ABD Kongresi iki hafta içinde Hizbullah'ın silahsızlandırılması ve silahlarını teslim etmesi için belirli bir süre öngören bir karar tasarısını görüşecek. Bahsi geçen süre 6 ay ile sınırlandırılabilir. Bu husus ve gerçekleşmemesi halinde Lübnan'a hiçbir yardım yapılmayacağı, Lübnan’daki yeni dönemin aktörlerine net bir şekilde iletilecek.
Amerikan Ortadoğu İttifakı Direktörü ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Tom Harb, Lübnan'a yönelik tüm Amerikan yardımlarının durdurulacağına dair paylaşılan bilginin doğruluğunu teyit etti. Kararın açıklandığı anda yürürlüğe gireceğini de vurguladı.
Donald Trump başkanlığındaki yeni ABD yönetiminin, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı USAID'in çalışmalarını askıya alma kararının ardından, bu bağlamda bir başka Amerikan “bombası” daha patlatıldı. El-Hadath kanalının haberine göre Washington, Lübnan ordusuna tahsis edilen mali yardım da dahil olmak üzere, Lübnan'a gönderilen tüm Amerikan yardımlarını incelemeye almak üzere askıya alma kararı aldı.
Bu adım, Lübnan'da Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve hükümeti kurmakla görevli Başbakan Nevvaf Selam'ın temsil ettiği yeni dönem için büyük ve belki de beklenmedik bir zorluğu temsil ediyor. Bununla birlikte Washington'un Lübnan sorununa ilişkin yaklaşımının önceki yönetimin yaklaşımlarına benzemeyeceği ve daha önce izlenen hiçbir politikayı takip etmeyeceği açıkça ortaya çıktı.
Kararın gerekçeleri
Bu kararın gerekçelerine gelince, Harb, yeni Amerikan yönetiminin bu kararı almasına yol açan bir dizi husus üzerinde duruyor. Bunlardan biri de Lübnan Cumhurbaşkanlığı'nın, ABD Özel Temsilcisi Morgan Ortagus'un Baabda Sarayı'ndaki Hizbullah döneminin sona erdiğine dair sözlerine verdiği tepki.
Harb, Lübnan devletinin hâlâ Hizbullah’tan “korktuğunu” gösterdiği için bu tepkiyi diplomatik bir “hata” olarak niteliyor. Diğer hatanın ise bakanlık açıklamasının “manipüle edilmesi” olarak tanımladığı bir çabanın ortasında Hizbullah’ın hükümete dahil edilmesi olduğunu düşünüyor. Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın cenaze töreninin, sanki bir “kahraman”mış gibi, Lübnan devletine ait bir kamu tesisinde, Kamil Şamun Stadyumu’nda yapılmasını, Washington'un olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirdiği durumlardan biri olduğunu belirtti.
ABD'nin Lübnan'a son yardımı
Eski Demokrat Başkan Joe Biden yönetimi Lübnan'a büyük bir mali yardım paketi tahsis etme yoluna gitmişti. Bu yardımların sonuncusu, Donald Trump'ın göreve başlamasından birkaç gün önce, 7 Ocak'ta yapıldı. Mısır'a tahsis edilen 95 milyon dolarlık askeri yardımın Lübnan'a aktarılacağı açıklandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre'ye bu kararın gerekçesini bildirirken, Lübnan Silahlı Kuvvetleri'nin Güney Lübnan'da ateşkesin sağlanması çabalarında “kilit ortak” olduğunu belirtmişti.
5 Ekim 2024'te eski ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Lübnan'daki çatışmadan etkilenenlere destek olmak” amacıyla yaklaşık 157 milyon dolarlık insani yardım tahsis edildiğini duyurdu.
Ancak Başkan Trump'ın Beyaz Saray'a gelmesiyle birlikte, Mısır ve İsrail hariç dünyanın tüm ülkelerine yapılan yardımların durdurulması da dahil olmak üzere, işlerin kökten bir değişime doğru gittiği açıkça ortaya çıktı.
ABD'nin Lübnan'a yardımını durdurmasının etkisi
ABD, Lübnan'ın insani, kalkınma ve askeri alanlarda en büyük bağışçılarından biri. Dolayısıyla Amerikan yardımlarının kesilmesi, sağlık, eğitim ve insani yardım kuruluşları da dahil olmak üzere bir grup özel ve kamu kuruluşunun yanı sıra, bu kuruluşlardan faydalanan binlerce aileyi olumsuz etkileyecek.
Raporlara göre Lübnan, 2023 yılında ABD'den yaklaşık 643 milyon dolar yardım aldı. Bu yardımların 130 milyon doları askeri yardımdı, 83 milyon doları Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'na (UNICEF), 125 milyon doları da acil gıda yardımı olarak aktarıldı. Buna ilave olarak Lübnan ordusuna ve iç güvenlik güçlerine de on milyonlarca dolar harcandı.
Amerikan ve Batı baskıları
Washington'un Lübnan'a yönelik tüm Amerikan yardımlarını durdurma kararını değerlendiren siyasi araştırmacı Bilal el-Lakis, yardımları durdurma politikasının mevcut ABD yönetimi düzeyinde genel bir politika olduğu, bunun yeni ABD yönetiminin devletin rolüne ilişkin görüşü, yurtdışına sağlanan yardımların niteliği ve iç öncelikleriyle bağlantılı olduğu görüşünde.
Lakis, Lübnan konusunda ise şunu söylüyor; “Hizbullah’a karşı Batı tarafından yürütülen ve hedeflerine ulaşamayan askeri savaşı tamamlamak için programlanmış ve çalışılmış bir süreç olduğu aşikâr. Hedefe ulaşılmadığı için Batı bugün bir sonraki adımı attı. Bu bağlam önümüzdeki dönemde de devam edecek. Bu, Lübnan’a, konumuna ve rolüne bakışla ilgili daha geniş bir sahnenin parçası. İran uçağının Beyrut Havalimanı'na inişinin engellenmesi kararı da bu bağlamdaydı.” Lakis, yaşananları Hizbullah'ı destekleyen çevreyi kuşatma ve Lübnan'ın egemenliğini hedef alma çerçevesinde değerlendiriyor.
Lakis, Batı'nın bugün Lübnan içindeki bazı seslerin Hizbullah’ın yenildiği yönündeki ısrarından yararlandığını vurguluyor. Sanki acele edildiğini, gerçeğin doğru kavranamadığını ve geleceğin doğru okunamadığını, zamanın önümüzdeki durak ve seçimlerde, Lübnan ve bölge düzeyinde bu bahislerin tam aksini kanıtlayacağını düşünüyor.