ABD Lübnan'a yardımların devamını Hizbullah'ın silahsızlanmasına bağlıyor

Tom Harb, ABD yönetiminin, Lübnan'daki son gelişmelerin bazılarını olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirdiğini belirtti

Washington, Lübnan'da Hizbullah'ın silahsızlandırılması için baskı yaparken, ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Morgan Ortagus birkaç gün önce Hizbullah döneminin sona erdiğini söyledi (AFP)
Washington, Lübnan'da Hizbullah'ın silahsızlandırılması için baskı yaparken, ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Morgan Ortagus birkaç gün önce Hizbullah döneminin sona erdiğini söyledi (AFP)
TT

ABD Lübnan'a yardımların devamını Hizbullah'ın silahsızlanmasına bağlıyor

Washington, Lübnan'da Hizbullah'ın silahsızlandırılması için baskı yaparken, ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Morgan Ortagus birkaç gün önce Hizbullah döneminin sona erdiğini söyledi (AFP)
Washington, Lübnan'da Hizbullah'ın silahsızlandırılması için baskı yaparken, ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Morgan Ortagus birkaç gün önce Hizbullah döneminin sona erdiğini söyledi (AFP)

ABD Kongresi iki hafta içinde Hizbullah'ın silahsızlandırılması ve silahlarını teslim etmesi için belirli bir süre öngören bir karar tasarısını görüşecek. Bahsi geçen süre 6 ay ile sınırlandırılabilir. Bu husus ve gerçekleşmemesi halinde Lübnan'a hiçbir yardım yapılmayacağı, Lübnan’daki yeni dönemin aktörlerine net bir şekilde iletilecek.

Amerikan Ortadoğu İttifakı Direktörü ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Tom Harb, Lübnan'a yönelik tüm Amerikan yardımlarının durdurulacağına dair paylaşılan bilginin doğruluğunu teyit etti. Kararın açıklandığı anda yürürlüğe gireceğini de vurguladı.

Donald Trump başkanlığındaki yeni ABD yönetiminin, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı USAID'in çalışmalarını askıya alma kararının ardından, bu bağlamda bir başka Amerikan “bombası” daha patlatıldı. El-Hadath kanalının haberine göre Washington, Lübnan ordusuna tahsis edilen mali yardım da dahil olmak üzere, Lübnan'a gönderilen tüm Amerikan yardımlarını incelemeye almak üzere askıya alma kararı aldı.

Bu adım, Lübnan'da Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve hükümeti kurmakla görevli Başbakan Nevvaf Selam'ın temsil ettiği yeni dönem için büyük ve belki de beklenmedik bir zorluğu temsil ediyor. Bununla birlikte Washington'un Lübnan sorununa ilişkin yaklaşımının önceki yönetimin yaklaşımlarına benzemeyeceği ve daha önce izlenen hiçbir politikayı takip etmeyeceği açıkça ortaya çıktı.

Kararın gerekçeleri

Bu kararın gerekçelerine gelince, Harb, yeni Amerikan yönetiminin bu kararı almasına yol açan bir dizi husus üzerinde duruyor. Bunlardan biri de Lübnan Cumhurbaşkanlığı'nın, ABD Özel Temsilcisi Morgan Ortagus'un Baabda Sarayı'ndaki Hizbullah döneminin sona erdiğine dair sözlerine verdiği tepki.

Harb, Lübnan devletinin hâlâ Hizbullah’tan “korktuğunu” gösterdiği için bu tepkiyi diplomatik bir “hata” olarak niteliyor. Diğer hatanın ise bakanlık açıklamasının “manipüle edilmesi” olarak tanımladığı bir çabanın ortasında Hizbullah’ın hükümete dahil edilmesi olduğunu düşünüyor. Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın cenaze töreninin, sanki bir “kahraman”mış gibi, Lübnan devletine ait bir kamu tesisinde, Kamil Şamun Stadyumu’nda yapılmasını, Washington'un olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirdiği durumlardan biri olduğunu belirtti.

ABD'nin Lübnan'a son yardımı

Eski Demokrat Başkan Joe Biden yönetimi Lübnan'a büyük bir mali yardım paketi tahsis etme yoluna gitmişti. Bu yardımların sonuncusu, Donald Trump'ın göreve başlamasından birkaç gün önce, 7 Ocak'ta yapıldı. Mısır'a tahsis edilen 95 milyon dolarlık askeri yardımın Lübnan'a aktarılacağı açıklandı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre'ye bu kararın gerekçesini bildirirken, Lübnan Silahlı Kuvvetleri'nin Güney Lübnan'da ateşkesin sağlanması çabalarında “kilit ortak” olduğunu belirtmişti.

dsfvgthy
Tom Harb, Washington'un Lübnan'a yardımları durdurmasına neden olan bir dizi faktör üzerinde duruyor (Sosyal medya)

5 Ekim 2024'te eski ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Lübnan'daki çatışmadan etkilenenlere destek olmak” amacıyla yaklaşık 157 milyon dolarlık insani yardım tahsis edildiğini duyurdu.

Ancak Başkan Trump'ın Beyaz Saray'a gelmesiyle birlikte, Mısır ve İsrail hariç dünyanın tüm ülkelerine yapılan yardımların durdurulması da dahil olmak üzere, işlerin kökten bir değişime doğru gittiği açıkça ortaya çıktı.

ABD'nin Lübnan'a yardımını durdurmasının etkisi

ABD, Lübnan'ın insani, kalkınma ve askeri alanlarda en büyük bağışçılarından biri. Dolayısıyla Amerikan yardımlarının kesilmesi, sağlık, eğitim ve insani yardım kuruluşları da dahil olmak üzere bir grup özel ve kamu kuruluşunun yanı sıra, bu kuruluşlardan faydalanan binlerce aileyi olumsuz etkileyecek.

Raporlara göre Lübnan, 2023 yılında ABD'den yaklaşık 643 milyon dolar yardım aldı. Bu yardımların 130 milyon doları askeri yardımdı, 83 milyon doları Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'na (UNICEF), 125 milyon doları da acil gıda yardımı olarak aktarıldı. Buna ilave olarak Lübnan ordusuna ve iç güvenlik güçlerine de on milyonlarca dolar harcandı.

Amerikan ve Batı baskıları

Washington'un Lübnan'a yönelik tüm Amerikan yardımlarını durdurma kararını değerlendiren siyasi araştırmacı Bilal el-Lakis, yardımları durdurma politikasının mevcut ABD yönetimi düzeyinde genel bir politika olduğu, bunun yeni ABD yönetiminin devletin rolüne ilişkin görüşü, yurtdışına sağlanan yardımların niteliği ve iç öncelikleriyle bağlantılı olduğu görüşünde.

Lakis, Lübnan konusunda ise şunu söylüyor; “Hizbullah’a karşı Batı tarafından yürütülen ve hedeflerine ulaşamayan askeri savaşı tamamlamak için programlanmış ve çalışılmış bir süreç olduğu aşikâr. Hedefe ulaşılmadığı için Batı bugün bir sonraki adımı attı. Bu bağlam önümüzdeki dönemde de devam edecek. Bu, Lübnan’a, konumuna ve rolüne bakışla ilgili daha geniş bir sahnenin parçası. İran uçağının Beyrut Havalimanı'na inişinin engellenmesi kararı da bu bağlamdaydı.” Lakis, yaşananları Hizbullah'ı destekleyen çevreyi kuşatma ve Lübnan'ın egemenliğini hedef alma çerçevesinde değerlendiriyor.

Lakis, Batı'nın bugün Lübnan içindeki bazı seslerin Hizbullah’ın yenildiği yönündeki ısrarından yararlandığını vurguluyor. Sanki acele edildiğini, gerçeğin doğru kavranamadığını ve geleceğin doğru okunamadığını, zamanın önümüzdeki durak ve seçimlerde, Lübnan ve bölge düzeyinde bu bahislerin tam aksini kanıtlayacağını düşünüyor.



Ukrayna savaşı etkisi: ABD-Rusya yakınlaşması, Çin’i endişelendiriyor

Ukrayna ordusu, özellikle doğu cephesinde Rus birliklerin ilerleyişini durdurmaya çalışıyor (AFP)
Ukrayna ordusu, özellikle doğu cephesinde Rus birliklerin ilerleyişini durdurmaya çalışıyor (AFP)
TT

Ukrayna savaşı etkisi: ABD-Rusya yakınlaşması, Çin’i endişelendiriyor

Ukrayna ordusu, özellikle doğu cephesinde Rus birliklerin ilerleyişini durdurmaya çalışıyor (AFP)
Ukrayna ordusu, özellikle doğu cephesinde Rus birliklerin ilerleyişini durdurmaya çalışıyor (AFP)

ABD ve Rusya’nın Ukrayna savaşını sonlandırmak için yeniden temas kurması, Çin’i endişelendiriyor. 

Amerikan medya kuruluşu CNN, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le diyaloğu tekrar başlatarak “yıllardır oturmuş ABD dış politikasını altüst ettiğini” yazıyor. 

Bu durumun, Çin lideri Şi Cinping’in Washington ve Moskova’yla ilişkilerini kaçınılmaz olarak etkileyeceğine dikkat çekiliyor.

Trump, yaklaşık bir ay önce yaptığı açıklamalarda, Ukrayna savaşının durdurulması için Çin’in desteğinin gerektiğini söylemişti. Pekin’in Rusya üzerindeki etkisinin, çatışmaların sonlandırılması için önemli olduğunu belirtmişti. 

Ancak son gelişmelerle Pekin’in “Rusya’nın müttefiki ve küresel güç olarak barış görüşmelerinin dışında bırakıldığı” ifade ediliyor. 

Washington’ın, Kremlin’le bağlarını güçlendirerek Rusya’nın İran, Kuzey Kore ve Çin’le ilişkilerini zayıflatmayı amaçlayabileceği yazılıyor. Diğer yandan özellikle Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerin derin olduğu, Washington’ın burada istediğini elde edemeyebileceği aktarılıyor.

Şanghay'daki Doğu Çin Normal Üniversitesi’nden Yu Bin şu değerlendirmeleri paylaşıyor: 

Çin ve Rusya ilişkileri kendine has özellikler barındırıyor, özellikle son 10 yıllık dönemde oluşturulan güçlü bir temele ve kurumsal bağlara sahip.

Yu, ABD-Rusya hattında anlaşma sağlanması ve Ukrayna savaşının sonlanması halinde, Washington’ın Pekin’e “yoğunlaşabileceğine” dikkat çekiyor. 

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, geçen ayki açıklamasında Tayvan meselesine de atıfta bulunarak Çin’in “Hint-Pasifik bölgesindeki saldırganlığıyla mücadele etmeyi” amaçladıklarını söylemişti.

Trump ve Putin arasındaki yakınlaşma sinyalleri, Ukrayna ve Avrupa ülkelerinde sürecin dışında bırakılma endişesi yaratıyor.

Çin ise Ukrayna’daki barış görüşmelerinin tamamen dışında kalmamak için, Avrupa ülkelerine göz kırparak süreçte “tüm tarafların rol oynaması gerektiğini” bildirmişti. 

Independent Türkçe, CNN, Bloomberg