Fas Kralı: "Batı Sahra hiçbir zaman müzakere masasında olmayacak"

Arşiv_AA
Arşiv_AA
TT

Fas Kralı: "Batı Sahra hiçbir zaman müzakere masasında olmayacak"

Arşiv_AA
Arşiv_AA

Fas Kralı 6. Muhammed, Batı Sahra'nın hiçbir zaman müzakere masasında olmayacağını belirtti.
6. Muhammed'in, Fas'ın güneyindeki Batı Sahra bölgesinin İspanya'nın sömürgesinden kurtuluşu için 350 bin kişinin katılımıyla düzenlenen "Yeşil Yürüyüş"ün 46. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı konuşma, ülkedeki televizyon kanallarında yayınlandı.
Ülkesinin, barışçıl çözüm ve ateşkesten yana olduğunu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Batı Sahra'daki BM barış gücü misyonuyla (MINURSO) iş birliği ve koordinasyonun sürdüğünü belirten Fas Kralı, "Batı Sahra hiçbir zaman müzakere masasında olmayacaktır. Biz bu bölgesel çekişmeye barışçıl bir çözüm bulmak için müzakereleri sürdürüyoruz. Batı Sahra meselesi, krallığın ulusal birliğinin özüdür. Bu, tüm Faslıların meselesidir" diye konuştu.
Batı Sahra'daki projeler sayesinde bölgenin, yurt içi ve dışından yatırım ve kalkınmaya açık bir alana dönüştüğünü belirten 6. Muhammed, "Belirsiz ya da çifte tutumlara sahip taraflara şunu söyleyebiliriz. Fas, onlarla Batı Sahra'yı içermeyen herhangi bir ekonomik veya ticari adım atmayacak" ifadesini kullandı.
Fas Kralı ayrıca ABD yönetiminin geçen yıl aldığı Fas'ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması kararından övgüyle söz etti.

Batı Sahra sorunu
İspanya'nın, Batı Sahra'daki sömürgesine karşı 1970'te başlayan ayaklanmalar, Polisario Cephesi'nin kurulması ile sonuçlanmış ancak sömürge karşıtı bu isyan daha sonra Cephe'nin bağımsızlık mücadelesine dönüşmüştü.
Batı Sahra halkını temsil ettiğini öne süren Polisario Cephesi, bölgenin bağımsızlığı için ilk fırsatı Uluslararası Adalet Divanı'nda elde etmişti. 1975 yılında toplanan Uluslararası Adalet Divanı, Batı Sahra halkının "kendi kaderini tayin etme hakkı" olduğunu ilan etmişti.
Uluslararası Adalet Divanı'nın kararı üzerine İspanya, bölgede referandum yapmayı önermiş ve çıkacak sonuca bağlı kalacağını taahhüt etmişti. Referandum kararı alınmasının ardından dönemin Fas Kralı 2'nci Hasan 5 Kasım 1975'te halka "Yeşil Yürüyüş" emrini vermişti. 6 Kasım'da başlayan ve 350 bin Faslının katıldığı ifade edilen yürüyüş 9 Kasım'da sona ermişti.
Bu olayın ardından İspanya'nın bölgeden çekilmesiyle Batı Sahra'yı kendi topraklarına katan Fas ile Polisario Cephesi arasında yaşanan gerginlik ise halen devam ediyor.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24