ABD Başkanlık seçimleri süreci, aşırı sağcı bir grup yarattı: PB

Aşırı sağcı Proud Boys’un bir üyesi protesto gösterisi sırasında grubun bayrağını taşıyor (AP)
Aşırı sağcı Proud Boys’un bir üyesi protesto gösterisi sırasında grubun bayrağını taşıyor (AP)
TT

ABD Başkanlık seçimleri süreci, aşırı sağcı bir grup yarattı: PB

Aşırı sağcı Proud Boys’un bir üyesi protesto gösterisi sırasında grubun bayrağını taşıyor (AP)
Aşırı sağcı Proud Boys’un bir üyesi protesto gösterisi sırasında grubun bayrağını taşıyor (AP)

Amerika Birleşik Devleri’nde (ABD) Afro-Amerikan George Floyd'un beyaz bir polis tarafından gözaltına alındığı sırada boğularak öldürülmesi, ülkedeki tüm dengeleri değiştirmiş olabilir. ABD, anayasanın izin verdiği ölçüde, barışçıl ve demokratik bir çerçeve içinde siyasi anlaşmazlıkları ve sürtüşmeleri özümsemeye alışık bir ülkedir.
Ancak bugün protestolar farklı bir karaktere bürünmeye başladı. Protestoların büyük bir bölümünde şiddetli olaylarına sıkça rastlanır bir hal alırken ülkede silah satışları da artıyor. Ülkede 6 ayı aşkın bir süredir sokaklarda daha fazla şiddeti olaylarına tanık olunan bir bölünme söz konusu ve tüm bu gelişmeler, Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinin arifesinde yaşanıyor.
ABD Federal Soruşturma Bürosu’na (FBI)  göre ülke, siyaset sahnesinde aşırılık yanlısı grupların ve bireylerin ortaya çıkışına tanık oluyor. Fikirlerinde aşırı sağ veya sol eğilimli olan söz konusu grupların ve bireylerin ellerinde bol miktarda silah bulunması nedeniyle bu grupların milislere dönüşeceğinden endişe ediliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık seçimlerindeki rakibi Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden ile karşı karşıya geldiği ilk münazara sırasında beyaz ırkın üstünlüğünü destekleyen aşırı sağcı bir grup olan ‘Proud Boys’u (Gururlu Çocuklar - PB) kınamayı reddetmesinin, son zamanlarda dünyanın dikkatini üzerlerine çeken bu grupların isimlerinin sık sık duyulmasına neden olduğuna dair yaygın bir inanç bulunuyor. Diğer tarafta da Başkan Trump'ın son protesto gösterileri sırasında yaşanan sabotaj olaylarından sorumlu tuttuğu aşırı sol-anarşist grup ‘ANTİFA’ var.
Geçtiğimiz aylarda ABD'nin kuzeybatı sınırındaki Oregon eyaletinin en büyük kenti Portland ve eyaletin diğer bazı şehirlerinde, PB ve ANTİFA arasında doğrudan çatışmalar çıktı. Bu çatışmalar, resmi makamların protesto gösterilerini sona erdirmek için doğrudan müdahale etmesine neden oldu. Bir PB destekçisi sosyal medya üzerinden bir video yayınlayarak, eğer Başkan Trump Kasım ayında yeniden seçilmezse bir iç savaşın patlak vereceği uyarısında bulundu ve insanlara silah stoklamalarını tavsiye etti. PB destekçisi, Başkan Trump’ın istemesi halinde grubun sokaklara çıkmaya hazır olduğunu ve ondan sadece bir sinyal beklediklerini söyledi.
Proud Boys, radikal bir grup olarak sınıflandırılıyor
Aşırı sağcı aktivist Gavin McInnes tarafından 2016 yılında, Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinin hemen öncesinde kurulan PB’nin ana özellikleri göçmen karşıtı olması ve tamamen erkeklerden oluşmasıdır. Bununla birlikte PB, FBI tarafından 2018 yılında beyazların üstünlüğünü savunanlarla olan ilişkisi nedeniyle ‘aşırılıkçı’ bir grup olarak sınıflandırıldı. İftira ve İnkarla Mücadele Birliği (The Anti-Defamation League-ADL) grubu ise, kadın düşmanı, İslam karşıtı ve göçmen karşıtı olarak tanımlıyor.
Grubun merkezi ve destekçilerinin çoğu ABD’nin batı bölgelerinde bulunuyor. PB destekçileri, adlarını genellikle büyük provokatif olaylarla ve sokak kavgalarıyla sık sık duyururken PB’nin sadece birkaç yüz üyeli küçük bir grup olduğu düşünülüyor. Grup, ırkçı olmadığını ve sadece geleneksel ‘Batılı değerlere’ dönülmesini istediğini iddia ediyor. Üyelik koşullarından biri olarak ise silah taşıma ruhsatı şart koşuyor ve cinsiyet eşitliğini reddediyor. Grup son aylarda düzenlenen ‘Siyahların hayatı önemlidir’ (Black Lives Matter) gösterilerini veya kendileri için bir fırsat olarak gördükleri herhangi bir gösteriyi, aşırı sol görüşlü aktivistlere karşı şiddeti araç olarak kullanıyor.
Anti-Faşizm (ANTİFA) hareketi, radikal sol ve anarşist çizgide ırkçılık karşıtı bir grup. Bazıları, ANTİFA’nın merkezi bir idari organa sahip olmadığına ve üyeleri için belirli bir rol biçilmediğine, grup içinde tanınan gizlilik nedeniyle kaç kişinin kendisini grubun üyesi olarak gördüğünü bilmenin ise neredeyse imkansız olduğuna inanıyor.
Portland Eyalet Üniversitesi'nde sosyal protesto hareketleri konusunda uzmanlaşmış bir tarih profesörü olan Mark Rodriguez konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Yeni ANTİFA hareketinin başlangıcı, 1999 yılındaki Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) karşı düzenlenen protestolara dayanıyor. Prof. Rodriguez, ABD merkezli bir haber sitesi tarafından aktarılan yorumunda, “Bunun ardından ANTİFA, anti-faşist bir hareket haline geldi ve bu protestoları, Hong Kong'da halkın Çin otoritesine karşı savaştığı aktif protesto hareketlerinin bir benzeri olarak görüyor.
Ancak ANTİFA’nın organize ettiği gösteriler ve sokaktaki hareketler sırasında kamu ve özel mülkler zarar görürken polisle çatışmalara giriliyor. Aynı şekilde ANTİFA destekçileri, genellikle otoriter, ırkçı, homofobik veya yabancı düşmanı inançları desteklediklerini düşündükleri işletmelere, kişilere ve kuruluşlara karşı zaman zaman şiddet kullanılan protesto gösterileri düzenliyor. FBI Direktörü Christopher Wray, ABD Kongresi'nde düzenlenen bir oturumda, ANTİFA’nın bir örgüt değil, bir ideoloji olduğunu söylemesi, ülkede tartışmalara yol açtı. Wray’in bu sözleri, ANTİFA’yı bir terör örgütü olarak sınıflandıracağını söyleyen Başkan Donald Trump ile arasında anlaşmazlığa neden oldu.
Oturumdan saatler sonra Trump, Twitter hesabından açıklamaları nedeniyle FBI direktörünü eleştirerek,  “ANTİFA’yı iyi finanse edilmiş ve onların mali kaynaklarını bulmada tamamen yetersiz ya da isteksiz kalan FBI tarafından korunan anarşist grup olarak görüyorum” ifadelerini kullandı. Wray ise FBI’ın ANTİFA’ya sempati duyanlarda dahil olmak üzere birçok kişi hakkında bir dizi soruşturma yürüttüğünü, bu kişilerin şiddet yanlısı anarşist aşırılıkçılar olarak sınıflandırılabileceği sonucuna vardığını, ancak ANTİFA’nın ‘bir grup veya örgüt değil, ideolojik bir hareket’ olduğunu söyledi.
 



Beyaz Saray yakınında silahlı saldırı: 2 ABD askeri vuruldu Beyaz Saray kapatıldı

Beyaz Saray (Arşiv - Reuters)
Beyaz Saray (Arşiv - Reuters)
TT

Beyaz Saray yakınında silahlı saldırı: 2 ABD askeri vuruldu Beyaz Saray kapatıldı

Beyaz Saray (Arşiv - Reuters)
Beyaz Saray (Arşiv - Reuters)

ABD medyası ABC News, Washington’da Beyaz Saray yakınında iki askerin silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Beyaz Saray sözcüsü, Başkan Donald Trump’ın olay hakkında bilgilendirildiğini ve Beyaz Saray’ın kapatıldığını açıkladı.

ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem ise iki Ulusal Muhafız mensubunun Washington’da silahlı saldırıya maruz kaldığını doğruladı, ancak detay vermedi.


İran, Hamaney sonrası döneme mi hazırlanıyor?

Hamaney'in resmi internet sitesinde yayınlanan, Salı akşamı dini törenlere katılımını gösteren fotoğraf
Hamaney'in resmi internet sitesinde yayınlanan, Salı akşamı dini törenlere katılımını gösteren fotoğraf
TT

İran, Hamaney sonrası döneme mi hazırlanıyor?

Hamaney'in resmi internet sitesinde yayınlanan, Salı akşamı dini törenlere katılımını gösteren fotoğraf
Hamaney'in resmi internet sitesinde yayınlanan, Salı akşamı dini törenlere katılımını gösteren fotoğraf

Financial Times, İran’daki elit çevrelerde özellikle Batı ve Arap ülkeleriyle ilişkiler konusunda dış politikanın yeniden şekillendirilmesi gerektiğine dair tartışmaların arttığını bildirdi. Bu tartışmalar, Haziran ayında İsrail ile yaşanan 12 günlük savaşın ardından gündeme geldi.

Habere göre, İran elitleri arasında bir değişim gözlemleniyor; devrimin ikinci kuşağı, üst düzey yetkililer ve yönetim içi önemli isimler bu tartışmalara dahil. Lider Ali Hamaney’in (86) görünürlüğü, İsrailli yetkililerin suikast tehdidi sonrası azaldı ve Hamaney’in yerine geçecek liderle ilgili spekülasyonlar gündeme geldi.

İçerideki pragmatik sesler arasında yer alan Hamza Safavi, İran’ın ABD ve İsrail’e karşı tutumunu yeniden değerlendirmesi gerektiğini vurguluyor ve Çin modelinden örnek veriyor. Eski parlamento üyesi Fazile Haşimi ise Washington ile diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasını ve İran’ın daha açık bir sisteme doğru adım atmasını savunuyor.

Şarku’l Avsat’ın Financial Times’tan aktardığı analize göre bu tartışmaların kısa vadede sınırlı etkisi olabileceğini, ancak Hamaney sonrası dönemin temel fikir ve nüfuz mücadelesini şimdiden şekillendirdiğini belirtiyor. Halkın, ideolojik çatışmaların ekonomik ve yaşam standartları üzerindeki etkilerinden endişeli olduğu vurgulanıyor.


Katz–Zamir geriliminin tırmanmasının nedeni Netanyahu’nun gizli planı mı?

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (solda) ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (İsrail Savunma Bakanlığı)
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (solda) ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (İsrail Savunma Bakanlığı)
TT

Katz–Zamir geriliminin tırmanmasının nedeni Netanyahu’nun gizli planı mı?

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (solda) ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (İsrail Savunma Bakanlığı)
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (solda) ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir (İsrail Savunma Bakanlığı)

İsrail Savunma Bakanı Yoav Katz ile Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun ofisinde düzenlenen uzlaşı toplantısında bir araya gelmiş olsalar da aralarındaki gerilim dinmedi. Tartışma, İsrail kamuoyunda büyük tepki yaratırken yorumcular bunu “öğretmenin çocukların kavgasından keyif aldığı bir anaokulu”na benzetiyor.

Anlaşmazlık, Zamir’in 7 Ekim 2023’te Hamas’ın saldırısı sırasında yaşanan “büyük başarısızlıktan” sorumlu tuttukları üst düzey subaylara ceza vermesiyle başladı. Savunma Bakanı Katz ise bu kararların kendisine danışılmadan alındığını söyleyerek uygulamayı reddetti. Uzmanlara göre konu artık yalnızca iki isim arasındaki bir çekişme değil; hükümet ile güvenlik kurumları arasındaki güç mücadelesine dönüşmüş durumda.

Netanyahu’nun bu krizi kendi lehine kullanmaya çalıştığı belirtiliyor. Başbakanın, yaklaşan Likud iç seçimleri öncesinde Katz’ın parti içindeki konumunu zayıflatmak, aynı zamanda Zamir’in ordudaki konumunu da tartışmalı hâle getirmek istediği ifade ediliyor.

Gerilim son olarak dün gece doruğa ulaştı. Netanyahu, iki tarafı barıştırmak için Katz ve Zamir’i birlikte toplantıya çağırdı. Ancak Katz toplantıya zamanında gelmedi ve iki ayrı görüşme yapılmasını tercih ettiğini bildirdi. Netanyahu’nun da bu talebi kabul ettiği aktarıldı.

Netanyahu’dan iki tarafa da mesajlar

Başbakanlık çevreleri, basına yapılan sızıntılarla iki tarafa da mesajlar iletti. Medyaya yansıyan haberlere göre Netanyahu, Katz’ın “Genelkurmay Başkanıyla gereksiz çatışma çıkardığını ve aşırı şekilde saygısız davrandığını” düşünüyor. Öte yandan başka sızıntılarda Netanyahu’nun, “Zamir’in atanmasının hata olduğunu düşündüğü, bağımsız hareket ettiği ve görev öncesi verdiği sözlerden döndüğü” iddia edildi.

fgthy
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, bir ordu karargahındabir araya geliyor. (İsrail hükümeti)

Bu sızıntılar kamuoyunda tartışma yaratınca, bu kez “askerî çevrelerin kasıtlı olarak gerilimi artırmak için bilgi sızdırdığı” iddia edildi. Netanyahu’ya yakın isimler, başbakanın Katz’ı da Zamir’i de görevden almayı planlamadığını savundu.

Çatışmanın kökeni

Gerilim, Zamir’in Hamas saldırısı sırasında güney cephesinden sorumlu komutanlara disiplin cezaları vermesi ve terfi listesini bakanlığa danışmadan hazırlamasıyla büyüdü. Katz, buna karşılık terfileri askıya aldı ve ordu içi incelemelerin yeniden araştırılmasını içeren başka bir komisyon kurdu.

Zamir, yapılan tüm atama ve cezaların “profesyonel askerî kararlar” olduğunu savunurken, Katz bunu “otoriteye başkaldırı” olarak niteliyor. Netanyahu ise hem Zamir’i “bakanı yok saymakla”, hem de Katz’ı “gerilimi tırmandırmakla” eleştirdi.

Orduyu suçlama stratejisi

Haaretz gazetesi, yaşananları “7 Ekim hükümetinin tüm sorumluluğu orduya yükleme çabasının” bir parçası olarak değerlendirdi. Gazete, hükümetin “kamuoyunun orduya güvenini sarsmayı, atamaları siyasallaştırmayı ve Genelkurmay Başkanı’nı küçük düşürmeyi” amaçladığını iddia etti.

Strateji uzmanı Efrahim Ganor da Maariv’e yaptığı açıklamada, yaşananların “devlet güvenliğini tehlikeye atan bir skandal” olduğunu belirterek, “Gerçek bir devlet adamı önceliğini güvenliğe ve ülkenin geleceğine verirdi” dedi.

Lapid’den Netanyahu’yu sıkıştıracak hamle

İsrail muhalefet lideri Yair Lapid, gelecek hafta ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze krizinin çözümü ve rehinelerin serbest bırakılması için sunduğu 20 maddelik planı Knesset’e oylatacağını açıkladı. Lapid’in amacı, bu plana karşı çıkan koalisyon partilerini zor durumda bırakarak Netanyahu’yu ABD yönetimi karşısında sıkıştırmak.

Lapid, muhalefetteki ortağı Avigdor Liberman’ı da plana destek vermeye ikna etmeye çalışıyor. “İsrail halkı, Başkan Trump’ın rehinelerin serbest bırakılması için yürüttüğü cesur girişime minnettardır” diyen Lapid, tüm partilere plana destek çağrısı yaptı.