutmuşlardı.

İslami Davet Partisi açıklamasının devamında “Bu faşist partinin kara sicili ve iktidardayken Kuveyt işgali ve Irak’ın kapılarını yabancı işgaline açması da dahil olmak üzere, iç çatışmaları ve düşmanca savaşları körükleyerek bölge halklarına yaşattığı trajediler faaliyetlerinin engellenmesi için yeterli bir kanıttı” ifadelerini kullandı.

Açıklama şöyle devam etti:

Komşu ve kardeş ülke Ürdün ile ortak kardeşlik ilişkisine özen göstermekle birlikte, bu adımın iyi komşuluk ilkeleriyle bağdaşmadığını, Irak halkının büyük çoğunluğunun duygularına saygı duymadığını, aksine Irak’a ve istikrarına yönelik bozuk niyetler içerdiğini düşünüyoruz. Bu kamuoyu ve siyasi durumu olumsuz bir şekilde etkileyip Ürdün tarafıyla mevcut ilişkileri gözden geçirme yönünde baskılara yol açacaktır.

Şarku’l Avsat’ın Irak basınından aktardığına göre İslami Davet Partisi, “bu Baas Partisi’nin kanlı geçmişiyle Ürdünlülerin çıkarlarına hizmet etmeyeceğini, aksine saldırgan ve pervasız politikalarından zarar görmüş bir dizi Arap ve Müslüman ülkesiyle ilişkilerini olumsuz yönde etkileyeceğini” vurguladı.

İslami Davet Partisi, Ürdün hükümetine ‘yeni ve gelişen bir dönemi başlatan ortak çıkarları ve iki halkın arasındaki iş birliği ve kardeşlik ilişkilerini korumak için bu partinin çalışma iznini iptal etmesi ve herhangi bir faaliyette bulunmasını yasaklaması’ çağrısında bulundu. Ayrıca Irak Dışişleri Bakanlığı’ndan ‘Irak’a yönelik bu düşmanca adımı protesto etmek için Ürdün Haşimi Krallığı’nın Bağdat Büyükelçisi’ni çağırmasını’ istedi.

Parti ‘Iraklıları ve aktif güçleri bu düşmanca ve kışkırtıcı adıma karşı rahatsızlıklarını çeşitli barışçıl yollarla ifade etmeye’ çağırdı.

Ürdün Krallığı’ndaki Bağımsız Seçim Komisyonu, mayıs ayı ortasında Arap Sosyalist Baas Partisi de dahil olmak üzere 27 partinin faaliyet iznini onaylamıştı.

İslami Davet Partisi, Arap Sosyalist Baas Partisi’nin Irak koluna büyük bir düşmanlık beslemekle birlikte Suriye kolu ile iyi ilişkilere sahip. 2011’de Suriye’deki protestoların başlamasının hemen ardından bir parti heyeti Suriye’yi ziyaret etmiş ve Devlet Başkanı Beşşar Esed’in rejimine tam destek verdiğini açıklamıştı.

Şii siyasilerden birçok isim, Baas Partisi’nin Ürdün topraklarında yürüteceği herhangi bir siyasi faaliyetten endişeli. Özellikle Saddam Hüseyin’in kızı Raghad Hüseyin’in Ürdün’de yaşaması ve aylar önce siyasete dönmek istediğini açıklaması bu endişeyi daha da artırıyor. Pek çok Şii taraf, Ürdün’ün Irak’la ticari faaliyetlerinin değerinden yararlanmasına ek olarak, Irak’ın Ürdün’e pozitif ayrımcılık yaparak ucuz fiyatlandırmayla petrol satarak sağladığı yardım göz önüne alındığında, Ürdün’ün Irak’ın durumunu dikkate alması gerektiğini savunuyor.



Irak İslamofobi’ye karşı diplomatik çabalarını yoğunlaştırdı

Mukteda es-Sadr destekçileri, İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yapılan saygısızlığı kınamak için Bağdat’taki Cumhuriyet Köprüsü üzerinde yürüyüş yaparken (AP)
Mukteda es-Sadr destekçileri, İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yapılan saygısızlığı kınamak için Bağdat’taki Cumhuriyet Köprüsü üzerinde yürüyüş yaparken (AP)
TT

Irak İslamofobi’ye karşı diplomatik çabalarını yoğunlaştırdı

Mukteda es-Sadr destekçileri, İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yapılan saygısızlığı kınamak için Bağdat’taki Cumhuriyet Köprüsü üzerinde yürüyüş yaparken (AP)
Mukteda es-Sadr destekçileri, İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yapılan saygısızlığı kınamak için Bağdat’taki Cumhuriyet Köprüsü üzerinde yürüyüş yaparken (AP)

Irak Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile telefon görüşmeleri gerçekleştirdi. Ayrıca Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan’dan bir telefon aldı. Yapılan telefon görüşmelerinde, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) bakanlar düzeyinde acil bir zirve düzenlemesi için çabaları birleştirmeye, Kur’an-ı Kerim’e yönelik devam eden nefret eylemlerinin yansımalarını tartışmaya, dünya genelindeki İslamofobi olgusuyla mücadele etmeye ve bu konuda gerekli tedbirler almaya odaklanıldı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği yazılı açıklamada, Bakan Hüseyin’in “İsveç hükümetinin Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına, İslam dininin kutsallarına hakaret edilmesine ve Irak bayrağının yakılmasına izin vermeye yönelik tekrarlayan davranışlarına karşı Irak hükümeti tarafından alınan diplomatik önlemler hakkında mevkidaşlarına bilgi verdiği” kaydedildi. Açıklamada “bu tür provokatif eylemlerin uluslararası anlaşmalara ve normlara zarar verdiği, toplumsal barışı tehdit ettiği ve şiddet ve nefret kültürünü körüklediği” ifade edildi. Buna ek olarak “bakanların, Irak’ın duruşunu ve Kur’an mushafına yönelik tekrarlayan hakaretlerin yansımalarının tartışılması için İİT’nin bakanlar düzeyinde acilen toplanmasına yönelik çağrısını desteklediklerini ifade ettikleri” bildirildi.

ascd
Perşembe günü İsveç Büyükelçiliği önündeki protestocularla güvenlik güçleri arasında çıkan arbededen bir kare (AP)

Irak’ın Arap ve İslami ülkelerin desteğini toplamaya doğru yeni yönelimi, Şii güçlerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen kitlesel gösterilerin ardından geldi. Bu gösterilerin baş ve en etkili aktörü Mukteda es-Sadr liderliğindeki Sadr Hareketi oldu. Sadr’ın yaptığı bazı açıklamalar, öfkeli kitlesinin Bağdat’taki İsveç Büyükelçiliği’ni basarak tamamen yakmasına sebep oldu. Bu olay ABD de dahil olmak üzere, birçok ülke tarafından öfkeye yol açtı. Bunun sonucunda, Bağdat ile Stockholm arasındaki diplomatik ilişkiler kesildi ve İsveç, büyükelçiliği personelini Bağdat’tan ülkeye taşımak zorunda kaldı.

Irak hükümeti İsveç’in Bağdat Büyükelçiliği’nin protestocular tarafından yakılmasını kınamış olsa da, Muhammed Şiya es-Sudani başkanlığındaki Ulusal Güvenlik Kabinesi’nin kararıyla İsveç ile ilişkileri kesti. Ayrıca, halk arasında İsveç ürünlerinin boykot edilmesi yönündeki çağrıların arttığı bir sırada, Irak hükümeti, İsveçli telekomünikasyon şirketi Ericsson ile iş yapmayı durdurma kararı aldı.

İsveç’e karşı Irak’ın diplomatik tepkileri devam ederken, Irak diplomasisi başka bir durumla karşı karşıya kaldı. Danimarka’da İslam düşmanı aşırı sağcı bir grup, Kopenhag’daki Irak Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim mushafı yaktı. Sosyal medyada cuma günü yayılan bir video, Kur’an-ı Kerim ve Irak bayrağının Kopenhag şehrindeki Irak Büyükelçiliği önünde saygısızca muamele gördüğünü ve yakıldığını belgeledi. Bu grup, İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanana benzer bir şekilde, saldırısını Danimarka polisinin aldığı sıkı güvenlik önlemleri altında gerçekleştirdi.

Öfkeli tepki ve diplomasi

Danimarkalı grubun başkent Kopenhag’da Kur’an-ı Kerim ve Irak bayrağını yakmasının ardından Irak Dışişleri Bakanlığı, “Irak’ın Kopenhag Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim’e ve Irak bayrağına yönelik taciz olayını güçlü ve aynı ifadelerle kınadığına” dair bir açıklama yaptı. Ayrıca bakanlık, “ifade hakkı ve gösteri özgürlüğü bağlamına oturtulması mümkün olmayan bu menfur olaylara ilişkin gelişmeleri yakından ve tam bir sorumlulukla takip ettiğini, bu eylemlerin tepkileri körüklediğini ve tüm tarafları kritik bir pozisyona soktuğunu” kaydetti.

Bakanlık ayrıca uluslararası toplumu, dünya çapında toplumsal barışı ve birlikte yaşama anlayışını bozan bu menfur olaylara karşı acilen sorumlu bir duruş sergilemeye çağırdı. Danimarka Büyükelçiliği’ne karşı halkın olası öfkeli tepkisinden endişe duyan bakanlık “ülkeler arasındaki diplomatik ilişkileri düzenleyen Viyana Sözleşmesi’ne tam bağlılığını” vurguladı ve “ülkedeki diplomatik misyonlara yönelik açıklamasını” yineledi. Ayrıca “Irak hükümetinin tüm misyonlarda çalışan diplomatik personelin güvenliğini ve korunmasını sağlamakla yükümlü olduğunu” açıkladı. Bakanlık “İsveç Büyükelçiliği’nin Bağdat’ta maruz kaldığı olayın bir daha tekrarlanmasına izin verilmeyecek bir olay olduğunu ve benzer herhangi bir olayın hukuki yaptırıma tabi olacağını” belirtti. Ayrıca açıklamada, bakanlığın “Irak devletinin değerlerini ve onurlu Irak halkının ahlakını ifade ettiği” kaydedildi.

Mukteda es-Sadr (Reuters)
Mukteda es-Sadr (Reuters)

Bu sırada, Mukteda es-Sadr taraftarları ile Şii Koordinasyon Çerçevesi’ne bağlı silahlı gruplar arasında bir hareketlilik başladı. Mevcut Irak hükümetinde yer alan Şii siyasi güçleri çatısı altında toplayan Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr yanlılarının Yeşil Bölge yakınlarındaki gösterilerinin siyasi mesajlar vermeyi amaçladığını söylediler. Dün gece onlarca Sadr taraftarı, Kur’an-ı Kerim ve Irak bayrağına yönelik hakaretlerin tekrarlanmasına karşı protesto düzenlemek amacıyla Yeşil Bölge’ye doğru Cumhuriyet Köprüsü’nü geçti. Bunun üzerine Mukteda es-Sadr sabah Twitter hesabından bir paylaşım yaparak “Artık konuşmak beyhude” ifadelerini kullandı.

Koordinasyon Çerçevesi’ne bağlı liderlerden biri olan Aid el-Hilali açıklamasında, “Mukteda es-Sadr taraftarlarının Kur’an-ı Kerim’in ve Irak bayrağının yakılmasını protesto etme başlığıyla Yeşil Bölge yakınlarında düzenlediği gösterilerin, iki taraflı siyasi bir mesaj vermeyi amaçladığını” belirtti. Hilali, ilk olarak “Sadr Hareketi liderliğinin, siyasi sahneye geri dönmek istediğini ve yakın gelecekte bunu yapacağına dair bir mesaj iletmek istediğini” ifade etti. “İkinci mesajın ise Sadr yanlılarından Sadr liderlerine yönelik olduğunu ve ‘Biz geri dönmek istiyoruz. Önümüzdeki seçimlere katılmak istiyoruz. Hala Irak sokaklarını kontrol ediyoruz’ işaretini taşıdığını” öne sürdü.