Gözler İtalya’nın ‘macerası’ üzerinde, İspanya’daki hayat ise normale dönüyor

Napoli’deki restoran personeli, salgın kurbanları anısına bir dakikalık saygı duruşu düzenledi (Reuters)
Napoli’deki restoran personeli, salgın kurbanları anısına bir dakikalık saygı duruşu düzenledi (Reuters)
TT

Gözler İtalya’nın ‘macerası’ üzerinde, İspanya’daki hayat ise normale dönüyor

Napoli’deki restoran personeli, salgın kurbanları anısına bir dakikalık saygı duruşu düzenledi (Reuters)
Napoli’deki restoran personeli, salgın kurbanları anısına bir dakikalık saygı duruşu düzenledi (Reuters)

Avrupa ülkeleri, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ortaya çıkmasından yaklaşık iki ay sonra normal hayata kademeli olarak dönme ve açılma planlarını uyguluyor. Bu planların salgına olan etkisi veya salgının eski haline geri dönüşü ihtimali ise başta krizden ağır etkilenen İtalya ve İspanya olmak üzere yakından takip ediliyor.
Krizin başlangıcından bu yana İspanya; izolasyon önlemleri aldıktan, okulları kapattıktan, olağanüstü hal (OHAL) ilan ettikten ve sanayi çarkını durdurduktan bir hafta sonra İtalya'nın ayak izlerini takip etti. Nitekim salgın İtalya’dan Avrupa’ya, özellikle de iki ülke arasında yoğun hareketliliğin -haftada en az 70 uçuş- yaşandığı İspanya’ya, sıçradı. Ancak bu hafta başından beri bu denklem, kriz yönetiminde siyasi ve teknik düzeylerde günlük olarak iletişim kuran iki hükümet arasındaki yakın koordinasyona rağmen, değişti: Avrupa, salgınla mücadeledeki ikinci aşama hakkında dersler çıkarmak için Roma ve Madrid’e odaklandı.
Geçtiğimiz Pazartesi itibariyle tüm ekonomik ve sosyal faaliyetleri yeniden başlatma kararı alan İtalya, sınırlarını 3 Haziran itibariyle Avrupalı turistlere karantina şartı olmadan açacağını duyurdu. Farklı bir yol izleyen İspanya ise hem eyaletler arası hareketliliğin hem de sınırların önümüzdeki ay sonuna kadar açıklamayacağını bildirdi; ancak net bir tarih belirlemedi. Nitekim bir süredir turizm sektöründeki baskıdan mustarip olan iki ülke arasından İtalya, açılışı hızlandırma riskini almış oldu.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'e yakın kaynaklar, bu yolda başarılı olmasını diledikleri İtalyan hükümetinin son adımlarında acele ettiğini ve ciddi riskler aldığını söyledi. Her iki ülkedeki uzmanlar da salgının yeniden nüksedebileceği riskinin yüksek olduğunu kabul ediyor. Son günlerde vaka ve can kaybı oranlarında İspanya’nın daha iyi bir durum kaydettiği görülüyor.
Nitekim İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, uzmanların önerilerini göz ardı edip krizin bu aşamasının yönetiminde, iktisadi durumları gözeterek bir maceraya atılmaya karar verdi. Tam tersine bilimsel hususları dikkate alan Sanchez ise üzerindeki baskıya rağmen bu konudaki yetkileri bölge hükümetlerine devretmeyi reddetti.
İspanya hükümet kaynakları, iki hafta geç bekleyip daha fazla ekonomik kayba katlanmanın, salgının tekrar nüksetme riskinden ve yeniden tam bir kapatmaya gitmekten daha iyi olduğunu söylüyor. Zirâ böyle bir durumda ilk aşamaya yeniden dönülmüş olacağı için daha da fazla ekonomik kayıp verilecek. İspanya hükümetinden bir bakan ise şöyle söylüyor:
“Biz de İtalya gibi turizm sektöründe ciddi bir baskı altındayız, ancak daha dikkatli davranmayı ve risk almaktan kaçınmayı tercih ediyoruz. Zirâ bu sektördeki temel faktör itibardır. Biz de başlangıç noktasına geri dönmekten ve turizmdeki imajımızı zedelemekten kaçınarak İspanya’nın yeniden güvenli bir turizm merkezi haline gelmesini hedefliyoruz.”
İspanyol hükümeti üyeleri, Sanchez’in bazı bakanların sektörlerinin maruz kaldığı baskıyı ön plana çıkarmasından rahatsızlık duyduğunu dile getiriyor. Aynı zamanda Sanchez’in “Hepimizin maruz kaldığımız bu baskılarla mücadele etmek için buradayız; ancak öncelikli hedefimiz yeni vaka sayılarını azaltmak ve ikinci bir dalganın yaşanmasını önlemek” dediği aktarılıyor.
Sanchez, ne kadar baskıya maruz kalırsa kalsın tutumundan geri dönmemeye kararlı olduğunu vurguluyor. Ancak baskılar yalnızca ülkenin ekonomik ve sanayi sektörleriyle sınırlı değil. Nitekim Avrupa hükümetleri, yaz tatilini İspanya’daki şahsi evlerinde geçirmek isteyen on binlerce Alman, Fransız, İngiliz ve Belçikalıya sınırlarını açmasını talep ediyor. Sanchez ise bu ülkelerden bazılarının henüz salgının zirvesine bile ulaşmadıklarını, bu yüzden henüz ülke içi hareketlilik dahi İspanyollar için yasakken bir de sınırları yabancılara açamayacağını söylüyor.
Hiç şüphesiz, İspanya’nın bu hesapları salgının ilk aşamasındaki trajik sahneyi yeniden yaşamak ya da her yıl 80 milyondan fazla ziyaretçi alan ünlü bir turizm merkezi ününü zedelemek istemiyor oluşundan kaynaklanıyor. Ancak bunlar Sanchez’in dikkate aldığı tek hususlar değil. Hükümetinin itimat ettiği parlamenter çoğunluğun kırılganlığı ya da krizin başlangıcında yapılan ciddi hatalar da bu hususlar arasında. Nitekim bu aşamadaki hatalar, siyasi infazı hakkında kati bir karara neden olabilir. Diğer yandan İtalyancadaki şu meşhur söz de dikkate değer: “Chi va piano va sano”; yani yavaş hareket edenler, sağlıklı hareket etmiş olur.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.