İngiliz ‘casusunun’ idamı Şemhani'nin gidişini hızlandırdı mı?

İngiliz ‘casusunun’ idamı Şemhani'nin gidişini hızlandırdı mı?
TT

İngiliz ‘casusunun’ idamı Şemhani'nin gidişini hızlandırdı mı?

İngiliz ‘casusunun’ idamı Şemhani'nin gidişini hızlandırdı mı?

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani'nin görevden alınması sürpriz olmadı, zira kendisine yakınlığıyla bilinen eski Savunma Bakanı Yardımcısı Ali Rıza Ekberi’nin beş ay önce İngiltere adına casusluk yaptığı suçlamasıyla infaz edilmesinin ardından görevden alınma olasılığı artmıştı.

Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri, İran’ın güvenlik birimlerinin en üst yetkilisi olarak kabul ediliyor ve başta nükleer dosyası olmak üzere dış politikada son söz o söylüyor. Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nde Genelkurmay Başkanı, askeri ve güvenlik teşkilatlarının yetkilileri yer alırken sembolik olarak Cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyor.

Şemhani, nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinin yıldönümü arifesinde, 2016’nın ocak ayında, Eski Savunma Bakanı Yardımcısı Ali Rıza Ekberi davasının kamuoyuna duyurulmasından bu yana artan bir baskı altında.

Ekbari, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ne geçmeden önce Savunma Bakanlığı'nda merkezi bir role sahipti. Ali Laricani'nin Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri olduğu dönemdeki nükleer müzakerelerin detaylarına vakıftı.

Görevden alma planı

Şemhaniye yakın olduğu bilinen Ekberi, İran'ın nükleer programı hakkında casusluk yapmak ve Batı istihbaratının İran'ın önceki nükleer silahlanma planlarının beyni olduğuna inandığı Muhsin Fahrizade’nin de aralarında bulunduğu nükleer programda görevli önde gelen yetkililer hakkında İngiltere'ye bilgi vermekle suçlandı.

New York Times (NYT) gazetesi geçtiğimiz ay İsrailli ve İranlı kaynaklardan, 2009 yılında Batılı güçlerin varlığını orta çıkarmasından ve Tahran'ın da varlığını kabul etmek zorunda kalmasından önce İran'ın gizli faaliyetler yürüttüğü Fordo Nükleer Tesisleri’nin ortaya çıkarılmasında Ekberi'nin büyük bir rol oynamış olduğunu aktardı.

2019 eylülünde İsrail’in Kum dağlarında Fordo adlı müstahkem bir yeraltı sahasında İran'ın yürüttüğü gizli faaliyetler hakkında bilgi toplamasının arkasında bir ‘İngiliz casusunun’ olduğunu ilk kez ortaya çıkaran NYT olmuştu.

Ekberi, Şemhani'nin daveti üzerine Tahran'a yaptığı ziyaretin ardından gözaltına alındı ve 2019 martı ile 2020 martı arasında tutuklu kaldı. Kesin tutuklanma tarihi henüz bilinmiyor.

 Ali Rıza Ekberi’nin aniden tutuklaması ve idam edildiğinin duyurulması, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Şemhani'nin sonunun başlangıcı ve onu görevden alma projesi olarak yorumlandı. Ancak Noor News Haber Ajansı, Şemhani’nin görevden alınması gibi bir durumun söz konusu olmadığını iddia etti.  Noor News, İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakın haber ajanlarında çıkan haberlere yanıt olarak ‘bu tür bir kararın alınmadığını’ yazdı.

DMO’ya yakın haber ajansları o dönemde Şemhani’nin yerine İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi’nin getirilebileceğini yazarken Mahmud Ahmedinejad hükümetinde Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı olarak görev yapan Mustafa Muhammed Neccar ve İran'ın Hatemül Enbiya Hava Savunma Karargahı Komutanı Tuğgeneral Gulam Ali Raşid’in de isimleri geçiyordu.

Ekberi idam edilmeden önce ne söyledi?

Ekberi’nin gözaltındayken yapılan sorgulamalarından sızan tek ses kaydı infazından günler önce ortaya çıktı. Ses kaydında Ekberi, Şemhani’ye karşı itirafta bulunması için baskı altında olduğunu belirtti.

BBC Farsça tarafından yayınlanan kayıtta Ekberi, mahkemede yargıçla arasında geçen diyaloğun bir bölümünde hakime söylediklerini şöyle anlatıyor:

“Onlar (istihbaratçılar), Ali Şemhani'nin 2018-2019 yılları arasında kendisine bir şişe parfüm ve bir tişört hediye etmem karşılığında bana devletle ilgili gizli bilgiler verdiğini, benim de bunu yabancılara aktardığımı söylüyorlar. Hakime ‘Madem Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri bir şişe parfüm karşılığında ülkenin bilgilerini ifşa etti, o halde neden mahkemeye çağrılmadı?’ diye sordum. O da bana: ‘Onu çağıracak gücüm yok, ama seni ortadan kaldıracağım’ dedi.”

Noor News Haber Ajansı, o dönemde, ‘bazı insanların vatansever olmayan hedefler peşinde koşmasını’ eleştirerek Ekberi'nin mahkumiyetinin ‘yanlış ve önyargılı haberler yayınlayarak ülkedeki anlaşmazlıkları kışkırtmak ve yoğunlaştırmak için yeni sorunların oluşmasına olanak sağladığı’ uyarısında bulundu. Sert tavırları ve açıklamaları nedeniyle ülkeye zarar verenleri eleştiren ajans, onları ‘siyasi ve partizan hedeflerine ulaşmak için lobicilik’ yapmakla suçladı. Ajans, “Bu konuda doğru zaman geldiğinde söylenecek çok önemli şeyler var” yazdı.

Öte yandan Şemhani, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nde İran’ın Dini Lideri (Rehber) Ali Hamaney’i temsil eden Said Celili’nin yerini almasından bu yana baskı altındaydı.

Katı muhafazakarlar, özellikle nükleer müzakerelerdeki rolü nedeniyle ılımlı ve reformist akım ile Ali Hamaney arasındaki iletişim kanallarından birini olan Şemhani'nin rolünü zayıflatmaya çalıştılar. Said Celili'ye yakınlığıyla bilinen radikal Beydari Grubu’nun sözcüsü Raja News haber sitesi, Ekberi'nin eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetinin kurulması sırasında İran'ın diplomatik bir sitesinde yazdığı önceki bir makaleden alıntılar yaptı. Makalede, Şemhani'nin mevcut konumunda tutulmasının gerekliliğinden bahsediliyordu. Beydari Grubunun en önde gelen ismi ve eski Tahran milletvekili Hamid Rıza Resayi, Ekberi'nin idamından haftalar önce ‘Hasan Ruhani hükümetinin kalıntıları’ olarak tanımladığı diğer yetkililerle birlikte Şemhani'nin de değiştirilmesi çağrısında bulunmuştu.

Sürpriz diplomatik turlar

Ancak Şemhani’ye yapılan baskılar, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi aracılığıyla Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid bin Muhammad el-Ayban ile yoğun görüşmeler yaptığı Pekin'de sürpriz bir görüşme yapmasının ardından göreceli de olsa sakinleşti. Görüşmede Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin yeniden başlatılması ve iki ülkenin büyükelçiliklerinin ve temsilciliklerinin en fazla iki ay içinde yeniden açılmasına yönelik bir mutabakat imzalandı. Ki bu, ilerleyen günlerde atılması beklenen bir adımdı.

Pekin'den Tahran'a döndükten sonra Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Irak’a giden Şemhani, buralarda güvenlik yetkilileri ile görüşmeler yaptı. Şemhani’nin görüşmeleri, Hamaney’in doğrudan denetiminde bir müdahale adımı olarak yorumlanırken İran çevreleri içinde Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi hükümetini ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahiyan’ı utandırdı.

Geçtiğimiz mart ayı ortalarında Reuters'a konuşan İranlı iki yetkili, Hamaney'in geçtiğimiz eylül ayında, Suudi Arabistan ile Irak ve Umman arabuluculuğunda iki yıl süren ikili görüşmelerin yavaş ilerlemesi karşısında sabrının taştığı, süreci hızlandırmanın yollarını tartışmak için ekibini çağırdığını ve böyle Çin’in arabuluculuğunun devreye girdiğini söylediler.

Reuters ayrıca, Hamaney'in yakın çevresinden bir kaynaktan, Hamaney'in Şemhani'yi İran’ın Arap azınlığından gelmesinden ötürü müzakerelere liderlik yapması için seçtiğini aktardı.

Görevden alınmanın eşiğinde

Şemhani, eski Cumhurbaşkanı Ruhani’nin ekibine olan uzaklığı ve özellikle ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra DMO'nun katı çizgideki komutanlarının yönelimlerine yakınlığı nedeniyle Hasan Ruhani'nin ikinci döneminin başından itibaren görevden alınmanın eşiğindeydi.

İran’da 2019 yılında protesto gösterilerinin başlamasından sonra, benzin fiyatlarındaki ani artışın ardından Şemhani, ‘Ruhani hükümetinin kötü yönetimini’ suçladı. Bu da kendisinin yoğun şekilde eleştirilmesine yol açtı.

Ancak Şemhani, eski Cumhurbaşkanı Ruhani ve hükümetinin Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile arasındaki mesafeye rağmen, özellikle ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinden ve ABD ile bölgesel gerilimlerin artmasından sonra önceki hükümete yöneltilen eleştirilere karşı adeta kurşun geçirmez yelek görevi gördü.

Ruhani hükümetinin Savunma Bakanı Hüseyin Dehgan, bir röportajında ​​​​Şemhani'nin yerine kendisinin aday gösterilmesi fikrinin ‘ciddi olduğunu’ belirterek, “Ruhani her zaman Şemhani'nin yerini almak istedi, ama ben Şemhani'nin yerine geçmek istemedim” dedi.

İran basını, Cumhurbaşkanı Reisi'nin 2021 ağustosunda kabinesini açıklamasına günler kala, Reisi'nin İranlı üst düzey yetkililerin talebi üzerine Şemhani'yi birkaç ay daha görevinde tutma kararı aldığını, çünkü Şemhani’nin, kendi memleketi olan Ahvaz’daki su protestolarıyla meşgul olduğunu bildirdi.

İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Siyaset Komisyonu Başkanvekili Mansur Hakikatpur, Entekhab gazetesinin haber sitesine yaptığı açıklamada, Reisi’nin ‘cumhurbaşkanlığı görevini devralmasından bu yana Şemhani'nin yerine başkasını getirmeye çalıştığını’ belirterek “Elbette, adayları bu konumu dolduracak nitelikte değildi ve Şemhani'nin bu görevde kalmasını sağlayan bir ağırlığı vardı” ifadelerini kullandı.

Şemhani'nin son zamanlarda oynadığı diplomatik rolün onun görevden alınmasını hızlandırdığı iddialarını kabul etmeyen Hakikatpur, “Reisi, kendi kafa yapısına yakın birini arıyordu, belki de Şemhani o seviyede olamayacak kadar yaşlıydı” dedi.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.