ABD’nin Suriye için belirlediği 5 yeni öncelik arasında ‘İran’ın Suriye’den çıkarılması’ hedefi yok: Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmaya devam edilecek

Biden yönetimi siyasi incelemeleri bitirdikten sonra önceliklerini sundu.

Bu ayın başında Irak ile olan Simelka Sınır Kapısı yakınında Suriye’nin kuzey doğu bölgesinde görev yapan bir ABD askeri (AFP)
Bu ayın başında Irak ile olan Simelka Sınır Kapısı yakınında Suriye’nin kuzey doğu bölgesinde görev yapan bir ABD askeri (AFP)
TT

ABD’nin Suriye için belirlediği 5 yeni öncelik arasında ‘İran’ın Suriye’den çıkarılması’ hedefi yok: Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmaya devam edilecek

Bu ayın başında Irak ile olan Simelka Sınır Kapısı yakınında Suriye’nin kuzey doğu bölgesinde görev yapan bir ABD askeri (AFP)
Bu ayın başında Irak ile olan Simelka Sınır Kapısı yakınında Suriye’nin kuzey doğu bölgesinde görev yapan bir ABD askeri (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden’ın ekibi, yaşadığı doğum sancılarından sonra ABD’nin Suriye’deki öncelikleriyle ilgili nihai bir formüle ulaştı. Washington’daki kurumların içinde formülü inceleme süreci yılbaşından bu yana devam ediyordu. 5 temel ve 1 yan hedeften oluşan formül, eski ABD Başkanı Donald Trump döneminin aksine ‘İran’ın Suriye’den çıkarılması’ hedefini kapsamıyor. Bu formül ayrıca Suriye’nin komşu ülkelerini yani Ürdün, İsrail ve diğer ülkelerin istikrarının desteklenmesini öngörüyor.
Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgilere göre, ABD’li yetkililerin geçtiğimiz günlerde kapalı kapılar ardında konuştuğu ABD’nin Suriye’deki öncelikleri şunlar: Birincisi, Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmaya devam edilmesi ve DEAŞ’ın yenilgisinin sürdürülmesi. İkincisi, insani yardımların sınır ötesinden yapılmaya devam edilmesi. Üçüncüsü, ateşkesin korunması. Dördüncüsü, hesap verebilirlik ve insan haklarının desteklenmesi, kitle imha silahlarına başvurulmaması. Beşincisi, 2254 sayılı karar uyarınca barış sürecini ileriye taşımak. Bu beş temel hedefe ek olarak belirlenen yan hedef ise, ABD’nin Suriye’ye komşu ülkeleri ve istikrarlarını desteklemeye çaba göstermesi.
Bu formül aslında daha önce ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Haziran’da bakanlar düzeyindeki DEAŞ Karşıtı Koalisyon Konferansı marjında açıkladığı formülün geliştirilmiş versiyonu. Nitekim Blinken, Konferans’taki konuşmasında, üç öncelikten bahsederek bunları şöyle sıralamıştı: “İnsani yardımlar, DEAŞ ile mücadele ve barış sürecini ileri taşımak.”

Önceliklerin uygulanması
İçerdeki mekanizmalarda gözden geçirilen söz konusu önceliklerin, geçtiğimiz aylarda Biden ekibinin Suriye’de ve diplomatik görüşmelerde attığı adımlarla hayata geçirmeye başladığı görülüyor. Nitekim ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie, Afganistan’dan çekilme sırasında yaşanan kaosun ardından Suriye’nin kuzeyine gizli bir ziyaret gerçekleştirerek, ABD’nin Fırat’ın doğusunda kalmaya devam edeceğine ve Afganistan örneğinin burada tekrarlanmayacağına dair Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) güvence verdi. Biden yönetimi ayrıca Suriye’de DEAŞ ile mücadeleyi ve SDG’nin istikrarını etkileyecek bir askeri operasyon başlatmaması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a baskı uyguladı. Bu hamleler, Biden dönemi sona erene kadar ABD güçlerinin Suriye’de kalacağı izlenimi veriyor.
İnsani yardım meselesine gelince, Biden ekibi Suriye’ye yönelik sınır ötesi insani yardımların uzatılmasını öngören kararın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) geçmesi için Temmuz ayında Cenevre’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in temsilcileriyle gizli bir görüşme gerçekleştirdi.
Biden ekibinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ile Putin’in Temsilcisi Aleksandr Lavrantyev sınır ötesi insani yardım kararının 6 ay daha uzatılmasını sağlamak amacıyla Cenevre’de bir araya geldi. İkinci 6 ay önümüzdeki yılın başından itibaren başlayacak. Görüşmede ayrıca ABD’nin ‘erken toparlanma’ ve ‘insani yardımların sınır ötesi değil temas noktaları üzerinden yapılması’ yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmesi konusu ele alındı. Biden yönetimi Suriye’nin kuzeydoğu ve kuzeybatısında istikrarı desteklemek için mali yardımlar sunmaya yaklaşıyor.
Diplomasi alanındaki hamlelere gelince, Biden yönetimi Suriye’deki kapsamlı ateşkesi, siyasi sürecin aktifleştirilmesi ve 2254 sayılı karar uyarınca anayasal reformları desteklediğini ifade eden açıklamalar yayınlamaya devam ediyor. ABD ayrıca Fransa, İngiltere ve Batılı ülkeleri, Suriyeli muhaliflerin yargılama, hesap verebilirlik ve insan hakları meselelerini gündemde tutmaları için teşvik etti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, ABD Hazine Bakanlığı, Temmuz sonlarında insan hakları ihlalleri ve terörizm ile ilgili yeni yaptırım listesi yayınladı. Bu liste, sadece Suriye hükümeti ve destekçilerini değil aynı zamanda geniş bir kesimi kapsadı. Bakanlık aynı zamanda ‘Arap gaz boru hattının’ Suriye topraklarından geçmesi halinde Ceaser Yasası yaptırımlarına takılmayacağına dair Mısır, Ürdün ve Lübnan’a şartlı taahhüt verdi. Bakanlığın şartı ise bu hattan elde edilecek paralardan Şam’a verilmemesi ve ABD’nin yaptırım listesinde yer alan şahıs ve şirketlerle işbirliği yapılmamasıydı.

İran kararsızlığı
Bu önceliklerin önem arz eden tarafı ise Trump’ın listesinde yer alan İran maddesinin silinmesidir. Zira Biden şu ana kadar Suriye dosyasıyla siyasi düzeyde ilgilenecek bir temsilci atamadı. Daha önce James Jeffrey’in baktığı bu dosya halihazırda Brett McGurk’ın kontrolünde. Biden yeni bir temsilci atamadığı gibi ABD savunma ve dışişleri bakanlıkları da bu dosyadan uzak tutuluyor.  Ancak Barbara Leaf’ın Dışişleri Bakanlığı’nda kıdemli bir pozisyona getirilmesi, söz konusu durumun değişip değişmeyeceği sorularını beraberinde getirdi.
Biden ekibi aynı zamanda Şam ile normalleşmeyi engellemek adına Arap ülkelerine yönelik bir diplomasi ve siyasi hamle de yapmadı. Ancak ABD’li diplomatlar Araplarla diyaloglarında iki noktaya odaklandıklarını belirtiyorlar. Buna göre ABD, Şam ile normalleşmeyi teşvik etmiyor ve böyle bir adım da atmayacak. Fakat normalleşmenin de ‘bedava’ olmaması gerektiğinin altını çiziyorlar. Aksi takdirde ABD’li diplomatlar Arap muhataplarına Ceaser Yasası’nın bir başkanlık kararnamesi değil ABD Kongresi’nin çıkardığı bir yasa olduğunu hatırlatmaktan geri durmuyorlar. Trump yönetiminin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Washington’da yaptığı bir konuşmasında, görev yaptığı dönemde üst düzey hiçbir ABD’li yetkilinin kendilerinden Beşşar Esed hakkında konuşmaktan uzak durmalarını talep etmediğini belirtti. Jeffrey, “Arap ülkeleri, Esed ile normalleşme için kendilerine yeşil ışık yakıldığını hissetti” dedi.
Normalleşme meselesi, Biden döneminde değişiklik yapılan tek mesele değil. Aksine İran’ın Suriye’deki varlığı gibi jeopolitik diğer meselelere karşı ABD’nin kamuoyu önündeki pozisyonunda da Trump’ın politikasına kıyasla büyük bir değişim görülüyor. Nitekim Trump’ın Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Jeffrey ve Joel Rayburn yardımıyla ABD’nin Suriye’deki önceliklerini şu şekilde belirlemişti: Birincisi, DEAŞ’ın yenilmesi ve bir daha dönmemesinin sağlanması. İkincisi, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararını uygulama sürecinin desteklenmesi. Üçüncüsü, İran’ın Suriye’den çıkarılması. Dördüncüsü, rejimin kitle imha silahlarını kullanmasının engellenmesi ve kimyasal silahlardan arındırılması. Beşincisi, insani krize cevap verilmesi ve ülke içinde ve dışında Suriye halkının çektiği acıların hafifletilmesi.
Trump ayrıca Şam ile normalleşme için 6 şart sundu: Terörizmin desteklenmesine son verilmesi, İran Devrim Muhafızları ile Hizbullah’a verilen desteğin durdurulması, komşu ülkelere tehdit oluşturulmaması, kitle imha silahlarını terk etmek, mülteci ve göçmenlerin gönüllü dönüşlerine izin verilmesi ve savaş suçlularıyla mücadele edilmesi.
Trump’ın ekibi bu hedefleri gerçekleştirmek ve Şam üzerindeki izolasyonun devam etmesi için ABD’nin Arap ve Avrupalı müttefikleriyle eşgüdüm içinde bir dizi baskı aracı belirledi. Bu araçlar ise şunlardı: ABD’nin Fırat’ın doğusunda ve Tanf Askeri Üssü’nde kalmaya devam etmesi, rejimin stratejik zenginliklere erişiminin engellenmesi, BM ve BMGK üzerinden diplomatik etki uygulamak, ekonomik yaptırımlar ve Ceaser (Sezar)Yasası, Arapların veya Avrupalıların Şam ile normalleşmesinin engellenmesi, İsrail’e istihbarat ve lojistik destek verilmesi, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki varlığı, sunulan şartlar kabul edilmediği sürece Suriye’nin yeniden imar süreci ile Arap ve Avrupa ülkelerinin desteğinin durdurulması.
Trump yönetiminin belirlediği bu hedef ve araçlar karşısında farklı düşünen McGurk ise ülkesinin hedefleri ile elindeki araçlarının birbiriyle uyumlu olması, bu araçları kullanabilecek güçte olması ve Moskova’nın bu baskılara tepki vermeye ne derece hazır olduğunun tespit edilmesi gerektiği kanaatinde. Biden ekibi İran ile nükleer anlaşmanın tekrar canlandırılması için müzakerelerin çökmesine neden olacak ve Suriye’de İran’a karşı gerginliği tırmandıracak adımlar atmamaya özen gösteriyor. Ancak Suriye’deki ABD noktalarının hedef alınması ve İsrail’in hava saldırılarına destek verilmesi gibi konular bu meselenin dışında tutuluyor. McGurk 2019’da Foreign Policy’de kaleme aldığı bir yazıda, “Arap ülkeleri Şam ile işbirliğine geri dönecek. Washington’un bu yöndeki direnci, Arap ülkelerini hayal kırıklığına uğratmaktan ve (Şam ile olan) diplomasisini Washington’un arkasından sürdürmeye teşvik etmekten başka bir işe yaramayacak. Bu nedenle en iyi yöntem ABD’nin Arap ortaklarıyla birlikte Şam’a karşı gerçekçi gündemler oluşturmak için çalışmasıdır. Örneğin Arap ülkelerini, Suriye ile yeniden ilişki kurmayı, Esed rejiminden güven verici adımların atılması şartına bağlamalarına teşvik etmek” ifadelerini kullandı.
ABD ekibinin, belirlenen bu yeni hedefleri 2 Aralık’ta Brüksel’de DEAŞ Karşıtı Koalisyon Konferansı marjında düzenlenecek Suriye konulu özel görüşmede Washington’un müttefiklerine sunması bekleniyor.



Trump'ın “son” uyarısı, Gazze’de ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı sona erdirecek mi?

İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
TT

Trump'ın “son” uyarısı, Gazze’de ateşkes müzakerelerindeki çıkmazı sona erdirecek mi?

İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)
İsrail'in Gazze'nin er-Rimal Mahallesi’nde Filistinli mültecilerin kaldığı çadırların yakınlarındaki bir binaya düzenlediği saldırı sırasında yükselen duman (AFP)

Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanması yönündeki çabalarda ABD’nin ivmesi artıyor. Son olarak ABD Başkanı Donald Trump, Hamas'tan İsrail'in kabul ettiğini doğruladığı kapsamlı bir öneriyi kabul etmesini istedi. Trump, bu öneriyi Hamas’a yönelik ‘son uyarı’ olarak değerlendirdi.

Hamas ise bu öneriye yanıt vermedi. Hamas, bu öneriden aylar önce, ABD'nin savaşı sona erdirme sözünü yerine getirmeden, geçtiğimiz nisan ayında ABD vatandaşı İsrailli rehine Edan Alexander'ın serbest bırakılması için Washington ile bir anlaşma imzalamıştı.

Bu senaryonun geleceği hakkında Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Washington'ın ciddiyetini ve ‘yakında’ kısmi veya kapsamlı bir ateşkesin sağlanabileceğini düşünenler ile yakın zamanda bir anlaşma olasılığı olmadığını düşünenler olarak ikiye bölünmüş durumda. Onlar bunu Hamas için en önemli pazarlık kozunu elinden alacak ve savaşın devam etmesini engellemeyecek bir tuzak olarak görüyorlar.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social'da pazar günü yaptığı bir paylaşımda şunları söyledi:

“Herkes rehinelerin eve dönmesini ve bu savaşın sona ermesini istiyor. İsrailliler benim şartlarımı kabul etti, şimdi Hamas'ın da bunları kabul etme zamanı geldi.”

Trump, Hamas’ı “Bu son uyarım. Bundan sonra başka uyarı olmayacak” diye uyardı.

Bu açıklama, 18 Ağustos'ta Hamas’ın kabul ettiği, ancak ABD'nin yorum yapmadığı ve İsrail'in onaylamadığı Mısır-Katar önerisine yanıt vermemesinin yanı sıra Hamas'ın önerdiği bazı maddeleri de reddetmesinin ardından Washington'ın geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında İsrail ile birlikte Doha'daki ileri düzey müzakerelerden çekildiğini açıklamasından bu yana beş gün içinde attığı bazı adımlardan sadece biriydi.

sdfdd
İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze şehrinin er-Rimal Mahallesi’ndeki bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AFP)

İsrail Yayın Kurumu (IBA) pazar günü, ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un müzakereleri sürdürmek amacıyla bir aracı aracılığıyla Hamas'a ön genel ilkeleri ilettiğini bildirdi. Bu ilkeler arasında kapsamlı bir anlaşma önerisi de yer alıyor.  Netanyahu'nun yakın arkadaşı olan İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in bu hafta bazı görüşmeler için Washington'a gitmesi bekleniyor.

ABD’nin bu yeni adımı Trump'ın cuma gecesi ABD'nin Hamas ile ‘çok yoğun müzakereler’ yürüttüğünü ve Hamas'ın tüm rehineleri serbest bırakması gerektiğini söylemesinin ardından attı.

Trump’ın açıklamalarından bir gün önce ABD'nin Hamas ile ilişkilerinden sorumlu koordinatörü Bashar Bahbah televizyon ekranlarında bir açıklama yaptı. Bahbah, ABD'nin savaşı sona erdirmek ve Gazze'de tutulan tüm rehineleri serbest bırakmak için kapsamlı bir anlaşma hazırladığını doğruladı. Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel’den aktardığına göre Witkoff perşembe günü Paris'te Katarlı yetkililerle ateşkes konusunu görüştü.

Öneri uyarınca, Gazze şehrinde devam eden askeri operasyonun durdurulması karşılığında, 48 rehine ve yaralı ile birlikte binlerce Filistinli mahkum anlaşmanın ilk gününde serbest bırakılacak. İsrail televizyon kanalları Kan 12 ve Kanal 13 pazar günü, Trump’ın önderliğinde savaşı sona erdirmek için acil müzakerelerin başlayacağını duyurdu.

Mısır Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Halid Ukkaşe, Mısır'ın Witkoff ile yaptığı son görüşmelerin ardından ABD'nin müzakere masasına geri dönmesiyle Trump'ın bu kez ciddi olduğunu düşünüyor. Washington'ın üçlü arabuluculukta kilit bir rol oynadığını belirten Dr. Ukkaşe, savaşı sona erdirmek için uluslararası baskıların artması ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarının birkaç hafta sonra başlayacak olması ve bu toplantılarda Filistin devletinin tanınması olasılığı göz önüne alındığında, Washington'ın bir anlaşma yoluyla savaşı sona erdirmekle daha fazla ilgilenebileceğini belirtti.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, Trump'ın ilk kez bu tür açıklamalarda ve tehditlerde bulunmadığını ve Hamas'ın, özellikle Washington'ın savaşı sona erdirme sözünü tutamadığı ve geçtiğimiz mart ayında İsrail'in ocak ayında varılan ateşkesi ihlal etmesine sessiz kaldığı Edan Alexander anlaşmasıyla ilgili krizin ardından, Trump'ın sözlerine güvenmediğini düşünüyor. Nazzal, anlaşmanın hayata geçmeyeceğini, özellikle de Netanyahu'nun rehineleri geri alıp İsrail'i tekrar savaşa sokmak için bir tuzak kuruyor gibi göründüğünü ifade etti.

Çatışmanın taraflarına gelince, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, Hamas'ın uzlaşmaz tutumunu sürdüreceğini öngörürken, Trump'ın önerisini ciddi olarak değerlendireceğini açıkladı. Ancak Kanal 13, Hamas'ın öneriye ilişkin olumlu mesajlar gönderdiğini ve öneriyi kategorik olarak reddetmediğini vurguladı.

Bu arada İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, sosyal medya platformu X hesabından dün yaptığı bir paylaşımda, Hamas'ın teslim olmaması halinde yok edileceği tehdidinde bulunarak, bunun Hamas'a yönelik ‘son uyarı’ olduğunu belirten Trump'ın açıklamasını yineledi.

ık
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de ABD Merkez Komutanlığı Komutanı General Brad Cooper ile bir araya geldi (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı ve Katarlı arabulucular ise Trump'ın açıklamalarına henüz yanıt vermediler. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Brad Cooper ile yaptığı görüşmede, ‘acil ateşkes sağlanması amacıyla Mısır, ABD ve Katar tarafından yürütülen arabuluculuk çabalarının önemini’ vurguladı.

Dün Brezilya'da düzenlenen BRICS zirvesine telekonferans aracılığıyla katılan Sisi, Mısır'ın Gazze Şeridi’nde acil ateşkesin sağlanması, insani yardımın ulaştırılması ve rehinelerin ve tutukluların serbest bırakılması için yoğun çabalar sarf ettiğini ve Gazze Şeridi’nin yönetimi ve yeniden inşası için hazırlıkların başlaması konusunda çalışmalar yaptığını doğruladı.

Dr. Ukkaşe, Hamas'ın özellikle arabuluculardan Mısır’a yeni bir senaryoya kapıyı aralaması için baskı yaptığından, Hamas'ın yakın zamanda bir anlaşmayı kabul edebileceğine dair işaretler olduğunu düşünüyor. Dr. Ukkaşe’y göre Hamas, talep ettiği garantiler konusunda tavizler verdi ve bu gelişmeler çerçevesinde kısmi veya kapsamlı bir anlaşmanın yakında sağlanması bekleniyor.

Öte yandan Nazzal, Hamas'ın Trump'ın şartlarına yumuşak tavizlerle değil, özel çekincelerle yanıt vereceğini, çünkü tavizlerin son aşamasına geldiğini ve yeni bir tuzağa düşmek ya da en önemli ve güçlü kozlarını kaybetmek istemediğini düşünüyor. İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşı sürdüreceğine inanan Nazzal’a göre Hamas'ın Trump'ın önerisini reddetmesi beklendiğinden bu sadece bir örtbas ve gerilimi meşrulaştırma girişiminden ibaret kalıyor.

Yaklaşan bir sonraki aşamada kısmi veya kapsamlı bir anlaşma yapılmayacağını öngören Nazzal, Gazze'deki durumun ve orada yaşanan gelişmelerin bir sonraki aşamayı belirleyeceğini ve müzakere masasına giden yolu değil, bir anlaşmaya giden yolu açacağını vurguladı.


Tunus, Gazze'ye giden yardım filosuna ait bir teknenin İHA saldırısına uğradığı haberini yalanladı

Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
TT

Tunus, Gazze'ye giden yardım filosuna ait bir teknenin İHA saldırısına uğradığı haberini yalanladı

Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)
Sidi Bou Said Limanı açıklarında Küresel Sumud Filosu gemilerinden biri (Reuters)

Tunus, bu sabaha karşı İspanya'dan Gazze'ye yola çıkan Küresel Sumud Filosu’nun başkent Tunus yakınlarında demirlemişken gemilerinden birinde bir insansız hava aracı (İHA) ile vurulduktan sonra yangın çıktığı iddiasının ‘gerçeği yansıtmadığını’ ve ‘düşmanca bir eylem veya dış saldırı olmadığını’ vurguladı.

Tunus Ulusal Muhafız Genel Müdürlüğü tarafından yapılan ve Fransız Haber Ajansı AFP tarafından yayınlanan bir açıklamada, bazı sosyal medya sayfalarında bu geminin bir İHA tarafından hedef alındığına dair dolaşan haberlerin tamamen asılsız olduğu belirtildi.

Açıklamada ön soruşturmalara göre yangının nedeninin gemide bulunan can yeleklerinden birini tutuşturan çakmak veya sigara izmaritinden çıkan kıvılcım olduğu kaydedildi.

Açıklamada, ‘düşmanca bir eylem veya dışardan bir saldırı olmadığı’ vurgulandı.

Gazze'ye yardım ve aktivistleri taşıyan Küresel Sumud Filosu’nun, pazartesi gecesi ile salı sabahı gemilerinden birinin İHA saldırısına uğradığını ve gemide yangın çıktığını duyuruldu, ancak Tunus, bunu yalanladı.

İsrail’in Filistin topraklarına uyguladığı ablukayı kırmak amacıyla İspanya'nın Barselona kentinden yola çıkan filo, gemilerinden birinin Sidi Bou Said Limanı yakınlarında İHA ile vurulduğu ve bunun sonucunda gemide yangın çıktığınu duyurdu.

AFP muhabiri, geminin etrafını saran birkaç tekne gördüğünü, ancak yangının söndürüldüğünü bildirdi.

Filo, yangın çıktığında teknede altı kişinin bulunduğunu, hepsinin de güvende ve sağlık durumlarının iyi olduğunu açıkladı.

Filo, teknenin maddi hasar gördüğünü de ekleyerek, Gazze'de ‘insani yardım koridoru açmak ve Filistin halkının devam eden katliamına son vermek için yürüttüğü görevi engellemeye yönelik saldırı eylemlerini’ kınadı.

Reuters muhabiri, olayın ardından Sidi Bou Said Limanı önünde onlarca kişinin toplandığını, Filistin bayrakları salladığını ve ‘Özgür Filistin’ sloganları attığını bildirdi.

hvh
Sidi Bou Said Limanı dışında Filistin bayrakları taşıyan protestocular (EPA)

Filoda insani yardım malzemeleri ve Filistin yanlısı aktivistler bulunuyor.

Filonun eylül ayı ortalarında Gazze'ye varması bekleniyor. İsrail, geçtiğimiz haziran ve temmuz aylarında bu girişime katılan aktivistlerin Filistin topraklarına deniz yoluyla yardım ulaştırma girişimlerini iki kez engellemişti.

Küresel Sumud Filosu, kendi internet sitesinde kendisini ‘hiçbir hükümet veya siyasi partiye bağlı olmayan bağımsız’ bir kuruluş olarak tanımlıyor.


Bin 800 sinemacıdan Gazze nedeniyle İsrail film kurumlarını boykot etme kararı

Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)
Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)
TT

Bin 800 sinemacıdan Gazze nedeniyle İsrail film kurumlarını boykot etme kararı

Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)
Film yıldızı Olivia Colman da bu isimler arasında yer alıyor (Reuters)

Aralarında Hollywood yıldızlarının da olduğu bin 800'den fazla sinema sanatçısı ve yapımcı dün, İsrail'in Filistinlilere karşı ihlallerinde suç ortağı olduklarına inandıkları İsrailli film şirketleriyle çalışmayacaklarına dair bir ortak bildiri yayınladı.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik askeri saldırısı ve çocuklar da dahil olmak üzere açlık çeken Filistinlilerin görüntüleri küresel öfkeye yol açarken, Gazze'deki insani krizin kötüleşmesi üzerine bazı şirketler İsrail hükümetiyle olan bağları nedeniyle boykot ve protesto çağrılarıyla karşı karşıya kaldı.

Söz konusu ortak bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Apartheid rejimi sürerken filmlerini Güney Afrika'da göstermeyi reddeden United Filmmakers Against Apartheid (Apartheid'a Karşı Birleşik Film Yapımcıları) örgütünden esinlenerek, Filistin halkına karşı soykırım ve apartheid suçuna ortak olan İsrail film kurumları (festivaller, sinemalar, yayıncılar ve yapım şirketleri dahil) ile çalışmayacağımızı, bu kurumların filmlerini göstermeyeceğimizi taahhüt ediyoruz.”

Ortak bildiride kimsenin İsraillilerle çalışmayı bırakmaya zorlanmadığını, aksine film endüstrisi çalışanlarını İsrail'in insan hakları ihlallerine ortak olan İsrail kurumlarıyla çalışmayı reddetmeye çağırdığını belirtildi.

İsrail film kurumlarının Filistinlilerin maruz kaldığı ihlalleri ‘gizlemeye veya haklı göstermeye’ katkıda bulunduğu belirtildi.

Reuters’ın aktardığına göre ortak bildiride İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin yasadışı olduğuna dair Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) geçtiğimiz yıl verdiği kararı ve İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik saldırısının soykırıma eşdeğer olduğuna dair birçok insan hakları uzmanının ve araştırmacının değerlendirmelerine atıfta bulunuldu.

Ortak bildiride taahhütte bulunan aktörler arasında Olivia Colman, Emma Stone, Mark Ruffalo, Tilda Swinton, Riz Ahmed, Javier Bardem ve Cynthia Nixon da yer alıyor.

xcdfrgth
Mark Ruffalo (Ruetes)

İsrail hükümeti daha önce İsrail kurumlarını boykot etme çağrılarını ‘ayrımcılık’ olarak nitelendirerek reddetmişti.  İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas üyelerinin düzenlediği ve İsrail’in açıkladığı rakamlara göre bin 200 kişinin ölümüne ve 250'den fazla kişinin rehin alınmasına neden olan saldırının ardından Gazze'deki eylemlerinin ‘meşru müdafaa’ olduğunu söylüyor.

İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırı on binlerce kişinin ölümüne, Gazze'nin tüm nüfusunun yerinden edilmesine ve kıtlığa neden oldu.

Geçtiğimiz hafta, geçen yıl Gazze'de İsrail güçleri tarafından öldürülen beş yaşındaki Filistinli küçük bir kızı anlatan ‘The Voice of Hind Rajab’ (Hİnd Receb’in sesi) filmi, Venedik Film Festivali'nde büyük beğeni topladı. Filmin yapımcıları arasında Brad Pitt ve Joaquin Phoenix yer alıyor.