Biden ve Starmer Ukrayna'ya destek sözü verdi, Kiev'e uzun menzilli füze verme kararını erteledi

Washington ve Londra Putin'in tehditlerini reddetti

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)
TT

Biden ve Starmer Ukrayna'ya destek sözü verdi, Kiev'e uzun menzilli füze verme kararını erteledi

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ABD'nin Kiev'e uzun menzilli ATACMS füzeleri sağlama planlarına ilişkin herhangi bir açıklama yapmadan ve İngiltere'nin Ukrayna'ya Storm Shadow silahları sağlama niyetine açıklık getirmeden, Ukrayna'ya olan sarsılmaz desteklerini bir kez daha teyit ettiler.

Biden, İngiltere Başbakanı ve heyetini dün akşam (Cuma) Beyaz Saray'ın Mavi Salonunda kabul etti. İki saat sürmesi planlanan görüşme, iki liderin kritik önem taşıyan Storm Shadow füzeleri konusunda karar vermekten kaçınması nedeniyle bir buçuk saate indirildi.

Görüşmenin başında Biden, ABD'nin Rusya'ya karşı Ukrayna'yı destekleme konusunda İngiltere ile dayanışma içinde olduğunu vurgulayarak, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı kazanamayacağını ve Ukrayna halkının galip geleceğini ifade etti. Starmer ise önümüzdeki hafta ve ayların, Ukrayna'yı özgürlük savaşında desteklemeye devam etmek açısından kritik olabileceğini kaydetti.

Gazetecilerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nükleer tehditleri ve NATO'ya yönelik savaş ilanını sorması üzerine ABD Başkanı, “Vladimir Putin hakkında fazla düşünmüyorum” dedi. Ukrayna'nın Rusya topraklarının derinliklerine saldırmak için uzun menzilli füzeler edinme arzusuna ilişkin bir soruya yanıt olarak Biden, “Bunu müzakere edeceğiz” demekle yetindi.

Yapıcı görüşme

İngiltere Başbakanı Keir Starmer ise Birleşik Krallık ve ABD'nin Ukrayna'nın Rus hedeflerini vurmak üzere uzun menzilli füzeler kullanmasına izin verip vermeyeceği konusunda herhangi bir işaret vermedi. Başkan Biden ve üst düzey ABD'li yetkililerle görüşmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Başkan Biden ile Ukrayna konusunda uzun ve yapıcı görüşmeler gerçekleştirdiğini, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmenin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bağlı olduğunu, Ukrayna'nın kendini savunma hakkını vurguladığını ve Ukrayna'daki strateji konusunda geniş bir müzakere gerçekleştirdiğini söyledi.

Görüşmelerde İsrail'in Gazze'deki savaşı, “Hamas” tarafından tutulan rehinelerin serbest bırakılması ve derhal ateşkes sağlanması için bir anlaşma yapılması ve Gazze'ye insani yardım akışının arttırılması ihtiyacı ile Hint-Pasifik bölgesinin geleceği de dahil olmak üzere bir dizi jeopolitik konuya değinildiğini açıklayan İngiltere Başbakanı, “ABD ve İngiltere'nin birlikte çalışamayacağı küresel boyutta hiçbir konu yoktur” ifadelerini kullandı.

Adının açıklanmaması kaydıyla konuşan bir İngiliz yetkili, toplantının odak noktasının belirli silahların tartışılmasından ziyade, Ukrayna'nın kendini savunmak için nasıl iyi bir konuma getirilebileceğine dair açık bir konuşma olduğunu belirtti.

Beyaz Saray, görüşmelerde İran ve Kuzey Kore'nin Rusya'ya silah tedariki ve Çin'in Rusya'nın savunma sanayi üssüne verdiği destekle ilgili endişelerin yanı sıra, iki liderin İsrail'in güvenliğine olan sarsılmaz bağlılıklarını, acil ateşkes ihtiyacını, rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze'ye yardım ulaştırılmasını ve İsrail'in sivilleri korumak ve Gazze'deki korkunç insani durumu ele almak için daha fazlasını yapması gerektiğini yeniden teyit ettiklerini belirtti. Biden ve Starmer İran destekli Husilerin Kızıldeniz'de ticari gemilere yönelik saldırılarını da kınadı.

ABD isteksizliği ve İngiliz hazırlığı

Biden yönetimi, Ukrayna'nın Rusya'nın derinliklerindeki hedefleri vurmak için gelişmiş Batılı silah sistemlerini kullanmasına izin verme konusunda isteksiz kaldı. Kapsamlı görüşmelerin ardından Biden yönetimi, ABD silahlarının kullanımı üzerindeki bazı kısıtlamaları hafifleterek, Ukrayna'nın sınırlarının ötesindeki Rus güçlerine karşı sınırlı savunma saldırıları düzenlemesine izin verdi.

Öte yandan Birleşik Krallık, Ukrayna'ya askeri varlıklar ve füzeler teslim etmeye istekli olduğunu ifade etti ve Ukrayna'ya 155 mil menzilli (şu anda Ukrayna tarafından kullanılan füzelerin menzilinin üç katı) Storm Shadow füzeleri sağladı. Ancak bunların ABD ile koordine edilmeden, ABD'nin lojistik desteği ve ABD yönetiminden yeşil ışık alınmadan, Rusya içindeki hedeflere yönelik olarak kullanılmamasını şart koştu.

Biden'ın kıdemli yardımcıları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kışkırtmak yerine Rusya topraklarının derinliklerini hedeflemenin etkinliği konusundaki şüphelerini dile getirdi. Putin, "Batılı ülkelerin Ukrayna'ya uzun menzilli füzeler sağlama girişiminin çatışmanın (özünü) değiştireceği" tehdidinde bulundu ve Bu, NATO ülkelerinin- ABD ve Avrupa ülkelerinin- Rusya ile savaş halinde olduğu anlamına gelir” dedi. Putin, altı İngiliz diplomatı casuslukla suçlayarak Moskova'dan sınır dışı etti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy uzun menzilli saldırı füzeleri için bastırmaya devam etti ve geçtiğimiz ay üst düzey yardımcılarını, Ukraynalıların yok edilebileceğini söylediği Rusya içindeki potansiyel hedeflerin bir listesiyle Washington'a gönderdi. Zelenskiy'nin iki gün önce Kiev'i ziyaret eden Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy'ye bu silah ve füzelere olan ihtiyacını dile getirmesi ve ABD Dışişleri Bakanı'nın Ukrayna'nın mesajını Başkan Biden'a iletme sözü vermesi, ABD yönetiminin politikasında bir değişiklik olabileceği yönündeki spekülasyonları körükledi.

BM Genel Kurulu çerçevesinde Başkan Biden ile bir araya gelecek olan Zelenskiy, ABD Başkanı ile görüşmek üzere bir zafer planı hazırladığını, bu planın savaşı sona erdirmenin yolunu açabileceğini, ABD ve Batılı müttefiklerin desteklemesi halinde, Ukrayna'nın Rusya'yı savaşı sona erdirmeye zorlamasının kolay olacağını söyledi.



İran’da bir milletvekili İsrail'le savaş konusundaki açıklamaları nedeniyle mahkum edildi

TT

İran’da bir milletvekili İsrail'le savaş konusundaki açıklamaları nedeniyle mahkum edildi

İran’da bir milletvekili İsrail'le savaş konusundaki açıklamaları nedeniyle mahkum edildi

İran yargısı, Meclis Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi üyesi Ebulfazl Zohravend'i, geçen haziran ayında İsrail ile 12 gün süren savaş hakkında basına yaptığı açıklamalar nedeniyle hapis cezasına çarptırdı.

Devrim Muhafızları'na bağlı Fars Haber Ajansı, milletvekilinin Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'nin şikayeti üzerine üç ay bir gün hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi, ancak yetkililer kararın temyiz edilebileceğini açıkladı.

Mahkeme kararı uyarınca Zohravend, para cezası ödemesinin yanı sıra iki yıl boyunca basına röportaj vermesi veya makale yayınlamak dahil olmak üzere herhangi bir medya faaliyetinde bulunması yasaklandı.

Mahkeme, milletvekilinin açıklamalarının, milletvekillerine kovuşturma muafiyeti tanıyan parlamento görevlerinin kapsamına girmediğine hükmetti. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre İran parlamentosunda milletvekillerinin davranışlarını bir disiplin komitesi denetlemekte.

Bu bağlamda, yargı organının medya platformu olan Mizan haber ajansı, bu milletvekili hakkında şikayette bulunulmasının ardından, milletvekillerinin davranışlarını denetleyen komiteye milletvekilinin açıklamaları hakkında soru sorulduğunu, ancak komitenin bu açıklamaların milletvekilinin parlamento görevleri kapsamında olmadığını teyit ettiğini bildirdi.

Ajans, “milletvekilinin çevrimiçi röportajda yaptığı açıklamaların halk arasında kafa karışıklığına yol açtığını ve vatandaşlar arasında endişe yarattığını” ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
5 Ekim'de Ulusal Güvenlik Komitesi üyeleri ile Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasındaki son toplantıda, soldan ikinci (sarı yelekli), (Parlamento)

Milletvekili, aleyhindeki karara itiraz ederek, konuyu Parlamento'da açık oturumda gündeme getireceğini söyledi. “Anayasaya aykırı karara resmi itirazda bulunacağını” belirten milletvekili, “davanın basına sızdırılmasından” duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi. “Her milletvekili, iç ve dış politika konularında görüşünü ifade etme hakkına sahiptir” dedi.

“Hükümetin kötü yönetimi halkı, bu zor duruma düşürdü ve jüri benim lehime oy kullanmasına rağmen, hakim aleyhimde bu kararı verdi” ifadelerini kullandı.

Hamam gazetesi, bu kararın nedeninin, milletvekilinin yakın zamanda bir çevrimiçi röportajda yaptığı açıklamalar olduğunu bildirdi. Bu açıklamalarda, iç darbe hazırlıkları yapıldığı ve İran'daki devrimin (rejim) 14. hükümetin sona ermesiyle biteceği gibi bir dizi iddiada bulunmuştu. Ayrıca Netanyahu'nun rejimin tüm kademelerine sızmayı başardığını söylediğini de belirtti.

Son aylarda en aktif milletvekillerinden biri olan Zohravend, İsrail ile düşmanlıkların sona ermesini eleştirmiş ve ABD ile müzakerelerin yeniden başlamasına en şiddetle karşı çıkanlar arasında yer almıştır. Geçtiğimiz eylül ayında, bir dizi Rus MiG-29 savaş uçağının İran'a girdiğini ve Şiraz Hava Üssü'nde konuşlandırıldığını iddia ederek, "Sukhoi-35 savaş uçaklarının teslimatının kademeli olarak başlayacağını" belirtti. Ayrıca, Çin yapımı HQ-9 ve Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerinin "büyük ölçekli" olarak devreye alınacağını da açıkladı.

Zohravend, İran'ın eski İtalya ve Afganistan büyükelçisi olarak görev yapmış ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi eski Sekreteri Said Celili başkanlığındaki nükleer müzakere ekibinin bir üyesiydi.  


Hindistan-Afganistan yakınlaşması nedeniyle Pakistan gerginliği

Afgan güvenlik güçleri, Kandahar'daki sınır kapısının açılmasının ardından vatandaşlarının Spin Boldak eyaletine dönüşünü izliyor- 19 Ekim (EPA)
Afgan güvenlik güçleri, Kandahar'daki sınır kapısının açılmasının ardından vatandaşlarının Spin Boldak eyaletine dönüşünü izliyor- 19 Ekim (EPA)
TT

Hindistan-Afganistan yakınlaşması nedeniyle Pakistan gerginliği

Afgan güvenlik güçleri, Kandahar'daki sınır kapısının açılmasının ardından vatandaşlarının Spin Boldak eyaletine dönüşünü izliyor- 19 Ekim (EPA)
Afgan güvenlik güçleri, Kandahar'daki sınır kapısının açılmasının ardından vatandaşlarının Spin Boldak eyaletine dönüşünü izliyor- 19 Ekim (EPA)

Pakistan ve Afganistan arasındaki çatışmalar ekim ayında nadir görülen kanlı bir çatışmaya dönüşürken, İslamabad geleneksel rakibi Hindistan'ı çatışmayı körüklemekle suçladı. Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Yeni Delhi'nin Afgan Taliban'ını "kışkırttığını" söylerken, Savunma Bakanı Khawaja Muhammed Asıf, Kabil hükümetini "Hindistan'ın vekili" olarak nitelendirdi.

Tarihi Anlaşmazlık

1947'de Hint Yarımadası'nın bölünmesinden bu yana, iki ülke birbirleriyle birkaç savaş yapmış ve birbirlerini, diğerini istikrarsızlaştırmak için silahlı grupları desteklemekle suçlamışlardır. Ancak son aylarda İslamabad, Hindistan'ın Taliban yönetimindeki Afganistan ile yakınlaşmasını dikkatle izlerken, Kabil ile ilişkileri keskin bir şekilde kötüleşti. Bu yakınlaşma, 9 Ekim'de Taliban hükümetinin dışişleri bakanı Amir Han Muttaki'nin Yeni Delhi'ye yaptığı ziyaretle doruğa ulaştı. Bu ziyaret, hareketin 2021'de iktidara dönmesinden bu yana üst düzey bir yetkilinin yaptığı ilk ziyaret oldu. Hindistan, BM yaptırımlarına tabi olan bakana kırmızı halı sererken, Kabil ve Pakistan sınırına yakın bir pazarda patlamalar meydana geldi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Afganistanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Wahid Fakiri, Hindistan'ın Taliban'a yaptığı davetin iki komşu ülke arasındaki “mevcut gerilimi körüklediğini” göz önünde bulundurarak, bu yakınlaşmanın Pakistan'ı yanıt vermeye zorladığını söyledi. 9 Ekim'deki patlamaların sorumluluğunu resmi olarak kimse üstlenmemiş olsa da Taliban hükümeti İslamabad'ı “benzeri görülmemiş bir saldırı” gerçekleştirmekle suçladı ve karşı saldırı ile yanıt verdi. Çatışmalar, iki Güney Asya komşusu arasında yıllardır görülen en şiddetli dalga ile bir haftadan fazla süren topçu bombardımanı ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarına yol açtı. İlk ateşkesin çökmesinin ardından, iki taraf 19 Ekim'de Doha'da ikinci bir ateşkes anlaşması imzaladı.

Artan Şiddet

Afganistan ve Pakistan eski müttefikler, ancak ABD güçlerinin çekilmesi ve Taliban'ın 2021'de iktidara dönmesinin ardından ilişkileri gerildi. İslamabad başlangıçta iyimserliğini dile getirirken, dönemin istihbarat şefi Tümgeneral Faiz Hamid "her şey yoluna girecek" dedi. Ancak kısa süre sonra Taliban'ı, Pakistan topraklarında giderek artan saldırılar düzenleyen militanları barındırmakla suçladı. Bu saldırıların çoğunun arkasında Pakistan Talibanı (TTP) bulunuyor ve genellikle güvenlik güçlerini hedef alıyor.

SAFR
Pakistan ve Afganistan savunma bakanları, 19 Ekim'de Doha'da ateşkes anlaşması imzaladı (Reuters)

Pakistanlı güvenlik kaynağı AFP’ye, sadece ekim ayında, Afganistan'dan geçen militanlar tarafından düzenlenen saldırılarda 100'den fazla Pakistan askeri ve polisinin öldürüldüğünü söyledi.

Son iki yılda şiddetin artması, İslamabad'ın Pakistan'daki ihlalleri körüklemekle suçladığı milyonlarca Afgan göçmen ve mülteciyi etkileyen toplu sınır dışı etme kampanyasına yol açtı. Pakistanlı eski diplomat Maleeha Lodhi, Taliban dışişleri bakanının Yeni Delhi ziyaretinin İslamabad'ı kızdırmış olabileceğini, ancak saldırıların nedeni olmadığını belirterek, “Pakistan'ın öfkesinin ana nedeni, Taliban'ın Pakistan Talibanı'nı dizginlemeyi reddetmesidir” değerlendirmesinde bulundu. Pakistan ordusu ayrıca Hindistan'ı Pakistan Talibanı'nı desteklemekle suçladı, ancak Hindistan Dışişleri Bakanlığı bunu yalanlayarak Pakistan'ın iç sorunlarının sorumluluğundan kaçmaya çalıştığını belirtti. Bakanlık, “Pakistan'ın iç başarısızlıklarını komşularına yüklemek uzun süredir uyguladığı bir yöntemdir” ifadesini kullandı.

Karmaşık dengeler  

Uluslararası Kriz Grubu analisti Praveen Donthi'ye göre İslam'ın, Başbakan Narendra Modi'nin savunduğu Hindu milliyetçiliğine aykırı olduğu yönündeki yaygın görüş nedeniyle, Yeni Delhi'nin Kabil ile yakınlaşması başlangıçta Hindistan içinde “haklı gösterilmesi zor” bir durumdu. Taliban dışişleri bakanının ilk basın toplantısına kadın gazetecilerin katılmaması geniş çapta eleştirilere yol açtı. Ancak Donthi'ye göre, 22 Nisan'da Pahalgam'da meydana gelen terör saldırısının ardından Muttaki'nin ülkesinin Hindistan ile “dayanışma” içinde olduğunu ifade etmesiyle Hindistan kamuoyunun görüşü değişti. Tartışmalı Keşmir bölgesinde meydana gelen saldırı, Yeni Delhi'nin İslamabad'ı saldırganları desteklemekle suçlamasının ardından iki nükleer güç arasında dört günlük bir savaşı tetikledi. Taliban'ın Hindistan ile dayanışma beyanı, Yeni Delhi'de bir miktar destek kazanmasına rağmen, özellikle ortak açıklamada bölgenin “Cammu ve Keşmir, Hindistan” olarak anılması ve Hindistan'ın bu bölge üzerindeki egemenliğinin tanınmasıyla Pakistan'ı daha da öfkelendirdi. Görüşmelerin sonunda Hindistan, Kabil'deki diplomatik misyonunu büyükelçiliğe yükselteceğini duyurdu. Bu adım, Taliban'ın şu ana kadar sadece Moskova'dan aldığı, resmi uluslararası tanınırlık hedefine doğru atılmış bir adım olarak değerlendiriliyor.

Analistlere göre Hindistan'ın tanıma kararı hala belirsizliğini korusa da Yeni Delhi ile ilişkilerin yeniden başlaması Taliban için önemli bir siyasi kazanım ve Hindistan, Pakistan ve Afganistan arasındaki karmaşık ilişkiler dengesinde dikkate değer bir değişim anlamına geliyor.


Grossi: İran'da kaybolan uranyum, nükleer tesislerinde kalmaya devam ediyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ve yardımcısı Massimo Aparo, Mayıs 2024'te Tahran'dan dönüşlerinin ardından Viyana Havaalanı’nda düzenlenen basın toplantısında (AFP)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ve yardımcısı Massimo Aparo, Mayıs 2024'te Tahran'dan dönüşlerinin ardından Viyana Havaalanı’nda düzenlenen basın toplantısında (AFP)
TT

Grossi: İran'da kaybolan uranyum, nükleer tesislerinde kalmaya devam ediyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ve yardımcısı Massimo Aparo, Mayıs 2024'te Tahran'dan dönüşlerinin ardından Viyana Havaalanı’nda düzenlenen basın toplantısında (AFP)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi ve yardımcısı Massimo Aparo, Mayıs 2024'te Tahran'dan dönüşlerinin ardından Viyana Havaalanı’nda düzenlenen basın toplantısında (AFP)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi, UAEA müfettişlerinin İran'ın ana nükleer tesislerinde büyük miktarda yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum sakladığını düşünmediklerini söyledi.

İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung ile yaptığı röportajda Grossi, İran'ın nükleer programı konusundaki anlaşmazlığa diplomatik bir çözüm bulunabileceğine dair iyimser olduğunu dile getirdi.

Grossi, UAEA’nın elindeki bilgilere göre uranyumun büyük ölçüde İsfahan ve Fordo'daki bilinen nükleer tesislerde ve bir miktarının da Natanz'da depolandığını söyledi. Grossi, küçük bir miktarın başka yerlerde depolanmış olabileceğini de belirtti.

İran, nükleer silah yapımında gerekli olan yüzde 90'a yakın, yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 400 kilogramdan fazla uranyuma sahip.

Grossi, İsfahan, Fordo ve Natanz'daki nükleer tesislerin geçtiğimiz haziran ayında İsrail ve ABD'nin saldırıları sonucu ciddi şekilde hasar gördüğünü bildirdi.

UAEA müfettişlerinin, ‘İran'ın ulusal çıkarlarına uygun olduğunu gördüğü zaman’ bu tesislere girebileceklerini açıkladı.

UAEA'ya göre, İran uranyumu yüzde 60 oranında zenginleştiren tek nükleer silahsız ülke.

Geçtiğimiz temmuz ayında, İran'ın nükleer tesislerini hedef alan benzeri görülmemiş bir İsrail bombardımanı sonrasında 12 gün süren bir savaşın ardından Tahran, UAEA ile tüm iş birliğini askıya aldı. İran, İsrail'e roket ve insansız hava araçları (İHA) ateşleyerek yanıt verdi.

ABD de bu savaş sırasında İran'daki bazı nükleer tesislere saldırılar düzenledi.

Savaş, nisan ayında ABD ile İran arasında nükleer program konusunda başlayan dolaylı görüşmeleri sona erdirdi.

İran'ın nükleer programı ile ilgili anlaşma cumartesi günü resmi olarak sona erdi, ancak Birleşmiş Milletler'in (BM) Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya'nın girişimiyle Tahran'a yaptırımları yeniden uygulamaya koymasının ardından eylül ayı sonlarından itibaren fiilen rafa kaldırılmıştı.

Üç Avrupa ülkesi, İran'ı UAEA ile iş birliği yapmamakla eleştiriyor ve ABD ile müzakerelerin yeniden başlamasını istiyor.

Müzakereler, Batılı güçlerin İran'ın nükleer silah geliştirme riskini sınırlamak için engellemek istediği İran topraklarında uranyum zenginleştirme sorunu gibi büyük engellerle karşılaştı. Tahran bu öneriyi reddediyor.

ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta İsrail parlamentosunda (Knesset) yaptığı konuşmada, Tahran hazır olduğunda Washington'un İran ile bir anlaşma imzalamaya hazır olduğunu söyledi.

Trump, “Siz hazır olduğunuzda biz de hazırız. Bu İran'ın alabileceği en iyi karar olacak ve gerçekleşecek. Dostluk ve iş birliği eli uzatıldı. Size söylüyorum, onlar (İran) bir anlaşma yapmak istiyor... Anlaşma yapabilirsek, bu harika olur” ifadelerini kullandı.

İran cumartesi günü, ‘anlaşmanın tüm hükümlerinin resmi olarak sona erdiğini’ dikkate alarak artık herhangi bir ‘kısıtlamaya’ bağlı olmadığını söylerken, aynı zamanda diplomasiye açık olduğunu da yineledi.

Anlaşma, ABD'nin 2018 yılında Başkan Donald Trump'ın ilk dönemindeki kararıyla anlaşmadan çekilmesinden ve İran'ın nükleer taahhütlerinin çoğundan kademeli olarak uzaklaşmaya başlamasından bu yana fiilen geçerliliğini yitirmişti.