Yapay zeka insanların hangi yüzleri çekici bulduğunu öğrendi

Bilgisayar bilimi ile psikolojiyi birleştiren çalışma, IEEE Transactions in Affective Computing isimli bilimsel dergide yayımlandı (Unsplash)
Bilgisayar bilimi ile psikolojiyi birleştiren çalışma, IEEE Transactions in Affective Computing isimli bilimsel dergide yayımlandı (Unsplash)
TT

Yapay zeka insanların hangi yüzleri çekici bulduğunu öğrendi

Bilgisayar bilimi ile psikolojiyi birleştiren çalışma, IEEE Transactions in Affective Computing isimli bilimsel dergide yayımlandı (Unsplash)
Bilgisayar bilimi ile psikolojiyi birleştiren çalışma, IEEE Transactions in Affective Computing isimli bilimsel dergide yayımlandı (Unsplash)

Bilim insanları yapay zekaya insanların hangi yüz tiplerini çekici bulduğunu öğretti. Yapay zeka da bu bilgiyi kullanarak, araştırmacıların deneyine katılan kişilerin çekici bulduğu yüzler tasarlamayı başardı.
Finlandiya'daki Helsinki Üniversitesi ve Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi'nden araştırmacılar, insanların ne tür yüz özelliklerini çekici bulduğunu belirlemek için bir deney düzeneği tasarladı. 
Deneye katılan 30 kişiden bilgisayar ekranının önüne oturması ve gördükleri bir dizi portreyi incelemesi istendi. Ekranda beliren yüzlerin hiçbiri gerçek insanlara ait değildi. Yaklaşık 200 bin ünlünün fotoğraflarının bulunduğu bir veri kümesinden oluşturulmuş gerçekçi ama yapay portrelerdi.
Katılımcılar bu yüzlere bakarken elektrotlarla donatılmış elastik başlıklar taktı. Araştırmacılar böylece katılımcıların beyin aktivitelerini fotoğraflara baktıkları sırada ölçebildi.
Araştırmanın yazarlarından, sinirbilimci Michiel Spape deney düzeneğini, "Görüntülere bakmaktan başka bir şey yapmaları gerekmiyordu. Beyinlerinin portrelere yönelik anlık tepkilerini ölçtük" diye açıkladı.
Sinirsel aktiviteye yönelik bu ölçümler, daha sonra GAN ismi verilen yapay zeka sistemi tarafından değerlendirildi. GAN, katılımcıların beynindeki tepkileri, yüzleri ne kadar çekici bulduklarını belirlemek için yorumladı ve bu verileri kullanarak yeni yapay yüzler oluşturdu.
Bunun ardından araştırmacılar, ikinci bir deney düzeneği hazırladı. Deneyde yeni yapay yüzler, rastgele oluşturulmuş başka yüzlerle birlikte katılımcılara gösterildi. Yüzleri değerlendiren katılımcıların beyin aktiviteleri de yeniden kaydedildi.
Sonuçlar yapay zeka açısından olumluydu. Yeni portrelerin, deney katılımcılarının tercihleriyle yüzde 80 oranında eşleştiği görüldü. Rastgele oluşturulan portrelerin çekici bulunma oranı ise yüzde 20’de kaldı.
Araştırmacılara göre bu çalışma, küçük çaplı bir araştırma olsa da yapay zeka sistemlerinin, bireylerin içsel değerlendirme süreçlerini ve onları harekete geçiren kriterleri belirleyebildiğini göstermesi açısından son derece önemli.
Spapé, "Çekiciliği değerlendirmede başarılı olması özellikle önemli” dedi ve ekledi:
"Yapay zeka, çekicilik gibi kişisel ve öznel olan bir kriterde başarıya ulaşabiliyorsa algılama ve karar verme gibi diğer bilişsel işlevlerde de test edilebilir. Makinelerin klişeleri veya örtük önyargıları ortaya çıkarabilmesini ve bireysel farklılıkları daha iyi anlamasını sağlayabiliriz."
 
Independent Türkçe, Science Alert, Helsinki Üniversitesi



Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
TT

Bilim doğruladı: Kalbin kırılması insanları gerçekten öldürebilir

Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)
Yakınını kaybedip yasını sürekli yüksek seviyelerde yaşayanların ölme olasılığı, düşük düzeylerde yas tutanlara göre yüzde 88 daha fazla (Unsplash)

Harriette Boucher 

Yeni bir araştırma, yakınını kaybedip yoğun ve uzun süreli yas semptomlarından muzdarip olan kişilerin, sevdiklerinin ölümünden sonraki 10 yıl içinde ölme ihtimalinin, neredeyse iki kata ulaştığını ortaya koydu.

Danimarka'daki araştırmacılar, yakınını kaybedip sürekli yüksek düzeylerde yas tutanların, yasını daha düşük seviyelerde yaşayanlarla kıyasla, sağlık hizmetlerini daha fazla kullandığını ve ölme olasılığının yüzde 88 daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar, sevdiklerini kaybedenlerin yaşadığı 5 yas güzergahını tanımladı ve en ciddi şekilde etkilenenlerin daha erken ölme olasılığının daha yüksek olduğunu tespit etti.

Araştırma makalesinin yazarlarından Dr. Mette Kjærgaard Nielsen şu ifadeleri kullandı:

Yüksek yas semptomu seviyeleriyle; kalp damar hastalıkları, akıl sağlığı sorunları ve hatta intiharda görülen daha yüksek oranlar arasında bir bağlantı olduğunu daha önce bulmuştuk. Ancak ölümle ilişkisi daha fazla araştırılmalı.

Bilim insanı, "yüksek" bir yas güzergahına dair risk altında olan kişilerin erken fark edilebileceğini de söyledi:

Bir pratisyen hekim akıl sağlığına dair diğer ciddi rahatsızlıklar ve depresyonun eski belirtilerini arayabilir. Daha sonra bu hastalara kendileri özel takip sunabilir veya onları psikologların özel muayenehanelerine ya da ikinci basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirebilirler.

Dr. Nielsen, "Pratisyen hekimler ayrıca yakınını kaybedenlerin ruh sağlığına odaklanılacak bir takip randevusu da önerebilir" dedi.

Bilim insanları, 2012'den bu yana yakınlarını kaybetmiş, yaş ortalaması 62 olan 1735 adet kadın ve erkeği 10 yıl boyunca Danimarka'da izledi. Bu süre zarfında bu kişilere, semptomlarını ve deneyimlerini değerlendiren bir dizi anket gönderildi ve araştırmacılar bunlarla katılımcıların sürekli olarak hangi düzeyde keder yaşadığını belirledi.

Grubun yüzde 66'sı yakın zamanda partnerini, yüzde 27'si bir ebeveynini ve yüzde 7'si de çok sevdiği bir başka kişiyi kaybetmişti.

Sürekli olarak yüksek düzeylerde yas belirtileri yaşayan yüzde 6'lık kesimin 10 yıl içinde ölme olasılığı, sürekli olarak düşük yas belirtileri gösterdiğini bildiren yüzde 38'e kıyasla yüzde 88 daha yüksekti.

Yüksek güzergahta olanların, yakınlarını kaybetmesinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra sağlık hizmeti alma olasılıkları da daha yüksek çıktı.

Bu grubun konuşma terapisi veya diğer akıl sağlığı hizmetlerini alma ihtimalleri yüzde 186, antidepresan reçetesi yazılma olasılıkları yüzde 463, yatıştırıcı ya da kaygı giderici ilaç reçetesi alma ihtimalleri de yüzde 160 daha fazla.

 Independent Türkçe,independent.co.uk/news