The Irishman'ın yönetmeni Scorsese Şarku'l Avsat'a konuştu: İster yönetmen ister izleyici olun film hayatınıza bir şekilde yansıyor

Robert De Niro, Martin Scorsese ve Al Pacino
Robert De Niro, Martin Scorsese ve Al Pacino
TT

The Irishman'ın yönetmeni Scorsese Şarku'l Avsat'a konuştu: İster yönetmen ister izleyici olun film hayatınıza bir şekilde yansıyor

Robert De Niro, Martin Scorsese ve Al Pacino
Robert De Niro, Martin Scorsese ve Al Pacino

Cannes film festivalinin ardından Quentin Tarantino imzalı ‘Bir Zamanlar Hollywood’da’ (Once Upon a Time in Hollywood) filminin yılın yapımı olacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Sinema dünyasının en büyük uluslararası film festivali olan Cannes, büyük bir prömiyere tanıklık etmişti. Geniş bir kelime dağarcığıyla yazılan senaryosu ve heyecan verici hikâyeleriyle dikkatleri üzerine çeken filmin belki de en önemli özelliği Hollywood’dan bahsetmesiydi.
Ancak sadece birkaç ay sonra getirdiği büyük sesi yavaş yavaş kaybetmeye başlayan Bir Zamanlar Hollywood’da, ‘İrlandalı’ (The Irishman) filminin New York, Londra, Kahire gibi başkentlerin ev sahipliği yaptığı film festivallerinde, sinema salonlarında ve internet üzerinden gösterime girmesiyle popülaritesini neredeyse tamamen yitirdi.
Yönetmeni Martin Scorsese ile film hakkında yaptığımız bu röportaj, İrlandalı filmiyle ilgili çeşitli eleştirileri sonlandırmasa da filmin önümüzdeki dönemde sinema alanındaki tüm ödül törenlerine damgasını vuracağını ortaya koydu.
Burada filmin senaryosu, oyuncuları, yönetmeni, çekim teknikleri, yenilikçi tasarımları ve diğer yarışması beklenen alanlarla ilgili konuşulacak çok konu var. Çünkü aldığı tüm övgüleri hak eden bir çalışma. Çünkü hayatının 59 yılını sinemaya vermiş 76 yaşındaki yönetmeninin tüm hayatını ortaya koyarak yaptığı bir film. Çünkü böyle bir deneyime bugün Francis Ford Coppola, Clint Eastwood, Woody Allen ve Brian De Palma gibi çok az kişi erişebildi.
Usta yönetmen Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, bu projenin arka planında saklı kalanları açığa çıkarırken, filmi dünyanın dört bir yanında sinema salonlarına dağıtmayacak bir şirketle çalışmayı nasıl kabul ettiğinden ve bu yeni deneyimden ne gibi ve nasıl bir fayda sağladığından bahsetti. Çete filmlerindeki kişisel deneyimini de anlatacak olan Scorsese, kendisini ve filmin aktörlerini bir araya getiren ‘nostaljiden’ de bahsedecek.
İşte ünlü yönetmen Martin Scorsese ile gerçekleştirilen röportajın tamamı;
- Sürekli sizin tek tutkunuzun tıpkı diğer çalışmalarınızda da olduğu gibi dünyanın dört bir yanındaki sinema salonlarında beyaz perdeye yansıtılacak filmler yapmak olduğu söylendi. Netflix gibi doğrudan evdeki izleyiciye ulaşan bir şirket ile işbirliği yapmak bu tutkuyu nasıl sınırladı?

Bu önemli bir soru. O yüzden bu soruyu cevaplarken sizi hızlıca bir geçmişe götürmeliyim. Kariyerimin önceki yıllarında da söylediğim gibi ister ABD’de ister dünyanın herhangi bir yerinde olsun, benim ya da başkalarının yaptığı filmlerin sinema salonlarındaki büyük perdelerde gösterilmesi gerektiğine inandım. Bana göre bu, tüm yapımlar için doğru ve yeri doldurulamaz bir tercih. Son birkaç yıldır Robert De Niro ile tekrar çalışma fırsatı yakalamaya çalıştım. Ara sıra neyle meşgul olduğunu öğrenmek için iletişime geçiyordum. O da bana ne üzerinde çalıştığımı soruyordu. Tekrar birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorduk.
- En son 1995 yılında, ‘Casino’ filminde bir araya gelmiştiniz…
(Gülerek) Evet, çok şeyin yaşandığı uzun bir süreç oldu. Charles Brandt’ın kaleme aldığı ‘I Heard You Paint Houses’ (Evleri boyadığını duydum) romanını okuduğunu biliyordum. Bana telefon etti. Çok heyecanlıydı. Sonra bir araya geldik, daha da heyecanlandık. De Niro'nun kitapla ilgili görüşlerini duyduğumda onunla tekrar birlikte çalışma fırsatı yakaladığımı anladım ve ikimiz için de doğru işi bulduğumu hissettim. Senarist Steven Zaillian aradım ve ona genel tabloyu anlattım. Fakat bu olduğunda yıl 2009’du.
- Neden bu kadar gecikti?
Hepimizin ayrı ayrı ailevi sorunları ve iş bağlantıları vardı. Hem Robert hem de benim kesinlikle bitirmek zorunda olduğumuz projelerimiz vardı.
- Bazı gazeteler ve internet siteleri, ‘dijital gençleştirme’ (de-age) teknolojisini iyi bir çözüm olmadığı gerekçesiyle eleştiriyor. Bu eleştirilere katılıyor musunuz?
Hayır, 2010-2011 yılları arasında şimdi olduğu gibi dijital gençleştirme imkânı yoktu. O dönem, belirli açılardan çekim yaparak ve plastik maske sanatçılarının yardımıyla bunun üstesinden gelebileceğimizi düşündüm. Ancak bu bir yere kadar mümkündü. Fakat zaman geçti ve bu fırsatı da kaçırdık. 2016 yılında Silence (Sessizlik) filmi çekimleri sırasında görsel efekt yönetmeni Pablo Helman’dan Al Pacino, Robert De Niro ve Joe Pesci’nin gençlik yıllarındaki yüzlerini ekrana yansıtabilmenin bir yolunu bulmasını istedim.
- Al Pacino, Robert De Niro ve Joe Pesci’nin gençliğine benzeyen sanatçılarla bunu yapma gibi başka bir seçeneğiniz yok muydu?
İsteseydim olurdu, fakat doğru çözüm değildi. Yaptığımız şey bulabileceğimiz en iyi çözümdü. Belki biliyorsunuzdur, de-age teknolojisi, biz filmi çekerken sürekli geliştiriliyordu. Bu teknolojiyle ilgili gelişmeleri öğrendiğimizde yeniden çektiğimiz birçok sahne oldu.
- Hollywood’daki bir şirketin sizinle anlaşma yapmaya çok yaklaştıktan sonra film Netflix’e nasıl gitti?
Birkaç tarafla görüşmelere başladık. Açıkçası, projenin ilk yıllarında bile herhangi bir heyecan yoktu. İletişim ve girişimlerle çok zaman harcandı. Ancak sonunda bütçenin projenin önünde engel teşkil ettiğini gördük. Film şirketleri, bahsi geçen üç aktörle olsun veya olmasın projenin başarılı olabileceğinden şüpheliydiler. Netflix sürpriz bir şekilde projeyi destekleyeceği haberini gönderdi.
- Bu arada Netflix’in şartları nelerdi?
Netflix koşulsuz bir şekilde projeyi desteklerken diğer şirketler için engel olan bütçeyi de kabul etti ve bana tam bir özgürlük verdi. Kabul etmeden önce 75 yaşında olduğumu, senaryonun hazır olduğunu ve filmde çalışırken bazı boşlukları doldurmak için değişiklik yapma imkanına sahip olduğumu göz önünde bulundurup düşündüm.
- Bu, yaratıcı özgürlüğünüz karşılığında filmin finanse edilmesi gibi bir çeşit alışverişti, öyle değil mi?
Doğru. Netflix, film internette yayınlanmadan önce birkaç hafta sinemalarda göstermeme izin verdi. Bence bu adil bir alışverişti. Bu arada, Netflix ile çalışmak mükemmeldi. Onunla çalışmaktan keyif aldım. Sinemaya başladığımdan bu yana hiçbir geleneksel şirketle çalışırken bu kadar özgür olmamıştım.
- Filmlerinizin sinema salonlarında yayınlanması açısından farklı fırsatlar yakaladınız. Ancak her zaman şanslı değildiniz.
Kesinlikle. Bu benim de aklıma geldi. Netflix, filmi ABD ve dünyanın farklı ülkelerindeki sinema salonlarda gösterecek. Ancak dediğin gibi beyaz perdede yayınlanması için yaptığım bazı filmler, bir haftayı geçmeden gösterimden kaldırıldı. Örneğin 39 yıl önce yaptığım ‘Alice Artık Burada Oturmuyor’ (Alice Doesn't Live Here Anymore) filmi sadece Oscar ödüllerine aday olmak için sinemalarda bir haftalığına gösterildi. (Gülerek) Bir haftanın ardından yerini ‘Komedi Kralı’ (King of Comedy) filmine bıraktı. Her ortamın kendi yöntemi ve formatı olduğunu düşünürüm. Demek istediğim, filmi istediğim gibi yapabilmem Netflix ile çalışmanın avantajlarından biriydi.
- Nasıl yani?
Filminizi bir film şirketi için çektiğinizde, zaman çizelgesi gibi aşılamayacak bir takım sınırlamalara tabi olursunuz. Bildiğiniz gibi bir film genellikle 2 ila 2,5 buçuk saat sürer. Bu iyi, fakat buna uyum sağlamalısınız. Netflix ile çalışmak ise size çalışma süresi açısından daha fazla özgürlük sağlıyor. İlk durumda, filmi kabul edilebilir sürede tutmak için çektiğiniz bazı sahneleri silmeniz gerekiyor. Ancak ikinci durumda iyi bir senaryonuz ve yeterli malzemeniz varsa böyle bir şeye ihtiyaç kalmıyor.
İçinde yaşadığımız dünya
- Günümüz teknolojisiyle aranız nasıl? Yenilikleri takip ediyor musunuz?
Oldukça az. Bugün iyi olmadığım birçok film çekme yöntemi var. Sen ve ben bu devrin dışında kaldık. İPhone’larla film çekiyorlar. (Gülerek) Bu konuda hiçte iyi değilim. Bir klavye tuşuna basıp bir duvarı çökertebiliyorlar. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama oluyor. Bize göre sinema bu değil, fakat gelecek günlerde muhtemelen olacak.
- Son zamanlarda ortaya çıkan film serilerinin sinema olmadığını söylerken bunu mu kastettiniz?
Bir dereceye kadar. Elbette birçok izleyici ve yapımcı için bu sinema olabilir, ama benim için ona izleyecek kadar vakit ayırmaktan fazlasını gerektirmiyor.
- Günümüzle sinemanın ilk hayal kaynağı olduğu 40 yıl öncesi arasında ne gibi değişiklikler oldu?
Yetenek konusunda değişiklikler oldu. Bugün birçok yönetmen yetenekli değil. Yeteneğe ihtiyaç var. Sinemayı yaratıcılığı ifade etmenin bir yolu olarak kullanmaları gerekiyor. Genç yönetmenler anlatının ve görselliği ifade etmenin en iyi yolunu aramalılar. Bunu öğrendikten sonra benimsemeleri gerekiyor. Sadece motivasyon ya da sinemada olmayı istemek yetmez. Yetenekli ve yaratıcı dürtüleri olan bir yönetmen iyi filmler yapmadıkça yemek yiyemez, uyuyamaz veya normal bir hayat sürdüremez. Bilmek istediği her şeyi öğrenebilir. İyi bir öğrenci olabilir. Ama eğer yetenek ve yaratıcılık yoksa sınırlı ve belki de eksik bir başarıya ulaşabilir. İhtiyacı olan şey bundan sonra değerini kanıtlamak için elinden gelenin en iyisini yapmaktır... Ama dürüst olalım, yetenekli olmalarına rağmen kaç yazar, ressam veya müzisyen başarısız oldu... Film yönetmenliğinde de durum farklı değildir. Bazen yetenekli olmanıza rağmen başarısız olabilirsiniz.
- Bugün içinde yaşadığımız dünya için endişeli misiniz?
Ben siyasetçi değilim. En son kendime baktığımda, hala bir insan olduğumu fark ettim. Üç kızım, bir torunum var ve geride bıraktığımız dünya için endişeleniyorum. Bugün yaşadıklarımızın birçoğuna ilişkin uyarılarda bulunan bazı filmlere bakıyorum ve şu soruyu soruyorum; “Mevcut durumu nasıl ifade edebilir ve insanları uyarabiliriz? Bugün merhamet yoksunluğundan kaynaklı adalet kıtlığı çekiyoruz. Sosyal eşitsizlik var. Bazı şeylere sahip olanlar ve olmayanlar var. Bazılarının diğerine karşı saygı eksikliği var. Tüm bunların sonunda ortaya sorunlu bir dünya çıkıyor. Başka kültürlere saygı yok. İnsanlar karşısındakine savaş açmadan önce onu tanımak zorundalar. Belki bu sayede başkalarıyla daha iyi iletişim kurabilirler.
- Siz en kültürlü görüntü yönetmenisiniz ve her zaman ABD dışındaki sinemalarla ilgili konuşuyorsunuz. Bu ilginiz ne zaman başladı?
Bu ilgim çok genç yaşlarda başladı. 1960'lar, sinemaya sadece bizim sahip olmadığımız yıllardı. Hint ve Japon filmlerini izlediğimde merak ile bu merakın peşinden gitmenin farklı şeyler olduğunu anladım. Kültürlerin farkına vardım. Onlar gibi olmak zorunda olduğunuzu söylemiyorum, ama onları anlamak zorundasınız.
- Bugün birkaç saniye içinde başkalarıyla iletişim kurabiliyor olmamız garip bir şey. Fakat 1950’lerde dış dünyaya kapalıydık.
Kesinlikle doğru.
Suikastlar
- Röportajın geri kalanında İrlandalı filminin prodüksiyon yönüyle değil, daha çok hikayesiyle ilgili merak edilenleri soracağım. Daha önce de gangster filmleri yönettiniz. Ama İrlandalı filmi farklı. Goodfellas (Sıkı Dostlar) filminde olduğu gibi olumlu ‘portreler’ yansıtmıyor.

Bu çok iyi bir soru. Özellikle Casino filminin ardından kendime yeni bir yol seçmenin zamanının geldiğini, ‘gerçek gücü’ beyaz perdeye aktarabilmem gerektiğini düşündüm. Çünkü gerçek güç, karanlık ve sessizdir. Onlar tarihin karanlık güçleridir. Kimin güç sahibi olduğunu göremezsiniz. Gerçekten John F. Kennedy’e kimin suikast düzenlediğini bilmiyoruz. Bobby’den (Robert Kennedy) Martin Luther King'e bu suikastları kimin düzenlediğini bilmiyoruz. Bilsek bir şey fark eder mi? onu da bilmiyoruz. Bu bilgiler ulaşabileceğimizin çok ötesinde. Küçükken mahallemizdeki insanların bu olanlara verdiği tepkilere şahit oldum. Aralarında bir panik yaşandığını biliyordum. Bazı durumlarda saygı duyup yolunuza devam edebilirsiniz. Fakat onlar işlerine geri dönemediler. Bu yüzden tamda bu noktada konuyu daha derinlemesine araştırmaya karar verdim. İki veya üç erkeğin bir bar, restoran veya araba etrafında toplanması derin bir boşluktur. Ne yapmak istediklerini anlatmaya gerek yok. Bunu onlara bakarak anlayabilirsiniz.
- Yine de İrlandalı filminde zamana ve karakterlere karşı bir ‘nostalji’ yaşadığınızı hissediyorum...
Evet, buna katılıyorum. Nostalji bazen yapaydır. Ama benim nostaljiyle yetiştirilme tarzım ve Al (Pacino), Bob  (De Niro) ve Joe (Pesci) aracılığıyla bir ilişkim var.
- Jimmy Hoffa, kitaba ve filme göre mafyanın gazabına uğradı. Onu kimin ve neden öldürdüğü soruları onlarca yıldır soruluyor. Fakat filmin bu soruları sormuyor, aksine doğrudan cevabını veriyor.
Karşılıklı diyaloglarda bir takım işaretler vardı. Ancak Jimmy Hoffa mafyayı hafife aldı. Onları doğru şekilde okuyamadı. Kimse onları hafife alamazdı. Eğer yollarına çıkarsan seni ortadan kaldırırlardı. Kendini tamamen Julius Sezar’ın yerine koymuştu. Evlatlık oğlu Brutus da aynısını yapmak zorundaydı.
- Film ne kadar tehlikeli olursa karakterlerin gerçekçiliği de o kadar artıyor.
Kesinlikle doğru. Çember daraldı ve başka bir şey yapmama gerek kalmadı.
- Neden görüntü yönetmeni olarak Rodrigo Prieto'yu seçtiniz?
(Gülerek) Çünkü o iyi bir insan. Eğlenceli ve iyi bir kamera gözü var. Onunla birçok kez çalıştım. Çalışırken eksik noktaları bulup bunlara yoğunlaştığını gördüm. Bana hiç ‘bunu yapamıyorum’ demedi. Talep edilenin karşılığını vermeye çalışıyor. Yaptığı işe özgürce ve ince dokunuşlarla şiirsel bir hava kattığını düşünüyorum. Kamera hareketleri ve ışık açısından muazzam bir göze sahip.
- Daha önce bana Joe Pesci, Al Pacino ve Robert De Niro arasındaki bir ‘kimyadan’ bahsetmiştin. Onları nasıl yönetiyorsun? Rollerini canlandırırken özgürler mi?
Canlandırdıkları hikayenin doğası onları özgür olmaya zorluyor. Ayrıca bunu canlandırdıkları karakterler belirliyor. Bu dünyanın olayların yaşandığı bir yer olduğunun farkındalar.
- Fakat illa ki bir yerde müdahale edilmesi gerekiyordur. Mesela nerelerde?
Çekeceğimiz sahnenin yerini öğrendiğimizde o sahnenin nereye gideceğini ve bir sonraki sahneye nasıl bağlanacağını da öğreniyoruz. Bu bir haritayı masanın üzerine açmak gibi. Her nokta bir başka yola açılıyor. Haritayı bir kez açtığımızda kendilerini rahat hissetmelerini ve rollerine bürünmeden önce sadece özümsemelerini bekliyorum.
- Film iyi bir çıkış yakaladı. Çok az insanın filmi hikayesindeki kısıtlı bilgilerle çekmeyi başarabileceğini düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Bence her yönetmenin kendine özgü bir perspektifi var. Bu perspektif, tecrübe birikimine, hayatınızdaki ve çevrenizdekilerin yaşamlarında meydana gelen değişikliklere göre bir yönetmenden diğerine değişiklik gösteriyor. İster yönetmen ister izleyici olun film hayatınıza bir şekilde yansıyor.



Ünlü aktristen itiraf: Rol arkadaşım için soyundum

Brooke Shields'ın gerçek hayatta 20 ve 18 yaşlarında iki kızı var (Netflix)
Brooke Shields'ın gerçek hayatta 20 ve 18 yaşlarında iki kızı var (Netflix)
TT

Ünlü aktristen itiraf: Rol arkadaşım için soyundum

Brooke Shields'ın gerçek hayatta 20 ve 18 yaşlarında iki kızı var (Netflix)
Brooke Shields'ın gerçek hayatta 20 ve 18 yaşlarında iki kızı var (Netflix)

Mavi Göl (The Blue Lagoon) filmiyle 1980'e damga vurarak henüz 15 yaşında dünya çapında ün kazanan Brooke Shields, Netflix'te vizyona girecek yeni filmiyle gündemde. 

Gelinin Annesi'ni (Mother of the Bride) tanıtmak amacıyla cuma günü ABC'nin The View adlı programına katılan 58 yaşındaki aktris, rol arkadaşı Benjamin Bratt için soyunduğunu anlattı. 

Shields, 60 yaşındaki aktörün bir sahneyi yalnızca cinsel organını örten bir çorapla çekmek zorunda kaldığını söyledi.

"Bu sahnelerde erkekler için gizleme çorapları var. Kadınlardaysa gizleme üçgeni var ve üstünüze bantlıyorlar. Zavallı adamlarda bant yok, yalnızca kılıf var" dedi.

Bratt'ın çekimler sırasında savunmasız kaldığını savunan Shields, sözlerine şöyle devam etti:

'Tanrım, bu hiç adil değil' dedim ve ona bir sürpriz yaptım. Memelerimi o yapışkan bantlarla örttüm ve yalnız hissetmemesi için elbisemi çıkardım.

sacdv
Filmin yönetmen koltuğunda Kötü Kızlar'la (Mean Girls) bilinen Mark Waters oturuyor (Netflix)

Brooks'un kariyerinin başlangıcı çıplak sahnelerle dolu. Fransız yönetmen Louis Malle'nin tartışmalara yol açan filmi Güzel Bebek (Pretty Baby) için henüz 11 yaşındayken soyunan aktris, 2023'te yayımlanan Pretty Baby: Brooke Shields adlı belgeselde bu tecrübesini anlatmıştı:

Sanırım erken yaşta düşünce ve hislerimi ayırmayı öğrendim. Bu bir hayatta kalma tekniğiydi.

9 Mayıs'ta Netflix'te gösterime girecek Gelinin Annesi'nin konusu dijital platformda şöyle özetleniyor:

Bir anne üzerine titrediği kızının düğünü için tropik bir adaya gider. Ancak damadın babasının, onlarca yıldır görmediği eski sevgilisi olduğunu keşfetmesi uzun sürmez.

Independent Türkçe, New York Post, Netflix


Jenna Ortega, Netflix'in hit dizisinden ayrılarak hayranlarını şaşırttı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Jenna Ortega, Netflix'in hit dizisinden ayrılarak hayranlarını şaşırttı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Netflix'in yakında gösterime girecek projesinin yeni fragmanında ve oyuncu listesinde, yapımın başrol oyunculardan Jenna Ortega yer almıyor.

Dijital yayın platformu, en çok izlenen yapımlarından birinin geri dönüşü de dahil çok sayıda yeni film ve TV şovunu tanıtırken bazılarını da bu ay yayından kaldıracak.

Ancak Jurassic Park hayranları, 2020'den 2022'ye kadar 5 sezon boyunca devam eden Jurassic World: Kretase Kampı'nın (Jurassic World: Camp Cretaceous) animasyon devam dizisi Jurassic World:Chaos Theory için özellikle heyecanlı.

Yeni filmi Miller's Girl'le tartışma yaratan Wednesday yıldızı Ortega, orijinal dizide Brooklynn karakterini seslendirmişti. Kretase Kampı'nın kadrosundaki Paul-Mikél Williams, Sean Giambrone, Kausar Mohammed ve Raini Rodriguez devam dizisi Chaos Theory için geri dönüyor.

Ancak fragmanın ilk 10 saniyesinde Ortega'nın karakteri öldürülmüş gibi görünüyor. O zamandan beri Brooklynn karakterinin geri dönmeyeceği doğrulandı. Rolünü yeniden canlandırmayacak diğer yıldız Ryan Potter'ın Kenji karakterini de Darren Barnet seslendirecek.

Hayranlar fragmanın ortaya çıkmasıyla şaşkına dönerken, bir kişi bunu "çılgınca", diğer biri de "yıkıcı" diye nitelendirdi. X/Twitter'daki diğer kullanıcılara göre fragman, hayranları Brooklynn'in öldüğüne ve karakterin sezonun son bölümlerinde diziye geri döneceğine inandırmaya çalışıyor. 

Ortega'nın dizide yer almaması, yıldızın son yıllardaki yükselişine bağlanabilir. Bu da muhtemelen program çatışmalarına yol açmış olabilir.

Ortega, 2021'de yayımlandığında Netflix'te devasa bir hit haline gelen Wednesday'in başrolünü ve yapımcılığını üstlenmenin yanı sıra, 5. ve 6. Çığlık'ta (Scream) rol almıştı. Aktris, Tim Burton'ın uzun zamandır beklenen Beterböcek'inin (Beetlejuice) devam filmi de dahil yakında gösterime girecek 6 projede yer alacak. 

2023'te kendi Saturday Night Live bölümünü sunan Ortega, Martin Freeman'la arasındaki yaş farkı ve romantik sahneleri nedeniyle tartışma yaratan Miller's Girl'ün başrolünü de Freeman'la birlikte üstlenecek. 

Film, edebiyat hocasıyla karmaşık ve uygunsuz bir aşk ilişkisine atılan öğrenciyi konu alıyor.

The Times'a verdiği son röportajda internetteki sert tepkilere yanıt veren Freeman, filmin "yetişkinlere yönelik ve incelikli" olduğunda ısrar ederken "Bunu harika bir şeymiş gibi göstermiyor" demişti. 

Fragmanın yayımlanmasının ardından filmin aldığı tepkileri "utanç verici" diye nitelendirmiş ve şöyle eklemişti:

Holokost hakkında bir filmde oynadığı için Liam Neeson'a da mı saldıracaksınız?

Neeson, 1993 yapımı savaş draması Schindler'in Listesi'nde (Schindler’s List) başrol oynamıştı.

Independent Türkçe


Oscar adayı yönetmenin yeni filminden gişede hızlı başlangıç

Rekabet'le ilgili olarak Elle'e de konuşan Kaliforniya doğumlu Zendaya "Bu rolü üstlenmek biraz korkutucuydu" demişti (Metro-Goldwyn-Mayer)
Rekabet'le ilgili olarak Elle'e de konuşan Kaliforniya doğumlu Zendaya "Bu rolü üstlenmek biraz korkutucuydu" demişti (Metro-Goldwyn-Mayer)
TT

Oscar adayı yönetmenin yeni filminden gişede hızlı başlangıç

Rekabet'le ilgili olarak Elle'e de konuşan Kaliforniya doğumlu Zendaya "Bu rolü üstlenmek biraz korkutucuydu" demişti (Metro-Goldwyn-Mayer)
Rekabet'le ilgili olarak Elle'e de konuşan Kaliforniya doğumlu Zendaya "Bu rolü üstlenmek biraz korkutucuydu" demişti (Metro-Goldwyn-Mayer)

Amazon MGM Studios'un yeni filmi Rekabet (Challengers), üç günde yaptığı 15 milyon dolarlık hasılatla Oscar adayı yönetmen Luca Guadagnino imzalı filmler arasında şimdiye kadarki en büyük açılışa imza attı.

Tenis dünyasında geçen seksi spor draması, bu hafta sonu 3 bin 477 sinema salonunda gösterime girdi. 

Başrolde Zendaya

55 milyon dolar bütçeli drama, cuma ve ön gösterimlerde 6,2 milyon dolar, cumartesi 5 milyon dolar ve pazar günü 3,78 milyon dolar kazandı.

Oscar adayı Beni Adınla Çağır'ın (Call Me By Your Name) İtalyan yönetmeni Guadagnino imzasını taşıyan ve profesyonel tenis dünyasında geçen filmin başrolünde Zendaya yer alıyor.

Dune serisinin ve HBO dizisi Euphoria'nın 27 yaşındaki yıldızı Zendaya, Rekabet'te genç yaşta kötü bir sakatlık geçirdikten sonra koç olan bir tenis dehasını canlandırıyor. 

Filmin merkezinde, Zendaya'nın oynadığı Tashi'yle Josh O'Connor ve Mike Faist'in canlandırdığı iki tenis yıldızı arasındaki aşk üçgeni yer alıyor.

Rakebet, sinema yazarları tarafından övgüyle karşılandı ve eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 87 gibi yüksek bir puan almayı başardı.

Washington Post'un sinema eleştirmeni Ty Burr filmi "akıcı, seksi, son derece eğlenceli bir aşk üçgeni" diye tanımladı. 

"Yönetmenin en zevkli filmi"

Hollywood Reporter'dan David Rooney ise "zekice, baştan çıkarıcı ve cinsel gerilimle dolu" sözleriyle özetlediği filmle ilgi şu yorumu yaptı:  

Rekabet, Luca Guadagnino'nun tartışmasız bugüne kadarki en zevkli filmi.

New York Post'tan Johnny Oleksinski de filmle ilgili şöyle yazdı:

Rekabet aynı anda hem sanatsal, hem bağımlılık yapıcı hem de aldatıcı.

Independent Türkçe, Deadline, Variety, New York Post, Hollywood Reporter, Washington Post

 


Düşük bütçeli yeni korku filminden rekor üstüne rekor

Rekortmen korku filmi, dünya çapında 11,1 milyon dolar kazandı (IFC)
Rekortmen korku filmi, dünya çapında 11,1 milyon dolar kazandı (IFC)
TT

Düşük bütçeli yeni korku filminden rekor üstüne rekor

Rekortmen korku filmi, dünya çapında 11,1 milyon dolar kazandı (IFC)
Rekortmen korku filmi, dünya çapında 11,1 milyon dolar kazandı (IFC)

Late Night With The Devil, Shudder için önemli bir dönüm noktasını aşmayı başardı.

Colin ve Cameron Cairnes ikilisi tarafından yazılıp yönetilen bağımsız korku filmi, 1977'de geçiyor.

Doğaüstü film, gece yarısı canlı yayımlanan bir sohbet programının aşırı hevesli sunucusunun, reytingleri artırmak için bilmeden şeytanı masum izleyicilerin oturma odalarına salmasını konu alıyor. 

Eleştirmenler hayran kaldı

Late Night With The Devil sinemalarda gösterime girmeden önce, hem eleştirmenlerden hem de Stephen King gibi usta isimlerden olumlu yorumlar aldı. Bu da düşük bütçeli korku filmi için büyük bir ticari başarıya dönüştü.

AMC Networks'ün korku türüne yönelik abonelikli yayın platformu Shudder'da 19 Nisan'da gösterime giren film ilk hafta sonunda rekor kırdı.

İzleyicileri ekran başına çeken film, hem Shudder hem de AMC+'ta en çok izlenen yapım oldu.

Film, Demián Rugna imzasını taşıyan Arjantin yapımı korku filmi When Evil Lurks ve V/H/S/99'u geride bıraktı.

Kariyerinde pek çok film olsa da genellikle yan rollerde görmeye alışkın olduğumuz David Dastmalchian, Late Night With The Devil'da sohbet programı sunucusu Jack Delroy'u canlandırıyor. Ona Laura Gordon, Ian Bliss, Ingrid Torelli ve Rhys Auteri eşlik ediyor.

"Kesinlikle mükemmel"

Late Night With The Devil'a en büyük övgü, bugüne dek pek çok korku klasiğine imza atan yazar King'den geldi. İkonik korku yazarı, sosyal medyadaki takipçilerini "kesinlikle mükemmel" diye nitelendidiği filmi izlemeye çağırdı.

Late Night with the Devil, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da da kusursuza yakın bir puana sahip. Film, 194 sinema yazarının yorumlarına göre 100 üzerinden 97 puan almayı başardı.

Late Night with the Devil, sinemalarda gösterime girdiğindeyse gişede ilk üç gününde 2,8 milyon dolar kazanarak dağıtımcısı IFC Films için bir rekor kırdı.

Bu hasılat, IFC'nin şimdiye kadar bir hafta sonunda elde ettiği en yüksek kazanç oldu.

Independent Türkçe, ScreenRant, CBR.com


Russell Crowe yine şeytan çıkarıyor: Yeni korkunun fragmanı yayında

The Exorcism, son iki yılda Crowe'un rol aldığı şeytan çıkarma temalı ikinci film (Vertical)
The Exorcism, son iki yılda Crowe'un rol aldığı şeytan çıkarma temalı ikinci film (Vertical)
TT

Russell Crowe yine şeytan çıkarıyor: Yeni korkunun fragmanı yayında

The Exorcism, son iki yılda Crowe'un rol aldığı şeytan çıkarma temalı ikinci film (Vertical)
The Exorcism, son iki yılda Crowe'un rol aldığı şeytan çıkarma temalı ikinci film (Vertical)

Başrollerini Russell Crowe ve Ryan Simpkins'in paylaştığı doğaüstü korku filmi The Exorcism'in ilk fragmanı yayımlandı. 

Sorunlu bir aktörü canlandırıyor

The Exorcism'de Crowe, "doğaüstü bir korku filmi çekerken aklını yitirmeye başlayan sorunlu bir aktör olan Anthony Miller" rolünde izleyicilerin karşısına çıkıyor.

Arasının açık olduğu kızı Lee ise, babasının geçmişteki bağımlılıklarına geri dönüp dönmediğini merak ederken işinde problem yaşıyor olabileceğinden şüpheleniyor.

Filmin diğer oyuncuları arasında James Cameron'ın milyar dolarlık serisi Avatar'ın yıldızı Sam Worthington'ın yanı sıra Chloe Bailey, Adam Goldberg ve David Hyde Pierce yer alıyor. 

Yönetmen koltuğunda oturan Joshua John Miller, M.A. Fortin'le birlikte senaryoyu kaleme aldı.

The Exorcism, Miller ve Fortin'in 2015 yapımı korku komedisi The Final Girls'ün ardından ikinci uzun metrajlı filmi.

İkili aynı zamanda, sevgilisini öldüren kartel için çalışmaya zorlanan Teresa'nın hikayesini anlatan suç draması Queen of the South'un da yaratıcısı. 

Crowe geçen yıl da şeytan çıkarma temalı Şeytanın Düşmanı'nda (The Pope's Exorcist) rol almıştı. 60 yaşındaki aktör filmde, Vatikan'ın baş şeytan kovucusu olarak görev yapan rahip Gabriele Amorth'u canlandırmıştı. Julius Avery'nin yönettiği film, dünya çapında yaklaşık 77 milyon dolar hasılat elde etmişti.

The Exorcism'in 7 Haziran'da vizyona girmesi bekleniyor.

Independent Türkçe, Variety, Deadline


İtalya için bir ilk: Netflix'te zirveye yerleşti

51 yaşındaki yönetmen Alessandro Genovesi, 2021'de gizemli bir cinayeti anlatan Yedi Kadın ve Bir Cinayet'i (7 donne e un mistero) çekmişti (Netflix)
51 yaşındaki yönetmen Alessandro Genovesi, 2021'de gizemli bir cinayeti anlatan Yedi Kadın ve Bir Cinayet'i (7 donne e un mistero) çekmişti (Netflix)
TT

İtalya için bir ilk: Netflix'te zirveye yerleşti

51 yaşındaki yönetmen Alessandro Genovesi, 2021'de gizemli bir cinayeti anlatan Yedi Kadın ve Bir Cinayet'i (7 donne e un mistero) çekmişti (Netflix)
51 yaşındaki yönetmen Alessandro Genovesi, 2021'de gizemli bir cinayeti anlatan Yedi Kadın ve Bir Cinayet'i (7 donne e un mistero) çekmişti (Netflix)

Netflix orijinali İtalyan filmi Gözyaşı Ustası (Fabbricante di Lacrime) bir ilke imza attı. Romantik drama, yayın devinin küresel listesinde İngilizce olmayan filmleri arasında bir numaraya yükseldi.

Çok satan romandan uyarlandı

İtalya için bir ilke imza atan film, Erin Doom takma adını kullanan bir yazarın aynı adlı çok satan kitabından uyarlandı.

Netflix, 18 yaşından küçükler için uygun olmadığını belirttiği filmin konusunu şöyle özetliyor:

Yetimhanede zorlu bir çocukluk geçirdikten sonra aynı aile tarafından evlat edinilen Nica ve Rigel, beklenmedik ama karşı koyması güç duygularla birbirine yakınlaşır.

Gözyaşı Ustası, 4 Nisan'da Netflix'te dünya çapında gösterime girdi ve yayın devinin küresel listelerinde hızla yükseldi. 

Yönetmenliğini Alessandro Genovesi'nin üstlendiği drama, iki haftadır Netflix'in en çok izlenen filmleri listesinin zirvesinde yer alıyor.

ABD'de geçen film, oradaki çocuklar tarafından "mezar" diye adlandırılan Sunnyside Yetimhanesi'nden aynı aile tarafından evlat edinilen birbirinden taban tabana farklı iki yetimi merkeze alıyor. 

Filmde başrolleri genç oyuncular Caterina Ferioli ve Simone Baldasseroni paylaşıyor.

Çekimleri 6,5 milyon euro gibi mütevazı bir bütçeyle gerçekleştirilen Gözyaşı Ustası'nın yapımcılığını üstlenen Iginio Straffi, "Her şeyden önce, İtalyan yaratıcılığından doğan ve uluslararası izleyicilere hitap edebilen bir hikayeye inanan Netflix yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum" dedi. 

Bu başarı, tüm İtalyan sineması için önemli bir işaret ve bu ülkede bu sektörde çalışan insanların yetenek ve becerilerinin bir kanıtıdır.

Decider, Caterina Ferioli'nin başarılı performansıyla büyük ölçüde filmi sırtladığını yazarak ekledi: 

Nicky Passarella ve özellikle de Sveva Romana Candelletta, Nica'nın arkadaşları Billie ve Miki rollerinde çok iyiler.

Gözyaşı Ustası, ayrıca bazı yönleriyle Alacakaranlık (Twilight) serisine de benzetildi:

Nica ve Rigel arasındaki yasak ama için için yanan romantizm, Alacakaranlık efsanesinden fırlamış gibi.

Independent Türkçe, Variety, Decider


Yeni vampir filmi distopik aksiyona kafa tutuyor

Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
TT

Yeni vampir filmi distopik aksiyona kafa tutuyor

Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)

Yeni korku filmi Tutsak Abigail (Abigail) açılış günü ve ön gösterimlerinde 4 milyon dolar kazanmayı başardı.

Kuzey Amerika'da 3 bin 384 salonda gösterime giren vampir filmi, hafta sonunun şu ana kadar en iyi performans gösteren filmi oldu. 

Başabaş rekabet

Yine de Alex Garland'ın parçalanmış bir Amerika'yı konu alan distopik aksiyon filmi İç Savaş'ın (Civil War) hafta sonu toplamında Tutsak Abigail'i geride bırakacağı tahmin ediliyor.

Tahminler tutarsa İç Savaş, gösterime girdiği ikinci haftada 11 milyon dolar hasılatla bir numarada kalacak. 

Bağımsız yapım ve dağıtım şirketi A24'ün yeni filmi, Kuzey Amerika'daki toplam hasılatını 44 milyon dolara çıkarmak üzere.

Universal'ın yeni filmi Tutsak Abigail'in gişede daha başarılı olması bekleniyordu. Filmin gösterime girdiği hafta sonunda 12 milyon ila 15 milyon dolar aralığında bir kazanç sağlayacağı öngörülüyordu. Korku filminin hafta sonu hasılatının 10 milyon dolar civarında kalacağı tahmin ediliyor.

28 milyon dolara mal olan Tutsak Abigail, kaçırılıp izole bir malikaneye kapatılan genç bir kızın hikayesini konu ediyor. 

Angus Cloud'un son filmi

Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett yönetmenliğindeki filmde Çığlık (Scream) serisiyle tanınan Melissa Barrera, Dan Stevens, Alisha Weir, Kathryn Newton ve William Catlett rol alıyor. 

Tutsak Abigail ayrıca HBO'nun sevilen draması Euphoria'nın geçen yıl hayatını kaybeden yıldızı Angus Cloud'un son filmi olma özelliğini de taşıyor.

Tutsak Abigail, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 83 puan almayı başardı. Sinema yazarlarından son derece olumlu yorumlar alan filmin izleyici skoruysa 88.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter


Yeni Netflix filmi, Prens Andrew'u "memnun etti"

Gillian Anderson ve Rufus Sewell, Atlatma'da Emily Maitlis ve Prince Andrew rollerinde (Netflix)
Gillian Anderson ve Rufus Sewell, Atlatma'da Emily Maitlis ve Prince Andrew rollerinde (Netflix)
TT

Yeni Netflix filmi, Prens Andrew'u "memnun etti"

Gillian Anderson ve Rufus Sewell, Atlatma'da Emily Maitlis ve Prince Andrew rollerinde (Netflix)
Gillian Anderson ve Rufus Sewell, Atlatma'da Emily Maitlis ve Prince Andrew rollerinde (Netflix)

Prens Andrew'un arkadaşları, kraliyet mensubunun yeni Netflix filmi Atlatma'daki (Scoop) tasvirinden "memnun" olduğunu iddia etti.

Film itibarını yitiren kraliyet mensubunun Jeffrey Epstein'le arkadaşlığının sonrasında yaşananları anlatıyor. Bu dostluk, cinsel saldırı iddialarının ardından Prens'in Emily Maitlis'e verdiği facia niteliğindeki BBC röportajına yol açmıştı. 

Artık 64 yaşında olan Prens, 2019'daki meşhur röportajda Epstein mağduru Virginia Giuffre'le çekilmiş bir fotoğrafı sorulduğunda bomba iddialarda bulunmuştu. Giuffre, Prens'e satıldığını öne sürüyor. 

Fotoğrafın çekildiği gün nerede olduğu sorulduğunda kraliyet mensubu, o sırada 17 yaşındaki Giuffre'yle olmadığını ve kızını bir doğum günü partisi için Pizza Express'in Woking şubesine bıraktığını iddia etmişti.

Yeni filmde Andrew'u canlandıran Rufus Sewell, Maitlis'e hayat veren Gillian Anderson'la birlikte Atlatma'da oynamadan önce, felakete dönüşen röportajı defalarca dinlediğini söylemişti. 

Prens'in The Daily Beast'e konuşan bir arkadaşı, "Tabii ki Andrew röportajı vermekten pişmanlık duyuyor ve yeniden fırsatı olsa bunu yapmazdı" dedi.

Bununla birlikte Atlatma'nın beklediğinden çok daha adil olduğunu düşünüyor. Andrew'un, Rufus Sewell'un kendisini canlandırma biçiminden memnun olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Bir başka arkadaşı da Prens Andrew'un hâlâ çalışan bir kraliyet mensubuyken yaptığı bazı iyi işleri yansıttığı için filmi övdü.

Andrew'un arkadaşı "Bence film, Andrew'un insanları son derece iyi bir şekilde bir araya getiren biri olduğunu açıkça ortaya koyarak onu gerçekten tanıyan herkesi tatmin etti" dedi.

Pitch@Palace ve diğer iş odaklı savunuculuk çalışmalarıyla kraliyet ailesi için gerçekten de değerli bir rol oynadı.

Hong Kong'da bir konferans salonunda iş dünyasıyla bir araya geldiği zaman odaya girdiğinde gerçek bir enerji hissediliyordu. Prens Andrew, Giuffre'nin ortaya attığı cinsel saldırı iddialarının hepsini reddediyor.

Andrew, Giuffre'nin açtığı hukuk davasında açıklanmayan bir meblağ ödeyerek 2022'de uzlaşmaya gitmişti. O dönemde Prens, Giuffre'nin "hem bilinen bir istismar mağduru olarak hem de haksız kamuoyu saldırıları sonucu acı çektiğini" kabul ettiğini söylemişti.

Prens ayrıca Epstein'le "ilişkisinden dolayı pişmanlık duyduğunu" da vurgulamıştı.

Independent Türkçe


Netflix izleyicileri, yeni filmdeki sahneyi "mide bulantısıyla" seyretmiş

Netflix izleyicileri, yeni filmdeki sahneyi "mide bulantısıyla" seyretmiş
TT

Netflix izleyicileri, yeni filmdeki sahneyi "mide bulantısıyla" seyretmiş

Netflix izleyicileri, yeni filmdeki sahneyi "mide bulantısıyla" seyretmiş

Netflix kullanıcıları Prens Andrew filmi Atlatma'daki (Scoop) "gereksiz" bir an nedeniyle öfkeli. 

Yeni film, 2019'da kraliyet üyesi Prens Andrew'un hüküm giymiş pedofil Jeffrey Epstein'le arasına mesafe koymaya çalıştığı kötü şöhretli Newsnight röportajının hikayesini anlatıyor.

Filmde, Prens Andrew'un Buckingham Sarayı'ndaki yatağının üzerine kule şeklinde dizdiği iddia edilen oyuncak ayıları gösteren sahne de dahil çok sayıda tartışma konusu var; ancak hâlâ filmi izlemeyen Newsnight sunucusu Emily Maitlis dışındaki izleyiciler, özellikle bir bölümün çıkarılabileceği konusunda hemfikir.

Söz konusu sahne, Gillian Anderson'ın canlandırdığı Maitlis tarafından gerçekleştirilen Newsnight röportajının çekimlerinin tamamlanıp BBC Two'da yayımlanmaya hazır olduğu anda geçiyor. 

Prens Andrew röportajı izlemeye başlıyor ancak bunun yerine banyo yapmayı tercih ediyor. Rahatlamaya çalışırken röportaja verilen tepkiyi gerçek zamanlı olarak duyuyor ve diğer odada cep telefonuna sürekli mesaj geliyor. Andrew banyodan çıkarken kamera arkadan çıplak kalçasını gösteriyor. 

Birçok izleyici "Prens Andrew'un çıplak poposunu görmemize gerçekten gerek var mıydı?" diye sorarken, gazeteci Rob Lownie de şöyle ekledi:

Rufus Sewell çok iyi; senaryo kendi çıkarını gözetiyor; Prens Andrew'un kalçasını göstermek çok gereksiz.

Sewell o an hakkında konuşarak sahne için protez kalça giydiğini açıklamıştı. 

Atlatma halihazırda Netflix'te izlenebilir. Film, Prens Andrew'la röportajı ayarlayan eski Newsnight yapımcısı Sam McAlister'ın anılarına dayanıyor.

Senaryosunu Peter Moffat ve Geoff Bussetil'in yazdığı Atlatma'nın başrolünde Keeley Hawes, Romola Garai ve Sex Education oyuncusu Connor Swindles da yer alıyor. The Independent'ın film hakkındaki eleştirisine buradan ulaşabilirsiniz.

Prens Andrew'un Newsnight röportajını konu alan rakip bir proje de yapım aşamasında. Maitlis'in desteğini alan bu proje, Prime Video'da gösterime girecek. Bu filmde Sewell ve Anderson yerine başrolleri Michael Sheen ve Ruth Wilson oynayacak.
Independent Türkçe


Ve büyük final: Meşhur sitcom 24 yıl sonra sona erdi

David'in kendisinin kurgulanmış bir versiyonunu canlandırdığı sitcom, yarı emekli televizyon yazarının Los Angeles'taki hayatını anlatıyordu (HBO)
David'in kendisinin kurgulanmış bir versiyonunu canlandırdığı sitcom, yarı emekli televizyon yazarının Los Angeles'taki hayatını anlatıyordu (HBO)
TT

Ve büyük final: Meşhur sitcom 24 yıl sonra sona erdi

David'in kendisinin kurgulanmış bir versiyonunu canlandırdığı sitcom, yarı emekli televizyon yazarının Los Angeles'taki hayatını anlatıyordu (HBO)
David'in kendisinin kurgulanmış bir versiyonunu canlandırdığı sitcom, yarı emekli televizyon yazarının Los Angeles'taki hayatını anlatıyordu (HBO)

Larry David'in anlaşmazlıkları, kavgaları ve taşkınlıklarıyla geçen yaklaşık 25 yılın ardından Curb Your Enthusiasm, pazar günü son bölümünü yayımladı.

HBO'nun Emmy ödüllü doğaçlama komedisinin son bölümü, final sezonunun nasıl başladığına dair bir geri dönüşle başlıyor. 12. sezonun 10. bölümü olan No Lessons Learned'de (Hiçbir Ders Çıkarılmadı) arkadaşları, Larry David'i mahkeme salonunda desteklemek üzere Atlanta'ya gidiyor.

12. Sezon, Larry'nin oy vermek için sırada bekleyen Rae Teyze'ye bir bardak su vererek Georgia'daki bir yasayı ihlal etmekten tutuklanmasıyla açılmıştı. 

David yasadan haberdar bile olmasa da liberal bir popüler kültür kahramanı haline geliyor ve hatta Stacey Abrams, Bruce Springsteen ve Sienna Miller gibi hayranları oluyordu.

Seinfeld göndermesi

Dava sahnesi, David'in Jerry Seinfeld'le birlikte yarattığı meşhur sitcom Seinfeld'in tartışmalı finaline gönderme niteliği taşıyordu.

Hatta J. B. Smoove tarafından canlandırılan Leon, mahkemede Larry David'e Seinfeld'in sözkonusu finalinden bahsederek, "Hakkında korkunç şeyler duydum. Her şeyi berbat ettiğini duydum" bile diyor.

Seinfeld'in final bölümünde dizinin 4 ana karakteri Jerry, George, Elaine ve Kramer mahkemeye çıkarılıp geçmiş bölümlerde yollarının kesiştiği çok sayıda tanıkla yüzleşiyordu.

İlk bölümü 2000'de izleyiciyle buluşmuştu

İlk bölümü 2000'de ekranlara gelen HBO komedisi Curb Your Enthusiasm, 2011 ve 2017 arasındaki 6 yıllık ara da dahil olmak üzere 24 yıldır yayındaydı. 

Meşhur sitcom Seinfeld'in ortak yaratıcısı, diziyi nasıl bitireceğine karar vermenin uzun vadeli bir fikir olmadığını, "bu sezonun başlarında ortaya çıkan" bir şey olduğunu söylemişti.

Sitcom'un yıldızlarından biri olan baş yapımcı Jeff Garlin, ocak sonunda düzenlenen prömiyer etkinliğinde şöyle demişti:

Her yıl geri dönmeme ihtimalimiz vardı, her yıl.

Bununla birlikte 61 yaşındaki komedyen ve aktör Garlin, geçmişte dizinin yaratıcısı ve yıldızı Larry David'in "hiçbir zaman 'Bu son sezon' demediğini; bu yıl bunu söylediğini ve izleyiciler sezonu seyrettiğinde her şeyin anlam kazanacağını" da eklemişti.

Galada 76 yaşındaki David'e neden diziyi şimdi bitirme kararı aldığı sorulduğunda komedyenin basit bir cevabı vardı: 

Çünkü öyle söyledim.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety