Noel, ABD’de ve tüm dünyada bir ritüele ve kültüre nasıl dönüştü?

Noel ağacının kökeni Mısırlılar ve Romalılara kadar uzanırken Noel Baba'nın bilindik görüntüsü ressamlar tarafından oluşturuldu

Washington'da Beyaz Saray'ın yanındaki Ulusal Noel Ağacı (AP)
Washington'da Beyaz Saray'ın yanındaki Ulusal Noel Ağacı (AP)
TT

Noel, ABD’de ve tüm dünyada bir ritüele ve kültüre nasıl dönüştü?

Washington'da Beyaz Saray'ın yanındaki Ulusal Noel Ağacı (AP)
Washington'da Beyaz Saray'ın yanındaki Ulusal Noel Ağacı (AP)

Tarık eş-Şami
ABD’deki bazı dindar ve muhafazakar liderler, her yıl Noel kutlamalarının dini tezahürlerinden saptırılarak şenlikli kutlamalara ve manevi havasından uzaklaştırılarak hediyeler için ticari bir sektöre dönüştüğünden şikayet ederler. Peki Noel ağaçları ve hediyeleşme fikri nereden geliyor? Santa Claus (Noel Baba) kimdi ve Amerikan geleneklerine ne zaman nüfuz etti? Noel, dini inançları ne olursa olsun tüm ABD’lileri birleştiren ulusal bir kültür haline nasıl geldi?

Yılbaşı için yapılan çeşitli kutlamalar
Dini inançlar her yıl, ABD’de bazı kesimlerin Hıristiyanlık ile Noel kutlamaları arasında daha güçlü bir ilişki olduğunu iddia etmelerine yol açıyor. Öyle ki Noel terimi İsa Mesih'in doğum günü kutlamasını ifade eden Christmas kelimesinden geldiğinden bunu küfür ve inkar olarak reddedenler var. Bu kişiler, insanların giderek zayıflayan dini duygularla ‘Happy Holidays’ (İyi bayramlar/tatiller) yerine ‘Merry Christmas’ (Mutlu Noeller) demelerinden yakınıyorlar. Yılbaşlarında tarihi olarak hiçbir temeli olmayan alışveriş ve kutlamalar yapılıyor. Avrupalılar yüzyıllar boyunca İsa Mesih'in doğumu vesilesiyle yapılan kilise ayinlerine katılsalar da bugün artık her şeye hakim olan bu ritüellerini yerine getirmiyorlar. Her yıl 24 Aralık’ta Almanya’da ve diğer Hıristiyan Avrupa ülkelerinde Noel ağaçlarının süslenmeleri ve hediye edilmeleri on sekizinci yüzyılın sonlarında ortaya çıktı ve bu gelenek ABD’ye 1830'larda ulaştı.
Noel kutlamalarında, Kris Kringle, Saint Nicholas, Santa Claus ya da sadece Santa vb. isimlerle bilinen Noel Baba da dahil olmak üzere birçok farklı geleneklerle ailenin bir araya getirilmesi ve toplumsal uyumun güçlendirilmesi fikrine odaklanıldığı kadar, Mesih'in doğumuna önem verilmedi.
Bunun yanı sıra son yıllarda kapitalizm ve tüketim çılgınlığı da yılbaşı kutlamalarına zarar verdi. “Alışveriş yapıyorum, öyleyse varım” sloganı, yılın diğer zamanlarına kıyasla Noel zamanıyla eş anlamlı hale geldi. Noel hediyeleri için yapılan reklamlar ve pazarlamalar, Şükran Günü'nden ve hatta Cadılar Bayramı'ndan çok daha önce başlıyor. İnsanlar, zamanla çeşitli nedenlerle Noel'i kutlamaya başladılar. Peki, bu dönüşüm nasıl başladı?

Noel ağacı geleneğinin kökeni
Tarih alanında bilgilerin yer aldığı ABD merkezli History adlı internet sitesine göre ilk Noel ağaçlarının ortaya çıkışı Almanya'da 1890'lı yılların sonlarına kadar uzanıyor. Noel ağacı süsleme geleneği, Hıristiyanlık dininden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Noel ağacının yaprak dökmeyen ağaçlardan olması fikrinin kökeni ise Alman gelenekleriyle devam eden eski Mısır ve Roma'daki sembolik kullanımlarına kadar uzanabilmekte.
Yıl boyunca özellikle kış aylarında yeşil kalan bitki ve ağaçların tıpkı Noel'de insanların evlerini çam ağaçlarıyla süslemesi gibi insanlar için özel bir anlam taşıması, Hıristiyanlığın ortaya çıkışından çok öncesine dayanıyor. Eski çağlarda insanlar yeşilliğin büyüyü, hayaletleri, kötü ruhları ve hastalıkları uzaklaştırdığına inandıkları için kapılarına ve pencerelerine yaprak dökmeyen dallar asarlardı.
Yılın en kısa gündüzü ve en uzun gecesinin yaşandığı 21 Aralık kış gündönümü olarak adlandırılır. Eski çağlarda insanların çoğu güneşin bir tanrı olduğuna ve kış gündönümünün her yıl güneş tanrısı hastalanıp zayıf düştüğü için geldiğine inanıyorlardı. Bu yüzden 21 Aralık’ta bir tören yaparlardı. Çünkü bu onlar için güneş tanrısının iyileşmeye başlayacağı ve güçlenip yaz döndüğünde yaprak dökmeyen dalların yeniden büyüyeceği anlamına geliyordu.
Bu nedenle eski Mısırlılar tanrı Ra'ya taparlardı. Ra’nın tacında, yanan güneş üzerine yerleştiren bir şahin başı vardı. Ra hastalığından kurtulmaya başladığında Mısırlılar evlerini yeşil hurma dallarlıyla süslerlerdi. Bu, onlar için yaşamın ölüm üzerindeki zaferini temsil ediyordu. Antik Roma’da gündönümü, tarım tanrısı Satürn'e adanmış Satürnalya Bayramı olarak kutlanırdı. Romalılar bu günü, evlerini ve tapınaklarını yaprak dökmeyen yeşil dallarla süsleyerek kutlarlardı.


24 Aralık'ta Beyaz Saray'ın balkonuna Noel için özel asılan süsler (AP)

Tarih öncesi ve İlk Çağ döneminde Kuzey Avrupa'da yaşayan Keltler’in rahipleri, Romalıların bu putperestlik ritüelini aktardılar ve tapınaklarını sonsuz yaşamın bir sembolü olarak yaprak dökmeyen yeşil dallarla süslediler. İskandinav halklardan Vikingler de her zaman yeşil kalan yaprakların güneş tanrısının özel bitkisi olduğuna inanırlardı.

İlk Noel ağacı
Arkansas Üniversitesi Resim ve Sanat Okulu’nda uluslararası çalışmalar alanında öğretim görevlisi Dr. Thomas Adam, artık tüm insanların bildiği Noel ağacı geleneğini Almanya'nın başlattığını söylüyor. Dr. Adam, Almanların 16. yüzyılda, Noel zamanı süslü ağaçları evlerine koyduklarını ve onları yaprak dökmeyen yeşil dallarla süslediklerini belirtti. Bazı kesimler ise Noel ağacının yanan mumlarla ilk kez 16. yüzyılda Protestanlığın kurucusu Martin Luther tarafından süslendiğine inanıyorlar.
Öte yandan Noel ağacı ilk kez 1799 yılında Almanya’nın kuzeybatısındaki Ratzburg şehrinde kayıtlara geçmiştir. İngiliz şair Samuel Taylor Coleridge, bir Alman evinde süslü bir Noel ağacının tanımlayan satırları kaleme aldı. Ardından Alman besteci ve yazar E.T.A Hoffmann 1816 yılında, elmalar, kurabiyeler ve ışıklarla süslenmiş bir Noel ağacının ilk kez edebi olarak kaleme alındığı ünlü Fındıkkıran Balesi’nin hikayesini yayınladı.
En başından bu yana çocuklar da dahil olmak üzere tüm aile üyeleri, başka birilerinden hediye gelmediği için birbirleriyle hediyeleştiler. Bunu da Almanya'nın yükselen orta sınıfının yeni eşitlikçi kültürünün bir ifadesi olarak, aile üyeleri arasında açıkça yaptılar.

Almanya’dan ABD’ye
19. yüzyılın ilk yarısında Almanya'yı ziyaret eden ABD’liler, Noel kutlamalarını ABD toplumunu inşa etmekte kullanabileceklerini anladılar. Böyle bir Noel kutlamasına katılan ilk ABD’li olan Harvard Üniversitesi’nden Prof. George Ticknor, bu kutlamaların vatansever bir kültür yaratmadaki yararına övgüde bulundu. Prof. Ticknor, 1835 yılında o zamanlar 12 yaşında olan kızı Anna ile birlikte Dresden'de Baron Roman Feodoroviç von Ungern-Sternberg ve ailesinin düzenledikleri unutulmaz Noel kutlamasına katılmıştı. Bundan 20 yıl sonra bir başka ABD’li isim Charles Loring Brace, Berlin'i ziyaret etti. Burada Almanların Noel içinde düzenledikleri bir kutlamaya tanık olan Brace, bunun insanları bir araya getirme ve aralarındaki ilişkileri güçlendirme konusunda kapsamlı bir imkan olduğunu düşündü.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, hem Prof. Ticknor hem de Brace için Noel geleneği, dini inançları ne olursa olsun aile üyelerini ve bir ulusun fertlerini bir araya getirebilecek önemli bir duygusal bağdı. Bu yüzden Prof. Ticknor, 1843 yılında birkaç seçkin arkadaşını, Boston'daki evinde Noel ağacı ve hediyelerle düzenlediği Noel kutlamasına davet etti.
Ancak bu ABD’de Noel ağacıyla yapılan ilk kutlama değildi. New Yorklu bir mühendis ve tarihçi olan Charles Haynes Haswell, “Reminiscences of an Octogenarian of the City of New York” (1800’lü yıllarda bir New Yorklunun Hatıraları) adlı kitabında 1830'lu yıllarda Brooklyn'de yaşayan Alman ailelerin Noel ağaçlarını süslediklerini ve kendisinin de bu ağaçlara ve yeni geleneğe merak sardığını, öyle ki bunun için oldukça rüzgarlı bir gecede kutlama yapan Alman ailelerin evlerinin pencerelerinden Noel ağaçlarını görmek için Brooklyn'e gittiğini anlatıyor.
Alman kökenli Amerikan aileler, her ne kadar, Noel ağacı süsleme geleneğini Almanya'dan getirip buradaki evlerinde sürdürseler de Noel ağaçlarının Amerikan toplumundaki sosyal etkisinin yanı sıra Noel ağacı süsleme ve hediyeleşme dahil olmak üzere bu yabancı geleneklerin toplumda kabul görmesi Prof. Ticknor'a dayanıyor.
Diğer taraftan Noel ağaçları süsleme ve Noel vesileyle hediyeleşme, bu yeni geleneğe karşı duyulan ön yargı nedeniyle onlarca yıl boyunca Amerikan toplumunda son derece yavaş yayılan ve marjinal bir olgu olarak kaldı. Bazıları, şömineye içine hediye koyulması için çorap asmak gibi eski İngiliz gelenekleri ile hediye koymak için uygun bir yer olarak Noel ağacının dibi arasında seçim yapmak zorunda kaldıklarını hissettiler. Bunun yanı sıra Alman geleneği olan Noel ağacının üretilmediğinden ve gerekli süs eşyalarının satılmadığından bunları bulmak da zordu.

ABD’li Noel Baba (Santa Claus)
Her ne kadar Noel Baba ya da Santa Claus, Noel için efsanevi bir karakter olsa da halk tarafından bilinen görüntüsü 14. yüzyılda yaşayan Saint Nicholas'a dayanmaktadır. Bu efsanenin Hollandalılar tarafından New York'a taşındığı biliniyor.
Sonraki yıllarda, ressam ve karikatürist Thomas Nast’ın, Noel Baba’yı çizmesiyle bugün dünyanın bildiği koca göbekli, uzun beyaz sakallı, yaşlı ve neşeli bir adamın görüntüsü ortaya çıktı. Nast, 1866 yılında Noel Baba'nın bir ren geyiği tarafından çekilen kızak üzerinde seyahat ettiği ve gökyüzünde uçtuğu fikrinin yanı sıra Noel Baba'nın görevlerini, hediye vermekten çocukların davranışlarını kaydetmeye kadar titizlikle detaylandıran ‘Noel Baba ve Eserleri’ adlı çizimlerini yayınladı.
Karikatürist Haddon Sundblom tarafından geliştirilen bu çizimler, 1931 yılında Coca-Cola şirketi tarafından başlatılan uluslararası bir reklam kampanyasıyla dünya çapında ün kazandı. Noel Baba'nın kırmızı takım elbiseli, siyah kuşaklı, beyaz kürklü, siyah ayakkabılı, yumuşak kırmızı şapkalı ve uzun beyaz sakallı iri yarı bir beyefendi olarak görüntüsü Sundblom sayesinde kök saldı.

Noel’in resmi olarak kabulü
Noel'in ABD’de resmi tatil olarak ilan edilmesi ve Beyaz Saray'a ilk Noel ağacının konulması, Noel'in ABD’de resmiyet kazanmasını sağlayan adımlar oldu. ABD Kongresi, 28 Haziran 1870 tarihinde, Noel Günü, Yeni Yıl Günü, Bağımsızlık Günü ve Şükran Günü'nü memurlar ve işçiler için resmi tatil ilan eden bir yasayı onayladı. Beyaz Saray'da Noel ağacı süsleme geleneğini başlatan ise Aralık 1889'da dönemin ABD Başkanı Benjamin Harrison olurken bu, First Lady'nin gözetiminde her yıl tekrarlanan bir gelenek haline geldi.



The Jerusalem Post: İsrail ordusu Refah’taki yerinden edilenleri tahliye etmek üzere Gazze'nin orta kesiminde yeni bir 'güvenli bölge' kurmayı planlıyor

Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
TT

The Jerusalem Post: İsrail ordusu Refah’taki yerinden edilenleri tahliye etmek üzere Gazze'nin orta kesiminde yeni bir 'güvenli bölge' kurmayı planlıyor

Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)

İsrail The Jerusalem Post gazetesi bugün yayınladığı bir haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'tan tahliye edilecek yerinden edilen Filistinliler için Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yeni bir ‘güvenli bölge’ kurmayı planladığını bildirdi.

Gazete yeni güvenli bölgenin Nuseyrat ve el-Bureyc mülteci kamplarının eteklerinde, İsrail ordusu tarafından oluşturulan koridorun yakınlarında kurulacağını ve el-Mevasi yakınlarındaki mevcut barınma bölgesinin ise Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrine doğru genişletileceğini aktardı.

Öte yandan İsrail basınına göre Başbakan Binyamin Netanyahu, dün yaptığı açıklamada, Refah’a kara saldırısına hazırlık olarak şehirdeki sivillerin tahliyesine başlandığını söyledi.

Ancak Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, dün yaptığı açıklamada henüz Refah sakinlerinden şehri boşaltmalarının istenmediğini açıkladı.


Kenevir yakında ABD’de daha az tehlikeli bir uyuşturucu olarak sınıflandırılacak

Kenevir çiçeği (Reuters)
Kenevir çiçeği (Reuters)
TT

Kenevir yakında ABD’de daha az tehlikeli bir uyuşturucu olarak sınıflandırılacak

Kenevir çiçeği (Reuters)
Kenevir çiçeği (Reuters)

ABD hükümeti keneviri daha az tehlikeli bir uyuşturucu olarak sınıflandırmaya hazırlanırken, bu hamlenin önemli ekonomik sonuçları olması bekleniyor.

Basın tarafından ortaya çıkarılan ve daha sonra ABD Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan yeni sınıflandırma, kenevir üzerinde tıbbi araştırmaları teşvik edecek ve bir dizi vergi kısıtlamasını hafifletecek.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre, bir Adalet Bakanlığı sözcüsü yaptığı açıklamada, kenevirin eroin gibi tıbbi kullanımı olmayan ve bağımlılık yapan maddeleri içeren birinci kategoriden, örneğin bazı kodeinli ilaçları içeren üçüncü kategoriye taşınmasının önerildiğini söyledi.

ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Demokrat Chuck Schumer yaptığı açıklamada, ‘kısıtlayıcı ve sert kenevir yasalarını, bilimin ve ABD’lilerin çoğunluğunun açıkça söyledikleriyle uyumlu hale getirme ihtiyacını kabul eden’ kararı memnuniyetle karşıladı.

Schumer, ‘ABD Kongresi'nin esrar üzerindeki federal yasağı sona erdirmek için elinden gelen her şeyi yapması gerektiğini’ vurguladı.

2020 ve 2022 yıllarında Demokratların çoğunlukta olduğu ABD Temsilciler Meclisi, kenevirin tehlikeli uyuşturucular listesinden çıkarılmasını amaçlayan bir yasa tasarısını kabul etmiş, ancak ABD Senatosu'nun muhalefetiyle karşılaşmıştı.

Pew Araştırma Merkezi tarafından Mart ayında yayınlanan bir anket, ABD’lilerin yüzde 88'inin tıbbi veya eğlence amaçlı esrar kullanımının yasallaştırılması gerektiğine inandığını gösterdi.

Yirmi dört ABD eyaleti ve Washington DC'nin bulunduğu Columbia Bölgesi halihazırda keneviri yasallaştırmış durumda. Diğer 14 eyalet de sadece tıbbi amaçlarla kullanımına izin veriyor.

Pew Araştırma Merkezi, Şubat ayında ABD’lilerin yüzde 74'ünün şu anda esrarın eğlence amaçlı veya tıbbi amaçlı kullanımının yasal olduğu bir eyalette yaşadığını bildirdi.


Trump seçimleri kaybetmesi halinde destekçilerinin şiddete başvurma ihtimalini göz ardı etmiyor

ABD Kongre Binası'nın basıldığı gün bina önünde toplanan Trump destekçileri, 6 Ocak 2021 (AP)
ABD Kongre Binası'nın basıldığı gün bina önünde toplanan Trump destekçileri, 6 Ocak 2021 (AP)
TT

Trump seçimleri kaybetmesi halinde destekçilerinin şiddete başvurma ihtimalini göz ardı etmiyor

ABD Kongre Binası'nın basıldığı gün bina önünde toplanan Trump destekçileri, 6 Ocak 2021 (AP)
ABD Kongre Binası'nın basıldığı gün bina önünde toplanan Trump destekçileri, 6 Ocak 2021 (AP)

ABD merkezli CNN televizyonu eski ABD Başkanı Donald Trump’ın, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerini kaybetmesi halinde destekçilerinin şiddete başvurma ihtimalini göz ardı etmediğini bildirdi.

Time dergisine verdiği ve fün yayınlanan röportajda Trump, “Bence kazanacağız. Tabii kazanamazsak durum değişir. Bu her zaman seçimin adil olup olmamasına bağlı” ifadelerini kullandı.

CNN'e göre bu ayın başlarında yapılan ve iki oturumda gerçekleşen röportaj sırasında Trump önce seçimleri kazanamazsa 6 Ocak 2021'de ABD Kongre (Capitol) Binası Baskını’na benzer bir şiddet olayının yaşanmasına ihtimal vermedi.

Hatırlanacağı üzere Trump, 2020 yılındaki başkanlık seçimlerinde kaybedince Kongre  Binası’na yapılan baskından önce destekçilerini Washington'da toplamış ve onlara Kongre Binasını terk etmeleri çağrısında bulunmayı reddetmişti.

Röportajda “Bence büyük bir zafer kazanacağız ve herhangi bir şiddet olayı yaşanmayacak” diyen Trump, dergi tarafından daha sonra telefonla gerçekleştirilen röportajın ikinci kısmında gelecekle ilgili görüşlerini aktarırken biraz daha üstü kapalı bir üslup benimsedi. 2020 yılındaki başkanlık seçimlerinde komplolar kurulduğu için bunun şiddet yanlısı bir grubu Kongre Binası’na baskın yapmaya kışkırttığını iddia eden Trump, “Geçen sefer yaptıkları şeyleri yapabileceklerini sanmıyorum” dedi.

CNN’in aktardığına göre Trump, siyasi kariyeri boyunca seçim sonuçlarını kabul etmeyi ya da yenilgiyi kabullenmeyi hep reddetti. Trump, 2016 yılında Cumhuriyetçi Parti’nin önseçimleri sırasında Iowa eyaletinde ikinci olduktan sonra, Teksas Senatörü Ted Cruz'u hile yapmakla suçlamış, yeni bir seçim yapılması çağrısında bulunmuştu.

Röportajda ayrıca Kongre Binası baskını sırasında işledikleri suçlar nedeniyle hüküm giyen yüzlerce kişiyi affetme vaadini yineleyen Trump, birçoğu şiddet suçu işlediğini kabul etmiş ya da jüri tarafından suçlu bulunmuş olan bu kişileri ‘rehineler’ olarak nitelendirdi.

Time dergisinin konuyla ilgili olarak kendisine yönelttiği “Onları affetmeyi düşünür müydünüz?” sorusuna Trump, “Bunu düşünürdüm, evet, kesinlikle düşünürdüm” yanıtı verdi.


Filistin yanlısı öğrenci protestoları sırasında Kaliforniya Üniversitesi’nde arbede

Kaliforniya Üniversitesi kampüsünde yaşanan arbededen (AFP)
Kaliforniya Üniversitesi kampüsünde yaşanan arbededen (AFP)
TT

Filistin yanlısı öğrenci protestoları sırasında Kaliforniya Üniversitesi’nde arbede

Kaliforniya Üniversitesi kampüsünde yaşanan arbededen (AFP)
Kaliforniya Üniversitesi kampüsünde yaşanan arbededen (AFP)

ABD televizyon kanalları tarafından yayınlanan görüntülere göre bugün (Çarşamba) Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) Filistin yanlısı protestolar sırasında arbedeler yaşanırken, ABD genelindeki üniversiteler, benzer protestoları kontrol altına almakta zorlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN'den aktardığı habere göre söz konusu arbedeler, şafak vakti Filistin yanlısı gruplar ile İsrail yanlısı protestocular arasında başladı.

Los Angeles Belediye Başkanlığı Sözcüsü Zach Seidel, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Los Angeles polisinin ‘üniversite yetkililerinin kampüste destek sağlama talebine derhal yanıt verdiğini’ bildirdi.

Televizyon görüntülerinde karşıt görüşlü protestocuların birbirlerine sopalarla vurduğu, metal bariyerleri parçaladığı ve havai fişek attığı görüldü.

Üniversite Rektörü Gene D. Block, söz konusu olaylardan önce yaptığı açıklamada ‘üniversite mensupları ve üniversiteyle bağlantısı olmayan diğer kişiler’ de dahil olmak üzere protestocuların geçen hafta kampüste çadır kurdukları konusunda uyarıda bulunmuştu.

Üniversitenin internet sitesinde dün (salı) yayınlanan bildiride, “Filistin yanlısı protestocuların bir kısmı ve alana gelen İsrail yanlısı protestocular barışçıl faaliyetlerde bulundular. Ancak diğerlerinin davranışları açıkçası şok edici ve utanç vericiydi. Çeşitli şiddet olaylarına tanık olduk. Bu olaylar kampüsümüzdeki pek çok kişiyi, özellikle de Yahudi öğrencilerimizi endişe ve korku içine soktu” ifadeleri yer aldı.

UCLA’daki öğrenci gazetesi Daily Bruin, İsrail yanlılarının kampüste Filistin yanlısı protestolar için kurulan bir çadırı kaldırmaya çalıştığını bildirdi.

ABC kanalına bağlı KABC tarafından yayınlanan hava görüntülerinde, ellerinde sopalar ve coplar bulunan kişilerin, Filistin yanlısı protestocuları korumak için kurulan ve bazıları pankart ya da şemsiye taşıyan tahta kalaslardan oluşan derme çatma barikatlara saldırdığı görüldü.

Dün geç saatlerde New York polisi UCLA’ya baskın düzenleyerek, bazıları bir akademik binayı ele geçirmiş olan onlarca Filistin yanlısı protestocuyu gözaltına aldı ve yaklaşık iki haftadır orada bulunan bir protesto çadırını dağıttı.

Hamas’ın 7 Ekim'de İsrail'in güneyine yönelik operasyonu ve ardından İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısı, 2020'deki ırkçılık karşıtı protestolardan bu yana ABD'deki en büyük öğrenci gösterileri dalgasını ortaya çıkardı.


Anket: Trump, Biden ile arasındaki farkı kapatıyor

Eski ABD Başkanı Donald Trump ve rakibi ABD Başkanı Joe Biden (Reuters)
Eski ABD Başkanı Donald Trump ve rakibi ABD Başkanı Joe Biden (Reuters)
TT

Anket: Trump, Biden ile arasındaki farkı kapatıyor

Eski ABD Başkanı Donald Trump ve rakibi ABD Başkanı Joe Biden (Reuters)
Eski ABD Başkanı Donald Trump ve rakibi ABD Başkanı Joe Biden (Reuters)

Reuters ve Ipsos tarafından gerçekleştirilen ortak bir anket, ABD Başkanı Joe Biden’ın önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimleri öncesinde eski Başkan Donald Trump'a karşı yüzde bir puanlık üstünlüğe sahip olduğunu gösterdi. Anket sonuçları, Trump’ın iş kayıtlarında tahrifat yapmakla ilgili olarak hakkında adli suçlamaların olduğu bir dönemde açıklandı.

İki gün süren ve dün sona eren ankete katılan seçmenlerin yaklaşık yüzde 40'ı, başkanlık seçimleri bugün olsa Demokrat Parti'nin adayı olan Başkan Biden'a oy vereceklerini söylerken, Cumhuriyetçi Parti'nin adayı eski Başkan Trump'a oy vereceklerini söyleyenlerin oranı yüzde 39 oldu.

Oysa Reuters ve Ipsos tarafından 4-8 Nisan tarihleri arasında yapılan ankette Biden, Trump'ın dört puan önündeydi. Anket, 5 Kasım seçimlerine altı ay kala, çoğu halen kararsız olan seçmenlerle yapılmış ve yaklaşık yüzde 3’lük hata payına sahipti.

Ankete katılanların yaklaşık yüzde 28'i kime oy verecekleri konusunda kararsız olduklarını ve çekimserlik de dahil olmak üzere başka seçeneklere yönelebileceklerini belirtti.

Ankete katılanların yüzde 8'i, bağımsız adaylardan biri olan aşı karşıtı aktivist Robert Kennedy Jr'ın, Trump ve Biden ile birlikte oy pusulasında yer alması halinde ona oy vereceğini açıkladı.

Anketler adaylara verilen destekle ilgili önemli göstergeler olsa da az sayıda eyalet genellikle başkanlık seçiminin galibini belirleyen ABD Seçiciler Kurulu'nda dengeyi değiştirebiliyor.

Öte yandan hem Biden hem de Trump, kıyasıya geçmesi beklenen yarış öncesinde önemli zorluklarla karşı karşıyalar.

Trump, nisan ayının büyük bir bölümünü kendisine karşı açılan dört ceza davasının ilkinin görüldüğü Manhattan'daki bir mahkeme salonunda geçirdi.

Biden (81) ise yaşıyla ilgili endişelerin yanı sıra, İsrail'in Gazze'deki savaşına verdiği destek nedeniyle kendi partisi olan Demokrat Parti’den bir kesimin ağır eleştiri oklarının hedefinde.


Baby Reindeer hayranları birbirlerine 2020 tarihli diziyi öneriyor

12 bölümden oluşan Emmy ödüllü I May Destroy You'da başroldeki Michaela Coel'e Weruche Opia ve Paapa Essiedu eşlik ediyor (BBC)
12 bölümden oluşan Emmy ödüllü I May Destroy You'da başroldeki Michaela Coel'e Weruche Opia ve Paapa Essiedu eşlik ediyor (BBC)
TT

Baby Reindeer hayranları birbirlerine 2020 tarihli diziyi öneriyor

12 bölümden oluşan Emmy ödüllü I May Destroy You'da başroldeki Michaela Coel'e Weruche Opia ve Paapa Essiedu eşlik ediyor (BBC)
12 bölümden oluşan Emmy ödüllü I May Destroy You'da başroldeki Michaela Coel'e Weruche Opia ve Paapa Essiedu eşlik ediyor (BBC)

Richard Gadd'ın Netflix hiti Baby Reindeer, izleyicilerin daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemiyor; hayranların birbirine önerdiği bir dizi hariç...

İskoç yazar ve başrol oyuncusu Richard Gadd'ın kendi gerçek hikayesinden uyarladığı dizi, Donny Dunn karakteriyle ısrarlı takipçisi (stalker) Martha Scott'ın ilişkisini konu alıyor.

İki dizi de gerçek olaylara dayanıyor

Dünyanın dört bir yanındaki izleyicileri büyüleyen Baby Reindeer'ı daha da etkili kılan şey, yaratıcısı ve başrol oyuncusu Gadd'ın yaşadığı gerçek olaylara dayanması. 

Dizinin otobiyografik anlatımı, komedyenin hayatının en zor anlarını yeniden canlandırdığı gerçeğiyle daha da yıkıcı hale geliyor.

Bu gibi diziler nadir olsa da Baby Reindeer'a fazlasıyla benzeyen etkileyici bir yapım daha var: Michaela Coel'in yarattığı ve başrolünde oynadığı BBC draması I May Destroy You.

Oyuncu ve yazar Coel, baş karakter Arabella'yı yaratırken kendi deneyimlerinden yola çıkmış ve cinsel saldırıya uğrayan bir yazar olarak yaşadıklarını anlatıyor.

"Bu benim de hikayem"

Coel, dizinin gösterime girdiği yıl olan 2020'de Jimmy Fallon'la yaptığı bir söyleşide, "Arabella karakterinde kendimden esinlendim, özellikle de başlangıçta" diyerek eklemişti:

O, bir yazar ve işine ara veriyor, bir şeyler içmek için dışarı çıkıyor. İçkisine ilaç katılıyor ve tanımadığı kişiler tarafından cinsel saldırıya uğruyor. Bu benim de hikayemdi... Ama dizi aynı zamanda çok daha fazlası hakkında.

Tıpkı Baby Reindeer gibi Coel'in dizisi de zaman zaman komik, bazen yıkıcı ve gerçek olaylara dayandığı için son derece etkileyici. Bu nedenle Baby Reindeer izleyicileri, diziyi beğnenlere bir diğer etkileyici drama olan I May Destroy You'yu öneriyor.

"Böyle hissettiren tek dizi"

Bir Reddit kullanıcısı, Gadd'ın "kırılganlığını ve çiğliğini" överken, bir diğeri de "I May Destroy You, bu diziye kadar izlediğim ve böyle hissettiren tek dizi" dedi. 

Üçüncü bir kişiyse ekledi: 

İkisi de benim için 10 numara 5 yıldız. Ve bu travmatik deneyimleri paylaşabilmek kolay olmasa gerek.

Başka bir izleyici de şöyle yazdı:

Richard Gadd'ın Baby Reindeer'ını izlerken Michaela Coel'in I May Destroy You'sunu hatırlayan biri olarak yalnız değilim.

Independent Türkçe, Dexerto, Reddit, Unilad, The Tonight Show Starring Jimmy Fallon


Donald Trump, Time'a konuştu: "İki devletli çözüm artık çok zor"

Trump, söyleşisinde "ABD'nin başında olsaydım, İsrail'de 7 Ekim yaşanmazdı" dedi (Reuters)
Trump, söyleşisinde "ABD'nin başında olsaydım, İsrail'de 7 Ekim yaşanmazdı" dedi (Reuters)
TT

Donald Trump, Time'a konuştu: "İki devletli çözüm artık çok zor"

Trump, söyleşisinde "ABD'nin başında olsaydım, İsrail'de 7 Ekim yaşanmazdı" dedi (Reuters)
Trump, söyleşisinde "ABD'nin başında olsaydım, İsrail'de 7 Ekim yaşanmazdı" dedi (Reuters)

Eski ABD Başkanı Donald Trump, ülkenin köklü haber dergisi Time'a verdiği söyleşide, tekrar seçilmesi halinde izleyeceği politikaları anlattı.

Time'ın politika editörü Eric Cortellessa'ya konuşan Trump, kasımda yapılacak başkanlık seçimlerini kazandığında birçok konuda daha agresif bir siyaset yürüteceğini belirtti.

Dün yayımlanan söyleşide Trump, Gazze savaşında iki devletli çözüme düşük ihtimal verdiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: 

Bir zamanlar iki devletli çözümün işe yarayabileceğini düşünüyordum. Ancak bu artık çok ama çok zor görünüyor. Bunu başarmak gerçekten çok daha zor olacak.

Trump, seçilmesi durumunda İsrail'e gönderilen askeri yardımları durdurup durdurmayacağına yönelik soruyu yanıtlamazken, 7 Ekim saldırılarını önleyemeyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya yöneltilen eleştirileri haklı bulduğunu söyledi. 

"Benim dönemimde terör yoktu. IŞİD'i yüzde 100 temizledik" diyen 77 yaşındaki siyasetçi, İran ve İsrail'in savaşa girmesi durumunda Tel Aviv yönetimini destekleyeceklerini de belirtti.

Meksika sınırından yasadışı yollarla ülkeye giren göçmenlerle ilgili sert önlemler alacağını söyleyen Trump, bu kişilerin sınırdışı edilmesi için Ulusal Muhafızları görevlendireceğini ifade ederek, "Eğer onlar beceremezse ordunun başka birimlerini devreye sokarım" dedi.

Cumhuriyetçilerin lideri, kayıtdışı göçmenler için "Bunlar sivil değil. Bunlar ülkemize yasadışı şekilde giren kişiler" ifadelerini de kullandı.

ABD'de radikal sağcılar ve Trump destekçileri, 6 Ocak 2021'de, 3 Kasım 2020 seçiminin sonuçlarının onaylanmasına yönelik oturumun düzenlendiği Kongre binasını basmıştı.

Trump, rakibi ABD Başkanı Joe Biden'a karşı kaybetmesi durumunda tekrar böyle bir senaryo yaşanabileceğini ima ederek şöyle konuştu: 

Bence kazanacağız. Tabii kazanamazsak durum değişir. Bu her zaman seçimin adil olup olmamasına bağlı.

Eski Başkan, Kongre baskınından suçlu bulunanlarla ilgili af çıkarmayı "kesinlikle değerlendireceğini" de sözlerine ekledi.

Trump, kürtaj uygulamalarını tamamen eyaletlerin insiyatifine bırakacağını ve Roe-Wade Kararı'nın iptalinden memnun olduğunu söyledi.

1973 tarihli karar, ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alıyordu. ABD Yüksek Mahkemesi, Haziran 2022'de kararı iptal ederek, konuyla ilgili kanunların düzenlenmesini eyaletlerin kontrolüne bırakmıştı. Bunun ardından ülke genelinde büyük protestolar patlak vermişti.

Trump, kürtaj yaptıran kadınlarla ilgili hukuki işlem başlatılmasına yönelik kararları eyaletlerin vermesini sağlayacağını belirterek "Benim böyle bir durumda rahatsızlık duyup duymamamın meseleyle ilgisi yok. Tüm yetkiler eyaletlerde olacak" dedi. Trump, federal çapta uygulanacak bir kürtaj yasağı getirip getirmeyeceğiyle ilgili soruyuysa yanıtlamadı.

Diğer yandan Biden'ın seçim kampanyası yöneticisi Julie Chavez Rodriguez, Trump'ın açıklamalarına ilişkin "Söyledikleri pek şüpheye yer bırakmıyor. Tekrar seçilirse tüm ülkede geçerli olacak bir kürtaj yasağı getirecek" dedi.

Independent Türkçe, Time, Axios, CNN, Times of Israel


ABD İsrail-Hamas ateşkesine şimdi ulaşmakta 'kararlı'

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)
TT

ABD İsrail-Hamas ateşkesine şimdi ulaşmakta 'kararlı'

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bugün İsrail ziyareti sırasında ABD'nin İsrail ile Hamas Hareketi arasında rehinelerin serbest bırakılması ve bir ateşkes anlaşmasına varılması konusunda ‘kararlı’ olduğunu açıkladı.

Blinken, Tel Aviv'de İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile görüşmesinde yaptığı açıklamada, “Bu zor zamanlarda bile ateşkese ulaşmaya, (Gazze’de tutulan İsrailli) rehineleri evlerine geri getirmeye ve bunu hemen yapmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.


Belgeler: Beyaz Saray Gazze'den bazı Filistinlileri mülteci olarak kabul etmeyi düşünüyor

ABD Başkanı Joe Biden (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden (AFP)
TT

Belgeler: Beyaz Saray Gazze'den bazı Filistinlileri mülteci olarak kabul etmeyi düşünüyor

ABD Başkanı Joe Biden (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden (AFP)

ABD’deki bazı resmi belgeler, Başkanı Joe Biden yönetiminin, Gazze Şeridi'nde savaş devam ederken bazı Filistinlileri mülteci olarak kabul etmeyi düşündüğünü ortaya koydu.

CBS News tarafından ulaşılan belgelere göre geçtiğimiz haftalarda ABD’nin resmi kurumlarından bazı üst düzey yetkililer, ABD’de doğrudan ABD vatandaşlığı ya da daimi oturma izni olan kişiler Gazze’deki yakınlarının ülkeye kabul edilmesine ilişkin bazı olası seçeneklerin detaylarını görüştüler.

Söz konusu belgelerde Gazze'den Mısır'a kaçan ve ABD’de yakınları olan Filistinlilerin ülkeye kabul edilmesi amacıyla ABD Mülteci Kabul Programının kullanılmasını öngören bir öneri tartışılıyor.

Belgelere göre ABD'li yetkililer, eğer ABD'de yakınları varsa Gazze dışından da Filistinlileri ülkeye mülteci olarak kabul etmeyi düşünüyorlar.

Belgelerde ABD’de yakınları olan Gazzelilerin ‘uygunluk, sağlık ve güvenlik’ gibi çeşitli kontrollerin ardından ABD'ye uçmaya ve mülteci statüsü almaya hak kazanacakları belirtiliyor. Mültecilik statüsü, kişilere ABD’de daimi ikamet izni almalarına ve konut bulmalarına yardımcı olmak ve ABD vatandaşlığına giden yolda önlerini açmak gibi yeniden yerleştirme avantajları elde etmelerini sağlıyor.

Bir Beyaz Saray sözcüsü Fox News kanalına yaptığı açıklamada, ABD’nin Gazze’de savaşın başlamasından bu yana bin 800'den fazla ABD vatandaşının ve ailelerinin Gazze'den ayrılmasına yardımcı olduğunu ve çoğunun ABD'ye geldiğini söyledi.

Sözcü, açıklamasını şöyle sürdürdü:

Başkan Biden'ın yönlendirmesiyle biz de yardım ettik. Ciddi sağlık sorunları olan ve kanser tedavisi gören çocuklar gibi özellikle durumu kritik olan kişilerin zarar görmemeleri ve bölgedeki yakın hastanelerde tedavi edilmeleri için yardım etmeye devam edeceğiz.

Sözcü ayrıca ABD'nin Filistinlilerin Gazze'den ya da Batı Şeria'dan zorla yerinden edilmesi ve Gazze Şeridi’nin sınırlarının yeniden çizilmesine yol açacak her türlü adımı kategorik olarak reddettiğinin altını çizdi.

Hamas tarafından yönetilen Gazze’deki Sağlık Bakanlığı tarafından aktarılan verilere göre Gazze'deki savaşta şimdiye kadar çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 34 binden fazla insan öldü.


‘Parçalanmış demokrasi’... Gazze Savaşı’nda Fransız üniversiteleri ne yaptı?

Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
TT

‘Parçalanmış demokrasi’... Gazze Savaşı’nda Fransız üniversiteleri ne yaptı?

Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)

Fransa Başbakanı Gabriel Attal, altı ayı aşkın bir süredir devam eden ve en az 34 bin kişinin ölümüne neden olan Gazze Şeridi'ndeki katliamı protesto etmek için ABD'den Fransız üniversitelerine ve enstitülerine ulaşan öğrenci hareketine karşı yetkililerin sert tutumunu somutlaştırmak istiyor.

Endişe verici sayıdaki ölüme ek olarak on binlerce yaralı ve açlıktan ölüm gibi başlıkları olan bu insani kriz, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'i Gazze'yi İkinci Dünya Savaşı'nda tamamen yok edilen Alman şehirlerine benzetmeye sevk etti.

Attal geçtiğimiz Cumartesi günü, Paris'teki Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde devam eden öğrenci gösterilerini ‘üzücü ve şok edici bir hareket’ olarak yorumlayarak, “Öğrencilerimize ve öğretim görevlilerimize kendi kurallarını dayatmaya çalışan aktif ve tehlikeli bir azınlığa tolerans gösterilmeyecektir” dedi.

ferth
Fransa Başbakanı Gabriel Attal, geçtiğimiz Cumartesi günü bir dizi yetkiliyle birlikte gerçekleştirdiği tur sırasında (AFP)

Sloganı ‘eğitim sektörüne güç ve prestij kazandırmak’ olan Başbakan, enstitü ve üniversitelerin kapatılmasını ve eğitimin engellenmesini eleştirerek, oklarını ‘siyasi güçlere’, özellikle de ‘çalışmaların devamını engellemeye çalışan azınlığın’ provokatörü olarak gördüğü Boyun Eğmeyen Fransa Partisi’ne (LFI) yöneltti.

Sorbonne Üniversitesi

Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde yaşananlar tarihi Sorbonne Üniversitesi'ne de sıçradı ve onlarca öğrenci üniversitenin avlusunda oturma eylemi yaptı. Üniversite yönetimi güvenlik güçlerini çağırmadan önce oturma eylemini dağıtmak, çadırları kaldırmak ve protestocuları uzaklaştırmak için müdahale etti.

Yaygın olarak dolaşıma sokulan videolar polisin protestoculara karşı uyguladığı şiddeti gözler önüne serdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, güvenlik güçleri geldiğinde orada bulunan Sorbonne öğrencisi Louis Mazer şunları söyledi: “Birçok Amerikan üniversitesinde olduğu gibi biz de çadırlar kurduk. Filistin'de yaşananlar ve Gazze Şeridi'nde devam eden soykırım hakkında farkındalık yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz. Polis hızla geldi, çadırları yıktı, öğrencileri yakalarından tutup yerlerde sürükledi. Bu kabul edilemez. Tamamen şok olduk.”

frgbthyn
Gazze yanlısı öğrenciler Pazartesi günü Paris'teki Sorbonne Üniversitesi önünde protesto gösterisi düzenledi. (EPA)

Üniversite kampüsünde yaşananları protesto etmek amacıyla Sorbonne'un dışında yüzlerce öğrenci, polis müdahalesini ve Gazze Şeridi'nde devam eden katliamı protesto eden spontane bir gösteri düzenlendi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bir polis kaynağı şiddet kullanıldığını reddederek, ‘tahliye işleminin sadece birkaç dakika sürdüğünü ve herhangi bir sorun yaşanmadan barışçıl bir şekilde gerçekleştirildiğini’ doğruladı.

Daha önce, günlerce süren öğrenci protestolarının ardından Siyasal Bilimler Enstitüsü yönetimi, öğrenci temsilcileriyle protestoculara karşı yasal işlemleri geri çekme ve Perşembe gününü Gazze'deki durumla ilgili bir diyaloğa ayırma konusunda anlaşmaya vararak kampüste polis müdahalesini önlemeyi başarmıştı.

Sorbonne Üniversitesi ve Siyasal Bilimler Enstitüsü öğrencileri, İsrail'in kınanması ve İsrail ile bu iki eğitim kurumu arasındaki iş birliğinin sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Fransa Ulusal Öğrenci Birliği, geçtiğimiz Pazartesi günü bir bildiri yayınlayarak üniversitelerde ‘yoğunlaştırılmış seferberlik’ çağrısında bulundu. Aşırı solcu LFI da destekçilerini eylemcilere destek vermeye ve katılmaya çağırdı.

Fransa Ulusal Öğrenci Birliği bir açıklama yayınlayarak ‘seferberlik’ çağrısında bulundu ve ‘kendilerini susturma girişimleri’ olarak nitelendirdiği bu durumu kınamak için ‘meşru’ gördükleri tüm yöntemlere başvuracaklarını duyurdu.

Yargıya başvurmak

Öğrencilerin sesini bastırmak ve kampüslerde protestoların genişlemesini önlemek için güvenlik güçlerinin kullanılmasına paralel olarak, Gazze'ye destek açıklamalarını caydırmak için kullanılan bir başka araç daha var: mahkemeye gitmek ve şikâyette bulunmak.

Sayıları onlarca olan bu şikayetler iki ana suçlama etrafında dönüyor: ‘terörizmi yüceltmek ve antisemitizm’. Söz konusu suçlama ve şikayetlere üç kuruluş öncülük ediyor: Avrupa Yahudi Örgütü, Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsil Konseyi ve Fransız Yahudi Gençliği.

Davaların boyutunu göstermek için geçtiğimiz Ekim ayından bu yana ‘terörizmi yüceltmek’ ya da ‘antisemitizm’ suçlamasıyla 386 dava açıldığını belirtmek yeterli olacaktır.

LFI parlamento grubu başkanı Mathilde Panot dün (Salı), yaklaşık yedi ay önce, 7 Ekim'de yaptığı ve Hamas'ın yaptıklarını ‘Filistin güçlerinin silahlı saldırısı’ olarak nitelendirdiği bir açıklamaya dayanılarak Avrupa Yahudi Örgütü tarafından ‘terörizmi yüceltme’ suçlamasıyla Paris'teki Kriminal Polis Müdürlüğü merkezine geldi.

gbfthn ht
Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI) parlamento grubu başkanı Mathilde Panot, dün (Salı) ifade vermeden önce açıklamalarda bulunuyor. (AFP)

Aynı gün Filistin asıllı Fransız avukat Rima Hasan, Le Crayon dergisine verdiği ve Hamas'ın yaptıklarını ‘meşru bir eylem’ olarak nitelendirdiği röportaj nedeniyle benzer bir suçlamayla ifade vermeye çağrıldı.

Avrupa Parlamentosu seçimleri için LFI listesinden aday olan Rima Hasan, bu iddiaya yanıt olarak ‘açıklamasının bağlamından koparıldığını’ ve hangi taraftan gelirse gelsin ‘terörizmi’ doğal olarak kınadığını söyledi. Panot ifade vermeye gitmeden önce, yüzlerce protestocu Panot'un ifade vermeye çağrılmasını ve uygulanan siyasi sansürü kınamak üzere toplandı. Panot yaptığı kısa konuşmada, “Hangi demokraside siyasi aktivistlere ve sendikacılara karşı terörle mücadele yöntemleri kullanılır?” diye sordu.

İsrail lobisi

Panot, “Beni ve diğerlerini ‘terörizmi yüceltmek’ ve ‘antisemitizm’ suçlamalarıyla kovalayan İsrail yanlısı kuruluşlara, açtıkları davaların bizi susturamayacağını söylemek istiyorum” dedi.

Rima Hasan da ‘Gazze katliamları’ olarak tanımladığı olaylara atıfta bulundu. Ünlü Fransız-Yahudi avukat Gisele Halimi'nin bir zamanlar söylediği “Dünya Holokost'un barbarlığın mutlak sonu olacağını ummadı mı?” ifadesini aktararak Gazze Şeridi'nde yaşananların da benzer bir Holokost olduğunu ima etti.

fvgtyhn
Filistin asıllı Fransız avukat Rima Hasan, dün (Salı) Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI)  tarafından düzenlenen bir mitingde konuşuyor. (AFP)

Eski cumhurbaşkanı adayı ve LFI lideri Jean-Luc Melenchon, 23 Nisan'da X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, bazı isimlerin ifade vermeye çağrılmasını “Gazze'deki katliamı korumak için tasarlanmış, Fransız demokrasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olay” olarak nitelendirdi.

Melenchon'un kendisine de Rima Hasan'ın katılımıyla Lille kentinde düzenlenmesi planlanan basın toplantısından iki kez menedildiğinde yaptığı açıklamalar nedeniyle Eğitim Bakanı’nın talebi üzerine soruşturma açıldı.

Melenchon dün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Rima Hasan’a atıfta bulunarak “Fikirleri nedeniyle polis soruşturması altında olan bir aday var. Fransız demokrasisi paramparça olmuş durumda ve dünya bize hayretle bakıyor” ifadelerini kullandı.

En büyük iki topluluk

LFI, muhalifleri tarafından Gazze savaşını istismar etmek ve ‘seçimlerde oy toplamak amacıyla’ Filistinlilerin yanında yer almakla suçlanıyor. Aşırı sağ ve geleneksel sağ, eski Başbakan Edouard Philippe'in lideri olduğu Ufuklar Partisi ve eski bakan François Bayrou'nun lideri olduğu Demokratik Hareket ile birlikte partiyi en çok eleştirenler arasında yer alıyor.

Her seçim döneminde Melenchon ve partisine yönelik saldırılar yoğunlaşıyor. Sağ kesim, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi özellikle büyük şehirlerin banliyölerindeki göçmenlerin, onların çocuklarının ve Müslümanların oylarını çekmeye çalışan LFI’yı ‘solcu-İslamcı ittifak’ olarak adlandırmayı seviyor.

LFI, Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için Gazze'deki Filistinlilerin savunulmasını, kampanyasının ana odağı haline getirdi. Gazze savaşı, Batı Avrupa'daki en büyük Müslüman ve Yahudi topluluklarının yaşadığı Fransa'da son derece bölücü bir nitelik taşıyor.

Savaşın başlangıcında Fransız yetkililer kamu düzenini bozacağı endişesiyle Filistin yanlısı gösterileri yasaklamıştı. Ancak mahkeme kararları hükümetin kararlarını bozdu. O tarihten bu yana her Cumartesi başkent sokaklarında ve birçok Fransız şehrinde gösteriler düzenleniyor.