ABD ve Suudi Arabistan, Avrupa’nın 'beyaz listesi'ne giriyor

ABD ve Suudi Arabistan, Avrupa’nın 'beyaz listesi'ne giriyor
TT

ABD ve Suudi Arabistan, Avrupa’nın 'beyaz listesi'ne giriyor

ABD ve Suudi Arabistan, Avrupa’nın 'beyaz listesi'ne giriyor

Avrupa Birliği’nin (AB), yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) tehlikeli varyantlarının yayılma ihtimaline yönelik endişelere rağmen, normale dönüşte bir diğer adım olarak bu hafta ABD ve Suudi Arabistan’dan gelen yolculara uygulanan seyahat kısıtlamalarını kaldırması bekleniyor.
Bloomberg haber ajansının haberine göre, dün (Salı) konu hakkında bilgi sahibi diplomatik bir kaynak, AB dönem başkanı olan Portekiz’in, ABD, Arnavutluk, Hong Kong, Lübnan, Makao, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti, Suudi Arabistan, Sırbistan ve Tayvan’ı, AB’ye seyahat yapmasına izin verilen ülkeleri içeren 'beyaz liste’ye eklenmesi önerisinde bulunduğunu belirtti. 
Alman haber ajansı DPA’e göre, kimliğinin açıklanmamasını isteyen diplomatik kaynak, itiraz olmayacağını varsayarak, Brüksel’deki AB Komisyonu’nun, genişletilmiş beyaz listeyi bugün (Çarşamba) onaylayacağını söyledi.
Bu adım, ABD’li meslektaşlarıyla karlı transatlantik uçuşlara bel bağlayan Air France-KLM ve Lufthansa AG gibi AB’deki büyük havayollarına destek olacak.
Uzun mesafeli uçuşlar, salgınla mücadele için uygulanan kısıtlamalar sebebiyle zarar gördü. Atılan bu adıma rağmen, ABD karşılık verip, Avrupalıların topraklarına girmesi yasağını kaldırana kadar transatlantik seyahat tamamen açık olmayacak.

Ölü sayısı 4 milyona yaklaştı
Fransız haber ajansı AFP’nin dün (salı) yayınladığı rakamlara göre, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) Çin’deki ofisinin 2019 Aralık ayının sonunda hastalığın ortaya çıktığını duyurmasından bu yana virüs, dünya çapında 3 milyon 813 bin 994 kişinin ölümüne neden oldu.
Salgının ortaya çıkmasından bu yana 260 milyon 176 bin 171’den fazla kişi enfekte oldu.  Enfekte olan kişilerin büyük birçoğu sağlığına kavuştu ancak bazıları enfeksiyonun üzerinden haftalar veya aylar geçmesine rağmen semptomlar göstermeye devam etti.
Bu rakamlar tüm ülkelerdeki sağlık otoriteleri tarafından yayınlanan günlük raporlara dayanıyor ve istatistik kurumları tarafından sonradan yapılan ve daha fazla ölü sayısını gösteren sonraki incelemeleri içermiyor.
WHO, doğrudan veya dolaylı olarak Kovid-19 ile bağlantılı olan yüksek ölüm oranlarını dikkate alarak, salgına bağlı ölüm sayısının resmi istatistiklerin iki veya üç kat daha fazla olabileceğini düşünüyor.
Dünya ülkelerinin çoğunda Kovid-19 test çalışmalarının yoğunlaşmasına rağmen enfeksiyon şiddeti düşük olan veya semptom göstermeyen vakaların büyük bir kısmı tespit edilemiyor.
Pazartesi günü dünya genelinde 8 bin 896 ölüm ve 632 bin 311 yeni vaka daha kaydedildi. Güncel raporlara göre en fazla ölümün olduğu ülkeler Hindistan (2 bin 726), Brezilya (827) ve Arjantin (686) oldu.

Dünyada koronavirüs
Johns Hopkins Üniversitesi tarafından yayınlanan verilere göre, 599 bin 945 ölüm ve 33 milyon 474 bin 765 vaka ile ABD salgından en çok zarar gören ülke oldu. 
ABD’yi 488 bin 228 ölüm ve 17 milyon 452 bin 612 vaka ile Brezilya, ardından 377 bin 310 ölüm ve 29 milyon 881 bin 570 vaka ile Hindistan, 230 bin 187 ölümle (2 milyon 455 bin 351 vakadan) Meksika ve 188 bin 921 ölümle (2 milyon 400 bin 252 vakadan) Peru izledi.
Salgından en çok etkilenen ülkeler arasında, Peru, 100 bin kişi başına 573 ölümle nüfusa göre en yüksek ölüm oranına sahip, onu Macaristan (310), Bosna Hersek (289), Çek Cumhuriyeti (282) ve Kuzey Makedonya (263) takip ediyor. 
Salı günü saat 10.00’a kadar Latin Amerika ve Karayipler bir milyon 212 bin 922 ölüm (35 milyon 127 bin 289 vakadan) kaydederken, Avrupa bir milyon 152 bin 226 (53 milyon 653 bin 752 vakadan), ABD ve Kanada birlikte 625 bin 884 ölüm (34 milyon 877 bin 603 vakadan) kaydetti.
Asya’da 540 bin 460 ölüm (38 milyon 478 bin 717 vakadan) Ortadoğu’da 146 bin 402 ölüm (8 milyon 921 bin 286 vakadan), Afrika’da 134 bin 995 ölüm (5 milyon 62 bin 80 vakadan), Okyanusya’da bin 105 ölüm (50 bin 536 vakadan) kaydedildi.
Söz konusu veriler, AFP ofisleri tarafından yetkili ulusal makamlardan toplanan bilgilere ve WHO tarafından yayınlanan verilere istinaden hazırlandı.
Ulusal otoriteler tarafından verilerde yapılan değişiklikler veya vaka ve can kaybı sayılarının yayınlanmasındaki gecikmeler sebebiyle son 24 saatte kaydedilen veriler, bir önceki gün meydana gelen gerçek vaka ve can kayıpları ile örtüşmeyebilir.



Beyaz Saray yakınlarındaki saldırıyı gerçekleştiren Rahmanullah Lakanwal kimdir?

Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)
Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)
TT

Beyaz Saray yakınlarındaki saldırıyı gerçekleştiren Rahmanullah Lakanwal kimdir?

Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)
Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)

Aralarında AP’nin de bulunduğu Amerikan medya kuruluşları, Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunun vurulmasıyla ilgili olarak aranan şüphelinin Rahmanullah Lakanwal adlı, Eylül 2021’de ABD’ye giriş yapan Afgan kökenli bir kişi olduğunu bildirdi.

ABD güvenlik güçleri, dün Beyaz Saray’dan birkaç sokak ötede iki askere ateş açtığından şüphelenilen kişiyi kısa süre içinde gözaltına aldı. ABD Başkanı Donald Trump, şüpheliyi ‘hayvan’ olarak nitelendirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre saldırı, Beyaz Saray’ın kuzeybatısında, bir metro istasyonu yakınlarında meydana geldi. Olayın ardından kimliği henüz açıklanmayan iki Ulusal Muhafız görevlisinin vurulduğu bildirildi.

Rahmanullah Lakanwal kimdir?

New York Post’un emniyet kaynaklarına dayandırdığı habere göre, saldırganın 29 yaşındaki Afgan vatandaşı Rahmanullah Lakanwal olduğu belirtildi.

Lakanwal’ın 2021 yılında ABD güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi sırasında ülkeye giriş yaptığı ifade edildi.

Olayla ilgili güvenlik kaynakları, şüphelinin metro istasyonu yakınında pusuya yattığını ve saat 14.15 sularında önce bir askerin göğsüne ve başına ateş ederek saldırdığını aktardı. Ardından ikinci askeri de vurduğu, bölgede konuşlu üçüncü bir muhafızın müdahalesiyle etkisiz hâle getirildiği kaydedildi.

Saldırganın dört kurşunla vurulduğu, ambulansla yarı çıplak halde hastaneye kaldırıldığı ve olayın münferit bir saldırı olarak değerlendirildiği bildirildi.

Lakanwal’ın ülkede Operation Allies Welcome (Müttefikleri Karşılama Operasyonu) programı kapsamında bulunduğu ve Washington eyaletinin Bellingham kentine yerleştirildiği ifade edildi.

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, saldırının ardından Başkan Trump’ın başkent Washington’a 500 ek Ulusal Muhafız askeri konuşlandırılması talimatı verdiğini açıkladı. Hegseth, “Bu olay Beyaz Saray’ın birkaç adım ötesinde gerçekleşti. Bu durum böyle devam etmeyecek” dedi.


‘Şimdi harca, sonra öde’ stratejisi, Starmer hükümetini mali erteleme tuzağına düşürüyor

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
TT

‘Şimdi harca, sonra öde’ stratejisi, Starmer hükümetini mali erteleme tuzağına düşürüyor

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)

Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, değer olarak ‘devasa’ ancak yapısı bakımından alışılmışın dışında bir bütçe sundu. Bütçe, geçen yıl yapılan artışa yakın seviyede, 26 milyar sterlinlik (34 milyar dolar) büyük bir vergi artışı içeriyor. Ancak bu bütçe, kısa vadede borçlanmayı artırmaya ve halk arasında popüler olmayan vergi artışlarına dayanırken, harcama disiplinini sağlama önlemlerini parlamentonun son yıllarına erteleyen alışılmadık bir yaklaşıma sahip.

Bu yaklaşım, Birleşik Krallık Finansal Araştırmalar Enstitüsü’nün (IFS) tanımıyla ‘şimdi harca, sonra öde’ stratejisini temsil ediyor. Buna göre, ek harcamalar şu anda yapılırken, gelecekte harcama disiplinini sağlamak ve vergi artışlarını uygulamak için verilen vaatler üzerinden mali denge sağlanması hedefleniyor.

Reeves’in bütçesi tahvil piyasalarını yatıştırmış olabilir, ancak yüksek vergilerin İngilizlerin yaşam standardı üzerindeki etkilerini hafifletmesi veya ülke genelindeki olumsuz ruh halini ve partisinin sıkıntılarını kısa vadede gidermesi pek olası değil. Reeves’in açıkladığı vergi artışları, resmi bütçe tahminlerini hazırlayan kurum tarafından da, yaşam standartları üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği uyarısına yol açtı. Ayrıca bütçenin hazırlık sürecindeki kaotik durum (Bütçe Sorumluluk Ofisi’nin, Reeves konuşmasını yapmadan önce tüm temel detayları yanlışlıkla internet üzerinden yayımlaması) İşçi Partisi milletvekillerini hükümetin yönetim kapasitesi konusunda ikna etmedi.

frgt
Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, hükümetin yıllık bütçe sunumu sırasında Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşuyor. (AFP)

Bütçe Sorumluluk Ofisi (OBR) Başkanı Richard Hughes bugün, hem Reeves’e hem de Avam Kamarası Maliye Komitesi Başkanı’na yazdığı bir mektupta, OBR’nin Kasım 2025 ekonomik ve mali tahminlerine ‘yanlışlıkla’ 26 Kasım’da erişim sağlanmasına izin verdiğini belirtti.

Vergi dilimlerinin erimesi

OBR’nin tahminlerinde öne çıkan sürpriz, Reeves’in beklenmedik şekilde kamu harcamalarını artırma baskısıyla karşılaşması oldu. Yükselen enflasyon tahminleri, hükümeti sosyal yardım ödenekleri ve devlet emekli maaşları için ayrılan bütçeyi artırmaya ve özel eğitim ihtiyaçlarını finanse etme baskısını tanımaya zorladı.

Ancak durumu dengelemek için bu ek harcamalar, vergi gelirlerindeki artışla karşılandı. Bu artış yeni vergilerden kaynaklanmadı; temel sebep ‘vergi dilimlerinin erimesi’ fenomeniydi. Bu durum, hükümetin vergi dilimlerini dondurduğu sırada, enflasyon nedeniyle nominal ücretlerin artmasıyla, daha fazla kişinin otomatik olarak daha yüksek vergi dilimlerine girmesi anlamına geliyor. Böylece, resmi bir vergi artışı yapılmadan hazine gelirleri artıyor.

Bu dinamikler, Rachel Reeves’in büyük mali zorluğu aşmasını sağladı. Beklenmedik gelirler sayesinde, bütçe için mali rezervi 22 milyar sterline çıkarma kararı aldı. IFS, bu adımı ‘akıllıca’ olarak nitelendiriyor; çünkü 2026 yılında meydana gelebilecek ekonomik şoklara karşı bir güvence sağlıyor.

Taahhütleri aşan vergi paketi

Reeves, iki amaçla vergi artışı yaptı; mali rezervi güçlendirmek ve ek tahmini harcamaları finanse etmek, bunların başında ise evrensel kredi sisteminde iki çocuk sınırının kaldırılması yer alıyor. Ana gelir vergisi oranlarını, katma değer vergisini veya ulusal sigorta katkılarını artırmaktan kaçındı. Bunun yerine, kişisel vergi dilimlerinin dondurulmasını 2030-2031’e kadar üç yıl daha uzatarak milyonlarca kişiyi ya vergi ödemeye ya da daha yüksek gelir dilimine taşımayı seçti. Bu uzatma, ulusal sigorta eşiklerini de kapsayarak İşçi Partisi’nin seçim taahhüdünü ihlal ediyor ve açık bir şekilde ‘çalışanlar’ üzerinde vergi artışı anlamına geliyor. Buna ek olarak, emeklilik katkıları, yatırım gelirleri ve sermaye kazançlarındaki diğer artışlar, tasarruf ve yatırım teşviklerini zayıflatıyor.

Mali disiplinin güvenilirliği

Bu bütçede asıl belirleyici konu, açıklanan mali disiplin paketinin güvenilirliği oluyor. Kesintiler vaat edilmiş olsa da, önümüzdeki üç yılda borçlanmanın hâlâ beklenenden yüksek olması öngörülüyor. Borçlanmanın önceki tahminlerin altına düşmeye başlaması ancak 2029-2030 yıllarında mümkün olacak ve bu tamamen ertelenmiş vergi artışları ile gelecek harcama inceleme döneminde verilen disiplin vaatlerine dayanıyor. Kısa vadede ek borçlanma ve harcama uygulanabilir görünse de, özellikle yaklaşan seçimler öncesi harcama disiplininin sağlanabilirliği büyük ölçüde şüpheyle karşılanıyor. IFS’ye göre bu bütçe, toplam vergi yükünü 2030-2031’de gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 38,3’üne çıkarıyor; bu, mevcut parlamentoda açıklanan vergi artışlarının onlarca yılın en yüksek seviyesi anlamına geliyor.

Kısmi reformlar

Bütçe, bazı olumlu adımlar da içeriyor. Büyük aileleri desteklemek amacıyla iki çocuk sınırının kaldırılması, çocuk yoksulluğunu azaltmaya yönelik etkili bir uygulama olarak öne çıkıyor. Ayrıca özel eğitim harcamalarının aşılması riskinin yerel yönetimlerden merkezi hükümete aktarılması, hükümetin reform yapma teşviklerini artırıyor ve şeffaflığa doğru bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bütçe, net bir büyüme planı olmaksızın kısa vadeli istikrarı hedefliyor.

axsd
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Maliye Bakanı Rachel Reeves, hükümetin bütçe sunumu sırasında Avam Kamarası'nda görülüyor. (AFP)

Özetle bu bütçe, Başbakan Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi hükümetinin karşı karşıya olduğu zor ikilemi gözler önüne seriyor. Hükümet, uzun süren kriz dönemlerinin ardından kamu hizmetlerini yeniden inşa etme ve istikrar sağlama sözü verirken, piyasaları yatıştırmak ve gelirleri güvence altına almak için onlarca yılın en yüksek vergi artışını kabul etmek zorunda kalıyor. Bu adım, kreditörler açısından mali disiplin anlamına gelse de, seçmenler üzerinde büyük bir baskı yaratıyor ve ciddi bir siyasi zorluk oluşturuyor. Ek harcamalar, parti içindeki sol kanadı sakinleştirmek için hızlıca geçirildi, ancak acı veren mali önlemler ve gerçek harcama disiplini gelecek seçimlerden sonrasına ertelendi. Bu ‘ertelenmiş disiplin’ yaklaşımı, partinin güvenilirliğini tehlikeye atıyor ve Starmer’ın vaat ettiği değişimi gerçekleştirme görevini zorlaştırıyor; finansal istikrarın gerçek maliyeti, esas olarak mevcut dönemi takip eden dönemlere bırakılıyor.


Trump’ın desteklediği Filistin asıllı Honduras’ın Cumhurbaşkanlığı yarışında Nasri Asfura kim?

Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)
Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)
TT

Trump’ın desteklediği Filistin asıllı Honduras’ın Cumhurbaşkanlığı yarışında Nasri Asfura kim?

Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)
Honduras cumhurbaşkanı adayı Nasri Asfoura, Honduras'ın Tegucigalpa kentinde Ulusal Parti kampanyasının kapanış etkinliğinde konuşuyor (EPA)

Filistin kökenli Nasri Asfura, destekçileri arasında “Tito” olarak bilinen, bu yıl Honduras’ta cumhurbaşkanlığı yarışına büyük bir ilgiyle girdi. Amerikan Başkanı Donald Trump’ın kendisine verdiği açık destek, kampanyasının yatırım politikaları ve ekonomik istikrar üzerinde yoğunlaşacağına dair güçlü bir işaret olarak değerlendiriliyor. Bu destek aynı zamanda Tegucigalpa–Washington ilişkilerinin geleceğine ilişkin soru işaretlerini de artırmış durumda.

Asfura, kampanyasını halkın dikkatini çeken “Papi a la Orden” (“Papi hizmetinizde”) sloganıyla yürütüyor. “Latin American Report”un aktardığına göre bu slogan, seçmene yakın duran, hizmete hazır bir lider imajı yaratarak geleneksel adaylara karşı duygusal bir avantaj sağlıyor.

Filistinli göçmenlerin çocuğu

1958’de Filistinli göçmen bir ailede doğan Asfura, üniversitede yarıda bıraktığı inşaat mühendisliği eğitiminden sonra iş hayatına inşaat sektöründe başladı. Ardından siyasete girerek parlamentoda görev yaptı ve 2014–2022 yılları arasında başkent Tegucigalpa’nın belediye başkanlığını üstlendi. Bu dönemde trafik akışını iyileştirmeye yönelik altyapı projeleriyle dikkat çekti; ancak aynı dönemde kentte yaklaşık 400 ağacın kaybedildiği de kaydedildi.

df
Fotoğraf: AFP

Asfura, 2021’de Ulusal Parti adına ilk kez başkanlığa aday oldu ancak seçimi kaybetti. Buna rağmen parti içinde yükselişini sürdürerek 2025 seçimlerinde ana aday olarak yarışıyor.

Yasal tartışmalar ve parti geçmişi

Belediye başkanlığı döneminde kamu fonlarından 1 milyon dolardan fazla kaynağı kötüye kullanmakla suçlanan Asfura; zimmet, kara para aklama ve sahte belge kullanma iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Ancak tüm suçlamalar daha sonra düşürüldü.

s
Tegucigalpa'daki son seçim mitinginde bir kare (AFP)

Bu süreç, Ulusal Parti’nin yıpranmış siciliyle de ilişkilendiriliyor. Nitekim partinin eski başkanı ve Honduras’ın eski devlet başkanı Juan Orlando Hernández, ABD’de uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı suçlardan hüküm giymişti.

Yatırım ve güvenlik odaklı bir program

“AS-COA” raporuna göre Asfura’nın seçim programı; yabancı yatırımı çekmek amacıyla serbest ticaret bölgeleri, sanayi parkları, ulaşım ve enerji altyapısının güçlendirilmesi ile 10 yıl içinde 550 bin sosyal konut inşa edilmesini içeriyor.

Güvenlik alanında ise polis teşkilatının yolsuzlukla mücadele ve insan hakları konularında eğitilmesi, hassas bölgelerde ortak güvenlik güçlerinin artırılması ve gasp şebekelerini çökertmek için uzman birimler oluşturulması öngörülüyor.

Tito'yu kimler destekliyor?

“Americas Quarterly”e göre Asfura; devlet memurları, ordu ve polis üst kademesi, Tegucigalpa sakinleri, Evanjelik seçmenler ve daha önceki projelerinden yararlanan ekonomik elitler tarafından destekleniyor. Trump’ın desteği ise kampanyasına stratejik bir boyut katıyor ve onu ekonomik istikrara odaklanan bir aday olarak güçlendiriyor.

Seçim şansı ve karşılaştığı engeller

Başkentte belirgin bir popülariteye sahip, deneyimli bir siyasetçi olsa da Asfura’nın karşısında önemli zorluklar var: muhalefet içindeki dağınıklık, geçmiş yolsuzluk iddiaları ve olası bir birleşik muhalefet oyu.

Ayrıca Honduras’ta 1982’de sivil yönetime geçilmesinden bu yana hiçbir parti arka arkaya üçten fazla başkanlık seçimi kazanamadı.

Rakibi: Salvador Nasralla

Asfura’nın en güçlü rakiplerinden biri, Liberal Parti adayı Salvador Nasralla. 2024’te istifa etmeden önce Xiomara Castro hükümetinde başkan yardımcılığı yapan Nasralla; siyasi deneyimi ve güçlü medya varlığıyla tanınıyor. “AS-COA” ve “Latin American Reports”a göre programı; sosyal adalet, yolsuzlukla mücadele, eğitim ve sağlık yatırımlarının artırılması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi ve şehirlerde istihdamın genişletilmesine odaklanıyor. Ayrıca seçimlerin şeffaflığı için uluslararası gözetim talep ediyor.

2025 seçimleri: Son yılların en çekişmeli yarışı

Muhalefetin birleşmesi hâlinde yarışın daha da kızışacağı değerlendiriliyor. Bu durum, 2025 Honduras seçimlerini uluslararası ilginin yoğunlaştığı, son yılların en tartışmalı seçimlerinden biri hâline getiriyor.

sdfr
Liberal Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Salvador Nasralla, kampanyasının kapanış etkinliğini Honduras'ın San Pedro Sula kentinde gerçekleştirdi (AP)

Nasralla, 1953’te Tegucigalpa’da Lübnan kökenli bir ailede doğdu. Şili’de Katolik Üniversitesi’nde endüstri mühendisliği okudu ve işletme alanında yüksek lisans yaptı. Eğitimine ek olarak aldığı drama ve televizyon dersleri, ona güçlü bir medya kişiliği kazandırdı.

sd
Honduras'ın San Pedro Sula kentinde düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kapanış etkinliğinde Liberal Parti destekçileri Salvador Nasralla için slogan attı (AP).

Önceki seçimlerde oyların yüzde 57’si sayıldığında, Nasralla’nın oyların yüzde 45’inden fazlasını aldığı ve mevcut Başkan Juan Orlando Hernández’in yaklaşık yüzde 40’ta kaldığı açıklanmıştı. Önceki beklentiler Hernández’in zaferine işaret etse de Nasralla kendine güvenini korumuş ve “Ben Honduras’ın seçilmiş başkanıyım” mesajını paylaşmıştı.

2025 yarışı da benzer şekilde büyük çekişmeye sahne olacak gibi görünüyor.