Cezayir'de First Lady’lerin gölgede kalmasının sırları

Cezayir eski Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’in eşi Enise Hanım (Getty)
Cezayir eski Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’in eşi Enise Hanım (Getty)
TT

Cezayir'de First Lady’lerin gölgede kalmasının sırları

Cezayir eski Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’in eşi Enise Hanım (Getty)
Cezayir eski Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’in eşi Enise Hanım (Getty)

İman Uveymir
Cezayir’in bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkenin ikinci Cumhurbaşkanı Huari Bumedyen’in eşi Enise  (Anissa) Hanım, diğer cumhurbaşkanı eşleri arasındaki istisnai konumunu korumaya devam ediyor. Enise Hanım, kariyeri boyunca kocasına eşlik eden tek Cumhurbaşkanı Eşi’ydi. 1978 vefat eden Huari Bumedyen’i ölümünün ardından dahi savunmaya devam etti. Onun hemen ardından ise Şadli Bencedid’in eşi Halime Hanım geliyor.

Ölümünün ardından savunuş
Enise Bumedyen, 42 yıl boyunca eşine muhalif olanlar ve yönetimini eleştirenlere yanıt verdi. Bumedyen’in etkileyici açıklamalarından birinde, “Eşim, kırmız çizgidir, itibarı ve onurunu karalamaya çalışan hiç kimse, ki bu kişi Cumhurbaşkanı bile olsa beni susturamayacak” ifadelerini kullanmıştı. Öte yandan düşmanları, 19 Haziran 1965’te Ahmed bin Bella’ya karşı yaptığının, devrimci bir düzeltme değil, askeri bir darbe olduğunu söylüyor.
Cezayir cumhurbaşkanlarının fotoğraf arşivi merhum Bumedyen’e gezileri ve önemli isimlerle görüşmelerinde tebessüm ve zarafetiyle eşlik eden Enise Hanım’ın fotoğraflarıyla doludur. Enise Hanım,  ünlü ve varlıklı Mansali ailesinden geliyor. Bir tarihçi, edebiyatçı ve şair olan Enise Bumedyen, avukatlık ve vekil hâkimlik de yapmıştı. Arap tarihi ve edebiyatı üzerine Fransızca birçok kitabı ve çalışması var.

Tekrarı olmayan bir deneyim
Enise Hanım’ın bu deneyimi ‘eşsiz’ olarak nitelenmesine rağmen, Cezayirli politikacıların eşleri, perdenin ardından kalıp, eşleriyle birlikte görünmediler. Şadli Bencedid’in eşi Halime Hanım, görünmeye çalışsa da birlikte görüntülendikleri anlar sayılı kaldı. Öte yandan Şadli Bencedid’in hatıratını kaleme alan Abdulaziz Boubakir’e göre, Halime Hanım, kadınlardan konut, iş arama ve benzeri sorunlarını çözmelerini isteyen birçok mesaj alıyordu.
Cezayir toplumunda politikacıların eşlerinin görünmesi hala yıkılamayan bir ‘tabudur’. Ancak bazıları, Arap ve Batı dünyasındaki liderlerin eşleriyle ilgili haberleri ilgiyle takip ediyor. Tunus’ta Kays Said’in galibiyetiyle sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri de aynı şekilde ilgiyle takip edilmişti. Kameralar karşısına eşi İşraf eş-Şibli ile çıkması çoğunluğun dikkatini çekmişti. Aynı şekilde Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın eşi Kraliçe Raniye de ilgiyle takip edilen lider eşlerinden biri.

Feride Sellal ve Michelle Obama
2014 yılının yazında dönemin Cezayir Başbakanı Abdulmelik Sellal’in (şu an yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklu bulunuyor), eşi Feride Hanım ile birlikte, ABD’deki Beyaz Saray’da dönemin ABD Başkanı Barack Obama ve eşi Michelle ile çekilen fotoğrafı, sosyal medya platformlarında geniş çaplı tartışmalara neden olmuştu. Söz konusu fotoğraf, ABD'nin ev sahipliği yaptığı Afro-Amerikan zirvesinin oturum arasında çekilmişti. Feride Hanım’ın görünüşü sosyal medya kullanıcılarının beğenisini kazanamadı. Feride Sellal’in söz konusu fotoğrafta geleneksel Cezayir kıyafetlerinden giymediği için eleştirilmişti. Fransızca yayın yapan Le Quotidien d'oran yazarı Cezayir asıllı Fransız Kamel Daoud, kaleme aldığı makalesinde Feride Sellal’in eşinin yanında görünmesine övgüde bulunarak, ‘Cezayir zarafeti sergilediğini’ ifade etmişti. Öte yandan yakın olan kaynaklardan elde edilen bilgilere göre Halime Hanım’ın başörtü takmaya başlaması, eşi Şadli Bencedid’i öfkelendirmişti. Eşiyle katıldığı geziler boyunca Cezayir’in geleneksel kıyafetlerini tanıtmak için elinden geleni yaptığını söylemişti.

“Mahremiyet ve yolsuzluktan duyulan endişe”
Ünlü yazar Abdulaziz Boubakir, First Lady ifadesinin ABD kökenli bir kavram olduğuna dikkat çekerek, başkan eşinin protokolde birinci koltuğun sahibi olduğuna ve bazı faaliyetlerinde ona eşlik ettiğine işaret ettiğini söyler. First Lady’nin liderin evli imajını doğruladığını ifade etti. Ancak bu gelenek, Batı ve Arap ülkelerinde Suzan Mübarek ve Cihan Sedat’ın şahsında yayılmış görünüyor. Boubakir, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada lider eşiyle ilgili bir tehlikenin varlığına işaret etti. Boubakir’e göre First Lady, protokoldeki rolünü aşarak Tunus Başbakanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin eşi Leyla Trabelsi gibi devlet işlerine müdahalede bulunabilir. Ondan önce de Tunus’un eski Cumhurbaşkanı Habib Burgiba’nın eşi Vesile (Wassila) Bourgiba, eşinin konuşmalarında katılıp ona atıfta bulunmuştu. Suriye Rejim Lideri Beşşar Esed’in eşi de işin sonunda ülkedeki nihai otorite haline geldi.
Cezayir'de, bu gelenek 1975'te Enise Hanım’ın Fransa Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d'Estaing’in Cezayir'i ziyareti sırasında eşi eski Cumhurbaşkanı Houari Bumedyen ile birlikte görünmesiyle başladı. Ancak Bumedyen’in titizliği siyasete karışmasına engel oldu. Boubakir’e göre ardından Şadli Bencedid’in eşi Halime Hanım eşiyle birlikte görünmeye çalıştı. 1985 yılında ABD’ye bir ziyarette bulunarak, geleneksel kıyafetlerle göründü ve muhteşem bir Cezayirli kadın imajı çizdi.
Cezayir’deki cumhurbaşkanlarının hayatlarıyla ilgili kitapların yazarı Boubakir, kadın politikacıların görünme konusunda çok istekli olmamasının sosyolojik ve dini sebeplere dayalı olduğuna dikkat çekti. Ataerkil ve muhafazakar bir toplumun doğasını yansıtan ‘mahremiyet’ kavramı durumu açıklıyor. Ancak ‘kadınların siyasetteki artan rolü’, hükümete bakan, parlamentoya milletvekili olarak hatta ordu, jandarma ve polis teşkilatlarına katılımına rağmen, yolsuzluktan duyulan endişe faktörü Cezayirli First Lady’lerin görünür olmasının önündeki engellerden biri.
Cezayirli yazar, “Bu endişe, politikacıların, eşlerinin evde kalmaları ve isimlerinin kullanılmasından kaçınmasına neden oluyor. Ancak sağlık, eğitim ve çevre gibi alanlarda hayır işleri ile anılabilirler. Bu başka ülkelerde de geçerlidir” dedi.

Erkeğe hizmet
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı bilgiler göre, araştırmacı akademisyen Akil Abdullah Ukeyr, Cezayirli politikacıların eşlerinin gölgede kalmasının kültürel miras ve geleneklerle bağlantılı olduğuna işaret ederek, ‘kadınların temel görevlerinin, erkeklere tahsis edilen kamusal alandan uzak bir şekilde erkeklere hizmet etme, evlerinde çocuklarını yetiştirmek’ olduğunu söyledi.
Kadınları dışlayan bu görüş, İslam ruhu ve hukukuna aykırı olmasına rağmen, dine atfedilen geleneksel metinlerle destekleniyor. Bununla birlikte, erkek egemenliğine adanmış Bedevi kültürü miras alması ve dayanışması, kadını zorunlu bir varlık haline getirdi. Bu mantığa göre kadının, eş ve diğer mahremler (ÇN: yakın akraba olması nedeniyle nikâh düşmeyen) dışındakilerle bir perdenin ardından görüşmesi, aleni bir şekilde görünmemesi ve kamusal alanda çalışmaması gerekiyor. Ukeyr Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada “Mesele, tarihsel bir çerçeve içinde oluşturulan bir sosyokültürel mirasla ilgilidir. Modern devlet çerçevesinde modernleşme girişimleri, kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi hayata erkeklerle birlikte dahil edilmesine yönelik alınan yasal önlemlere rağmen, bu sorunu tamamen ortadan kaldırmayı başaramamıştır” dedi.
Cezayirli akademisyen, “Bu, tüm toplumun Cezayir'de kadın politikacıların ortaya görünmesini reddettiği anlamına gelmez. Aksine Cezayirliler arasında, bunu benimseyen, kabul eden, doğal ve normal olduğunu düşünen kesimler var. Ancak azınlık durumdalar. Çoğunluğu olumsuz anlamda bağnazlığa neden olan muhafazakar bir tutum sergiliyor. Geleneksel yaşam algıları ve kadınların toplumdaki konumuyla çelişen her şeyi reddediyorlar. Bu algılar çoğunlukla Bedevi gelenek ve göreneklerinin arkasındaki dini metinlerin eski yorumlarına dayanıyor. İnsanlara aktarırken, din dilini yenileme konusunda başarılı olunamamıştır” ifadelerini kullandı.
Houari Bumedyen’in eşi Enise Hanım, Cezayir cumhurbaşkanlarının eşlerinin tarihinde bir istisna oluştursa da eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın merhume annesi ‘Hacce Mansuriye’ gelininden daha ön planda yer aldı. Butefkila’nın eşi göreve geldiğinden devrilene kadar hiç görünmedi. (Buteflika’nın yalnızca kağıt üzerinde mi evli olup olmadığı kimse bilmiyor. Çünkü hayatı konusundaki gizemini korudu. Cezayir Anayasası’na göre cumhurbaşkanının Cezayir vatandaşlığına sahip bir kadınla evli olması gerekiyor. Bu nedenle Buteflika’nın annesi eşinden daha ön planda yer aldı.) Buteflika’nın annesi, Cumhurbaşkanlık Sarayı’nda söz sahibiydi. Bazı kararların alınmasında etkili rol oynar.
Muhalif medyacı Faudel Boumala, 22 Şubat 2020 tarihinde Cezayir’de patlak veren rejim karşıtı gösterilere katılması nedeniyle hakim karşısında verdiği ifadede, “Resmi televizyonda yayınlanan TV programım, Mansuriye Buteflika’nın emriyle durduruldu. Çünkü beni sevmiyordu” dedi.



İranlı Kürtler savaşsız ganimet bekliyor

Irak ve İran arasındaki sınır bölgelerindeki İran Kürdistan Demokratik Partisi'nden ​​bir grup savaşçı (AFP)
Irak ve İran arasındaki sınır bölgelerindeki İran Kürdistan Demokratik Partisi'nden ​​bir grup savaşçı (AFP)
TT

İranlı Kürtler savaşsız ganimet bekliyor

Irak ve İran arasındaki sınır bölgelerindeki İran Kürdistan Demokratik Partisi'nden ​​bir grup savaşçı (AFP)
Irak ve İran arasındaki sınır bölgelerindeki İran Kürdistan Demokratik Partisi'nden ​​bir grup savaşçı (AFP)

Abdulhalim Süleyman

İranlı muhalif siyasi ve askeri güçler, ülke içinde devam eden savaş ile ihtiyatlı bir etkileşim içinde gibi görünüyor. Etkileşim, İran rejimini durumdan, İsrail ile sert bir askeri çatışmaya sürüklenmeden sorumlu tutma konusunda birbirine yakın pozisyonların ötesine geçmiyor. İsrail ile çatışma, İran’ın çok sayıda askeri komutanının canını aldı, insansız hava araçları ve balistik füze üretiminin yapıldığı askeri tesisleri ve nükleer tesisleri ve ayrıca medya ve propaganda aygıtını hedef aldı. İnternet zaman zaman kesildi.

Devleti Fars-Şii karakterde olan ve yönetim sistemi olarak Velayet-i Fakih’i benimseyen İran'ın, eski dinlere ve çeşitli mezheplere ek olarak Kürtler, Araplar, Azeriler, Beluçlar, Türkmenler, Ermeniler ve diğerleri gibi çok sayıda milliyet, etnik köken ve dini gruptan oluştuğu iyi biliniyor.

Çoğunluğu Horasan'ın yanı sıra batı ve kuzeybatı bölgelerini kendilerine yurt edinen Kürtler, son on yıllarda ve günümüze kadar İran rejimlerine karşı harekete geçen en önemli milliyetçi güçler arasında.

 Kürtler, Urmiye, İran'da resmen Kürdistan Eyaleti olarak bilinen Sini’nin (Senendec) yanı sıra, Kirmanşah, Hemedan, Loristan (Hormava), Bahtiyari ve İlam eyaletleri ile Huzistan (Ahvaz) ve Horasan’ı kaplayan ve Doğu Kürdistan olarak adlandırmayı tercih ettikleri bölgede bir insan gücü olarak dağılmışlar. Urmiye bu eyaletlerin en büyüğü ve gölüyle ünlü. İlam, Kürtlerin yaşadığı en küçük eyalet. Resmi olmayan tahminlere göre, İran'daki Kürtlerin sayısı 10 milyonu aşıyor.

Onlarca yıllık isyan

Şah döneminden İslam Cumhuriyeti'ne kadar, İran'daki Kürtler ile yönetimdeki rejimler arasında uzun bir çatışma geçmişi bulunuyor. 1946'da Kadı Muhammed tarafından kurulan ve sadece yaklaşık 11 ay hayatta kalan Mahabad Cumhuriyeti'nin kurulması ve deklare edilmesinden önce, bir dizi Kürt bölgesinde yerel isyanlar ve ayaklanmalar meydana geldi. Bu devlete son verilmesinden sonra Humeyni iktidara gelene kadar çeşitli zamanlarda Peşmerge tarafından çeşitli isyanlar yürütüldü.

O dönemde Kürtler, monarşinin sona ermesi ve yeni rejimin gelişi konusunda iyimserlerdi. Ancak ülkenin yeniden istikra kavuşmasının ardından ülke içinde haklarını elde edemediler. Dahası Humeyni, Kürt bölgelerine saldırı çağrısı yapan bir fetva bile yayınladı. Bu arada, 1980'lerin sonlarında Avusturya'da İran hükümetiyle yapılan bir müzakere toplantısı sırasında suikasta uğrayan İran Kürdistan Demokratik Partisi (HDKA) ​​lideri Abdurrahman Kasımlo gibi Kürt liderler suikasta uğradı. Kasımlo’nun yerine Sadık Şeref Kandi geçti ama o da 1992'de Almanya'da İran istihbaratı tarafından öldürüldü. Bu arada, Kürt milliyetçi grupların yanı sıra Komala adıyla bilinen sol grupları da içeren İranlı Peşmerge savaşçı grupları, devam eden isyanları için Irak'ın Kürt bölgelerini sığınak olarak kullanıyorlardı. Daha sonra, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve lideri Abdullah Öcalan'ın ideolojisini paylaşan PJAK örgütü ortaya çıktı.

Sonunda, İran hükümeti ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında, İranlı Kürt savaşçıların İran ile sınır bölgelerinden uzaklaştırılması, İran’daki Kürt bölgeleri ile sınıra yakın engebeli dağlık alanlarda bulunan kampların boşaltılması konusunda bir anlaşmaya varıldı. İranlı Kürt örgütler ve özellikle de HDKA ile İran Kürdistan Komala Partisi IKBY yetkililerinin taleplerini kabul ettiler. Bu, Mahsa Amini'nin İran güvenlik güçleri tarafından öldürülmesinin ardından ülke genelinde patlak veren protestolar sırasında gerçekleşti. İranlı Kürt örgütler de merkezlerinin bombalanması ve bazı liderlerinin Irak topraklarında öldürülmesi de dahil olmak üzere çeşitli baskılara maruz kaldılar.

Son yıllarda, İran'daki Kürt vatandaşları, aktivistlerinin hapishanelerde infaz edildiği, cenazelerinin Kürt şehirlerindeki ailelerine teslim edildiği veya alenen meydanlarda vinçlere asılarak infaz edildiği haberleriyle uyandı. Aktivistlerin anlattığı rejimin kendilerine yönelik icraatlarından ve politikalarından ise bahsetmiyoruz bile. Bunun sonucunda, Kürt toplumu İran içindeki rejime tamamen karşıt ve muhalif bir hale geldi. Farklı etnik veya mezhepsel yapıya sahip birçok yerel topluluk gibi, otoriteye kızgın.

Otoritenin geri çekilmesi beklentisi

Kürt gazeteci ve siyasi analist Meysam Moradi, İran'daki Kürtlerin, son 50 yıldır verdikleri mücadeleler aracılığıyla, kendi kendilerini yönetmek için bölgelerinde bir güç boşluğu oluşması fırsatını beklediklerini söylüyor. İsrail'in İran hava sahası üzerindeki tam kontrolü ve çeşitli askeri hedefleri imha etmesi ile birlikte, son ve devam eden saldırılarının ardından İran'da durumun, İran hükümetini başarısız bir devlet olmaya doğru ittiğini ekliyor. İsrail saldırılarının devam etmesiyle birlikte, İran hükümetinin çökme olasılığı olduğunu belirtiyor.

Moradi şöyle devam ediyor: “Bu senaryo gerçekleşmezse, Suriye'dekine benzer bir durum İran'da da ortaya çıkabilir ve hükümet, başkenti kaybetmemek için bazı bölgelerden Tahran'a doğru çekilmek zorunda kalabilir. Böyle bir durumda, Kürt, Arap ve Beluç halkları için bölgelerini kontrol etmek adına altın bir fırsat doğabilir.”

 İran'daki Kürtlerin, bazıları aktif, bazıları ise Tahran'daki merkezi hükümete karşı onlarca yıldır devam eden askeri eylemlerden dolayı zayıflamış olan, askeri kanatları bulunan bir dizi parti ve örgütü var. Bunların en önde gelenleri İran Kürdistan Demokratik Partisi, İran Kürdistan Komala İşçi Partisi, Devrimci Kürdistan Komala İşçi Partisi, Komünist Parti, Kürdistan Özgürlük Partisi ile Doğu Kürdistan'daki büyük örgütler arasında yer alan Kürdistan Özgür Yaşam Partisi'dir (PJAK). Hepsinin toplumsal bir tabanı ve milis gücü var.

Bunların çoğu, özellikle en eskisi olan HDKA, bir dizi bölünme, dönüşüm ve bazen de liderlik düzeyinde birleşmelerin yanı sıra, faaliyet ve varoluş koşullarında görülen diğer değişikliklere tanık oldu. Zira bunların çoğu öncelikli olarak IKBY'de ve daha az ölçüde bazı Avrupa ülkelerinde yaşadılar ve faaliyet gösterdiler. Bu arada, karşıt askeri taraf, Komala Partisi'nden grupların ittifak yaptığı PJAK, İran'daki Kürt partilere, özellikle İslam Cumhuriyet'inin maruz kaldığı yapısal saldırıların ardından birlikte çalışma çağrısı yaptı. PJAK, Kürt bölgelerindeki toplumsal grupları bölgelerini yönetmeleri için “halk komiteleri” şeklinde örgütlemeye ve herhangi bir saldırı durumunda meşru savunma hakkının kullanılmasına odaklanmaya teşvik ediyor.

İranlı Kürt aktivist ve yazar Ikram Balkani, Independent Arabia'ya PJAK’ın bazı Kürt örgütlerine kıyasla askeri faaliyetlerini durdurmadığı için iyi bir dinamiğe sahip olduğunu söyledi. Bu örgütler, merkezleri IKBY’deki kamplarda bulunduğu ve üyelerinin bir kısmı bu ülkede uzun süre kaldıkları için daha sonra sivil hayata geçiş yaptılar. PJAK'ın, kadın askeri kanadı olan Kadın Koruma Güçleri de dahil olmak üzere tek bir örgütsel konsey tarafından birbirine bağlı birkaç askeri kanadı olduğunu ekledi. Diğer Kürt partilerin askeri gruplarının da Peşmerge saflarında savaşan kadın savaşçıları var.

Ancak siyasi analist Moradi'ye göre, halk düzeyinde, Mahsa Amini suikastının ardından yapılan gösteriler sırasında İran Kürdistanı şehirlerindeki Kürt birliği açık ve net, yüksek bir seviyede ortaya çıktı. “Bu, Doğu Kürdistan'daki Kürtlerin ulusal birliklerini yüksek seviyede koruyabildikleri anlamına geliyor, ancak Kürt parti ve örgütler söz konusu olduğunda durum biraz farklı. 'İran Kürdistan Partileri İşbirliği Merkezi' çatısı altındaki partiler iç çatışmalar nedeniyle dağıldı” dedi. İsrail'in İran'a yönelik saldırılarından sonra, bu partilerin henüz ortak bir açıklama yapamadığını ve “bunun da aralarındaki iç çatışmaların henüz çözülmediği anlamına geldiğini” açıkladı.

 ABD ile net ilişkiler yok

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre ABD ve İsrail'in dikkati ve odağı askeri operasyonlara, İsrail'in iddia ettiği gibi nüfuzuna ve varlığına yönelik tehdit çemberinden çıkarılması için, İran'ın nükleer programına ve askeri yeteneklerine son vermeye odaklanmış durumda. Dolayısıyla bilhassa Saddam Hüseyin rejiminde olduğu gibi, ülkedeki muhalif güçlerle ortaklık içinde yönetimin değiştirilmesi henüz tartışılmadığından, Kürt taraflar ile ilişkiler ön plana çıkmadı. Ancak Kürt aktivist Balkani, özellikle terör örgütü olarak sınıflandırılmadığından, ABD ile PJAK da dahil olmak üzere Kürt güçler arasında iş birliğinin mümkün olduğunu düşünüyor.