İran krizlerini hafifletmek için Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki üyeliğine güveniyor

İran batı yaptırımlarının etkisinden kurtulmayı umuyor

Muhafazakar ve reformist İran medyası Tahran’ın ŞİÖ üyeliğini kutluyor (AFP)
Muhafazakar ve reformist İran medyası Tahran’ın ŞİÖ üyeliğini kutluyor (AFP)
TT

İran krizlerini hafifletmek için Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki üyeliğine güveniyor

Muhafazakar ve reformist İran medyası Tahran’ın ŞİÖ üyeliğini kutluyor (AFP)
Muhafazakar ve reformist İran medyası Tahran’ın ŞİÖ üyeliğini kutluyor (AFP)

“Tek taraflılık” ve ABD'nin kendisine uyguladığı ekonomik yaptırımlar karşısında doğuya yönelimini artırmaya kararlı olan İran, krizlerini hafifletmek için Rusya ve Çin'in liderlik ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) tam üye olarak kabul edilmesine güveniyor. Dün muhafazakar ve reformist gibi farklı siyasi yönelimleri olan İran gazeteleri cuma günü Tacikistan'ın başkenti Duşanbe’de düzenlenen ŞİÖ Zirvesi sırasında duyurulan İran’ın örgüte tam üye olarak kabul edilmesine yönelik kararı överek aynı noktada birleştiler.

Aşırı muhafazakarlara yakınlığı ile bilinen Cevan gazetesi ŞİÖ’nün “batılı olmayan güçler arasındaki işbirliğinin sembollerinden biri olduğuna ve ABD sonrası bir döneme kapı araladığına” işaret ederek “İran doğudaki en büyük pazara giriyor” dedi. Yine aşırı muhafazakarlara bağlı olan Keyhan gazetesi ise bu adımın “batının yaptırımlarından sıyrılmaya” yardımcı olacağını söyleyerek “İran artık çok taraflılık politikasını uygulamaya koyup sadece Batı'ya dayalı bir vizyonu yavaş yavaş terk edebilir ve Batı yaptırımlarının etkisini azaltabilir” ifadelerini kullandı.
Reformist gazetelerde aynı yaklaşımı gösterdi. Nitekim İtimad gazetesi son karardan önce sekiz ülkeden oluşan ŞİÖ’ye İran’ın tam üye olarak kabul edilmesinin Tahran’a “dünyanın toplam nüfusunun yüzde 65'ini içeren pazarlarla bağlantı kurmasına” olanak tanıyacağını ifade etti.
İran yıllardır ŞİÖ’de tam üyelik almaya çalışıyordu. Ancak ABD ve batının geniş çaplı yaptırımlarına tabi olan bir tarafın örgüte katılmasını istemeyen bazı üyeler buna karşı çıkmıştı. İran 2005 yılından beri ŞİÖ’de gözlemci üye olarak yer alıyordu. 2020 yılında tam üyelik almaya yönelik son çabası Tacikistan’ın o zamanlar ret oyu vermesi nedeniyle başarısız olmuştu. Ancak Çin Devlet Başkanı Şi Cinping cuma günü ŞİÖ Zirvesi’ne video konferans yöntemiyle katıldığı sırada yaptığı açıklamada “İran’ın ŞİÖ’ye tam üye olarak girmesi için prosedürleri başlatacağız” ifadelerini kullandı. Bu adım Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Pakistan Başbakanı İmran Han gibi üye devletlerin liderleri tarafından memnuniyetle karşılandı.
İran devlet televizyonu, üyelik işlemlerinin tamamlanması için bir ila bir buçuk yıl arasında bir süre gerekebileceğini belirtti. İranlı Uluslararası İlişkiler Uzmanı Feyyaz Zahid Fransız haber ajansına (AFP) verdiği demeçte “Çin ve Rus hükümetleri İran'ın üyeliğini onaylayarak Batı'ya İran'daki mevcut gelişmeler üzerinde mutabık olduklarını gösteriyor. İran'da batıdan ziyade doğuya yüzünü dönen yeni bir hükümet iktidara geldi. Bunun açık siyasi bir anlamı var” ifadelerini kullandı.
İran’ın üyeliğinin kabul edilmesi İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin göreve başlamasının üzerinden haftalar geçtikten sonra geldi. Reisi başta olduğu sürece komşu ülkeler ve Asya ülkeleriyle ilişkilerin Tahran'ın dış politikasının temellerinden biri olacağını pek çok kez vurgulamıştı. Reisi dün Tahran'a döndükten kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada “stratejik ve diplomatik bir başarı” elde ettiklerini söyledi.
Zirveye katılmak için Duşanbe’ye gelerek ilk yurtdışı ziyaretini gerçekleştiren Reisi yaptığı açıklamada “Ekonomik bir terör sayılan ambargo ve yaptırımlar, egemen devletlerin iradesini başkalarına dayatmasının en önemli aracı. Yaptırımlar bölgesel birliğin güçlendirilmesinin önünde duran büyük bir engel. ŞİÖ yaptırımlara toplu olarak yanıt vermek için yapılar ve mekanizmalar oluşturmalı” ifadelerini kullandı.
Zahid “Moskova ve Pekin muhtemelen Nükleer Anlaşma sorununun çözüleceğini düşünerek Tahran'ın üyeliğini kabul etti. Yaptırımlar şimdiye kadar İran’ın ŞİÖ’ye tam üye olmasının önündeki en büyük engeldi” dedi.
ŞİÖ 2001 yılında Rusya, Çin, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan tarafından kuruldu. 2017 yılında örgüte Hindistan ve Pakistan da katıldı. Örgüte üye olan ülkeler Avrasya bölgesinin yaklaşık yüzde 60'ını temsil ediyor. Burada dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50’si yaşıyor ve ekonomik üretimin yüzde 20'sinden fazlası gerçekleşiyor.
Haber ajanslarının İran Gümrüğü Sözcüsü Ruhullah Latifi’den aktardığı bilgilere göre 2020 yılının Mart ayı ile 2021 yılının Mart ayına kadar olan dönemde İran ile ŞİÖ ülkeleri arasındaki ekonomik ticaret hacmi yaklaşık 28 milyar dolara ulaştı. Çin ile yapılan 18,9 milyar dolar değerindeki ticaret ağırlık noktasını oluşturuyordu. Yaptırımlar İran'a şiddetli bir ekonomik kriz şeklinde yansırken Reisi, cumhurbaşkanı olarak seçilmesinden kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada ülkenin ekonomik durumunun iyileştirilmesinin sadece "yabancıların iradesine" bağlı olmayacağını vurgulamıştı.
İşin ekonomik boyutu bir yana, İran ŞİÖ’de tam üyelik almasını siyasi bir yakınlaşma olarak değerlendiriyor. Zira Reisi yaptığı açıklamada “Dünya yeni bir döneme girdi. Hegemonya ve tek taraflılık ortadan kalkıyor. Küresel sistem yavaş yavaş çoğulculuk ve gücün bağımsız devletlere yeniden dağıtılması yönünde ilerlemeye başladı. Tek taraflı yaptırımlar sadece bir ülkeyi hedef almıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptırımların özellikle ŞİÖ üye ülkeleri başta olmak üzere bağımsız ülkeleri daha çok etkilediği netlik kazandı” dedi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ülkesinin ŞİÖ’ye üye olarak kabul edilmesini “sıcak” bir şekilde karşıladığını söyleyerek “bunun komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye yönelik büyük bir adım ve Asya merkezli dış politikaları için önemli bir teşvik” olduğunu vurguladı.



İngiltere'de ana muhalefet lideri Starmer'ı protesto eden iki Filistin destekçisi gözaltına alındı

(AA)
(AA)
TT

İngiltere'de ana muhalefet lideri Starmer'ı protesto eden iki Filistin destekçisi gözaltına alındı

(AA)
(AA)

Ana muhalefet lideri Starmer, dün İskoçya İşçi Partisinin gala yemeğine katılmak üzere Glasgow'a yaptığı tren yolculuğunda ve seyahat sonrası tren istasyonunda bir grubun tepkisiyle karşılaştı.

İngiltere ana muhalefet lideri Starmer'a Gazze tepkisi: "Ateşkes çağrısı için daha kaç çocuk ölmeli?"

Yolculuk esnasında yanına yaklaşan kişi, "Keir, ateşkes çağrısı yapmadan önce Filistin'de daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor? 7 binden fazla çocuk öldü. 7 binden fazla çocuk İsrail tarafından katledildi. Bu, kabul edilemez. Peki insan hakları nerede? Demokrasi nerede?" sorularını yöneltti.

Keir Starmer'ın sessiz kaldığı anlarda güvenlik çalışanları, ana muhalefet liderine tepki gösteren kişiyi yanından uzaklaştırmaya çalıştı.

İskoçya Polis Teşkilatı Sözcüsü, olayın ardından yaptığı açıklamada, protestodan haberdar olduklarını, iki kişinin polise saldırdığı gerekçesiyle gözaltına alındığını ve soruşturmanın sürdüğünü belirtti.

Ana muhalefet lideri Starmer, hem partisinden çok sayıda milletvekilinin hem de kendi seçmenlerinin Gazze'de ateşkes çağrılarını reddediyor.

İşçi Partisinin, 7 Ekim'den bu yana İsrail'e destek veren açıklamaları ve Starmer'ın, "İsrail'in Gazze'ye yönelik su, gıda ve yakıt girişini engelleme hakkının bulunduğunu" iddia etmesi, partide tartışmalara sebep olmuştu.

Starmer, daha sonra yaptığı açıklamada sözlerinin yanlış anlaşıldığını savunmuştu.


Arap-İslam Bakanlar Komitesi, ABD Kongre üyeleri ile Gazze’deki gelişmeleri değerlendirdi

Arap İslam Bakanlar Komitesi, Filistin halkını işgal kuvvetlerinin ihlallerinden koruma çağrısında bulundu (SPA).
Arap İslam Bakanlar Komitesi, Filistin halkını işgal kuvvetlerinin ihlallerinden koruma çağrısında bulundu (SPA).
TT

Arap-İslam Bakanlar Komitesi, ABD Kongre üyeleri ile Gazze’deki gelişmeleri değerlendirdi

Arap İslam Bakanlar Komitesi, Filistin halkını işgal kuvvetlerinin ihlallerinden koruma çağrısında bulundu (SPA).
Arap İslam Bakanlar Komitesi, Filistin halkını işgal kuvvetlerinin ihlallerinden koruma çağrısında bulundu (SPA).

Ortak Arap - İslam Zirvesi Özel Bakanlar Komitesi, Perşembe günü (dün), Washington'da ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi ile bir araya gelerek Gazze’deki gelişmeleri ele aldı. Toplantıya Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile Demokrat Temsilcilerin lideri Greg Meeks başkanlık etti.

İslam Arap Komitesi üyeleri arasında Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el-Sâni, Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Ayman Safadi ve Türkiye’nin Washington büyükelçisi Hasan Mercan Türkiye Dışişleri Bakanı adına katıldı.

Toplantıda, Gazze'de ateşkese son verme çabaları, sivil insanların korunması, uluslararası hukuk ve insan hakları normlarının uygulanması gibi konular ele alındı.

Bakanlık Komitesi üyeleri, uluslararası toplumun Gazze'ye acil insani, gıda ve tıbbi yardımları iletmek için etkili önlemler almasının önemini vurguladı ve uluslararası hukuki ve ahlaki normlara uygun olarak hareket etmeye ve Filistin halkını işgal güçlerinin saldırılarından korumak için sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdılar.

Üyeler adil, kalıcı ve kapsamlı bir barış sürecine geri dönülmesini ve iki devletli çözüme dayalı olarak uluslararası kararların uygulanmasını talep ettiler. Ayrıca Filistin halkı için başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasına imkân tanınmasını istediler.


İngiltere: Suriyeli bazı siyasetçilerin mal varlıkları donduruldu

Londra şehrinin genel bir fotoğrafı (arşivler - Reuters)
Londra şehrinin genel bir fotoğrafı (arşivler - Reuters)
TT

İngiltere: Suriyeli bazı siyasetçilerin mal varlıkları donduruldu

Londra şehrinin genel bir fotoğrafı (arşivler - Reuters)
Londra şehrinin genel bir fotoğrafı (arşivler - Reuters)

İngiltere'den Cuma günü yapılan açıklamada, Belarus'tan 17, Suriye'den 8 ve İran'dan 5 ismin yaptırım listesine alındığı belirtildi.

Yaptırımlar kapsamında Suriyeli siyasetçiler Butras Al-Hallak ve Muhsin Abdulkerim Ali'nin mal varlıklarının dondurulduğu ifade edildi.


Kremlin: ABD’nin asıl kaygısı Ukraynalılar değil Amerikalıların kendisidir

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)
TT

Kremlin: ABD’nin asıl kaygısı Ukraynalılar değil Amerikalıların kendisidir

Dmitriy Peskov (AA)
Dmitriy Peskov (AA)

Peskov, gazetecilere yaptığı açıklamada, ABD’nin Ukrayna’ya yönelik yardımları ve yardım çağrılarıyla ilgili değerlendirmede bulundu.

ABD'lilerin çok pragmatik ve amaçlarının kendi refahları olduğunu belirten Peskov, “Ukrayna, aslında ABD’nin asıl kaygısının onlar olmadığını anlamak zorunda. ABD’nin asıl kaygısı, Ukraynalıların canı pahasına da olsa her zaman Amerikalıların kendisi olmuştur." diye konuştu.

Peskov, ABD'nin pahalı enerji kaynaklarından, Avrupa'ya sağlanan gazdan ve petrolden milyarlarca dolar kazandığına dikkati çekerek, "Ancak ne yazık ki Ukrayna örneğinde bu Ukraynalıların hayatına mal oluyor." ifadesini kullandı.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’ın Rusya’nın Ukrayna’da durdurulamaması halinde Devlet Başkanı Vladimir Putin’in daha fazlası için geri geleceğini ve bunun ABD ve Avrupa’nın güvenliği konusunda tehdit oluşturacağı yönündeki açıklamalarına ilişkin Peskov, “Milletvekillerini sırf daha fazla para tahsisine oy vermeye ikna etmek için her türlü hileye başvuruyorlar." değerlendirmesinde bulundu.


Rusya: NATO ile 3. Dünya Savaşı'na dönüşebilecek doğrudan çatışma tehdidi var

(AA)
(AA)
TT

Rusya: NATO ile 3. Dünya Savaşı'na dönüşebilecek doğrudan çatışma tehdidi var

(AA)
(AA)

Medvedev, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden'ın Ukrayna'ya yardımları da içeren 105 milyar dolarlık bütçe talebinin Senatoda reddedilmesini değerlendirdi.

Biden yönetiminin Kongreye "şantaj" uyguladığını ve bunun ABD tarihinde yeni bir şey olmadığını savunan Medvedev, şunları kaydetti:

"Dağılma aşamasında olan küçük bir devlet için bu kadar para daha önce istenmemişti. ABD Başkanı ve aile üyelerini yozlaştıran bir ülke için bu kadar agresif şekilde ve küstahça para istenmemişti. Küba Füze Krizi'nden bu yana Rusya ile NATO arasında 3. Dünya Savaşı'na dönüşebilecek doğrudan çatışma tehdidi hiç bu kadar gerçek olmamıştı."

ABD yönetiminin Ukrayna'daki savaşta "para kazandığını" ileri süren Medvedev, Biden'ın 2024'te yapılacak Devlet Başkanlığı seçimlerini kaybetme ihtimalinin olduğu görüşünü paylaştı.

ABD Kongresinde "Ukrayna'ya yardım" krizi

ABD Kongresinde Ukrayna'ya yardımlar konusunda sert tartışmalar sürerken Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, buna ilişkin 5 Aralık'ta Senato üyelerine vereceği brifingi son dakika iptal etmiş, kararın nedenine ilişkin net açıklama yapmamıştı.

ABD Başkanı Biden, 14 milyar doları İsrail, 61 milyar doları Ukrayna'ya yapılacak yardımları da kapsayan 105 milyar dolarlık bütçe talebinde bulunmuş fakat Senatoda talep reddedilmişti.

Beyaz Saray ve Ukraynalı bazı yetkililer ise ABD'nin Ukrayna'ya yardımları olmadan Rusya ile savaşın kaybedilebileceği uyarısında bulunuyor.


ABD Savunma Bakanı, İsrailli mevkidaşına Gazze'deki sivilleri koruma çabalarını artırma çağrısında bulundu

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant arasında 9 Mart 2023'te İsrail'deki Ben Gurion Havaalanında yapılan bir önceki toplantıdan ( Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant arasında 9 Mart 2023'te İsrail'deki Ben Gurion Havaalanında yapılan bir önceki toplantıdan ( Reuters)
TT

ABD Savunma Bakanı, İsrailli mevkidaşına Gazze'deki sivilleri koruma çabalarını artırma çağrısında bulundu

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant arasında 9 Mart 2023'te İsrail'deki Ben Gurion Havaalanında yapılan bir önceki toplantıdan ( Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant arasında 9 Mart 2023'te İsrail'deki Ben Gurion Havaalanında yapılan bir önceki toplantıdan ( Reuters)

ABD Savunma Bakanlığı bugün, Bakan Lloyd Austin'in İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant'ı Gazze Şeridi'ndeki sivilleri koruma, yardım sağlama ve Batı Şeria'daki yerleşimci şiddetini azaltma çabalarını artırmaya çağırdığını açıkladı.

Bakanlık, Austin’in Gallant'la yaptığı görüşmede, İsrail ordusu ile Lübnan Hizbullahı arasında bu hafta yaşanan ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri'nden bir asker ile İsrailli bir sivilin ölümüne yol açan sınır çatışmalarıyla ilgili endişelerini de dile getirdiğini bildirdi.

Açıklamada, görüşme sırasında Austin'in Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğünü ve ticari gemi trafiği akışını tehdit eden Husi saldırganlığını kınadığı kaydedildi.


İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çatışmalarda iki başçavuşun öldüğünü duyurdu

Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda iki İsrail askeri (Reuters)
Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda iki İsrail askeri (Reuters)
TT

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çatışmalarda iki başçavuşun öldüğünü duyurdu

Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda iki İsrail askeri (Reuters)
Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarda iki İsrail askeri (Reuters)

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çatışmalarda iki başçavuşun öldürüldüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın İsrail medyasından aktardığı habere göre, dün yaşanan çatışmada ölen Başçavuş Kobi Dvash (41), 271. Mühendislik Taburu’nda görevliydi.

Başçavuş Eyal Meir Berkowitz (28) ise, 699. Tabur’da görev yapıyordu.


Fransa Siyonist yerleşimcilere yaptırım uygulayabilir

Haziran 2023’te Turmus Ayya’da Filistinli bir ailenin evi yerleşimciler tarafından yakıldı (DPA)
Haziran 2023’te Turmus Ayya’da Filistinli bir ailenin evi yerleşimciler tarafından yakıldı (DPA)
TT

Fransa Siyonist yerleşimcilere yaptırım uygulayabilir

Haziran 2023’te Turmus Ayya’da Filistinli bir ailenin evi yerleşimciler tarafından yakıldı (DPA)
Haziran 2023’te Turmus Ayya’da Filistinli bir ailenin evi yerleşimciler tarafından yakıldı (DPA)

Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın dün (Perşembe) yaptığı açıklamaya göre Paris, işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik şiddetten sorumlu Siyonist yerleşimcilere yaptırım uygulama olasılığını değerlendiriyor ve Dışişleri Bakanı bu konuyu Pazartesi günü Brüksel’de düzenlenecek toplantıda Avrupa düzeyinde de gündeme getirecek.

Şarku’l Avsat’ın Fransız haber ajansı AFP’den aktardığı habere göre, Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Anne-Claire Legendre düzenlediği bir basın toplantısında, “Şiddet sona ermeli, bunu sağlamak ve faillerini yargılamak İsrail yetkililerinin sorumluluğundadır” ifadelerini kullandı.

Legendre “Biz de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Fransa topraklarına girişlerini yasaklayacak ve varlıklarını hem ulusal hem de Avrupa düzeyinde donduracak önlemler almayı düşünüyoruz” dedi. Bakan Catherine Colonna’nın bu konuyu Pazartesi günü Brüksel’deki Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nde gündeme getireceğini belirtti.

Nihai tarihle ilgili bir soruya Legendre, hedef kişilerin şu anda belirlenmekte olduğunu söyledi.

Bu bağlamda “Avrupalı ​​ortaklarımızla görüşmelerimize devam ediyoruz. Ulusal düzeyde ve Avrupa düzeyinde ilerleyebilmeyi umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Berlin daha önce Avrupa Birliği’ne benzer yaptırımlar uygulamayı düşünme çağrısında bulunmuştu.

ABD salı günü, işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik şiddet dalgasına karışan radikal Siyonist yerleşimcilere vize vermeyeceğini duyurdu.

Bu adımlar, yaklaşık iki ay önce savaşın başlamasından bu yana ABD’nin İsraillilere karşı nadir, somut tepkilerinden biri oldu.

Filistinliler, yerleşimcilerin gerçekleştirdiği saldırı ve tacizlerin cezasız kalmasına yönelik şikayetlerini dile getiriyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 1967’de İsrail tarafından işgal edilen topraklarda yerleşimci konutlar inşa edilmesi yasa dışı olmasına rağmen, işgal edilmiş topraklarda yerleşimleri güçlü bir şekilde destekleyen aşırı sağcı partilerin yer aldığı koalisyon hükümetine liderlik ediyor.


Blinken: Ukrayna’ya yapılan askeri yardım ABD’de daha fazla iş, kendi ekonomimizde daha fazla büyüme anlamına geliyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
TT

Blinken: Ukrayna’ya yapılan askeri yardım ABD’de daha fazla iş, kendi ekonomimizde daha fazla büyüme anlamına geliyor

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)

ABD hükümeti, Ukrayna’ya daha fazla yardım sağlanmasına yönelik ciddi siyasi direnişe rağmen, ekonomik argümanları Kiev’e daha fazla destek sağlanması yönünde bir araya getirmeye çalışıyor.

Şarku’l Avsat’ın DPA’dan aktardığı habere göre, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İngiliz mevkidaşı David Cameron ile dün Washington’daki görüşmelerinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuya değindi.

Blinken açıklamasında, “Bu saldırganlıkla başa çıkmak için Ukrayna’nın savunmasına yaptığımız yatırımlara bakarsanız, sağladığımız güvenlik yardımlarının yüzde 90’ı aslında ABD’de üreticilerimizle, kendi üretimimize harcandı. Bu ABD’de daha fazla iş, kendi ekonomimizde daha fazla büyüme. Yani bu aynı zamanda devam etmemiz gereken bir kazan-kazan durumu da oldu” dedi.

ABD, Rus işgaline karşı savunmasında Ukrayna’nın en önemli askeri destekçisi oldu.

Savaşın başladığı Şubat 2022’den bu yana Washington, Kiev’e milyarlarca dolarlık askeri yardım sağladı.

Ancak daha fazla yardım sağlanması, Kongre’de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki iç siyasi anlaşmazlık nedeniyle sekteye uğruyor.

Pek çok Cumhuriyetçi, Ukrayna’yı destekleme konusunda şüphelerini dile getiriyor veya tamamen reddediyor.

Onaylanan geçici bütçe tasarısı, Ukrayna için yeni yardım fonları içermiyor.

İngiliz bakan Cameron, ziyareti sırasında Ukrayna’ya daha fazla ABD yardımı yapılması yönünde güçlü bir çağrıda bulundu.

Cameron, ABD’nin iç politikasına karışmak istemediğini dile getirerek, “ABD’nin ve Ukrayna’nın bir dostu olarak geldim ve bunun neden kesinlikle yapılması gereken doğru şey olduğu konusunda oldukça alakalı olduğunu düşündüğüm bazı argümanlarda bulundum” dedi.


Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım

Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım
TT

Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım

Filistin ve İsrail'e derin duygular besliyorum ve ikisi için de yürümek zorunda kaldım

Richard Coles 

1930'larda Kettering'de CofE ayakkabıcılığı yapan atalarım, Leeds'te perakendecilik yapan Yahudi bir aile olan Zifflerle iş yapmaya başlamışlar. Kristallnacht (Kristal Gece: Almanya'da 9 Kasım 1938'de Nazilerin Yahudi ev, işyerleri ve sinagoglara ölümcül saldırılar düzenlediği olay -çn.) patlak verdiğinde, bu iş ilişkisi bir dostluğa dönüştü. Öyle önemli bir dostluktu ki büyükbabam onların bar mitzvahlarına katıldı ve genç Ziff'in düğününde onur konuşması yaptı, ben Leeds'te bir şey yaptıktan sonra bana yazdığı mektupta bunu anlatmıştı. Doğum günlerimizde ve kiliseye kabul törenlerimizde bize muhteşem hediyeler verdiklerini hatırlıyorum. Batı Yorkshire'ın eski Yüksek Şerifi, hayırsever Arnold Ziff, büyükannem 100 yaşına bastığında ona saygılarını sunmak için gelmişti.

Yaklaşık 20 yıl önce, 1960'lı ve 1970'li yıllardaki bir başka göç dalgasında Pakistan'dan gelen pek çok ailenin yerleştiği Dewsbury yakınlarındaki West Yorkshire'da yaşıyordum. Bunlardan biri Sayeeda Warsi'nin ailesiydi; bir diğeriyse Glasgow'a yerleşen Aasmah Mir'in ailesi. Onlardan, saldırının rutin olduğu bir dönemde Britanya'nın Müslümanlar için nasıl bir yer olduğunu öğrendim ki bu paha biçilmez bir derstir (ayrıca bamya pişirmeyi de öğrendim ki bu da paha biçilmezdir).

Farklı inançlara ve inanç geleneklerine sahip kişiler arasındaki dostluk benim için önemli. Yahudi düşmanlığına ya da İslamofobiye karşı hoşgörüsüz olmak için kişisel bir nedene ihtiyacınız yok fakat bu bana kişisel geliyor ve bu nedenle cumartesi günü Trafalgar Meydanı'ndaki Filistin mitingine ve pazar günü Parlamento Meydanı'ndaki Yahudi düşmanlığı karşıtı protestoya katılarak yoğun bir hafta sonu geçirdim.

Bu durum, ya biri ya da diğeri olması gerektiğini düşünen arkadaşlarımın bazı yorumlar yapmasına yol açtı. Bunun nedenini anlayabiliyorum. Trafalgar Meydanı'nda Yahudilerin nehirle deniz arasında yeri olmadığını düşünenler ve Parlamento Meydanı'nda da Filistinlileri Batı Şeria'dan yasadışı yerleşim yoluyla çıkarmak isteyenler vardı.

İki taraf da haksız. Her iki tarafta da barış içinde yaşamak ve çocuklarının büyüyüp mutlu bir hayat sürmesini isteyenlerle dayanışma gösterdim. Sadece büyümek bile bir başlangıç olabilir. Çoğu kişi, çoğu zaman bunu ister. Benim için bu iki devletli bir çözüm anlamına geliyor sanırım, ki her iki tarafta da giderek daha az kişi bunun uygulanabilir olduğunu düşünüyor ve artık bunu imkansız bir hayal olarak görmemek zor ama inandırıcı bir alternatif var mı?

Ben öyle düşünmüyorum. Eğer siz de benim gibi hem İsrail'in hem de Filistin'in aynı topraklar üzerinde meşru hak iddiaları olduğunu kabul ediyorsanız, hayır. Bu sadece bir zihin meselesi değil, aynı zamanda kalp ve ruh meselesidir. Yüzyıllardır süren mülksüzleştirme, zulüm ve saldırılara cevap veren tarihi bir vatan olarak İsrail'e duyduğum derin hisleri yok edemem. Halihazırda mülksüzleştirilen, zulüm gören ve saldırı altındaki Filistinliler için hissettiğim derin duyguları da yok edemem. Bir süre önce Batı Şeria'nın El Halil kentindeydim ve Hıristiyan hacıları her üç din için de kutsal olan İbrahim'in Mezarı'nı görmeye götürüyordum. Yerleşimcilerle çıkan şiddetli bir çatışma nedeniyle kaçmak zorunda kaldık.

Peki ben ne yapmalıyım? Halihazırda imkansız derecede uzak görünse de henüz sağlanmamış bir barış beklentisiyle yaşamak istiyorum. Hıristiyanlıkta bunun uzun bir tarihi ve Reform'un kan, ateş ve devletçilikle dolu kuruluşundan bu yana uzlaşmaz olanı uzlaştırmaya çalışan İngiltere Kilisesi'nde özel bir biçimi var.

Bir arkadaşım alaycı bir tavırla bunu yapmanın bir dereceye kadar cesaret gerektirdiğini söyledi. Ve uzlaşmayanlar arasında orta yolu seçmek, alaycı görünebilecek bir denklik anlamına gelir. Ne tür bir denklik ölü sayılarıyla ölçülür? Ya da ahlaksızlık derecesiyle?

II. Dünya Savaşı'nda Chichester Piskoposu Bell, Müttefiklerin yüz binlerce sivili öldüren saha bombardımanı taktiğini kınamıştı. Bu ona çok az hayran kazandırdı. Geçen gün, bombalanan mahallesinin enkazından çıkarılan ölü çocuk yığınına ıstırapla bakan bir kadının fotoğrafını gördüm. Fotoğraf geçen hafta Gazze'de değil 1940'larda Köln'de çekilmişti ve bombalar Birleşik Krallık Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından atılmıştı. Bell, böylesine bir sivil can kaybını haklı çıkaracak hiçbir askeri amaç olmadığında ısrar etmişti. Hitler rejiminin dehşetinden habersiz değildi, 1945'te öldürülen Nazi karşıtı Lutherci papaz Dietrich Bonhoeffer'in yakın arkadaşıydı ve 1930'ların başından itibaren kararlı bir Nazi karşıtıydı. Bell, Almanya'yı yenmek için yapılan savaşın adil olduğunu düşünüyordu. Ama bu şekilde değil.

Bence Gazze'nin bombalanmasına hiçbir koşul altında yeniden başlanmamalı. Peki hemen ateşkes mi? Sanmıyorum. Hamas, İsraillilere 7 Ekim'de yaşanan dehşetle tehditte bulunmaya devam ettiği sürece hayır. Ama bu şekilde değil.

Bunun çözümü siyasidir. Bu da ancak barış içinde yaşamın ortak çıkarına öncelik verildiğinde gerçekleşebilir. Bunu başarmanın en iyi yolu da bunu isteyenlerle birlikte bir uzlaşı oluşturmaktır.

Independent Türkçe