Etiyopya Başbakanı, Tigray'da zafer ilan etti

Abiy Ahmed dün Addis Ababa'da Parlamento oturumundayken (EPA)
Abiy Ahmed dün Addis Ababa'da Parlamento oturumundayken (EPA)
TT

Etiyopya Başbakanı, Tigray'da zafer ilan etti

Abiy Ahmed dün Addis Ababa'da Parlamento oturumundayken (EPA)
Abiy Ahmed dün Addis Ababa'da Parlamento oturumundayken (EPA)

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed dün yaptığı açıklamada, ülkenin kuzeyindeki Tigray bölgesinde hükümeti tarafından ilan edilen askeri zaferden iki gün sonra, kaçan Tigray bölgesinin liderlerinin takip edildiğini ve Etiyopya ordusunun hedefinde olduklarını bildirdi. Buna karşılık, Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) lideri ise kuvvetlerinin eyalet başkenti yakınında savaşmaya devam ettiğini ve savaşın henüz bitmediğini söyledi.
2019'da Nobel Barış Ödülü'nü kazanan Abiy Ahmed, TPLF’nin aylarca merkezi hükümetin otoritesine meydan okumasının ardından 4 Kasım'da TPLF’ye bağlı yerel yönetimleri değiştirmek amacıyla ordusunu Tigray'a gönderdi.
Parlamentoda konuşan Abiy Ahmed, TPLF liderlerine hitaben şu ifadeleri kullandı:
“Beni dinlemenizi istiyorum. Dün akşamdan gece yarısına doğru, Hagere Selam'dan Abiy Addi’ye (Tigray’ın başkenti Mekelle'nin batısına yaklaşık 5 kilometre uzakta bulunan iki bölge) kadar uzanan bölgede bir karışıklık gözlemledik. Eşlerini, çocuklarını ve esir askerlerimizi yanlarına aldıkları için geceleri onlara saldırmadık. Bu durum böyle devam etmeyecek.”
500 bin nüfuslu bir dağ kasabası olan Mekelle direniş göstermeden düşse de, TPLF daha sonra bir uçağı düşürdüğünü ve bir kasabayı geri alarak savaşmaya devam ettiğini duyurdu. TPLF’nin 57 yaşındaki lideri Debretsion Gebremichael, Güney Sudan'a kaçtığı iddialarını yalanladı ve güçlerinin Mekelle'nin 50 kilometre kuzeyindeki Wukro civarındaki komşu Eritre'den bazı askerleri esir aldığını belirtti. Reuters haber ajansının TPLF liderinden aktardığı mesajda, ​​"Tigray'da Mekelle'ye yakın bir yerdeyim ve işgalcilerle savaşıyorum" ifadesi yer aldı.
Çatışmanın başlangıcından bu yana bölgeden gelen bilgilerin doğrulanması neredeyse imkansız. Çatışan her iki tarafta sık sık manipülasyonlara başvuruyor. Çatışmayla ilgili hala net bir sonuç söz konusu değil. Ancak Uluslararası Kriz Grubu Cuma günü yaptığı açıklamada savaşta binlerce savaşçının ölümünden bahsetti. Ayrıca 43 binden fazla Etiyopyalı Tigray eyaletinden komşu Sudan'a kaçtı.
Abiy Ahmed dünkü açıklamasında, ordunun Mekelle ve Tigray'daki diğer şehirleri geri alma operasyonu sırasında herhangi bir sivili öldürmediğini belirtti. Uluslararası toplum, askeri harekatın sivilleri etkilemesinden duyduğu endişeyi defalarca dile getirirken, Birleşmiş Milletler de savaş suçları işlenmemesi konusunda uyardı. Başbakan, "Mekelle'ye düzenlenen operasyonda kimsenin yaralanmadığını" bildirdi.
Öte yandan Sudan ordusu, üst düzey bir TPLF liderinin yanında yüklü miktarda para ve altınla Tigray'daki çatışmalardan ailesiyle birlikte Sudan'a kaçarken Sudan’ın uluslararası sınırları içindeki bölgede yakalanarak tutuklandığını duyurdu. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, bazı Tigray milislerinin mültecilerle Sudan'a sızma olasılığına dikkati çekerek bunların adalete teslim edilmelerini talep etti.
Hartum merkezli Sudan Tribune adlı gazetenin dün bir kaynaktan aktardığı habere göre, Gadarif (doğu) bölgesindeki hükümet ordusuna bağlı ikinci piyade tümeninin istihbaratı, el-Fuşka mevkiindeki el-Alao sınır bölgesinde onlarca asker ve koruma personeli ve ailesiyle birlikte bulunan TPLF komutanını takip ettiğini aktardı. Kaynak, kuvvetlerin milis liderinin elinde bulunan yaklaşık 5 milyar Sudan Sterlini, yüklü miktarlarda altın, değerli eşya ve iki lüks otomobili ele geçirdiğini, milislerin daha önce Büyük Faşa bölgesinde Sudan topraklarına yönelik saldırılara karıştığından şüphelenildiğini ve Mecac, el-Alao ve el-Lakdi bölgelerindeki yaklaşık 150 bin dönümlük arazideki Sudanlı çiftçi ve çobanı bölgeden uzaklaştırarak bölgedeki insanları tehdit ettiğini kaydetti. Ayrıca Milis liderinin Alao bölgesinde yıllardır yaklaşık 5 bin dönümlük tarım arazisine sahip olduğunu ve çiftçilerinin ürünlerin Batı Tigray bölgesinde yetiştirilmesi ve pazarlanmasından sorumlu olduğunu açıkladı.
İki ülke arasındaki sınıra konuşlandırılan Sudanlı güçler, Çarşamba günü silahlı Etiyopyalı milisler tarafından kaçırılan ve serbest bırakılmaları için fidye talep edilen 5 çiftçi ve çobanı serbest bırakmıştı. O dönem basında çıkan haberlere göre Sudan askeri kuvvetleri, Etiyopya milislerinin çoğuna baskın düzenledi ve rehineleri kurtarmak için saatlerce çatışmıştı.
Etiyopya'nın doğusundaki Tigray bölgesinde, federal hükümet güçleri ile merkezi hükümete isyan eden ve bölgedeki Etiyopya ordusunun büyük bir üssünü ele geçiren Debretsion Gebremichael liderliğindeki TPLF güçleri arasında 3 Kasım'da silahlı çatışmalar çıktı.
TPLF’nin isyanının nedeni, merkezi hükümetin Tigrayların federal hükümet üzerindeki etkisini azaltma girişiminden kaynaklanıyor. Çatışmaların ikinci nedeni ise Abiy Ahmed'in Kovid-19 nedeniyle seçimleri ertelemesinin ardından TPLF’nin bölgede yerel seçim düzenleyerek Addis Ababa federal hükümetini tanımaması oldu.
Bu kararlardan  sonra federal hükümet bölgeye yoğun bir abluka uygulayarak bölgedeki iletişimi ve interneti keserek, bankaların bölgedeki havale işlemlerini ve şubelerinde işlem yapmalarını engelledi.



Esad rejiminin ardından: Suriye toplu mezarlar ülkesine dönüştü

HTŞ öncülüğündeki isyancılar, Suriye'yi ele geçirirken Esad'ın posterlerini parçalamıştı (AFP)
HTŞ öncülüğündeki isyancılar, Suriye'yi ele geçirirken Esad'ın posterlerini parçalamıştı (AFP)
TT

Esad rejiminin ardından: Suriye toplu mezarlar ülkesine dönüştü

HTŞ öncülüğündeki isyancılar, Suriye'yi ele geçirirken Esad'ın posterlerini parçalamıştı (AFP)
HTŞ öncülüğündeki isyancılar, Suriye'yi ele geçirirken Esad'ın posterlerini parçalamıştı (AFP)

Beşar Esad rejiminin yıkılmasının ardından Suriye'de toplu mezarlar çıkmaya devam ediyor. 

Wall Street Journal'ın haberinde, Esad rejiminin 8 Aralık'ta devrildiği Suriye'nin toplu mezarlarla dolu bir ülkeye dönüştüğü yazılıyor. 

Dera iline bağlı İzra şehrinde yeni sahiplerine satılan bir çiftlikte toprağın altından 31 ceset çıktığı aktarılıyor. Çiftliğin rejim askerlerinin yıllarca kullandığı bir kontrol noktasına yakın olduğuna dikkat çekiliyor. 

Olay yerinde inceleme yapan adli tıp uzmanı Dr. Memdu Zubi, "Tam beklediğimiz şeyi bulduk, bir toplu mezarla karşılaştık" diyor. 

Hama kırsalındaki Ma'an köyü yakınlarında yer alan bir kuyudan da çok sayıda ceset çıkarıldı. Aynı bölgede en az üç kuyunun daha cesetleri atmak için kullanıldığı tespit edildi. 

Bir çiftçi, yıllardır kayıp olan kardeşini aradığını belirterek "Onun Sednaya'da olduğunu sanıyordum ama belki de bu kuyulardan birindedir" diyor. Sednaya Hapsihanesi, Esad rejiminin gerçekleştirdiği hak ihlalleri ve işkencelerle gündeme gelmişti.

Uluslararası Geçiş Dönemi Adaleti Merkezi (ICTJ) ve Suriyeli avukat ve doktor örgütlerinin verilerine göre ülke genelinde şimdiye dek 134 toplu mezar tespit edildi. Ancak gerçek sayının çok daha yüksek olduğu düşünülüyor.

Suriye'nin son 50 yılda yaşadığı siyasi baskı, iç savaş, Rus bombardımanları, IŞİD saldırıları ve 2023 depreminin ülkede "sayısız gömülmemiş ceset" bıraktığı ifade ediliyor. 

2012-2013'te cesetlerin genellikle Rif Şam ilindeki El-Tel ve Najha bölgelerindeki açıklık alanlara gömüldüğü, daha sonraki naaşların geceleri gizlice farklı bölgelere taşındığı bildiriliyor. 

Suriye'de Ahmed Şara yönetiminin kurduğu Ulusal Kayıplar Komisyonu'nun uluslararası kuruluşlarla ortak çalışarak ülke genelinde DNA toplama, diş kayıtlarını eşleştirme ve rejim arşivlerini inceleme çalışması başlatması bekleniyor.

Komisyon başkanı Muhammed Rıza Celhi, sürecin maliyetinin 200 milyon dolara kadar çıkabileceğini söylüyor.

Suriyeli hak örgütlerine göre en az 160 bin kişi iç savaş sırasında kayboldu. Bu kişilerin çoğunun toplu mezarlarda olduğu düşünülüyor.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Reuters


İran, ABD’yle nükleer müzakere şartlarını açıkladı

Hazirandaki çatışmalarda İsrail'de 32 kişi, İran'da ise binden fazla kişi ölmüştü (AFP)
Hazirandaki çatışmalarda İsrail'de 32 kişi, İran'da ise binden fazla kişi ölmüştü (AFP)
TT

İran, ABD’yle nükleer müzakere şartlarını açıkladı

Hazirandaki çatışmalarda İsrail'de 32 kişi, İran'da ise binden fazla kişi ölmüştü (AFP)
Hazirandaki çatışmalarda İsrail'de 32 kişi, İran'da ise binden fazla kişi ölmüştü (AFP)

İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in Dış Politika Danışmanı Kemal Harrazi, belirli koşulların sağlanması halinde ABD'yle nükleer müzakereleri yeniden başlatmaya açık olduklarını söyledi. 

Harrazi, CNN'de bugün yayımlanan söyleşisinde, ilk adımı ABD'den beklediklerini belirterek "Bizim belirlediğimiz koşullar temelinde görüşmeye hazır olduklarını göstermeliler" dedi.

Hamaney'e bağlı Dış İlişkiler Stratejik Konseyi'nin Başkanı Harrazi, haziranda İsrail'le yaşanan 12 günlük çatışmalardan önce belirledikleri koşulların değişmediğini ifade etti.

İran'ın tıbbi amaçlarla ve reaktörlere yakıt sağlamak için uranyum zenginleştirmeye devam edeceğini belirten Harrazi, balistik füze programının müzakereye açık olmadığını söyleyerek "ABD ve diğer taraflarla yalnızca nükleer mesele hakkında görüşeceğiz" dedi. 

Diğer yandan İranlı yetkili, uranyum zenginleştirme seviyelerinde değişikliğe gitmeye açık olduklarına işaret ederek, "eşitlik ve karşılıklı saygı" temelinde ABD'yle yapılacak görüşmelerde çeşitli seçeneklerin değerlendirilebileceğini söyledi.

Harrazi, ABD'nin olumlu adımlar atarak Tahran'la ilişki kurması gerektiğini de sözlerine ekledi: 

İran'a karşı olumlu bir yaklaşımla sürece başlayın. Eğer olumlu davranırsanız kesinlikle karşılık görürsünüz. Ancak bunun için onlar (ABD) İran'a karşı herhangi bir güç kullanmaktan kaçınmalıdır. Bunu denediler ve şimdi bunun kabul edilemez ve uygulanabilir olmadığını anladılar.

ABD ve İran'ın son dönemde yürüttüğü nükleer müzakereler, İsrail'in saldırısıyla askıya alınmıştı. 

İsrail'in 13 Haziran'daki saldırısıyla başlayan çatışmalarda İran vakit kaybetmeden misilleme yapmıştı. ABD de devreye girerek İran'daki İsfahan, Fordo ve Natanz tesislerine 22 Haziran'da hava saldırısı düzenlemiş, operasyonda 14 "sığınak delici" GBU-57 bombası kullanılmıştı.

İran, ABD'nin saldırısına cevap olarak 23 Haziran'da Amerikan ordusunun Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmıştı. Operasyonda Tahran'ın önceden Washington'a haber verdiği ve hiçbir can kaybı yaşanmadığı aktarılmıştı.

Washington operasyonun ardından 24 Haziran'da taraflar arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

İsrail ve ABD, İran'ın uranyum zenginleştirerek nükleer silah elde etmeye çalıştığını savunurken Tahran iddiaları reddediyor. 

Harrazi, ABD veya İsrail'den gelebilecek olası bir saldırıya ilişkin "Her şey mümkün ancak bu senaryo için hazırız" dedi.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı salı günü Beyaz Saray'da ağırlayan Trump, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada "İran'ın nükleer kapasitesini ortadan kaldırarak" iyi bir iş çıkardıklarını savunmuştu. Harrazi, ABD saldırısının ardından oluşan hasarla ilgili tespit çalışmalarının sürdüğünü belirtiyor. 

Buna ek olarak Trump, İran'ın da ABD'yle "anlaşma yapmak için can attığını" öne sürmüş, Tahran'ın iletişime geçmesi halinde buna açık olduklarını belirtmişti.
Independent Türkçe, CNN, Newsweek


ABD’nin Suudi Arabistan’a F-35 satışı İsrail’de nasıl yankılandı?

ABD'li havacılık firması Lockheed Martin'in ürettiği F-35 serisinin üç modeli var (AP)
ABD'li havacılık firması Lockheed Martin'in ürettiği F-35 serisinin üç modeli var (AP)
TT

ABD’nin Suudi Arabistan’a F-35 satışı İsrail’de nasıl yankılandı?

ABD'li havacılık firması Lockheed Martin'in ürettiği F-35 serisinin üç modeli var (AP)
ABD'li havacılık firması Lockheed Martin'in ürettiği F-35 serisinin üç modeli var (AP)

ABD'nin Suudi Arabistan'a F-35 satışına yeşil ışık yakması İsrail'de büyük yankı uyandırdı.

ABD Başkanı Donald Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, dün Beyaz Saray'da bir araya geldi. 

Görüşmede öne çıkan başlıklardan biri de Suudi Arabistan'a F-35 satışı oldu. Trump, satışı onayladığını duyururken, bunların İsrail'in elindeki F-35'lerle aynı seviyede olacağını söyledi. 

Toplantının ardından iki liderin düzenlediği basın toplantısında Trump, hem İsrail'i hem de Suudi Arabistan'ı "ABD'nin büyük müttefikleri" diye niteledi ve şöyle devam etti: 

Onların (İsrail'in) sizin daha düşük kalibreli uçaklar almanızı istediğini biliyorum. Ancak bunun sizi çok mutlu edeceğini sanmıyorum. Bana kalırsa, ikisi de en üst düzeyde donanıma sahip ürünleri (F-35 uçaklarını) alacak seviyede.

İsrailli haber sitesi Ynet'in aktardığına göre İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Trump-Selman görüşmesi öncesinde pazar günü Tel Aviv yönetimine olası uçak satışına dair bir rapor gönderdi. 

Raporda, İsrail'in bölgedeki hava üstünlüğünün beşinci nesil F-35'lerle düzenlediği uzun menzilli operasyonlara dayandığı belirtiliyor. Bu uçaklar Ortadoğu'da sadece İsrail'de var. Ancak Suudi Arabistan'a da aynı kalibrede uçaklar satılmasının İsrail ordusunun bölgedeki hakimiyetini zayıflatacağı uyarısında bulunuluyor. 

Ayrıca Riyad yönetiminin siparişlerinin savaş jetlerini üreten Lockheed Martin'de yoğunluk yaratacağı, İsrail'in uçaklarının teslimatının aksayabileceği belirtiliyor. 

Jerusalem Post'un analizinde, bunun ABD'nin Ortadoğu politikasında "ciddi değişime işaret edeceği ve Ortadoğu'daki dengeleri değiştirebileceği" yazılıyor.

Öte yandan Haaretz'in haberinde, İsrail'in hava üstünlüğünü kaybetmesine ilişkin endişelerin yersiz olduğu savunuluyor. 

Haziranda 12 gün süren İsrail-İran çatışmalarında Tel Aviv yönetiminin "hava üstünlüğünü açıkça gösterdiği", bunun hem F-35'ler hem de İsrail Hava Kuvvetleri'nin planlama becerisi sayesinde yapıldığı yazılıyor.

Haberde, Türkiye'nin ABD'den F-35 alma süreci de hatırlatılarak, "Suudilerin ya da Türklerin İsrail'le aradaki farkı kapatması zaman alır" ifadeleri kullanılıyor.

Diğer yandan Tel Aviv yönetimi, uçakların satışını Suudi Arabistan'la ilişkilerin normalleştirilmesi şartına bağlamıştı. Trump, görüşmede İbrahim Anlaşmaları'yla ilgili süreci ele aldıklarını belirtirken, Riyad'ın mutabakata katılımına dair net ifadeler kullanmadı. 

"F-35'ler için normalleşme şartı koşulmadı"

CNN'in analizinde, satışın gerçekleşmesi halinde Suudi Arabistan'ın beşinci nesil F-35'leri alan ilk Arap ülkesi olacağı belirtiliyor. Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklar, F-35 satışının İsrail'le normalleşme şartına bağlı olmadığını savunuyor. 

Riyad ve Tel Aviv arasında Washington arabuluculuğunda gerçekleştirilen normalleşme görüşmeleri, Hamas'ın Aksa Tufanı saldırısıyla 7 Ekim 2023'te patlak veren Gazze savaşı nedeniyle askıya alınmıştı. Suudi Arabistan, iki devletli çözümde ısrar ederken radikal sağcı İsrail yönetimi buna yanaşmıyor. 

King's College'dan Nawaf Obaid, Trump'ın Suudi Arabistan ve İsrail arasında tıkanan görüşmeleri kenara bırakmak istediğini belirterek şu yorumları yapıyor: 

Trump, bu iki süreci birbirinden ayırdığını açıkça belirtti. Sırf Netanyahu yüzünden tüm bu silah ve malzeme satışını durdurmakla zamanını boşa harcamayacak.

Obaid, Riyad ve Tel Aviv arasında normalleşme görüşmelerinin ilerlemesi için İsrail'de hükümetin değişmesi ve Filistin Devleti'nin kurulmasına yönelik yol haritası belirlenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. 

Independent Türkçe, CNN, Times of Israel, Ynet, Haaretz