Biden, işçilere ‘ekonomi pastasından’ daha büyük bir pay vermek için Cumhuriyetçilerle birlikte çalışacak

Biden, McConnell ile yakın ilişkisi ve FED’in yaklaşımı üzerine bahis oynuyor.

Biden, geçtiğimiz çarşamba günü Şükran Günü'nde bir konuşma yaptı. (AFP)
Biden, geçtiğimiz çarşamba günü Şükran Günü'nde bir konuşma yaptı. (AFP)
TT

Biden, işçilere ‘ekonomi pastasından’ daha büyük bir pay vermek için Cumhuriyetçilerle birlikte çalışacak

Biden, geçtiğimiz çarşamba günü Şükran Günü'nde bir konuşma yaptı. (AFP)
Biden, geçtiğimiz çarşamba günü Şükran Günü'nde bir konuşma yaptı. (AFP)

ABD Başkanı seçilen Joe Biden'a yakın kaynaklar, Biden’ın 20 Ocak’ta adım atacağı Beyaz Saray’daki ilk gününden itibaren Cumhuriyetçilerin Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell ile birlikte çalışarak on yıllık politikayı tersine çevirmek istediğini aktardılar. Kaynaklara göre Biden, ‘ekonomi pastasından’ işçilere daha büyük bir pay vermek istiyor.
Önümüzdeki yılın başlarında Georgia eyaletini temsil edecek iki üyenin seçilmesi için özel oylama yapılacak. Senato’da şu an Demokratlar 48, Cumhuriyetçiler ise 50 sandalyeye sahipler. Bu yüzden denge Cumhuriyetçiler lehine seyrediyor. Bunda bir değişikliğin olması da beklenmiyor. 
Biden, McConnell ile birlikte çalışarak işçi sınıfına daha büyük bir pay verme hedefine ulaşabileceğine inanıyor. 80 yaşında Senatör McConnell, Biden'la Senatör olduğu zamanlarda uzlaşıya ve anlaşmaya ulaşmak için uzun süre birlikte çalıştı. Tartışmalardan sonra aralarında ‘iyi bir dostluğun’ olduğu belirtildi.
Biden’ın güvenebileceği bir diğer Cumhuriyetçi isim ise ABD Merkez Bankası Başkanı (FED) Jerome Powell.
Biden’ın bu yaklaşımı, iki hafta önce sendika ve şirket liderleriyle yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ekonomi üzerindeki etkisini tartışmak üzere yapılan toplantıda vaat edilenleri yansıtıyor. Toplantıda asgari ücretin yükseltilmesi ve sendika gücünün artırılmasının yanı sıra sermaye kazançlarına ve zenginlere daha fazla vergi uygulayarak ekonominin ürettiği gelirden işçilere daha fazla pay vermek gibi iddialı bir gündem belirlendi. Biden söz konusu toplantıda “ABD’de sadece serveti değil, çalışmayı da ödüllendirmenin zamanı” ifadesini kullandı.
Diğer yandan Biden’ın göreve başlama tarihi yaklaştıkça Senato Çoğunluk Lideri McConnell ile arasındaki yakın ilişki, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki derin ayrılıklar nedeniyle ön plana çıkıyor. Biden’ın sorunu, verdiği sözlerin çoğunun Demokratların Senato’yu kontrol etmesine bağlı olması. Biden, partisinin başarısız olması durumunda işçiler için amacına ulaşmasına yardımcı olabilecek idari ve örgütsel önlemlerin yanı sıra büyük ölçüde bu kişisel ilişkiye güvenmek zorunda kalacak. Ayrıca işgücü piyasasını salgın öncesi işsizlik oranlarının son 50 yılın en düşük seviyesine gerilediği yüzde 3,5'lik seviyeye geri döndürmeye kararlı olan FED Başkanı’na da güvenmesi muhtemel.
Biden, Demokratların Senato'yu kısıtlı bir şekilde kontrol etseler bile Cumhuriyetçilerin, (Biden’ın) hükümet programının büyük kısmını ertelemelerine sona vermeleri için gerekli olan 60 oya ulaşamayacaklarının farkında.
ABD’nin eski Başkanı Barack Obama tarafından savunma bakanı olarak atanan eski Cumhuriyetçi Senatör Chuck Hagel, Biden-McConnell dinamiğinin ‘ülkenin yararına olabileceğine’ inandığını söyledi.
Hagel açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
 “İkisi de nasıl vazgeçeceklerini ve işleri nasıl halledeceklerini biliyorlar. Birbirlerine güvendiklerini ve birbirlerini sevdiklerini unutmayın.”
Hagel ayrıca birbirlerine “Her başlık üzerinde anlaşamayacağız ancak bu ülkeyi ileriye taşıyabiliriz” demelerini beklediğini söyledi.
Hem Biden hem de McConnell, Powell'ın yeni yönetimin Hazine Bakanı olarak seçilen Fed’in eski Başkanı Janet Yellen tarafından da desteklenecek olan bu yaklaşıma ulaşılmasına yardımcı olmak için Fed’in stratejik çerçevesini geliştirdiğini biliyor. Söz konusu çerçeve, geniş ve kapsamlı bir ölçekte istihdamın maksimize edilmesini öngörüyor. Bu da işsizliğin mümkün olan en düşük seviyeye indirilmesine izin verirken aynı zamanda enflasyonun yüzde 2 hedefini bir süre aştıktan sonra büyümeyi yavaşlatmak anlamına geliyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan ekonomist Peter Huber, dönüşümün yeni düşük işsizlik seviyelerinin test edilmesi sonucunu doğuracağını ve bunun da ekonomi pastasından işçi ücretleri ve istihdam payında artışa yol açacağını söyledi.
Diğer yandan bu durum Powell’ın Şubat 2022'de sona erecek olan mevcut görev süresinin ardından ikinci bir dönem için yeniden aday gösterilmesine yardımcı olabilir. Fakat hem işçiler için faydalı hem de hane halkı harcamalarını artırmaya yardımcı olacak olan bu kazanımlar, gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) genişledikçe gelirleri artacak şirketleri tatmin etmeyecek. Ancak bunun daha küçük bir kısmı net kâra gidecektir. Bir süre sonra borsalar üzerinde ne gibi sonuçları olacağı da bilinmeyecektir.
Harvard Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan Jason Furman, ‘Biden'ın planlarının ekonomik büyümeye yardımcı olsalar bile borsaya zarar verebileceğini’ düşünüyor. Furman’a göre bunun nedeni, borsaların, GSYİH'yi değil, GSYİH'nin kâr elde ettikleri kısmını önemsiyor olmaları.
Bu arada Fed Başkan Yardımcısı Richard Clarida yaptığı bir açıklamada, iş piyasalarının işçilerin gelir payını artırdığını söyledi.



Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
TT

Haaretz: Türkiye’nin Gazze’deki rolü ABD - İsrail hattında gerginlik yarattı

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (Reuters)

İsrail'in, Türkiye'nin Gazze'deki barış sürecinde oynayacağı rolle ilgili itirazları, Tel Aviv-Washington hattındaki gerilimleri göz önüne seriyor. 

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin Gazze'deki Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Türkiye, ABD'nin barış planı kapsamında kurulacak güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamış ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Haaretz'in analizinde, Doha'daki toplantıya Türk yetkililerin katılmadığına dikkat çekiliyor. 

Bu durumun, "Ankara'nın Gazze'de oynamak istediği role karşı Tel Aviv'in itirazlarının Washington tarafından kabul edildiği yönünde bir işaret olduğu" savunuluyor. 

Diğer yandan Liza Rozovsky'nin kaleme aldığı analizde, Gazze'ye insani yardım ve bölgenin yeniden inşasına destek sağlama da dahil Ankara'nın süreçte rol oynaması için ABD ve İsrail arasındaki görüşmelerin sürdüğü yazılıyor. 

Türkiye'yle ilgili meselenin, ABD ve İsrail ilişkilerindeki gerginlikleri ön plana taşıdığı belirtiliyor. 

Binyamin Netanyahu'nun "her şeyden önce radikal sağcı koalisyonunu korumayı" istediğine dikkat çekiliyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın da Gazze planı etrafında kurduğu "kırılgan koalisyonu" korumaya çalıştığı ifade ediliyor. 

Washington'ın aynı anda Tel Aviv'i memnun etmek, Arap ve Müslüman ortaklarına istediklerini vermek ve Gazze'nin yeniden inşası için önemli miktarda finansman sağlamasını beklediği Avrupalı müttefiklerinin desteğini güvence altına almak istediği belirtiliyor. 

Diğer yandan Times of Israel'in dünkü haberinde de Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gazze'deki geçiş yönetiminin denetlenmesi amacıyla kurulacak Barış Kurulu'nda görmek istediği aktarılmıştı. 

Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceği belirtilmişti. Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği de yazılmıştı.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Haaretz, Times of Israel, Reuters


Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
TT

Gazze’deki Barış Kurulu’na 6 ülkeden taahhüt geldi

İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)
İsrail ordusu savaşın başından bu yana Gazze'de çoğu kadın ve çocuk en az 70 bin kişiyi katletti (AP)

Gazze Şeridi'nde oluşturulacak Barış Kurulu'na Mısır, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Birleşik Krallık, İtalya ve Almanya'nın katılma taahhüdü verdiği aktarılıyor.

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan yetkililer, ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik barış planı kapsamında kurulacak Barış Kurulu'na 6 ülkenin katılma taahhüdü verdiğini söylüyor.

Trump yönetimi, Barış Kurulu'na katılacak ülkeler sayesinde Gazze'de kurulacak yapının uluslararası meşruiyetinin artacağını düşünüyor.

Sözkonusu ülkelerin fon, asker veya diğer türden destekleri sağlama olasılığının da artacağı değerlendirmesi paylaşılıyor.

Diğer yandan ABD, İsrail ve Arap ülkelerinden diplomatlar, Barış Kurulu'na katılmanın Uluslararası İstikrar Gücü'ne (ISF) asker gönderme taahhüdü anlamına gelmediğini vurguluyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye ISF'nin konuşlandırılması öngörülüyor.

Türkiye de güvenlik gücüne asker göndermeye hazır olduğunu açıklamıştı ancak İsrail yönetimi buna yanaşmayacağını söylemişti.

Diplomatlar, Türkiye'nin hem Barış Kurulu'nda yer alması hem de ISF'ye asker göndermesi için ABD'nin gelecek haftalarda Tel Aviv'e baskıyı artırabileceğini belirtiyor.

Washington'ın, Ankara'nın ISF'ye asker göndermese bile güvenlik gücünün komuta yapısında yer almasını istediği aktarılıyor.

Trump'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı da kurulda görmek istediği aktarılıyor.

Diğer yandan yetkililer, Riyad yönetiminin Gazze'deki durum netleşene kadar böyle bir karar almaktan kaçındığını söylüyor.

ABD Merkez Komutanlığı'nın, Katar'ın başkenti Doha'da salı günü düzenlediği toplantıda ülkelerin ISF'ye çeşitli şekillerde destek verebileceği belirtilmişti.

Bunlar arasında asker gönderme, kolluk kuvvetlerinden görevlileri atama, lojistik destek sağlama, finansman ve Filistinli polis memurlarının eğitimini üstlenme gibi seçenekler yer alıyor.

Ancak Arap yetkililer, ISF'nin Hamas'ı silahsızlandırma planıyla ilgili sorunların devam ettiğine dikkat çekiyor. Örgüt, bağımsız Filistin devletinin kurulmasına ilişkin bir süreç başlatılmadan silah bırakmaya yanaşmayacağını bildirmişti.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 53'ünü kontrol ediyor.

Independent Türkçe, Times of Israel, Reuters


Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
TT

Netanyahu ve Trump İran’a saldırıları çok önceden planlamış

Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)
Netanyahu, Trump'ı seçim zaferi için tebrik etmiş, ABD Başkanı'nın "tarihin en büyük dönüşünü yaptığını" savunmuştu (AP)

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'a saldırıları çok daha önceden planlamış.

Washington Post'un aktardığına göre Trump ve Netanyahu, İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları şubatta yaptıkları ilk görüşmede planlamaya başladı.

Beyaz Saray'da gerçekleştirilen toplantıda Netanyahu'nun Trump'a 4 seçenek sunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında İsrail ordusunun tek başına saldırı düzenlemesi, ABD'nin asgari yardımda bulunması, tam işbirliğiyle harekat yapılması ya da ABD'nin saldırıyı yönetmesi yer alıyordu.

Haberde, Trump'ın ilk etapta İran’ın nükleer programıyla ilgili diplomatik sürece şans vermeyi tercih ettiği belirtiliyor. Washington ve Tahran, nükleer program ve uranyum zenginleştirme konularıyla ilgili bu yıl birçok görüşme düzenlemişti.

Diğer yandan bu süreçte İsrail ve ABD'nin muhtemel saldırı planlarını gizlice hazırlamaya devam ettiğine dikkat çekiliyor.

ABD ve İsrail'in İran'ı hazırlıksız yakalamak için medyaya yanıltıcı bilgiler servis ettiği de ortaya çıktı.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir yetkili şunları söylüyor:

Netanyahu'nun Witkoff veya Trump'la fikir ayrılığı yaşadığına dair haberlerin hiçbiri doğru değildi. Ancak böyle bir genel algının yaratılması iyi oldu. Bu sayede birçok kişi fark etmeden planlamalara devam ettik.

Haberde, Mossad'ın operasyon için 100'den fazla İranlıyı devşirip silahlandırdığı aktarılıyor. Bu kişilerin bir kısmı İsrail'de özel eğitimden geçirilmiş.

Ajanlara belirli görevler verildiği ancak bunların İran'ın nükleer ve balistik füze programına yönelik geniş çaplı bir operasyonun parçası olduğu söylenmedi.

İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) "Narnia Operasyonu" adı verdiği harekatta Tahran'da Mossad'a ait drone rampaları ve çeşitli askeri düzenekler kurulduğu da ortaya çıkmıştı.

İran ve İsrail arasında Gazze savaşı nedeniyle tırmanan gerginlik haziranda sıcak çatışmaya dönüşmüştü. İsrail'in 13 Haziran'daki saldırısıyla başlayan çatışmalarda İran vakit kaybetmeden misilleme yapmıştı.

Washington Post, çatışmalar sürerken Trump yönetiminin Tahran'a gizli bir teklif götürdüğünü de yazıyor. 15 Haziran'da iletilen teklifte, İran'ın Ortadoğu'daki milislere desteğini kesmesi ve uranyum zenginleştirme tesislerini kapatması istendi. Bunun karşılığında Washington tüm yaptırımların kaldırılacağını söyledi.

Ancak kaynaklar, ABD'nin Katar aracılığıyla İran'a gönderdiği teklifin reddedildiğini söylüyor. Bunun ardından Trump'ın İsrail'in yanında savaşa katılmaya karar verdiği aktarılıyor.

Çatışmalarda ABD'ye ait bombardıman uçakları İran'daki İsfahan, Fordo ve Natanz tesislerine 22 Haziran'da hava saldırısı düzenlemiş, operasyonda 14 "sığınak delici" GBU-57 bombası kullanılmıştı.

İran, ABD'nin saldırısına cevap olarak 23 Haziran'da Amerikan ordusunun Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmıştı. Operasyonda Tahran'ın önceden Washington'a haber verdiği ve hiçbir can kaybı yaşanmadığı aktarılmıştı.

Washington operasyonun ardından 24 Haziran'da taraflar arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

Saldırılarda İran, İsrail'e 500 balistik füze ve binden fazla drone göndermişti. İsrail'de 32 kişi yaşamını kaybetmiş, 3 binden fazla kişi de yaralanmıştı. İran'da ise binden fazla kişi ölmüş, 4 bini aşkın kişi yaralanmıştı. 

İsrail ve ABD, İran'ın uranyum zenginleştirerek nükleer silah elde etmeye çalıştığını savunurken Tahran iddiaları reddediyor. 

Independent Türkçe, Washington Post, Times of Israel