Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: Zengezur Koridoru Türk dünyasını birbirine bağlayacak önemli bir adım

Bakan Uraloğlu, Zengezur Koridoru'na ilişkin "Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan demir yolu ve kara yolu ulaşımı sağlayacak bu bağlantının hayata geçmesinin tüm Türk dünyasını birbirine bağlayacak önemli bir adım olacağına inanıyorum" dedi

Abdulkadir Uraloğlu (AA)
Abdulkadir Uraloğlu (AA)
TT

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: Zengezur Koridoru Türk dünyasını birbirine bağlayacak önemli bir adım

Abdulkadir Uraloğlu (AA)
Abdulkadir Uraloğlu (AA)

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Azerbaycan'ın Zengilan kentinde düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 7. Ulaştırma Bakanları Toplantısı'na katıldı.

Konuşmasına Filistin'de yaşananlara değinerek başlayan Uraloğlu, "Filistin'de bir insanlık dramı yaşanıyor. Oradaki insanlık dramının bir an önce bitmesi için ve katliama son verilmesi için bizlerin de elimizden geleni yapmamız gerekir." ifadelerini kullandı.

Uraloğlu, TDT ülkelerinin 160 milyonluk genç ve dinamik nüfus ve 1 trilyon doları aşan ekonomik büyüklükle küresel bir güç olma potansiyeline sahip bir topluluk olduğunu belirterek, "Bu büyük potansiyelin hayata geçirilmesi için işbirliği ve dayanışma iradesiyle ortak gücümüzü artırmalıyız." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin ulaştırma alanındaki yatırım ve çalışmalarından bahseden Uraloğlu, "Muazzam yatırımlarla ülkelerimiz üzerinden geçen Orta Koridor'un kapasitesinin artırılmasını hedeflemekteyiz." şeklindeki görüşünü paylaştı.

Uraloğlu, kara yolu ile ülkeler arası geçiş prosedürlerinin taşımacılıktaki artışlar karşısında oldukça yetersiz kaldığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Başta geçiş belgeleri olmak üzere, yaşanan bu sıkıntıların TDT ülkeleri arasındaki ticareti engellemesine izin vermemeliyiz. Taşımacılığın ve ticaretin önündeki engelleri kaldırmak ve taşıma maliyetlerini azaltmak için Teşkilat bünyesinde ortak menfaatimize olacak bütüncül bir yaklaşım benimsemeli ve hayata geçirmeliyiz. Bu doğrultuda, dost ülkelerimiz arasında taşımaları serbestleştirmek amacıyla ikili ve transit kara yolu geçiş belgesi kotalarını kaldırmamız gerekmektedir.

Teşkilat bünyesinde imzalanan Kombine Taşımacılık Anlaşması'nın en kısa sürede yürürlüğe girmesini gerektiğini vurgulayan Uraloğlu, "Anlaşmayı hayata geçirdiğimizde kombine taşımacılık operasyonlarını ve Hazar geçişlerini kayda değer biçimde teşvik edeceğiz ve hepimizin önem atfettiği Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridoru'nun Avrasya taşımalarındaki payını önemli ölçüde artırmış olacağız." diye konuştu.

Uraloğlu, Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demir yolunun Türk dünyasının ekonomik kalkınması ve refahı için büyük öneme sahip olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

Bu hat üzerinde gereken çalışmaları bir an önce bitirmemiz gerekmektedir. Diğer taraftan, bölge ülkeleri ile Orta Koridor'un bir diğer önemli bileşeni olan Hazar geçişinin etkin, verimli ve ekonomik hale getirilmesine de yoğunlaşmalıyız. Lojistik operasyonlarda sorun teşkil eden yüksek geçiş ücretleri ve düzensiz sefer konularını ortak çabalarımızla ivedilikle çözeceğimize ve Hazar geçişlerini arzu ettiğimiz rekabetçi güzergaha dönüştüreceğimize eminim.

"Zengezur bağlantısı Kafkasya'daki normalleşme için hayati önem taşıyor"

Azerbaycan'ın batı illerini Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile birleştirecek Zengezur Koridoru'ndan da bahseden Uraloğlu, "Zengezur bağlantısı Kafkasya'daki normalleşme için hayati önem taşıyor. Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan demir yolu ve kara yolu ulaşımı sağlayacak bu bağlantının hayata geçmesinin tüm Türk dünyasını birbirine bağlayacak önemli bir adım olacağına inanıyorum. Tüm bölge ülkelerinin istifade edeceği bu hattın bağlantılarıyla birlikte bir an önce bitirilmesi için Azerbaycan ile çok yakın çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Uraloğlu, TDT ülkelerinin ortak ekonomik kalkınmasına ve halkların refahının yükseltilmesine yönelik yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

Ülkelerimiz arasında ticareti zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı ve teşvik edici tavırla hareket etmeliyiz. Ulaştırmada dijitalleşmeye büyük önem veren ülke olarak üye ülkelerle tecrübe paylaşımına hazırız. Elektronik Geçiş Belgesi Sistemi'ni yaygınlaştırmamız gerekiyor. Çin'den Avrupa'ya karadan giden yükün küçük bir kısmı Orta Koridor üzerinden geçiyor. Geniş bir vizyonla bu oranın çok daha yukarılara çıkarılması için önümüzde fırsatlar ve görevler bulunuyor. Ancak bunu hayata geçirebilmemiz için rekabetçi bir yaklaşım içerisinde olmamamız lazım. Asya ile Avrupa arasındaki ticaret hacmi, bizlerin kara üzerinden ortaya koyabileceği kara taşımacılık kapasitesinin çok çok üzerindedir. Bu bilinçle hareket etmemiz gerekmektedir.

Cezayir'e gerçekleştirdiği ziyaretten de bahseden Uraloğlu, konuşmasını "Hem kıyı şeridindeki limanları hem de jeopolitik konumu ile Cezayir'i Afrika'ya açılan bir kapı olarak görüyoruz. Cezayir için de Türkiye aslında Orta Asya'ya, Türk cumhuriyetlerine açılan önemli bir kapı olabilir. Dolayısıyla Orta Asya ile Afrika arasında Türkiye ve Cezayir üzerinden sağlanan bağlantısallığı önemsiyoruz. Orta Koridoru güçlendirmemizde fayda var. Alternatif koridorlara ihtiyacımız var. Elimizdeki koridorların kapasitesini de artırmamız gerekiyor. BTK var elimizde amma Zengezur'u da açmamız lazım." sözleriyle tamamladı.

Toplantıda, Orta Koridor'un geliştirilmesi müzakere edildi

Azerbaycan Dijital Kalkınma ve Ulaştırma Bakanı Reşat Nebiyev'in ev sahipliğindeki toplantıya Uraloğlu'nun yanı sıra TDT Genel Sekreteri Kubanıçbek Ömüraliyev, Özbekistan Ulaştırma Bakanı İlham Mahkamov, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Kazakistan Ulaştırma Bakan Yardımcısı Maksat Kalıakparov, Kırgızistan Ulaştırma ve Haberleşme Bakan Yardımcısı Irısbek Bariyev de katıldı.

Toplantıda, TDT ülkeleri arasında ulaştırma alanında işbirliklerinin artırılması, Orta Koridor'un geliştirilmesi ve ulaştırma süreçlerinin dijitalleştirilmesi gibi konular müzakere edildi.

Gümrük prosedürlerinin senkronize edilmesi konusunun da ele alındığı toplantı sonrasında ortak bildiri imzalandı.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe