Fransa ve Mısır'dan ortak vurgu: ‘Stratejik ortaklık'

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-Reuters)
TT

Fransa ve Mısır'dan ortak vurgu: ‘Stratejik ortaklık'

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-Reuters)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv-Reuters)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Pazar (yarın) ve Salı günleri arasında gerçekleştireceği Fransa ziyareti kapsamındaki yoğun programında Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, aynı zamanda hükümet, Fransa Ulusal Meclisi ve senato başkanları ve ilgili bakanlarla yapılacak toplantılar bulunuyor. Pazartesi günü Macron ile bir araya gelecek olan Sisi, akşamında ise Elysee Sarayı'nda resmi bir akşam yemeğine katılacak. Ulusal Meclis Başkanı Richard Ferrand ve Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ile görüşme gerçekleştirecek olan Sisi, Paris’te bulunan, kimliği belirsiz askerlerin yattığı Arc de Triomphe de l'Étoile (Zafer Takı) anıtına çelenk bırakacak. Başbakan Jean Castex ile yemekte bir araya gelecek olan Sisi, son olarak ise Senato Başkanı Gerard Larcher ile görüşecek. Aynı zamanda Paris'te okuyan Mısırlı öğrencilerin ikametgahı olacak ‘Mısır Evi’nin temelini atmak için Paris'teki uluslararası üniversite kampüsünü ziyaret edecek.
Elysee Sarayı kaynakları, henüz düzenlenmekte olan, ekonomi, savunma ve üniversite ilişkileri konularının ele alınacağının beklendiği başka randevuların da olduğunu bildirdi. Fransız cumhurbaşkanlığı kaynakları, Macron'un Ocak 2019'daki Kahire ziyaretinin ardından gerçekleşen bu ziyaretin Mısır ile ‘stratejik ortaklığın önemini vurguladığına’ inanıyor. Zira iki taraf da bunun sadece koşullara bağlı bir ortaklık olmadığını, öncelikli amacı bölgede istikrarı tesis etmek olan uzun vadeli bir ortaklık olduğunu düşünüyor. Bu ziyaret aynı zamanda Kovid-19 krizinin yaşandığı ve yansımalarının sürdüğü, bölgede gerginliklerin yaşandığı, ABD’de Demokrat Joe Biden’ın Başkan seçildiği bir zamanda geliyor. Bu nedenle söz konusu ziyarette gerçekleştirilecek görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra Libya ve Sahel ülkelerindeki gelişmeler, terörizmle mücadele, Doğu Akdeniz sularındaki artan gerilim, Türkiye’nin rolü, Suriye ve Lübnan dosyaları, Filistin-İsrail çatışması ve siyasal İslam gibi her iki taraf için de oldukça önemli dosyalara değinilecek. Fransız tarafının gündeme getireceği konular arasında Mısır'daki insan hakları meselesinin de olduğunu belirten Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Mısır Kişisel Haklar İnisiyatifi’nden (EIPR) üç aktivistin kısa süre önce serbest bırakılmasının Fransa’da memnuniyetle karşılandığını dile getirdi. Paris’ten kaynakların ifade ettiğine göre, Mısır ile ortaklığını sürdüren Fransa, bunu iki ülke çıkarlarının gerçekleştirilmesi ve bölge istikrarının sağlanması yönünde önemli bir unsur olarak görüyor. İki ülkenin “devamı gelecek olan uzun soluklu bir iş birliği tarihine sahip olduğunu” vurgulayan Paris, Mısır ile ilişkilerine bağlı olduğunu ifade ediyor. İki tarafın da Paris ve Kahire arasında hava ve deniz alanlarındaki sağlam savunma sorunları, enerji, ulaşım, sağlık ve üniversite ilişkileri dosyalarındaki iş birliğini geliştirmek için çaba göstereceği biliniyor.
Mısır, Fransa’dan bir Rafale filosu ve iki modern fırkateyn satın almıştı. Mısır gibi zor koşullardan geçen pek çok ülkenin finansman için başvurabilecekleri ‘mekanizmalar’ olduğunu hatırlatan Fransız kaynakları, ancak söz konusu ziyaretten kapsamlı savunma sözleşmelerinin beklenmemesi gerektiğini belirtti. Diğer yandan, Cumhurbaşkanı Sisi ile Fransız Başbakan Castex arasında gerçekleştirilecek toplantı vesilesiyle imzalanacak ‘sivil’ anlaşma ve sözleşmelerin ilan edilmesi bekleniyor. Üniversite iş birliği ve sağlık organı rehabilitasyonunun da bu görüşmede ele alınacak konular arasında olduğu biliniyor. Fransız Kalkınma Ajansının (AFD) Mısır’a sosyal kalkınma için 50 milyon euro yardımda bulunacağını açıklaması bekleniyor.
Fransızların ziyaret teklifinden anlaşıldığı üzere, Libya dosyası yaklaşan görüşmelerde önemli bir yer tutacak, iki taraf arasında görüş birliği kaydedilecek. Nitekim Paris ve Kahire; “Birleşmiş Milletler'in istikrarın sağlanması, Ruslar, Türkler ve Libya'daki tüm paralı asker ve savaşçılar başta olmak üzere yabancı güçlerin ülkeden çekilmesi yönündeki çabalarını destekleme çerçevesinde çalıştıklarını” belirtti. Her iki taraf da, Paris ve Kahire'nin, bilhassa Mareşal Halife Hafter'ın katılıma teşvik ettiği Libya iç siyasi forumu ve ateşkes çerçevesinde devam eden görüşmelerin ‘cesaret verici olduğunu, sürdürülmesi ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyor. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, “Hafter'in da bir taraf olduğu, ancak Fransa’nın birlikte çalıştığı başka tarafların da olduğu” açıklamasıyla Fransız tutumunda bir takım değişiklikler olduğunu ima etti. Libya dosyasıyla yakından ilgili Paris ve Kahire, bir fırsat olarak gördükleri Libya-Libya görüşmelerinin daha fazla sonuç için güvenilir olduğunu, ana hedefin ise kalıcı bir çözüm bulmaktan geçtiğini düşünüyor.
Son yıllarda Hafter’i desteklemekle suçlanan Paris, bu konuda ‘terörle mücadele’ bahanesini sunmuştu. Ancak 2018 ve 2019'da Macron'un sponsor olduğu iki farklı toplantıda Hafter ve geçiş hükümeti başkanını anlaşmaya varmaya zorlamak istemesinin ardından tutumunda bir değişiklik kaydedildi. Bugün iki tarafı bir araya getiren, askeri bir çözümün imkansız olduğunun anlaşılması üzerine mümkün olan tek yol gibi görünen siyasi bir çözüm arzusudur. Paris, yabancı güçlerin Libya'dan çekilmesi konusunda ise, ‘bir anlamı olan geri çekilmeler gözlemlemediğini’ dile getirdi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya dosyalarındaki yeri açısından Paris ile Kahire arasında ciddi bir yakınlaşma kaydediliyor. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Ankara'nın Doğu Akdeniz ve Libya'daki politikasını ‘saldırgan’ olarak nitelendiriyor. Diğer yandan, iki başkent arasındaki "vizyon birliğine" rağmen, söz konusu çevreler neye atıfta bulunduklarına dair yeterli ayrıntı vermeseler de aralarında bazen anlaşmazlıkların yaşandığını da inkar etmiyor.
Fransa ile Türkiye’nin başta Kürt bölgeleri olmak üzere Suriye'deki operasyonlar başladığından bu yana yaklaşık iki yıldır kötüye giden ilişkilerinin Libya, Akdeniz suları ve son zamanlarda Dağlık Karabağ'da gerçekleşen savaş nedeniyle daha da arttığı ifade edildi. Mısır-Türkiye ilişkileri ise Ankara'nın Müslüman Kardeşleri desteklemesi ve Libya ile Akdeniz sularındaki gelişmeler nedeniyle oldukça gergin.



Deniz gücü olarak Çin, ABD'nin çevreleme stratejisini bozacak mı?

Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
TT

Deniz gücü olarak Çin, ABD'nin çevreleme stratejisini bozacak mı?

Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)

Çin, 600 yıl aradan sonra deniz gücüne yeniden açılıyor. Coğrafi konumu gereği hem kara hem deniz ülkesi olarak sınıflandırılan Çin’in kara sınırları 14 ülke ile 22 bin 117 kilometre, deniz sınırları ise 18 bin kilometre uzunluğunda.

15. yüzyılda Çin, yaklaşık 300 savaş gemisinden oluşan en büyük donanmaya sahipti (günümüzde bu sayı 370). O dönemde Çin’in denizlerdeki hâkimiyeti tartışmasızdı; hem Pasifik hem de Hint Okyanusu’nda etkin bir güç olarak öne çıkıyordu. İlginç olan, o dönemin deniz komutanı Zheng He’nin Han etnisitesinden olmamasıydı. Müslüman ve Moğol kökenli olan Zheng He, o dönemde Hac görevini de yerine getirmişti. Zheng He’nin okyanus seferlerinin amacı halkları boyunduruk altına almak değildi. Seferler daha çok vergi toplamak ve kültürel alışverişi sağlamak üzerine kuruluydu; gemilerinde askerlerin yanı sıra tercümanlar ve doktorlar da bulunuyordu.

O dönemde okyanuslar, sömürgeciliği kolaylaştıran bir araç değil; uygarlıkları birbirine bağlayan bir köprü işlevi görüyordu. Ancak bu, gücün kullanılmadığı anlamına gelmiyordu; güç, ‘yumuşak güçle’ birlikte var oluyordu. Zheng He, son seferinde hayatını kaybetti ve cenazesi denize bırakıldı. Onun ardından Ming Hanedanı, denizlerdeki etkinliğini azaltma kararı alarak kuzeyden gelebilecek Moğol tehlikesine odaklandı.

dfrgt
Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)

Dünya değişti ve Çin birçok krizden geçti; özellikle Batı’nın ve komşusu Japonya’nın yol açtığı ‘Aşağılanma Yüzyılı’ bu dönemin en çarpıcı örneklerindendi. Bu süreçten sonra Napolyon’un sözleri gündeme geldi: “Çin uyuyor, bırakın uyusun; çünkü uyandığında dünyayı sarsacak.”

Çin, zamanla kıyı savunması veya ‘önleme yoluyla caydırma stratejisi’ (Green Navy-Denial) anlayışından uzaklaşarak, uzak mesafelerde operasyon yapması öngörülen ‘mavi su donanması’ (Blue Navy) stratejisine geçti.

Stratejik etki

Çin’in güçlü bir deniz gözüne sahip olması mantıklı görünüyor. Çünkü deniz güvenliği ve deniz geçiş noktalarının (Choke Points) kontrolü hâlâ büyük ölçüde Amerikan donanmasının insafına bağlı. Bu durum özellikle Güney Çin Denizi ve Malakka Boğazı için geçerli. Çin, enerji ihtiyacının yüzde 80’ini bu boğaz üzerinden karşılıyor ve toplam ticaretinin yüzde 66’sı da buradan geçiyor. Bazı strateji uzmanlarına göre Çin, bu sıkışmış durumdan iki yolla çıkmaya çalışıyor: Birincisi, ABD ile deniz rekabeti; ikincisi ise Kuşak ve Yol Girişimi’ne dayalı strateji. Söz konusu girişim, Çin’i Amerikan deniz hâkimiyetinden kurtarırken, aynı zamanda ülkeyi en önemli rakibi Rusya’nın insafına bırakıyor. Peki Çin, ulusal güvenliğini bir rakibinin eline bırakmayı kabul edecek mi?

b
Mayıs 2024'te gizli bir yerde yapılan denemeler sırasında Çin’in üçüncü uçak gemisi Fujian'ı gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)

ABD’nin Büyük Okyanus’taki stratejisi, Çin’i coğrafi olarak kuşatma üzerine kurulu. Bu strateji, güney Japonya’dan Tayvan üzerinden Malezya’ya uzanan Birinci Ada Zinciri (First Island Chain) ve temel ağırlık merkezi olarak Guam Deniz Üssü’ne dayanan İkinci Ada Zinciri’ne dayanıyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Tayvan’ı ana topraklara katmayı 2027 yılı için öngörüyorsa, Çin donanmasının buna uygun araçlara sahip olması gerekiyor; bu araçların başında uçak gemileri geliyor.

Fujian uçak gemisi

Çin’in üçüncü uçak gemisi, diğerlerinden farklı olarak tamamen Çin yapımı ve üstün teknolojiye sahip. Gemide, uçakları fırlatmak için elektromanyetik (Electromagnetic) katapult sistemi kullanılıyor. ABD’nin çoğu uçak gemisinin aksine nükleer enerjiyle çalışmıyor, ancak katapult sistemi bakımından USS Gerald R. Ford ile benzerlik gösteriyor. Gemide 50’den fazla uçak barındırılabiliyor; bunlar arasında hayalet uçaklar, erken uyarı uçakları (örneğin KJ-600) ve çok sayıda insansız hava aracı (İHA) da bulunuyor. Uçak gemisi, yakıt ikmali yapmadan denizde 45 gün boyunca görev yapabiliyor.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Japonya Başbakanı Sanae Takaichi, 28 Ekim 2025 tarihinde Tokyo'da düzenlenen ABD-Japonya ticaret anlaşmasının imza töreninde (Reuters)

Zayıflıklar ve sınırlamalar

Askeri uzmanlar, Çin’in bu başarısını son derece önemli buluyor; çünkü uçak gemisine sahip olmak, bir ülkenin küresel düzeydeki konumunu ve gücünü yansıtıyor. 21. yüzyıldaki savaşlarda bunun tersinin kanıtlanması mümkün olsa da, uçak gemisi Çin’e sahillerden uzak denizlerde ileri düzeyde varlık gösterme imkânı sağlıyor. Üzerindeki uçaklar sayesinde hızlı bir askeri müdahale olanağı da sunuyor. Bu uçak gemisi, diğer iki gemiyle birlikte Tayvan çevresinde görev yaptığında, ABD’nin deniz planlarını ve bölgedeki diğer ülkelerin stratejilerini zorlayabilir. Ancak gemi tek başına çalışamıyor; bunun için deniz üslerine ihtiyaç var ve Çin’in çevresindeki birçok ülke ile deniz sınırı sorunları bulunduğundan bu üsler mevcut değil. Buna ek olarak, deniz savaşları konusundaki deneyim ve birikim de kritik bir faktör. 1775’te kurulan ABD donanması, özellikle 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde yaklaşık 249 yıl boyunca tecrübe kazandı. ABD’nin 11 uçak gemisi bulunuyor; hepsi nükleer enerjiyle çalışıyor ve özellikle toplu operasyonlar, hızlı konuşlanma ve uygulama gibi kabiliyetlere sahip. 21. yüzyılda ise teknoloji hızla ilerlediği için, uçak gemisinin korunması büyük önem taşıyor; zira gemiler büyük ve hareketleri nispeten yavaş.

Güvenlik ikilemi

Güvenlik ikilemi şu prensibe dayanıyor: Güvenliğini artırdıkça, başkasının güvenliğini tehdit edersin. Bu nedenle, yeni bir tehdide uyum sağlamak için kendi güvenliğini geliştirmek gerekir. Kendi güvenliğini artırdığında ise diğerinin güvenliği tehlikeye girer ve o da güvenliğini yeniden güçlendirmek zorunda kalır; süreç böyle devam eder. Çin’in uçak gemisi Fujian da bu prensipten muaf değil; gemi, özellikle Tayvan çevresinde Doğu Asya’daki stratejik dinamikleri hareketlendirdi.

thy
Güney Kore'nin Busan kentindeki bir deniz üssünde bulunan USS George Washington uçak gemisi (Arşiv – EPA)

Japonya Başbakanı Sanae Takaichi’ye, Çin’in Tayvan’a saldırması hâlinde nasıl bir tutum izleneceği sorulduğunda şu yanıtı verdi: “Bu, varoluşu tehdit eden bir durumdur.” Japonya’nın 2015 Güvenlik Yasası’na göre bu ifade, kaçınılmaz bir askeri karşılık anlamına geliyor. Coğrafyanın jeopolitiği belirlemesi, Japonya’nın 14 bin 125 adadan oluşması, deniz hatlarının ulusal güvenlik açısından yaşamsal olması ve ülkenin Birinci Ada Zinciri’nin en kritik düğüm noktası konumunda bulunması nedeniyle, Çin’in Tayvan’ı ele geçirme girişimi hem Japonya’nın ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluşturacak hem de hayati deniz hatlarını tehlikeye atacaktır. Örneğin Japonya, sıvılaştırılmış doğal gazın yüzde 99’unu deniz yoluyla ithal ediyor; çünkü deniz, en ucuz ve en etkili güzergâh.

Bu nedenle, Çin’in artan askeri faaliyetlerine karşılık Japonya, özellikle seyir füzeleri ve hipersonik füzeler başta olmak üzere silah envanterini modernize etmeye başladı. Uzmanlara göre, eğer bir çatışma çıkarsa bu savaş büyük ölçüde deniz merkezli olacak.

Aynı çerçevede, Çin’in deniz gücü modernizasyonu nedeniyle ABD de Pasifik’teki ana askeri ağırlık merkezi olan Guam Deniz Üssü’nü, 360 derece kapsama sağlayan hava savunma sistemleriyle güçlendirdi.

Çin’in yaklaşımının, Mao Zedong’un ‘kalem ve silah’ doktrinine dayandığı belirtiliyor. Buna göre ‘kalem’, ulusal ve uluslararası kamuoyunu hazırlamak için; ‘silah’ ise kalemin yetersiz kaldığı noktada devreye girmek için kullanılıyor. Aynı zamanda Çin, büyük düşünür Sun Tzu’nun ‘düşmanın stratejisini hedef alma’ ilkesine dayanarak doğrudan çatışmadan kaçınan bir yöntem izliyor. Bu bağlamda Pekin, ‘salami stratejisi’ yerine ‘cabbage stratejisini’ benimsiyor. Cabbage stratejisi, elde edilen her kazanımın sağlamlaştırılması ve geri döndürülemez biçimde bir sonrakine geçilmesine dayanıyor.

Ancak bütün bu teorik analizlere rağmen asıl yanıt sahada verilecek. Dolayısıyla kritik soru şu: Çin ordusu ve donanması muhtemel savaş sahnesi için gerçekten hazır mı?

*Bu makale Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından kaleme alındı.


Ukrayna’ya karşı savaşan “Donbas Kovboyu’nu” öldüren Rus askerlere hapis cezası

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
TT

Ukrayna’ya karşı savaşan “Donbas Kovboyu’nu” öldüren Rus askerlere hapis cezası

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)

Ukrayna'ya karşı savaşan ABD vatandaşı Russell Bentley'in ölümünden sorumlu tutulan 4 Rus askere hapis cezası verildi.

Donetsk'in Kremlin'in kontrolündeki bölgesinde görülen duruşmada karar dün açıklandı.

Mahkeme, Binbaşı Vitaliy Vansitaski ve Teğmen Andrey Iordanov'un askeri rütbelerini sökerek ikisine de 12 ay hapis cezası verdi. Çavuş Vladislav Agaltsev 11 yıl, olaya karışan diğer bir askerse işlenen suçu gizlediği gerekçesiyle 1,5 yıl hapis cezası aldı.

Açıklamada, 63 yaşındaki Bentley'nin geçen yıl Ukrayna'nın Donetsk'e düzenlediği saldırıya ilişkin görüntülerden bir belgesel hazırlarken Rus askerlerince 'ajan sanılarak' gözaltına alındığı belirtildi.

Askerlerin, "Donbas Kovboyu" diye de bilinen ABD vatandaşının kafasına çuval geçirip onu zorla arabaya soktuğu belirtildi.

Bentley'nin ağır darp ve işkence sonucu yaşamını yitirdiği aktarıldı. Rus askerlerin cesedi ortadan kaldırmak için arabanın bagajına yerleştirip aracı patlattığı ifade edildi.   

Russell Bentley'in Moskova kontrolündeki Ukrayna topraklarında ölümü Rusya'da tepki yaratmıştı.

"Teksaslı" diye de anılan Amerikan vatandaşının, Ukrayna ordusunun Donetsk'teki Petrovski bölgesine geçen yıl 8 Nisan'da düzenlediği topçu saldırısının ardından kaybolduğu bildirilmişti.

Eşi Lyudmilla da Bentley'nin Rus ordusuna ait 5. Tank Tugayı'ndaki askerler tarafından kaçırıldığını söyleyerek serbest bırakılmasını istemişti.

2014-2017'de Donetsk'teki Kremlin yanlısı ayrılıkçıların safına katılarak Vostok Taburu'nda Ukrayna'ya karşı savaşan Bentley, 2021'de Rusya pasaportu da almıştı. 

Bentley, tabura katılmak için GoFundMe üzerinden topladığı 2 bin dolarla Rusya'ya gitmişti.

BBC, Bentley'nin Rusya'daki radikal solcu "Sut' vremeni" (Zamanın Özü) hareketinin parçası olduğunu da yazmıştı. Rus milliyetçiliğiyle komünizm düşüncesini merkez alan hareket, Sovyetler Birliği'ni yeniden diriltmeyi amaçlıyor.

Independent Türkçe, Guardian, CBS News


Meksika, ABD'nin Rus ajanı listesini kale almamış

Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)
Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)
TT

Meksika, ABD'nin Rus ajanı listesini kale almamış

Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)
Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)

New York Times'ın (NYT) Meksika ya da ABD yönetimlerinde geçmişte çalışmış veya hâlâ görev yapan 9 kişiye dayandırdığı haber, iki ülke arasındaki uyumsuzluğu ortaya koydu. 

ABD'nin güney komşusunu topraklarında diplomat kisvesi altında faaliyet gösteren istihbaratçılara karşı uyardığı ancak Meksika'nın bu kişileri sınır dışı etmediği bildirildi. 

Mart 2022'de ABD'li General Glen VanHerck'in "Meksika, dünyada en fazla Rus ajanına sahip olan ülke" dediği, dönemin Meksika lideri Andres Manuel Lopez Obrador'un bu iddiayı "Bizde böyle bir bilgi yok" diye yanıtladığı hatırlatıldı. 

Ancak o sırada iki ülkenin bu konu hakkında defalarca bilgi alışverişinde bulunmuş ve Lopez Obrador'un doğrudan uyarılmış olduğu belirtildi. 

Amerikan gazetesinin kaynakları, Meksika'daki Rusya Büyükelçiliği'nde çalışan 25'e yakın ajandan oluşan bir liste CIA tarafından iletilse de bu kişilerin sınır dışı edilmesi için hiçbir girişimde bulunulmadığını öne sürdü. 

Amerikalı yetkililer, Meksika'nın turistik bir yer olmasına ve ABD'ye yakınlığına işaret etti. Rus ajanlarının Meksika'da buluşup ABD topraklarında edindikleri istihbaratı gizlice paylaşmalarının bu sayede kolaylaştığını dile getirdiler.

NYT, Rusya'nın Meksikalıları ABD ve Avrupa devletleriyle karşı karşıya getirme çabaları konusunda Birleşik Krallık ve Fransa'nın da Meksika'yı uyardığını bildirdi. 

Meksika'daki ABD Büyükelçiliği'ne Rusya'nın faaliyetlerini gözlemlemekten sorumlu bir kişinin atandığı, benzer bir şekilde Fransa'nın da dezenformasyona odaklanan bir kişiyi görevlendirdiği vurgulandı. 

Rusya Büyükelçiliği ise ajan iddialarını reddederek Meksika'yla iyi ilişkilere sahip olduğunu bir e-postayla NYT'ye iletti. 

NYT iki hafta önce yayımladığı bir başka haberde de Rusya'nın Meksika'daki dezenformasyon çalışmalarını son iki yılda artırdığını bildirmişti. 

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla gazeteye konuşan kaynaklar, dezenformasyon kampanyasının Sputnik ve RT gibi Kremlin'e ait medya kuruluşları tarafından yürütüldüğünü ileri sürmüştü. 

Özellikle ABD'nin en büyük ticaret ortağı olan Meksika'nın hedef alındığı aktarılmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, NDTV