İran, Fransa’nın müzakere çağrısını reddetti

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-AFP)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-AFP)
TT

İran, Fransa’nın müzakere çağrısını reddetti

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-AFP)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-AFP)

İran, nükleer programı ve askeri hedefleri konusunda geniş çaplı uluslararası müzakereler gerçekleştirilmesi yönünde Fransa’dan gelen çağrılara olumsuz yanıt vererek 2015 yılında uluslararası güçler ile imzalanan anlaşma dışında hiçbir konu hakkında görüşme yapmayacağını söyledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron iki gün önce yaptığı açıklamada Paris ve Washington’un Tahran’ın nükleer silahlar bulundurmasını engellemek istediğini ve yeni müzakerelerin İran’ın balistik füze programlarının engellemesine yoğunlaşması gerektiğini ifade etmişti.
İran Dışişleri bakanlığından yapılan açıklamada ABD Başkanı Donald Trump’ın Tahran’a yönelik yaptırımları sertleştirme adımları çerçevesinde geçen sene çekildiği 2015 tarihli nükleer anlaşma dışında hiçbir konunun müzakereye açık olmadığı ifade edildi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musavi yaptığı açıklamada “Mevcut şartlarda, nükleer anlaşma dışında müzakere edilecek her konu anlaşmayı imzalayan diğer ülkeler arasındaki güveni sarsar” dedi. Fransa ve anlaşmayı imzalayan diğer Avrupa ülkeleri nükleer anlaşmada kalmak istese de bu ülkelerdeki birçok şirket ABD’nin uyguladığı ekonomik yaptırımlar nedeniyle Tahran ile imzaladığı anlaşmaları feshetti.
Musavi “Avrupalılar şuana kadar anlaşma gereğince verdikleri sözleri yerine getirmede ve ABD’nin anlaşmadan yasadışı bir şekilde ayrılmasının ardından İran çıkarlarını korumada başarısız oldu” ifadelerini kullandı.
Trump dün yaptığı açıklamada ABD’nin yaptırımlarına maruz kalan İran’ın yıkılmaya yüz tuttuğunu belirtmiş ve Tahran’a diyalog yapma çağrısında bulunmuştu.  Trump’ın bu sözleri için  “tekrarlayan, asılsız ve çelişkili” ifadelerini kullanan Musavi ABD Başkanının söz konusu açıklamalarının cevap verilmeyi hak etmediğini belirtti.
Reuters tarafından yayımlanan bir rapora göre Japonya Başbakanı İran ile ABD arasındaki gerginliği azaltma hedefiyle önümüzdeki hafta İran’a bir ziyaret gerçekleştirecek. Japonya, İran ile uzun vadeli sağlam ilişkileri bulunması açısından ABD’nin müttefikleri arasında önemli bir yeri var. Bu durum Abe’nin vazgeçilmez bir arabulucu olmasını sağlıyor. Trump geçen ay Japonya’ya gerçekleştirdiği ziyarette Abe’nin İran konusunda yaptığı yardımdan memnuniyet duyduğunu belirtirken bu, Tokyo ile Tahran arasında iyi ilişkiler bulunduğunu gözler önüne seriyor.  Rapora göre Japonya ABD yaptırımları nedeniyle İran’dan petrol alımını durdursa da, petrol ihtiyacının büyük bir kısmını bölgeden ithal etmesi nedeniyle Ortadoğu’nun istikrarına önem veriyor. Rapora göre Abe’nin yapabileceği en büyük şey, İran ve ABD’yi üçüncü bir devlette direkt müzakereler gerçekleştirmeleri konusunda ikna etmesi. Japonya’daki Ortadoğu araştırma merkezinde araştırmacı olan Momoya Kondo Abe’nin arabuluculuğa örnek olarak İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi, Japonya’nın haziran ayının sonunda ev sahipliği yapacağı G-20 zirvesine davet edebileceğini belirtti. Ortadoğu’daki birçok devlette hizmetlerde bulunmuş olan eski diplomat Motoheiro Ono Abe’nin İran’dan aldığı mesajı G-20 zirvesinde ABD’ye iletebileceğini söyledi.
Japonya; Tahran ile Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD arasında imzalanan nükleer anlaşmada taraf değil. Bu sebeple süreci doğrudan idare etme gücüne sahip değil.
Japonya ile İran arasındaki iyi ilişkiler 70 yıl öncesine dayanıyor. 1950’lerde Japon petrol şirketi İngiltere’nin İran petrolüne yönelik ambargosunu kırarak benzin ve dizel alması için bir petrol tankerini İran’a göndermişti. Irak-İran savaşından 30 sene sonra o dönem Japonya’nın dışişleri bakanı olan Shinzo Abe’nin babası Shintaro Abe arabuluculuk için iki ülkeyi de ziyaret etmiş ve Shinzo Abe yardımcısı olarak onun yanında bulunmuştu.
Japonya petrol ticareti nedeniyle Ortadoğu ülkeleri ile genel olarak iyi ilişkilere sahip. İran, Japonya’nın petrol ithal ettiği en önemli ülke konumunda idi. 2012 yılına kadar petrol ihtiyacının %10-15’ini İran’dan ithal ediyordu. Ancak ABD yaptırımlarının ardından durum değişti.



Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.


İsrail Batı Şeria'yı işgal ederken askerlerine karşı iki saldırı düzenlendi

Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)
Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)
TT

İsrail Batı Şeria'yı işgal ederken askerlerine karşı iki saldırı düzenlendi

Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)
Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)

İşgalci İsrail güçleri, Ramallah ve El Halil'de askerlerin ezilip bıçaklandığı peş peşe iki saldırıya uğradı. Olaylar, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki şehirlere düzenlediği baskınlara ve saldırılara misilleme olarak görüldü.

Dün, bir Filistinli Ramallah yakınlarında iki İsrail askerine saldırdı ve onları bıçaklamaya çalıştı. Ancak hafif yaralanan askerler onu vurarak öldürdü.

Bıçaklama girişimi, bir Filistinlinin Batı Şeria'nın güneyindeki Kiryat Arba Yahudi yerleşim birimi yakınlarında bir kadın askeri ezip kaçtığı başka bir saldırından birkaç saat sonra gerçekleşti. Filistinli, El Halil’de yapılan kovalamacanın ardından işgalci İsrail askerleri tarafından öldürüldü.

İsrail televizyonu Kanal 12, Filistinlilerin saldırılarının, İsrail ordusunun Batı Şeria'nın kuzeyinde yürüttüğü Beş Taş Operasyonu’nun başlamasının ardından gerçekleştiğini söyledi. İsrail ordusu, geçtiğimiz hafta başlayan operasyonunu genişleterek Tubas'ın yanı sıra Kabatiya'ya baskı düzenledi ve sokağa çıkma yasağı uyguladı.

İsrail güçleri, Nablus'un batısındaki Zevata'da Filistinli tutuklu Abdulkerim Sunbur'un evini havaya uçururken, işgalci İsrail ordusunun buldozerleri Tubas'ın kuzeyindeki Akabe beldesinde tutuklu Eymen Necah Ganam'ın evini yıktı. İşgal İsrail güçleri Beytullahim’de iki evi daha yıktı.

Filistinli Esirler Kulübü tarafından dün yapılan açıklamada, İşgalci İsrail güçlerinin 7 Ekim 2023'ten bu yana Kudüs dahil Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde 21 kişiyi tutukladığını açıkladı.


Kolombiya Devlet Başkanı Petro’dan ABD Başkanı Trump'a uyarı: Kaplanı uyandırmayın! Bize saldırmak savaş ilanı demektir!

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)
TT

Kolombiya Devlet Başkanı Petro’dan ABD Başkanı Trump'a uyarı: Kaplanı uyandırmayın! Bize saldırmak savaş ilanı demektir!

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, Bogota ile Washington arasında gerilimi tırmandıran sözlü savaş çerçevesinde dün ABD Başkanı Donald Trump'ı ülkesinin egemenliğini tehdit etmemesi konusunda uyardı.

Trump, dün Washington'da düzenlenen bir ABD yönetimi toplantısında uyuşturucu ile ilgili suçlarla mücadele kapsamında Kolombiya'ya saldırı olasılığın işaret ederek “Kolombiya'nın kokain ürettiğini duydum. Kokain fabrikaları var, tamam mı? Sonra da bize kokainlerini satıyorlar... Sadece Venezuela değil, bunu yapan ve ülkemizde satan herkes saldırıların hedefi olacak” dedi.

Trump'ın açıklamalarına yanıt olarak, onu Kolombiya'yı ziyaret etmeye davet eden Petro, ‘kokainin ABD’ye ulaşmasını önlemek için günde dokuz uyuşturucu laboratuvarının imha edildiğini’ görmesini istedi. Petro, sosyal medya platformu X'te yaptığı bir paylaşımda, 2022 yılında göreve geldiğinden bu yana ‘füzeler kullanmadan’ 18 bin 400 laboratuvarı imha ettiğini belirtti.

Kolombiya Devlet Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Benimle gelin, size her 40 dakikada bir laboratuvarı nasıl yok ettiğimizi öğreteyim, ama egemenliğimizi tehdit etmeyin, çünkü kaplanı uyandıracaksınız. Egemenliğimize saldırmak, savaş ilan etmek demektir. İki yüzyıldır süren diplomatik ilişkileri bozmayın!”

Petro şöyle devam etti:

"Zaten itibarımı lekelediniz. Bu yolda devam etmeyin. Binlerce ton kokainin Kuzey Amerika'daki tüketicilere ulaşmasını engellemeye katkıda bulunan bir ülke varsa, o da Kolombiya'dır.”

Bogota ile Washington arasındaki ilişkiler son zamanlarda önemli ölçüde kötüleşti. ABD yönetimi, Petro'yu uyuşturucu çetelerine karşı yeterince sert davranmamakla suçlayarak