Azerbaycan – İran gerginliği: Rusya ve arabuluculuk rolünü sürdürmenin güçlüğü

İran, Azerbaycan sınırı yakınlarında tatbikatlar düzenliyor. (DPA)
İran, Azerbaycan sınırı yakınlarında tatbikatlar düzenliyor. (DPA)
TT

Azerbaycan – İran gerginliği: Rusya ve arabuluculuk rolünü sürdürmenin güçlüğü

İran, Azerbaycan sınırı yakınlarında tatbikatlar düzenliyor. (DPA)
İran, Azerbaycan sınırı yakınlarında tatbikatlar düzenliyor. (DPA)

Moskova’ya bağlı Rusya’da hükümete bağlı Rus Kamuoyu Araştırma Merkezi (VTSIOM) tarafından yakın zamanda gerçekleştirilen bir anket Rusya’da her iki kişiden birinin nükleer savaş çıkmasından korktuğunu ortaya koydu. Anket, Ukrayna ile olası bir bölgesel çatışmaya veya Suriye’de batı ülkeleriyle potansiyel bir savaşa ilişkin endişelerin, Ruslar arasında Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması ihtimaline yönelik kalıcı korkulara yol açtığını gösteriyor.
Bu nedenle Rusya'nın uçsuz bucaksız sınırlarına yakın herhangi bir gerilim, federal ve bölgesel basın kuruluşları için merkezi bir öneme sahip. Dağlık Karabağ bölgesindeki durum, yalnızca Rusya'nın 1990’lı yılların başlarında dağılan Sovyetler Birliği’nin topraklarındaki uzun yıllar sonra ortaya çıkan ilk silahlı çatışma olması nedeniyle değil, aynı zamanda bölgede birkaç bin Rus barış gücü askerinin görev yapıyor olması nedeniyle de büyük önem taşıyor. Ayrıca Ermeni asıllı gazeteciler Rus basınıyla sıkı bir koordinasyon içerisindeler ve görüşleri kamuoyunu etkiliyor.
Tahran ve Bakü arasında, Dağlık Karabağ bölgesindeki Stepanakert şehrine İran mallarının tedarik edilmesi meselesiyle başlayan anlaşmazlık yeni boyutlara ulaştı. Tahran, Azerbaycan sınırına asker yerleştirirken İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutan Yardımcısı Ali Fedevi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i doğrudan eleştirdi. Fedevi, Azerbaycan yönetimini İran’ın askeri tatbikatlarına verdiği tepkiyi ‘küçük bir çocuğun davranışı’olarak niteledi. Ancak bu kriz, Ermenistan Ulusal Meclisi’nde hararetli tartışmalara konu olmasına rağmen medyada yeterince yer bulmadı.
İran'ın, ‘Hayber Fatihleri’ adını verdiği askeri tatbikat kapsamında, 2020 yılında Dağlık Karabağ Savaşı’nın en yoğun günlerinde sınırda konuşlandırılan DMO’nun kara birlikleri daha önce eşi-benzeri görülmemiş askeri eğitimler gerçekleştirseler de Rus ve hatta Ermeni basınında tatbikattan oldukça az söz edildi. Ancak istisnalar da yok değildi. Telegram, Messenger ve sosyal medya gibi kanallardan, İran ve Azerbaycan ordusu arasında olası bir silahlı çatışma ve Moskova'nın içine çekilebileceği yaklaşan bir savaşa dair gerçek dışı haberler yayıldı.
Askeri yönden bakıldığında, Tahran'ın ince hesaplanmış adımlar attığı görülüyor. Bölgedeki mevcut durum değiştiğinden (kısa vadede gerçekleşmesi neredeyse asla mümkün olmasa da) İran kendisini, her an her şeyin olabileceği bir çatışmaya hazırlanmak zorunda hissediyor. İranlılar, Azerbaycan sınırına öyle bir askeri teçhizat taşıyorlar. Bunun kapsamı açıklanmayan tatbikatlar çerçevesinde mi yoksa daha büyük amaçlar için mi yapıldığını anlamak ise mümkün değil. İranlı yetkililerden, tatbikatların zamanlaması ve özel hedefleri ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu yöntem, belirli bir askeri operasyonu gerçekleştirmek için yeterli sayıda askeri ve askeri aracı seferber etmek ve takviyeleri yoğunlaştırmak için gereken süreyi gizlemeye olanak sağlıyor. Azerbaycan, 2020 yılında, Rusya ve Ermenistan'daki birçok askeri uzmanı yanılttı. Çünkü Bakü, Dağlık Karabağ savaşından önce askeri birliklerini harekete geçirmeyi ve gizlice konuşlandırmayı başardı. Daha sonra saldırının başlıca hedefine yönelik dikkatleri dağıtmak için keşif gücünü kullandı.
İran attığı adımlarla siyasi açıdan, belki de kasıtlı olarak eylemlerinin yorumlanmasına alan açabilir. Buna ek olarak Dağlık Karabağ'daki durum, etnik faktör nedeniyle İran için hassas bir konu. Zira İran’ın kuzeybatı illerinde milyonlarca Azerbaycanlı yaşıyor ve açıkça Bakü yönetiminin görüşlerini destekliyorlar. Buna karşın İran'da yaşayan 100 binden fazla Ermeni, Erivan yönetimine sempati duyuyorlar. Aynı zamanda tutumlarına destek kazanma fırsatına sahipler.
Dolayısıyla Tahran, Ermenistan’a giden İran tırlarının Goris-Kapan uluslararası karayolunun bir bölümün Azerbaycanlılar tarafından denetlenmeye başlaması karşısında öfkeli. Söz konusu tırlar Dağlık Karabağ'a uyuşturucu sevkiyatı yapıldığına dair şüpheler nedeniyle aranıyorlar.
İranlılar, Ankara ile Bakü arasında artan askeri iş birliğinden de memnun sayılmazlar. Bunun yanı sıra Pakistan da Azerbaycan ve İsrail arasındaki geleneksel askeri-teknik iş birliğine katıldı. Geçen ağustos ayında Azerbaycan'ın diplomatik statüsü ve resmi temsilcisi olan bir ticaret heyeti İsrail'de turizmi geliştirmek için göreve başladı. Bu adım, iki ülke arasındaki ilişkilerde tarihi bir dönüm noktası olarak nitelendirildi. Aslında bu sadece, İsrail-Azerbaycan ilişkilerindeki iniş-çıkışları ortadan kaldıran ilk adımdı. Çünkü Bakü, Azerbaycan’ın 1994 yılında kurmasına rağmen İsrail'de diplomatik bir misyon edinmedi. Tahran, tüm gelişmeleri ihtiyatlı bir şekilde takip ediyor. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesiyle İran, İsrail'in Azerbaycan ve BAE'deki askeri varlığının kendisini tehdit edebileceğini düşünebilir. Ancak bunun olma ihtimali aslında oldukça düşük.
Azerbaycan sınırı yakınlarında gerçekleştirilen tatbikatlar, Tahran'ın kuzey komşusunun politikasına verdiği tek tepki olsa da Dağlık Karabağ'da yaşanan gerilimin ardından mevcut durum istikrarsızlaştı. Aslında, bir zamanlar izole bir jeopolitik bölge olan Güney Kafkasya, şimdi Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile daha yakından bağlantılı bir hale geldi. Ortadoğulu aktörler, Azerbaycan ve Ermenistan'da olup bitenleri gün geçtikçe daha fazla etkilemeye başladılar. Dolayısıyla Moskova'nın çatışma bölgesinin ortasında ılımlı bir arabulucu rolünü sürdürmesi güç olacaktır.
Rusya’nın Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi topraklarının geri kalanı üzerindeki vesayeti ise Rus barış güçlerinin beş yıllık görev süresi ile sınırlı. Moskova, Rus barış güçlerinin görev süresinin hoşnutlukla uzatılmasını beklemiyor. Çünkü Bakü ve Ankara, bölgenin tamamının kontrolünü, burayı ekonomik bölge olarak gören Azerbaycan'a geri verilmesinde ısrar edecekler. Bakü'nün bu topraklar üzerindeki yarım kontrolü, Karabağ’daki Ermenilerin bağımsızlık kazanabilecekleri yanılgısına düşmelerine yol açıyor. Bunu da Azerbaycan ordusuyla yaşanan çatışmalarda periyodik olarak ifade ediyorlar.
Ermenistan ve Rusya, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) çerçevesindeki yükümlülükleri ile bir birlerine karşı sorumlular.  Rus barış gücü askerleri de lojistik olarak Ermenistan'daki üsse ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle Moskova, Ermeni birliklerin silahsızlandırılmasına açıkça soğuk bakıyor.
Son tahlilde Azerbaycan ve İran, genel olarak, askeri çözüme yönelik geniş kanallara sahipler. Bununla birlikte her iki ülke de müzakere grupları ve üst düzey toplantılar çerçevesinde çelişkilerin bir kısmını giderebiliyorlar. Ancak mevcut güç dengesi, İran'ı Ermenileri daha aktif bir şekilde desteklemeye zorlayabilir. Bu da, bölgede savaş sonrası net ve sürdürülebilir bir statükoya ulaşılması yönünde durumu büyük ölçüde karmaşık hale getirebilir.
Şarku'l Avsat Özel
Azerbaycan – İran gerginliği: İran'ın askeri tatbikatları ile nükleer anlaşma müzakereleri arasındaki ilişki
Askeri tatbikatlar Bakü-Tahran arasındaki gerginliği artırırken, İran basını Türkiye’yi İran’a karşı su savaşı başlatmakla suçladı
Azerbaycan, İran’ı uluslararası ve bölgesel güçlerle tehdit etti
İran’dan Azerbaycan’a uyarı: Güvenliğimizi nasıl koruyacağımızı biliyoruz
Gerginlikler daha büyük sorunlara dönüşmemeli



Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki stratejik ortaklığa vurgu yaptı

TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki stratejik ortaklığa vurgu yaptı

Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki stratejik ortaklığa vurgu yaptı

ABD ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasında, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz'in daveti üzerine düzenlenen Beşinci KİK-ABD Zirvesi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti kapsamında bugün Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da başladı.

Zirvede başta ekonomi, ticaret ve yatırım olmak üzere bölgesel güvenlik ve siyasi durumla ilgili çeşitli dosyalar ele alınıyor.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, bu zirvenin ABD ile iş birliğinin bir uzantısı olduğunu ve ABD ile Körfez ilişkilerinin stratejik bir ortaklık teşkil ettiğini vurguladı. Körfez ülkeleri ile ABD arasındaki stratejik ortaklığa vurgu yapan Muhammed bin Selman, 2024 yılında KİK ülkeleri ile ABD arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 120 milyar dolara ulaştığını belirtti.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, “Bu zirve bizi ABD'ye bağlayan stratejik ilişkinin bir uzantısıdır. Ülkelerimizin ve halklarımızın arzularını karşılamak üzere ilişkilerimizi güçlendirmek ve geliştirmek için birlikte çalışma isteğimizi yansıtmaktadır” ifadelerini kullandı.

7u8
Körfez liderleri ve temsilcilerinin Riyad'daki KİK-ABD Zirvesi sırasında ABD Başkanı Donald Trump'la çektirdikleri toplu fotoğraf (Reuters)

Bölgedeki zorlukların büyüklüğünden bahseden Muhammed bin Selman, “Bölgemizin yaşadığı zorlukların büyüklüğünün farkındayız… Gazze Şeridi'ndeki savaşı durdurmak için kalıcı bir çözüm bulunmalı” dedi.

Muhammed bin Selman, Filistin sorununa Arap Barış Girişimi ve uluslararası kararlar doğrultusunda bir çözüm bulunması gerektiğini söyledi.

Veliaht Prens bölgedeki zorluklara da değinerek, bölgedeki zorlukların büyüklüğünün farkında olduğunu vurguladı. “Yemen'de kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşılması için Yemenli taraflar arasında diyaloğu teşvik ediyoruz” diyen Muhammed bin Selman, Suriye'nin toprak bütünlüğünün önemini vurgulayarak ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'ye uygulanan yaptırımları kaldırma kararını övdü.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, bölgenin istikrarı için ABD ile iş birliği ve koordinasyonu sürdürmek istediklerini söyledi.

Hindistan ile Pakistan arasındaki ateşkesi de memnuniyetle karşıladığını ifade eden Muhammed bin Selman, “Bunun gerilimin kontrol altına alınmasına ve sükûnetin sağlanmasına katkıda bulunacağını umuyoruz” dedi.

Ukrayna konusunda ise “Ukrayna krizinin çözümüne yardımcı olmak için çabalarımızı sürdürmeye hazırız” şeklinde konuştu.

KİK ülkeleri ABD ile yakın ticaret ve yatırım bağlarına sahip; aralarındaki ticaret hacminin 2025 yılında 180 milyar doları aşması öngörülüyor.

Kral Abdulaziz Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen zirvede, bölgedeki ve dünyadaki ekonomik durumun yanı sıra İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı, ateşkes ve yardım girişi ele alınacak. Gazze Şeridi’ne yardım girişi için yeni bir mekanizma önerilecek. Ayrıca ABD'nin İran'la yürüttüğü nükleer müzakereler ve iki taraf arasında yaşananların ayrıntıları ile bölgeye barış getirmenin yolları da ele alınacak.

Diğer yandan ABD Başkanı Donald Trump, KİK-ABD Zirvesi sırasında yaptığı açıklamada, Körfez ülkelerinin gelişmiş ve müreffeh ülkelerin başında geldiğini ve dünyanın Körfez ülkelerindeki fırsatları takip ettiğini söyledi.

İran konusuna da değinen Trump, İran'ın bölgedeki vekalet savaşlarını durdurması gerektiğini belirterek, Tahran’ın nükleer silah elde edemeyeceğini, İran'la bir anlaşma yapmak istediğini, ancak İran'ın terörü desteklemeyi bırakması gerektiğini vurguladı.

gthyjuık
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ev sahipliğinde ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya geldi. (AFP)

Suriye konusunda ise Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile yaptığı istişarelerin ardından Suriye'ye yönelik tüm yaptırımların kaldırılması talimatını vereceğini bildirdi ve ülkesinin yeni Suriye hükümetiyle tüm ilişkileri normalleştirmek için çalışacağını kaydetti. Trump, “Suriye ile ilişkileri normalleştirmek Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Riyad'da yaptığımız görüşmeyle başladı” dedi.

dfrgthy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ev sahipliğinde ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya geldi. (AFP)

Trump Lübnan'la ilgili olarak, Lübnan'ın yeni cumhurbaşkanı ve başbakanla birlikte bir fırsata sahip olduğunu ve Lübnan'da Hizbullah'tan arınmış bir gelecek için gerçek bir şans olduğunu belirtti.

Mevcut zirve, özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı, İran-ABD müzakereleri, ‘İran ekseni’ olarak adlandırılan yapının gerilemesi ve ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yönetimi arasındaki perde arkası gerilimler gibi bölgedeki önemli değişikliklerin arka planında gerçekleşiyor.

KİK ülkeleri ile ABD arasındaki stratejik ortaklık, çeşitli siyasi, ekonomik, ticari ve yatırım alanlarında iş birliğinin geliştirilmesine katkıda bulunan güçlü ilişkilere ve ortak çıkarlara dayanıyor. Siyasi, askeri, ekonomik ve diğer yönler de dahil olmak üzere uzmanlık alanlarındaki uygulamaları takip etmek üzere ortak çalışma grupları için örgütsel bir çerçeve oluşturulmuş ve söz konusu ortaklık bu yönlerin ötesine geçerek kültür ve eğitim alanlarını da kapsamıştır.

Suudi Arabistan daha önce dört zirveye ev sahipliği yaptı. Zirvelerin ilki Mayıs 2015'te Camp David'de gerçekleşti. İkincisi Nisan 2016'da, üçüncüsü ise Trump'ın ilk döneminde katılımıyla Mayıs 2017'de Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da gerçekleştirildi. Dördüncüsü ise Temmuz 2022'de Mısır, Ürdün ve Irak'ın da aralarında bulunduğu Arap ülkelerinin katılımıyla gerçekleşti.