Irak, Körfez ülkelerinden Türkiye’ye uzanan karayolu ve demiryolu bağlantısına yönelik ‘Kalkınma Yolu’ projesini duyurdu

Başbakana Sudani, projenin çıkarların, tarihlerin ve kültürlerin yaklaştırılması için umut verici bir fırsat olduğunun altını çizdi

Başbakan Sudani, Bağdat'ta yapılan Kalkınma Yolu Projesi konferansının açılışında konuştu (Irak Başbakanlığı)
Başbakan Sudani, Bağdat'ta yapılan Kalkınma Yolu Projesi konferansının açılışında konuştu (Irak Başbakanlığı)
TT

Irak, Körfez ülkelerinden Türkiye’ye uzanan karayolu ve demiryolu bağlantısına yönelik ‘Kalkınma Yolu’ projesini duyurdu

Başbakan Sudani, Bağdat'ta yapılan Kalkınma Yolu Projesi konferansının açılışında konuştu (Irak Başbakanlığı)
Başbakan Sudani, Bağdat'ta yapılan Kalkınma Yolu Projesi konferansının açılışında konuştu (Irak Başbakanlığı)

Irak’ın komşusu olan ülkelerden gelen yetkililerim katılımıyla Bağdat'ta düzenlenen konferansta, Irak ve Arap Körfezi ülkelerini Türkiye sınırına bağlayacak ve Irak'ın Ortadoğu ile Avrupa arasında yapılacak ürün ticaretinde başlıca güzergâh olmasını sağlayacak karayolu ve demiryolu ulaşım projesinin başlatıldığı duyuruldu. Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, projenin petrol dışı sürdürülebilir bir ekonominin temel direği ve Irak'ın komşularına ve bölgeye hizmet etmesini sağlayacak bir bağlantı olacağını söyledi.

Bağdat'ın ev sahipliğinde dün (Cumartesi) düzenlenen ve Irak'a komşu ülkelerin (Türkiye, Suriye, Ürdün, İran) yanı sıra birçok Körfez ülkesinin ulaştırma bakanlarının katıldığı Kalkınma Yolu Projesi konferansının çalışmaları dün başladı.

Irak hükümeti, yolun, ülkenin güneyindeki Basra ilinde bulunan Büyük Faw Limanı’ndan başlayıp 10 ilden geçerek kuzeyde Türkiye'ye bağlanacağı ve buradan da Avrupa ülkelerine ulaşacağını açıkladı. Bin 200 kilometre uzunluğunda olacak olan yolun 2028 yılına kadar tamamlanması bekleniyor.

Büyük Faw Limanı hakkında neler biliyoruz?

* Büyük Faw Limanı’nın şu an yüzde 50'den fazlası tamamlanmış durumda.

* Limanın kapasitesi 4,6 milyar euroluk bir maliyetle yıllık 99 milyon tondur.

*Limanın inşası, birincisi 2028'de, ikincisi 2038'de olmak üzere iki aşamada tamamlanacak.

Konferansa ev sahipliği yapan Başbakan Sudani, açılış konuşmasında, konferansı, kardeş ve dost ülkelerin liderleriyle olan yapıcı bir anlayışla başlattıklarını söyledi. Irak Başbakanı, “Kalkınma Yolu Projesi, ekonomik bir arter olacak. Bu umut verici proje, çıkarların, tarihin ve kültürlerin yaklaştırılması için umut verici bir fırsattır. Irak, dost ve kardeş ülkeleri modern sanayi ve ürün ihracatçısı yapacak olan ekonomik ortaklık kuracaktır” ifadelerini kullandı.

Başbakan Sudani sözlerini şöyle sürdürdü:

Çalışma platformları, ulusal ve yerel çıktılara sağladığı katkı ve ekonomik kaldıraçları ile Kalkınma Yolu Projesi, mevcut durumu sağlam bir ekonomik yapıya doğru değiştirmeyi hedefleyen iddialı ve bilinçli bir plandır. Bu projede, sürdürülebilir petrol dışı ekonominin bir ayağını ve Irak'ın komşularına ve bölgeye hizmet eden bir bağlantı görüyoruz.

Büyük Faw Limanı’nın inşasında uzun bir yol kat edildiğini ifade eden Başbakan Sudani, “(Liman) bu önemli ekonomik adıma giriş kapısı olacak, liman ile kentler bütünleşecek ve bunun yanında bölgenin ve dünyanın en yeni ve ülkemiz için önümüzdeki elli yılın mevcut ve beklenen teknolojik gelişmelerinin uygulanacağı akıllı sanayi kentini kuracağız” şeklinde konuştu.

saf

Irak Başbakanı’nın açıklamalarına göre Irak, inşa edilecek yolun yapımı sırasında Intermodal koridorlara ve bin 200 kilometreden fazla demiryollarına ağırlık verecek ve bunların birlikte çalışabilirliğini sağlayacak. Otoyollar ve demiryolu ulaşımı ile nakliyeyi kolaylaştıracak bu projelerin yaratacağı istihdam, bölge halklarını bütünleşme, istikrar ve zorluklarla mücadele aşamasına taşıyacak olumlu yönde etkileyecek.

Büyük iyimserlik

Sudani ve danışmanlarının Kalkınma Yolu Projesi’nin uygulanışına ilişkin konuşmalarında büyük bir iyimserlik hakim. Projenin 100 binden fazla kişiye iş imkânı sağlayacağını, ülke için yılda yaklaşık 4 milyar dolarlık bir gelir oluşturacağını ve tüm bunlara yaklaşık 17 milyar dolar nihai maliyetle sahip olacağını, ayrıca, Körfez ve Asya'dan Avrupa'ya ve tersi yönde ürün ticareti için ortalama geçiş süresinin 30 günden yalnızca 15 güne düşürülmesine de katkıda bulunacağını söylediler.

Yine yetkililer, çalışmaları yaklaşık iki yıldır Güney Koreli Daewoo şirketi tarafından yürütülen Büyük Faw Limanı’ndaki başlangıç ​​noktası baz alınarak, projenin tamamlanma oranının yaklaşık yüzde 40'a ulaştığını vurguladılar.

Temsilciler Meclisi’ndeki Ulaştırma ve Ekonomi Komitesi'nden yapılan ve Şarku’l Avsat’ın Irak Haber Ajansı (INA)’dan aktardığı açıklamada, projenin katılımcı ülkeler için bir yatırım olacağı ve her ülkenin projenin bir bölümünü tamamlayabileceği belirtildi. Projenin 3-5 yıl içinde tamamlanmasının umulduğuna dikkati çekilen açıklamada, katılımcı ülkelerle konferansın ardından yatırım mekanizmasının ele alınacağı kaydedildi.

Irak'ın projenin toplam maliyetini üstlenip üstlenmeyeceği yahut diğer ülkelerin buna katkıda bulunup bulunmayacağı henüz tam olarak bilinmiyor.

Sudani, geçtiğimiz mart ayında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında şunları söylemişti:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sadece Irak ve Türkiye için değil, bölge ve dünya için ürün ve enerji taşımacılığının küresel koridoru olan Doğu ile Batı'yı birbirine bağlayan Kalkınma Yolu Projesi ve Kuru Kanal Projesi hakkında konuştuk.

Irak Hükümet Sözcüsü Basim El-Avvadi, dün yaptığı açıklamada, teknik nedenlerden ötürü son anda katılım gösteremeyen Bahreyn dışında Kalkınma Yolu Projesi Konferansına 6'sı Irak'ın komşusu olan tüm Körfez ülkeleri katıldı.

Avvadi, resmi haber ajansına yaptığı açıklamada, “Konferans, proje sunma, ülkeleri tanıtma ile planları belirleme ve ardından tüm ülkelere konuyu tartışmaya açma imkânı verdi” dedi.

Ana stratejik güzergahın güneyde iki farklı yol olacağını, yani bin 190 kilometrelik kara yolunun yanı sıra bin 175 kilometrelik demiryolu olacağını belirten Avvadi, karayolu ve demiryolunu dini bir merkez olan Kerbela şehrinin kuzeyinde buluşacaklarını ve Fişhabur Sınır Kapısı’na varana kadar yan yana ilerleyeceklerini ifade etti.

Kalkınma Yolu Projesi’nin görevini, Avrupa’dan Türkiye’ye gelen her türlü ürünün Irak üzerinden Körfez ülkelerine taşınması olduğunu belirten Avvadi, ayrıca Körfez ülkelerinden gelen ürünlerin ve enerji kaynaklarının Irak üzerinden Türkiye ve Avrupa'ya taşınacağını açıkladı.

sa

Öte yandan Iraklı bazı gözlemciler, Başbakan Sudani hükümetinin, bu iddialı projeyi gerçekten uygulayamasa bile hükümetin vaatlerine fazla güvenmeyen vatandaşlarının hayatlarına umut aşılayacağını düşünüyorlar.

Bazı gözlemciler ise büyük projelerin uygulanmasıyla ilgili olarak son yirmi yılda ülkenin deneyiminin, projelerin uygulanmasındaki gecikmeler, kötü yönetim ve yolsuzluk açısından güven verici olmadığını söylüyorlar.

“Bağlılık”

Katılımcı ülkelerin çoğu, projeyi desteklerini ifade ederken, Türkiye’den gelen heyetin temsilcisi Ali Rıza Günay, Ankara'nın Kalkınma Yolu Projesi’nde önemli bir ortak olduğunu söyledi.

Günay, konferansta yaptığı konuşmada, “Hepimiz için kazan-kazan imkanı sunan Kalkınma Yolu Projesinde önemli bir ortağız. Sorumluluk, Irak ile Türkiye arasındaki ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasında yatmaktadır. Proje, bölge ülkeleri arasındaki karşılıklı bağlılığı artıracaktır” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan Ulaştırma Bakanı Salih bin Nasır el-Casir ise düzenlediği basın toplantısında, “Suudi Arabistan, Irak ile ortak ilişkilerini güçlendirmeye istekli. Son iki gün içinde çok sayıda bakanın katılımıyla Irak-Suudi Arabistan Koordinasyon Konseyi'nin toplanmasına tanık oldu” değerlendirmesinde bulundu.

Suudi Arabistan Ulaştırma Bakanı Salih bin Nasır el-Casir, dün Bağdat’taki konferansa katıldı (Irak Başbakanlığı)

Suudi Arabistan Ulaştırma Bakanı Casir, şunları söyledi:

Suudi Arabistan ile Irak arasındaki Ar Ar - Cemima Sınır Kapısı, ürün taşımacılığı ve yolcu ulaşımı alanlarında yoğunluk yaşıyor. İki ülke arasındaki ticaret geçtiğimiz yıl 1 milyar doları aştı. Haftalardır Ar Ar - Cemima Sınır Kapısı’ndan günlük yaklaşık 6 bin hacı adayı geçiş yaptı ve  70 bin hacı adayı daha geçişe hazırlanıyor.

INA’nın aktardığına göre İran Yol ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Şehryar Efendizade, “Demiryollarının rolü çok önemli. Irak’taki bu yeni proje ürün taşımacılığında büyük bir role sahip olacak” dedi.

“Akış” eksikliği

Irak'ın en güneyinde ve Körfez ülkelerine komşu olan Büyük Faw Limanı’nın, ticari ürünleri kara yoluyla taşımadan temel bir istasyon olacak şekilde düzenlenmesi için çalışmalar devam ediyor.

Körfez bölgesi, özellikle bölge ülkeleri tarafından çıkarılan petrol kaynaklarının taşınması alanında önemli bir deniz ulaşım platformu oluşturuyor.

Uluslararası taşımacılık ekonomisi danışmanı Ziyad Haşimi, Fransız Haber Ajansı’na (AFP) yaptığı açıklamada, ‘akış’ eksikliği olduğunu düşündüğü bu projenin öncesinde yapılan fizibilite çalışmasıyla ilgili soruları gündeme getirdi.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılında duyurduğu ‘Yeni İpek Yolu’ gibi küresel ulaşımda önemli bir arterin geri dönüşü hedeflerini merkezine koyan başka küresel projeler de var.

Çin Devlet Başkanı’nın duyurduğu proje, resmi olarak ‘Kuşak-Yol Projesi’ olarak adlandırılıyor, 130 ülkeyi kapsıyor ve Çin (Asya), Avrupa ve Afrika arasında daha iyi bağlantı sağlamak için kara ve deniz altyapılarını geliştirmeyi hedefliyor.



Arap dünyasında büyüyen kriz: Su kaynakları kıtlığı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Arap dünyasında büyüyen kriz: Su kaynakları kıtlığı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Shelly Kittleson

“Soğuk su! Soğuk su!” Bağdat’ta çocuklar, yoğun trafikte ve ana otoyollardaki topraktan yapılmış kontrol noktalarında küçük su şişelerini sallayıp yıpranmış pabuçlarıyla oraya buraya koştururken böyle bağırıyor.

Kapanmayan pencerelerinden dumanlar çıkan taksiler ve onların yakınında da içerisinde klimalar güçlü bir şekilde çalıştığı için pencereleri nadiren açılan dev SUV (sportif kullanıma uygun taşıt) tipi araçlar öylece sıcağın altında beklerken, yaşça büyük olan işsiz adamlar da güneşten kararmış tenleriyle müşteri kapmak için yarışıyor.

Her yıl bazı aylarda Irak’ın çoğu yeri, 40’ın üzerinde bir sıcaklık dalgasıyla yüzleşiyor. Yetkililer, gerek başkentte gerekse bölgenin genelindeki büyüyen su krizinden mustarip olanları görmezden geliyor. Göç etme imkânına sahip olmayanlar ise gözden de gönülden de uzak kalıyor.

Ağustos 2021’de Birleşmiş Milletler (BM), ‘Irak’ta her 5 çocuktan yaklaşık 3’ünün güvenli su hizmeti almadığını ve ülke genelindeki okulların yarısından azının temel su hizmetlerine eriştiğini’ duyurup bunun çocuk sağlığı açısından ciddi bir tehlike oluşturduğuna ve çocukların beslenmelerini, bilişsel gelişimlerini ve gelecekteki geçim yollarını tehdit ettiğine dikkati çekti.

Ülkenin diğer bölgelerinin yanı sıra güney bataklıklarındaki (Güney Irak’taki Ahvar) kuraklık ve kirlilik dolayısıyla yaşanan iç göç, zaten zarar görmüş kentsel alanlardaki su altyapısı üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor.

Su kıtlığına yönelik protestolar, daha kapsamlı bir çatışmanın habercisi mi?

Bağdat’ta birçok evin musluklarından yaz aylarında su akmazken şehirden geçen Dicle Nehri’nin yakınındaki birçok bölgede kanalizasyon kokusu havaya yayılıyor.

Irak’ın petrol zengini güney şehri Basra’da son yıllarda su krizi sebebiyle kanlı protestolar patlak verdi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) tarafından Temmuz 2019’da yayınlanan bir rapora göre ‘Basra’da su kaynaklarının azalması, on yıllardır devam eden bir sorun olsa da 2018 yazında bütünleşik bir kriz haline geldi. En az 118 bin kişi, belirtiler nedeniyle hastaneye kaldırıldığında doktorlar bu belirtilerin su kalitesiyle ilgili olduğunu saptadı.’

XSADEF
Irak’ın güneyindeki Zikar vilayetinde yer alan bataklıklarda su seviyesi son yıllarda ciddi oranda düşen bir nehirde mahsur kalan bir tekne (AFP)

BMJ (British Medical Journal), Mart 2023’te ‘2040’ta Su Kıtlığı: Irak’ı ve Tarihî Nehrinin Akışını Etkileyen Kriz’ başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda ‘Basra halkının yüzde 90’ının 2018 yazında güvenli tatlı suya erişemediği’ belirtildi.

Son yıllarda uluslararası medyada yer alan ve büyük oranda Güney Irak’taki bataklıkların kurumasına odaklanan bir dizi rapor, birkaç etkili girişime yol açmış görünürken uzmanlar, vaktin tükeneceği konusunda uyarı yapıyor. Bu arada su tedarikiyle ilgili muhtemel silahlı çatışma, Arap dünyasının büyük bölümünü ve istikrarsız doğu sınırlarını tehdit ediyor.  

BM Özel Raportörü, Suriye ziyaretini iptal etti

Uluslararası gazetecilerin ve uzmanların, su kıtlığı çeken ve çatışmadan etkilenen bölgelere bağımsız ulaşımları çoğunlukla engelleniyor ve bu durum, güvenilir bilgilere erişimi epey zorlaştırıyor.

Irak’ın batı sınırlarının ötesinde Suriye’nin büyük bir kısmı, bilgi açısından bir kara delik olmaya devam ediyor. Nüfusu etkileyen meseleler hakkındaki raporlar genellikle, savaştan dolayı parçalanmış devletin yetkilileri tarafından siyasi ve başka amaçlarla çarpıtılıyor.  

11 Temmuz’da yapılan bir basın açıklamasına göre BM’nin güvenilir içme suyuna ve sağlık hizmetlerine erişimine ilişkin insan haklarından sorumlu özel raportörü Pedro Arrojo-Agudo, Suriye Arap Cumhuriyeti’ne 9 Temmuz’da başlaması planlanan ziyaretini hükümetle tam bir iş birliği yapılamaması nedeniyle ertelemek zorunda kaldı.

“Ülkenin diğer bölgelerinin yanı sıra güney bataklıklarındaki (Güney Irak’taki Ahvar) kuruluk ve kirlilik dolayısıyla yaşanan iç göç, zaten zarar görmüş kentsel alanlardaki su altyapısı üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor”

BM’nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Arrojo-Agudo’nun ziyareti, BM’nin bağımsız uzmanına, farklı noktalardaki su ve sanitasyon tesislerinin koşullarını doğrudan inceleme ve bu haklara erişimle ilgili zorluklar ile olumlu uygulamaları analiz etme imkânı sağlayacaktı. Hükümetler, BM’nin özel raportörlerine ziyaret çağrısı yapıyorlarsa onlara buluşacakları kişileri ve gidecekleri yerleri seçme özgürlüğü sağlayıp bunu kolaylaştırmalılar.”

Arrojo-Agudo ise “Devamlı çabalarıma rağmen yetkililerin bu ziyaretin gerçekleşmesi için bilgi vermemeleri ve gerekli adımları atmamalarından dolayı esef duyuyorum” dedi.

3 Mayıs’ta Nature Communications’ta yayınlanan bir raporda da ‘mültecilerin yerlerinden edilmelerinde suyun etkisinin 2005 ila 2016 yıllarında dünya çapında yaklaşık yüzde 75 arttığına ve mültecilerin Ürdün’deki su sıkıntısına yüzde 75’e kadar katkı sağlamış olabileceğine’ işaret edildi.

Raporda ayrıca şu ifadelere de yer verildi:

“Son iç savaş sırasında Suriye’nin güneyinde sulu tarımın terk edilmesi, nehirlerin Ürdün’deki ağızlarına akış hacmini iki katına çıkardı. Bu, silahlı çatışmaların su kaynakları üzerindeki etkisinin, uluslararası su mecraları boyunca sınırların dışına taşabileceğini göstermektedir. Ancak su mevcudiyeti üzerindeki bu etki, hikâyenin sadece yarısıdır. Nitekim çatışma, en az 1,1 milyon Suriyeli mültecinin sınırlar üzerinden Ürdün’e kaçırılmasına da sebep oldu ki bu, ülkenin zaten kıt olan su kaynakları üzerindeki baskıyı artırdı. Azalan kaynaklar üzerine rekabetteki bu artış, muhakkak ki yerel halkla gerilim oluşmasında da pay sahibi olacaktır.

“Irak’ın petrol zengini güney şehri Basra’da, son yıllarda su krizinden ötürü kanlı protestolar patlak verdi”

Daha fazla çatışma

Suyla ilgili anlaşmazlıklar, bölgede genellikle irili ufaklı çatışmalara yol açtı. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin bir parçası olan IRIN haber ajansının Haziran 2011’de hazırladığı bir rapora göre silahlı kişiler, Faysal Hasan’ın Bağdat’ın batısındaki evine baskın yaparak onu ve eşiyle iki çocuğunu öldürdü. Cinayet sebebi; mezhepsel, siyasi ve hatta ekonomik olmayıp suyla ilgiliydi.

Habere göre sulama idaresinde çalışan baba, o dönemde aynı departmanda çalışıp Bağdat’ın batısındaki Ebu Gureyb bölgesinde öldürülen üçüncü memurdu. Hasan’ın çalıştığı bu birim ise devlet suyunun bölge ve çevresindeki tarım arazilerine dağıtımını denetliyordu.

2008’de Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin verilerini referans alan bir rapora göre birçok Iraklı, gelirlerinin üçte birini içme suyu satın almak için harcadı.

2021’de Norveç Mülteci Konseyi, Irak’taki ailelerin ‘güvenli içme suyu satın almak için düzenli olarak ayda 80 dolar kadar harcadıklarını’ tespit etti. Bu arada ülkede aylık ortalama maaş 515 dolar, asgari ücret ise 181 dolar.

Arap ülkeleri iklim değişikliği sebebiyle son yılların en şiddetli sıcak hava dalgalarına maruz kalıyor (DPA)
Arap ülkeleri iklim değişikliği sebebiyle son yılların en şiddetli sıcak hava dalgalarına maruz kalıyor (DPA)

Görünüşe bakılırsa Irak’a komşu ülkelerde su konusunda daha büyük çatışmalar yaşanıyor. Örneğin İran’ın doğu sınırlarında son aylarda Taliban’la su tedarikiyle bağlantılı silahlı çatışmalar patlak verdi.

İran, son yıllarda kendisinden Irak’a su akışını büyük oranda azalttı. Nisan 2022’de Al Arabia kanalı, o dönemde Irak Su Bakanı’ndan, İran’ın Irak’a akan suyun yüzde 90’ını kestiğini ve bunun Irak’ın toplam su kaynaklarında yüzde 20’lik bir azalmaya yol açtığını aktardı. Bakanlık, İran’a karşı gerekli tedbirleri almakla tehdit etti.

Sınır ötesi meseleler ve terörist gruplar

Pek çok konferans, bu meseleleri tartışmak ve iş birliğini geliştirmek üzere bölgedeki ve dışındaki birçok ülkeden temsilcileri bir araya getirmeye çalıştı.

Majalla dergisi, Mayıs 2023’te Bağdat’ta düzenlenen Üçüncü Uluslararası Su Konferansı sırasında Somali Su ve Enerji Kaynakları Bakanlığı Su İdaresi Başkanı Ali Mahmud Hırsi ile su sorunları ile iş birliğini güçlendirmek adına dünyanın dört bir yanından temsilcileri bu sorunları tartışmak için Irak’ın başkentine getirmenin faydası hakkında konuştu.  

Hırsi, sorulara e-posta üzerinden verdiği yanıtta şu ifadeleri kullandı:

“Somali, su alanında komşu ülkelerle pek çok sınır ötesi iş birliğine girdi. Bunlardan en öne çıkanı, Etiyopya ile ortak nehir havzası örgütleri aracılığıyla yapılan iş birliğidir. Bu iş birliği; bilgi alışverişini, ortak izlemeyi ve sınır ötesi suların adil kullanımını ve muhafazasını temin edecek anlaşmalar yapmayı içermektedir. Etiyopya’nın sahne olduğu son sıkıntılar, Somali’yi olumsuz etkiledi. Ticaret yollarının kesilmesi ve sınır ötesi hareketlilik, belirli bölgelerdeki su kaynaklarının mevcudiyetini etkilemiş olabilir. İnsanların çatışma nedeniyle Etiyopya’dan Somali’ye göç etmesi de ev sahibi toplulukların su kaynakları üzerindeki baskıyı artırmış olabilir.”

“2008’de Uluslararası Kızılhaç Komitesi verilerini referans alan bir rapora göre Iraklıların çoğu, gelirlerinin üçte birini içme suyu satın almak için harcadı”

Majalla’ya konuşan Hırsi, açıklamasına şu sözlerle devam etti:

“Buna ek olarak Eş Şebab hareketiyle olan çatışmanın da ülkedeki su kaynakları üzerinde büyük etkileri var. Nitekim örgüt, kuyular ve su dağıtım sistemleri gibi su altyapısını hedef aldı ve bu, hasara neden olarak toplulukların su tedarikini aksattı. Ayrıca çatışma, nüfusun yer değiştirmesine de yol açtı.”

Uzun vadeli bir anlaşmaya varma zor görünüyor

Mart ayında Irak, BM Su Sözleşmesi’ne katılan ilk Arap ülkesi oldu. Eski Irak Su Bakanı Hasan el-Cenabi, Majalla’ya yaptığı açıklamada, 2012’de Roma’da düzenlediği altıncı toplantısında tüm dünyaya üyelik imkânı tanımadan uzun bir süre önce BM Avrupa Ekonomik Komisyonu’nun (UNECE) Su Sözleşmesi’ne (Helsinki 1992) katılmak için kendisinin ve çalışma arkadaşlarının büyük çaba sarfettiklerini söyledi.

Cenabi, o dönemde Roma’daki BM teşkilatlarında Irak’ın daimî temsilcisi olduğunu ve Irak Bakanlar Kurulu üyesi olduğunda da 2017’de sözleşmeye katılma kararı aldıklarını, ardından Irak parlamentosunun bu kararı onayladığını belirtti.

“Irak’ın uluslararası su hukuku ilkelerine dayalı olarak sınır ötesi sularla ilgili anlaşmazlıkların çözümünde kalıcı bir güvene ve iyi bir sicile sahip küresel bir platformda yer almasının Irak’ın çıkarına olduğunu” söyleyen Cenabi, Türkiye ile Dicle ve Fırat nehirlerinin sularının paylaşımı konusunda da şunları söyledi:

“2019-2020’de Irak’ın Türkiye Büyükelçisi olarak görev yaptığım sırada Türk meslektaşlarımla sınır ötesi sular meselelerini oldukça yapıcı bir şekilde tartışırken yüksek düzeyde bir karşılıklı güven geliştirmeyi başardım. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan benden Irak’taki özel su elçisiyle ciddi bir şekilde çalışmamı talep etti. O ve Türk elçi, ikili iş birliği için bir yol haritası geliştirdi. Türkiye ile Irak’ın ve Türkiye’nin çıkarlarının korunup saygı duyulacağı uzun vadeli bir anlaşmanın zeminini oluşturmak istedim. Ancak su paylaşımı için uzun vadeli bir anlaşma imzalama hedefimiz, şimdiye kadar uzak bir ihtimal olarak kaldı. Bununla birlikte şu an Türkiye ile teknik iş birliğini ileriye dönük iyi bir yol olarak görüyoruz.”

Tarımın ve geleneklerin rolü

Küresel planda tarım, su kıtlığında en büyük etken olarak kabul ediliyor. Nitekim BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından Mart 2019’da yayınlanan bir raporda tarımın, hem su kıtlığının başlıca sebeplerinden biri hem de bu kıtlıktan mustarip olduğuna dikkati çekti. Buna göre tarım, tüm akıtma/pompalama işlemlerinin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor; gelişmekte olan bazı ülkelerde ise bu oran yüzde 95’e varıyor.

Onlarca yıldır çeşitli raporlarında yaptığı gibi et tüketimini azaltmanın önemine de vurgu yapan Örgüt, raporunda şu ifadelere yer verdi:

“Baklagillerin çok az bir su etkisine sahip olduğunu, sözgelimi bir kilo mercimek üretiminin yalnızca bin 250 litre su gerektirdiğini, buna karşılık bir kilo sığır eti için gerekli su miktarının 13 bin litre olduğunu biliyor muydunuz?”

Gelgelelim gıda alışkanlıkları ile diğer kadim alışkanlıkları değiştirmek için başlatılan herhangi bir girişim genellikle büyük bir direnişle karşılaşıyor.

“Görünüşe bakılırsa Irak’a komşu ülkelerde su konusunda daha büyük çatışmalar yaşanıyor. Örneğin İran’ın doğu sınırlarında son aylarda Taliban’la su tedarikiyle bağlantılı silahlı çatışmalar patlak verdi”

The Guardian gazetesi 2010 yılında ‘Yemen, Uyuşturucu Kat (gat veya Yemen otu) Bitkisine Bağımlılığı Nedeniyle Kendi Kendini Yok Etme Tehdidi Altında’ başlıklı bir makale yayımladı. Bu makalede ‘herkesin hemfikir olduğu en iyi çözümün, suların çoğunu emen kat bitkisi ekiminin azaltılması olduğuna, ancak bunun toplumsal ve siyasi sorunlar doğurduğuna’ işaret edildi. Zira nüfusun yarısının günde 2 dolardan az kazandığı ülkede kat ziraatı, çok sayıda iş imkânı sağlıyor.

Mart 2023’te yayınlanan bir rapora göre Yemen’de azalan yeraltı su kaynakları, tarımsal üretimi doğrudan tehdit ediyor, çünkü sektör su pompalama işleminin yüzde 90’ını oluşturuyor. Kentsel ve endüstriyel kullanım ise sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 2’lik bir oranı temsil ediyor.

Yine rapora göre Sana Üniversitesi’nin yürüttüğü araştırmalar, Yemen’de çatışmaların yaklaşık yüzde 70 ila 80’inin su etrafında döndüğünü ortaya koydu.

“Yoksullar ve zayıflar, bu çatışmalarda genelde görmezden geliniyor ve bu da onları, gıda ve beslenme güvensizliğine maruz bırakıyor. Kadınlar da su kıtlığının neden olduğu gıda ve beslenme güvensizliğinden nasibini alıyor. Nitekim kadınlar ve çocuklar, su peşinde uzun mesafeler kat ediyor ve su yüzünden çıkan herhangi bir çatışmanın da kurbanı oluyorlar.”

Bahsi geçen bu cümle, tüm Arap bölgesi ve dünyanın geri kalanı için de geçerli.

*Majalla’da yer alan bu analizin çevirisi Şarku’l Avsat’a aittir.