Washington, İran’a yeniden yaptırım uygulamak için ‘snapback’ seçeneğine hazırlanıyor

BMGK
BMGK
TT

Washington, İran’a yeniden yaptırım uygulamak için ‘snapback’ seçeneğine hazırlanıyor

BMGK
BMGK

ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Tahran’a uygulanan uluslararası silah ambargosunun süresiz olarak uzatılmasına izin verecek ABD karar taslağını onaylamak üzere destek vermemesi nedeniyle gelecek hafta itibariyle 2231 sayılı kararda öngörülen ‘snapback’ ilkesi uyarınca İran’a yönelik yaptırımları otomatik olarak yeniden hayata geçirecek ‘B planına’ geçti.
Washington yönetimi, Ortak Kapsamlı Eylem Planı taraflarının (Almanya’nın yanı sıra veto hakkına sahip olan BMGK’nın 5 daimi üyesi ABD, Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin) izin verdiği otomatik yaptırımların eski haline getirilmesi ilkesine başvurdu. Durum, İran’ın 2231 sayılı karar uyarınca BMGK tarafından onaylanan anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde söz konusu mekanizmanın gündeme gelmesine izin veriyor.
Kovid-19 salgını nedeniyle video konferans aracılığıyla düzenlenen BMGK oturumları için belirlenen 24 saatlik sürenin ardından Endonezya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi ve BMGK’nın bu ayki başkanı olan Diana el-Dacani’nin 14 Ağustos’ta New York saatiyle 17’de ABD’li mevkidaşı Kelly Craft tarafından İran’a uluslararası olarak uygulanan silah ambargosunu süresiz olarak uzatmak için diğer üyelere önerilen kısa bir karar taslağı hususundaki oylamanın sonucunu duyurması bekleniyordu.
Avrupalı bir diplomata göre karar taslağını oylamadan önce BMGK’nın üç Avrupalı üyesi olan Fransa, İngiltere ve Almanya ‘tam kapasiteyle’ hareket ederek BMGK’nın tüm üyeleriyle ‘BMGK kararlarına saygı duyan somut ve yapıcı bir çözüm arayışı’ için çalıştı. Diplomat, bir yandan ABD’nin diğer yandan da Rusya ve Çin’in tavırları arasındaki uçurumun ise çok büyük olduğuna dikkat çekti.
Her ne kadar ABD’nin çalışmasının bir paragrafına sınırlandırma koymak için karar taslağını yumuşatmış olsa da BMGK aksine karar verene dek silah ambargosunu uzatmak için son bir girişimde daha bulundu. Diplomatlar, ABD’nin A planının başarılı olmaması halinde diğer tüm yaptırımların yeniden uygulanmasının yanı sıra 2015 tarihli nükleer anlaşma uyarınca etkinliği 18 Ekim’de bitmeden önce, ABD’nin 2007 yılından bu yana İran’a uygulanan silah ambargosunu uzatmak için pratik adımlar atmasını bekliyor.
Diplomatlar, Washington’ın ‘yaptırımları uzatmak için snapback mekanizmasını harekete geçirme hakkına sahip olduğunu’ belirterek en önemli savaşın önümüzdeki hafta başlayacağını belirttiler. Ancak anlaşmaya taraf diğer üye ülkeler aynı fikirde değil. Diplomatik bir kaynak Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
“Başta balistik füzeler ve Ortadoğu’daki istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri olmak üzere İran’a silahlar konusunda uluslararası yaptırımlar uygulamak için ayrı bir karar taslağı hazırlamak üzere bir Avrupa çabası mevcut.”
Avrupalı diplomatlar, ABD ve Avrupa tarafları arasında snapback ilkesi hususundaki ‘derin anlaşmazlığı’ önlemek amacıyla “ABD’nin Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan geri çekilmesiyle yaptırımların otomatik olarak yeniden uygulanması için mekanizmanın harekete geçirilmesi de dahil olmak üzere bu anlaşmanın ayrıcalıkları kaybedildi” değerlendirmesinde bulundular. Diplomatlar değerlendirmelerinde “Avrupa tarafı ayrıca ABD’nin hamlesinin başarılı olması halinde nükleer anlaşmayı tamamen ortadan kaldıracağından ve böylece İran rejimini 2231 sayılı karar kapsamındaki yükümlülüklerinden kurtaracağından korkuyor” dedi. Yani bu durum, BMGK’nın yakın bir zamanda ‘çözülmesi zaman alacak bir yasal savaş’ ile karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor. Ancak aynı zamanda bu durum barış ve güvenliğin sürdürülmesi konusunda BMGK’nın itibarını da zayıflatacak.
Trump yönetimi, silah ambargosunun uzatılması projesinin oylanmasıyla eş zamanlı olarak BMGK üyelerine ABD’nin ‘yaptırımların otomatik olarak yeniden uygulanmasına yönelik mekanizmayı hareket ettirme hakkı konusunda’ yasal bir tartışmayı içeren bir belge dağıttı. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Kelly Craft tarafından hazırlanan bildiri metnine göre ‘ilgili kişilerin, tavırlarını tanımlamaları önemli.’ Metinde ‘İran anlaşması, bağlayıcı olmayan siyasi taahhütler içeren siyasi bir tedbirdir” ifadelerine yer verildi. Anlaşmanın, ABD’nin eski Başkanı Barack Obama yönetimi tarafından açığa kavuşturulduğu belirtilen metinde “2231 sayılı karar, Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı, bazılarının iddialarının olmasına rağmen bağlayıcı olmayan siyasi bir anlaşmadan dönüştürmedi” denildi. Metinde ayrıca ABD’nin İran’a yeniden yaptırım uygulamasının ‘yasal haklarını değiştirmediği ve 2231 sayılı karar uyarınca görevleri olduğu’ belirtilirken Craft açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“İnsanların anlamasının önemli olduğunu düşündüğüm noktalardan biri de Eylem Planı’nın katılımcılarının bağlayıcı olmayan siyasi yükümlülüklerini herhangi bir zamanda uluslararası hukuku ihlal etmeden yerine getirmeyi bırakmakta özgür olmasıdır.”
Metinde, “Şu an İran ile ile yapılan nükleer anlaşmadan bağımsız uluslararası yükümlülüklere uymak zorundalar. Buna 2231 sayılı karar kapsamındaki yasal yükümlülükleri de dahildir” ifadesi yer aldı. Kelly Craft, ABD’nin 2231 sayılı karar uyarınca yasal yükümlülüklerine tam olarak uyduğuna dikkat çekerken kararın B Ek’inde listelenen uygulamaların, 7B numaralı çalışma paragrafı aracılığıyla yasal zorunluluğu tanıdığı anlamına geldiğini söyledi. Yetkili, “Bir devletin ilgili yasal yükümlülüklerinin ihlali durumunda yasal haklarından yararlanamayacağını savunanlar ya 2231 sayılı kararı nasıl okuyacaklarını bilmiyorlar ya da metnin okumasını buna veya öncesine dayalı olarak uyguladıklarını bilmiyorlar” dedi. Kararın ilk paragrafını okuma çağrısı yapan Craft, ‘2231 sayılı kararın İran ile nükleer anlaşmayı onayladığını ancak bunu yasal olarak bağlayıcı kılmadığını’ vurguladı.
Diğer yandan Avrupalı bir diplomat da “Kendimizi yasal açıdan benzeri görülmemiş bir durumla karşı karşıya bulduk” ifadesini kullandı. ABD’nin yasal temelinin güçlü olmadığını savunan diplomat, herhangi bir tarafın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in yasal görüşünü alıp almayacağının ise belli olmadığını ifade etti.



Netanyahu Washington'a gidiyor: Trump Gazze'de bir anlaşmaya varılmasına yardımcı olabilir

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu Washington'a gidiyor: Trump Gazze'de bir anlaşmaya varılmasına yardımcı olabilir

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ile yarın (Pazartesi) yapacağı görüşmelerin, İsrailli müzakerecilerin Pazar günü Katar'da yeniden başlattığı rehine serbest bırakma ve Gazze'de ateşkes görüşmelerinin ilerlemesine yardımcı olacağına inandığını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre Netanyahu bugün Washington'a gitmek üzere uçağına binmeden önce yaptığı açıklamada, ateşkes görüşmelerine katılan İsrailli müzakerecilerin İsrail tarafından kabul edilen şartlar üzerinde bir anlaşmaya varmak için açık talimatları olduğunu söyledi.

“Başkan Trump ile yapacağım görüşmenin bu sonuçların elde edilmesine kesinlikle katkıda bulunacağına inanıyorum” diyen Netanyahu, Gazze'de tutulan rehinelerin geri dönmesini sağlamaya ve Filistin İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) İsrail'e yönelik tehdidini ortadan kaldırmaya kararlı olduğunu vurguladı.

Bu, Trump'ın yaklaşık altı ay önce iktidara gelmesinden bu yana Netanyahu'nun Beyaz Saray'a yaptığı üçüncü ziyaret olacak.

Netanyahu'nun kalıcı bir ateşkesi kabul etmesi ve Gazze'deki savaşı sona erdirmesi için kamuoyu baskısı artarken, iktidardaki sağcı koalisyonun bazı sertlik yanlısı üyeleri buna karşı çıkıyor, Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar da dahil olmak üzere bir kesimde kalıcı atşkesi destekliyor.

Hamas Cuma günü yaptığı açıklamada, Trump'ın İsrail'in 60 günlük bir ateşkesi sonuçlandırmak için gerekli koşulları kabul ettiğini söylemesinden birkaç gün sonra, ABD destekli Gazze ateşkes önerisine verdiği yanıtın olumlu olduğunu söyledi.

Hamas resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Hamas, arabulucuların Gazze'deki halkımıza yönelik saldırganlığı durdurmaya yönelik son önerisi üzerine Filistinli gruplar ve güçlerle iç istişarelerini tamamladı ve hareket, arabuluculara olumlu olan yanıtı iletti ve hareket, bu çerçeveyi uygulama mekanizması üzerinde derhal bir müzakere turuna girmeye tüm ciddiyetiyle hazırdır.”

Ancak Hamas'ın müttefiki olan silahlı bir gruptan Filistinli bir yetkili, iki tarafın hala karşı karşıya olduğu potansiyel zorlukların bir işareti olarak, insani yardım, Mısır sınırındaki Refah sınır kapısından geçiş ve İsrail güçlerinin geri çekilme takviminin netleştirilmesi konularında endişelerin devam ettiğini söyledi.

Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada Hamas'ın ateşkes önerisinde yapmak istediği değişikliklerin “İsrail için kabul edilemez” olduğu belirtildi. Bununla birlikte ofis, heyetin İsrail'in kabul ettiği Katar önerisi temelinde rehinelerimizin geri dönüşünü güvence altına alma çabalarını sürdürmek üzere Katar'a gideceğini söyledi.

Netanyahu defalarca Hamas'ın silahsızlandırılması gerektiğini ifade etmiş, Hamas ise bu talebi tartışmayı reddetmişti.

Trump ile birlikte geçen ay İran'a karşı 12 gün süren hava savaşının sonuçlarını geliştireceklerine ve Tahran'ın nükleer silah edinmemesini sağlamaya çalışacaklarına inandığını ifade eden  Netanyahu Ortadoğu'daki son gelişmelerin barış çemberini genişletmek için bir fırsat sunduğunu da sözlerine ekledi.

Rehineler

Cumartesi akşamı Tel Aviv'de Savunma Bakanlığı merkezinin yakınındaki meydanda toplanan kalabalık ateşkes ve Gazze'de halen alıkonulan 50 kadar rehinenin iadesini talep etti.  İsrail bayrakları sallayan protestocular sloganlar attarak rehinelerin resimlerinin bulunduğu pankartlar taşıdı.

Savaş, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'in güneyine düzenlediği ve İsrail istatistiklerine göre yaklaşık bin 200 kişinin öldüğü ve 251 kişinin rehin alındığı saldırıyla patlak vermişti.

Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail'in o tarihten bu yana Gazze Şeridi'ne yönelik askeri harekâtının 57 binden fazla Filistinlinin ölümüne, açlık krizine, Gazze nüfusunun tamamının yerinden edilmesine ve Şerit genelinde yıkıma yol açtığını söylüyor.

Kalan rehinelerden yaklaşık 20'sinin hala hayatta olduğuna inanılıyor. Rehinelerin çoğu diplomatik müzakereler yoluyla serbest bırakıldı ve İsrail ordusu da bazılarını Gazze'den çıkarmayı başardı.