Fas, İsrail ile güvenlik iş birliğinden ne ölçüde yararlanıyor?

Benny Gantz’ın üç gün sürecek Rabat ziyaretinde birçok alanda anlaşmalar imzalanması bekleniyor.

Fas, İsrail ile güvenlik iş birliğinden ne ölçüde yararlanıyor?
TT

Fas, İsrail ile güvenlik iş birliğinden ne ölçüde yararlanıyor?

Fas, İsrail ile güvenlik iş birliğinden ne ölçüde yararlanıyor?

Naoufel Cherkaoui
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, 23 Kasım’da Fas’ı ziyaret etti. İlk kez Fas’a giden Gantz üç gün sürmesi planlanan ziyareti kapsamında güvenlik iş birliği çerçevesinde Fas ile bir mutabakat zaptı imzaladı. Anlaşma, Rabat’ın yüksek teknolojiye sahip ekipman edinmesine ve güvenlik alanındaki iş birliğinden faydalanmasına olanak tanıyacak.

Güvenlik iş birliği
Gantz’ın ziyareti, Ulusal Güvenlik Danışmanı Fas asıllı Meir Ben-Shabbat’ın Aralık 2020’nin sonunda ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in geçen Ağustos’taki ziyaretinden sonra üst düzey bir İsrailli yetkili tarafından yapılan üçüncü Rabat ziyareti oldu.
Uluslararası ilişkiler alanında çalışmalar yürüten Falı Profesör İssam Laroussi, Gantz’ın ziyaretinin güvenlik iş birliği alanını da kapsayan, 2020 yılında imzalanan anlaşma doğrultusunda gerçekleştiğini söyledi. Ziyaret, özellikle Cezayir Cumhurbaşkanlığı’nın Krallık ile diplomatik ilişkilerini kesme kararının ardından Fas’ın bölgesel komşuluk ilişkilerinde tanık olduğu köklü değişim ve dönüşümlerin ortasında gelişti. Laroussi, İsrail ile istihbarat ve askeri alanlardaki koordinasyona dikkat çekerken, Fas Krallığı’nın Tel Aviv açısından hayati önem taşıyan silahlardan yararlandığını vurguladı.

Güvenlik ve istihbarat alanları
İsrail tarafı, Gantz ile Fas Ulusal Savunma İdaresinden Sorumlu Bakan Abdullatif Ludi tarafından imzalanan anlaşmanın ayrıntılarını açıklamadı. İsrail Savunma Bakanı, anlaşmanın yalnızca güvenlik ve istihbarat alanlarını kapsadığını söylerken bunun ‘güvenlik anlaşmalarının yapılmasına, Fas’a güvenlik ve askeri teçhizat satışına ve Fas ile ortak askeri tatbikatların düzenlenmesine’ olanak sağladığını bildirdi. Medyada çıkan haberlere göre mutabakat zaptı, iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini kapsıyor. Ayrıca Fas’ın son derece gelişmiş İsrail güvenlik teçhizatı edinmesine de olanak sağlıyor. Gantz, operasyonel planlama, araştırma ve geliştirme alanındaki iş birliğine ek olarak anlaşmayı ‘görüş alışverişinde bulunmak, ortak projeler başlatmak ve İsrail’i Fas’a ihracat yapmaya teşvik edecek olanakları sağlamak açısından çok önemli’ olarak nitelendirdi.
Fas Kraliyet Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada ziyaretin, Fas Krallığı ve İsrail Devleti arasındaki iş birliği ilişkileri çerçevesinde gerçekleştiği belirtildi. Süreç, Kral 6. Muhammed’in başkanlığında, 2020 yılında diplomatik ilişkilerinin yeniden başlamasıyla sonuçlanan ‘Fas- İsrail- ABD’ üçlü bildirgenin imzalanmasından bu yana somut bir ilerlemeye tanık oldu. İki bakan daha önce savunma alanındaki bilgilerin korunmasına ilişkin bir anlaşma ve siber güvenlik alanında iş birliği için bir mutabakat zaptı imzalamıştı. Yaptıkları açıklamalarda savunma alanında kaydedilen ilerlemeye övgüde bulunuldu.
Güney Bölgesi Komutanı Kraliyet Silahlı Kuvvetleri Genel Müfettişi Belhayr el-Faruk, İsrailli Bakan ile bir araya geldi. Taraflar, iki ülke arasındaki iş birliğinin boyutunu dikkat çekti. İş birliğinin, ‘özellikle eğitim ve savunma yeteneklerinin güçlendirilmesi ve teknoloji transferi alanlarında sürdürülen deneyim alışverişinin umut verici olduğu vurgulandı.

İnsansız hava araçları
İssam Laroussi, iki taraf arasındaki iş birliği çerçevesinde İsrail’in Fas’a insansız hava araçları sağladığına ve iki ülke arasındaki askeri iş birliği alanının Fas’ın güneyindeki illerde genişletildiğine dikkat çekti. Profesör, özellikle ayrılıkçı Polisario Cephesi’nden veya Rabat ile diplomatik ilişkilerini kesen Cezayir askeri rejiminden yöneltilen tacizlerle mücadele için askeri cephaneliği ve ülkenin savunma sistemlerini güçlendirmeyi amaçlayan diğer projeler de olduğunu belirtti. Laroussi ayrıca Fas’ın ‘çıkarlarını, özellikle de Sahra’daki egemenliğini’ korumak için İsrail Savunma Bakanı’nın ziyaretinden faydalanacağını kaydetti.

Mutabakat zaptı
‘The Time of Israel’ gazetesi ziyarete ilişkin haberinde şu ifadelere yer verdi:
“Bu mutabakat zaptının imzalanmasıyla iki ülkenin savunma bakanlıkları ve ordusu, birbirleriyle daha kolay ve daha fazla iş birliği yapabilir ve istihbarat bilgilerini paylaşabilir. Geçmişte bu iletişim ancak her iki tarafın istihbarat servisleri aracılığıyla mümkün olmuştur.”

Gazeteye göre İsrail Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili şu açıklamalarda bulundu:
“İsrail, barış anlaşmaları da imzalanan Ürdün ve Mısır ile yakın güvenlik ilişkilerini sürdürüyor. Ancak onlarla imzalanan herhangi bir savunma mutabakat zaptı yok. Bu da Fas ile varılan bu mutabakatı emsalsiz kılıyor.”
Yetkili ayrıca Fas ile askeri iş birliği anlaşması imzalanmasını ‘ortak projeler oluşturulmasını ve İsrail savunma ihracatının Fas’a kolaylıkla ulaşmasını sağlayacak çok önemli bir olay’ olarak nitelendirdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde değerlendirmelerde bulunan, jeostratejik alanda çalışmalar yürüten Faslı uzman Şarkavi er-Ravdani şunları söyledi:
“Son Fas- İsrail iş birliği, altı anlaşmanın imzalandığı, Fas- ABD- İsrail üçlü anlaşması ile eşdeğerdir. Fas’ın Tel Aviv ile ilişkileri sadece silah satışı değil, Rabat’ın önemli jeopolitik dönüşümler yaşayan  bölge ile ilişkisini güçlendirmeyi de kapsıyor.”

Niyetlerden şüphe etmek
Fas- ABD- İsrail üçlü bildirgesinden yaklaşık bir yıl sonra, Fas’ın ‘herhangi bir kazanım elde etmeden İsrail’le ilişkiler kurmakta acele etme ‘suçlaması yöneltilmesine neden olan bu anlaşmanın ciddiyeti konusunda şüpheler mevcut. Üçlü bildirge, Rabat’ın Sahra meselesindeki tutumunu ‘Sahra bölgesine özerklik verme önerisini’ kabul ederek desteklemenin yanı sıra Krallığa büyük düzeyde ekonomik ve güvenlik imtiyazı sağlamayı da vaat ediyordu. Zira mevcut ABD yönetimi, eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından ABD-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)- İsrail fonlarıyla kurulan ve üç milyar doları geçmesi beklenen İbrahim Fonu’nu dondurma kararı aldı. ABD ayrıca Sahra sorunundaki tavrını belirleme konusunda isteksiz davranıyor.

Strateji ve güvenlik alanlarında uzman olan Faslı Muhammed et-Tayyar, Fas-İsrail ilişkilerine dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Normalleşmeden söz edemeyiz. Ama durum, yaşanan kesintiden sonra diplomatik ilişkileri yeniden başlatmakla ilgili. Bu noktada Fas’la ilişkilerin son derece sağlamlaştırılması için sert bir baskı yapan, çok önemli bir seçim bloğu oluşturan ve yaklaşık bir milyon kişi olduğu tahmin edilen bir Faslı Yahudi cemaatinin varlığını hatırlatmak zorundayız.”
İsrail Savunma Bakanı’nın ziyaretinin ve ‘güvenlik, askeri ve ekonomik alanları kapsayan’ mutabakat zaptının süreçte sadece bir durak olduğuna dikkat çeken uzman, iki ülkede de büyükelçilik açma prosedürlerinin tamamlanmasının ardından diplomatik ilişkilerin hızlanacağına dikkat çekti. Tel Aviv’in güney Fas illerinde konsolosluk açacağını duyurmasının beklendiğini belirtti.

Muhammed et-Tayyar Washington’ın tavrına ilişkin de şunları söyledi:
“Tavır gayet netti. Herhangi bir değişiklik olmadı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Fas Dışişleri Bakanı ile yaptığı son görüşmede ABD yönetiminin özerklik önerisine bağlılığını ve Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıma taahhüdünü iletti.”



Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters
TT

Şam–SDG hattında belirsizlik: Anlaşma iddiaları yalanlandı

Fotoğraf:  Reuters
Fotoğraf:  Reuters

Suriye’nin El Vatan gazetesi, bugün (perşembe) hükümetten bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Suriye hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yakın zamanda bir askerî anlaşmaya varılacağı yönündeki iddiaların yalanlandığını aktardı.

Kaynak, SDG ile temasların şu anda durmuş olduğunu ve hükümetin, Suriye Savunma Bakanlığı tarafından sunulan bir öneriye SDG’nin verdiği yanıtı değerlendirdiğini vurguladı.

Suriye televizyonu ise bugün, bir kaynağa dayandırarak, ABD arabuluculuğunda hükümet ile SDG arasında, unsurların yıl sonundan önce Suriye ordusu ve iç güvenlik güçlerine entegre edilmesini öngören bir askerî anlaşmaya yakında varılmasının beklendiğini bildirmişti.

Televizyonun aktardığına göre, söz konusu anlaşma Savunma ve İçişleri bakanlıklarına 90 bin unsurun entegre edilmesini ve Rakka, Deyrizor ve Haseke’de Savunma Bakanlığına bağlı güçler içinde SDG’ye tahsis edilecek üç askerî tümeni kapsıyor.

Kaynak ayrıca, hükümet güçlerinin Suriye’nin kuzeydoğusuna girişi, askerî karar alma mekanizması ile görev, yetki ve sorumlulukların dağılımı gibi başlıca ihtilaflı konuların hâlen müzakere edildiğini belirtti.


Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
TT

Katz: İsrail, yerleşimlerini korumak için Gazze Şeridi’nde güvenlik kuşağı kuracak

Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)
Batı Şeria’da Cenin kenti yakınlarında bulunan ve tahliye edilen İsrail yerleşimi Sanur’da İsrailli askerler (EPA)

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, bugün (perşembe) Gazze savaşıyla ilgili açıklamalarında, “Gazze’de kazandık” dedi. Hamas ile olası bir ateşkes anlaşmasına değinen Katz, ülkesinin “Gazze’den asla ayrılmayacağını” söyledi. Katz, İsrail Gazze Şeridi içinde, yerleşimleri korumak amacıyla bir güvenlik kuşağı oluşturacağını ifade etti.

Savunma Bakanı Katz, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini yineleyerek, aksi takdirde “İsrail’in bu görevi kendisinin yerine getireceğini” ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth gazetesinden aktardığı habere göre Katz, Bnei Akiva, Ulpanot Merkezi ve Makor Rishon’un ortak düzenlediği Ulusal Eğitim Konferansı’nda yaptığı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın planı çerçevesinde Hamas silah bırakmazsa İsrail’in bu adımı bizzat atacağını söyledi.

Haberde, ordunun Gazze’den çekilmesini ve bölgenin Filistinlilere devrini içeren anlaşmaya karşın, Katz’ın Gazze Şeridi’ni çevreleyen bir güvenlik kuşağının yerleşimlerin korunması amacıyla kurulacağını ifade ettiği belirtildi.

Öte yandan Batılı ülkeler iki devletli çözümden söz etmeyi sürdürürken, İsrail parlamentosu Knesset, Haziran 2024’te Ürdün Nehri’nin batısında bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden kararı resmen kabul etmişti. Kararda, 7 Ekim olaylarının ardından bir Filistin devleti kurulmasının “teröre ödül” anlamına geleceği savunulmuş ve bunun Hamas’ı daha da teşvik edeceği öne sürülmüştü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile aşırı sağcı dini kanattan bazı bakanlar da defalarca Filistin devleti kurulmayacağını dile getirmişti.


Libya Genelkurmay Başkanı Haddad’ın uçağının düşüşünün arkasında ‘siyasi suikast’ şüphesi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Libya Genelkurmay Başkanı Haddad’ın uçağının düşüşünün arkasında ‘siyasi suikast’ şüphesi

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Kerime Naci

Libya’yı yeni bir savaşa sürüklemeyi reddeden Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad, Trablus’taki hükümetin Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile yaptığı görüşme sırasında, canlı yayında “Tek bir askerin bile savaşa sürüklenmesine izin vermeyeceğim. Savaş olmayacak” dedi.

Orgeneral Haddad, yeni bir vatan inşa etmek için ülkeyi doğudan batıya ve güneyden kuzeye seyahat etmeye hazır olduğunu da sözlerine ekledi.

Orgeneral Haddad’ın ölümü doğrulandıktan sonra, hakkında ‘elinde devletin prestijinden başka bir şey olmayan, mümkün olduğunda barışı seçen ve sessizlik ihanete dönüştüğünde silahlanan bir asker olduğu’ söylendi. Orgeneral Haddad’ın sloganı barış, hedefi ise Libya ordusunu birleştirmekti.

Ülkenin batısındaki hükümete bağlı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Haddad, 1967 yılında doğdu. Salı günü, Türkiye’nin daveti üzerine resmi bir ziyaret sırasında Genelkurmay Başkanı Selçuk Bayraktaroğlu ile görüşmesinin ardından, kendisini ve beraberindeki askeri heyeti taşıyan uçak Ankara'da düştü. Orgeneral Haddad, olay sonucunda hayatını kaybetti.

İki gelişme arasında yaşanan olay

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, dün sabah yaptığı açıklamada, uçağın kara kutusunun bulunduğunu duyurdu ve soruşturmanın devam ettiğini belirtti. Uçuş kayıt cihazının Türkiye saatiyle 02:45’te, kara kutunun ise 03:20'de enkaz alanında bulunduğunu açıklayan Yerlikaya, düşen uçağın kurbanlarının cesetlerinin bulunduğunu ve kimliklerini doğrulamak için örnekler alındığını duyurdu.

Haddad, Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe, Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ve Libya’nın doğusundaki Genel Komutanlık Komutanı Mareşal Halife Hafter taziye mesajı yayınladı. Hafter, mesajında “Silahlı kuvvetler, askeri görevini büyük bir sorumlulukla yerine getiren adamlarından birini kaybetti. Haddad, Libya tarihinin kritik aşamalarında güveni taşıdı” dedi.

5+5 Ortak Askeri Komite’nin aktif bir üyesi olan Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Ahmed el-Haddad, 2020 ateşkes anlaşmasının imzalanmasında önemli bir rol oynayan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Kutavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammed el-Assavi Diyab ve Genelkurmay Medya Ofisi Fotoğrafçısı Muhammed Ömer Ahmed Mahcub’un ölümü, olayın önceden planlanmış ve siyasi bir suikast olup olmadığı ya da teknik bir arıza nedeniyle mi gerçekleştiği konusunda sorular doğurdu. Özellikle de olay, Türkiye'nin Libya'daki askeri varlığını iki yıl daha uzatacağını açıklaması ve Başbakan Dibeybe’nin yeni hükümetinin yapısında değişiklikler yapacağını duyurması gibi iki önemli haberin arasında meydana geldiğinden bu sorular daha da önem kazandı.

İsrail

Mısırlı bölgesel ve uluslararası güvenlik uzmanı Tümgeneral Muhammed Abdulvahid, Orgeneral Haddad’ın öldürülmesinin ardındaki gerçek nedenler hakkında spekülasyon yapmak için henüz çok erken olduğunu, özellikle de olayın koşullarını belirlemek için Türkiye ve Libya taraflarının ortak soruşturmaları halen devam ettiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan akatardığı analize göre Abdulvahid, Türkiye’nin verilerine göre uçağın radar ekranlarından kaybolmadan önce bir arıza ve tehlike olduğuna dair sinyal gönderdiğini, bunun da önümüzdeki dönemde bazı senaryolara kapı açtığını belirtti. Bu senaryolar arasında teknik arıza veya pilotun ya da kalkıştan önce uçağın bakımından sorumlu kişilerin insan hatasının yer aldığını söyleyen Abdulvahid, kötü hava koşullarının kazanın nedeni olarak göz ardı edildiğini de sözlerine ekledi.

Türkiye-Libya ilişkilerinin kilit ismi ve mimarı olan ve önümüzdeki dönem için askeri iş birliği anlaşmalarını görüşmek üzere Türkiye Savunma Bakanı ile bir toplantıya katılan Orgeneral Haddad'ın ölümünün siyasi boyutlarını ele almaya devam eden Abdulvahid, dolayısıyla Dibeybe’nin başbakanlığındaki yeni hükümetin kurulmasının açıklanmasından ve seçimlerin yapılmasından önce onu parçalamak için Libya’nın batısında veya Dibeybe hükümeti içinde sorun çıkarmaya ilgi duyan yerel tarafların olduğuna dikkati çekti.

Özellikle Doğu Akdeniz'deki gerginlik ve İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasındaki stratejik anlaşma çerçevesinde, bölgesel müdahaleye dair başka şüpheler de olduğunu söylüyor.

Bu gelişmeler Türkiye’nin çıkarlarına aykırıydı ve şu an Türkiye-Libya ilişkilerini zayıflatmak ve Ankara’nın İsrail-GKRY-Yunanistan ittifakına karşı direncini kırmak amacıyla bu yönde bir çaba söz konusu.

Zamanlama

Libya’daki Nalut Üniversitesi Siyaset Bilimi Fakültesi Dekanı Dr. Elias Abu Bakr Al-Barouni, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Haddad’ın ölümünün normal veya teknik bir olay olarak değerlendirilemeyeceğini, bunun yerine iktidar mücadelesinin, ordunun geleceğinin ve Libya'nın önümüzdeki dönemde izleyeceği stratejik yönün merkezinde yer aldığını belirtti.

Dr. Barouni, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Orgeneral Haddad, sadece bir askeri komutan değil, aynı zamanda batıdaki askeri ve siyasi otoriteler arasında bir bağlantı ve Trablus'ta topyekûn bir savaşa sürüklenmemesi için bir nevi garantördü. Ayrıca, özellikle Washington ve Ankara'da uluslararası alanda kabul gören bir isimdi.”

Orgeneral Haddad'ın, silah ağlarının, milislerin ve doğu ve batıdaki bazı katı görüşlü liderlerin çıkarlarını tehdit eden askeri kurumun birleştirilmesi sürecinde kilit bir rol oynadığını söyleyen Dr. Barouni, bu yüzden Haddad’ın ani ölümünün, geçici bir şoktan ziyade, hesaplanmış bir güvenlik boşluğu yarattığını kaydetti.

 “Siyasi nedenlerle işlenmiş bir suikast mıydı?” sorusunun cevabının birkaç faktöre bağlı olduğunu düşünen Dr. Barouni’ye göre bu faktörlerin başında zamanlamanın önemi geliyor. Olay, Ankara'nın Libya'daki askeri varlığını iki yıl daha uzatacağını açıkladığı ve Başbakan Dibeybe’nin yeni hükümetinin kadrosunu açıklamadan önce, Libya'nın batısında gerilimin tırmandığı ve silahlı aktörlerin yeniden konuşlandığı hassas bir dönemde Türkiye'ye yapılan ziyaretin ardından meydana geldiğinden Dr. Barouni, güvenlik analizlerine göre bu tür gelişmelerin nadiren tesadüf olduğunu, aksine genellikle belirli bir siyasi-güvenlik sürecini tamamlanmadan bozma girişiminin göstergesi olduğunu belirtti.

dfrg
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve Savunma Bakanı Yaşar Güler, uçak kazasından kısa bir süre önce Ankara'da bir araya geldiler (AFP)

Siyasi suikast ihtimaline katkıda bulunan ikinci faktör, Orgeneral Haddad'ın çatışma denklemindeki konumuyla ilişkili. Dr. Barouni'ye göre Orgeneral Haddad, savaşın yeniden başlamasına açıkça karşı çıkan, milis ekonomisine dahil olmayan ve doğrudan siyasi hırsları olmamasına rağmen nüfuzlu biriydi. Bu noktada rakipleri için bir tehdit oluşturuyordu. O bir isyancı askeri lider değil, kaos planlarının önündeki bir engeldi. Çünkü ordunun milisleri meşrulaştırmak için bir çatı haline getirilmesini reddeden ve Trablus'ta çatışmaları önleyen dengeleyici bir faktördü.

Bu yüzden suikast olasılığı, resmi askeri karar alma merkezini zayıflatmak için siyasi çatışmanın yeniden askerileşmesine kapıyı aralar ve güvenlik ortamının uzlaşma yerine güç mantığına göre yeniden şekillenmesine olanak tanır.

Siyasi mesajlar

Dr. Barouni, olayın olası siyasi mesajları ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Olanları siyasi bir suikast olarak değerlendirirsek, ordunun birleştirilme sürecinin durdurulmasını öngören ve (milis) yerine (devlet) rolünü oynamaya çalışan herhangi bir askeri komutanı uyaran olası mesajlar taşıyor. Bunun yanında yeni bir hükümet kurulmadan önce kartların yeniden dağıtıldığını gösteriyor. Libya'da güvenlik kararlarının kurumların dışında kaldığı açık.”

Orgeneral Haddad’ın ölümünün öngörülebilir yansımaları olacağını belirten Dr. Barouni, “Güvenlik düzeyinde, Trablus'ta çatışmaların artması ve orduda Orgeneral Haddad’ın yerine gelecek isim konusunda bir mücadele yaşanması olasılığı artarken, hükümetin silahlı aktörleri kontrol etme kabiliyeti zayıflayacak. Siyasi düzeyde ise, hassas bir dönemde Dibeybe hükümetinin zayıflaması, mevcut güvenlik yaklaşımının etkinliğinin yeniden sorgulanması ve daha geniş çaplı dış müdahaleye kapıların açılması görülecek” dedi.

Olayın uluslararası yansımalarına değinen Dr. Barouni, Türkiye'nin güvenlik konularına yaklaşımındaki uzlaşmaz tavrının ortaya çıkmasıyla birleşme sürecinin çökmesi konusunda Amerika'nın endişelenmeye başlayacağını ve bunun da Libya'nın yeniden istikrarsız bir konu haline geleceği anlamına geldiğini söyledi.

Sonuç olarak, ölümün kaza mı yoksa suikast mı olduğu daha sonra kanıtlansa da soğukkanlı siyasi ve güvenlik analizleri, Orgeneral Muhammed el-Haddad'ın devletin geleceği konusunda çatışmaların yaşandığı bir dönemde öldüğünü ve onun yokluğunun bazı taraflara zarar vermekten çok fayda sağladığına işaret ettiğini belirten Dr. Barouni, gerçeğin şeffaf bir şekilde ortaya çıkmaması halinde Libya'nın sadece bir askeri liderini kaybetmekle kalmayacağını, aynı zamanda savaşa geri dönülmesini önleyen son emniyet valflerinden birini de kaybedeceğini vurguladı.

Patlama

Libyalı akademisyen ve politikacı Allam el-Felah, olayın gerçekleştiği koşullarla ilgili bazı sorular olduğunu belirterek, şunları sıraladı:

1- Uçakta daha önce herhangi bir arıza tespit edilmemişti ve uçak iyi donanımlı ve moderndi.

2- Enkaz geniş bir alana yayılmıştı, bu da uçağın yere çakıldığını değil, havada patladığını gösteriyor.

3- Kazada görülen parlak ışık ve bu görüntüdeki alevler, bunun bir kaza değil, bir patlama olduğunu gösteriyor.

Felah, “Haddad ve ekibi, Türkiye’de yetkililerle ve hem Libya’daki hem de bölgesel taraflarla iyi ilişkilere sahip olsa da özellikle Libya'da karışıklık çıkarmaya menfaati olan taraflar veya otoriter emelleri olan ve bir dizi Libya askeri liderini ortadan kaldırmayı planlayan taraflar olduğu için suikast komplosu olasılığı göz ardı edilemez” diye ekledi.

Libyalı gazeteci Halil Suleyman, şüphelerin en üst düzeye çıkarılması gerektiğini ve nahif komplo teorileri çerçevesinde değil, mantıklı şüpheci düşünce çerçevesinde olduğunu söyledi. Hayatını kaybedenler en yüksek askeri rütbelere sahip kişiler olduğuna dikkati çeken Suleyman, bu yüzden objektif düşünceyle ilk olarak teknik arızalardan ziyade sabotaj olabileceğini öngörüyor.

Suleyman, Facebook hesabından yaptığı değerlendirmede, ilk verilerin teknik bir arızaya işaret etse bile, herhangi bir ülkenin bu düzeydeki askeri liderleri taşıyan bir uçağın düşmesini teknik bir kaza olarak değil, potansiyel bir güvenlik olayı olarak değerlendireceğini de sözlerine ekledi.