Fransa ve Türkiye arasındaki çatışmanın yeni cephesi: Afrika

Fransa ve Türkiye arasındaki çatışmanın yeni cephesi: Afrika
TT

Fransa ve Türkiye arasındaki çatışmanın yeni cephesi: Afrika

Fransa ve Türkiye arasındaki çatışmanın yeni cephesi: Afrika

Paris ve Ankara’nın, Suriye ve Irak’tan başlayarak Libya ve Doğu Akdeniz sularına oradan da son olarak Dağlık Karabağ’da devam eden anlaşmazlık dosyalarına yeni bir cephe eklenmiş oldu. Bu cephenin açılması, Afrika kıtasında oynadığı rolden dolayı Paris’in düşman olarak gördüğü Türkiye’ye sürekli suçlamalar yönelten Fransa Cumhurbaşkanı’nın girişimi ile geldi.
Macron, Fransızca yayın yapan ve Afrika meselelerine yer veren Jeune Afrique gazetesine verdiği röportajda oklarını Türkiye’ye, Rusya’ya ve bazı Afrikalı liderlere yönelterek “Fransa’ya karşı düşmanlığı körüklemek amacıyla bazen Afrikalı liderlerin ama özellikle de Rusya ve Türkiye gibi yabancı güçlerin liderliğinde postkolonyal (sömürge sonrası) dönemin hassasiyetleri üzerine oynanan stratejiler var. Saf olmamamız lazım. Medya kuruluşlarında seslerini duyuranların ya da video yayınlayanların çoğu ya Rusya ya da Türkiye adına çalışan ve onlardan para alan kişiler” ifadelerini kullandı.
Macron, “Sömürgeciliği hiç bilmeyen kuşaklar içinde bile Fransa’yı hedef almak için sömürgeciliği kullanan yabancı rejimler ve siyasi-dini projeler var. Tarihin bu dönemi ile kompleksler olmadan ancak hakikate ulaşma çabasıyla yüzleşmeliyiz. Hiçbir şeyi saklamamalı ve ileriye gitmeliyiz” dedi.
Macron konuşmalarında daha fazla detaya yer vermedi. Ancak Fransız bir kaynak, Paris’in Fransız-Avrupa çıkarları ve Kuzey Afrika ile Fransa’nın geleneksel bir varlığa sahip olduğu Beş Sahel ülkelerinin istikrarı için bir tehdit olarak gördüğü Libya’daki Türk askeri varlığı bir yana Afrika’da diplomatik, ticari, dini ve sosyal açıdan bir Türk “saldırısı” olduğunu reddetti. Ankara’nın buradaki çabalarının delili olarak Türkiye’nin bugün kıtada 46 büyükelçiliği olduğu, Türk havayollarının ise 60 Afrika şehrine uçuş gerçekleştirdiği gösterilebilir.
Her yıl Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Afrika başkentlerine yaptığı ziyaretler peş peşe geliyor. Ticari açıdan Türkiye’nin kara kıtaya yaptığı ihracatın değeri geçtiğimiz yıl 16 milyar dolara ulaşmıştı. Bu da bu milenyumun başlarındaki değerinin 4 katına tekabül ediyor. Türkiye, varlığını güçlendirmek için her yıl yapılan Türk-Afrika konferansına bel bağlamış durumda. Aynı zamanda Türkiye, Paris’in “siyasal İslamı” harekete geçirmek olarak gördüğü dini kartını da öne sürüyor.
Bu nedenlerin hepsi, Macron’un Türkiye’nin Afrika’daki rolüne yönelik “saldırısını” açıklıyor. Paris, tıpkı Fildişi Sahili’nde olduğu gibi Ankara’nın, varlığını Fransa’nın varlığını hedef almak için kullanma çabalarından şikayet ediyor. Ancak Paris ve Ankara arasında geçtiğimiz Aralık ayında Londra’da Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Zirvesi’nde patlak veren ve geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin Libya’daki artan rolü, Ankara’nın Yunanistan ve Kıbrıs sularındaki faaliyetleri ve bunun ardından Avrupa Birliği’nin (AB)Türkiye’ye ekonomik ve ticari yaptırımlar uygulama tehdidinde bulunması ile oluşan gerginliği körüklemesi bu dosyayı önemli kılıyor.
Avrupalı ​​liderlerin, 10-11 Aralık’ta yapılacak bir zirvede bu konuda bir karar vermeleri bekleniyor. Buna ilişkin Almanya Başbakanı Angela Merkel dün sanal ortamda gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi’nin ardından bir açıklama yaparak yaptırım meselesini incelemeden önce önümüzdeki iki hafta içerisinde gelişmeler görmek istediklerini söyledi. Merkel “10 Aralık’ta yapılması planlanan gelecek zirvemizde Türkiye meselesinin konuşulması için önceden bir karar verilmişti. Ancak tabii ki bu zaman aralığındaki gelişmeleri de izlemeli ve bunun ardından karar vermeliyiz. Bu aşamada kimse bir şey söyleyemez” ifadelerini kullandı ancak açıklamasının devamında “bölgedeki son gelişmelerin çoğunun görmek istedikleri şeyler olmadığını” kaydetti.
Merkel, Yunanistan, Kıbrıs, Fransa ve diğer ülkelerin Türkiye’ye uygulamak için baskı yaptığı yaptırımlara ilişkin Avrupalılar arasında görüş ayrılıklarının hala devam ettiğini saklayamadı. Avrupalı ​​liderler daha önce Türkiye’ye faaliyetleri ve Avrupa sularının egemenliğini ihlal etmeye bir son vermesi için yıl sonuna kadar süre biçmişti. Ancak Türkiye kararından geri adım atmadı. Ankara’nın son hamlesi ise Erdoğan’ın Kıbrıs’ta tampon bir bölgeye yaptığı ziyaret oldu. Erdoğan burada bir şenlik düzenleyip biri Rum olan ve BM ile AB üyeliği bulunan diğeri de Türk olan ve Ankara’dan başkasının tanımadığı iki Kıbrıs oluşumunun varlığının temellerini atma çağrısında bulundu.
Diğer taraftan AB Dışişleri Bakanlarının sanal toplantısının ardından açıklamalarda bulunan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ankara’nın Lefkoşa’ya karşı yaptığı son zamanlardaki eylemlerini kınayarak ikiye ayrılmış adada BM kararlarını ihlal ettiğini ve tansiyonu yükselttiğini söyledi. Borrell Türkiye’nin “davranışlarının AB ile arasındaki ayrılığı daha da derinleştirdiğini anlaması gerektiğini” kaydetti. Yaklaşan zirvenin Brüksel ile Ankara arasındaki ilişki hakkında önemli sinyaller vereceğini belirten Avrupalı yetkili “Zaman doluyor. Türkiye ile ilişkilerimizde bir dönüm noktasına doğru yaklaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Borell, geçtiğimiz yaz Türkiye’ye getirilebilecek yaptırımların bir listesini hazırlamakla görevlendirilmişti. Yaptırımlar için baskı yapan ana aktörlerden biri de Paris’ti. Bununla birlikte, aralarında zaman kazanmaya çalışan Almanya’nın da bulunduğu birçok ülkenin bu konuda hala tereddütleri bulunuyor.
Berlin, Ankara’nın mülteci kartını oynayarak ya da Almanya’daki Türk azınlığını harekete geçirerek Avrupalılara şantaj yapmasından korkuyor. Diğer taraflar ise NATO’nun önemli bir üyesi olduğu için Türkiye ile ilişkilerini bozmak istemiyor. Türk-Fransız geriliminin diğer bir delili de Paris’in, Dağlık Karabağ’da Ermenistan ve Azerbaycan arasında Rusya’nın arabuluculuğuyla yapılan ateşkesin denetlenmesinde Türkiye’nin bir rolü olmasını engellemeye çalışması. Fransa Cumhurbaşkanlığı kaynakları dün yaptıkları açıklamada Paris’in uluslararası bir denetim istediğini ve Dağlık Karabağ’ın statüsüyle ilgili müzakereleri başlatmanın yanı sıra mültecilerin dönüşüne kapı aralamak ve başta Suriye’den gelenler olmak üzere yabancı savaşçıların dönüşünü düzenlemek amacıyla ateşkes konusunda “uluslararası bir denetim” olması için baskı yaptığını belirtti. Fransa, 28 yıl önce Dağlık Karabağ krizine çözüm bulmak için oluşturulan “Minsk Grubu”nun bir üyesi. Ancak bu grup meselelerin gidişatını etkilemekte ya da savaşın sona ermesi için arabuluculuk yapmakta başarısız oldu.



Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
TT

Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)

İsrail’in, askeri kapasitesini yeniden inşa ettiği gerekçesiyle Lübnan’daki Hizbullaha karşı geniş çaplı bir operasyon başlatabileceğine ilişkin endişeler giderek artıyor. Son haftalarda İsrail medyasında sıkça dile getirilen bu iddialar, pazar günü Beyrut’un güney banliyölerinden Haret Hreik’te Hizbullah’ın bir numaralı askeri yetkilisi Heysem Tabtabain’in hedef alınmasıyla sahada da kendini gösterdi.

Aynı zamanda İsrail’in atacağı olası adımlar hem Lübnan içinde hem de uluslararası çevrelerde ciddi kaygılara yol açıyor. Bu bağlamda, her zamanki gibi en hızlı tepkiyi veren ülke Fransa oldu. Paris, ismini vermeden Hizbullah’ın üst düzey bir komutanını hedef alan saldırıdan duyduğu endişeyi açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen cumartesi CNBC Arabiya’ya verdiği röportajda Lübnan’daki durumun “son derece kırılgan” olduğunu ve önümüzdeki dönemin “belirleyici” nitelikte olacağını vurgulamıştı.

Fransız Dışişleri Sözcüsü Pascal Confavreux, pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “23 Kasım Pazar günü Beyrut’u hedef alan İsrail saldırısının, zaten son derece gergin olan ortamda tırmanma riskini artırdığı için Fransa’da derin bir endişe yarattığını” söyledi.

Fransa, her açıklamasında olduğu gibi tüm taraflara itidal çağrısında bulunarak, tehditlerin raporlanması için oluşturulan ateşkes izleme mekanizmasının önemine dikkat çekti. Paris, geçen yıl kurulan ve bir ABD’li generalin başkanlık ettiği, bir Fransız subayın ise başkan yardımcılığı görevini üstlendiği bu mekanizmada aktif rol oynuyor. Mekanizmada Lübnan, İsrail ve Birleşmiş Milletler de yer alıyor.

fgth
Güney Lübnan'da İsrail'in Manara yerleşim birimine bakan bir UNIFIL gözlem noktası (EPA)

Fransa, bu mekanizmayı “taraflarca tanınan ve tek taraflı adımların engellenmesi ile hem Lübnan hem de İsrail’de sivillerin güvenliğinin sağlanması için gerekli çerçeve” olarak değerlendiriyor. Ancak mekanizmanın temel sorunu, geçen yıl imzalanan 27 Kasım 2024 Ateşkes Anlaşmasından bu yana İsrail’in günlük askeri operasyonlarını durdurmasını sağlayamaması. İsrail bu operasyonları, Hizbullah’ın ateşkese uymadığı ve askeri altyapısını yeniden inşa ettiği gerekçesiyle sürdürüyor. Fransız açıklaması, Paris’in “Lübnan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yeniden teyit ediyor.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Macron’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika danışmanı Anne-Claire Legendre, iki günlük bir ziyaret için Beyrut’a giderek üç üst düzey yetkili, Lübnan ordusu komutanı ve UNIFIL temsilcileriyle görüşmüştü


AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
TT

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Üst düzey bir Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan’la iş birliğinin ‘sınırı olmadığını’ belirterek, Riyad’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkeze dönüştüğünü, reform hızının yüksek olduğunu, değişime açık bir tutum sergilediğini ve net bir vizyona sahip olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Brüksel’in Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için geniş ufuklar gördüğünü vurguladı. Sikela, bu iş birliğinin yalnızca ikili düzeyde değil; Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de de güçlü bir potansiyel taşıdığını ifade etti.

yhju
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Sikela, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Küresel Sanayi Zirvesi’ne katılımı sırasında yaptığı açıklamada, sürdürülebilir sanayi kalkınması, istihdam yaratma ve katma değer üretme başlıklarının küresel ekonominin ihtiyaçlarıyla örtüştüğünü belirtti.

UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi

Jozef Sikela, Suudi Arabistan’ın UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasının yerinde bir adım olduğunu belirterek, AB’nin UNIDO ile toplam taahhüt tutarı 350 milyon dolara yaklaşan 38 aktif program yürüttüğünü açıkladı. Sikela, “UNIDO’nun en büyük ortağı ve en büyük gönüllü katkı sağlayanı biziz” ifadesini kullandı.

Sikela, sanayi, ticaret ve enerji bakanlığı geçmişine de atıfta bulunarak, zirveyi Suudi yetkililerle görüşme fırsatı olarak değerlendirdiğini belirtti. Suudi bakanlarla, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) temsilcileriyle ve şirketlerle bir araya geldiğini ifade eden Sikela, iş birliğinin yalnızca AB ile Suudi Arabistan arasında değil, dünyanın başka bölgelerinde de derinleştirilebileceğini söyledi. Sikela, “Yenilenebilir enerji, hidrojen, madencilik, çevrenin korunması, eğitim ve mesleki gelişim gibi alanlarda aynı önceliklere sahibiz” dedi.

Suudi Arabistan’la ilişkiler hız kazanıyor

Sikela, Suudi Arabistan ile ilişkilerin ‘çok güçlü bir ivme kazandığını’ vurguladı. Geçen yıl Brüksel’de AB ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasındaki ilk zirvenin düzenlendiğini hatırlatan Sikela sözlerini şöyle sürdürdü: “Krallık, Körfez’deki en büyük ticaret ortağımız ve ekonomisini çeşitlendiren, net vizyona sahip bir ülke.”

sdefrgt
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin sınırları olmadığını vurguladı. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’nun ülkeyi Avrupa şirketleri ve yatırımcıları için çok cazip bir merkez haline getirdiğini belirterek, “Neden? Çünkü net bir vizyona sahip olmak, net bir yön anlamına geliyor ve yatırımcıların aradığı da bu: istikrar ve öngörülebilirlik. 2030 Vizyonu, yatırımcılara gelecek konusunda güven veriyor” şeklinde konuştu.

Sikela, “Bu vizyonu Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerdeki bakış açımız ve bölge ile dünya konusundaki sorumluluğumuzla birleştirebilirsek, iş birliğinin sınırı olmaz; çünkü ortak gündemimiz çok geniş” ifadelerini kullandı.

Jozef Sikela’ya göre Suudi Arabistan, ekonomisini çeşitlendirmeye ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye odaklanıyor; bu öncelikler Avrupa’nın aynı alanlara gösterdiği ilgiyle örtüşüyor. Aynı durum, ortak çalışma alanı olarak görülen Orta Asya için de geçerli.

Sikela sözlerine şöyle devam etti: “Bu perspektiften bakıldığında Brüksel, Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için güney ülkelerinde geniş fırsatlar görüyor. PIF, Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de aktif; bu bölgeler aynı zamanda AB’nin ‘Global Gateway’ (Küresel Geçit) girişimi kapsamında değerlendiriliyor.”

‘Global Gateway’… Geleceğe yatırım

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, AB’nin benimsediği Global Gateway girişiminin, partner ülkelerde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla yatırım, teknoloji ve Avrupa standartlarını kullanarak uygulanan stratejik bir yatırım programı olduğunu vurguladı.

ty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Vizyon 2030'un yatırımcılara gelecek konusunda güven verdiğini söyledi. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Temel hedef geleceğe yatırım yapmak, bu da varlıklara yatırım yapmadan önce insanlara yatırım yapmayı içeriyor” dedi.

Sikela’ya göre AB ve üye ülkeler, dünyadaki kalkınma harcamalarının en büyük kaynağı; küresel harcamaların yüzde 40’ından fazlasını sağlıyorlar, oysa ekonomileri dünya üretiminin yalnızca yüzde 16’sını oluşturuyor.

Sikela, başlangıçta 2027’ye kadar 300 milyar euro hedeflendiğini, bu hedefin neredeyse bu yıl gerçekleştirildiğini ve bu nedenle hedefin 2027’ye kadar 400 milyar euroya yükseltildiğini belirtti.

Jozef Sikela, girişimin ‘eşit ortaklığa dayandığını ve ülkelere şart dayatmak veya dengesiz ilişkilere çekmek yerine güç kazandırmayı hedeflediğini’ ifade ederek, bunun giderek parçalanan bir dünyada geniş kabul gördüğünü söyledi.

İş birliğinin derinleştirilmesi

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri, Global Gateway girişimini Suudi yetkililerle görüştüğünü ve iki tarafın çıkarına hizmet edecek iş birliği fırsatlarını ele aldıklarını belirtti.

Sikela, “Girişim, ortak çıkarı olan partnerler için kapalı değil. Suudi kurumlarının ve özel sektör yatırımlarının katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. AB ile Suudi Arabistan arasında iş ortamının iyileştirilmesi konusunu da tartıştık. İlişkileri derinleştirecek ek adımlar bekliyoruz. Yapılacak çok iş var, ancak ilerleme hızlı ve doğru yoldayız” şeklinde konuştu.

Gelecek için büyük potansiyel

Sikela, Avrupa-Suudi Arabistan ilişkilerinin önümüzdeki beş yıldaki perspektifi sorulduğunda, Suudi Arabistan’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini vurguladı. Sikela, “Bugün bir bankacı olsaydım, Avrupa şirketlerine Suudi Arabistan’a ilgilerini artırmalarını tavsiye ederdim. Çünkü burası istikrarlı, öngörülebilir ve geleceğe yönelik büyük bir potansiyele sahip bir ortam” ifadelerini kullandı.

gty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat'a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Suudi Arabistan’daki en büyük çekim unsurları, reformların hızı, değişime açıklık ve net vizyondur. Siz bir vizyon belirlediniz ve hükümetin bu vizyona bağlı olduğuna eminim; bunu her gün gösteriyorlar” dedi.

Jozef Sikela sözlerini şu ifadeyle tamamladı: “İşte AB ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğini tamamen farklı bir seviyeye taşımak için üzerine inşa etmek istediğimiz temel budur.”


Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
TT

Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)

İngiltere Savunma Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İngiliz devriye gemisinin Manş Denizi'nde takip ettiği bir Rus firkateyni ve petrol tankerini durdurduğunu, Rus donanmasının İngiliz suları etrafındaki faaliyetlerinin son iki yılda yüzde 30 arttığını belirtti.

Bakanlık, Kraliyet Donanması devriye gemisi HMS Severn'in son iki hafta içinde Manş Denizi'nden geçiş yapan Rus firkateyni RFN Stoyky ve tanker Yelnya'yı durdurduğunu açıkladı.

AP’ye göre Severn, sonunda izleme görevini Bretonya açıklarında kimliği belirsiz bir NATO müttefik gemisine devretti.

Bakanlık, İngiltere'nin, kıyılarında konuşlu gemilere ek olarak, NATO'nun Kuzey Atlantik ve Arktik bölgesindeki Rus gemileri ve denizaltılarını izleme misyonu kapsamında İzlanda'ya üç Poseidon keşif uçağı konuşlandırdığını bildirdi.

Bu haber, Savunma Bakanı John Healey'nin gazetecilere, Rus casus gemisi Yantar'ın İskoçya açıklarındaki faaliyetlerini izleyen keşif uçağı pilotlarına lazer ışınları tuttuğunu söylemesinden sadece birkaç gün sonra geldi.

İngiltere, Yantar'ın eylemlerini "pervasız ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, topraklarına yönelik herhangi bir ihlale yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.

Haley çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ve Putin'e mesajım şu: Sizi görüyoruz ve ne yaptığınızı biliyoruz" dedi.

Londra'daki Rusya Büyükelçiliği, Haley'nin sözlerine, İngiliz hükümetini "askeri bir saplantıyı körüklemekle" suçlayarak yanıt verdi ve Moskova'nın Birleşik Krallık'ın güvenliğini baltalamaya çalışmadığını ifade etti.