Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Ankara belirli dosyaları müzakere edip her iki tarafın kazanç ve kayıplarını hesaplıyor.

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
TT

Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)

Mısır-Türkiye ilişkileri çerçevesinde yaşananlara ilişkin Türk yetkililerin açıklamaları ile Dışişleri ve Devlet Bakanları’nın medyaya demeçleri arasında, iki taraf arasında bir dizi endişe ve önceliklere ilişkin devam eden ayrıntılarla ilgili sorular ortaya çıkıyor. Çıkar çatışmaları ve çelişkili politikalar, Mısır karşıtı platformları durdurmakla ya da sadece Müslüman Kardeşler dosyasıyla uğraşmakla sınırlı kalmayacak gerçek krizin unsurlarını daha gerçekçi ayrıntılara indirgiyor.

Reformist bir konum

Soru şu: Türkiye şu anda Mısır'dan ne istiyor? Türkiye'nin Mısır'a yönelik politikasını değiştirmeye yönelik adımlardan sonra Müslüman Kardeşler meselesinin ve Ankara'daki medya kuruluşlarının doğrudan ele alınması ve tahriklerin sona ermesi karşılığında Kahire ne ödemeli?

Medyadan uzakta gerçekleşen müzakere ve diyalogları duyurmaya başlayan Türkiye oldu. Yetkililerin iletişimin ve hatta ilişkilerin yeniden başlamasına ilişkin ardı ardına yaptığı açıklamalar, Kahire'nin birkaç hafta süren sessizliğin ardından müdahale etmesine ve söz konusu iletişimin varlığını duyurmasına neden oldu. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri sahneye çıktı ve ilişkiler düzeyinde ‘sözlerle değil eylemlerle’ ilkesini ve bu bağlamda meydana gelen önemli gelişmeleri onayladı.

Türkiye'nin önceliği ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılmak. Zira Kahire'nin faaliyetlerini başlatmayı başardığı kendi bölgesel örgütü, bölge ülkeleri arasındaki ilişkileri belirli temeller ve yaklaşımlar üzerinden sınırlamak için yola çıktı. Türkiye'nin bir talepte bulunması veya müzakerelerde ağacın tepesine çıkıp istişarelerin başka bir aşamasına geçmesi durumunda bu vaziyet değişebilir. Kuşkusuz bu, Mısır tarafı için birden fazla yolda ve güvenlik, siyaset ve istihbarat arasında birden fazla müzakere yöntemi yoluyla büyük beceriler gerektirecektir.

Libya dosyası ve Kıbrıs krizi

Ankara yönetimi, Doğu Aldeniz dışında da bir dizi talepte bulunuyor. Libya dosyası, Kahire yönetiminin, Sirte-Cufra hattının belirlenmesi yoluyla Türk hareketini yönlendirmedeki başarısı ışığında Türkiye için öncelik teşkil edecek ilk ve en önemli dosya olabilir. Libya'daki mevcut siyasi dönüşüm göz önüne alındığında güvenlik ve siyasi düzenlemeler konusunda bir anlaşmaya varılabilir mi? Önceki Libya hükümeti ile kademeli seçenekler ve deniz sınırlarının belirlenmesi hususunda ne yapılacak? Bu durum, Libya ve çevresindeki müdahale sorunlarının gündeme getirilmesini gerektirecektir. Türkiye, Cezayir ve Tunus taraflarıyla iyi ilişkiler kurmayı başararak sahilin ve çölün bir arada bulunduğu güney bölgelerine yöneldi. Dolayısıyla Türkiye'nin bölgedeki ana çıkarlarının, özellikle de geri çekilmeyeceği ana etki alanlarının olduğu yerlerde, neler olup bittiğine dair periyodik ve ardışık Mısır değerlendirmeleri gerekiyor.

Türkiye Güney Kıbrıs'ı ve Girit Yarımadası'nı tanımıyor. Türkiye'nin Yunanistan ile uzun süreli anlaşmazlıkları var. Türkiye, Mısır'ın Yunanistan ve Kıbrıs'la, yani yakın ve güçlü ilişkileri, güvenlik anlaşmaları ve deniz eğitimleri olan ülkelerle ilişkilerini nasıl kabul edecek? Mısır'ın başta Yunanistan ve Kıbrıs olmak üzere ana, önemli ve doğrudan ilişkileriyle ilgili herhangi bir talebe yanıt vermesi zor görünüyor. Ankara'nın Ortadoğu'daki bölgesel ilişkileri de istikrarsızlıkla karakterize ediliyor. Bu konuya örnek olarak Türkiye-İsrail ilişkileri verilebilir. Ayrıca, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya ve hatta Bulgaristan tarafından paylaşılması önerilen gaz boru hatları konusunda, bölge ülkelerinin egemen çıkarlarının geleceğini şekillendiren iddialı projeler yapıldı. Tüm bu projelerde şimdiye kadar Türkiye dışlandı.

Meşru sorular

Cevap aranan sorular var: Uzlaşma sağlandıktan ve iletişim resmi olarak yeniden başlatıldıktan sonra, Kahire ilişkileri çerçevesinde çıkarlarını yeniden konumlandırabilir ve Türkiye'nin rolünü kabul edebilir mi? Kıbrıs'ın, Yunanistan'ın ve hatta İsrail'in rolü ne olacak? Mısır'ı bölgede enerji merkezi haline getirecek yeni gaz sistemine Türkiye'nin girmesi kabul edilecek mi? Mısır-İsrail deniz sınırının çizilmesi, Filistin sınırının Türkiye ile çizilmesi ve Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınırın çizilmesi de dahil olmak üzere bölgede atılacak sonraki adımlar ne olacak? Mısır'la uzlaşma veya anlaşma tamamlandıktan sonra Türkiye'nin rolü ve tutumu ne olacak?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık görünüyor ve belirli bir dosyayla sınırlı kalmıyor. Hatta aralarında hesaplanmış herhangi bir yakınlaşmanın, Türk askeri ve stratejik harekâtının sınırları üzerinde geniş, etkili ve doğrudan etkileri olacaktır. Mısır ordusu, Doğu Akdeniz bölgesindeki tatbikatlarıyla Türkiye açıklarında Karadeniz'e ulaştı. Soru şu: Olan bitene uluslararası tarafların vereceği tepkiyi hayal etmek mümkün mü? Rusya, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Daha önce Mısır'la da tatbikatlar yapmıştı ve Kahire'nin mesajları açıktı. Siyasi ve stratejik hesaplar bağlamında Mısır-Türkiye hareketi, iki tarafın temel hesapları ve aradığı çıkarlar çerçevesinde Kahire'nin Ankara'ya neler sunabileceğini yeniden düzenleyecektir.

Türkiye'nin tutumunun değişmesi ve Mısır'a yönelmesi (İster Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, ister bölgedeki belli başlı ülkelerle yaşanan sorunların artması sonucunda Türkiye'nin kazanımlarının çoğunu kaybettiğine, olup biteni gözden geçirme zamanının geldiğine inanan muhalefet figürleri tarafından) Türkiye'nin kendi içindeki yaklaşımıyla bağlantılıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin lider ve düşünürlerinin öne sürdüğü ideolojik baskıların yanı sıra, İsrail'le, İran'la ve bugün de Mısır'la yaşananlar Türkiye'nin maruz kaldığı baskıların göstergesidir. Bu, bölgede yeni değerlendirmeler ve anlaşmalar yapılması, var olana bağlı kalınmaması ve Ahmet Davutoğlu döneminde olduğu gibi Türk siyasetindeki sorunların sıfırlanması gerekliliğiyle bağlantılıdır.

Türkiye, Körfez Arap ülkeleri ve Mısır'a kapsamlı bir Arap-Türk uzlaşması önermedi, bunun yerine daha fazla diyalog çağrısında bulundu. Her ne kadar konu Türkiye'nin bölgedeki politikasının tamamının en yüksek çıkarlarını ilgilendirecek olsa da her dosya ayrı ayrı ele alınacak. Arap dünyasında dikkat edilmesi gereken de budur, yani herhangi bir paket ya da yaklaşım (kapsamlı bir anlaşma) olmayacak. Türk tarafı kusurlu ödünleşimleri, özel talepleri ve paylaşılan maliyetleri tercih ediyor. Bu, Ankara'nın kapsamlı sistemi çerçevesinde krizin unsurlarını ortadan kaldırmaya çalışırken, en sıcak konulardaki görüşleri birbirine yakınlaştırmaya çalışacağı anlamına geliyor. Bazı dosyaların Kahire ile Ankara arasında daha fazla güven artırıcı önlemler gerektireceği dikkate alındığında, bu biraz zaman ve müzakere gerektirecektir.

Türkiye Müslüman Kardeşler üyelerini sınır dışı edecek mi?

Türkiye'nin Mısır'a teklifte bulunma veya anlaşma konusunda acelesi yok gibi görünüyor. Uyumlu ittifaklar kurma eğiliminde olan Türkiye, Kahire ile uzlaşmanın yanı sıra Müslüman Kardeşler dosyası da dahil olmak üzere önemli dosyaları elinde tutarken, ilişkilerinde katı olmayacak. Yani grubun üyeleri sınır dışı edilmeyecek, Mısır'da aranan ve bir kısmı daha önceki kararlara tabi olan üyeler teslim edilmeyecek. Ancak medyadaki varlıkları azaltılmaya çalışılabilir. En önemli husus da uluslararası kamuoyunun Mısır'a ve Türkiye'nin uğraştığı diğer konulara yönelik eğilimlerini etkileyen araştırma merkezlerinin, uluslararası düşünce kuruluşlarının ve kışkırtıcı elektronik yayın sitelerinin artık durması gerektiğidir.

Buna karşılık Mısır'ın tutumu birçok önemli gelişmeyle karşı karşıya görünüyor ve Kahire bu konuyu güvenlik ve istihbarat boyutu çerçevesinde ele almak istiyor. Ancak asıl sorun diplomatik boyutta, topu Türkiye’nin sahasına taşıma isteğinde kalıyor. Gerçek önlemlerin alınmasına yönelmek, yeni ilişkiler kurmak en önemli husus.

Türk tarafının iki yoldan birini izleyeceği açık: İlki, Mısır'ın talebini yerine getirmek için doğrudan hamle yapmak ve kanalları kapatarak karşılık vermek. Kanallar son günlerde Mısır'ın günlük meselelerini ele almamaya başladı bile. İkincisi ise elbette önemli bir konu olan medya boyutuna odaklanmak ve ikili ilişkilerden bölgesel düzeyden daha genel bir düzeye geçiş. İster Libya'da, ister Doğu Akdeniz'de, Mısır ve Türkiye'yi kapsayan daha gerçekçi yerleşimler çerçevesinde en günceli ve en önemlisi budur.

İlişkileri nasıl bir senaryo bekliyor?

Kahire'nin siyasi ve stratejik değerlendirmelerde eksik olmayan kendi hesaplamaları var. Bu hesaplamalar, Yunanistan ve Kıbrıs gibi ülkelerle yeni çerçevede ilgilenmeyi ve ikili ve çok taraflı ilişkileri bekleyen her türlü senaryoyu da içeriyor. Türkiye'nin ise geniş seçenekleri ve tanınmış askeri araçları var. Bu da Kahire'nin öngördüğü gibi Mısır hareketini Ortadoğu'daki geniş nüfuz çevrelerinde genişletecek. Kahire buna iyi hazırlanıyor. Bu, Mısır'ın doğrudan çıkar çevrelerinin ve başa çıkma yeteneğinin yeniden tanımlanmasını gerektirecektir. Kahire ile Ankara arasında tam bir uzlaşma sağlanırsa bu, Müslüman Kardeşler, onun üyeleriyle ve kışkırtıcı liderleriyle ilgilenilmesi ve medya kanallarının kapatılmasıyla temsil edilen belirli bir meseleyle sınırlı kalmayacaktır. Bu dosyanın diğer dosyalara açılan kapı olabileceği yönünde Türk algısı var. Her halükârda, belirli bir dosyadaki gerçek atılım, diğer daha önemli dosyalarda ne yapılacağına dair daha fazla müzakerenin kapısını açacaktır.

Sonuç olarak, ilişkilerdeki tüm çatışmaları kapsayan ve belirli bir konu üzerinde durmayan bir Mısır-Türkiye anlaşmasına varılırsa, Türkler elbette kendi bildiği şekilde hamle yapacak, gerçek yaklaşımlar ve iyi anlaşmalar ortaya çıkacaktır. Arap-Türk ilişkilerinin gerçekliği bağlamında pek çok gerçek değişecek ve Kahire birçok hareketin odağı haline gelecektir. Bu da Türkiye-Mısır ilişkilerinin yeniden başlamasının dikkate alınmasını gerektiriyor.

Bu, Ortadoğu'daki gerçek Türk varlığının yolunda önemli bir değişim ve dönüm noktası olabilir Türkiye'nin İsrail'le gerçekçi ilişkilerinin yanı sıra, tüm Doğu Akdeniz ülkeleriyle iyi ilişkileri olan Mısır vasıtasıyla, yeni bir strateji ve belirli mekanizmalar aracılığıyla Ortadoğu'daki rolünü yeniden sahaya taşıma çabalarını destekler.

Kahire ve Ankara'nın tam diplomatik ilişkileri sürdürme konusunda anlaşmaya varması durumunda Ortadoğu'nun mevcut siyasi denklemleri ve hatta krizleri değişecektir. Bekleyip görelim.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Türkiye, Irak ile su anlaşmazlığını çözmek için taslak anlaşma imzaladı

Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
TT

Türkiye, Irak ile su anlaşmazlığını çözmek için taslak anlaşma imzaladı

Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)
Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile düzenlediği basın toplantısında konuşuyor. (EPA)

Türkiye ve Irak, su sorununu çözmek için ortak bir girişimde bulunarak bir anlaşma taslağı imzaladı. Anlaşmanın yakında kesinleşmesi bekleniyor.

Konu, dün Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin arasında yapılan görüşmelerin gündeminin en üst sırasında yer aldı.

Görüşmelerin ardından Iraklı mevkidaşı ile düzenlediği ortak basın toplantısında Fidan, su sorununun Türkiye ve Irak arasında ortak bir sorun olduğunu ve Irak'ın suya ihtiyacı olduğu gibi Türkiye'nin de suya ihtiyacı olduğunu söyledi.

Yağış azlığının bu yıl su kıtlığına neden olduğunu ve mevcut kaynakların en iyi şekilde yönetilmesi gerektiğini ifade eden Fidan, konunun, Su Kaynakları Bakanı Avn Diyab Abdullah'ın da aralarında bulunduğu Irak heyetiyle görüşüldüğünü ve önümüzdeki dönemde atılacak adımların koordinasyonu konusunda bir anlaşmaya varıldığını belirtti. Bu konu üzerinde, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü temsilcileri ile Iraklı yetkililerden oluşan bir teknik komite çalışıyor.

Su sorununun iki düzeyde ele alındığını söyleyen Hüseyin, “Uzun vadede, Türkiye ile su konusunda bir taslak çerçeve anlaşmasına vardık ve bu anlaşmayı yakında imzalayacağız. Türk mevkidaşımı, üzerinde anlaşmaya varılacak bir tarihte anlaşmanın imzalanması için Bağdat'a davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

Hüseyin, sorunun ikinci boyutunun acil olduğunu ve Türkiye'den Irak’ın halkının su ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamasına yardımcı olmasını istediğini bildirdi. Hüseyin, konuyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini belirtti.

Öte yandan Fidan, iki komşu ülkenin güvenlik konularında ve terörle mücadelede iş birliği yaptığını, 27 Eylül'de Irak'ın Türkiye'nin Ceyhan Limanı üzerinden petrol ihracatına yeniden başlamasının iki ülke arasındaki iş birliği için önemli ve olumlu bir adım olduğunu ve boru hattının tam kapasiteye ulaşmasıyla bunun faydalarının artacağını ifade etti.

Güvenlik konuları

Fidan, Irak ve Suriye arasındaki ilişkilerin gelişmesine değinerek, iki ülke ve bölgenin güvenliği için aralarındaki iş birliğini güçlendirmenin çok önemli olduğunu söyledi. Irak'ın Suriye'nin birliğini savunma konusundaki tutumunu, terör örgütü DEAŞ ile mücadeledeki çabalarını ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki DEAŞ hapishaneleri ve kamplarında tutulan vatandaşlarını kurtarma çabalarını övdü.

Hüseyin ise Fidan ile yaptığı görüşmelerde ikili ilişkiler, güvenlik, enerji ve bölgesel gelişmelerle ilgili çeşitli konuların ele alındığını söyledi. Görüşmelerde, özellikle su konusuna odaklandıklarını belirten Hüseyin, bu girişim için Türk tarafına teşekkürlerini iletti.

hyju
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Irak Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Ankara'daki Dışişleri Bakanlığı’nda yaptıkları görüşmeden (Dışişleri Bakanlığı)

Türkiye'deki güvenlik durumunun (tıpkı Irak'taki güvenlik durumunun Türkiye için olduğu gibi) Irak için önemli olduğunu ifade eden Hüseyin, PKK’nın feshi konusunda yürütülen siyasi diyalogdan Irak'ın memnun olduğunu ve bunun başarıya ulaşmasını umduğunu belirtti. Hüseyin, “Bu, Irak ve bölgedeki güvenlik durumuna olumlu etki edecektir” dedi.

Hüseyin, Irak'ın Ceyhan Limanı’na boru hattıyla petrol ihracatının yeniden başlamasının Irak hükümeti, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve bölgede faaliyet gösteren uluslararası petrol şirketleri arasında atılmış olumlu bir adım olduğunu vurguladı. Bu konuda Türk tarafının sağladığı desteğe işaret eden Hüseyin, bu adımın Türk-Irak ilişkilerini güçlendireceğini belirtti.

Irak-Suriye ilişkileri

Irak-Suriye ilişkileri ve terörle mücadelede koordinasyonla ilgili bir soruya yanıt veren Hüseyin, Suriye ile ilişkilerin iyi olduğunu ve Suriye ve Irak yetkililerinin hem Şam'da hem de ülke dışında bir araya geldiğini söyledi. Hüseyin, “Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera arasında bir görüşme gerçekleşti. Bakanlar ile istihbarat teşkilatı başkanları arasında karşılıklı ziyaretler yapılıyor” ifadelerini kullandı.

fbghj
DEAŞ mensuplarının ailelerinin kaldığı Suriye'nin kuzeydoğusundaki el-Hol Kampı (Reuters)

DEAŞ mensuplarının hareketlerinin Irak güçleri ve güvenlik kurumları tarafından izlendiğini, Suriye tarafında ise bu hareketlerin Suriye güvenlik güçleri ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) tarafından izlendiğini bildiren Hüseyin, bu teröristlerin yalnızca Suriye için değil, Irak, Ürdün ve Lübnan için de tehdit oluşturduğunu ve güvenlik koordinasyonunun devam ettiğini belirtti.

Hüseyin, “Kamplara, özellikle el-Hol Kampı’na gelince, çoğunluğu DEAŞ mensuplarının ailelerinden oluşuyor ve büyük bir kısmı Iraklı, ancak 10 bin yabancı da var. Irak, bu kişilerin ülkeleriyle temas halinde. Ancak bu ülkelerin çoğu sadece çocukların geri dönüşünü kabul ediyor. Buna rağmen biz iletişimimizi sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan ile sürekli toplantılar ve görüşmeler yapıldığını belirten Hüseyin, bu görüşmelere devam etmeyi, DEAŞ unsurlarının sınır bölgelerindeki yeni hareketlerini değerlendirmeyi, özellikle Irak ile Suriye arasındaki sınır bölgelerinde güvenliği sağlamaya yönelik planlamalar yapmayı umduklarını ifade etti.

df
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani arasında perşembe günü Ankara'da yapılan görüşmeden (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Hüseyin'in Ankara ziyareti, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani'nin ziyaretinden bir gün sonra gerçekleşti. Barzani, ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya gelerek ikili ilişkiler, güvenlik ve enerji konuları, terörle mücadele ve PKK’nın feshi konularını görüştü.

Barzani ile görüşmelerin ardından Türkiye, PKK faaliyetlerine ilişkin endişeler nedeniyle 2023 yılından beri uygulanan Süleymaniye Havalimanı'na uçuş yasağının kaldırıldığını duyurdu.


Erdoğan: Trump, Türkiye'den Hamas'ı ‘Gazze planını’ kabul etmeye ikna etmesini istedi

İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)
İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)
TT

Erdoğan: Trump, Türkiye'den Hamas'ı ‘Gazze planını’ kabul etmeye ikna etmesini istedi

İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)
İstanbul'un simge yapılarından Galata Kulesi'ne Filistin bayrağı yansıtıldı, 7 Ekim 2025. (AFP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye'den, Hamas'ı Gazze Şeridi'nde İsrail ile savaşı sona erdirme planını kabul etmeye ‘ikna’ etmesi için çalışmasını istediğini bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı tarafından bugün yayınlanan açıklamaya göre Erdoğan, Azerbaycan'dan dönüş yolculuğu sırasında gazetecilere şunları söyledi: “ABD'yi ziyaretimiz ve son telefon görüşmemizde, Trump'a Filistin'de bir çözüme nasıl ulaşılabileceğini açıkladık. O da bizden özellikle Hamas ile görüşüp onları ikna etmemizi istedi.”

Erdoğan, ülkesinin Hamas ile temas halinde olduğunu ve Filistin için en iyi yolun ne olduğunu onlara açıkladığını belirterek, Gazze Şeridi'nin Filistinliler tarafından yönetilmesi gerektiğini vurguladı.

Bu gelişme, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının devam ettiği bir dönemde gerçekleşti. Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre bugün, Gazze Şeridi'nin güneyinde, Refah'ın kuzeybatısında İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu yardım bekleyen çok sayıda Filistinli yaralandı.

Sağlık kaynakları WAFA’ya, işgal güçlerinin Refah'ın kuzeybatısında bulunan eş-Şakuş bölgesindeki bir yardım dağıtım merkezinin yakınında gerçek mermiyle ateş açılması sonucu çok sayıda vatandaşın yaralandığını söyledi.

İsrail ordusuna ait bir insansız hava aracı (İHA) da Gazze şehrinin güneyinde bulunan es-Sabra mahallesindeki el-Mağribi Caddesi'nde sivil evlere ateş açtı.

Sağlık ekipleri Gazze şehrinden iki sivilin cesedini çıkarırken, bir sivil ise birkaç gün önce Gazze Şeridi'nin güneyinde aldığı yaralar nedeniyle hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler'in (BM) güvenilir kabul ettiği Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre, İsrail saldırıları Gazze Şeridi'nde en az 67 bin 160 Filistinlinin yaşamını yitirmesine neden oldu.


Trump-Erdoğan görüşmesi: Pragmatizm anlaşmazlıklara üstün geldi

ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Batı Kanadı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kapıda karşıladı, 25 Eylül 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Batı Kanadı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kapıda karşıladı, 25 Eylül 2025 (AFP)
TT

Trump-Erdoğan görüşmesi: Pragmatizm anlaşmazlıklara üstün geldi

ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Batı Kanadı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kapıda karşıladı, 25 Eylül 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Batı Kanadı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kapıda karşıladı, 25 Eylül 2025 (AFP)

Ömer Önhon

ABD Başkanı Donald Trump, 25 Eylül'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Beyaz Saray'da ağırladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’ı son olarak 2019 yılında ziyaret etmişti.

İki lider, yönetimlerinin bakanları eşliğinde toplantının başında basın mensuplarının karşısına çıktı ve kısa açıklamalarda bulundu. Bazı soruları yanıtladıktan sonra çalışma yemeği şeklinde kapalı bir toplantıya geçildi.

Trump, Türkiye ile ilişkilerinde ekonomik çıkarlar üzerinde odaklanan pragmatik bir yaklaşım benimserken Erdoğan, bu yaklaşımı ülkesinin konumunu güçlendirmek için kullanmaya çalıştı.

Toplantının ardından Başkan Donald Trump, “Harika bir toplantıydı. Bugün olanları duyduğunuzda çok şaşıracaksınız” derken ABD Büyükelçisi Tom Barrack toplantıyı ‘destansı’ olarak nitelendirdi.

Ziyaret olumlu bir atmosferde geçti ve Trump, Erdoğan’a ‘eski bir dost’ olarak tanımladı. Erdoğan'ın dünya genelinde saygı gördüğünü belirten Trump, ortak basın toplantısında da övgülerini sürdürdü.

İki taraf, tartışmalı bölgesel konuların gündemi domine etmesine izin vermemeye özen gösterdi. Görüşme sonrası yapılan açıklamaya göre çeşitli alanlarda birçok anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların en dikkat çekici olanları arasında, Türkiye’nin 2045 yılına kadar ABD’den sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı ve Boeing'den 2029 ile 2034 yılları arasında teslim edilmesi beklenen 225 adet yolcu uçağı satın alımı yer alıyor. İki taraf ayrıca sivil nükleer enerji alanında stratejik iş birliği için bir mutabakat zaptı imzaladı.

İki ülke arasında savunma iş birliği ve tedarik konusunda, Türkiye’nin ABD'den F-35 ve F-16 savaş uçakları satın almasını görüşme niyetlerini açıklayan Trump, yakın gelecekte ABD'nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılabileceğini de belirtti.

İki taraf arasında yapılan görüşmelerin ayrıntıları açıklanmazken yıllardır iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli gerginliklere neden olan bu konularla ilgili somut adımlar da duyurulmadı.

Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini satın aldıktan sonra 2019 yılında F-35 programından çıkarıldı ve CAATSA kapsamında yaptırımlara tabi tutuldu. ABD, Türkiye’nin 1,5 milyar dolar ödeyerek satın aldığı altı adet F-35 uçağını teslim etmeyi reddetti ve ödenen parayı iade etmedi. Toplantı sonrasında “F-35 uçakları konusunda Türkiye ile kolayca anlaşmaya varılabilir” diyen Trump, “Ancak önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim için bir şey yapmalı” diye ekledi.

Tüm bunların yanında Türkiye’nin ABD’den satın almak istediği yaklaşık 40 adet F-16 savaş uçağı konusu da var, ancak bu anlaşma tam olarak açıklığa kavuşmamış nedenlerle sonuçsuz kaldı.

Trump, Hamas’ı ‘dünyanın en kötü terör örgütü’ olarak tanımlarken, Erdoğan Hamas’ı ‘haklı bir amaç için mücadele eden bir direniş hareketi’ olarak görüyor.   

Bölgesel meseleler açısından Gazze ve Filistin, görüşme gündeminin en üst sıralarında yer aldı. Türkiye, İsrail'in Gazze'deki savaşına karşı çok net bir tavır sergileyen ülkeler arasında yer alıyor. Öte yandan ABD, Trump'ın ülkeye güçlü desteğini sürdürmesiyle İsrail'in yanında duruyor. Trump, Hamas’ı ‘dünyanın en kötü terör örgütü’ olarak tanımlarken, Erdoğan Hamas’ı ‘haklı bir amaç için mücadele eden bir direniş hareketi’ olarak görüyor.

fgty
ABD Deniz Piyadeleri’nin taşıyan Lockheed Martin F-35B uçağı, Porto Riko'nun Ceiba kentinde, eski adıyla Roosevelt Rhodes Donanma Üssü olarak bilinen José Abunte de la Torre Havalimanı'na yaklaşırken, 13 Eylül 2025 (AFP)

Bu konu, toplantıyı bir anlaşmazlık faktörü haline gelebilir ve gerginliği tırmandırabilirdi. Benzer durumlar Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve diğer bazı liderlerle de yaşanmıştı, ancak bu sefer böyle bir şey olmadı. İki lider arasındaki bu toplantıyı hazırlayan diplomatlar, bu hassas konunun nasıl ele alınacağı konusunda bir anlaşmaya varmış ve liderler de bu anlaşmaya uymayı taahhüt etmiş görünüyor.

Gazze ile ilgili sorulara yanıt veren Trump, önceki gün New York'ta düzenlenen Filistin toplantısının “çok başarılı” geçtiğini ve bir tür anlaşmaya varmaya yakın olduklarını belirterek, rehinelerin serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. Erdoğan ise konuşmasının başında Gazze konusuna kısaca değindi ve bölgedeki zorlukların ABD ile iş birliği yoluyla aşılabileceğini söyledi.

İki taraf kapalı kapılar ardında yapılan toplantıda Gazze ve gelecekle ilgili görüş alışverişinde bulunmuş olabilirler, ancak bu görüş alışverişinin ziyaret sırasında hakim olan olumlu atmosferi bozmayacak şekilde gerçekleştirildiğine şüphe yok.

Trump, Erdoğan'ı ‘Suriye'yi eski liderinden kurtaran kişi’ olarak nitelendirdi ve bunu ‘büyük bir başarı’ olarak değerlendirdi.

Suriye’deki kriz, Trump’ın ilk döneminde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere çok olumsuz bir etki yaptı ve bu etki Biden’ın döneminde daha da yoğunlaştı. Ancak, Esed rejimi düştükten ve Donald Trump ikinci başkanlık dönemine başladıktan sonra iki ülke arasındaki sorunlar azalmaya başladı.

Hem Türkiye hem Ahmed eş-Şara’yı destekliyor ve Suriye’deki birçok sorunun çözülmesini amaçlayan sürece katılıyor. Trump, Erdoğan’ı bir kez daha ‘Suriye’yi eski liderinden kurtaran kişi’ olarak nitelendirdi ve bunu ‘büyük bir başarı’ olarak değerlendirdi.

Trump, Erdoğan'a hitaben “Tebrikler, başka kimsenin iki bin yıldır yapamadığını yaptınız. Suriye'yi aldınız. Suriye’de söz sahibi olan Erdoğan” ifadelerini kullandı. Trump’ın ‘iki bin yıl’ diyerek neden bahsettiğini sadece kendisi biliyor. Suriye'de iki ülke arasındaki en önemli sorun, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve bu ülkedeki Kürtlerin geleceği olmaya devam ediyor. ABD, Türkiye'nin bu güçlerle ilgili endişelerini eskisinden daha fazla dikkate almaya hazır, ancak Türkiye'nin istediği gibi bu güçlerin tamamen ortadan kaldırılmasına razı olması beklenmiyor. Bu karmaşık sorunun çözülmesi için halen uzun bir yol kat edilmesi gerekiyor.

fgthy
Suriye'nin kuzeydoğusunda ortak kara devriyesi gerçekleştiren ABD ve Türk askerleri, 4 Ekim 2019 (Reuters)

Basın toplantısının en şaşırtıcı anlarından biri, Erdoğan'ın Heybeliada Ruhban Okulu’na yaptığı atıf oldu.

Fener Rum Patriği Bartholomeos yaklaşık bir hafta önce Oval Ofis'te Başkan Donald Trump'ı ziyaret etmişti. Patrik Bartholomeos’un bu görüşmede birkaç konuyu gündeme getirdiği ve ABD'nin bu endişeleri Türk tarafına ilettiği anlaşılıyor. Trump konuyu gündeme getirmeden önce Erdoğan yaptığı açıklamada “Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi ve yurda dönüşünde bu konuyu Patrik Bartholomeos ile görüşeceğini de sözlerine ekledi.

Burada Türkiye'nin, Patrik Bartholomeos’u Türkiye'deki Rum Ortodoks Hıristiyanların ruhani lideri olmaktan öte bir sıfatla tanımadığını, oysa Hıristiyan dünyasının onu Ekümenik Patrik olarak tanıdığını belirtmekte fayda var.

Trump, Erdoğan ile yaptığı görüşmede Patrik Bartholomeos’u ‘Rum Ortodoks Kilisesi’nin lideri olarak nitelendirse de bir hafta önce hem Başkan Trump’ın hem de Beyaz Saray'ın açıklamalarında Patrik Bartholomeos hakkında ‘Ekümenik’ titri kullanıldı.

ABD'nin birçok ülkeyi ciddi şekilde etkileyen gümrük vergilerine rağmen, Türkiye, uygulanan gümrük vergileri yüzde 10'u geçmediğinden tercihli muamele gören ülkeler arasında kaldı

İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler her zaman önemini korusa da bu ilişkiler Trump ile birlikte farklı bir boyut kazandı. ABD'nin uyguladığı ve birçok ülkeyi ciddi şekilde etkileyen gümrük vergilerine rağmen, Türkiye gümrük vergileri yüzde 10'u geçmediğinden tercihli muamele gören ülkeler arasında yer almaya devam etti.

Erdoğan, Trump’a iyi niyet göstergesi olarak, ABD ziyaretinden bir gün önce, Türkiye'nin ABD’ye uyguladığı ek gümrük vergilerini kaldıran bir kararname imzaladı.

Boeing uçaklarının satın alınmasına ilişkin karar, Erdoğan'ın ABD'ye gitmesinden kısa bir süre önce tartışmalara yol açtı. Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'da Trump'ın oğluyla gizli bir toplantı yaparak güvenli bir ziyaret ayarladığını ve bu toplantıda Boeing'den 300 yolcu uçağı satın almayı ve diğer anlaşmaları taahhüt ettiğini iddia etti. Ancak Erdoğan bu iddiaları yalanlayarak, ABD Başkanı’yla doğrudan temas halinde olduğu için Trump'ın oğluyla konuşmasına gerek olmadığını vurguladı. Trump'ın sosyal medya platformu Truth Social hesabından, Erdoğan'ın ziyareti sırasında Boeing uçaklarının satın alınması için büyük bir anlaşma ve F-16'larla ilgili önemli bir anlaşmanın görüşüldüğünü duyurmasının yanı sıra görüşme sırasında Oval Ofis'in ana masasında bir Boeing yolcu uçağı maketinin yer alması, bu anlaşmaların gerçekliğini ortaya koydu.

İki ülke arasındaki gerginliğin bir başka kaynağı da Türkiye'nin devlet bankası Halkbank davasıdır. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği gerekçesiyle banka aleyhine ABD'de yasal işlemler devam ediyor. Banka suçlu bulunursa, milyarlarca dolarlık para cezası ödemek zorunda kalabilir. Erdoğan bu davanın kapanmasını umuyor.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Trump-Erdoğan zirvesi öncesinde, New York'ta düzenlenen Concord 2025 kapsamında düzenlenen bir panelde Türkiye'nin hem demokratik hem de otoriter bir ülke olduğunu söyleyerek tartışma yarattı. Barrack, Trump'ın ‘Erdoğan'ı meşrulaştırma’ politikası izlediğini de sözlerine ekledi.

Trump: “Erdoğan'ın bazı talepleri var, bizim de taleplerimiz var. Sonuçta neyin başarılabileceğini göreceğiz.”

Barrack, Trump’ın Erdoğan’ı takdir ettiğini ve Türkiye ile gergin ilişkileri iyileştirmek için farklı bir bakış açısıyla adımlar attığını da söyledi.

Bir büyükelçinin görev yaptığı ülke ve o ülkenin cumhurbaşkanı hakkında yaptığı bu tür açıklamalar genellikle büyük bir diplomatik krize neden olur, ancak mevcut koşullar altında Türk hükümeti Barrack'ın bu gafını görmezden gelecek gibi görünüyor.

Trump’ın henel yaklaşımı Türkiye için umut verici görünse de çeşitli nedenlerle tüm vaatlerini yerine getiremeyebilir. Trump, her zamanki iş adamı tavrıyla “Erdoğan'ın bazı talepleri var, bizim de taleplerimiz var. Sonuçta neyin başarılabileceğini göreceğiz” dedi.

fr
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Barrack, Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde Başkan Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir toplantıya katıldı, 25 Eylül 2025 (AFP)

ABD’nin Türkiye'den talepleri arasında, Rusya'dan petrol ithalatını durdurması da yer alıyor. Ancak Türkiye, ham petrol ve petrol ürünleri ithalatının yarısından fazlasını Rusya'dan karşıladığı için bu talebi kabul etmesi zor. İki ülke, coğrafi konumları nedeniyle bazı ortak çıkarları ve iş birliği alanlarını da paylaşıyor.

Öte yandan ABD Kongresi, Türkiye-ABD ilişkilerinde her zaman karmaşıklık kaynağı olmuştur. Kongre, son zamanlarda İsrail'in etkisiyle Türkiye'ye karşı olumsuz bir tutum benimsedi. ABD-Türkiye ilişkileri bu gerginlik düzeyinde kaldığı sürece, Türkiye lehine alınacak her türlü kararın Kongre’de birçok engelle karşılaşacağına şüphe yok. Trump-Erdoğan görüşmesi, iki ülke arasındaki tüm sorunları çözmemiş olsa da her iki tarafın da ilerleme kaydetme arzusunu yansıtan olumlu bir adım oldu. İlişkilerin umulduğu gibi gelişip gelişmeyeceği, Trump'ın vaatlerini yerine getirme becerisine ve Türkiye’nin ABD'nin beklentilerine yanıt verme yeteneğine bağlı olacak.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.