ABD: Irak-Türkiye boru hattının yeniden açılması için tüm taraflarla çalışmaya devam edeceğiz

Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan günlük basın toplantısında (AP)
Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan günlük basın toplantısında (AP)
TT

ABD: Irak-Türkiye boru hattının yeniden açılması için tüm taraflarla çalışmaya devam edeceğiz

Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan günlük basın toplantısında (AP)
Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan günlük basın toplantısında (AP)

ABD, mart ayında askıya alınan Irak-Türkiye boru hattının en kısa sürede yeniden açılması için ilgili taraflarla çalışmaya devam edeceğini duyurdu.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, bugün yaptığı açıklamada, “ABD, Irak-Türkiye boru hattının mümkün olan en kısa sürede yeniden açılması için ilgili taraflarla çalışmaya devam edecek” dedi.

Uluslararası Tahkim Mahkemesi, Irak merkezi hükümetinin izni olmadan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) 2014-2018 yılları arasında petrol ihraç etmesine izin verdiği için Türkiye’ye tazminat cezası vermişti. Türkiye bunun üzerine 25 Mart’ta Kerkük-Ceyhan hattı üzerinden sevkiyatı durdurmuştu.

Türkiye, daha sonra sismik açıdan aktif bir bölgeden geçen ve sel nedeniyle zarar gördüğünü bildirdiği boru hattında bakım çalışmalarına başlamıştı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, IKBY bölgesinden Ceyhan’a uzanan petrol boru hattının, bakım çalışmaları ve sel nedeniyle oluşan hasarın onarılması sonrası faaliyete hazır hale geleceğini bildirdi.

Bayraktar, petrol boru hattında incelemelerin tamamlandığını ve yakın zamanda teknik olarak faaliyete hazır olacağını da dile getirdi.

Irak ve Türkiye, küresel petrol arzının yaklaşık yüzde 0,5’ini oluşturan boru hattı üzerinden ihracata devam etmeden önce bakım çalışmalarının tamamlanmasını bekleme konusunda anlaşmıştı.

Bazı kaynaklara göre, petrol akışının ekim ayından önce başlaması beklenmiyor.

IKBY hükümeti, bu hat üzerinden Ceyhan limanına petrol akışının kesilmesinden bu yana yaklaşık 4 milyar dolar kaybetti.



BMGK’da kritik gün: BM’nin Sudan'daki siyasi misyonu sona mı erecek?

Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)
TT

BMGK’da kritik gün: BM’nin Sudan'daki siyasi misyonu sona mı erecek?

Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)
Sudan'ın başkenti Hartum'un güneyinde, ordu ile HDK arasındaki çatışmalar nedeniyle bölge sakinleri evlerini terk ederken ( Reuters)

Diplomatlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) bugün örgütün Sudan'daki siyasi misyonuna son verilmesi yönünde oy kullanacağını söyledi. Sudan Dışişleri Bakanı, bu ayın başlarında bu tedbiri talep ettikten sonra, misyonun performansını ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelendirmişti.

Sudan’da askeri yönetimden sivil demokratik yönetime geçişin başarısızlığa uğramasının ardından 15 Nisan’da ordu ile paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında artan gerilimle birlikte patlak veren şiddetli savaş devam ediyor.

Geçtiğimiz Salı günü Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Halkının çıkarlarını umursamayan iki general var” ifadelerini kullandı.

Çatışmanın Birleşmiş Milletler için mi yoksa Afrika Birliği için mi bir başarısızlık anlamına geldiği sorusuna Guterres, “Buna bir isim vermenin zamanı geldi. Bu, salt iktidar mücadelesi uğruna halkının çıkarlarını ihmal edenlerin hatası” şeklinde yanıt verdi.

Konseyin bu konuda ele alacağı karar taslağı, Birleşmiş Milletler'in Sudan'daki Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS) adını taşıyan yapının görev süresini 3 Aralık'ta sona erdiriyor ve çalışmalarını 3 Aralık'ta tamamlamasını gerektiriyor.

Ülkeden bir Birleşmiş Milletler ekibi insani yardım ve kalkınma yardımı sağlamaya devam edecek.

BM Sudan Özel Temsilcisi, iki askeri oluşum arasındaki anlaşmazlıkların savaşın fitilini ateşlemesinin ardından geçtiğimiz Eylül ayında görevinden istifa edeceğini açıklamıştı.

Geçtiğimiz hafta Guterres, tecrübeli Cezayirli diplomat Ramtane Lamamra'yı Sudan'a kişisel elçisi olarak atadı.

Taslak ayrıca, Güvenlik Konseyi kararı ile tüm tarafları elçiyle işbirliği yapmaya teşvik ediyor.


Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden eleştirilere cevap: Doğaüstü güçlerimiz yok

Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)
Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)
TT

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden eleştirilere cevap: Doğaüstü güçlerimiz yok

Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)
Hamas’a bağlı militanlar tarafından 7 Ekim’de İsrail’e düzenlenen saldırı sırasında kaçırılan rehineleri taşıyan Kızılhaç aracı, 24 Kasım 2023’te Hamas ile İsrail arasında Gazze Şeridi’nin güneyinde yapılan rehine değişim anlaşması kapsamında Refah Sınır Kapısı’na varırken (Reuters)

 

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Gazze Şeridi’ndeki rehinelerin serbest bırakılması için Ukrayna’daki savaş rehineleri için olduğu gibi bir çaba göstermemekle suçlanmasına yanıt olarak, ‘doğaüstü güçlere’ sahip olmadıklarını ve yürüttükleri çalışmalarının çatışan tarafların iyi niyetine bağlı olduğunu belirtti.

ICRC Basın Sözcüsü Jason Straziuso Fransız haber ajansı AFP’ye “Zaman zaman insanlara kurşun geçirmez olmadığımızı ve doğaüstü güçlerimizin olmadığını söylemek zorunda kalıyoruz. Belirli bir bölgedeki yetkililer bize izin vermedikçe insani yardım çalışması yapamayız” ifadelerini kullandı.

Perşembe günü 6. gününe giren ve cuma gününe kadar bir gün daha uzatılan ateşkesin başlamasıyla birlikte son günlerde, ICRC’nin araçları, 7 Ekim’de İsrail’e yönelik benzeri görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan ve Gazze Şeridi’nde tutulan rehineleri taşımayı başardı.

İsrailli yetkililere göre, Hamas’ın saldırısı İsrail’de çoğu sivil olmak üzere bin 200 kişinin ölümüne neden oldu ve bunların çoğu saldırının ilk günü hayatını kaybetti.

İsrail, saldırıya Gazze Şeridi’ni yoğun bir şekilde bombalayarak karşılık verdi. Hamas hükümetine göre, 27 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde kapsamlı kara operasyonları gerçekleştirildi ve 6 bin fazlası çocuk olmak üzere yaklaşık 15 bin kişinin ölümüne neden oldu.

Savaşın başlangıcından bu yana, 160. yılını tamamlayan ve ana ilkeleri tarafsızlık ve insanlık olan uluslararası organizasyon özellikle sosyal medya sitelerinde sert eleştirilere maruz kaldı. Bazıları komitenin daha fazla sayıda rehinenin serbest bırakılması için müzakere yapması gerektiğine inanırken, bazıları da Filistinli gruplar tarafından tutulan rehineleri hala alamamaları nedeniyle suçladı.

Diğer eleştiriler ise ICRC’nin İsrail’e daha fazla sayıda Filistinli tutukluyu serbest bırakması veya kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne daha fazla yardım akışına izin vermesi için yeterli baskı uygulamamasını hedef aldı.

“Biz istihbarat teşkilatı değiliz”

Straziuso, ICRC’nin Cenevre’de bu beklentilerin ‘güçlü duygularla’ bağlantılı olduğunun farkında olduğunu ancak ‘eleştirilerin genel olarak komitenin çalışma şekli veya işinin sınırları konusunda yanlış anlaşılmayı da gözler önüne serdiğini’ açıkladı.

İsviçre’nin Cenevre kentindeki Uluslararası İlişkiler ve Kalkınma Çalışmaları Enstitüsü’nde profesör olan Julie Pugh “Genel olarak insani yardım kuruluşları ve özel olarak Uluslararası Kızılhaç Komitesi, bu savaşı sona erdirmek için gereken siyasi eylemin yerini alamaz” ifadelerini kullandı.

Ayrıca “Siyasi ufkumuz, yaklaşımlarımız sadece insani perspektifle sınırlı kalacak kadar daraldı” ifadelerine yer verdi.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin rehinelerin Gazze’de nerede tutulduğunu bilmediğini söyleyen Straziuso, “Biz bir istihbarat teşkilatı değiliz” dedi. Hamas’ın onayı olmadan rehineleri görmeye gitmenin komite ekiplerini ve insani yardım çalışanlarını tehlikeye atabileceğini açıkladı.

Cenevre Üniversitesi Uluslararası Kamu Hukuku ve Uluslararası Kuruluşlar Bölümü’nde profesör olan Marco Sassoli başka bir zorluktan bahsederek “İnsani hukuka saygı duyulması durumunda, mahkumların aksine rehineler koşulsuz veya müzakere olmaksızın serbest bırakılmalıdır” dedi.

Daha önce komiteye bağlı olarak çalışmış olan uzman “Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafsız bir aracı olarak hizmetlerini sunuyor ancak rehinelerin serbest bırakılması konusunda pazarlık yapmayacaktır” dedi.

“Kötü adamlar ve iyi adamlar”

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal denemesinin başlangıcından bu yana, ICRC, Rus güçleri tarafından esir alınan Ukraynalı askerlere ulaşmak için yeterince çaba göstermediği iddiası ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy tarafından sık sık sert bir şekilde eleştirildi.

ICRC ayrıca Rusya tarafında temas kurabildiği savaş esirlerinin sayısına ilişkin ayrıntı vermediği ve eski başkanını Rusya Dışişleri Bakanı ile görüşmek üzere Moskova’ya gönderdiği için de eleştiri aldı.

Sassoli, şu anda dünyada ‘tarafsızlık konusunda daha az anlayış’ olduğuna ve ‘bir tavır alınması gerektiğini zira hem kötü adamlar hem de iyi adamlar olduğunu’ ancak ‘ICRC’nin yalnızca iyi adamlarla müzakere ederse, artık silahlı çatışmalarda neredeyse hiç kimseyle müzakere edemeyeceğini’ belirtti.

ICRC daha önce de benzer eleştirilere maruz kalmıştı. Üniversite profesörü “Örneğin Bosna’da, Sırpların saldırgan ve insani hukukun başlıca ihlalcileri olarak görüldüğü bir dönemde, ICRC Sırplar ve Bosnalı Müslümanlarla birlikte çalışmak zorundaydı” ifadelerini kullandı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ICRC, Nazilere karşı, özellikle de toplama kamplarına erişim sağlama konusundaki eylemsizliği nedeniyle eleştirildi ve bu durum, daha sonra ICRC’nin özür metni yayınlamasına yol açtı.


İsrailli Arap kadınlar, Hamas ile imzalanan anlaşmaya neden zorla dahil edildi?

Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)
Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)
TT

İsrailli Arap kadınlar, Hamas ile imzalanan anlaşmaya neden zorla dahil edildi?

Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)
Hamas savaşçıları, İsrail'le yapılan ateşkes anlaşması kapsamında rehineleri dün Uluslararası Kızılhaç'a teslim etti (Reuters)

İsrail ve Hamas Hareketi arasında yapılan rehine takası sırasında, 7 Ekim'deki terör saldırısına sempati duydukları gerekçesiyle gözaltına alınan Filistin asıllı İsrailli kadınlarla ilgili bir sorun çıktığı öğrenildi. Söz konusu kadınlar serbest bırakılmayı reddettiler, ancak İsrail makamları onları serbest bırakmaya zorladı.

Konu, İsrailli 20 genç kadının, İsrailli Arap vatandaşlarından 150 genç ile birlikte, savaş sırasında öldürülen, yerlerinden edilen veya evleri yıkılan Gazze halkına ve çocuklarına sempatilerini ifade ettikleri yayınlar nedeniyle gözaltına alınmasıyla ilgili.

Bahsi geçen kadınların avukatları, İsrail hükümetinin, gelecekteki esir takaslarında serbest bırakmayı planladığı Filistinli kadınları içeren listelerde müvekkillerinin isimlerini gördüklerinde şaşırdıklarını ifade ettiler.

Nasıra kentinde bulunan Merkez Mahkemesi, Gazze halkı ile dayanışma mesajı yayınladığı için ‘terör örgütüne sempati duymakla’ suçlanan Rita Selim Murad adlı genç kadını istememesine rağmen serbest bıraktı.

Rita Selim Murad'ın avukatı Ahmed Mesalih, müvekkilinin serbest bırakılmasına itiraz ettiğini, Hamas'a üye olmadığını, hareketi desteklemediğini ve Hamas ile yapılan bir anlaşmanın parçası olarak görülmeyi reddettiğini söyledi. Avukatı ile konuşmak istediğini söyleyen Murad, kendisine izin verilmediğini ve isteği dışında serbest bırakıldığını ifade etti.

Avukat, mahkemeden bu anlaşmada müvekkiliyle ilgili olan maddeyi iptal etmesini ve onu takas anlaşmasıyla değil suçsuz olduğu için serbest bırakmasını talep etti. Avukat bu talebini ise Murad’ın masum olduğu ve müvekkiline yöneltilen suçlamaların saçma olduğu gerekçesine dayandırdı. Ancak, yargıç Ranana Mukadi bu talebi reddederek "Rita, özgür olduğu sürece, onun davasını karara bağlamam gerekmiyor. Çünkü o serbest bırakılana kadar tutuklu değildi" dedi.

sefg
İsrailli rehineler Salı akşamı serbest bırakıldı... Soldan ilk sıra: Ophelia Roitman, Tamar Metzger, Dietza Hayman, Merav Tal ve Ada Sagi... Soldan ikinci sıra: Clara Marman, Raymond Kirscht, Gabriella Leimberg, Mia Leimberg, ve Noralyn (Natalie) Papadella (Reuters)

Hukukçular, İsrail hükümetinin bu adımının, Hamas ile yapılan takas anlaşmasını ihlal etmenin yanı sıra, İsrail'deki Arap vatandaşlarına karşı gizli kötü niyetlerini ortaya çıkardığını vurguladı.

Adalet Merkezi'nin Başkanı Avukat Hasan Cabbarin, bu operasyonun arkasında İçişleri Bakanı Itamar Ben Gvir'in olduğundan şüphelendiğini söyledi. Ben Gvir, 7 Ekim'den sonra tutukluların vatandaşlığını geri alma, İsrail'e bağlılık göstermedikleri iddiasıyla onları ülke dışına seyahat etmekten alıkoyma veya hareketlerini kısıtlama hakkını veren ‘Vatandaşlık Yasası’nı kullanmak etmek istiyor.

df
Yüksek İzleme Komitesi Başkanı Muhammed Bereket (Facebook)

Cabbarin, Adalet Bakanlığı'nın geçtiğimiz Pazartesi gecesi, kadınların ve çocukların serbest bırakılması olasılığı bulunan 50 kadın mahkumun isimlerini yayınladığını ve bu isimler arasında 20 İsrailli Arap mahkumun olduğunu fark ettiğini söyledi. Bu durum, Cabbarin'in, İsrail hükümetinin bu kadınlara yönelik ‘bir şeyler planladığından’ şüphelenmesine neden oldu.

Adalet Merkezi'nin Başkanı, bu isimlerin takas anlaşmasının listesine dahil edilme tehlikesine karşı uyararak "7 Ekim'den sonra tutuklanan kadınların serbest bırakılması için mücadele etmemiz gerekiyor çünkü tutuklanmaları yasa dışı. Yüksek cezaları olan mahkumlar söz konusu olduğunda durum farklıdır" dedi.

Dördüncü cephe

İsrail'deki Arap Kitleleri Yüksek İzleme Komitesi Başkanı Muhammed Bereket, "İsrail'de toplumumuzu köşeye sıkıştırmak ve onu tamamen terörizm bayrağı altında toplamak isteyenler var. Bu, çok fazla sorumluluk ve dikkat gerektiren bir konudur. Filistin davasına ve Filistin halkına olan bağlılığımızdan utanmıyoruz. Ancak, bu kurumda bizimle pusuda bekleyenler var ve toplumumuzu bu savaşta dördüncü bir cephe olarak ele almak istiyor" dedi.

th5y6
Aişe ez-Zeyyadine ve babası Hamas rehineleri arasında yer alıyor

Necef’ten 6 rehine

Hamas'ın elinde bulunan İsrailli ve yabancı mahkumlar arasında, 1948 Filistinlilerinden altı Arap vatandaşı var. Hamas bu kişileri, serbest bırakacağı esirler listesine dahil etmekten kaçınınca, bu vatandaşların yakınları Mısır, Katar ve İsrail hükümetine başvurarak, yakınlarını da rehine takası anlaşmalarına dahil etmelerini istediler. Bir Yahudi işverenin yanında çalışan bu kişiler, Hamas'ın Gazze yakınlarındaki bir Yahudi kasabasına düzenlediği saldırı sırasında esir alınmışlardı.

İsrail'in güneyinde yer alan Rahat Belediye Başkanı Ata Ebu Mediğim’in verdiği bilgiye göre, Hamas, Aişe Zeyyadine ve kardeşi Bilal'i önümüzdeki anlaşmada serbest bırakılacak kişiler listesine dahil etti. Ancak babası Yusuf ve kardeşi Hamza hala Hamas'ın elinde.


Nijerya'nın Plateau eyaletinde düzenlenen silahlı saldırıda 7 kişi öldü

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

Nijerya'nın Plateau eyaletinde düzenlenen silahlı saldırıda 7 kişi öldü

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

UIusal basında çıkan haberlere göre, eyalete bağlı Pukah köyüne gelen ve kimlikleri belirlenemeyen silahlı kişiler etrafa ateş açtı.

Saldırıda 7 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.

Ülkede yürütülen Safe Haven Operasyonu Sözcüsü James Oya, yaptığı açıklamada, saldırıya ilişkin soruşturma başlatıldığını belirtti.

Nijerya'nın Plateau eyaleti, son zamanlarda silahlı kişilerin saldırılarına sahne oluyor.


Kremlin: Gazze'de "insani ara"nın uzatılmasını isterdik

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)
TT

Kremlin: Gazze'de "insani ara"nın uzatılmasını isterdik

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)

Peskov, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını durduran "insani ara" uzlaşısının sona ermesinin ardından İsrail'in saldırılarına yeniden başlamasına ilişkin gazetecilerin sorusunu yanıtladı.

Gazze’de insani felaket yaşandığına dikkati çeken Peskov, "Elbette bu insani aranın uzatılmasına yönelik haberleri görmeyi tercih ederdik. Şu anda Gazze’de yaşanan insani felaketin boyutu ve rehinelerin serbest bırakılması sürecinin tamamlanmamış olması dikkate alındığında, bunun daha uygun olacağını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Peskov, bu süreçte Rusya’nın kendi vatandaşlarının serbest bırakılması için taraflarla temas kurmaya devam edeceğini de söyledi.

"ABD merkezli dünya sona eriyor"

ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkilinin, Washington’ın, Rusya’nın petrol ve gaz gelirlerini 10 yılın sonunda yarıya indirilmesini sağlamak için her şeyi yapacağına ilişkin bir gazeteye açıklamasını değerlendiren Peskov, böyle bir açıklama yapılmadan da ABD’nin Rusya karşıtı yaptırımlara uzun süre devam edeceğini bildiklerini kaydetti.

Washington’ın Rusya’ya baskısı devam ederken tüm uluslararası ticaret ve ekonomik ilişkiler sistemine de baskı uygulayacağını dile getiren Peskov, buna göre tedbirlerini aldıklarını belirtti.

Peskov, "Amerika merkezli dünya sona eriyor ve uluslararası ekonomik ilişkiler de dahil olmak üzere bir çeşitlilik dönemi başlıyor. ABD en büyük ekonomi ama tek ekonomi değil ve dünya ekonomisi ABD ekonomisiyle sınırlı değil. ABD’nin hemen ardında Çin ekonomisi var." diye konuştu.

Rusya’nın 1 Ocak’tan itibaren Brezilya’nın da ortaklığa katılması dahil olmak üzere, OPEC+ formatında çalışmaya devam etmek istediğini bildiren Peskov, organizasyonun "enerji piyasalarının istikrara kavuşturulmasına, sürdürülmesine, ana enerji kaynakları fiyatlarının dengeli bir seviyede tutulması için koşulların yaratılmasına" katkıda bulunduğunu söyledi.


BM Yüksek Komiseri Türk: Gazze'de çatışmaların yeniden başlaması felakettir

Volker Türk (AA)
Volker Türk (AA)
TT

BM Yüksek Komiseri Türk: Gazze'de çatışmaların yeniden başlaması felakettir

Volker Türk (AA)
Volker Türk (AA)

Türk, Gazze'de İsrail'in askeri operasyonlarının yeniden başlamasına ilişkin açıklama yayımladı.

Açıklamasında, Gazze'de çatışmaların yeniden başlamasını "felaket" olarak niteleyen Türk, tüm taraflara ve nüfuz sahibi olan ülkelere, insan hakları temelinde ateşkesin sağlanması için çabalarını acilen iki katına çıkarma çağrısında bulundu.

Türk, "İsrailli siyasi ve askeri liderlerin, (Gazze'ye yönelik) saldırıları genişletmeyi ve yoğunlaştırmayı planladıkları yönündeki son açıklamaları oldukça endişe verici." ifadelerini kullandı.

7 Ekim'den bu yana Gazze'de binlerce kişinin öldürüldüğünü vurgulayan Türk, bugün binlerce kişinin aynı kaderle karşı karşıya olduğunu belirtti.

Türk, "Diğer insanlar ise Gazze'nin zaten aşırı kalabalık ve sağlıksız bölgelerine zorla göç ettirilme tehlikesiyle karşı karşıya. Durum, krizin ötesinde." değerlendirmesinde bulundu.

Uluslararası insancıl hukuka göre "işgalci güç" olarak İsrail'in Gazze'deki nüfusun gıda, su ve tıbbi bakım gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlaması gerektiğinin altını çizen Türk, şunları kaydetti:

"Tüm taraflara, ihtiyaç sahibi sivillere yönelik insani yardımın Gazze genelinde hızlı ve engelsiz geçişine izin vermeleri ve bunu kolaylaştırma yükümlülüklerini hatırlatıyorum."

Türk, şiddete derhal son verilmesi, geriye kalan tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde geniş alan etkisine sahip silahların kullanılmaması çağrısında bulundu.


Yunanistan, Türkiye ile birleştirici unsurlara odaklanmak istiyor

Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)
Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)
TT

Yunanistan, Türkiye ile birleştirici unsurlara odaklanmak istiyor

Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)
Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM 78. Genel Kurulu kapsamında New York'taki Türkevi'nde görüşmüştü (AA)

Yunan Devlet Televizyonu ERT'ye konuşan Bakan Skerços, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 7 Aralık'ta başkent Atina'ya yapması planlanan ziyaret hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Skerços, iki ülke arasında uzlaşmazlık olan konuların herkesçe bilindiğini belirterek, "Bunlarda ısrar etmeyeceğiz. Geçmiş dört yılda yaşanan gerginliğin giderilmesi için ortak bir alan bulmaya çalışacağız." dedi.

Yunanistan'ı asıl ilgilendiren şeyin iyi komşuluk ilişkileri kurmak, sınırlarında huzuru sağlamak, göç akınlarını engellemek olduğunu vurgulayan Skerços, "Bu önemli görüşmeyi, anlaşmazlıklara odaklanmak için değil, bizi Türkiye ile birleştiren konuları belirlemek ve bunlara odaklanmak için planladık." dedi.

Skerços, Türkiye'de de Yunanistan'da da yakın zamanda genel seçimler olduğunu hatırlatarak, her iki ülkenin liderinin de iyi komşuluk ilişkileri kurmak yönündeki niyetlerini ortaya koyduğunu ifade etti.

Türkiye ile Yunanistan arasında 7 Aralık'ta 5'incisi düzenlenecek Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atina'yı ziyaret etmesi öngörülüyor.


OCHA Sözcüsü Laerke: Gazze'de savaş değil, 'insani ara' yeniden başlamalı

OCHA Sözcüsü Jens Laerke (AA)
OCHA Sözcüsü Jens Laerke (AA)
TT

OCHA Sözcüsü Laerke: Gazze'de savaş değil, 'insani ara' yeniden başlamalı

OCHA Sözcüsü Jens Laerke (AA)
OCHA Sözcüsü Jens Laerke (AA)

Laerke, BM Cenevre Ofisi'nin haftalık basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.

"İnsani ara"nın ardından Gazze'ye yönelik saldırıların yeniden başladığını hatırlatan Laerke, "Yeryüzündeki cehennem Gazze'ye geri döndü. Savaş değil, 'insani ara' yeniden başlamalı." dedi.


ABD, Gazze saldırısının finansmanı için İsrail'e tarihinin en büyük askeri yardımını veriyor

(AA)
(AA)
TT

ABD, Gazze saldırısının finansmanı için İsrail'e tarihinin en büyük askeri yardımını veriyor

(AA)
(AA)

Kuruluşundan bu yana Filistin topraklarını adım adım işgal eden ve bu süreçte yüz binlerce Filistinliyi öldüren İsrail'in askeri harcamalarının büyük bir kısmı Tel Aviv'e 1948'den bu yana toplam 130 milyar dolar askeri destek sağlayan ABD tarafından karşılanıyor.

İsrail ordusunun 7 Ekim'de başlayan Gazze'ye saldırılarında yalnızca yaklaşık 50 günlük sürede çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 14 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler (BM), Gazze'de 46 günde 5 bin 300 çocuğun öldürüldüğünü, böylece günde 115 çocuğun hayattan koparıldığına dikkati çekti.

Gazze'ye saldırılarında 40 bin ton patlayıcı kullanan İsrail'in boşalan cephanelerini tonlarca silah ve askeri ekipman yüklü uçaklar ve gemilerle yaptığı sevkiyatlarla dolduran ABD, Tel Aviv'i desteklemek için bölgeye de ek askeri kuvvetler gönderdi.

Saldırılarını "insani ara" sonrasında da sürdüreceğini duyuran İsrail, Gazze'deki katliama devam etmek için Biden yönetiminin ayırdığı milyarlarca dolarlık kaynağı bekliyor.

Gazze'yi yerle bir etmek için 50 milyar dolardan fazla para harcamayı göze alan İsrail yönetiminin bütçesinin üçte birini ABD daha ilk günlerde sağlamış olacak.

İsrail'e her yıl yaklaşık 4 milyar dolar askeri yardım sağlayan Washington yönetimi, buna ek olarak İsrail'in Gazze'de soykırıma varan saldırılarını desteklemek için Kongre'den 14 milyar dolarlık askeri yardım talebinde bulundu.

İsrail'e tek seferde verilen tarihin en büyük askeri yardımı olarak nitelendirilen yardım paketi, ABD'nin İsrail'e kuruluşundan beri verdiği toplam askeri yardımın da yaklaşık 10'da birine tekabül ediyor.

İsrail'e 1948'den bu yana 130 milyar dolar askeri yardım

ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1948'de Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail'e, ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı Dış Yardım Ofisinin verilerine göre, bugüne kadar 263 milyar dolardan fazla askeri ve ekonomik yardım sağladı.

ABD Dışişleri Bakanlığının 19 Ekim'de yayınladığı "ABD'nin İsrail ile İşbirliği" başlıklı raporuna göre, bunun 130 milyar doları, (tarihsel enflasyon dahil edildiğinde 225 milyar dolar) askeri ve savunma yardımı olarak İsrail'e verildi.

Washington yönetimi bunun yanı sıra İsrail'e 2009'dan beri Demir Kubbe ve diğer hava savunma sistemlerine ilişkin destek kapsamında 3,4 milyar dolar finansman sağladı. Bunun 1,4 milyar doları ise 2011'den itibaren hizmete giren Demir Kubbe için tahsis edildi.

İsrail'e 10 yılda 38 milyar dolar askeri yardım taahhüdü

ABD yönetimi, 1999'dan bu yana uzun yıllardır İsrail'e 10 yıllık anlaşmalar kapsamında askeri destek sağlıyor. İki ülke arasındaki son anlaşma 2016'da imzalandı ve ABD, 10 yıl içinde İsrail’e 38 milyar dolarlık askeri yardımda bulunmayı taahhüt etti.

Eski Başkan George Bush döneminde 2007'de onaylanan ve 2018’de sona eren askeri yardım paketi kapsamında İsrail’e ödenen miktar yıllık 3,1 milyar dolardı. Bu miktar, 2016'da imzalanan anlaşma ile 3,8 milyar dolara çıktı. Bu paket çerçevesinde her gün 10,4 milyon dolar Amerikalıların cebinden alınıp İsrail'e aktarılıyor.

ABD, bu askeri desteklerin yanında İsrail'e ayrıca F-35 Müşterek Taarruz Uçağı da dahil olmak üzere dünyanın en gelişmiş askeri teçhizatlarına erişim hakkı veriyor.

ABD kamuoyunda İsrail'e askeri yardımların sona erdirilmesi talepleri

ABD Hazine Bakanlığı'nın ekimde yayınladığı bütçe dengesi raporuna göre, federal hükümetin bütçe açığı 2023 mali yılında geçen yıla kıyasla yüzde 23 artarak 1,7 trilyon dolara çıktı. Ülkede devasa bütçe açığı sorunu varken ABD'nin İsrail'e her yıl milyarlarca dolarlık fon sağlaması Amerika'daki vergi mükelleflerinin bir kısmını rahatsız ediyor.

Özellikle ABD'deki bütçe açıklarının yol açtığı kesintiler ve İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarının ardından daha da göze batan askeri yardımlara ülkede düzenlenen çeşitli kampanyalarla son verilmesi isteniyor.

İsrail'in Gazze'ye saldırıları sonrasında Beyaz Saray önünde düzenlenen gösterilerde sık sık ABD'nin İsrail'e verdiği destek hedef alınarak vatandaşların vergilerinin İsrail’in Filistin’deki savaşını finanse ettiğine vurgu yapılmıştı.

ABD aslında Leahy Yasası kapsamında askeri yardımların nasıl kullanılabileceğine ilişkin koşullar dayatıyor. Yasa, ABD askeri malzemelerinin insan hakları ihlalleri yapan askeri birimlere ihraç edilmesini yasaklıyor. Buna karşılık bu yasa, BM yetkilileri tarafından da açıkça savaş suçlarıyla itham edilen İsrail ordusu için işletilmedi.

ABD'li Demokrat Senatör Chris Van Hollen da dün yaptığı açıklamada, Gazze'deki sivil kayıpların çok yüksek olmasına rağmen Beyaz Saray'ın, "İsrail'e yapılan askeri yardımı herhangi bir koşula bağlamadığını açıkça belirttiğini" ifade etti.

Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dün Tel Aviv'deki basın toplantısında, İsrail'in savaş kurallarına uygun hareket etmesi gerektiğini hatırlattı ancak Gazze'de "Hamas'ı devirme" hedefine destek vermeye devam edeceklerini ifade etti. Ateşkes çağrılarını desteklemeyen bunun yerine "insani ara"nın uzatılmasını isteyen Blinken, İsrail'den ayrılmadan Gazze'ye saldırılar yeniden başladı.


AB, kirliliğe yol açanın bedelini ödemesini istiyor

(AA)
(AA)
TT

AB, kirliliğe yol açanın bedelini ödemesini istiyor

(AA)
(AA)

Von der Leyen, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında düzenlenen karbon piyasaları etkinliğinde konuştu.

"Küresel ısınmayı 1,5 derecelik dönüm noktasının altında tutmak istiyorsak dünya genelinde emisyonları azaltmamız gerekiyor." diyen von der Leyen, yeniliği ve büyümeyi teşvik ederken emisyonları azaltmanın tek yolunun karbona fiyat konması olduğunu belirtti.

Von der Leyen, karbon fiyatlandırmasının piyasa odaklı bir araç olduğuna dikkati çekerek, "Mesajımız çok açık: 'Kirletiyorsanız, bedelini ödemelisiniz.'" dedi.

Karbon bedelini ödemek istemeyenlerin salımı düşürecek alanlarda inovasyona odaklanabileceğini anlatan von der Leyen, "Karbon piyasası çok kirletenlerin adil bir bedel ödemesini sağlar." diye konuştu.

Von der Leyen, karbon piyasasından sağlanacak gelirlerin iklim değişikliğiyle mücadele alanında inovasyona yatırılabileceğini ifade etti.

Haziran ayında Paris Anlaşması ile uyumlu biçimde daha fazla karbon piyasası oluşturmak için bir eylem çağrısı başlattıklarını anımsatan von der Leyen, şimdi bu çağrıya Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) de katıldığını vurguladı.

Von der leyen, "Daha fazla ülkenin yerel karbon piyasalarını oluşturmasına ve tamamlamasına yardımcı olmak istiyoruz." diye konuştu.

Dünya çapında 73 farklı karbon fiyatlama enstrümanı bulunduğunu anımsatan von der Leyen, bunun ancak küresel salımın yüzde 23'ünü kapsadığını belirtti.

Von der Leyen, karbon fiyat araçlarının kapsamının daha da artması gerektiğine işaret ederek, bunun emisyonları daha hızlı azaltacağını, eşit şartlar altında ticareti destekleyeceğini ve iklim eylemine yönelik daha fazla kaynak sağlayacağını anlattı.

"Dünyadaki bütün karbon emisyonlarına bir fiyat koymaya çalışalım." diyen von der Leyen, fiyatlandırmayla karbonun azaltılması gerektiğini ifade etti.