Japonya Başbakanı Kişida’dan BAE için özel makale

Japonya Başbakanı Kişida BAE için yazdı: ‘Japonya ve BAE arasında önümüzdeki elli yıl için beklentiler’

Japonya Başbakanı Kişida’dan BAE için özel makale
TT

Japonya Başbakanı Kişida’dan BAE için özel makale

Japonya Başbakanı Kişida’dan BAE için özel makale

Fumiyo Kişida

Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida, Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yaptığı ilk ziyareti vesilesiyle BAE Haber Ajansı (WAM) için özel bir makale kaleme aldı. Makalede, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirme ve ortaklıklarını genişletme arzusunu dile getirdi. Şarku’l Avsat okurları için Kişida’nın makalesini tercüme ettik.

Makalenin tam metni:

“Japonya'nın stratejik ortağı Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) ilk kez başbakan olarak ziyaret etme fırsatı bulduğum için çok memnunum.

Japonya ve BAE arasındaki diplomatik ilişkiler geçtiğimiz yıl 50. yılını geride bıraktı. 1960'lardan beri, Japon şirketleri Abu Dabi'deki petrol sektörünün gelişimine dahil olmuştur. BAE'den sabit petrol ve gaz tedariki, Japonya'nın ekonomisini yıllarca destekledi. 1990'lardan beri, birçok Japon şirketi Dubai metrosu ve deniz suyu arıtma tesisleri de dahil olmak üzere BAE’nin altyapısının inşasına katkıda bulundu.

BAE, Ortadoğu ve Afrika’da yaklaşık 4 bin 500 kişi ile en büyük Japon göçmen topluluğunu ve yaklaşık 340 şirket ile en büyük Japon şirket topluluğuna ev sahipliği yapmaktadır.

BAE’nin bölge için bir merkez ve kapı olarak rolü güçleniyor. Aynı zamanda, Japonya ve BAE arasındaki iş birliği, enerji ve ekonomi gibi geleneksel alanlar ötesine genişledi ve iklim değişikliği, eğitim, bilim ve teknoloji, uzay ve savunma gibi geniş bir yelpazeyi kapsıyor. İşbirliğimiz sadece Ortadoğu bölgesinde değil, aynı zamanda Afrika'da ve uluslararası alanda da derinleşiyor ve genişliyor.

Bu çok yönlü iş birliğini güçlendirmek için ülkelerimiz geçtiğimiz Eylül ayında Kapsamlı Stratejik Ortaklık Girişimi'nin (CSPI) Uygulanmasına İlişkin Ortak Deklarasyonu imzalamış ve bu çerçevede somut tartışmalar yürütülmektedir.

Japonya ve BAE arasındaki iş birliğinin bazı örnekleri eğitim alanındadır. Japonya, gençlerin geleceğini şekillendirecek olan ve iki ülke arasındaki iş birliğini artıracak ve BAE'deki insan kaynakları gelişimini destekleyecektir.

Bu bağlamda Japonya, BAE ile birlikte üniversite öğrencileri ve mezunlarının Japonya'da eğitim görmelerini teşvik etmek, iki ülke arasında lise öğrencileri değişim programları yürütmek ve genç BAE vatandaşlarını Japon şirketlerinin eğitim programlarına kabul etmek için çalışmaya devam etmektedir. Eğitim alanındaki bu paylaşımların ve insan kaynağının gelişimini destekleyici çabaların, ekonomi ve ticaret başta olmak üzere birçok alanda geleceğe yönelik gelişme arayışındaki ikili ilişkilerimizin temellerinin sağlamlaştırılmasına katkı sağlayacağına eminim.

Kültürel alanda, BAE halkının Japonya'ya olan ilgisini, diplomatik ilişkilerin 50. yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen çeşitli etkinliklerle bir kez daha takdir ettik. Bu etkinliklerin en iyi örneklerinden biri, Dubai Expo 2020'de Japonya’nın elde ettiği başarıydı.

BAE gençliği Japon kültürü ve diline büyük ilgi gösterdi ve ‘manga’ ve ‘anime’ çizgi romanlarına olan ilgileri çoğu için bir başlangıç ​​noktası oldu.

Dijital sporlar da dahil olmak üzere içerik ve yaratıcı endüstrilerde alışverişi teşvik etmenin yanı sıra Japonca dil eğitimine verdiğimiz desteği güçlendirmeye devam edeceğiz.

Turizm sektöründe, Japonya Ulusal Turizm Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki ana ofisini 2021 yılının Kasım ayında Dubai'de açtı.

Umuyoruz ki, 2021 Kasım'ında kabul edilen BAE vatandaşlarına yönelik tam vize muafiyeti, daha fazla vatandaşın Japonya'yı ziyaret etmeye teşvik etmesine yardımcı olur. Bu ziyaretlerde Japonya'nın cazibesini deneyimlemek için Japon mutfağından geleneksel ‘washoku’ yemeklerinin tadını çıkarmak, dört mevsimde değişen doğal güzellikleri görmek ve ünlü hızlı trenlerden olan ‘Shinkansen’ gibi sosyal altyapıları deneyimlemek mümkün olacaktır.

İkili ilişkilerimiz, uzay sektöründeki işbirliğimiz ile genişlemeye devam ediyor. Japonya, BAE'nin uzay araştırmaları politikasına uzun yıllardır katkıda bulunuyor. BAE'nin ilk yerli uydusu ‘KhalifaSat’ 2018 yılında ve Mars'ı keşfedecek olan ‘Hope Probe’ 2020 yılında Japon H-IIA roketleri ile fırlatıldı.

Geçtiğimiz Nisan ayında, BAE'nin Mohammed bin Rashid Space Center ve Japonya'nın yeni uzay şirketi Ispace ile iş birliği içinde fırlatılan Rashid uzay aracı, dünyanın ilk özel uzay aracı olarak Ay'a iniş girişiminde bir dönüm noktası oldu. Gelecek odaklı çabaların önümüzdeki yıllarda daha büyük başarılara yol açacağına inanıyorum ve Japonya, uzay alanında daha fazla iş birliğini desteklemeye kararlı.

BAE, bu yıl Kasım ayında COP28'i ağırlayacak ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma arayışını ilan eden ve büyük bir enerji ihracatçısı olan ilk ülkedir. Japonya, BAE'nin dünya enerji güvenliğini sağlamak için sorumlu bir şekilde çalışmasına ve iklim değişikliğiyle mücadelede öncülük etmesini takdir ediyor. Japonya, COP28'in başarılı olmasını sağlamak için BAE ile yakın iş birliği içinde çalışacaktır.

Bu bağlamda, ziyaretim sırasında ‘Küresel Yeşil Enerji Merkezi’ girişimini önermeyi planlıyorum. Bu girişim, bir yanda BAE ve Ortadoğu'nun coğrafi avantajları, düşük maliyetli yenilenebilir enerji kaynakları ve güçlü yatırım yetenekleri, diğer yanda en son Japon dekarbonizasyon teknolojileri olmak üzere iki ülkemizin güçlü yönlerini birleştirmeyi hedefliyor. Bu iki ülkenin güçlü yönlerinden tam olarak yararlanarak, birlikte Ortadoğu'yu yeni nesil yakıt ve mineral tedarik zincirinde küresel bir merkeze dönüştürebiliriz. Bu girişim kapsamında iki ülke, çok katmanlı bir yaklaşımla hidrojen ve amonyak üretimi ve kullanımı ile karbon geri dönüşümü ile ilgili alanlarda iş birliği yapabilecek.

COP28 ve ötesine giden yolda, dekarbonizasyon alanı da dahil olmak üzere inovasyonu teşvik etmek de çok önemlidir. Japonya, bu amaçla bir ‘Japonya-BAE İnovasyon Ortaklığı’ önerme niyetindedir.

Bu yılın Ocak ayında üzerinde anlaşmaya varılan Japonya-BAE Yüksek Teknoloji Koordinasyon Planı aracılığıyla dekarbonizasyon teknolojileri alanında kaydedilen ilerlemeyi memnuniyetle karşılarken, Japonya, BAE ile endüstriyel işbirliği için genişletilmiş bir çerçeve oluşturmaya hazır.

Özellikle Japonya, küresel yarı iletken tedarik zincirinin esnekliğini artırmak için kendisine ve yarı iletken endüstrisine yönelik genişleyen doğrudan yabancı yatırım akışını desteklemek için daha büyük çaba gösterecektir.

Japonya ve BAE, bu yıl Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimî olmayan üyeleriydi.

Bu yıl Japonya'nın ev sahipliği yaptığı Yedi Büyük Sanayileşmiş Ülkeler Grubu'nun (G7) Hiroşima zirvesinde, tüm ülkelerin, devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gibi Birleşmiş Milletler Şartı'nda yer alan ilkelere bağlı kalması gerektiği vurgulandı.

Japonya ayrıca bölgesel ve küresel barış, istikrar ve refahı sağlamak için Hint-Pasifik bölgesinde hukukun üstünlüğüne dayalı özgür ve açık bir uluslararası düzeni korumayı ve güçlendirmeyi öngören ‘özgür ve açık bir Hint-Pasifik’ vizyonunu destekliyor.

Japonya, bu vizyonun hedefine ulaşmak için istisnasız tüm ülkelerle iş birliği yapıyor ve BAE'nin de hukukun üstünlüğüne ve hoşgörüye büyük önem vermesi nedeniyle Japonya, BAE ile bu konuda yakın çalışabilmeyi çok istiyor. Kuruluşundan bu yana ikili ilişkilerimizin tarihi göz önüne alındığında, iki ülke arasındaki daha fazla iş birliği için büyük potansiyele tamamen güveniyorum.

Gelecek 50 yıl boyunca, BAE Devlet Başkanı olan Sayın Şeyh Muhammed bin Zayed Âl Nahyan ile çalışmak için kararlıyım ve bu olasılığı somut bir gerçeklik haline getirmek için çaba göstereceğim. Gelecek ziyaretimde, Sayın Devlet Başkanı ve BAE halkıyla ikili ilişkilerimizi güçlendirmenin yollarını tartışmayı dört gözle bekliyorum.

* Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida

 



HTŞ: Kökenler, ideolojik değişimler ve siyasi ideoloji

Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)
Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)
TT

HTŞ: Kökenler, ideolojik değişimler ve siyasi ideoloji

Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)
Suriye geçiş hükümeti tarafından yayınlanan bir fotoğrafta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında İspanya Dışişleri Bakanının gelişini beklerken, 16 Ocak 2025 (AFP)

Abbas Şerife

Ahmed eş-Şara tarafından kurulan ve ilk adı Nusra Cephesi olan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), 2011 yılı sonlarında Ebubekir el-Bağdadi'nin desteği ve yönlendirmesiyle DEAŞ’ın Suriye devrimindeki bir koluydu. Ancak HTŞ, Suriye'de rejime karşı birkaç üst düzey ve başarılı askeri operasyon gerçekleştirmesinin ardından güçlenmesi ve halk arasında iyi bir itibar kazanmasının sonrası takipçilerinin ve destekçilerinin sayısı arttı ve binlerce yabancı savaşçıyı saflarına çekti.

DEAŞ tamda bu noktada HTŞ’nin kendi aleyhine olacak şekilde büyüdüğünü hissetti ve Suriye'ye girerek Nusra Cephesi'nin DEAŞ’a bağlılığını ilan etmesi ve tüm askeri, insani ve mali kazanımlarını DEAŞ bünyesine katması için “Nusra Cephesi” adı altındaki çalışmaları iptal etme kararı aldı. Ancak Nusra Cephesi’nin lider kadrosu, DEAŞ’ın Irak koluna biat etmenin hatalar ve felaketlerle dolu Irak deneyimini tekrarlayacağını, mezhep savaşına dönüşeceğini ve DEAŞ’a biat etmeyi kabul etmesi halinde devrimin elde ettiği tüm kazanımları yok edeceği düşüncesiyle öne atılmaya ve El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri'ye bağlılığını ilan ederek aralarında dönüşü olmayacak ayrılık hikayesini başlatmaya karar verdi. HTŞ böylece bir yandan İslami referans noktasını korurken diğer yandan uluslararası ve bölgesel koşulları ve Suriye'deki yerel toplumun doğasını dikkate alarak pragmatik ve gerçekçiliğe dayalı farklı bir siyasi çizgi benimsedi.

Bu makalede HTŞ'nin fikri gelişiminin aşamalarını, siyasi ve askeri doktrinini ve lideri Ahmed eş-Şara'nın stratejik düşünce yapısını tartışarak, askeri operasyonların yönetimindeki müttefikleriyle birlikte son derece karmaşık uluslararası ve bölgesel koşullarda 11 günlük bir savaşta Beşşar Esed rejimini devirmeyi başaran bu en organize ve disiplinli grup hakkında bilgi edineceğiz.

I. Ortaya çıkışından HTŞ'ye geçiş aşamaları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analizde HTŞ’nin  2011 yılı sonlarında Nusra Cephesi olarak ortaya ilk çıktığı günden bugüne geçirdiği dönüşüm ele alındı. İşte HTŞ’nin geçirdiği önemli aşama ve dönüşümler…

İlk aşama ve cihatçıların meşrulaştırılmasındaki değişim

Bu aşama 10 Nisan 2013 tariihnde Nusra Cephesi lideri Ahmed eş-Şara'nın, o zamanki adıyla Ebu Muhammed el-Culani'nin, El Kaide’ye ve lideri Eymen ez-Zevahiri'ye bağlılığını ve DEAŞ'tan ayrıldığını açıklamasıyla başladı. Aynı gün DEAŞ lideri Ebu Bekir el-Bağdadi de Nusra Cephesi’nin DEAŞ’tan ayrıldığını duyurdu. Bu noktada DEAŞ'ın bir koluyken El Kaide'nin bir koluna dönüşen Nusra Cephesi, zayıf iletişim ve genel olarak örgütün zayıflığı nedeniyle resmi bir ilişki içinde olduğu El Kaide'nin Suriye kolu haline geldi.

Bu resmi bağa rağmen Ahmed eş-Şara Suriye sınırları dışında herhangi bir faaliyet yürütmedi ve El Kaide ile olan bağı sadece DEAŞ’ın Suriye'ye nüfuz etmesini engellemek için siyasi zorunlulukların dayattığı bir önlem olarak kaldı. Ahmed eş-Şara, DEAŞ'tan farklı bir cihatçı şemsiye altında inşa ettiği gücü korumak için El Kaide’ye ya da DEAŞ'a biat etmekten ziyade onlardan bağımsız olmak ve herhangi bir katı vesayet olmadan kendi askeri eylem alanını aramakla ilgileniyordu. Bu da El Kaide liderliğinin Suriye'ye taşınmaya ve örgütün Suriye kolunun liderliğini kontrol etmeye çalıştığı sırada ondan ayrılmasını açıklıyor.

Ahmed eş-Şara Suriye sınırları dışında herhangi bir faaliyet yürütmedi ve El Kaide ile olan bağı sadece DEAŞ’ın Suriye'ye nüfuz etmesini engellemek için siyasi zorunlulukların dayattığı bir önlem olarak kaldı.

İkinci aşama ve örgütsel dönüşüm

Nusra Cephesi'nin karşılaştığı zor koşullar, 2016 yılın ağustos ayı başlarında müttefik gruplardan oluşan Ceyş’ul-Fetih'in Halep'i kurtarmak için başlattığı operasyonun örgüt içi anlaşmazlıklar ve El Kaide'nin Nusra Cephesi'nin Suriye kolunun liderliğini kontrol etme girişimi nedeniyle başarısızlığa uğraması, Şara'yı diğer grupları kapsamlı bir projede kendisiyle birleşmeye davet etmesinin bir başlangıcı olarak Nusra Cephesi'nin El Kaide'ye bağlı olduğuna dair grupların korkularını gidermek üzere yeni bir proje önermeye itti. Şara, 14 Aralık 2014 tarihinde Feth’uş-Şam Cephesi'ni kurdu ve kuruluş bildirisinde El Kaide ile olan ilişkisini sona erdirerek yeni oluşuma ulusal ve yerel bir karakter kazandırdı, böylece ulusötesi çerçevede El Kaide ile bağlarını kopardı. El Kaide lideri Zevahiri, bu hamleyi reddetti ve 2018 yılının şubat ayında Hurras ed-Din grubunu kurarak örgütü yeniden canlandırmaya çalıştı, ancak Şara daha sonra bu örgütü dağıttı.

Üçüncü aşama ve ideolojik dönüşüm

Bu aşama 28 Temmuz 2016'da Nureddin Zengi Hareketi, Ceyş’ul--Ahrar, el-Fecr Hareketi ve Liva el-Hak gibi çeşitli grupları içeren HTŞ'nin kurulmasıyla başladı.

HTŞ bu şekilde Selefi cihatçılığa olan entelektüel bağımlılığını sona erdirmiş, Makdisi ve Ebu Katade gibi figürler artık HTŞ'nin yönelimleri ve kararları üzerinde şer'i bir etki oluşturmamıştır. Bu dönemde El Kaide ve Selefi cihatçılığın yaklaşımından koparak şer'i söylemini değiştirmeye başlayan HTŞ, belirli bir akımın kararlarından ziyade fıkhi dört mezhebe dayalı bir otoriteden bahsetmeye başladı ve şer’i ve ilmi üst düzey konumlara sahip Suriyeli isimlere yöneldi.

HTŞ, Selefi cihatçılıkla ideolojik bağını koparırken Makdisi ve Ebu Katade gibi isimlerin HTŞ'nin yönelimleri ve kararları üzerinde meşru bir etkisi kalmadı.

Dördüncü aşama ve siyasi dönüşüm

Bu aşama 2 Kasım 2017 tarihinde Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ Kurtuluş Hükümeti'nin kurulmasıyla başladı. Suriye'nin kuzeybatısında hizmet sağlamak için HTŞ dışından bağımsız teknokrat isimlere yer veren ve aynı zamanda halk arasında kabul gören çok sayıda aktivisti ve medya profesyonelini yanına çekmeye çalışan HTŞ, 2017 yılının ekim ayında kontrol ettiği bölgelere Türkiye'nin gözlem noktaları yerleştirmesini kabul etti. HTŞ’nin Esad Hasan eş-Şeybani başkanlığında bir siyasi yönetim kurması, HTŞ ile Türkiye ve kendisiyle iletişim kurmaya başlayan birçok ülke arasında ilişkilerin önünü açtı.

II: Siyasi ve askeri doktrin

Ahmed eş-Şara ABD’li gazeteci Martin Smith'in 2021 yılının haziran ayı başlarında hazırladığı “The Jihadist” adlı belgeselde, El Kaide'nin yaklaşımının yanlış ve sapkın, 11 Eylül 2000 olaylarının kabul edilemez bir suç olduğunu, DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ'nin kontrol ettiği bölgelerde yasaklı bir örgüt ve bugün İdlib'de onunla savaşanın HTŞ olduğunu ve HTŞ'nin terör örgütü listelerinde olmasının siyasi bir sınıflandırma ve Batı'nın yeniden gözden geçirmesi gereken haksız bir karar olarak gördüğünü ve bunu ortadan kaldırmaya çalışmanın meşru bir görev olduğunu belirtti. ABD ve Batı ülkeleriyle ortak ve önemli çıkarlardan bahseden ve yabancı gazetecileri dünyaya gerçekleri aktarmak üzere İdlib'e davet eden Şara, gazetecilerinin can güvenliğinin ve basın özgürlüğünün sağlanacağı sözü verdi.

Ahmed eş-Şara, El Kaide'nin yaklaşımının yanlış ve sapkın, 11 Eylül 2000 olaylarının kabul edilemez bir suç ve DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ tarafından kontrol edilen bölgelerde yasaklı bir örgüt olduğunu söyledi.

Suriye'de yaşananları cihatçı bir hareketten ziyade katil ve cani bir rejime karşı halk devrimi olarak yeniden tanımlayan Şara, devrim bayrağının, yıllarca yasaklandıktan sonra İdlib’deki gösterilerde göndere çekilen bayrak olduğunun altını çizdi. Adını ve ailesinin durumunu ayrıntılı bir şekilde açıklayarak oldukça şeffaf bir imaj çizen Şara, azınlıkların ve mezheplerin şeriat metni tarafından garanti altına alınan haklarından bahsetti. Şara, Rusya ve Türkiye arasında 2020 yılının mart ayında imzalanan rejimle ateşkes anlaşmasına bağlı olduğunu da vurguladı.

Askeri doktrin gelince Nusra Cephesi'nin bir dönem El Kaide'ye bağlı olmasına rağmen HTŞ Suriye sınırları dışında herhangi bir askeri ya da güvenlik faaliyetinde bulunmadı. Şara, 2016 yılında El Kaide ile bağlar koparıldığında 18 bin Suriyeli ve çoğu Uygur, bir kısmı ise çeşitli Arap ve Müslüman ülkelerden yaklaşık 5 bin yabancı unsura sahip olan HTŞ'nin savaş doktrininin yerel bir ulusal kurtuluş hareketi olarak tanımlandığını vurguladı.

HTŞ’nin ideolojik yaklaşımı ise tüm içtihat ekollerine açık olan ve ‘Selefi cihatçılık’ yaklaşımıyla sınırlı olmayan ılımlı bir İslam anlayışına dayanıyor.

III: HTŞ yönetim kadrosunun stratejik vizyonu

Şara'nın siyasi görüşü ideolojiye ya da hazır teorik reçetelere dayanmıyor, o daha ziyade iyi bir okuyucu olmasına rağmen plan yapmayı bilen, üstün bir stratejik sabır yeteneğine sahip ve hesaplanmamış askeri maceralara asla girmeyen bir adam. Ayrıca fırsatı iyi görüp doğru zamanda değerlendiriyor ve siyasi tanınmanın sadece resmi bir yasal hak olmadığına, sizi zor bir figür haline getiren ayaklarınızın yere sağlam basması gerektiğine inanıyor. Devletlerin hayati çıkarları sizinle kesiştikçe, uluslararası ve bölgesel tarafları sizinle ilgilenmeye ve sizi önemli bir oyuncu olarak tanımaya zorlamanız gerektiğini düşünüyor.

Şara, İdlib'in coğrafi darlığı, kaynak eksikliği, yoğun nüfus ve kalabalık mülteci kampları gibi zorluklarını fırsata çevirdi. Beşşar Esed rejimi, tüm muhaliflerini İdlib'e sürdüğüne, onlardan sonsuza dek kurtulduğuna ve İdlib'deki uzun bekleyişlerinin umutlarını yitirip teslim olmalarına yahut Avrupa'ya göç etmelerine neden olacağına inanıyordu.

İdlib'in nüfusu hem asıl sakinleri hem de Suriye'nin diğer illerinden yerinden edilenlerle birlikte, 1 milyonu çadırlarda yaşayan 4 milyonu aşıyor.

Şara'nın siyasi görüşü ideolojiye ya da hazır teorik reçetelere dayanmıyor, o daha ziyade iyi bir okuyucu olmasına rağmen plan yapmayı bilen, üstün bir stratejik sabır yeteneğine sahip ve hesaplanmamış askeri maceralara asla girmeyen bir adam.

İdlib'de üniversiteler açarak bu insan kaynağına yatırım yapan Şara, çoğu HTŞ üyesi olan 18 bin kız ve erkek öğrencinin eğitime ulaşmasını sağladı. Askeri alanda ise Şara, askeri kışlalar ve bir askeri akademi kurdu. Muhalif gruplarla ittifaklarını artırdı. Tam teçhizatla donatılmış 17 muharip tugay oluşturdu. Yerli yapım Şahin insansız hava araçlarını üreten yerel askeri üretimi destekledi.

Ayrıca, içeriden HTŞ’ye sızma ve örgütü dağıtma girişimlerine karşı koyabilen ve kendisini devirmeye çalışan tüm isyancı hareketleri baskı altına alabilen güçlü bir güvenlik birimi kurdu. Askeri, ekonomik, hizmet ve güvenlik alanlarındaki tüm bu başarılarına rağmen, Suriye’nin ne zaman özgürleştirileceği ve rejimle mücadele, özellikle de rejim tarafından şehirlerinden ve köylerinden sürülen yerinden edilmiş insanlar için her zaman değişmez bir soru işareti olmaya devam etti.

Ukrayna ve Rusya arasında 2022 yılının şubat ayı başlarında savaşın başlaması, Rusya'nın bu savaşta askeri gücünü tüketmesi halinde nereye kadar kendi içine çekilebileceği sorusunu gündeme getirdi. Ardından 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e saldırısının ardından  Gazze Şeridi’nde başlayan savaş, savaşın hangi boyutlara ulaşabileceği ve İran'ın Suriye ve Lübnan'daki silahlı uzantılarını kaybedip kaybetmeyeceği şeklindeki başka bir soruyu gündeme getirdi.

Şara, tüm bu gerçekler çerçevesinde hazırlıklara başlasa da İsrail, Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşı Lübnan'a doğru genişlettikten sonra savaşa girme kararı aldı. Hizbullah'ın 26 Kasım 2024 tarihinde İsrail ile ateşkes anlaşması imzalamasının ardından 27 Kasım 2024 tarihinde savaşa girme kararıyla harekete geçildi. Tam 11 gün içinde büyük bir ilerleme kaydedildi ve 8 Aralık 2024 günü Şam sokaklarında yürüyen Askeri Operasyonlar İdaresi üyeleri Beşşar Esed rejiminin düştüğünü ilan etti.

Devlet düşüncesine geçiş

HTŞ, Esed rejimini devirmesinin ardından Şam'a ulaşması ve Şara'nın Halk Sarayı'na girerek Suriye topraklarının ve devlet kurumlarının büyük bölümünü kontrol etmesi sonrası şimdi en önemli meydan okumayla karşı karşıya. Bir örgüt devlete dönüşebilir mi? Suriye’nin tüm kesimlerine açılım ve Suriyelilerin sahiplendiği ve ortak olduğu sivil, çoğulcu, demokratik bir devlete siyasi bir geçiş olasılığı ne kadar mümkün? HTŞ’nin lider kadrosunun gelinen aşamanın gereklerinin farkında, bu dönüşümü gerçekleştirme arzu ve kabiliyetine sahip ve bu konuda zamana karşı bir yarış içinde olduğu herkes tarafından biliniyor.

HTŞ’nin son 13 yılda aldığı cesur ve beklenmedik kararlar ve geçirdiği değişimler, onun Suriye devletini ve kurumlarını inşa etme lehine olacak şekilde kendinden ödün vermeye devam edeceği konusunda bize iyimser bir tablo sunuyor. Son yıllarda yabancı savaşçıların davranışlarını kontrol etme yeteneği, bu dosyayı yönetme konusunda Şara’ya olan güvenimizi artıyor.