Suikast planı: Hindistan kriz çıkmasın diye ABD ile iş birliği yapacak

Hindistan, muhalif lidere suikast planlamakla suçlanmasının ardından ABD ile iş birliği sözü verdi

Biden ve Modi 23 Haziran'da Beyaz Saray'da bir toplantı sırasında (AP)
Biden ve Modi 23 Haziran'da Beyaz Saray'da bir toplantı sırasında (AP)
TT

Suikast planı: Hindistan kriz çıkmasın diye ABD ile iş birliği yapacak

Biden ve Modi 23 Haziran'da Beyaz Saray'da bir toplantı sırasında (AP)
Biden ve Modi 23 Haziran'da Beyaz Saray'da bir toplantı sırasında (AP)

Hindistan, benzer bir vakanın Kanada ile diplomatik krize yol açmasının ardından, New York’ta ayrılıkçı bir Sih lidere suikast planladığından şüphelenilen bir Hindistan vatandaşını takip eden ABD ile işbirliği sözü verdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre bu hafta ABD Adalet Bakanlığı, Hindistan vatandaşı Nikhil Gupta'nın, Yeni Delhi'ye bağlı bir ajanın yönlendirmesiyle New York’ta ayrılıkçı bir Sih lidere ‘suikast planlama’ suçlamasıyla yargılanacağını duyurdu.

Bu açıklamalara yanıt olarak Hindistan Dışişleri Bakanlığı, “Washington'un ‘suç örgütleri, silah kaçakçıları, teröristler ve diğerleri arasında bağlantıların’ varlığına ilişkin bilgi vermesinin ardından Yeni Delhi'nin 18 Kasım'da üst düzey bir soruşturma komitesi kurduğunu” duyurdu. Bakanlık sözcüsü Arindam Bagchi, “Hindistan hükümeti soruşturma komitesinin bulgularına göre gerekli önlemleri alacak” dedi.

Kanada’daki emsal olay

Bu tepki, eylül ayında Kanada, Hint istihbarat servislerini Hint-Kanadalı Sih lideri Hardeep Singh Nigar'ı haziran ayında kendi topraklarında öldürmekle suçladığında Yeni Delhi'den gelen öfkeli tepkiyle çelişiyor. Kanada Başbakanı Justin Trudeau o dönemde Hintli yetkililerin bu suikastta parmağı olduğunu belirtmiş ve Hindistan hükümetine “konuya ışık tutmak için iş birliği yapması” çağrısında bulunmuştu. Ancak Hindistan daha sonra bu "gülünç" suçlamaları kınadı ve iki ülke arasında diplomatik kriz ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken Eylül ayında ABD'nin "sınır ötesi baskı iddiaları olduğunda son derece ihtiyatlı olmaya devam ettiği" konusunda uyarmıştı.

İddianame

ABD Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan iddianameye göre, Hindistan hükümetinin bir ajanı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığına karışan Nikhil Gupta'yı, aleyhindeki cezai soruşturmanın durdurulması karşılığında "kurban"a suikast düzenlemek üzere görevlendirdi.

30 Haziran'da Çek Cumhuriyeti'nde tutuklanan Gupta, New York'ta Hint kökenli "bir Amerikan vatandaşına yönelik başarısız suikast planına katılmasıyla bağlantılı olarak" cinayete teşebbüsle suçlandı. Bakanlık iddia edilen hedefin adını vermese de Financial Times gazetesi bu kişinin Kuzey Hindistan'da Sihler için bağımsız bir devlet kurulması çağrısında bulunan Amerikan "Adalet için Sihler" örgütünün kurucu avukatı Gurbatwat Singh Bannon olduğunu ortaya çıkardı. Yeni Delhi onu 2020'de "terörist" olarak sınıflandırdı ve "terörizm ve isyana teşvik" suçlamasıyla aranıyor.



İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
TT

İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)

İran'ın Tesnim haber ajansının haberine göre İran'ın güneydoğusundaki sınır bölgesinde "terörist gruplar" tarafından düzenlenen bir saldırıda üç Devrim Muhafızı öldürüldü.


Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
TT

Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad, Avrupa Komisyonu’ndan, Avrupa fonlarının bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üzerinden Hamas’a aktarılmış olabileceği iddiaları hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.

AFP'nin eriştiği mektup, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile Avrupa Komisyonu üyeleri Dubravka Suica, Michael McGrath ve Magnus Brunner’a gönderildi. Haddad mektupta, “Son zamanlarda Hamas’ın 2020’den beri Filistin topraklarında faaliyet gösteren STK’lara ve uluslararası kuruluşlara kısıtlamalar getirdiğine dair şüpheler hakkında bilgilendirildim” ifadesini kullandı.

Haddad, söz konusu bilgilerin, Avrupa fonlarının bütünlüğü ve Avrupa vergi mükelleflerinin korunması açısından ciddi kaygılar yarattığını belirterek, katkıların yalnızca insani amaçlarla kullanıldığından emin olunması gerektiğini söyledi. AB’nin, Handicap International, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) ve International Medical Corps gibi bazı insani yardım kuruluşlarına bağışçı olduğunu da hatırlattı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Haddad, Avrupa fonlarının ‘antisemitizmle bağlantılı ya da aşırılık yanlısı gruplara’ gitmemesi için Brüksel’den denetimlerin güçlendirilmesini talep etmişti.

Haddad, mektubunda Fransa’nın Avusturya ve Hollanda ile birlikte Avrupa düzeyinde, ‘AB fonlarından yararlananların Avrupa değerlerine bağlılığını güvence altına almayı’ amaçlayan öneriler sunduğunu hatırlattı.

Haddad, “Fransa, yapıları Hamas ağlarının bir tür müdahalesi altında kalmış olabilecek insani amaçlı kuruluşlara Avrupa fonu sağlamayı kabul edilemez bulmaktadır” dedi.

Haddad ayrıca, uluslararası kuruluşların insani hizmetlerini sürdürebilmek için ‘AB düzeyinde terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının desteğini kabul etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini’ vurgulayarak bu iddialara ilişkin ‘tam kapsamlı bir soruşturma’ yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, şeffaflığın artırılması ve fonların kontrolü için yeni mekanizmalar oluşturulmasının yanı sıra, daha güçlü bir fon askıya alma sistemi de talep etti.

Haddad sözlerini, “Avrupa değerleri ve haklarına yönelik bu dış manipülasyonlar karşısında, AB’nin, kurumlarının ve operatörlerinin, ayrıca üye devletlerin teyakkuzunu iki katına çıkarması gerekir” diyerek tamamladı.


Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)

Yapılan kapsamlı bir soruşturma, kanser riskini büyük ölçüde artıran gen mutasyonunu farkında olmadan taşıyan bir sperm bağışçısının, Avrupa genelinde en az 197 çocuğun babası olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların bir kısmı zaten hayatını kaybetti ve bu mutasyonu miras alanların sadece küçük bir yüzdesi kanserden kurtulabiliyor.

Sperm İngiltere'deki kliniklere satılmadı, ancak BBC, konu hakkında bilgilendirilen çok az sayıda İngiliz ailenin Danimarka'da kısırlık tedavisi görürken donörün spermini kullandığını doğruladı.

Danimarka'daki Avrupa sperm bankası, sperm satışından sorumlu kurum olarak, etkilenen ailelere "en derin taziyelerini" iletti ve spermlerin bazı ülkelerde çok sayıda çocuğun babası olmak için kullanıldığını kabul etti.

Soruşturma, Avrupa Yayın Birliği'nin araştırmacı gazetecilik ağı kapsamında BBC de dahil olmak üzere 14 kamu yayın kuruluşu tarafından yürütüldü.

Sperm, 2005 yılında öğrenciyken bağış yapması karşılığında para alan anonim bir adamdan geldi. Spermi daha sonra yaklaşık 17 yıl boyunca kadınlar tarafından kullanıldı.

BBC'ye göre, adam sağlıklıydı ve bağışçılar için gerekli tüm tarama testlerinden geçmişti. Ancak, doğumundan önce bazı hücrelerinin DNA'sında bir mutasyon meydana gelmiş ve hücrelerin kanserleşmesini önlemede hayati rol oynayan TP53 genine zarar vermişti.

Donörlerin çoğu tehlikeli TP53 genini taşımamaktadır, ancak spermlerinin %20'sine kadarında bu gen bulunmaktadır. Bununla birlikte, enfekte spermden doğan her çocuk, bu mutasyonu tüm hücrelerinde taşıyacaktır.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Londra'daki Kanser Araştırma Enstitüsü'nde kanser genetiği uzmanı olan Profesör Claire Turnbull şunları söyledi: "Bu yıkıcı bir teşhis. Herhangi bir aile için son derece zor bir teşhis. Çünkü bu riski ömür boyu taşımak zorunda kalma yükünü omuzlarına yüklüyor ki. bu şüphesiz yıkıcıdır."

Tümörleri tespit etmek amacıyla vücut ve beyin için yıllık MR taramaları ve karın ultrasonları yapılmaktadır. Kadınlar genellikle kanser riskini azaltmak için memelerini aldırmayı tercih ederler.

Avrupa Sperm Bankası, "donörün kendisinin ve aile üyelerinin etkilenmediğini" ve bu tür bir mutasyonun "genetik testlerle önleyici olarak tespit edilemeyeceğini" belirtti. Ayrıca, spermde sorun keşfedilir keşfedilmez donörü "bloke ettiklerini" belirttiler.

Sperm bağışı sonucu kanser gelişen çocukları tedavi eden doktorlar, bu yıl Avrupa İnsan Genetiği Derneği konferansında endişelerini dile getirerek, o zamana kadar bilinen 67 vakadan 23'ünde genetik mutasyon tespit ettiklerini bildirdiler. Bu çocukların onuna zaten kanser teşhisi konmuştu.

Bilgi talepleri ve doktorlar ile hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, bağışçılardan doğan çocuk sayısının çok daha fazla olduğunu keşfettik.

Sayı en az 197 çocuk, ancak tüm ülkelerden veri henüz alınmadığı için bu nihai sayı olmayabilir. Ayrıca kaç çocuğun bu ciddi genetik mutasyonu miras aldığı da bilinmiyor.