​Ayrımcılığın ve korkunun anıtları: Tarih boyunca Duvarlar

Meksika - ABD sınırı (Reuters)
Meksika - ABD sınırı (Reuters)
TT

​Ayrımcılığın ve korkunun anıtları: Tarih boyunca Duvarlar

Meksika - ABD sınırı (Reuters)
Meksika - ABD sınırı (Reuters)

Duvar, Set,  Çit...
Benzer öneme sahip kelimeler, engelleme, izolasyon ve itme anlamına gelen ve duvarın öte tarafıyla iletişimi önleyen bariyerler. Duvarın ardındakiler ise tehlikeli bir terör veya bulaşıcı bir hastalık kaynağı olarak görülüyor...
Tarihte ilk medeniyetin kurucuları olan antik Sümerler de Amorit çobanlarına karşı tarihin ilk duvarını inşa etmişlerdi.
Sümer duvarı, Dicle ve Fırat nehirleri arasında 100 milden daha uzundu.
Antik Atina, denizin tehlikelerini ve denizden gelebilecekleri engellemek için “uzun duvarlar” olarak bilinen setler inşa etti.
Sasaniler "kırmızı yılan" olarak bilinen duvarları yaptılar. Bu duvarın kıvrımları İran'ın iç kısımlarından Hazar Denizi'nin güney kıyılarına kadar 120 mil uzanıyordu.
Buna karşılık, Roma İmparatoru Hadrianus, Roma ve Britanya’yı, kuzeye ve güneye akın eden kavimler göçüne karşı korumak için 73 mil uzunluğundaki "Hadrianus Duvarı"nı inşa etti. 
Theodosius döneminde, Bizanslılar, Konstantinopolis (bugünkü İstanbul) kentini çevreleyen 15 kilometrelik bir duvar inşa ettiler.
Çin Seddi ise bu antik duvarların en önemlisi olmaya devam ediyor. “Duvar uygarlığı” olarak adlandırılan Çin Seddi, “yaratılış tarihinde insanlar tarafından üretilen en büyük nesne” olarak tanımlandı.
Yapılış amacı Ming hanedanını kuzey göçebelerinden korumak olan 1875 mil uzunluğundaki duvar, M.Ö. 3. yüzyılda ve 16. yüzyılda olmak üzere iki kez  inşa edildi.
Hükümdar koruyucuydu ve koruma kendimizi dışarıya ve dışarıyı kendimize kapatmakla yapıldı. Ancak bu duvarlar onları korumadı. İşgalciler bu duvarlara delikler açar yada içine girerlerdi. Gelecek nesiller için ise bazı kalıntılar ve turistik hediyelik eşyaların dışında bir şey bırakmazlardı.
Sonuçta tarihi duvarlar, işlev olarak korunulan saldırganların işine yaradı. Duvar, ortak çıkarların insanları bir araya getirdiği ve birbirlerinin korkularını giderdiği düşüncesinin egemen olmasını geciktirdi. Kavimlerin ve ırkların aynı ailenin parçaları olduğu gerçeğini de örten “Duvar” izolasyonu modernite sonrası da devam etti.
Polonya'yı işgal ettikten sonra Nazi Almanyası, Alman yönetimi altında olan Avrupa'daki en büyük Yahudi gettosu olarak bilinen Varşova Gettosu'nu kurdu ve 400 bin kişilik nüfusu, etrafı dikenli tellerle çevrelenmiş bir duvarla çevreledi. Nazizmin yıkılışı ve II. Dünya Savaşı'nın sonu, duvarlardan kurtulmak için yeterli olmadı. 1961'de Doğu Almanya olarak bilinen komünist otorite Berlin'in iki bölgesini ayıran bir duvar inşa etmeye başladı. O zaman belirtilen sebep, Doğu’daki sosyalist deneyimi, Batı Almanya’nın komplolarından ve NATO’dan korumaktı. Fakat “sosyalist mutluluğun” içinde yaşayan yüzlerce insan kapitalist cehenneme(!) kaçmaya çalışırken çeyrek asır boyunca öldürüldü.
Çürütülmesi zor olan bir gerçek ise otoritelerin tehlikeyi veya düşmanları önlemek için duvarları yükseltmelerinin asıl sebebinin, kendi içlerinde güçsüzlük hissetmeleridir. Dolayısıyla, algılanan herhangi bir tehditten korunmadan önce kendilerini kendilerinden korurlar. 1989-1990 yıllarında Sovyet Birliği’nin yıkılmasıyla, bazıları, Nazizmin çöküşü gerçekleşmezse, komünizmin çöküşünün olacağı kanısındaydı. Ama öyle olmadı. Milattan sonra 2000 yılında İsrailliler 440 mil duvar inşa etmeye başladılar.
Örülen bu duvar, ülkeyi topraktan, kardeşi kardeşten ayırarak Filistin topraklarını derinden vurdu.
Filistin coğrafyası için ülkelerinin parçalanmasına bağlı olarak gelecekteki  barış ihtimali zayıfladı. 
İsrail'in terör argümanı karşısında, Macaristan göçmenlik argümanını yükseltti. Popülist Victor Uruban'a göre 2015'te Sırbistan ve Hırvatistan ile ortak sınır boyunca mülteciler ve göçmenler için bir duvar inşa edildi. Bu onların ulusal cennetlerine ulaşmalarını önler.
Bu girişimler, Macarlar, Almanlar ve Yahudilere zulmedildiğinde, yani kendi geçmişinin kendini empoze ettiği unutkanlığında birleşiyor. Bu unutkanlık, Alman kökenli Donald Trump'ta ve “göçmenlerin ülkesi” olarak bilinen ülkenin vatandaşlarının desteklediği popülasyonda çok parlak görünüyor.
Trump Meksika ile 5.7 milyar dolar karşılığında 2.000 mil duvarı inşa edecek bir kampanya vaadediyor. Bu duvar, güney komşusu ile ortak sınırın yarısını kapsayacak, zaten diğer yarısını dağlar ve vadiler kapatıyor.
Nitekim Sanayi Devrimi'nden bu yana dünyamız, ayrılma ve izole etme kabiliyetinde doğal sınırları aştı. Uçaklar ve gemilerin yanı sıra trenler ve kanalların inşası, bilim ve teknoloji ile donanmış insanların taştan daha güçlü olduğunu göstererek mesafeleri kısaltmış ve doğayı azaltmıştır. Son yıllarda, göç arttı ve dünya, holiganlara yeni bir bahane veren iletişim devrimine tanık oldu.
Ancak bazen, geçmişin kolay geçmediğini ve geleceğin günümüze yaklaşırken düşmanlığının arttığını unutuyoruz.
Duvarlar, ırkçılık ve popülizmin inatçılığının anıtları olarak yükseliyor. 



Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
TT

Sömürge dönemi acıları, Cezayir ile Fransa arasındaki ilişkileri ‘zehirlemeye’ devam ediyor

Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)
Cezayir’deki Fransız sömürge dönemini anlatan 1961 tarihli bir arşiv fotoğrafı (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2017 yılında göreve gelişinden bu yana, Cezayir ile Paris arasındaki siyasi ilişkiler, Kuzey Afrika'daki en büyük ticaret ortakları olan iki ülke arasında normal ilişkilerin kurulmasını engelleyen Cezayir savaşı ve sömürge döneminde yaşanan acılar nedeniyle daha önce eşi benzeri görülmemiş bir soğukluğa tanık oluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Pazar günü Fransız gazetesi Le Figaro’ya yaptığı açıklamalar, iki ülke arasındaki ‘krizi’ daha da karmaşık hale getirdi. Macron açıklamasında,  geçtiğimiz günlerde “Fransa, bizim ebedi ve geleneksel düşmanımızdır” diyen Cezayir Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı el-Haşimi Cabub’un sözlerinin ‘kabul edilemez’ olduğunu vurguladı.  Cabub’un sözleri, Fransa'yı oldukça rahatsız ederken daha önce yaptığı bir açıklamada, ‘Fransa ile yeni bir döneme başlandığını’ söyleyen ve bu yeni başlangıcı öven Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun için utanç kaynağı oldu.
Macron, Cezayir’de bazı kesimlerce yapılan itirazlara rağmen, Fransızlar ve Cezayirliler arasında ortak bir hafıza uzlaşısı oluşturmak istediğinin altını çizerek “Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da aynı düşünceye sahip. Bazı tarafların itirazlarını hesaba katması gerektiği doğru” ifadelerini kullandı. Ortak hafıza dosyası ile ilgili çabalara değinen Fransa Cumhurbaşkanı, “Bunu inkar edecek değilim. İtiraf politikasının milletimizi daha güçlü kılacağına inanıyorum. Fransa-Cezayir sorununun arka planında bir Fransa-Fransa meselesi olduğu düşülmesin” şeklinde konuştu. Bir kesimin, Fransa’nın 1830’daki Cezayir işgalinin ‘kültürel yönleri de olduğunu’ düşündüğünü bir kesimin ise bunu istila, yağma ve katletme olarak gördüğünü söyleyen Macron, sömürge geçmişi ve bunun yansımalarının, halen Fransızlar arasında tartışmalara yol açan bir konu olduğuna işaret etti.
Macron açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Esasen bölünmüş hatıraları bir araya getirmedik ve homojen bir vatansever söylem inşa etmedik. Parçalanmış hatıralar, Kara Ayaklar’ın (Cezayir'de doğan ve Cezayir’in bağımsızlık savaşı sırasında ülkeden ayrılan Fransızlar) anılarıdır. Harkiler’in (Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda Fransa tarafında savaşan Cezayirliler) anılarıdır. Fransız ve Fransa saflarında savaşan askerlerin anılarıdır. Bağımsızlık savaşı sonrası Fransa’ya gelen Cezayirlilerin anılarıdır. Bu göçmenlerin çocuklarının anıları, çifte vatandaş olanların anılarıdır.”
Öte yandan Cezayirli Bakan Cabub’un açıklamaları Fransa ile Cezayir ilişkilerini daha da karmaşık hale getirdi. Cabub 8 Nisan’da Cezayir Meclisi’nde katıldığı bir oturumda Paris Hastaneleri Kurumu’nun geçtiğimiz yıllarda Fransa'daki yüzlerce Cezayirlinin sağlık harcamalarıyla ilgili Cezayir Sosyal Güvenlik Kurumu’nun biriken borçlarından şikâyet etmesine ilişkin konuşmasında Fransız hükümetini eleştirirken Paris Hastaneleri Kurumu’nun istediği rakamın abartılı olduğunu vurguladı.
Gözlemcilere göre Cabub, konuşmasını İslami eğilimli Barış Toplumu Hareketi’nin (MSP) lideri olarak yaptı. Cabub’un lideri olduğu MSP, Fransa Cezayir’i işgal ettiği için özür dilemedikçe ve bunun için tazminat ödemedikçe iki ülke arasında herhangi bir yakınlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor.
Buna karşın Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune konuya ilişkin bir açıklamasında, ülkesinin, bazı haksız suçlamaların yapıldığı açıklamalara rağmen Cezayir ile ilişkilere sakin bir atmosferin hakim olmasını istediğini söyledi.
Bu gelişme, Cezayir'in Fransız heyetindeki ‘zayıf temsili’ reddetmesi nedeniyle Fransa Başbakanı Jean Castex’in Cezayir ziyaretinin ertelendiğinin duyurulmasıyla aynı zamana denk geldi. Başbakan Castex, Cezayir'in itirazına karşın yaptığı açıklamada, Cezayir ziyareti sırasında kendisine az sayıda bakanın eşlik etmesinin nedeninin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklandığını söyledi. 
Öte yandan Cezayir Dışişleri Bakanı, geçtiğimiz hafta Fransız yetkilileri, Fransa’nın 1960'lı yıllarda Cezayir çölünde gerçekleştirdiği ‘nükleer testler için tazminat ödenmesi dosyasını daha fazla ciddiye almaya’ çağırırken bu dosya, halihazırda kriz yaşayan Fransa-Cezayir ilişkilerinde yeni bir krize kapıyı araladı. Cezayir, Fransa'yı Pasifik Okyanusu'nda bulunan Fransa Polinezyası’ndaki ve Cezayir'deki nükleer patlamalardan etkilenenlere tazminat ödenmesini öngören bir yasanın çıkarıldığı 2009 yılından bu yana nükleer deneylerden zarar gören kurbanlar için tazminat ödenmeyi ertelemekle suçluyor. Yüzlerce Cezayirli, radyasyonun çöl bölgesi sakinlerinin sağlığına, hayvanlarına ve hatta yer altı kaynak sularına verdiği zararı ispatlayan dosyalar hazırladılar. Konuyla ilgilenen insan hakları örgütleri, bu dosyaları Fransız yetkililere gönderdiler, ancak bir yanıt alamadılar.