Biden ve Starmer Ukrayna'ya destek sözü verdi, Kiev'e uzun menzilli füze verme kararını erteledi

Washington ve Londra Putin'in tehditlerini reddetti

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)
TT

Biden ve Starmer Ukrayna'ya destek sözü verdi, Kiev'e uzun menzilli füze verme kararını erteledi

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer ile Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Mavi Odasında bir araya geldi (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ABD'nin Kiev'e uzun menzilli ATACMS füzeleri sağlama planlarına ilişkin herhangi bir açıklama yapmadan ve İngiltere'nin Ukrayna'ya Storm Shadow silahları sağlama niyetine açıklık getirmeden, Ukrayna'ya olan sarsılmaz desteklerini bir kez daha teyit ettiler.

Biden, İngiltere Başbakanı ve heyetini dün akşam (Cuma) Beyaz Saray'ın Mavi Salonunda kabul etti. İki saat sürmesi planlanan görüşme, iki liderin kritik önem taşıyan Storm Shadow füzeleri konusunda karar vermekten kaçınması nedeniyle bir buçuk saate indirildi.

Görüşmenin başında Biden, ABD'nin Rusya'ya karşı Ukrayna'yı destekleme konusunda İngiltere ile dayanışma içinde olduğunu vurgulayarak, Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşı kazanamayacağını ve Ukrayna halkının galip geleceğini ifade etti. Starmer ise önümüzdeki hafta ve ayların, Ukrayna'yı özgürlük savaşında desteklemeye devam etmek açısından kritik olabileceğini kaydetti.

Gazetecilerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in nükleer tehditleri ve NATO'ya yönelik savaş ilanını sorması üzerine ABD Başkanı, “Vladimir Putin hakkında fazla düşünmüyorum” dedi. Ukrayna'nın Rusya topraklarının derinliklerine saldırmak için uzun menzilli füzeler edinme arzusuna ilişkin bir soruya yanıt olarak Biden, “Bunu müzakere edeceğiz” demekle yetindi.

Yapıcı görüşme

İngiltere Başbakanı Keir Starmer ise Birleşik Krallık ve ABD'nin Ukrayna'nın Rus hedeflerini vurmak üzere uzun menzilli füzeler kullanmasına izin verip vermeyeceği konusunda herhangi bir işaret vermedi. Başkan Biden ve üst düzey ABD'li yetkililerle görüşmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Başkan Biden ile Ukrayna konusunda uzun ve yapıcı görüşmeler gerçekleştirdiğini, Ukrayna'daki savaşı sona erdirmenin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bağlı olduğunu, Ukrayna'nın kendini savunma hakkını vurguladığını ve Ukrayna'daki strateji konusunda geniş bir müzakere gerçekleştirdiğini söyledi.

Görüşmelerde İsrail'in Gazze'deki savaşı, “Hamas” tarafından tutulan rehinelerin serbest bırakılması ve derhal ateşkes sağlanması için bir anlaşma yapılması ve Gazze'ye insani yardım akışının arttırılması ihtiyacı ile Hint-Pasifik bölgesinin geleceği de dahil olmak üzere bir dizi jeopolitik konuya değinildiğini açıklayan İngiltere Başbakanı, “ABD ve İngiltere'nin birlikte çalışamayacağı küresel boyutta hiçbir konu yoktur” ifadelerini kullandı.

Adının açıklanmaması kaydıyla konuşan bir İngiliz yetkili, toplantının odak noktasının belirli silahların tartışılmasından ziyade, Ukrayna'nın kendini savunmak için nasıl iyi bir konuma getirilebileceğine dair açık bir konuşma olduğunu belirtti.

Beyaz Saray, görüşmelerde İran ve Kuzey Kore'nin Rusya'ya silah tedariki ve Çin'in Rusya'nın savunma sanayi üssüne verdiği destekle ilgili endişelerin yanı sıra, iki liderin İsrail'in güvenliğine olan sarsılmaz bağlılıklarını, acil ateşkes ihtiyacını, rehinelerin serbest bırakılmasını ve Gazze'ye yardım ulaştırılmasını ve İsrail'in sivilleri korumak ve Gazze'deki korkunç insani durumu ele almak için daha fazlasını yapması gerektiğini yeniden teyit ettiklerini belirtti. Biden ve Starmer İran destekli Husilerin Kızıldeniz'de ticari gemilere yönelik saldırılarını da kınadı.

ABD isteksizliği ve İngiliz hazırlığı

Biden yönetimi, Ukrayna'nın Rusya'nın derinliklerindeki hedefleri vurmak için gelişmiş Batılı silah sistemlerini kullanmasına izin verme konusunda isteksiz kaldı. Kapsamlı görüşmelerin ardından Biden yönetimi, ABD silahlarının kullanımı üzerindeki bazı kısıtlamaları hafifleterek, Ukrayna'nın sınırlarının ötesindeki Rus güçlerine karşı sınırlı savunma saldırıları düzenlemesine izin verdi.

Öte yandan Birleşik Krallık, Ukrayna'ya askeri varlıklar ve füzeler teslim etmeye istekli olduğunu ifade etti ve Ukrayna'ya 155 mil menzilli (şu anda Ukrayna tarafından kullanılan füzelerin menzilinin üç katı) Storm Shadow füzeleri sağladı. Ancak bunların ABD ile koordine edilmeden, ABD'nin lojistik desteği ve ABD yönetiminden yeşil ışık alınmadan, Rusya içindeki hedeflere yönelik olarak kullanılmamasını şart koştu.

Biden'ın kıdemli yardımcıları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kışkırtmak yerine Rusya topraklarının derinliklerini hedeflemenin etkinliği konusundaki şüphelerini dile getirdi. Putin, "Batılı ülkelerin Ukrayna'ya uzun menzilli füzeler sağlama girişiminin çatışmanın (özünü) değiştireceği" tehdidinde bulundu ve Bu, NATO ülkelerinin- ABD ve Avrupa ülkelerinin- Rusya ile savaş halinde olduğu anlamına gelir” dedi. Putin, altı İngiliz diplomatı casuslukla suçlayarak Moskova'dan sınır dışı etti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy uzun menzilli saldırı füzeleri için bastırmaya devam etti ve geçtiğimiz ay üst düzey yardımcılarını, Ukraynalıların yok edilebileceğini söylediği Rusya içindeki potansiyel hedeflerin bir listesiyle Washington'a gönderdi. Zelenskiy'nin iki gün önce Kiev'i ziyaret eden Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy'ye bu silah ve füzelere olan ihtiyacını dile getirmesi ve ABD Dışişleri Bakanı'nın Ukrayna'nın mesajını Başkan Biden'a iletme sözü vermesi, ABD yönetiminin politikasında bir değişiklik olabileceği yönündeki spekülasyonları körükledi.

BM Genel Kurulu çerçevesinde Başkan Biden ile bir araya gelecek olan Zelenskiy, ABD Başkanı ile görüşmek üzere bir zafer planı hazırladığını, bu planın savaşı sona erdirmenin yolunu açabileceğini, ABD ve Batılı müttefiklerin desteklemesi halinde, Ukrayna'nın Rusya'yı savaşı sona erdirmeye zorlamasının kolay olacağını söyledi.



Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
TT

Ayırma ve ilhakın tehlikeleri: Bölünmeden sonra birlik

Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)
Suriye'deki haritanın değişmesi Ortadoğu'daki haritalara değişimi dayatıyor (AFP)

Refik Huri

Suriye'nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi yönündeki resmi Arap ve uluslararası çağrıların yanında, Suriye'nin bölünmesi yönünde seslerin yükselmesi şaşırtıcı değil. İlginç olan, bölünmeyi savunanların üç temel hususu göz ardı etmeleridir. Birincisi, Suriye'nin 2011 yılından bu yana bölgesel veya uluslararası bir gücün ya da her ikisinin kontrolünde olan kısımlara bölünmüş olduğudur. İkincisi, rejimin yıkılmasından sonraki doğal eğilim, bölünmeden birleşmeye doğru gitmektir; bölünmeyi resmen veya zorla kökleştirmek değildir. Üçüncüsü, Suriye haritası bölge haritasından izole bir harita değildir, dolayısıyla aktörler ister yerel ister bölgesel veya küresel olsunlar, bu haritayla oynamak, diğer haritalarla oynamaya kapalı bir süreç değildir.

Lübnan ve ardından Irak'tan öğrendiğimiz ders Sykes-Picot haritalarının, yüz yıldan fazla bir süredir milliyetçi birleştirme çabalarının ve mezhepçi bölme çabalarının başarısına direndiğidir. Ne ülkeler arasındaki birlik girişimleri başarılı oldu ne de bölünmeler gerçekleşti. Sir Mark Sykes ve François Georges-Picot'nun bölge hakkındaki bilgisizliklerine, İngiliz ve Fransız stratejik tercihler, iki manda ülkesi arasındaki petrol ve diğer hususlarla ilgili rekabet nedeniyle heterojen grupları kapsayan sınırlar çizmekte keyfi davrandıklarına dair hikayelere rağmen, bölge ülkelerinin haritaları iç içe geçmiş ve birbiriyle bağlantılıdır.

Diğer bir deyişle Suriye'de haritanın değişmesi, Lübnan, Irak, Filistin, Türkiye ve İran'daki haritaların da değişmesi anlamına geliyor. Bu da bir tür ayırma ve bir tür ilhak demektir. Zayıf ülkelerden toprak almak ve hayallerini gerçekleştirmek isteyen güçlü ülkelere eklemektir. Burada Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Halep ve Musul'u ilhak etme hayallerine, Velayeti Fakih’in “Gizli İmam'ın zuhuru ve devletinin kurulması” için her şeyi ilhak etme ve dünyayı yönetme hayalleri, Suriye'deki Golan Tepeleri, Hermon Dağı'nın zirvesi, su kaynakları, Batı Şeria ve tabii Gazze’yi kapsayan ve hatta Güney Lübnan'da Evveli Nehri'ne kadar uzanan “Büyük İsrail” hayalleri ekleniyor.

Ayırma ve ilhak denkleminin gerçekten başarılı olması durumunda bölgede nasıl bir tablonun ortaya çıkacağını bilmeyen yoktur. Topraklarını kaybeden ülkeler ile kendilerine ait olmayan toprakları ilhak eden ülkeler arasında bir barış, kalkınma ve iş birliği tablosu olmayacağı kesindir. Aksine çatışmalara ve savaşlara sahne olacaktır. Dahası sadece İsrail ile toprağı kurtarmak için bir yüz yıl daha sürecek askeri çatışma yaşanmayacak, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ile Pers İmparatorluğu arasındaki yüzyıllar süren çatışmalara da geri dönülecektir. Bu ikisi arasındaki çatışma ise sadece nüfuz için değildir.

Bölgesel oyunun, ister şiddetli çatışma bağlamında isterse her bir bölgesel gücün kendine özgü alanlarda nüfuzunu artırma ve böylece yeni bir bölgesel güvenlik sistemi düzenleme anlayışı bağlamında olsun, Türkiye, İran ve İsrail ile sınırlı olduğu düşünülemez. Uluslararası oyun daha büyük. Fransız siyaset bilimci Bertrand Badie'nin “ittifakların giderek ortadan kalktığı ve mevcut gerçekliğe damga vuran bir aşırı akışkanlığın hâkim olduğu, böylece korunan müttefik veya vekilin asıl güç karşısında bir tür bağımsız hareket etme marjına sahip olduğu bir döneme giriş” olarak adlandırdığı bir dönemde, fırsat verilen devlet dışı güçler olgusunun rolü açıktır.

Rusya Ukrayna savaşıyla meşgulse de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü'nün korunması için de aktif olarak çalışıyor. Ukrayna savaşında bile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yürüttüğü savaş Ukrayna'dan çok daha büyük bir savaştır. Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığı analize göre Soğuk Savaş sonrasında Batı'nın Rusya'ya karşı haddini aşma durumunu “düzeltmek” ve Moskova'nın büyük bir gücün odak noktası olduğunu kanıtlamak için yapılan bir savaştır.

Mara Karlin'in “Topyekûn Savaş” ile ilgili bir makalesinde söylediği gibi, ABD “Kızıldeniz'in güvenliğini sağlamada başarısız olduysa ve Hint ile Pasifik Okyanuslarını güvence altına alma gücü ile ilgili soru karşısında durduysa” da Ortadoğu ve Uzakdoğu’da büyük oyunu oynamaya kararlı. Çin, ABD tarafından korunan Tayvan'ı geri almakla çok ilgilense ve 130 ülkenin katıldığı “Kuşak ve Yol” projesi konusunda çok rahat olsa da kendisine nüfuz alanları aramaya zorlayan devasa bir deniz ve hava kuvveti inşa ediyor. Ortadoğu ise sadece ticaretten ibaret değil.

Ayırma ve ilhak konuşmaları ile ilgili olarak George Washington Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve uluslararası sorunlar profesörü Mark Lynch, “Ortadoğu'nun sonu”ndan bahsediyor. Neden? Çünkü ona göre “eski bir harita yeni bir gerçekliği çarpıtıyor.” Ortadoğu artık Amerikan üniversitelerinin ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın haritalarındaki gibi Arap dünyası, İsrail, Türkiye ve İran’dan ibaret değil. ABD Merkez Komutanlığı haritasına göre artık Afganistan, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Kenya, Pakistan ve Somali'yi de kapsıyor. Edgar Morin'in dediği gibi “Hayatın tümü belirsizlik denizinde yüzmektir.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.