İran’ın Suriye’den Akdeniz’e attığı ilk adım Rusya’yı kızdırdı

İran’ın Suriye’den Akdeniz’e attığı ilk adım Rusya’yı kızdırdı
TT

İran’ın Suriye’den Akdeniz’e attığı ilk adım Rusya’yı kızdırdı

İran’ın Suriye’den Akdeniz’e attığı ilk adım Rusya’yı kızdırdı

Rusya, İran’a Suriye’nin batısındaki Lazkiye Limanı’nı kullanma hakkı veren Şam’a yönelik kızgınlığını dile getirirken, Tahran ise ilk kez Tartus ve Lazkiye’deki Rus üslerinin yakınlarından Akdeniz’e adım attı.
Suriye Ulaştırma Bakanı Ali Hammud, geçtiğimiz 25 Şubat’ta Lazkiye Limanı Genel Müdürlüğü’ne “son sekiz yıldır Tahran'ın Şam'a sağladığı maddi ve askeri destek nedeniyle Suriye’nin girdiği borçlara karşılık limanın İran tarafından yönetilmesi için bir sözleşme taslağı hazırlamak üzere Tahran tarafıyla görüşecek yasal ve finansal bir çalışma grubu oluşturulması” talimatı verdi. Lazkiye Limanı, Suriye hükümeti ile önde gelen iş adamlarının ortağı olduğu Suriye Holding arasındaki bir sözleşme kapsamında faaliyet gösteriyor. Limanda ticaret malları ve petrol ürünlerinin Suriye ve komşu ülkelere nakliyesinden önce malların gemilerden limana aktarılması sağlanıyor. Bunun için gerekli olan büyük mekanizmalarla ilgili olarak ise bir Fransız şirketiyle yapılmış sözleşme bulunuyor. Alınan bilgilere göre hükümet, Şam ile Tahran arasındaki anlaşmayı Suriye Holding’e yazılı olarak gönderdi.
Rusya durumdan rahatsız
Bu yeni anlaşma iki sorunu ortaya çıkardı. İlki Fransız şirketle ilgili. Bu şirket, Suriye hükümetine karşı bir dava açabilir ve taraflar arasındaki sözleşmenin feshi için tazminat talep edebilir. İkincisi ise politik-stratejik sorun. Batılı bir diplomata göre İran’ın Lazkiye Limanı’nın yönetimini alması, tek başına Suriye’nin sıcak sulara olan kıyılarını kontrol eden Moskova'yı rahatsız ediyor.
Şam'ın Tahran’a Suriye’deki siyasi bir yönlendirmeyle limanda faaliyet gösterme izni verme kararı, “Rus ve İran tarafları arasındaki oyunda” Tahran'a olan önyargıyı kırmayı ve Suriye'nin yeniden inşasına katkıda bulunması için özel ayrıcalıklar sunmayı hedefliyor. Suriye resmi haber ajansı SANA’nın haberine göre geçtiğimiz Ocak ayında yapılan İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ve Suriye Başbakanı İmad Hamis başkanlığındaki ortak komisyon toplantısında demiryolları, konut inşaatı, yatırım, eğitim, kültür gibi çeşitli alanların yanı sıra terörün finansmanı ve kara para aklamayla mücadele için 9 mutabakat zaptı imzalandı. Suriye Başbakanı yaptığı açıklamada, atılan imzanın Şam’ın İran’a, kamu ve özel sektör şirketlerine yatırım ve yeniden yapılanma alanlarında olanaklar sağlama konusundaki ciddiyetinin bir işareti olduğunu söyledi. Yeni imzaların, daha önceki anlaşmaların bir güncellemesi olduğunu belirten Hamis, bununla birlikte uzun vadeli ekonomik işbirliği anlaşmasını en önemli anlaşma olarak nitelendirerek atılan imzaların, iki ülke arasındaki ilişkilerde “tarihi bir an” olduğunu kaydetti.
Tahran’ın Şam’a baskısı
Anlaşmanın imzalanmasından bir aydan daha kısa bir süre sonra Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, İran Dini Lideri Ali Hamaney ile 8 yıl sonra ilk kez Tahran'da görüştü. Tahran geçtiğimiz yılın sonlarında içerideki bir takım çekinceler ve Rusya tarafının huzursuzlukları nedeniyle stratejik anlaşmaların bir an önce yürürlüğe girmesi için Şam'a baskı uyguladı.
2017 yılı başlarında Tahran'ı ziyaret eden Suriye Başbakanı 5 stratejik anlaşma imzaladı. İlk anlaşma, doğu bölgesindeki antik Palmira kenti yakınlarında bulunan fosfat alanlarının 99 yıllığına İran tarafından işletilmesiydi. Suriye, 1.8 milyar ton ile dünyanın en büyük fosfat rezervlerine sahip ülkelerden biri. Fakat Suriye, 2011'de 3.5 milyon ton fosfat ihraç ederken 2013'te yalnızca İran'a 400 bin ton fosfat ihraç ederek fosfat üretiminde büyük bir düşüş yaşadı.
Moskova bu anlaşmaya fosfat yatırımını elinde tutmak için baskı uygulayarak karşılık verdi. Bu durum Tahran’ı kızdırırken ardından fosfat alanında bir Rusya-İran “ortaklığı” olabileceğine ilişkin görüşler yayılmaya başladı.
İkinci anlaşma, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından desteklenen İranlı bir şirketin, Syriatel ve MTN Group’un yanına üçüncü bir mobil telefon operatörü getirmesiyle ilgiliydi. Ortaklık kapsamında, İranlı şirket için yüzde 40, Suriye Şehitleri Destek Fonu için yüzde 40 ve Devlet Kamu Telekomünikasyon Şirketi için yüzde 20 pay edildi. İran tarafı, 2009 yılında kurulan, DMO bağlantılı telekomünikasyon şirketi MCI Group tarafından temsil ediliyor. MCI Group, 2010 yılında Suriye'de faaliyet göstermek için lisans talebinde bulunmuş, ancak Şam o dönem bu talebi reddetmişti.
Rusya’nın hamlesine ABD adımı
Edinilen bilgilere göre Rusya, projenin uygulanmasını durdurmak için müdahalede bulundu. Ancak son dönemde ABD’nin yaptırımlarını etkisini kırmak için İran tarafı ile yeniden iletişim kurulmak zorunda kalındı. Reuters’ın aktardığı açıklamalarında Carnegie Uluslararası Barış Enstitüsü’ndeki Ortadoğu programının baş araştırmacısı Karim Sadjadpour, “Telekomünikasyon, oldukça hassas bir sektördür. Bu anlaşma, İran'ın Suriye iletişim ağını izlemesine izin verecek” ifadelerini kullandı.
Üçüncü anlaşmada ise Tahran’ın 30 yıllığına tarım ve yatırım için 5 bin hektarlık arazi alması kararlaştırıldı. Bu arazi,  Seyyide Zeynep ile ülkenin kuzeydoğusundaki Deyr-i Zor’da bulunan ve Şam'ın güneyinde kalan Darayya arasındaki, anlaşmazlıkların yaşandığı bölgede yer alıyor. Bununla birlikte İran’ın Irak sınırına yakın Deyr-i Zor'daki varlığının ABD’liler ve Doğu Fırat İttifakı’nın varlığına kıyasla arttığı gözlendi.
Tahran'ın, Akdeniz'e petrol ve doğalgaz limanları inşa etmek için bin hektarlık bir alan istediği dördüncü anlaşma için Tartus ile Lazkiye arasında kalan Baniyas şehrinde araştırmalar yapıldı. Ancak Rusya, küçük bir “petrol limanı” için İran'a izin verilmesine itiraz etti. Tahran, 2011 yılından önce Tartus Limanı’nı askeri üs haline getirmeye çalışmıştı. Ancak Moskova, 2015 yılı sonunda askeri müdahalede bulunarak S-400 ve S-300 füze sistemlerini Lazkiye'de konuşlandırdı. Daha sonra Tartus Limanı’nı genişletmeye karar veren Rusya, Şam'dan biri Lazkiye'de “açık uçlu” diğeri Tartus'ta 50 yıllık olmak üzere askeri varlığa dayalı iki izin aldı.
İran ilk kez sıcak sularda
Gözlemcilere göre, İran’ın Lazkiye Limanı’na gelişi artık Rusya’nın Akdeniz’deki üslerinin yakınlarında olacağı anlamına geliyor. Lazkiye Limanı’nın işletilmesiyle ilgili anlaşma tamamlandığı takdirde İran, ilk kez sıcak sulara inmiş olacak. Bununla birlikte “Tahran-Bağdat-Şam-Akdeniz” rotası, özellikle İran'ın Suriye demiryolu sektörüne girişiyle ilgili haberlerin ortasında askeri ve ekonomik arza açık hale gelecek.
İranlı yetkililer Suriye tarafına, Lazkiye Limanı’nın, İran petrol ürünlerini Suriye üzerinden Akdeniz'e taşımak ve “son aylarda hükümetin yaşadığı gaz, petrol ve elektrik krizini” çözmek için kullanılacağını söyledi.
2017 yılının başında imzalanan beşinci anlaşma, İran'ın Suriye’ye 1 milyar dolarlık yeni bir krediyi onaylamasıyla gerçekleşti. İran, 2013'ten bu yana, iki yıl önce verilen 1 milyar dolarlık kredi dâhil olmak üzere Şam’a 6,6 milyar dolar değerinde kredi sağladı. Bu kredinin yarısı ham petrol ve türevlerinin ihracatını finanse etmeye tahsis edildi. Uluslararası Enerji Ajansı'na (UEA) göre İran, Suriye'ye günde 70 bin varil petrol ihraç etti.
Öte yandan Suriye hükümeti, petrol ve doğalgaz kuyularının kontrolünü kaybetti. 2011 yılında günlük 380 bin varil olan petrol üretimi, 2015 yılında yaklaşık 30 bin varile düştü. Suriye’nin petrol ve doğalgaz rezervlerinin çoğu Fırat Nehri’nin doğusunda, Washington’un müttefiki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen bölgelerde bulunuyor. Burada üretilen günlük yaklaşık 70 bin varillik petrolün bir kısmı, “savaş ağaları” anlayışı gereği rejim bölgelerine gönderiliyor.
Öte yandan Washington ve Avrupa Birliği (AB), Fırat'ın doğusundan batıya petrol taşınmasına yardım eden işadamlarına yaptırım uyguladı.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.