Rusya'dan ABD'li senatör Graham'e suikast çağrısı

Rusya'nın RT kanalının başındaki isim, ABD Senatörünün bağlamından çıkarılan yorumlarına öfkeyle tepki gösterdi

Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)
Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)
TT

Rusya'dan ABD'li senatör Graham'e suikast çağrısı

Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)
Lindsey Graham, 26 Mayıs'ta Kiev'de basın mensuplarına konuşmuştu (Reuters)

Rus hükümet yetkilileri ve devlet medyası, bu hafta sonu Lindsey Graham'e suikast çağrısı yaptı. Daha önce Graham'in Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye yaptığı yorumlar, onu Rusları öldürmekle ilgili aşağılayıcı bir ifade kullanmış gibi gösterecek şekilde düzenlenmişti.

Düzenlenen video Rusya'da geniş çapta paylaşıldı ve Graham'in ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destekle ilgili bir konuşmayı, "Ve Ruslar ölüyor. Bu şimdiye kadar harcadığımız en iyi para" sözleriyle bitirdiği görülüyor.

Aslında Graham'in ABD'nin harcamaları hakkındaki yorumu Rusların ölümüyle değil, Ukraynalıların ülkelerini savunmalarına yardımcı olmakla bağlantılıydı. Graham'in Ukrayna devlet başkanlığı ofisi tarafından yayımlanan tam açıklamasında, Graham'in "Ruslar ölüyor" gözleminin ardından Zelenski, "Evet, ama bizim topraklarımıza geldiler. Biz onların topraklarında savaşmıyoruz" diyor.

Yine de konuşmanın düzenlenmiş hali, Rusya'da ABD senatörüne karşı büyük ve güçlü bir tepkiye yol açtı.

Vladimir Putin'in önde gelen yardımcılarından, onun yanında önce devlet başkanlığı sonra da başbakanlık yapan Dmitri Medvedev, Graham'i "Robert Kennedy, Huey Long, Clementa Carlos Pinckney, John Milton Elliott, Wayne Owens ve diğer Amerikan siyasetçileri" gibi suikastın "kara talihiyle" tehdit etti ve onun için "yaşlı bir aptal" dedi.

Daily Beast'e göre Medvedev, Telegram kanalında "Sevgili Amerikasında sadece sıradan insanlar düzenli olarak öldürülmüyor, senatörleri öldürmek için kirli paralar da harcanıyor" dedi.

Devlete ait haber kanalı RT'nin başındaki Margarita Simonyan, Lev Troçki suikastına karışmasıyla bilinen Sovyet ajanı Pavel Sudoplatov'a atıfta bulunarak, "Eğer Leydi Graham Rusların öldürülmesi için harcanan paranın ABD'nin harcadığı en iyi para olduğunu gerçekten söylediyse... Umarım ülkemizde Sudoplatov'un oğulları, torunları, öğrencileri veya öğrencilerinin soyu yaşıyordur. Zor bile değil. Adresini biliyoruz" dedi.

Graham, Zelenski'yle cuma günü bir araya geldi. Konuşmaları sırasında Ukrayna direnişinin kendisine "Amerika'daki daha iyi benliklerini hatırlattığını" söyledi.

Bir zamanlar Amerika'da bu şekildeydik, son kişiye kadar savaşacaktık, ya özgür olacaktık ya da ölecektik.

Graham daha sonra Reuters'a, "ABD'nin Ukrayna'yı Rus savaş suçlularından kurtarmaya yardım etmesi iyi bir yatırımdı... Sayın Medvedev, Rusların Ukrayna'da ölmesinin durmasını istiyorsanız geri çekilin. İstilayı durdurun. Savaş suçlarını durdurun. Gerçek şu ki, siz ve Putin, Rus askerlerini hiç umursamıyorsunuz" dedi.

The Independent'ın haberine göre, Rusya ayrıca pazartesi Graham için "ölen Ruslar" yorumunu gerekçe göstererek tutuklama emri çıkardı.

Graham, içişleri bakanlığının internet sitesinde aranan suçlu şüpheliler listesine eklenirken, Rusya'nın üst düzey ceza soruşturma kurumu olayla ilgili soruşturma başlattığını belirtti.

Soruşturma Komitesi, Graham hakkında "ABD'nin Rus yurttaşlarının ölümüne neden olmak üzere mali desteğini ilan ettiği" gerekçesiyle bir ceza davası açıldığını söyledi.

Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov pazar günü, "Ülke için böyle senatörlere sahip olmaktan daha büyük bir utanç hayal etmek zor" dedi.



El Kaide, Sahel’deki nüfuzunu artırıyor

2016’da Mali’nin kuzeyindeki Kidal’da görüntülenen Azavad güçlerinden oluşan konvoy. (AFP)
2016’da Mali’nin kuzeyindeki Kidal’da görüntülenen Azavad güçlerinden oluşan konvoy. (AFP)
TT

El Kaide, Sahel’deki nüfuzunu artırıyor

2016’da Mali’nin kuzeyindeki Kidal’da görüntülenen Azavad güçlerinden oluşan konvoy. (AFP)
2016’da Mali’nin kuzeyindeki Kidal’da görüntülenen Azavad güçlerinden oluşan konvoy. (AFP)

Mali ordusunun ülkenin kuzeyinde Tuareg isyanıyla karşı karşıya olduğu bir dönemde El Kaide'nin bir kolu, Afrika kıyısındaki bu yoksul ülkedeki eylemlerine hız verdi. Gurup, geçtiğimiz ağustos ayının sonlarından bu yana tarihi Timbuktu şehrini kuşatma altında tutuyor.

Mali'nin kuzeyindeki Azavad bölgesinde şehir ve köyleri işgal eden bu radikal örgüt, 2022'de Fransız kuvvetlerinin ayrılması ve bu yıl Birleşmiş Milletler güçlerinin de ayrılacağını duyurması ardından nüfuzunu artırdı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Sahel bölgesindeki krizlerden yararlanan örgüt, nüfuzunu üç ülke arasında ‘ölüm üçgeni’ olarak bilinen sınır üçgeninde Nijer topraklarına ve Burkina Faso'ya doğru genişletmek için kullandı. Bölgede, Wagner grubunun desteklediği Mali hükümet güçleri ve rakibi DEAŞ ile savaş yürütülüyor.

Kuzey Mali'de faaliyet gösteren hareketleri tek bir gövdede birleştiren Tuareg liderlerinden Iyad Ag Gali söz konusu sahnede ön plana çıkıyor. Ensaruddin, Macina Kurtuluş Cephesi, Murabitun örgütü ve El Kaide'nin Mağrip'teki sahra kanadını Nasrul İslam vel Müslimin (İslam’ın ve Müslümanların Galibiyeti) bloğu altında bir araya getiriyor. Gali’nin ismi, El Kaide'nin Eymen el Zevahiri'nin yerine geçecek olası liderlerinden biri olarak anılıyor.

Malili bir askeri yetkili, ordunun Tuareg isyanına karşı koymak için güçlerini yeniden kuzeye konuşlandırdığını bildirdi.


Tahran nükleer müzakerelerin Tokyo’da yapılacağı iddialarını yalanladı

Umman Dışişleri Bakanı Bedir el-Busaidi, geçen ay New York’ta Genel Kurul çalışmaları sırasında İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir
Umman Dışişleri Bakanı Bedir el-Busaidi, geçen ay New York’ta Genel Kurul çalışmaları sırasında İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir
TT

Tahran nükleer müzakerelerin Tokyo’da yapılacağı iddialarını yalanladı

Umman Dışişleri Bakanı Bedir el-Busaidi, geçen ay New York’ta Genel Kurul çalışmaları sırasında İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir
Umman Dışişleri Bakanı Bedir el-Busaidi, geçen ay New York’ta Genel Kurul çalışmaları sırasında İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bir

İran, ABD ile doğrudan müzakereler yapılacağına dair dünya basınında yer alan iddiaları yalanladı. Tahran yönetimi öte yandan Umman’ın 2015 nükleer anlaşmasını yeniden canlandırmayı amaçlayan diplomatik süreçteki çıkmaza son verme girişiminden duyduğu memnuniyeti yineledi. İranlı parlamenter Şehriyar Haydari, Japonya’da müzakere masasına dönülebileceğini söyledi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasıl Kenani, haftalık basın toplantısında Umman Sultanı Heysem bin Tarık’ın nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma planının Washington ile Tahran arasındaki görüşleri yakınlaştırmaya yönelik pratik bir girişim olduğunu söyledi. “Bu girişim ne yeni bir anlaşma ne de yeni bir projedir” diyen Kenani, “Defalarca belirttiğimiz gibi, Umman dahil dost ülkelerin tüm tarafları nükleer anlaşmaya döndürme yönündeki çabalarını ve girişimlerini memnuniyetle karşılıyoruz” dedi.

İranlı yetkili, “Diplomatik süreç de mesaj alışverişi de açık. Bu süreç devam ediyor” diyerek, sözlerinin devamında ise “ABD ile doğrudan müzakere yapmayacağız ve doğrudan müzakere planımız da yok” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli Semaphore sitesi ve Londra merkezli Farsça yayın yapan Iran International kanalının hazırladığı araştırma haberinden aktardığına göre Sözcü, İran Uzmanlar Girişimi konusuna girmekten ise kaçındı. Haber, İran kökenli Amerikalı uzmanlar ile Devrim Muhafızları’yla yakından bağlantılı olan İran Dışişleri Bakanlığı Araştırma Dairesi yetkilisi arasındaki mesaj alışverişine de ışık tutuyor.

31 senatörün Pentagon’a mesajların içeriği, ABD çevrelerinde, özellikle de Kongre üyeleri arasında öfkeye yol açtı.

Mesajda, İran asıllı ABD’li bir araştırmacıya, nükleer müzakere ekibinden çıkarılması sonrasında bakanlıkta üst düzey bir pozisyonu üstlenmesi için nasıl güvenlik izni verildiği soruldu.

Konuyla ilgili olarak Kenani, “Özellikle bazılarının İran kartını oynamaya çalışması ve buna bağlı meseleler nedeniyle ABD’nin iç sorunları ve partiler arası rekabet çerçevesindeki bazı konulara girmek istemiyoruz” dedi.

Öte yandan İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin medya platformu Nour News, ‘İran ile savaş açmaya çağıranlar’ olarak adlandırdığı kişileri, İran’ın ABD’deki nüfuzu meselesini alevlendirmekle suçladı. Ajans, sosyal medya platformu X üzerinden “Onlar, esir takası anlaşmasına varıldıktan sonra, yaptırımların kaldırılmasına (nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması) yönelik müzakerelerde anlaşmaya varma şansının arttığına inanıyorlar. Bu nedenle Demokratların yaklaşan başkanlık seçimlerinde bunu kullanmasını engelleyecek bir ortam yaratmak ve yaptırımların kaldırılması konusunda olası bir atılımı engellemek istiyorlar” açıklamasında bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani’nin bugün düzenlediği haftalık basın toplantısından yayınlanan videodan bir görüntü
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani’nin bugün düzenlediği haftalık basın toplantısından yayınlanan videodan bir görüntü

Kitle imha silahları

Öte yandan Kenani, İran’ın bu bölgede oluşturduğu kalıcı tehdide ilişkin ABD’nin kitle imha silahlarıyla mücadeleye yönelik stratejik belgesindeki uyarıyı yalanladı. Kenani, “Bu iddialar asılsızdır. İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın bir üyesidir ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile kapsamlı bir koruma anlaşmasının imzacısıdır” dedi.

“İran defalarca nükleer silahların askeri ve savunma doktrininde yeri olmadığını ilan etti” diyen Nasır Kenani, “İran bu tür kitle imha silahlarının kullanımını ve kullanım tehdidini reddediyor” ifadelerini kullandı. Kenani ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın İran’ın Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne uymamasına ilişkin yıllık raporunu da protesto ederken, “Şiddetle reddediyoruz” dedi. Kenani ayrıca, bunların asılsız suçlamalar olduğunu söyledi.

Nükleer müzakereler, geçen yıl son zamanlarda sekteye uğradı. Öncesinde ise Tahran, UAEA’nın insan yapımı uranyum izleri bulduğu iki gizli bölgede nükleer faaliyetlere ilişkin uluslararası bir soruşturmayı kapatmak da dahil olmak üzere şartlarına bağlıydı. Batılı diplomatlar, Tahran’ın geçen yıl anlaşmayı tamamlamaya yönelik en az iki taslağı reddettiğini söylüyor.

UAEA, İran’ın yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyumdan oluşan üç bomba geliştirmeye yetecek kadar güce sahip olduğunu tahmin ediyor. Ajansa göre İran, yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş daha büyük miktarlarda uranyuma sahip. Tahran ayrıca, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması yönündeki görüşmelerin Nisan 2021’de başlatılmasına paralel olarak yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirmeye başladı.

Tokyo arabuluculuğu

Milletvekili Şehriyar Haydari, geçen pazar günü Dideban İran internet sitesinden yaptığı açıklamada, Japonya’da nükleer müzakerelerin yeniden başlatılabileceğini belirtti.

Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi üyesi Haydari, nükleer anlaşmanın tarafları arasında üçüncü bir ülkede toplantı yapılmasının planlandığını söylerken, “Son zamanlarda Batı ve ABD mesajları açıklandı. Japonya’nın hazır olduğunu beyan etmesiyle nükleer anlaşma için toplantı yapılmasına yönelik mekanizmanın bir ölçüde hazırlandığını ve bunun üçüncü bir ülkede yapılabileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“Nükleer anlaşma sonuca ulaşsa da ulaşmasa da bunun diyalog ve toplantı çerçevesinde yapılması gerekiyor” diyen Milletvekili, “Nükleer anlaşma, şu anda hem Avrupa’da hem de ABD’de gündemde. Ancak ABD’nin bu konudaki politikası ve yaklaşımı farklı” şeklinde konuştu.

Geçen hafta İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Japon arabuluculuğunun varlığını açıklamadan önce, Umman Sultanı’nın nükleer müzakere masasına dönme yönünde önerdiği bir girişimden bahsetti.

Abdullahiyan, Japon Kyodo ajansı tarafından geçen çarşamba günü yayınlanan bir açıklamada Tokyo’nun teklifinin İran’ın çıkarlarını karşıladığını, ilgiyi hak ettiğini ve olumlu olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Batılı tarafları abartılı taleplerde bulunmakla suçlayan Abdullahiyan, ülkesinin Japonya’nın nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasında oynadığı her türlü yapıcı role desteğini ifade etti.

Abdullahiyan ayrıca, İran resmi medyasına Sultan Heysem bin Tarık’ın nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmaya çalıştığını belirterek, “Önerilen Umman girişimi, tüm tarafları hızlandırmanın ve yükümlülüklerine geri döndürmenin bir yoludur. Ancak bu, Umman Sultanı’nın yeni bir planı veya metni olduğu anlamına gelmiyor” dedi.

İbrahim Reisi hükümeti, bölgesel ve uluslararası izolasyonunu kırmak için arabuluculuğa güveniyor. Arabuluculuk, İran ile büyük güçler arasındaki nükleer müzakerelerin 2013 yılında yeni haliyle başlatılmasının ve 2015 yazında nükleer anlaşmayla sona ermesinin anahtarıydı.

Geçen Nisan ayında İran Dışişleri Bakanı, Japon mevkidaşı Yoshimasa Hayashi ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Hayashi’nin bozulan nükleer görüşmeleri tamamlamak için Tahran’a yardım teklif ettiğini söyledi.

Geçen Ağustos ayının ilk haftasında Abdullahiyan, Tokyo’yu ziyaret ederek Japon yetkililere, Tahran’ın tüm tarafların nükleer anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine geri dönmeye hazır olduğunu bildirdi.

Japonya, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından gerginliği azaltmak için ABD ile İran arasında arabuluculuk yapmaya çalıştı. Ancak eski Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin girişimi, 2019’da başarısız oldu. Bu, Şah rejimini deviren 1979 devriminden bu yana bir Japon başbakanının İran’a yaptığı ilk ziyaretti.

Abe, Trump’ın İran rejim lideri Rehber Ali Hamaney’e mesajını iletirken, Devrim Muhafızları deniz kuvvetleri Umman Körfezi’nde bir Japon petrol tankerini alıkoydu.


Ermenistan, UCM'nin Roma Statüsü'nü onayladı

Dağlık Karabağ bölgesinden gelen mülteciler Ermenistan'da bir sınır köyüne varıyor (Reuters)
Dağlık Karabağ bölgesinden gelen mülteciler Ermenistan'da bir sınır köyüne varıyor (Reuters)
TT

Ermenistan, UCM'nin Roma Statüsü'nü onayladı

Dağlık Karabağ bölgesinden gelen mülteciler Ermenistan'da bir sınır köyüne varıyor (Reuters)
Dağlık Karabağ bölgesinden gelen mülteciler Ermenistan'da bir sınır köyüne varıyor (Reuters)

Meclis oturumunda, UCM'nin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü, 22'ye karşı 60 oyla onaylandı.

Ermenistan, Roma Statüsü'nü 1999'da imzalamasına rağmen Anayasa Mahkemesi, 2004'te aldığı karar uyarınca statüyü Ermenistan Anayasası'na aykırı bulmuştu.

Hükümet, 2022'de statünün incelenmesi amacıyla yeniden Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştu.

Ermenistan Anayasa Mahkemesi, 24 Mart'ta UCM Roma Statüsü'nün Ermenistan yasalarına uygun olduğu kararını vererek onay için Ulusal Meclise göndermişti.

Roma Statüsü'nün Anayasa Mahkemesi tarafından yasalara uygun bulunması Ermenistan ve Rusya arasında gerginlik yaratmıştı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, "(Ermenistan'ın Roma Statüsü kararı) Bu bize yönelik son derece düşmanca bir karar. Onaylayabileceğimiz bir durum değil." ifadelerini kullanmıştı.

Öte yandan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 19 Eylül'de Ulusal Mecliste yaptığı konuşmada, Roma Statüsü'nün Ermenistan-Rusya ilişkileri ile bir bağlantısının bulunmadığını, tüzüğün onaylanmasının Ermenistan'ın güvenliğiyle ilgili olduğunu belirtmişti.

Roma Statüsü, 15 Haziran-17 Temmuz 1998'de toplanan Birleşmiş Milletler Konferansının İtalya'nın başkenti Roma'da karara bağladığı Uluslararası Ceza Mahkemesinin Kuruluş Statüsü'dür.


Washington’daki iç siyasi hesapların kurbanı olan Ukrayna

Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)
Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)
TT

Washington’daki iç siyasi hesapların kurbanı olan Ukrayna

Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)
Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’ye ‘manevrayı bırakma’ çağrısı yaptı (Getty Images)

Başkan Joe Biden, Rusya’yla yüzleşmek için ihtiyacı olan her şeyi alacağı konusunda Kiev’i temin etmeye çalışsa da hükümet tıkanıklığından kaçınmak için son anda yapılan anlaşmadan sonra ABD’nin Ukrayna’ya yardımlarının geleceği belirsiz görünüyor.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin daha fazla mali yardım talebinde bulunmak üzere Washington’a gerçekleştirdiği ziyaretin üzerinden bir haftadan az bir süre geçmişken pazar günü geç saatlerde varılan uzlaşma, radikal Cumhuriyetçilerin taleplerine karşılık olarak Ukrayna’ya tahsis edilen yeni bir fonu iptal etti.

Rus saldırısıyla karşı karşıya

Biden ve partisi Demokrat Parti, ABD’nin Rus saldırısına karşı Ukrayna’ya yardımla yükümlü olduğunu belirterek, bu konuda bir başarısızlığın gelecekte Başkan Vladimir Putin gibi otoriter liderleri güçlendirebileceği konusunda uyardı. Ancak mesele, Washington’da siyasi bir karaktere büründü. Öyle ki, Kiev’in kış gelmeden önce yavaş ilerleyen karşı saldırısında ilerleme kaydetmeye çalıştığı bir durumda oldukça gerekli askerî yardımlar tehlikeye girdi.

Biden, Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy’yi ‘manevradan vazgeçmeye’ çağırdı ve ondan, yakın zamanda Ukrayna’ya mali yardımla ilgili ayrı bir yasa tasarısının meclisten geçişini sağlamasını beklediğini vurguladı. Biden, Beyaz Saray’da yaptığı bir konuşmada “Müttefiklerimizi, ABD ve Ukrayna halklarını, desteğimize güvenebilecekleri konusunda temin etmek isterim. Sizden vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı..

Gerileme

Buna karşılık Ukrayna, yeni yardımlara erişimi sağlamak için ‘Amerikalı ortaklarla aktif bir şekilde’ çalıştığını söyleyerek yardımın onay almamasını pek önemsemedi.

Avrupa Birliği Dışişleri Temsilcisi Josep Borrell ise Ukrayna’ya yardımların ulaştırılması konusunda Washington’ın ana ortağı sayılan bloğun son anlarda imzalanan anlaşmadan ötürü ‘şaşırdığını’ belirtti. ABD’nin kararından ‘derin bir üzüntü’ duyduğuna dikkat çeken Borrell, “Bu kararın nihai olmayacağına ve Ukrayna’nın ABD’den yardım almaya devam edeceğine dair umudum var” dedi.

Olumsuz etki

Bu bağlamda analist Brett Bruen, dünyaya verilen ve Cumhuriyetçilerin, hatta bazı Demokratların siyaset uğruna Ukrayna’yı feda etmeye hazır olduklarını ifade eden daha geniş mesajın olumsuz etkisi konusunda uyardı. Eski bir diplomat ve halihazırda danışmanlık şirketi Global Situation Room’un başkanlığını yapan analist, “Bu, Kiev’deki liderleri endişelendirecektir. Bence Moskova’da desteğimizin azalabileceğine dair işaretler kutlanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Ukrayna, daha önce Putin’i öven eski Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesi ihtimalini endişeyle izliyor.

Temsilciler Meclisi’nin en önde gelen Demokratları, McCarthy’nin Ukrayna’ya yardımla ilgili ayrı bir yasa tasarısını önümüzdeki hafta oylamaya sunmasını beklediklerini dile getirdiler. Bununla birlikte miktarın 24 milyar dolar olup olmadığı henüz belli değil. Bu rakamı başlangıçta Biden istemişti, ancak bunu hayata geçirmek kolay olmayacak.

Ukrayna’nın mücadelesi

Ukrayna’nın beka mücadelesi, ABD başkanlık seçimlerine bir yıldan fazla bir süre kalmışken siyasi gerilimlere konu olan bir meseleye dönüştü. Kongre’nin onayladığı, şu ana kadar toplamda 100 milyar dolara ulaşan ve 43 milyar dolar değerindeki silahları da kapsayan yardımlara ilişkin sorular giderek artıyor. McCarthy, Cumhuriyetçi Parti’nin aşırı sağcı olan ve Ukrayna’ya ek herhangi bir yardım sunulmasına tamamen karşı çıkan üyelerinden Matt Gaetz tarafından devrilme çabasıyla karşı karşıya. McCarthy, oylamadan kurtulması halinde, Cumhuriyetçilerin önemli bir talebini karşılamak üzere Meksika sınırlarından göçmenlerin geçişini engellemek için yeterli fonun tahsis edilmesine odaklanacağını açıkladı. CBS kanalına konuşan McCarthy, “Ukrayna’ya silah verilmesini sağlayacağım, ancak sınır güvenliği sağlanmadıkça büyük bir paket alamayacaklar” dedi. McCarthy, muhtemelen Demokratlarla yapılan ve ona meclis başkanı olarak kalma imkânı veren bir anlaşma yoluyla Ukrayna yardımlarını onaylasa bile, savaş yorgunluğu duygularıyla temsil edilen daha geniş bir sorun mevcut.

Rahatsızlık duyguları, radikal Cumhuriyetçilerden Ukrayna’ya ‘açık çek’ vermeyeceklerini söyleyen daha ılımlı milletvekillerine taşınıyor. Biden ve Kiev için belki de daha rahatsız edici olan şey, Ukrayna ile ilgili benzer endişelerin enflasyonun sonuçlarıyla boğuşan ABD’li seçmenleri de etkisi altına almasıdır.

Taahhütler

ABC kanalı ve The Washington Post gazetesinin 24 Eylül’de yayınladığı bir kamuoyu yoklamasına göre katılımcıların yüzde 41’i ABD’nin Ukrayna’yı desteklemek için çok çaba harcadığı görüşünde. Bu oran, şubat ayında yüzde 33 ve Nisan 2022’de sadece yüzde 14’tü. Oğlu Hunter’ın Ukrayna’yla ticari işlemleri nedeniyle Biden’ı azletmek için başlatılan Cumhuriyetçi soruşturma, konuya daha da karmaşıklaştırıyor. Bununla birlikte Biden yönetimi basit bir şekilde, Ukrayna’da Rusya’ya engel olunmaması halinde dünyanın geri kalanı için bir tehlike doğabileceğini söylüyor.  

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Kongre’ye, ‘ABD’nin, ülkesini zalim güçlere karşı savunma mücadelesi veren Ukrayna halkına gerekli yardımları sunma taahhüdünü acil bir şekilde yerine getirme’ çağrısı yaptı.

Analist Bruen, Ukrayna’ya mali yardım konusunda geçici bir süreliğine de olsa herhangi bir gecikmenin, yardımı eleştirenler için büyük bir destek oluşturduğunu ifade ederek, “Uzun vadede meselenin daha sorunlu hale geleceğini düşünüyorum” dedi.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Fransa Dışişleri Bakanı, Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne verdikleri desteği teyit etmek için Erivan’a gitti

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)
TT

Fransa Dışişleri Bakanı, Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne verdikleri desteği teyit etmek için Erivan’a gitti

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna (EPA)

Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, bugün Erivan’a yaptığı ziyarette, ülkesinin, Dağlık Karabağ bölgesinin Azerbaycan güçlerinin eline geçmesinin ardından egemenliği ve toprak bütünlüğü konusunda endişeleri artan Ermenistan’a desteğini dile getirdi.

Azerbaycan güçlerinin 19 Eylül’de Dağlık Karabağ’a başlattığı ve yaklaşık 600 kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyonun ardından, 30 yıldır Bakü’nün kontrolü dışında kalan bölgedeki Ermeni ayrılıkçılar teslim oldu.

Dağlık Karabağ’daki ayrılıkçılar ve Bakü, ilki 1988-1994 yılları arasında, ikincisi ise 2020’de olmak üzere bölge için iki kez savaştı.

Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın tamamında kontrolü sağlamasının ardından bölgede yaşayan 120 bin Ermeni’den 100 bini bölgeyi terk etti. Ayrılıkçı sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti ise feshedildi.

Bölge halkının bu kitlesel göçü, Azerbaycanlıların misilleme eylemlerine maruz kalması korkusuyla gerçekleşti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Dışişleri Bakanı Colonna, son günlerde Bakü’nün Erivan’a düzenleyebileceği askeri saldırıyla ilgili kaygılarını defalarca dile getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, isminin gizli kalmasını isteyen bir Fransız diplomatik kaynak, “Ermenistan topraklarının küçük bir kısmı, zaten son aylarda Azerbaycan askeri saldırılarının hedefi oldu” dedi.

Eylül 2022’de meydana gelen ve 300’e yakın kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmalara atıfta bulunan kaynak, “Bu bir gerçek” diye ekledi.

Azerbaycan 2022’deki çatışmada, iki ülke arasındaki sınır hattını kendi lehine 7-9 kilometre kaydırdı.

Fransa o dönemde, Ermenistan’da bulunan Cermuk’ta bir Avrupa Birliği (AB) izleme misyonunun kurulması için baskı yaptı.

Colonna daha önce, AB’nin Ermenistan’ın Azerbaycan sınırında istikrara ve normalleşme çabalarına katkı sağlama amacıyla görevlendirdiği sivil misyon üyelerini nisan ayında ziyaret etmişti.

AFP’ye konuşan diplomatik kaynak, şöyle konuştu:

“Ermenistan’ın toprak bütünlüğünün Azerbaycan tarafından ihlal edilmesine yönelik hiçbir tehlike olmadığına inanmak çok saflık olur. Bunun kaçınılmaz olacağını söylemiyorum ama bizim görevimiz bunun olmasını önlemek. Bu misyonun boyutunun arttırılmasını talep edeceğiz.”

Ayrıca diplomatik kaynağa göre Paris, Azerbaycan’a yaptırım uygulanması fikrini bir dereceye kadar destekliyor.

Pazar günü Brüksel’de gösteri yapan binlerce Ermeni, AB’yi, Rus gazı kaybını kısmen telafi etmek için satın aldığı Azerbaycan gazı karşılığında, Karabağ’daki Ermenilerin trajedisine göz yummakla suçladı.

Fransa Dışişleri Bakanı Colonna’nın Erivan ziyaretinde, Ermenistan’ın toprak bütünlüğü meselesinin yanı sıra Fransa’nın mültecileri kabul eden Ermenistan’a acil durum ve insani yardımlarını artırmaya hazır olduğunu dile getirmesi bekleniyor.

Paris, bu yıl Erivan’a yaptığı yardımı geçtiğimiz hafta 12,5 milyon euroya çıkardı.

Ziyareti sırasında Fransız Bakan, Başbakan Nikol Paşinyan başta olmak üzere birçok Ermeni yetkiliyle görüşecek.


BM’den Haiti'de çok uluslu güç konuşlandırma çağrısı

Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)
Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)
TT

BM’den Haiti'de çok uluslu güç konuşlandırma çağrısı

Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)
Yaşanan şiddet, binlerce Haitiliyi Port-au-Prince'teki evlerini terk etmeye zorladı. (Reuters)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), BM Anlaşması’nın 7’nci kısmı doğrultusunda, çeteler tarafından işlenen şiddetin engellenmesi ve sorunlarla boğuşan Karayip ülkesinde uzun zamandır beklenen seçimlerin yapılabilmesi için güvenliğin tesis edilmesine yardımcı olmak üzere Haiti'de bir yıl süreyle Çok Uluslu Güvenlik Destek Misyonu'nun konuşlandırılmasına yetki veren kararı oyladı.

Çin ve Rusya çekimser oy kullanırken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Haiti Başbakanı Ariel Henry ve diğer üst düzey hükümet yetkililerinin başkent Port-au-Prince’in yaklaşık yüzde 80'ini kontrol eden şiddet yanlısı çetelerle mücadele için yabancı bir silahlı gücün derhal konuşlandırılması çağrısında bulunmasından yaklaşık bir yıl sonra, 2699 sayılı kararı 13 oyla kabul etti. ABD tarafından hazırlanan karar tasarısında, Kenya'nın BM dışında yer alacak ve gönüllü katkılarla finanse edilecek çok uluslu güvenlik gücüne liderlik etme teklifi memnuniyetle karşılandı. Çok Uluslu Güvenlik Destek Misyonu’nun görevini yerine getirmesi için bir yıl süre verildi ve 9 ay sonra rolünün gözden geçirilmesi öngörüldü.

Haiti’deki yerel polis finansman ve kaynak açısından sıkıntı çekiyor. Dolayısıyla bu gücün, 11 milyondan fazla nüfusa sahip bir ülkede sadece 10 bin üyesi bulunan Haiti Ulusal Polisi’ne operasyonel destek sağlamasına izin verilecek.

Çetelerle mücadele

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Çok Uluslu Güvenlik Destek Misyonu, ‘çetelerle mücadele ve Haiti'deki güvenlik koşullarını iyileştirme çalışmaları kapsamında ortak güvenlik destek operasyonları planlama ve uygulama yoluyla’ yerel polisin yeteneklerinin geliştirilmesine destek olacak. Güçlü çeteler, başkentten kuzey ve güney bölgelerine giden ana yolların kontrolünü ele geçirerek gıda maddeleri ve diğer malların tedariğini sekteye uğrattı. Bu sebeple Misyon, ‘havaalanı, limanlar, büyük kavşaklar gibi hayati altyapı alanlarının ve geçiş bölgelerinin’ güvenliğinin sağlanmasına da yardımcı olacak.

Alınan karara göre, ölümleri önlemek ve yerel polise kamu güvenliğini sağlamada yardımcı olmak için uluslararası gücün ‘istisnai olarak acil geçici önlemler almasına’ izin verildi. Aynı şekilde karara göre, uluslararası gücün komutanlarının tam konuşlanma öncesinde misyonun hedefleri, angajman kuralları, mali ihtiyaçları ve diğer konularda BMGK’yı bilgilendirmeleri gerekmekte.

Güç kullanımı

Haiti Başbakanı Ariel Henry’nin sözcüsü, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e, kanun ve düzeni yeniden tesis etmek ve çeteleri silahsızlandırmak için ‘güç kullanımı’ çağrısında bulunulmasına rağmen, alınan kararın ayrıntıları hakkında Başbakan’ın önceden bilgilendirilmediği ifade etti. Bu yüzden hükümetin ivedilikle bir yorum yapmadığını da sözlerine ekledi.

BM istatistiklerine göre bu yılın başından 15 Ağustos'a kadar Haiti’de 2 bin 400’den fazla kişinin öldüğü, 902 kişinin yaralandığı ve 950'den fazla kişinin kaçırıldığı bildirildi. Yaşanan şiddet nedeniyle 200 binden fazla kişi de yerinden edildi. Alınan kararda ‘cinayetler, yargısız infazlar ve silah kaçakçılığının’ yanı sıra ‘bölgedeki barış, istikrar ve güvenliği baltalayan; adam kaçırma, ırka ve cinsiyete dayalı şiddet, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı’ da dâhil olmak üzere şiddet, suç faaliyetleri ve insan hakları ihlallerindeki artış kınandı.

Geçmiş deneyimler

Bu kararın kabul edilmesiyle birlikte BM’nin Haziran 2004'te ırkçı saldırı skandalı ve kolera salgınının yayılmasıyla gölgelenen bir istikrar misyonunu onaylamasından bu yana Haiti'ye ilk kez bir güç gönderilmiş oldu. Bu gücün görevi ise Ekim 2017'de sona ermişti.

Kenya'nın suiistimalle suçlanan liderliğine ilişkin endişeler eşliğinde alınan kararda, misyondaki tüm katılımcıların cinsel sömürü ve istismarı önlemek için gerekli önlemleri alması ve tüm bireyleri taraması gerektiği vurgulandı. Ayrıca kararda, herhangi bir suiistimal iddiasının derhal soruşturulması çağrısında bulunuldu. Son olarak misyon katılımcıları, kolera gibi su kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasını ve yayılmasını önlemek için atık su yönetimi ve diğer çevresel kontrolleri benimsemeleri gerektiği konusunda uyarıldı.

Katılımcı taraflar

Kenya hükümeti daha önce Haiti’ye bin memur ve polis göndermeyi önermiş olmasına rağmen, gücün ne kadar büyük olacağı tam olarak belli olmadı. Jamaika, Bahamalar, Antigua ve Barbuda da personel gönderme taahhüdünde bulundu. Geçtiğimiz ay ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, uluslararası gücü desteklemek için lojistik hizmetler ve yüz milyon dolar sağlama sözü verdi.

Kararda, BM Güvenlik Konseyi'nin Haiti'de şiddete destek olanlara ek yaptırımlar uygulama niyetinde olduğu belirtilerek, Haiti'deki en büyük çete ittifakının başında bulunan ‘Mangal’ lakaplı eski polis memuru Jimmy Scherizer'e zaten yaptırım uygulandığı kayıtlara geçti. Mangal son olarak, ihlallerde bulunduğundan şüphelenilen her türlü silahlı güçle mücadele etme sözü vermişti.

BMGK, Çin'den gelen talep üzerine şu an sadece belirlenmiş kişilere uygulanan BM silah ambargosunu tüm çeteleri kapsayacak şekilde genişletebiliyor. Öyle ki Haitili yetkililer, çeteler tarafından kullanılan silahların çoğunun ABD'den ithal edildiğini düşünüyor. Ayrıca Çin, alınan kararda Haiti’nin BM misyonu yürürlüğe girmeden önce misyona katılacak ülkeleri BMGK’ya bildirmesinin şart koşulmasını istedi.

ABD, BM Genel Sekreteri aracılığıyla misyona katılacaklarını bildiren ülkelere yetki verilmesi için metni değiştirdi. BMGK kararı için dokuz destek oyu gerekiyor ve veto hakkı bulunmuyor.


Guardian: 30 yılın ardından Karabağ'a giden BM, hayalet şehirle karşılaştı

Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)
Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)
TT

Guardian: 30 yılın ardından Karabağ'a giden BM, hayalet şehirle karşılaştı

Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)
Karabağ'ı terk eden Ermenilerin araçları, yolda uzun kuyruklar oluşturdu (Reuters)

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian, 30 yılın ardından ilk kez Dağlık Karabağ'a giden Birleşmiş Milletler (BM) heyetinin, bölgeye vardığında "hayalet şehirle" karşılaştığını yazdı.

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, pazar günü Karabağ'a varan heyetin hem bölgede kalan hem de orayı terk eden kişilerin insani ihtiyaçlarının tespit edilmesi için çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. 

Dağlık Karabağ'daki Ermeni ayrılıkçılar, 24 Eylül'de Azerbaycan'ın düzenlediği operasyonun ardından silah bırakmayı kabul etmişti. 

Operasyondan önce Karabağ'da yaklaşık 120 bin Ermeni yaşıyordu. Erivan yönetiminin dün açıkladığı rakamlara göre en az 100 bin 500 kişi bölgeyi terk ederek Ermenistan'a gitti. BM heyeti de dünkü açıklamasında bölgede yalnızca 50 ila 1000 Ermeni'nin kaldığını bildirmişti. 

Guardian'ın görüştüğü Karabağ Ermenilerinden Aren Harutyunyan ise toplu göçten uluslararası kamuoyunu sorumlu tuttu. 53 yaşındaki Harutyunyan, bölgede neredeyse kimsenin kalmadığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: 

Orada BM'nin gözlemleyeceği ne kaldı ki? Artık kimse yok orada, herkes gitti. Hayalet şehre dönüştü.

Kendisini Tamara olarak tanıtan 35 yaşındaki Karabağ Ermenisi de iki çocuğuyla bölgeyi terk ettiğini belirterek, "Sadece yuvamızı değil, tarihimizi ve kimliğimizi geride bıraktık" dedi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, geçen hafta yaptığı kabine toplantısında bölgedeki durumu "etnik temizlik" diye nitelemişti. Azerbaycan ise iddiaları reddederek, Ermenilerin kendi istekleriyle bölgeyi terk ettiğini ve kimseyi zorla evlerinden çıkarmadıklarını savunmuştu.

BM heyetinin yayımladığı raporda da Ermeni sivillere şiddet uygulandığına ya da sivil altyapının hedef alındığına ilişkin bir tespitte bulunulmadığı bildirildi.

Azerbaycan'ın Karabağ operasyonu

Azerbaycan, Hocavent'teki Ahmetbeyli-Fuzuli-Şuşa karayolunda mayının üzerinden geçen devlet kurumuna ait bir kamyondaki iki sivilin hayatını kaybettiğini, olay yerine giden polis aracındaki 4 memurun da yine mayın nedeniyle öldüğünü bildirmişti.

Mayınların Ermeni ayrılıkçılar tarafından döşendiğini savunan Bakü yönetimi, 19 Eylül'de Karabağ'da "terörle mücadele operasyonu" başlatmıştı. Yaklaşık 24 saat süren operasyonun ardından Ermeni ayrılıkçı gruplar silah bırakmıştı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da operasyonun sonucundan memnun kaldıklarını belirtmiş, "Azerbaycan'ın operasyonu Ermenistan devletiyle değil, Karabağ'daki çapulcu Ermeni takımıyla alakalı bir konu" ifadelerini kullanmıştı.

Azerbaycan askerlerinin açtığı ateş sonucu Rus Barış Gücü'nden 5 asker de operasyonda ölmüştü. Azerbaycan Başsavcılığı, Rus askerleri taşıyan kamyona yanlışlıkla ateş açıldığını savunmuştu. 

Dağlık Karabağ'ın feshi

Varılan ateşkesin ardından Bakü ve Erivan yönetimi arasında bölgenin Azerbaycan'a entegrasyon sürecinin planlanması amacıyla 21, 25 ve 29 Eylül'de toplantılar düzenlenmişti. 

Süreçle ilgili görüşmeler sürerken, Karabağ'daki Ermeni yönetiminin başındaki Samvel Şahramanyan, 28 Eylül'deki açıklamasında 1 Ocak 2024 itibarıyla Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin varlığının son ereceğini duyurmuştu.  

Bakü yönetimi, Kasım 2022-Şubat 2023'te Karabağ'daki ayrılıkçı yönetimin liderliğini yapan Ruben Vardanyan'ın geçen hafta tutuklandığını duyurmuştu. Ayrıca Karabağ'ın silahlı güçlerinin eski komutanlarından Tümgeneral Davit Manukyan da tutuklanmıştı. 

Azerbaycan Başsavcısı Kamran Aliyev, ayrılıkçı yönetimde görev yapmış 300 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını bildirmişti. 

Independent Türkçe


Hafter, ABD yaptırımları ile Rusya'nın desteği arasında zor bir sınav veriyor

ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)
ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)
TT

Hafter, ABD yaptırımları ile Rusya'nın desteği arasında zor bir sınav veriyor

ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)
ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor (AA)

ABD'li ve Rus yetkililerin, Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'le gerçekleştirdikleri mekik diplomasisi, dünyanın bu iki büyük askeri gücünün, Hafter'i kendi saflarına çekme çabası olarak görülüyor. Libyalı komutan ise bu iki gücün mücadelesinde denge kurarak, hem meşruiyet devşirmeye hem de daha fazla silah elde etmeye çalışıyor.

Ukrayna topraklarında birbirleriyle uzaktan savaş halinde olan ABD ve Rusya, kara kıtada da nüfuz mücadelesi veriyor ve bu amaçla Libya'nın doğusundaki güçlerin lideri Hafter'e yakınlaşmaya çalışıyor.

Bu bağlamda önce Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov liderliğindeki üst düzey bir heyet, 22 Ağustos'ta Libya'nın doğusundaki Bingazi'yi ziyaret etti ve 24 Ağustos'ta da Hafter ile görüştü.

Ardından, ABD'nin Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley, 21 Eylül’de, Bingazi'nin Er-Recme bölgesindeki ofisinde Hafter ile bir araya geldi ve Hafter'e bağlı silahlı güçlerden çok sayıda komutan ile görüştü.

Hafter, bundan kısa bir süre sonra 26 Eylül'de, Rusya'nın başkenti Moskova'ya bir ziyarette bulundu ve Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yevkurov tarafından resmi törenle karşılandı. Hafter'in, bu ziyaret sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu gibi üst düzey yetkililerle görüşmesi ise Moskova yönetiminin Libya'daki nüfuzunu güçlendirme isteğini ortaya koydu.

ABD, Libya'daki Rus varlığını sonlandırmak istiyor

ABD'nin, Rus paramiliter grup Wagner'i kendi kontrolü altındaki bölgelerden sürmesi için Hafter'e baskı kurduğu bilinen bir gerçek.

ABD merkezli Associated Press (AP) haber ajansının Hafter'e yakın kaynaklardan aktardığı habere göre, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, ocak ayı ortalarında Libya'ya yaptığı "sıra dışı" ziyarette, Hafter'den Wagner'in Libya topraklarındaki faaliyetlerini sonlandırmasını istedi ve bunu yapmaması durumunda kendisini ve askerlerini etkileyebilecek yaptırımlar konusunda uyardı.

Hafter ise Rus desteğinden vazgeçme karşılığında ABD'den "meşruiyetini tanımasını" ve savaş uçakları, insansız hava araçları (İHA) ve hava savunma sistemleri gibi gelişmiş ve ağır silahlar vermesini istedi.

Ancak ABD bu bedeli ödemeye yanaşmadı. Daha önce Hafter'e ağır silah sağlayan Rusya ise NATO'nun güney cephesindeki askeri varlığını güçlendirme karşılığında daha fazla silah tedariki, askeri teçhizatın onarımı ve askerlerin eğitimi konusunda destek vermeye hazır olduğunu belirtti.

Bu durum, Hafter'in, ABD yaptırımları ile Rusya'nın askeri ve diplomatik desteği arasında seçim yapmasını zorlaştırıyor.

Ayrıca, Hafter'in, Ukrayna savaşı nedeniyle sayıları 2 binlerden 1000'in altına kadar düşmüş olsa da Libya'daki Wagner unsurlarını ülkeden çıkarmada başarılı olamaması ve onlarla çatışmak zorunda kalması da muhtemel.

Rusya, Afrika'daki nüfuzunu güçlendirmeye çalışıyor

Öte yandan, Rusya, Libya'daki konumunu güçlendirerek Washington ve müttefiklerinin kendisine dayatmaya çalıştığı stratejik kuşatmadan kurtulmaya çalışıyor.

Libya, Avrupa sahillerine 1 saatlik uçuş mesafesindeki limanları ve Sudan ile Afrika Sahel bölgesine yakın güneydeki hava üsleriyle Rusya için avantaj sağlıyor.

Wagner güçleri, ülkenin orta kesimindeki El-Cufra, doğusundaki El-Harruba ve güneyindeki Brak eş-Şati ile Temenhint gibi kentlerde hava üslerinde konuşlanmış olsa da Suriye'de Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü'nde olduğu gibi Libya'da bağımsız üslere sahip olamadı ve bunda ABD'nin Hafter üzerindeki baskıları etkili oldu.

Ancak uzmanlar, Rusya'nın, Libya'da birden fazla askeri üsse sahip olmak ve bu üsleri, Rusya'dan başlayıp Suriye-Libya-Sudan-Sahel bölgesi ülkeleriyle devam edip Orta Afrika Cumhuriyeti'nde son bulacak bir hava ikmal hattına dahil etmek için çalışacağını öngörüyor.

ABD ise AFRICOM kanalıyla, Rusya'nın, Afrika'daki nüfuz alanlarını birbirine bağlamasını ve Nijer ve Gabon'daki yeni askeri yönetimlerin Mali ve Burkina Faso'da olduğu gibi Moskova'nın kucağına düşmesini engellemeye çalışıyor.

Hafter'in denge oyunu

Hafter'e yönelik baskı sadece ABD'den gelmiyor, bilakis, Sudan'da Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen Mısır da Wagner'in, Sudan Hızlı Destek Güçleri'ne silah sağlamak için Libya topraklarını kullanmasına sıcak bakmıyor.

Mısır ile Rusya'nın, Sudan'daki gizli mücadelesinin faturasını ise Hafter ödeyecek. Zira her iki ülke de Hafter'in en önemli müttefiklerinden ve aralarındaki çıkar çatışmaları, onları, Hafter'e zıt yönlerde baskı yapmaya itecek.

Ancak Hafter, denge oyununu iyi oynuyor. Washington'u kızdırmak, Moskova'yı rahatsız etmek ve Kahire'yi tahrik etmek istemeyen Hafter, 2014'ten beri ABD'nin yaptırımlarına maruz kalmadan Rusların, Mısırlıların ve hatta Fransızların desteğini alıyor.

Ama Ukrayna savaşının başlamasından ve özellikle de ABD ile Rusya arasındaki mücadelenin kızışmasından sonra iş değişti ve bu durum Hafter'i ikisi arasında seçim yapmaya zorlayacak gibi görünüyor.


İran'da bir DEAŞ hücresi çökertildi

Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)
Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)
TT

İran'da bir DEAŞ hücresi çökertildi

Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)
Tahran'daki İranlı güvenlik görevlileri (Reuters)

İran merkezli Tasnim Haber Ajansı bugün (Salı), Kirman vilayetinde bir DEAŞ hücresinin çökertildiğini aktardı.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na göre ajans, daha fazla ayrıntı vermezken, Kirman savcının söz konusu hücrenin çökertildiğinin duyurusunu yaptığını bildirdi.


Ukrayna, Rusya’ya ait 29 SİHA ve bir seyir füzesini düşürdü

Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)
Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)
TT

Ukrayna, Rusya’ya ait 29 SİHA ve bir seyir füzesini düşürdü

Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)
Tank üzerindeki Ukraynalı askerler (Reuters)

Ukrayna, Rus güçlerinin, Moskova’nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası’ndan fırlattığı İran yapımı 29 silahlı insansız hava aracı (SİHA) ve bir seyir füzesinin düşürüldüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Ukrayna Hava kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, “3 Ekim gecesi, Rus işgalciler Ukrayna’ya 31 Şahid (SİHA) ve İskender-K seyir füzesi ile saldırdı” denildi.

Hava savunma sistemlerinin, füzeyi ve 29 SİHA’yı düşürdüğü bilgisi verilen açıklamada, SİHA ve füzenin, Mykolaiv’in güneyini ve Dnipropetrovsk’un orta bölgesini hedef aldığı ifade edildi.

Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin Güney Operasyon Komutanlığı, saldırıların dün gece üç saatten fazla sürdüğünü açıkladı.

Dnipropetrovsk Valisi Serhiy Lysak, güneydoğudaki Dnipro kentinde düşen SİHA enkazının özel bir firmada yangına yol açtığını ve yangının hızla söndürüldüğünü bildirdi.

Lysak bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Pavlohrad kentindeki bir fabrikanın üretim tesislerinde de yangın meydana geldi ve kısa sürede söndürüldü” diye yazdı.

Mykolaiv bölgesinin Valisi Vitaly Kim de, bölgede 16 SİHA’nın düşürüldüğünü açıkladı.