Azerbaycan rüzgarı ve İran (5)

Tahran ile Bakü arasında devam eden gerilim, aralarındaki ilişkinin geleceğini karmaşık bir döngüye sokuyor

Aliyev’in Tel Aviv’de Azerbaycan büyükelçiliği açma kararı, İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının açık bir ifadesidir (Sosyal medya siteleri)
Aliyev’in Tel Aviv’de Azerbaycan büyükelçiliği açma kararı, İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının açık bir ifadesidir (Sosyal medya siteleri)
TT

Azerbaycan rüzgarı ve İran (5)

Aliyev’in Tel Aviv’de Azerbaycan büyükelçiliği açma kararı, İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının açık bir ifadesidir (Sosyal medya siteleri)
Aliyev’in Tel Aviv’de Azerbaycan büyükelçiliği açma kararı, İsrail-Azerbaycan ilişkilerinin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının açık bir ifadesidir (Sosyal medya siteleri)

Hasan Fahs

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 27 Mart 2023 tarihinde Tel Aviv'deki Azerbaycan büyükelçiliğini yeniden açma kararı alması, yalnızca iki taraf arasındaki diplomatik ilişkilerin 30 yıllık seyriyle sonuçlanan bir karar olmaktan ziyade ilişkilerin stratejik ortaklık düzeyine ulaştığının açık bir ifadesi ve askeri, siyasi, güvenlik, ekonomik ve tarımsal olmak üzere çeşitli düzeylerde derin iş birliğinin bir tercümesiydi. Hatta İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen ve Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Tel Aviv'de bu kararı açıklamak üzere kameralar karşısına geçerken İran'ın tepkisini izledikleri ve hassas ve karmaşık olan mevcut aşamada atılan bu adımın taşıdığı mesajı ve özellikle İran liderliğinin işlerin kendi lehlerine döndüğü ve bölgede istikrarı yakaladıkları bir dönemde alındığından Tahran'ın stratejik ve ulusal denklemlerini nasıl etkileyeceğini takip ettikleri söylenebilir. 

Tel Aviv'in bu adımla Tahran'a üstünlük sağladığına ya da özellikle İsrail eski Başbakanı Yair Lapid’in Tel Aviv'in Tahran'ı kuşatma çabalarını baltaladığını söylediği Suudi Arabistan ve İran arasında imzalanan anlaşmanın ardından İsrail'in İran’ın etrafını sarmaya yardımcı olabilecek bölgesel ortaklıklar kurma çabalarında başarılı olduğuna inanması için henüz çok erken olduğu mesajını vermek istediğine şüphe yok.

Yaklaşık 210 İranlı milletvekilinin Bakü'nün Tel Aviv'de büyükelçilik açma kararını kınayan bir bildiri yayınlaması, İran'ın mesajı aldığı ve yanıtının gecikmediğinin bir kanıtıydı. Azerbaycan parlamentosu İranlı milletvekillerinin kararı kınamasına tepki göstererek, İran'ı Azerbaycan’a yönelik düşmanca eylemlerini durdurmaya çağıran bir bildiri yayınladı. Bildiride, İranlı milletvekillerinin Tel Aviv’de Azerbaycan büyükelçiliğinin açılmasını kınayan açıklaması Bakü’nün ‘içişlerine müdahale’ ve ‘durdurulması gereken siyasi provokasyon’ olarak değerlendirildi.

Tel Aviv'in Azerbaycan tarafından atılan bu adımı büyük bir memnuniyetle karşıladığı kararı açıklayan İsrail Dışişleri Bakanı Cohen'in iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin derinliğini ifade eden açıklamasında “Azerbaycan, İsrail'in stratejik ortağıdır. Bölgesel güvenlik, enerji ve turizm dahil olmak üzere çok sayıda konuda yakın iş birliği yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

Öte yandan iki tarafın gelişmeleri yakından takip ettiğini söyleyen Azerbaycan Dışişleri Bakanı Bayramov ise Azerbaycan'ın her zaman bölgede barış ve güvenliğin tesisi için çağrıda bulunduğunu ve bunun tüm bölgenin refahına katkı sağlayacağına yürekten inandığını vurguladı.

İran, bu gelişmeye Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ndeki dört diplomatı sınır dışı etme kararı vererek tepki gösterdi. Tüm bunlarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın müdahalesiyle sağlanan göreceli bir sakinlik döneminden sonra iki taraf arasındaki gerilim yeniden başladı.

Tahran ile Bakü arasında devam eden gerilim, aralarındaki ilişkinin geleceğini karmaşık bir döngüye sokarken İran’ın gerek iç düzeyde gerekse Güney Kafkasya bölgesindeki stratejik çıkarları düzeyinde ağır bedeller ödemeden olası senaryolara başvurması kolay olmayacak. Bu senaryolardan her birinin, ulusal güvenlik ve çıkarlar üzerinde yansımaları olması kaçınılmaz.

Olaya sadece silah namlusundan bakan ve Azerbaycan'ın eylemlerine karşı tek çözümün savaş olacağını düşünen İranlı şahinler, Bakü'nün ‘İran’ın çıkarlarına ve güvenliğine karşı üst üste attığı adımlar’ karşısında sessiz kalmayıp Cumhurbaşkanı Aliyev ve Azeri yetkililerin her gün İran'a saldırdığını, rejimi ve liderlerini kışkırtmaktan başka amacı olmayan adımlar ve önlemler aldığını, bu davranışların devam etmesi halinde Azerbaycan ile savaşın kaçınılmaz olduğunu dillendiriyorlar. Çünkü onlar açısından Bakü'nün adımları, savaş alanında ve dengelerinde değişikliklere yol açarak Tahran'ı kazanımlarını ve çıkarlarını savunmak için savaşa girmeye itiyor.

Bakü'nün İran'a karşı adımlar atmasını gerektiren sebeplerin Türkiye ve İsrail'e atıfla dış güçlerin tahriklerine dayanmadığına, İran'ın iç kesimlerinden kaynaklandığına inanan şahinler, Tahran'ın Azerbaycan'ın düşmanca tavrına karşı takındığı yumuşak tutumun bu eylemlerin arkasındaki ana faktör olduğunu, asimilasyon ve esneklik politikasının İranlı yetkililerin Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in stratejik tehdidi ve yayılmacı emelleri konusundaki bilgisizliğini ortaya koyduğunu, bunun da Bakü’nün eylemlerinde bir değişiklik olması tahminlerinin tutmamasına ve daha fazla kayba yol açabileceğini düşünüyorlar.

Şahinler, bu okumaya dayanarak Bakü’nün attığı adımlara karşı çıkılması ve Aliyev'in tutumlarını mümkün olan her türlü yöntemle dizginlenmesi gerektiği inanıyorlar. Bu da İran'ın Azerbaycanlı yetkililerin emellerini dizginlemek için Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki anlaşmazlığa sahada müdahale etmesini ve Erivan'a doğrudan halk desteği vermesini bir seçenek haline getirebilir.

İran'ın Azerbaycan’ın adımlarına karşı ne yapacağına dair yaşadığı kafa karışıklığı söz konusu. İran’ın karar alma çevrelerinde ve özellikle Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin resmi tutumunu bildiren ve Bakü ile yaşanan krize dair tartışmanın bir yönünün ifadesi olarak Bakü ile ilişkilerde herhangi bir duygusal ve yanlış düşünülmüş adımın yıkıcı sonuçları konusunda uyaran Dışişleri Bakanlığı'nda bazılarını harekete geçirdi. İran’a yönelik stratejik tehdidi abartmamak, ‘stratejik sabır’ politikasını sürdürmek ve böylece Azerbaycan’ın tutumunun boyutlarının dikkatli bir şekilde okunması ve Bakü ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerde yaşanan son gelişmelerin amaçlarından ve içeriklerinden arındırılması gerektiğine inanıyorlar.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe