Etiyopya Nahda Barajı’nın doldurulmasında ısrar ederken ‘komplolara ve baskılara’ işaret ettihttps://turkish.aawsat.com/home/article/2938911/etiyopya-nahda-baraj%C4%B1%E2%80%99n%C4%B1n-%C2%A0doldurulmas%C4%B1nda-%C4%B1srar-ederken-%E2%80%98komplolara-ve
Etiyopya Nahda Barajı’nın doldurulmasında ısrar ederken ‘komplolara ve baskılara’ işaret etti
Mısır, Afrika ülkeleriyle yoğun diplomatik temaslarını sürdürüyor
Nahda Barajı (AP-Arşiv)
Kahire/Muhammed Nebil Hilmi
TT
TT
Etiyopya Nahda Barajı’nın doldurulmasında ısrar ederken ‘komplolara ve baskılara’ işaret etti
Nahda Barajı (AP-Arşiv)
Etiyopyalı yetkililer dün, ülkenin, ismini belirtmedikleri iç ve dış güçler tarafından uygulanan baskılarla ve kurulan komplolarla mücadele ettiğini söylediler. Öte yandan Mısır ve Sudan, Etiyopya’nın attığı tek taraflı adımlara itiraz etmeye devam ederken Addis Ababa, önümüzdeki Temmuz ve Ağustos aylarında Nahda (Rönesans) Barajı'nın dolum çalışmalarının 2. aşaması konusundaki kararlılığını vurguladı.
Etiyopyalı yetkililerin bu açıklamaları, Mısır’ın Afrika kıtasındaki ülkelerde sürdürdüğü yoğun diplomatik temaslarla aynı döneme denk gelirken Mısır’ın Komorlar, Burundi ve Fildişi Sahili'ndeki büyükelçileri son iki gün içinde, ikili ilişkileri güçlendirmek ve iş birliğini desteklemek için bazı bakanlar ve çeşitli düzeylerden yetkililerle bir araya geldiler.
Bu gelişmeler, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin başta Kenya, Güney Afrika, Senegal ve Tunus olmak üzere altı Afrika ülkesine söz konusu ülkelerin liderlerini Etiyopya’nın inşa ettiği Nahda Barajı dosyası ile ilgili müzakerelere ilişkin bilgilendirmek ve barajın ilgili üç ülkenin (Mısır, Sudan ve Etiyopya) çıkarları dikkate alınarak doldurulması ve işletilmesi konusunda yasal bağlayıcılığı olan bir anlaşmaya varılmasını sürecini desteklemelerini sağlamak amacıyla ziyaret etmesinden günler sonra gerçekleşti.
Etiyopya Ulusal Güvenlik Konseyi’nden dün yapılan açıklamada, isimleri belirtilmeyen iç ve dış güçlerin, ülkenin istikrarını tehdit ettikleri ve kaosa sürüklemeye çalıştıkları belirtildi. Açıklamada, ancak bu baskıların Nahda Barajı'nın dolum çalışmalarının 2. aşamasını ve seçimlerin yapılması önünde engel oluşturamayacağı vurgulandı.
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in başkanlığındaki Ulusal Güvenlik Konseyi açıklamasında, “Bize kurulan komplolara ve uygulanan baskılara rağmen Nahda Barajı programa uygun bir şekilde doldurulacaktır” denildi.
Hükümetin, ‘dışarı güçlerin yaptığı planları uygulayan iç güçlere karşı çeşitli önlemler alacağı’ vurgulanan açıklamada, “Ülke, Nahda Barajı'nın inşaatını ve ikinci kez doldurulmasını tamamlamak için çalışıyor. Dış güçler, Etiyopya'nın tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başarırsa, çevresinde nüfus sahibi bir bölge devleti olacağını biliyor” ifadeleri kullanıldı.
Etiyopya, Mısır ve Sudan arasında gerçekleşen ve Afrika Birliği (AfB) dönem başkanı Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin ev sahipliği yaptığı görüşmelerde Nahda Barajı ile ilgili herhangi bir anlaşmaya varılamadı. Mısır ve Sudan, uluslararası arabulucuların (Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), AfB ve ABD) müzakerelere dahil edilmesi çağrısında bulunurken, Etiyopya bu yaklaşımı reddediyor.
Öte yandan Washington, geçtiğimiz Cuma günü ABD’li diplomat Jeffrey D. Feltman’ı ABD'nin Afrika Kıtası Özel Temsilcisi olarak seçildiğini duyurdu. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken tarafından yapılan açıklamada, Feltman'ın Etiyopya ile Sudan arasındaki gerilimi ve Nahda Barajı'nın yapımından kaynaklanan gerginliği sona erdirmek için uluslararası çabalara öncülük edeceği belirtildi.
Kahire’nin Afrika ülkelerindeki yoğun diplomatik temasları çerçevesinde Mısır’ın Moroni (Komorlar) Büyükelçisi Muhammed Ebu el-Vefa, aralarında Komorlar Dışişleri ve Uluslararası İş birliği Bakanı Zahir Zulkemal ve İçişleri Bakanı Muhammed Davud’un da yer aldığı bir dizi yetkili ile bir araya geldi. Görüşmelerle ilgili olarak Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Mısır ve Komorlar arasında her alandaki ilişkileri güçlendirmenin ve geliştirmenin yollarının ele alındığı belirtildi.
Mısır Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ayrıca Moroni’deki yetkililerin, Mısır’a özellikle kadroların yeteneklerini geliştirme alanında verdiği destekten ve Komorlar’dan öğrencilerin Mısır üniversitelerinde eğitim almaları için sağlanan burslardan ötürü teşekkür ettikleri aktarıldı.
Öte yandan Mısır'ın Gitega (Burundi) Büyükelçisi Yasir el-Atvi, Burundi Cumhurbaşkanı Evariste Ndayishimiye’nin geçtiğimiz ay Mısır’a yaptığı resmi ziyaret sırasında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi ile yaptığı görüşmede iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönündeki fikir birliği çerçevesinde Burundi Savunma Bakanı ile iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmenin ve ilerletmenin yollarını görüştü.
Aynı şekilde Mısır’ın Yamusukro (Fildişi Sahili) Büyükelçisi Vail Bedevi, Fildişi Sahili Dijital Ekonomi, Telekomünikasyon ve İnovasyon Bakanı Roger Felix Adom ile bir araya geldi. Büyükelçi Bedevi görüşme sırasında, Mısır'ın önümüzdeki dönemde bilgi ve iletişim teknolojisi alanında Fildişi Sahili ile iş birliğini güçlendirmeye devam etmek istediğini vurguladı.
Gazze'de dün bir yardım kuruluşunun mutfağının önünde yiyecek almak için ağlayarak boş tenceresine uzatan Filistinli çocuk (AFP)
İsrail kaynakları, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Gazze işgalini durdurma niyetinde olmadığını ve bu yöndeki açıklamalarına rağmen tutukluların serbest bırakılması için müzakerelerde bulunma konusunda acele etmediğini vurguladı. Hatta Netanyahu, şehrin işgal takviminin hızlandırılması ve operasyonun adının değiştirilmesi konusunda orduyla bile anlaşmazlığa düştü.
İsrail'in Kanal 12 televizyonunun askeri muhabiri Nir Dvori, ordunun Gazze Şehri'ni işgal hazırlıklarına başladığını ve 4 tugayın Gazze Şeridi'ndeki şehir merkezinin dış kesimlerinde ve çevre mahallelerde tatbikatlar yürüttüğünü yazdı.
Şarku’l Avsat’ın İsrail'in “Maariv” gazetesinden aktardığına göre bir askeri kaynak, “Başbakanın operasyonu sonuna kadar sürdürme konusunda kararlı olduğu izlenimi var, çünkü operasyondan vazgeçerse hükümetin birliğini koruyamayacağını ve hükümetin çökeceğini biliyor” ifadelerini kullandı.
Yaz tatilinin sona ermesinin ardından 2 Eylül'de kuvvetlerin yeniden yapılandırılması ve yedek kuvvetlerin seferber edilmesi, askeri harekâta tamamen hazır olduklarının bir kanıtı olarak değerlendiriliyor.
Resmi İsrail Yayın Kurumu (Kan ordunun, Gazze şehrinin işgaline zemin hazırlamak amacıyla “Gideon 2” planını uygulamaya başladığını ve bu plan kapsamında şehrin kuzey ve güneyindeki Zeytun ve Cibaliye mahallelerinde askeri faaliyetlerini genişlettiğini duyurdu.
ABD Başkanı Donald Trump, dramatik görüntüler ve üst düzey toplantılarla dolu birkaç günün ardından düşman taraflar arasında güçlü bir arabulucu ve tarih yazan bir kişi olarak öne çıktı. Dünya, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Avrupa'da yaşanan en tehlikeli ve en kanlı savaşın sona ermesine yol açabilecek gelişmelere tanık oldu.
Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i Alaska'da görüşmeye davet etmesiyle başlayan sürprizlerinin hızlı temposu, çeşitliliği ve tanıtımıyla bu açık sahneyi domine etti. Bu görüşme aynı zamanda ABD’nin uzun süredir savaş suçlusu olarak gördüğü Putin için ahlaki bir zafer gibi görünüyordu. ABD, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş nedeniyle Rusya'ya ekonomik yaptırımlar uyguladı. Alaska’daki görüşmeyi üç gün sonra Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin Washington'a yaptığı ziyaret ve ardından Avrupa’nın en güçlü ülkelerinin liderleriyle gerçekleşen geniş kapsamlı toplantı izledi. Şimdi ise Trump, Putin ve Zelenskiy'yi kendisinin de katıldığı bir toplantıda bir araya getirmeye çalışıyor. Önümüzdeki birkaç hafta içinde, duyurular, görüntüler ve toplantılar açısından bu tempo yatışana kadar daha birçok iniş ve çıkışa tanık olacağız. Tüm bunlar, ya ABD’nin arabuluculuğunun gücü sayesinde ulaşılması zor ama yine de mümkün olan bir barışla sonuçlanacak ya da savaş, bin kilometreyi aşan uzun bir savaş cephesinde, nispeten sakin dönemlerle aralıklı olarak karşılıklı saldırılar şeklinde her zamanki gibi devam edecek.
Ukrayna'nın, Rusya'nın 2014 yılında ele geçirdiği Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini resmi olarak terk etmesi şartını kabul etmesi zor.
Zorlu barış ve değişen güç dengesi
Duyurular, görüntüler ve toplantılar ekranlarımızı doldurup spekülasyon ve analiz yapma isteğimizi kabartırken, stratejik, askeri, ekonomik ve siyasi gerçekler sağlam bir şekilde yerleşmiş gibi görünüyor. Nihayetinde bu savaşın sonucunu, ABD’nin arabuluculuk becerisi değil, bu gerçekler belirleyecek. Bu gerçeklerden biri, Trump'ın mevcut karmaşık ve çok boyutlu ortamda karşı karşıya olduğu en büyük zorluk. Trump, kendi nedenleriyle, savaşan tarafların kendilerinden daha fazla Ukrayna-Rusya savaşını ciddi olarak sona erdirmek isteyen tek aktör olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası, savaşan tarafların kendilerinden daha fazla, kendi nedenleriyle Ukrayna-Rusya savaşını sona erdirmekle ciddi olarak ilgilenen tek aktör Trump. Trump, tarafların sürdürdükleri savaşın henüz sonuçlanmaktan uzak olan ve henüz karşı tarafı yenmek için elinden geleni yaptığına ikna olmayan taraflara ‘barış gündemini’ dayatıyor. Bu yüzden şu anda barışı kabul etmek, acı tavizler vermek anlamına geliyor. Dolayısıyla taraflara göre bu tavizleri kabul etmektense savaşı sürdürmek daha iyi. Ancak her iki taraf da ABD’nin güçlü nüfuzunun onları barış için müzakereye zorladığının farkında. Sonuç olarak taraflara göre barışı reddeden taraf olarak görünerek ABD’yi kaybetmektense, müzakerelere katılmak daha iyi.
Donetsk bölgesindeki Druzhkivka'da yıkılmış bir binanın önünden bisikletiyle geçen bir adam, 15 Ağustos 2025 (AFP)
Ukrayna, Trump'ın başlangıçta ısrar ettiği belirsiz ekonomik garantiler yerine, herhangi bir barış anlaşması imzalamak için güvenlik garantileri elde etme konusunda ciddi ilerleme kaydetti. Şu an Trump'ın bu garantilerden vazgeçme sürecinde olduğu görülüyor. Ukrayna'nın, başta 2014 yılında ele geçirdiği Kırım olmak üzere Rusya'nın şu an kontrolü ettiği Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini (yaklaşık 115 bin kilometre kare) resmen devretmesi şartını kabul etmesi zor olacak. Ancak Rusya, Ukrayna'nın en güçlü savunma hattı olan ve ‘kale kuşağı’ (fortress belt) olarak bilinen bölge üzerindeki kontrolünü sürdürmekte ısrar edeceğine şüphe yok. Donetsk bölgesindeki kuzey ve güney yönünde aralıklı olarak dağılan dört belde ve küçük köyleriyle 50 kilometreye kadar uzanan bu hattın yüzde 75'i Rusya’nın kontrolünde. Bu hat, beton hendekler, tank tuzakları ve mayın tarlaları gibi yoğun ve gelişmiş askeri tahkikatlardan oluşuyor ve savunması elektronik gözetleme sistemi ve hassas topçu silahlarıyla destekleniyor. Rusya ordusu, Ukraynalıların 2014 yılında inşa etmeye başladığı ve yıllarca büyük yatırımlar yaptığı bu hattı aşmak için çok çaba sarf etti, ancak bu hat, Rusya ordusunun birçok kez denemesine rağmen, şimdiye kadar aşılamayan veya geçilemeyen, geçilmez bir savunma hattı olmaya devam ediyor. Bu hat düşerse veya barış anlaşmasının bir parçası olarak Rusya'ya ilhak edilirse, Ukrayna'nın doğu topraklarının büyük bir kısmı gelecekte Rusya’nın herhangi bir askeri ilerleyişine açık hale gelecek.
Batı Avrupa, Rusya'nın savaşta kazandığı zaferi, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra istikrar kazanan güvenliğinin kalıcı olarak sarsılmasının başlangıcı olarak görüyor.
Öte yandan Trump yönetiminin Ukrayna'ya söz konusu tavizleri vermesi için baskı yapmasına rağmen, Ukrayna'nın Rusya'yı barışı kabul etmeye ikna etmek için gerekli tavizleri vermesinin önünde yasal ve siyasi engeller bulunuyor. Ukrayna Anayasası, devlet başkanının referandum yapmadan Ukrayna topraklarının herhangi bir kısmını devretmesini yasaklıyor. Bununla birlikte Rusya'nın işgaline karşı ülkesini şiddetle savunmasıyla uluslararası saygı kazanan bir lider olarak mevcut Devlet Başkanı Zelenskiy'nin böyle bir konuda referandum çağrısında bulunması da siyasi intihar anlamına geliyor. Ukrayna'nın geri çekilme gibi bir niyeti yok, ancak tam tersi söz konusu. Ukrayna'da ülkenin tüm topraklarını elinde tutma ve 2014 yılında Rusya tarafından işgal edilen Kırım Yarımadası da dahil olmak üzere tüm topraklarını geri alma konusunda, hem siyasi hem de halk arasında anlaşılabilir bir kararlılık hakim. Ukrayna’nın bu ulusal kararlılığı, Avrupa'nın şimdiye kadar verdiği sağlam destekle daha da pekişti. Bu desteğin temelinde, Avrupa'nın kendisini korumak ve Rusya'yı caydırmak için ABD’nin yardımı olmadan (ve Avrupa aslında bu gelişmeyi hızlandırılmış bir şekilde başlattı) askeri kapasitesini geliştirmek zorunda kalsa bile Rusya'nın bu savaştan galip çıkmaması gerektiği fikri yatıyor. Avrupa için, Rusya'nın Ukrayna'da kesin bir zafer kazanması, Putin'in önce Ukrayna'da, sonra da Avrupa'da daha fazla toprak kazanma iştahını kabartacak. Bu endişe, eski Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Litvanya, Letonya ve Estonya gibi Baltık ülkelerinde en yoğun şekilde hissediliyor. Putin, bu ülkeleri ideoloji değil, toprak olarak geri kazanmanın Rusya'nın doğal hakkı olduğunu ve bu hakkı kullandığını açıkça belirtiyor. Tüm bunlar, bu savaşta Rusya'nın zaferini, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana istikrarlı olan güvenliğinin kalıcı olarak sarsılmasının başlangıcı olarak gören Batı Avrupa'yı endişelendiriyor.
Rusya'nın güçlü olduğu noktalar
Öte yandan Ruslar, ülkelerinin muazzam ateş gücü (Rusya’daki fabrikalar, Avrupa’daki tüm fabrikaların toplamının beş katı kadar top mermisi üretiyor) ve tank sayısındaki önemli üstünlükleri sayesinde, Ukrayna topraklarını yavaş ve maliyetli olsa da istikrarlı bir şekilde ele geçirdiklerini düşünüyor. Rusya, Ukrayna'yı işgalinin ikinci yılında, devasa savaş makinesini besleyen bir savaş ekonomisi modeline hızla geçiş yaptı.
Maxar Technologies tarafından 17 Temmuz 2023 tarihinde çekilen ve yayınlanan bu uydu görüntüsü, Ukrayna ordusunun üstlendiği bir patlamanın ardından Rusya anakarasını Kırım'a bağlayan Kerç Köprüsü'nün hasar gören kısmını gösteriyor (AFP)
Barış zamanı ekonomisi sıradan malların üretimine dayanan Rusya’nın savaş döneminde ekonomisi silah ve teçhizat gibi askeri malzemelerin üretimine ve savaşı uzun vadede sürdürebilmek için gerekli olanlara odaklanıyor. Batı'nın yaptırımları dışında, özellikle Hindistan ve Çin'e indirimli fiyatlarla yapılan petrol ihracatı, Rusya’nın savaş ekonomisini finanse ediyor. Avrupalılar, savaş ekonomisine geçmekte yavaş davrandılar ve gerekli kararları son aylarda, geçtiğimiz mart ayından sonra, Trump'ın ABD başkanı olarak göreve gelmesinin ve eski Başkan Joe Biden yönetiminin Ukrayna'ya sağladığı desteği geri çekmeyi onaylamasının ardından aldılar. Avrupa, bu önlemleri Avrupa Birliği'nin (AB) “Avrupa 2030 Yeniden Silahlanma Girişimi” adı altında beş yıllığına 800 milyar dolarlık devasa bir silahlanma planını onaylayarak aldı. Bu adımlar, Avrupa’nın askeri üretimlerinin hassasiyet ve teknolojik sağlamlık açısından Rusya'nınkinden niteliksel olarak üstün olmasına rağmen atıldı. Avrupalıların, şu anda tüm NATO üyesi Avrupa ülkelerinin bir yılda ürettiği miktarı üç ayda üreten Rusya'yı caydırmak için, Rusya'nın devasa askeri üretimini miktar olarak aşmaları birkaç yıl sürecek. Bu arada Avrupa, Ukrayna için ABD’den silah ve teçhizat satın alarak bu büyük silahlanma açığını kapatmaya çalışsa da bu süreç zaman alıyor ve bu sırada Rusya-Ukrayna cephesi şiddetli çatışmalara sahne oluyor.
Putin, sahadaki güçlü konumunu göz önünde bulundurarak, rakiplerine kendilerini daha iyi silahlandırmaları için zaman tanımaktansa, kendi lehine olan siyasi yöntemlerle savaşı sona erdirecek bir barış anlaşmasını tercih ediyor.
Bu yüzden Putin, Avrupa'ya yeniden silahlanma ve Ukrayna'yı destekleme zamanı tanımak yerine Trump'ın önerdiği ve Ukraynalılar ile Avrupalılar tarafından kabul edilen bir aylık ateşkes gibi kısa süreli bir ateşkes veya geçici barışa bile razı olmuyor. Çünkü böyle bir durumun ardından aylarca sürecek belirsizlik döneminin geleceğini ve bu durumun Avrupa'ya savaş ekonomisine geçişini hızlandırmak için daha fazla zaman kazandıracağını çok iyi biliyor. Bu sırada Rusya, mevcut üstünlüğünü de kullanamayacak. Dolayısıyla Putin, sahadaki güçlü konumunu göz önünde bulundurarak, rakiplerine kendilerini daha iyi silahlandırmaları için zaman tanımaktansa, kendi lehine olan siyasi yöntemlerle savaşı sona erdirecek bir barış anlaşmasını tercih ediyor.
Ancak Rusya, Ukrayna’da halkın sağlam destek verdiği güçlü savaş ruhuyla ve Rusya'nın şimdiye kadar yetişemediği Ukrayna'nın insansız hava aracı (İHA) endüstrisindeki önemli gelişmelerle karşı karşıya kaldı. Bu İHA’lar, Rusya ordusuna ağır kayıplar verdiriyor ve ilerlemesini engelliyor. Ukrayna ayrıca yerli askeri üretimini de artırdı. Ukrayna, 2022'de savaş başladığında askeri ihtiyaçlarının yüzde 10'unu üretiyordu, ancak bu oran bu yılın sonlarında yüzde 50'ye ulaşacak. Bu nedenle Ruslar, Ukrayna'nın savaşma iradesini kırmak ve halkı yormak için, Rusya'nın uzun bir yıpratma savaşına hazırlık durumu çerçevesinde Ukrayna'nın altyapısını, özellikle enerji altyapısını sistematik ve acımasızca hedef alıyor. Ukraynalılar, bu savaşın kendi lehlerine sonuçlanması, yani Rusya'nın savaşta hedeflerine ulaşamaması için daha fazla zamana ve silaha ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Batı'nın Rusya üzerinde ekonomik baskı uygulaması da gerekiyor. Ancak ABD’nin silah ve ekonomi alanında önemli bir müdahalesi olmazsa, Ukrayna Rusya'nın amansız saldırıları sonucunda sürekli fedakarlıklar yapmak zorunda kalacak ve bu da Rusya'yı taviz vermeye zorlamayı oldukça güçleştirecek.
ABD Başkanı Trump'ın şahsi talepleri de Ukrayna-Rusya savaşını kalıcı bir barış anlaşmasıyla sona erdirme çabasında rol oynuyor, zira kendisi Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmek istiyor.
ABD’nin hesapları
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD’nin hesapları, özellikle büyük bir nefret, güvensizlik ve kan dökme durumunun hakim olduğu iki taraf arasında zorlu bir barışı sağlayabilecek etkili bir arabulucu olma konusundaki güçlü arzusundan dolayı daha çok Başkan Trump ile ilişkili. Ne Rusya ne de Ukrayna kendini önemli tavizler vermek zorunda kalacak kadar zayıf hissediyor. Trump, arabuluculuk çabalarının başarılı olması için Rusya’nın güvenini kazanmalı. Bu amaçla ikinci başkanlık döneminin başlarında ABD’yi Ukrayna'ya destek vermekten uzaklaştırıp Ukrayna'yı savaşın nedeni ve savaşın sona ermesini engelleyen taraf olmakla suçlayarak Ukrayna'dan çok Rusya'ya yakın tutumlar sergiledi. Ukrayna’nın kendisinin daha zayıf taraf olduğunu kabul etmesi ve daha güçlü taraf olan Rusya'ya tavizler vermesi gerektiğini söyledi. Bu tutum, Biden yönetimi tarafından onaylanan gerekli istihbarat ve silahların Ukrayna'ya sağlanmasının geçici olarak durdurulmasına yol açtı, ancak daha sonra taraflar arasında iş birliği yeniden başladı.
Avrupa'nın müdahalesi ve ABD’de perde arkasındaki iç baskı, Trump'ın Rusya'ya yönelik aceleci tutumunu yumuşatmaya yardımcı oldu. Trump, Putin'e karşı genel olarak dostane tavrını ve onunla doğrudan ve dolaylı olarak (ikisi arasındaki telefon görüşmeleri, Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Rusya'ya gönderilmesi ve son olarak Alaska toplantısı yoluyla) temasta olma istekliliğini sürdürdü. Tüm bunlar Rusya için değerli kazanımlar anlamına geliyor, çünkü Trump'ın yaklaşımı, Rusya'nın siyasi izolasyonunun temel bir yönünü sona erdirerek onu müzakere masasına getirmeye yardımcı oldu. Trump'ın ABD’si, Biden'ın ABD’sinden farklı olarak, Rusya'nın ne düşmanı ne de müttefiki olsa da artık Ukrayna'nın eski yakın müttefiki de değil. Bununla birlikte her ne kadar zor olsa da iki tarafı müzakere masasına oturtmak, nispeten hızlı bir şekilde gerçek barışa yol açmazsa geçici bir başarı gibi görünecek. Trump'ın fazla zamanı yok, çünkü ABD Kongresi, Rusya'ya karşı yeni ve güçlü bir yaptırım paketi kabul etmesi için ona ciddi baskı uyguluyor. Trump, bir yandan savaşı sona erdirmek için son ve güçlü bir girişimde bulunurken diğer yandan Kongre üyelerinden bu paketin onaylanmasını ertelemelerini istedi.
Başkan Trump'ın şahsi talepleri de Ukrayna-Rusya savaşını kalıcı bir barış anlaşmasıyla sona erdirme çabasında rol oynuyor, zira kendisi Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmek istiyor. Bunun yanında Trump, bu hedefe ulaşmak için ciddi çabalar sarf etti ve ödülü veren ülke olan Norveç'in Maliye Bakanı Jens Stoltenberg ile telefon görüşmesi yaparak gümrük tarifelerini görüştü. Norveçli kaynaklara göre görüşme sırasında Trump, Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilme konusunu gündeme getirdi. Bu faktörün Trump'ın bu savaşı sona erdirme çabasında ne kadar önemli olduğu henüz belli değilse de sayısız kez yaptığı açıklamalardan, bu savaşı sona erdirmenin zorluğunun farkında olduğu ve bunun imkansız olduğu ortaya çıkarsa bu çabayı bırakmaya hazır olduğu anlaşılıyor. Trump, son açıklamalardan birinde, bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıtta bu konudaki tutumunu belirlemek için birkaç haftaya ihtiyacı olduğunu belirtti. Başkan Trump'ın dünyasında aylarca sürebilecek bu haftalar boyunca, tüm görüntüleri, sevinçleri, hayal kırıklıkları ve beklentileriyle birlikte yüksek düzeydeki drama devam edecek gibi görünüyor.
Gantz, Netanyahu'ya rehinelerin serbest bırakılması için İsrail'de birlik hükümeti kurma çağrısı yaptıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5178447-gantz-netanyahuya-rehinelerin-serbest-b%C4%B1rak%C4%B1lmas%C4%B1-i%C3%A7in-i%CC%87srailde-birlik-h%C3%BCk%C3%BCmeti
Gantz, Netanyahu'ya rehinelerin serbest bırakılması için İsrail'de birlik hükümeti kurma çağrısı yaptı
İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz (Reuters)
İsrail Eski Savunma Bakanı Benny Gantz, Başbakan Binyamin Netanyahu'ya, Gazze Şeridi'ndeki rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak bir anlaşmaya varmak amacıyla, muhalif isimlerle ulusal birlik hükümeti kurması çağrısında bulundu.
Netanyahu'nun iktidar koalisyonu, Filistin Şeridi'ndeki savaşın sona ermesini veya Hamas ile herhangi bir anlaşmayı reddeden aşırı sağın desteğine dayanıyor.
7 Ekim 2023 saldırısının ardından başlayan savaşın ilk aşamalarında Netanyahu'nun hükümetine katılmasına rağmen Netanyahu ile anlaşmazlık yaşayan Gantz, aşırı sağcı partileri etkisiz hale getirecek ve rehineler konusunda anlaşmaya olanak sağlayacak bir geçiş koalisyonu kurulmasını önerdi.
Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre eski savunma bakanı ve genelkurmay başkanı, "Sesi duyulmayan rehineler adına buradayım. Çığlık atan askerler için buradayım, ancak bu hükümette kimse dinlemiyor" ifadelerini kullandı.
Gantz, "devletin en önemli görevinin, Yahudilerin ve tüm vatandaşların hayatlarını kurtarmak" olduğunu vurgulayarak, muhalif siyasetçiler Yair Lapid ve Avigdor Lieberman'ı önerisini değerlendirmeye çağırdı ve daha önce mevcut başbakanın liderliğindeki herhangi bir hükümete katılmayı reddettiklerini belirtti.
Netanyahu'nun koalisyonu, Talmud okullarında okuyan öğrencileri askere çağırma kararları konusunda ultra-Ortodoks partilerin desteğini kaybettiği için Knesset'in yaz tatilinin ardından dağılma tehlikesiyle karşı karşıya.
Ulusal Güvenlik Bakanı ve koalisyondaki en önde gelen aşırı sağcı isimlerden Itamar Ben-Gvir, Gantz'ın önerisini hemen reddetti.
Ben Gvir yaptığı açıklamada, “Sağcı seçmenler sağcı bir politika seçti, Gantz'ın politikası değil, orta yol hükümeti değil, (Hamas) ile teslimiyet anlaşmaları değil, mutlak zaferi elde etmek için evet (politikası) seçti” dedi.
Mevcut hükümetin İran, Lübnan, Suriye ve Refah'ta yaptıklarının, Gantz'lı bir hükümet ile Gantz'sız bir hükümet arasındaki farkı gösterdiğini de ifade etti.
Netanyahu hükümeti, savaşı sona erdirmesi için artan iç baskı ve Gazze'de tutulan rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma talep eden protestolarla karşı karşıya.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة