1973’teki savaşın belgeleri İsrail’in yenilme korkusunu gözler önüne serdi

Kissinger, İsrail’e “Kazanmaktan başka çareniz yok” diye seslendi.

1973 Ekim Savaşı sırasında Sina’da imha edilen bir tank. (Getty Images)
1973 Ekim Savaşı sırasında Sina’da imha edilen bir tank. (Getty Images)
TT

1973’teki savaşın belgeleri İsrail’in yenilme korkusunu gözler önüne serdi

1973 Ekim Savaşı sırasında Sina’da imha edilen bir tank. (Getty Images)
1973 Ekim Savaşı sırasında Sina’da imha edilen bir tank. (Getty Images)

İsrail Savunma Bakanlığı’nın dün açıklanmasına izin verdiği belgeler, 1973 Ekim Savaşı sırasında hükümetin yaptığı istişareleri ortaya çıkardı. Syasi ve askeri liderlerin kaybetme duygusuna kapıldığını gösterdi. Belgelere göre Şam’a ulaşmak için Suriye güçlerine sızmak ya da Şam’daki sivil yerleşim yerlerini bombalamak gibi çaresizce adımlar atmayı düşünmeye başlamışlardı. Söz konusu belgelerde dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in gidişattan korkarak İsrail’in Washington’daki Büyükelçisi’yle Tel Aviv hükümetine bir mektup gönderdiği ve mektupta “Kazanmak zorundasınız” ifadelerini kullandığı ortaya çıktı.
Dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir söz konusu mesajın önemini anladı ve bunu bir uyarı olarak değerlendirdi. Suriye güçlerinin Golan Tepeleri’nin büyük bir bölümünü kurtardığı ve ABD’lilerin de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) ateşkes yapılmasına yönelik bir karar çıkarılmasının gerekli olduğunu konuşmaya başladığı bir sırada, savaşın dördüncü günü 10 Ekim 1973 akşamı yapılan istişarelerde Meir şunları söyledi:
“Şimdi bir ateşkes kararı alınırsa Mısır ile kanalın arkasındaki durum mu gerçek olacak? ( Mısır ordusu topraklarının çoğunu kurtararak Bar-Lev hattını kırıp Sina’nın içerisine doğru ilerlemişti) Öylece kalacak mı?”
Meir, Kissinger’in “Kazanmak zorundasınız. Bunda korkunç bir işaret var. Kazanmazsak biteriz” ifadelerini kullanması karşısında aynı gün geç bir saatte yapılan toplantıdaki konuşmasında “Dünyanın ‘İsrail ve ordusu hakkında düşündüklerimiz doğru değilmiş’ diyecekleri bir duruma düşmemizin yasak olduğunu hissediyorum” dedi.
Dönemin Genelkurmay Başkan Yardımcısı Israel Tal, Meir’in görüşüne destek verdiği açıklamasında şunları söyledi:
“Evet kazanmamak bize yasak. Dünyadaki güvenilirliğimiz tamamen yıkılacak. Savaşın gidişatını değiştirmezsek sadece düşmanlarımız değil dostlarımız da İsrail’in zayıf bir devlet olduğunu düşünecekler. İşte o zaman Araplar her şeyi isteyecek.”
1973 Ekim Savaşı hakkında araştırmalar yapan Profesör Uri Bar-Joseph dün ortaya çıkarılan belgelerin savaşın en dramatik dönemini gösterdiğini belirterek “Şimdiye kadar hükümet koridorlarında ne söylendiğini biliyorduk. Ancak bugün bunların nasıl söylendiğini öğrendik. Bu farklı bir şey” dedi.
Belgelerden anlaşıldığı üzere İsrail’in askeri komutanlarından Moşe Dayan karamsar ve umutsuzluğa kapılmış bir durumdaydı. Bu yüzden ateşkes yapılması ya da Şam’ın bombalanması ve hatta işgal edilmesi gibi umutsuzca saldırı eylemleri gerçekleştirmeyi talep etmeye başlamıştı. Ancak kendisini sakinleştirmeye çalışan dönemin Genelkurmay Başkanı David Elazar gerçekçi olmayan büyük hedeflere gidilmesine karşı çıkarak şunları söyledi:
“Savaşta dördüncü güne girdiğimiz bugün belirleyicidir. Geçtiğimiz dört gün boyunca belli bir anlayışa göre çalıştık. Suriye’ye saldıracağız. Ateşkes hattına (işgal altındaki Golan Tepeleri’nde) ulaşacağız ve karşı atağa geçeceğiz. Bu esnada Mısırlılar duracak. Soru şu: Sahada bir çözüme ulaşabilecek miyiz? Ya da yarın saldırırsak Şam’ın eteklerine yaklaşıp ardından ateşkese mi ulaşacağız? Suriye’ye saldırma fikrini destekliyorum ancak şehir merkezini bombalamayı reddediyorum. Onlar bizim şehirlerimizi bombalamadı. Bizim de aynı durumu korumamız gerekir.”
Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Benny Peled de görüşlerini şöyle ifade etti:
“Suriye’ye değil Mısır’a saldırmalıyız. Tam aksine Suriye'nin yenilemeyeceği ve mağlup bir Mısır'ın Ürdün'ün Suriyelilere yardım etmesini engelleyeceği varsayımına katılmıyorum. Daha iyi hissetmek için kaç uçağa ihtiyacın var?”
Bu soruya cevap olarak “Onlar için yedek pilotlarım olmasa da 20 tane alabilirim” cevabı verildi. Tuğgeneral Rehavam Zeevi ise“Sadece Suriye cephesini yok etme gücümüz, Mısır cephesini değil. Askerler bitik vaziyette ve tanklarımız da yok” dedi.
Askeri İstihbarat Birimi Başkanı Eli Zeira konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kremlin’in Ortadoğu’da kendisine sadık olan devletlerden birinin rejiminin ortadan kaldırılmasını kolayca kabul edeceğinden şüpheliyim. Hesaplar sadece Suriye, İsrail ve Mısır ile sınırlı değil, aksine Sovyetler Birliği ve ABD arasında da pek çok hesap var. Ateşkesin Suriye’nin hissinin bir göstergesi olduğunu ve rejim için bir tehdit olduğunu düşünüyorum. Ateşkes ancak Şam'a doğru ilerlediğimizde söz konusu olacak.”

Meir toplantıda konuşulanları şöyle özetledi:
“İsrail ordusunun yarın Suriye odaklı bir saldırı gerçekleştirmesi, ordu birliklerini imha etmesi ve Suriye’nin eylemlerini durduracak sonu gerçekleştirmesi konusunda hemfikiriz. Ancak Şam’ın işgal edilmesine yönelik bir karar yok.”
Belgeler, savaşın ikinci gününde bir hükümet toplantısı gerçekleştirildiğini ve Genelkurmay Başkanı David Elazar’ın  şu konuşmayı yaptığını ortaya çıkardı:
“Kötü bir gece geçirdik. Tek seferde çok sayıda tankla Golan Tepeleri’ne saldırdılar. Şu ana kadar (İsrail tarafından) 81 ölü var. Hermon Dağı mevzisi buna dahil değil.”
Dönemin Başbakan Yardımcısı Yigal Allon ise “Etkisiz cephelerden kuvvetleri sevk etme konusunda endişeliyim. Şam’ı bombalasak?” diye sordu.  Elazar “Teknik olarak bombalamak zor değil. Ancak pratikte şehirleri bombalamıyorlar. Bu yüzden bunu başlatmak istemiyorum” cevabını verdi. Meir “Golan Tepeleri’ndeki gençlerin durumunun nasıl olduğunu” sordu.  Elazar da soruyu “Onlar için zor. Çok sayıda tankı yok ettiklerini söylüyorlar ama bunun bir sonu yok” diye yanıtladı.
Savaşın üçüncü gününün akşamı, 9 Ocak’ta, Başbakanlık ofisinde yapılan görüşmelerde Savunma Bakanı Moşe Dayan İsrail merkezli gazetelerin editörlerinin Süveyş Kanalı’ndaki durumu “bir deprem” olarak nitelendirdiğini söyledi. Dayan “Şu an kanaldan dört kilometre uzaklıktayız. Bu bölgeyi de boşlatmamız gerekebilir” dedi. Dayan Mısırlıların tanksavar atışları yaptığını ve Eric (Ariel Şaron) ve Bren (Avraham Adan) güçleri ile aralarında çatışmalar çıktığını ancak dirençli olduklarını kaydetti.  Meir “Kissinger’ın (ABD Dışişleri Bakanı Henry) tepkisini gördün mü?” diye sordu. Dayan da “Evet. (Mısırlılar) çekilmeden ateşkes çağrısında bulunmayı kabul ederse kendimi öldürmeyeceğim. Onlar savaşmaya devam etmek istiyorlar” dedi.
Ancak kayıtlar Dayan’ın Şam Uluslararası Havalimanı’nın bombalanmasına karşı çıkmasının kendisiyle çeliştiğini gösteriyor. Dayan “Askeri bir havaalanından bahsettiğinizi mi düşünüyorsunuz? Burada duran sivil uçak vurulabilir” dedikten sonra tam tersi bir şekilde bunu destekleyerek “Şam’a doğru ilerlediğimizi bağırmaları gerekiyor” dedi. Meir “Pazarlık yapmamız için bu gerekli. Dirençlerini kırmak için bunun olması gerekiyor” ifadesini kullandı.
Ancak Dayan geri dönüp “Yere çakılıp kalan 40 uçağımızın yanı sıra 56 uçağımızı yitirdik. Sadece dün 13 uçak kaybettik. Durum bu hızla giderse hiç iyi olmaz. Benny hava kuvvetlerinin üç ya da dört gün sonra tükeneceğini belirterek “Bu endişe verici” dedi. Meir ise şunları söyledi:
“BM Güvenlik Konseyi’nde oybirliği ile 1967 sınırlarına kadar çekilme çağrısında bulunan bir karar çıkacağını tahmin ediyorum. ABD bunu veto edecektir. Şu an veto ederlerse bunu ateşkese karşı kullanmak zor olacak.”

Dayan’ın açıklaması ise şöyle oldu:
“Sadece ekipmanla ilgili değil. Pilotlar ya da benzeri konularda sorunlarımız var. Sayı bakımından sıkıntımız bulunuyor. Kanalı yarın ele geçirebiliriz ancak çok sayıda askerimizi kaybedebiliriz.”
Bunun ardından Meir “Elimizde Rusların onlara (Mısırlılara) daha fazla teçhizat sağlayacağına dair bir işaret var mı?” diye sordu. Dayan’ın cevabı ise “Kesinlikle. Bunun olacağını düşünüyorum. Füzeleri bitti” oldu.



Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
TT

Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)

İsrail’in, askeri kapasitesini yeniden inşa ettiği gerekçesiyle Lübnan’daki Hizbullaha karşı geniş çaplı bir operasyon başlatabileceğine ilişkin endişeler giderek artıyor. Son haftalarda İsrail medyasında sıkça dile getirilen bu iddialar, pazar günü Beyrut’un güney banliyölerinden Haret Hreik’te Hizbullah’ın bir numaralı askeri yetkilisi Heysem Tabtabain’in hedef alınmasıyla sahada da kendini gösterdi.

Aynı zamanda İsrail’in atacağı olası adımlar hem Lübnan içinde hem de uluslararası çevrelerde ciddi kaygılara yol açıyor. Bu bağlamda, her zamanki gibi en hızlı tepkiyi veren ülke Fransa oldu. Paris, ismini vermeden Hizbullah’ın üst düzey bir komutanını hedef alan saldırıdan duyduğu endişeyi açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen cumartesi CNBC Arabiya’ya verdiği röportajda Lübnan’daki durumun “son derece kırılgan” olduğunu ve önümüzdeki dönemin “belirleyici” nitelikte olacağını vurgulamıştı.

Fransız Dışişleri Sözcüsü Pascal Confavreux, pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “23 Kasım Pazar günü Beyrut’u hedef alan İsrail saldırısının, zaten son derece gergin olan ortamda tırmanma riskini artırdığı için Fransa’da derin bir endişe yarattığını” söyledi.

Fransa, her açıklamasında olduğu gibi tüm taraflara itidal çağrısında bulunarak, tehditlerin raporlanması için oluşturulan ateşkes izleme mekanizmasının önemine dikkat çekti. Paris, geçen yıl kurulan ve bir ABD’li generalin başkanlık ettiği, bir Fransız subayın ise başkan yardımcılığı görevini üstlendiği bu mekanizmada aktif rol oynuyor. Mekanizmada Lübnan, İsrail ve Birleşmiş Milletler de yer alıyor.

fgth
Güney Lübnan'da İsrail'in Manara yerleşim birimine bakan bir UNIFIL gözlem noktası (EPA)

Fransa, bu mekanizmayı “taraflarca tanınan ve tek taraflı adımların engellenmesi ile hem Lübnan hem de İsrail’de sivillerin güvenliğinin sağlanması için gerekli çerçeve” olarak değerlendiriyor. Ancak mekanizmanın temel sorunu, geçen yıl imzalanan 27 Kasım 2024 Ateşkes Anlaşmasından bu yana İsrail’in günlük askeri operasyonlarını durdurmasını sağlayamaması. İsrail bu operasyonları, Hizbullah’ın ateşkese uymadığı ve askeri altyapısını yeniden inşa ettiği gerekçesiyle sürdürüyor. Fransız açıklaması, Paris’in “Lübnan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yeniden teyit ediyor.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Macron’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika danışmanı Anne-Claire Legendre, iki günlük bir ziyaret için Beyrut’a giderek üç üst düzey yetkili, Lübnan ordusu komutanı ve UNIFIL temsilcileriyle görüşmüştü


AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
TT

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Üst düzey bir Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan’la iş birliğinin ‘sınırı olmadığını’ belirterek, Riyad’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkeze dönüştüğünü, reform hızının yüksek olduğunu, değişime açık bir tutum sergilediğini ve net bir vizyona sahip olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Brüksel’in Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için geniş ufuklar gördüğünü vurguladı. Sikela, bu iş birliğinin yalnızca ikili düzeyde değil; Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de de güçlü bir potansiyel taşıdığını ifade etti.

yhju
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Sikela, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Küresel Sanayi Zirvesi’ne katılımı sırasında yaptığı açıklamada, sürdürülebilir sanayi kalkınması, istihdam yaratma ve katma değer üretme başlıklarının küresel ekonominin ihtiyaçlarıyla örtüştüğünü belirtti.

UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi

Jozef Sikela, Suudi Arabistan’ın UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasının yerinde bir adım olduğunu belirterek, AB’nin UNIDO ile toplam taahhüt tutarı 350 milyon dolara yaklaşan 38 aktif program yürüttüğünü açıkladı. Sikela, “UNIDO’nun en büyük ortağı ve en büyük gönüllü katkı sağlayanı biziz” ifadesini kullandı.

Sikela, sanayi, ticaret ve enerji bakanlığı geçmişine de atıfta bulunarak, zirveyi Suudi yetkililerle görüşme fırsatı olarak değerlendirdiğini belirtti. Suudi bakanlarla, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) temsilcileriyle ve şirketlerle bir araya geldiğini ifade eden Sikela, iş birliğinin yalnızca AB ile Suudi Arabistan arasında değil, dünyanın başka bölgelerinde de derinleştirilebileceğini söyledi. Sikela, “Yenilenebilir enerji, hidrojen, madencilik, çevrenin korunması, eğitim ve mesleki gelişim gibi alanlarda aynı önceliklere sahibiz” dedi.

Suudi Arabistan’la ilişkiler hız kazanıyor

Sikela, Suudi Arabistan ile ilişkilerin ‘çok güçlü bir ivme kazandığını’ vurguladı. Geçen yıl Brüksel’de AB ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasındaki ilk zirvenin düzenlendiğini hatırlatan Sikela sözlerini şöyle sürdürdü: “Krallık, Körfez’deki en büyük ticaret ortağımız ve ekonomisini çeşitlendiren, net vizyona sahip bir ülke.”

sdefrgt
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin sınırları olmadığını vurguladı. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’nun ülkeyi Avrupa şirketleri ve yatırımcıları için çok cazip bir merkez haline getirdiğini belirterek, “Neden? Çünkü net bir vizyona sahip olmak, net bir yön anlamına geliyor ve yatırımcıların aradığı da bu: istikrar ve öngörülebilirlik. 2030 Vizyonu, yatırımcılara gelecek konusunda güven veriyor” şeklinde konuştu.

Sikela, “Bu vizyonu Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerdeki bakış açımız ve bölge ile dünya konusundaki sorumluluğumuzla birleştirebilirsek, iş birliğinin sınırı olmaz; çünkü ortak gündemimiz çok geniş” ifadelerini kullandı.

Jozef Sikela’ya göre Suudi Arabistan, ekonomisini çeşitlendirmeye ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye odaklanıyor; bu öncelikler Avrupa’nın aynı alanlara gösterdiği ilgiyle örtüşüyor. Aynı durum, ortak çalışma alanı olarak görülen Orta Asya için de geçerli.

Sikela sözlerine şöyle devam etti: “Bu perspektiften bakıldığında Brüksel, Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için güney ülkelerinde geniş fırsatlar görüyor. PIF, Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de aktif; bu bölgeler aynı zamanda AB’nin ‘Global Gateway’ (Küresel Geçit) girişimi kapsamında değerlendiriliyor.”

‘Global Gateway’… Geleceğe yatırım

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, AB’nin benimsediği Global Gateway girişiminin, partner ülkelerde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla yatırım, teknoloji ve Avrupa standartlarını kullanarak uygulanan stratejik bir yatırım programı olduğunu vurguladı.

ty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Vizyon 2030'un yatırımcılara gelecek konusunda güven verdiğini söyledi. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Temel hedef geleceğe yatırım yapmak, bu da varlıklara yatırım yapmadan önce insanlara yatırım yapmayı içeriyor” dedi.

Sikela’ya göre AB ve üye ülkeler, dünyadaki kalkınma harcamalarının en büyük kaynağı; küresel harcamaların yüzde 40’ından fazlasını sağlıyorlar, oysa ekonomileri dünya üretiminin yalnızca yüzde 16’sını oluşturuyor.

Sikela, başlangıçta 2027’ye kadar 300 milyar euro hedeflendiğini, bu hedefin neredeyse bu yıl gerçekleştirildiğini ve bu nedenle hedefin 2027’ye kadar 400 milyar euroya yükseltildiğini belirtti.

Jozef Sikela, girişimin ‘eşit ortaklığa dayandığını ve ülkelere şart dayatmak veya dengesiz ilişkilere çekmek yerine güç kazandırmayı hedeflediğini’ ifade ederek, bunun giderek parçalanan bir dünyada geniş kabul gördüğünü söyledi.

İş birliğinin derinleştirilmesi

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri, Global Gateway girişimini Suudi yetkililerle görüştüğünü ve iki tarafın çıkarına hizmet edecek iş birliği fırsatlarını ele aldıklarını belirtti.

Sikela, “Girişim, ortak çıkarı olan partnerler için kapalı değil. Suudi kurumlarının ve özel sektör yatırımlarının katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. AB ile Suudi Arabistan arasında iş ortamının iyileştirilmesi konusunu da tartıştık. İlişkileri derinleştirecek ek adımlar bekliyoruz. Yapılacak çok iş var, ancak ilerleme hızlı ve doğru yoldayız” şeklinde konuştu.

Gelecek için büyük potansiyel

Sikela, Avrupa-Suudi Arabistan ilişkilerinin önümüzdeki beş yıldaki perspektifi sorulduğunda, Suudi Arabistan’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini vurguladı. Sikela, “Bugün bir bankacı olsaydım, Avrupa şirketlerine Suudi Arabistan’a ilgilerini artırmalarını tavsiye ederdim. Çünkü burası istikrarlı, öngörülebilir ve geleceğe yönelik büyük bir potansiyele sahip bir ortam” ifadelerini kullandı.

gty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat'a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Suudi Arabistan’daki en büyük çekim unsurları, reformların hızı, değişime açıklık ve net vizyondur. Siz bir vizyon belirlediniz ve hükümetin bu vizyona bağlı olduğuna eminim; bunu her gün gösteriyorlar” dedi.

Jozef Sikela sözlerini şu ifadeyle tamamladı: “İşte AB ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğini tamamen farklı bir seviyeye taşımak için üzerine inşa etmek istediğimiz temel budur.”


Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
TT

Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)

İngiltere Savunma Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İngiliz devriye gemisinin Manş Denizi'nde takip ettiği bir Rus firkateyni ve petrol tankerini durdurduğunu, Rus donanmasının İngiliz suları etrafındaki faaliyetlerinin son iki yılda yüzde 30 arttığını belirtti.

Bakanlık, Kraliyet Donanması devriye gemisi HMS Severn'in son iki hafta içinde Manş Denizi'nden geçiş yapan Rus firkateyni RFN Stoyky ve tanker Yelnya'yı durdurduğunu açıkladı.

AP’ye göre Severn, sonunda izleme görevini Bretonya açıklarında kimliği belirsiz bir NATO müttefik gemisine devretti.

Bakanlık, İngiltere'nin, kıyılarında konuşlu gemilere ek olarak, NATO'nun Kuzey Atlantik ve Arktik bölgesindeki Rus gemileri ve denizaltılarını izleme misyonu kapsamında İzlanda'ya üç Poseidon keşif uçağı konuşlandırdığını bildirdi.

Bu haber, Savunma Bakanı John Healey'nin gazetecilere, Rus casus gemisi Yantar'ın İskoçya açıklarındaki faaliyetlerini izleyen keşif uçağı pilotlarına lazer ışınları tuttuğunu söylemesinden sadece birkaç gün sonra geldi.

İngiltere, Yantar'ın eylemlerini "pervasız ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, topraklarına yönelik herhangi bir ihlale yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.

Haley çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ve Putin'e mesajım şu: Sizi görüyoruz ve ne yaptığınızı biliyoruz" dedi.

Londra'daki Rusya Büyükelçiliği, Haley'nin sözlerine, İngiliz hükümetini "askeri bir saplantıyı körüklemekle" suçlayarak yanıt verdi ve Moskova'nın Birleşik Krallık'ın güvenliğini baltalamaya çalışmadığını ifade etti.