Batı ve Arap dünyasından İran’ın bölgedeki müdahale ve saldırılarını durdurma çağrısı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov BMGK’nin Körfez konulu oturumuna başkanlık yapıyor (BM)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov BMGK’nin Körfez konulu oturumuna başkanlık yapıyor (BM)
TT

Batı ve Arap dünyasından İran’ın bölgedeki müdahale ve saldırılarını durdurma çağrısı

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov BMGK’nin Körfez konulu oturumuna başkanlık yapıyor (BM)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov BMGK’nin Körfez konulu oturumuna başkanlık yapıyor (BM)

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Dr. Naif bin Falah el-Hacraf, İran ve vekillerini, Suudi Arabistan’ın sivil tesislerini balistik füze ve silahlı insansız hava araçlarıyla hedef almanın yanı sıra Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak’taki radikal örgütlere ve terör eylemlerine destek vermekle suçladı. Arap Birliği Genel Sekreteri Ebu Gayt da Arap Körfez bölgesi ve diğer Arap ülkelerine yönelik ideolojik, siyasi ve askeri müdahalelere işaret ederek, Hacraf’ın dile getirdiği saldırıları kınadı.
Hacraf, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Körfez bölgesindeki durumu görüştüğü oturuma video konferans yoluyla katıldı. KİK’in terörle mücadeleye destek verme ve radikalizme son vererek kaynaklarını kurutma hususunda uluslararası topluma karşı yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirten Hacraf, Suudi Arabistan’ın şu anki G-20 zirvesine başkanlık yapmasının, KİK üyesi ülkelerin farklı meselelerde uluslararası bir konuma sahip olduklarının kanıtı olduğunu, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde EXPO 2020-2021 faaliyetlerinin düzenlenmesinin buna örnek olduğunu dile getirdi.
Hacraf, KİK’in harcadığı çabalara rağmen “BMGK kararlarına, BM Anlaşması’na ve uluslararası hukuk ilkelerine bağlı kalınmaması sebebiyle bölgenin halen sıcak ve sürekli gerilimlerden muzdarip olduğunu” ifade etti. İran’ın siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için 2011’den bu yana düşmanlığı, şiddeti ve bölge istikrarına zarar vermeyi bir metot olarak benimsediğini söyleyen Hacraf, “Suudi Arabistan’da sivillere ve sivil yerleşimlere yönelik balistik füze ve SİHA’larla yapılan saldırılarda olduğu gibi bazı KİK üye ülkelerinin İran ve bölgedeki vekilleri tarafından sürekli saldırılara maruz kalıyor. Bazı KİK üyesi ülkelerdeki terör eylemleri İran tarafından destekleniyor. İran bazı bölge ülkelerinde şiddet eylemlerine destek veriyor, bu ülkelerde bulunan terör ve radikal örgütlere fon ve eğitim sağlıyor. Bu durum Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak gibi bölge ülkelerinde şiddet ve istikrarsızlığın yayılmasına neden oluyor. İran’ın KİK üyesi ülkelerin ve tüm bölge ülkelerinin içişlerine karışmasını bir kez daha reddediyorum. Tahran’a çatışmaları körüklemeye ve uzatmaya katkıda bulunan milislere, teröristlere ve mezhepçi örgütlere desteğini durdurma çağrısında bulunuyorum” dedi.
İran’ın herhangi bir surette nükleer silah elde etmesini engellemeyi garanti eden kapsamlı bir uluslararası anlaşmanın varlığının önemine dikkati çeken Hacraf, “İran’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait Büyük Tunb Adası, Küçük Tunb Adası ve Ebu Musa Adası’na yönelik devam eden işgali, Körfez’in güvenliğini ve istikrarını tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ebu Gayt, oturumda yaptığı konuşmada, şunları kaydetti:
“Araplar komşularıyla sağlıklı ve yapıcı ilişkiler kurmaya çalışıyor. Arap tarafının gördüğü ve arzu ettiği gibi Körfez’in güvenliği, iyi komşuluk ilişkiler, güç kullanımına veya tehdide başvurulmaması halinde en iyi şekilde gerçekleşir. İşte o zaman, sadece o zaman tüm tarafların çıkarlarını ve tüm dünya için stratejik önceliği temsil eden Körfez’deki deniz trafiğinin özgürlüğünü teminat altına alan bir gerçek kolektif güvenlik sistemi inşa edilir. Körfez bölgesi halen dünyada silahlı çatışma riskiyle en çok karşı karşıya bölgelerden biridir. Geçen yıl sabotaj vari askeri eylemler, gerginliği benzeri görülmemiş bir şekilde tırmandırmıştı.  BM sonunda kendi gözleriyle bu gerginliğin sorumlusunu, uluslararası deniz trafiğine yönelik tehdidi ve ülkeler içindeki (İran’a atıfla) milislerin bunun için görevlendirildiğini saptamıştı. Arap Körfezi'nin iki tarafı arasında güven inşa etme yolunda atılması muhtemel ilk adım; bu kavramın, içeriğinin ve bunun pratik sonuçları hakkında samimi bir tartışma yürütmek olmalıdır. Tüm tarafların çıkarlarını ve Körfez’deki deniz trafiğinin özgürlüğünü teminat altına alan gerçek bir kolektif güvenlik sistemi inşa edilmelidir. Bu istenen ve arzu edilen bir durumdur. Ancak maalesef bunun gerçekleşmesine çok uzağız. Bu da Arap tarafını, yüksek çıkarlarını, güvenliğini ve mevcudiyetini korumak için mümkün olan her yolu izlemeye zorluyor.”

Fransa: İran acilen ihlallere son vermeli
Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi Nicolas de Riviere, Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) yani nükleer anlaşma ile BMGK’nin 2231 sayılı kararının “İran’ın nükleer krizinin büyümesine etkin ve somut bir çözüm sağladığını ifade etti. Riviere, oturumda yaptığı konuşmada, İran’a “acilen nükleer yükümlülükleri konusunda yaptığı ihlallere son verme ve nükleer durumu daha da kötüleştirecek başka bir adım atmama” çağrısında bulundu. Riviere, “Nükleer silah dağıtım sistemleri olan füzelerin geliştirilmesine ilişkin kısıtlamalara uyulmalıdır. Anlaşmadaki tüm katılımcılar, silah transferi eylemlerinin bölgesel güvenlik ve istikrar üzerindeki sonuçlarını göz önünde bulundurarak azami itidal ve sorumluluk göstermelidir. İran’ın sorumluluğunun tespit edildiği Saudi Aramco tesislerine yönelik saldırıların bir kez daha kınıyorum” dedi.

İngiltere: İran bölgenin istikrarını sarsıyor
İngiltere'nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Jonathan Allen, Birleşik Krallığın “İran’ın bölgede daha geniş faaliyet göstermesine” karşı endişesini dile getirdi. Bölgede devlet olmayan etkin gruplara yapılan silah transferlerinin BMGK kararlarını ihlal ettiğini kaydeden Allen, bu tür transferlerin bölge istikrarını sarstığını ve gerilimi tırmandırdığını belirtti. Konvansiyonel silahlara kısıtlama getirme yetkisinin sona ermesinden üzüntü duyduğunu söyleyen Allen, “Müttefikler ve ortaklarla güvenlik işbirliğimizi geliştirmeye ve İran silahlarının yayılmasına sürdürülebilir bir çözüm bulmak için çalışmaya devam ediyoruz” diye konuştu. Allen ayrıca, BMGK’nin 1546 (Irak), 1701 (Lübnan) ve 2216 (Yemen) sayılı kararlar da dahil olmak üzere, BMKG’nin bölgesel sivil toplum kuruluşlarına silah transferini yasaklayan kararlarına uymanın önemine dikkat çekti.

Almanya: İran’daki dini azınlıklar baskı altında
Almanya'nın BM Daimi Temsilcisi Christoph Heusgen, İran başta olmak üzere bölgenin birçok ülkesinde her gün insan hakları ihlalleri yaşandığını söyledi. Heusgen, “Her gün siyasi ve sivil haklar ihlal ediliyor. Suriye’de şahit olduğumuz örnekte olduğu gibi İran’daki cezaevleri tüm bölgedeki en iğrenç cezaevidir. Bahailer gibi dini azınlıklar baskı altında” ifadesini kullandı.



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times