İmran Han Genelkurmay Başkanı ve İstihbarat Başkanı ile Washington’da

İmran Han yarın (Pazartesi) Başkan Trump ile bir görüşme yapacak. Ayrıca senato meclisinde dışişleri komisyonuyla da başka bir görüşme düzenleyecek.
İmran Han yarın (Pazartesi) Başkan Trump ile bir görüşme yapacak. Ayrıca senato meclisinde dışişleri komisyonuyla da başka bir görüşme düzenleyecek.
TT

İmran Han Genelkurmay Başkanı ve İstihbarat Başkanı ile Washington’da

İmran Han yarın (Pazartesi) Başkan Trump ile bir görüşme yapacak. Ayrıca senato meclisinde dışişleri komisyonuyla da başka bir görüşme düzenleyecek.
İmran Han yarın (Pazartesi) Başkan Trump ile bir görüşme yapacak. Ayrıca senato meclisinde dışişleri komisyonuyla da başka bir görüşme düzenleyecek.

Pakistan Başbakanı İmran Han, Başbakan sıfatıyla ilk kez Washington’a bir ziyarette bulundu. Han’a ziyaretinde Pakistan Genelkurmay Başkanı Kamar Cavid Bajwa ve Pakistan İstihbarat Dairesi Başkanı eşlik ediyor. Bu ziyaret, görüşmelerin Washington’un Taliban siyasi heyetiyle yaptığı barış müzakereleri üzerinde yoğunlaşacağını gösteriyor. Müzakerelerde ABD Ordusu ve NATO’nun en yakın zamanda Afganistan’dan çekilmesi konusu görüşülüyordu.
Pakistan’ın Afganistan’daki barış sürecine nasıl bir katkıda bulunabileceği de ziyarette görüşülecek. 
Ziyaret bir Pakistan Başbakanının Washington’a Genelkurmay Başkanı ve İstihbarat Dairesi Başkanı eşliğinde yaptığı ilk ziyaret özelliğini taşıyor.
İmran Han, önce ABD Başkanı Donald Trump ile yarın Beyaz Saray’da bir görüşme yapacak. Daha sonra Senato’da Dışişleri Komisyonuyla başka bir görüşme düzenleyecek.
ABD’nin İslamabad Büyükelçisi Paul Jones’a göre “Genelkurmay Başkanı ve İstihbarat Dairesi Başkanı’nın İmran Han’a ziyarette eşlik etmesi sivil ve askeri otoritenin ilk kez Pakistan siyaseti üzerinde uzlaştıklarını gösteriyor. Ayrıca Jones, “Trump yönetimi, Afganistan ve Güney Asya’daki teröre karşı mücadeleyi temel görevlerinden biri olarak sayıyor ve Pakistan ordusunun muvafakati ve desteği olmadan Pakistan’da hiçbir siyasi ilerleme kat edilemez” diye ekledi.
General Bajwa’nın ABD Savunma Bakanı Patrick M. Shanahan ve ABD Genelkurmay Heyeti Başkanı Mark Milley ile görüşmesi planlanıyor. Bu görüşmeler Milley’in ABD Kongresi tarafından göreve atanmasının ardından yurt dışından ilk görüşme olacak. 
Ayrıca Han yakın zamanda hükümetine kredi veren Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı ve Dünya Bankası Başkanı ile görüşecek. Han ABD’deki Pakistanlı azınlıkla da bir araya gelecek. Bu görüşmeyi düzenleyenler görüşmeye 15-20 bin gurbetçinin katılacağını belirtti. Amerikan ve Pakistanlı analistlere göre Pakistan Genelkurmay Başkanı Bajwa, Washington yönetimini Pakistan’la askeri işbirliğine ikna etmeyi ve ABD’nin yıllık 1 milyar doları geçen askeri desteğini tekrar sağlamayı amaçlayacak.
Pakistanlı bir yetkili geçtiğimiz Kasım ayında aralarındaki mektuplaşmadan sonra İmran Han’ın Trump’la yüz yüze görüşmeye istekli olduğunu belirtti. 
Bu mektuplaşmalar sayesinde ABD’nin Pakistan’a bakışı değişmişti. Böylece Başbakanlık ofisi kaynaklarına göre İmran Han’ın Beyaz Saray’a ziyaretinin yolunu açmak için İslamabad alışılmadık yöntemleri kullandı.
Trump, Pakistan hükümetinin Cemaat-i Davet lideri Hafız Muhammed Said’i tutuklanmasından memnuniyet duymuştu. Washington Said’i terörle ve Kasım 2008’de Mumbai’de düzenlenen saldırının sorumlusu olmakla suçluyordu. Bu saldırıda bir kısmı ABD’li 168 kişi hayatını kaybetmişti.
Bu gelişmelere ek olarak Pakistan Müslüman Birliği (Navaz) (PML-N) Başkanvekili Meryem Navaz Şerif, babası Navaz Şerif’in İmran Han Hükümeti’nin sunduğu şartları kabul etmesi karşılığında serbest kalıp affedileceğine dair anlaşmayı reddettiğini belirtti. Meryem Navaz adını açıklamadığı birtakım kişilerle görüştüğünü vurguladı. Ancak bu kişiler hakim partinin üyelerinden değil. Görüldüğü kadarıyla bu kişiler sivil arabulucular veya askeri yetkililerden oluşuyor. Meryem Navaz güçlü bir ses tonuyla meydan okurcasına şöyle dedi: “Eğer şartlarını kabul edersek bu Pakistan halkının sırtına ve demokrasisine sapladığımız bir bıçak olur. Navaz Şerif her ne kadar İmran Han’ın esareti altında bulunsa da kendini daha güçlü hissetmektedir. İmran Han yönetime sahte seçimlerle geldi. Geçen yıl göreve geldiğinden beri diğer politikacılara hakaret ediyor.”
Diğer bir çarpıcı gelişme de, Pakistan'ın kuzeybatısındaki Hayber-Pahtunhva eyaletiyle birleştirilmiş federal olarak yönetilen kabile bölgelerinde yaşandı. 
Eyalet parlamentosundaki 16 temsilcilerini doğrudan seçmek üzere ilk seçime başladılar. Bu seçimde 1897 oy verme merkezi oluşturuldu ve bu merkezlerde 2,8 milyon seçmen oy kullanacak. 
Pakistan Seçim Komisyonu, 554 seçim merkezinin yüksek güvenlik önlemlerine sahip olduğunu ve 461 merkezin orta dereceli güvenlik önlemlerine sahip olduğunu belirtti.
Hükümet, kabile bölgelerinde seçimleri güvence altına almak için 34 bin'den fazla polis, güvenlik gücü, asker ve sınır muhafızını görevlendirdi. Bu kabile bölgeleri, son yirmi yıl içerisinde silahlı gruplar ve Pakistan ordusu arasında kanlı çatışmalara şahit oldu. Federal olarak yönetilen kabile bölgelerindeki ilk seçimlerde, farklı siyasi partilere ve dini gruplara mensup 285 aday yarışıyor. Bu partilerin ilk defa kabile bölgelerindeki seçimlere katılmalarına izin veriliyor. Bu seçimde Peştunlar Milliyetçi Partisi ve PML-N’de iki kadın aday bulunuyor. Bölgedeki kadın ve azınlıklara ayrılmış beş koltuk var. Bu koltuklar partilerin kazandığı oy sayısına göre verilecek. Sonuçların Pazar günü açıklanması bekleniyor.
Federal olarak yönetilen kabile bölgeleri (yedi bölgeden oluşan ve Afganistan sınırına yakın yerlerdeki özerk yönetime benzer bir yönetime sahip) geçen yıla kadar sömürge anlayışına dayanan bir rejime tabiydi ve bu rejim hiçbir siyasi faaliyete izin vermiyordu. Anayasal reformlar ve belirtilen siyasi otorite tarafından anayasada yapılan değişiklikler ulusal seçimlerin yanında bölgesel seçimlere de izin verdi. Siyasi boşluk el-Kaide bağlantılı silahlı güçlerin bu engebeli bölgede kendi kanunlarını koymalarına yardım eden bir etkendi. Militanlar bölgeye 11 Eylül 2011 saldırıları sonrasında komşu Afganistan’dan sızdılar. 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD Afganistan’a saldırdı. 
Pakistan ordusu yıllar boyunca bir dizi saldırı ile bölgenin kontrolünü yeniden kazanmayı başardı. Ancak bölgede el-Kaide’nin yerini almaya çalışan DEAŞ örgütünün çalışmaları korku yaratmaya devam ediyor. Örgüt, Pakistan'ın yedi kabile bölgesinden ikisinin yakınında bulunan Afganistan'ın Nangarhar eyaletinde yoğun olarak bulunuyor.



Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)

Yapılan kapsamlı bir soruşturma, kanser riskini büyük ölçüde artıran gen mutasyonunu farkında olmadan taşıyan bir sperm bağışçısının, Avrupa genelinde en az 197 çocuğun babası olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların bir kısmı zaten hayatını kaybetti ve bu mutasyonu miras alanların sadece küçük bir yüzdesi kanserden kurtulabiliyor.

Sperm İngiltere'deki kliniklere satılmadı, ancak BBC, konu hakkında bilgilendirilen çok az sayıda İngiliz ailenin Danimarka'da kısırlık tedavisi görürken donörün spermini kullandığını doğruladı.

Danimarka'daki Avrupa sperm bankası, sperm satışından sorumlu kurum olarak, etkilenen ailelere "en derin taziyelerini" iletti ve spermlerin bazı ülkelerde çok sayıda çocuğun babası olmak için kullanıldığını kabul etti.

Soruşturma, Avrupa Yayın Birliği'nin araştırmacı gazetecilik ağı kapsamında BBC de dahil olmak üzere 14 kamu yayın kuruluşu tarafından yürütüldü.

Sperm, 2005 yılında öğrenciyken bağış yapması karşılığında para alan anonim bir adamdan geldi. Spermi daha sonra yaklaşık 17 yıl boyunca kadınlar tarafından kullanıldı.

BBC'ye göre, adam sağlıklıydı ve bağışçılar için gerekli tüm tarama testlerinden geçmişti. Ancak, doğumundan önce bazı hücrelerinin DNA'sında bir mutasyon meydana gelmiş ve hücrelerin kanserleşmesini önlemede hayati rol oynayan TP53 genine zarar vermişti.

Donörlerin çoğu tehlikeli TP53 genini taşımamaktadır, ancak spermlerinin %20'sine kadarında bu gen bulunmaktadır. Bununla birlikte, enfekte spermden doğan her çocuk, bu mutasyonu tüm hücrelerinde taşıyacaktır.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Londra'daki Kanser Araştırma Enstitüsü'nde kanser genetiği uzmanı olan Profesör Claire Turnbull şunları söyledi: "Bu yıkıcı bir teşhis. Herhangi bir aile için son derece zor bir teşhis. Çünkü bu riski ömür boyu taşımak zorunda kalma yükünü omuzlarına yüklüyor ki. bu şüphesiz yıkıcıdır."

Tümörleri tespit etmek amacıyla vücut ve beyin için yıllık MR taramaları ve karın ultrasonları yapılmaktadır. Kadınlar genellikle kanser riskini azaltmak için memelerini aldırmayı tercih ederler.

Avrupa Sperm Bankası, "donörün kendisinin ve aile üyelerinin etkilenmediğini" ve bu tür bir mutasyonun "genetik testlerle önleyici olarak tespit edilemeyeceğini" belirtti. Ayrıca, spermde sorun keşfedilir keşfedilmez donörü "bloke ettiklerini" belirttiler.

Sperm bağışı sonucu kanser gelişen çocukları tedavi eden doktorlar, bu yıl Avrupa İnsan Genetiği Derneği konferansında endişelerini dile getirerek, o zamana kadar bilinen 67 vakadan 23'ünde genetik mutasyon tespit ettiklerini bildirdiler. Bu çocukların onuna zaten kanser teşhisi konmuştu.

Bilgi talepleri ve doktorlar ile hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, bağışçılardan doğan çocuk sayısının çok daha fazla olduğunu keşfettik.

Sayı en az 197 çocuk, ancak tüm ülkelerden veri henüz alınmadığı için bu nihai sayı olmayabilir. Ayrıca kaç çocuğun bu ciddi genetik mutasyonu miras aldığı da bilinmiyor.


Türkiye: Kürt güçleri Suriye hükümetinin komutası altında olmalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Türkiye: Kürt güçleri Suriye hükümetinin komutası altında olmalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Suriye’nin büyük bölümünü kontrol eden Kürt güçlerinin, Suriye ile tüm sınır kapılarının açılmasından önce Şam yönetiminin kontrolüne tabi olması gerektiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın TRT’den aktardığı habere göre Fidan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 2026 yılı Dışişleri Bakanlığı bütçesinin sunumunun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin prensip olarak Suriye ile tüm sınır kapılarını açma niyetinde olduğunu belirtti. Ancak kapıların açılabilmesi için 10 Mart anlaşmasının tamamlanması gerektiğini vurguladı.

Fidan, 10 Mart’ta Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile imzaladığı ve Kürtlerin liderliğindeki güçlerin tüm sivil ve askeri kurumlarını Suriye devlet yapısına entegre etmeyi kabul ettiği anlaşmayı hatırlattı.

Fidan, “Bizim politika olarak bütün sınır kapılarını açmaya niyetimiz var. Fakat Suriye'de, özellikle Nusaybin mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatı ile ilgili sürecin tamamlanması ve merkezi hükümetin bir noktaya gelmesi lazım” dedi.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)

Fidan, SDG’nin 2014’te DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ın geniş bölgelerini ele geçirmesinin ardından ABD ile ortak mücadele yürütmesine rağmen, Şam ile yapılan anlaşmaları uygulama konusunda hiçbir hazırlık göstermediğini belirtti.

Türkiye, SDG ve YPG’yi, Ankara tarafından ‘terör örgütü’ olarak tanımlanan PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor.

İsrail'in Gazze'deki ihlalleri

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’i Gazze’deki ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, ülkenin barışı korumaya hazır olmadığını söyledi.

Türkiye, Mısır, Katar ve ABD ile birlikte ekim ayında Şarm eş-Şeyh’te imzalanan barış anlaşmasının taraflarından biriydi; anlaşmanın amacı Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirmekti.

Fidan, Türkiye’nin anlaşmanın garantörü olarak rolünü sürdürmesinin, barışın devamına bağlı olduğunu ifade etti.

Fidan, “Bu aşamada teknik ve hukuki açıdan garantör ülke değiliz ve başka bir garantör ülke de yok. Ancak gelecekteki anlaşmalar bunu gerektirirse Türkiye bu görevi üstlenecektir” dedi.

Fidan ayrıca, “Biz bir garantörmüşüz gibi sorumluluk yüklenmeye, iş birliklerini ilerletmeye, anlaşmalar yapmaya, açıkta ve kapalıda çalışmaya her zaman için hazırız ve buna da devam ediyoruz” ifadesini kullandı.


Entegrasyon anlaşmasının uygulanması için son tarih yaklaşırken, Türkiye ve Suriye SDG'ye karşı askerî harekât hazırlığı mı yapıyor?

Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Entegrasyon anlaşmasının uygulanması için son tarih yaklaşırken, Türkiye ve Suriye SDG'ye karşı askerî harekât hazırlığı mı yapıyor?

Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)

Türkiye ve Suriye ordularının, temas hatları ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde bulunan bölgelerdeki saha hareketliliği, SDG’nin 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını aralık sonuna kadar uygulamaması halinde ortak bir askeri operasyon için hazırlık ve teyakkuz mesajı verdi.

Son iki gün içinde Türk medyası, Halep’in kuzeydoğusundaki Münbiç’e ilerleyen askeri ikmal konvoylarının görüntülerini paylaştı. Aynı dönemde Suriye ordusu da Deyrizor’a yoğun takviye birlikler gönderdi.

Bu hareketlilik, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Levent Ergün’ün geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri Şam’ı ziyaret etmesiyle eş zamanlı gerçekleşti. Heyet, ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ali Nurettin Nasan ile görüştü.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 5 Aralık'ta Şam'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile bir araya geldi. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 5 Aralık'ta Şam'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile bir araya geldi. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)

Bayraktaroğlu, Türkiye-Suriye Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti ve 8 Aralık Hürriyet Günü kutlamaları kapsamında düzenlenen Suriye Devrimi askeri sergisini gezdi.

Türk askeri konvoyları

Türk askeri konvoyları, Afrin, Resulayn ve Halep’in kuzeyi olmak üzere üç ayrı güzergâhtan Suriye’ye giriş yaptı. Bazı görüntülerde konvoyların Münbiç Sınır Kapısı’na doğru ilerlediği görüldü.

Şarku'l Avsat'ın yerel kaynaklardan edindiği bilgiye göre bir Türk askeri konvoyu Halep bölgesine Deyr el-Belut Sınır Kapısı’ndan giriş yaptı. Başka bir konvoy ise pazar gecesi Advaniye Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye geçti. Harekât hazırlıkları özellikle Halep’in kuzeyi ve Münbiç çevresinde yoğunlaştı.

Buna paralel olarak Suriye ordusu da Deyrizor bölgesine yeni takviyeler konuşlandırmaya başladı. Bu takviyeler arasında topçu sistemleri ve insansız hava araçları (İHA) yer alıyor.

Raporlara göre, bu takviyeler ağırlıklı olarak 86. Tümen mensuplarından oluşuyor ve batı Deyrizor kırsalındaki çeşitli mevzilere yönlendiriliyor.

8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye ordu birlikleri (X)8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye ordu birlikleri (X)

Hükümete yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesine dün yansıyan habere göre askeri kaynaklar, Türk ordusunun sınır boyunca üç ayrı noktada konuşlandığını ve Münbiç, Kamışlı, Aynel Arap, Resulayn, Tel Abyad ile Halep-Lazkiye uluslararası yolu (M4) boyunca sıkı önlemler alındığını bildirdi.

Haberde ayrıca, Suriye ordusunun Deyrizor cepheleri, Tişrin Barajı, Karakozak Köprüsü, Tabka, Ayn İsa ve Rakka’da çok sayıda gözetleme uçağı, İHA ve teknik ekipman konuşlandırdığı belirtildi. İleri mevziler ve tüm savaş birimleri için de pozisyon dağılımları gerçekleştirildi.

Suriye ordusunda hazırlıklar

Gazete, ismini belirtmediği güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Suriye ordusunun SDG’nin yeniden yapılandırma için belirlenen son tarihe yaklaşmasıyla birlikte geniş çaplı bir operasyona hazırlandığını aktardı. Kaynaklara göre, operasyon kapsamında 7 tümen ve 80 bin asker konuşlandırılacak; gelişmelere göre bu sayının artırılması planlanıyor. Ayrıca İHA’lar, helikopterler ve savaş uçakları, ordunun ağır silah envanterini destekleyecek.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)

Deyrizor, Türkiye’nin Suriye’de PKK’nın uzantısı olarak gördüğü SDG’nin kontrolündeki bölgelerden biri olarak öne çıkıyor. Haberlere göre, bu bölgede Arap aşiretleri ile Şam yönetimi iş birliği yapacak ve SDG’nin hakimiyeti kademeli olarak azaltılacak.

Türkiye gazetesi, Suriye Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi Başkanı Şeyh Mudar Hammad el-Esad’ın açıklamalarına yer verdi. Esad, SDG lideri Mazlum Abdi’nin ‘100 bin savaşçıya sahip oldukları’ iddiasının doğru olmadığını belirterek, SDG içinde en az 20 bin Arap savaşçının, bölgede ilk çatışma başladığında Suriye devletine katılacağını ve SDG yönetiminin bu durumu bildiğini söyledi.

Esad ayrıca, SDG’nin kontrolündeki bölgelerde 8 Aralık kutlamalarını yasakladığını, bu kararın, kutlamaların halk arasında bir isyana dönüşmesinden çekinildiği için alındığını ifade etti.

Entegrasyon anlaşmasının uygulanması yönünde baskı

Türkiye’deki sosyal medya platformlarında, Türk ordusunun, SDG’nin 10 Mart anlaşmasını uyguladığını ilan etmemesi halinde Suriye ordusuyla ortak şekilde başlatılacak bir operasyon hazırlığı kapsamında çok sayıda sahra hastanesi kurduğuna dair iddialar dolaşıma girdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik anlaşmanın imza töreninde, 10 Mart 2025 (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik anlaşmanın imza töreninde, 10 Mart 2025 (EPA)

Bu saha hareketleri, SDG üzerinde baskı kurmayı ve diplomatik temaslarla örgütün kendi kendini feshedip Suriye ordusuna entegre olmasını sağlamayı amaçlayan hazırlık operasyonu olarak yorumlandı.

Buna karşın Savunma Bakanlığı kaynakları, Cumhuriyet gazetesine son hareketliliğin ‘sadece rutin bir faaliyet’ olduğunu belirtti.

Öte yandan, raporlara göre Suriye Savunma Bakanlığı, cumartesi günü SDG’ye gönderdiği revize edilmiş bir teklif ile örgütün tamamen Suriye ordusuna tabi kılınmasını talep etti.

Türkiye ve Suriye genelkurmay başkanları, Şam'daki Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)Türkiye ve Suriye genelkurmay başkanları, Şam'daki Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)

Türkiye, SDG’nin tamamen feshedilmesini ve örgüt içindeki yabancı unsurların Suriye topraklarından çıkarılmasını talep ediyor.

SDG’nin Kuzey Tugayı Komutanı Ebu Ömer el-İdlibi, Kürt medya organlarına yaptığı açıklamada, “Şu ana kadar sahada tehlike sinyali veren bir gelişme kaydedilmedi. Çoğu paylaşılan bilgi medya savaşı ve korku yayma çabasıdır. Sahadaki gerçek durum, bu abartıları yansıtmıyor” ifadelerini kullandı.