Viyana müzakerelerine ‘büyük sorunlar’ ortasında ara verildi

Avrupa Birliği (AB) Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora, bu ay Viyana'da yedinci turun tamamlanmasının ardından düzenlediği basın toplantısında
Avrupa Birliği (AB) Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora, bu ay Viyana'da yedinci turun tamamlanmasının ardından düzenlediği basın toplantısında
TT

Viyana müzakerelerine ‘büyük sorunlar’ ortasında ara verildi

Avrupa Birliği (AB) Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora, bu ay Viyana'da yedinci turun tamamlanmasının ardından düzenlediği basın toplantısında
Avrupa Birliği (AB) Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora, bu ay Viyana'da yedinci turun tamamlanmasının ardından düzenlediği basın toplantısında

Son zamanlarda Viyana'da İran ile yapılan nükleer müzakereler ciddi bir pazarlık aşamasına girmiş olsa da, Batılı ülkelerin istediği tarihte müzakerelerin sona ermesini engelleyebilecek birçok sorun hala mevcut. Müzakerelerin sekizinci turuna yılbaşı kutlamalarından dolayı üç günlük bir ara verildi. Pazartesi günü bütün heyetlerin Avusturya başkentine dönmesiyle tur ​​devam edecek.
20 Haziran'da altıncı tur sona erdikten sonra yapılan yedinci tur -Ali Bakıri Kani liderliğindeki yeni İran heyetinin katılımıyla gerçekleştirilen ilk tur- müzakerelerin esas alınarak yapılacağı taslağın yeniden tartışılması ile sınırlıydı. İran heyeti, Abbas Arakçi başkanlığındaki eski İran heyeti ile üzerinde anlaşmaya varılan esas taslakta değişiklikler yapılmasını istedi. Anlaşma taslağına ilişkin fiili tartışmalar ancak sekizinci turda başladı.
Batılı yetkililerin konuştuğu zaman dilimlerine ve ocak ayı sonunda ya da şubat ayı başında anlaşmaya varılması gerektiğini vurgulamalarına rağmen, müzakereleri takip eden yakın kaynaklar dün (Perşembe), geçtiğimiz günlerde olumlu gelişmeler yaşansa da yaptırımlar ve İran'ın talep ettiği garantiler konusu da dahil olmak üzere büyük sorunlar hala devam ettiği için "başarılı sonuçların ne zaman elde edilebileceğini söylemenin imkânsız" olduğunu söylediler. Ancak kaynaklara göre Avrupa Birliği (AB) Viyana müzakereleri koordinatörü Enrique Mora ve üç Avrupa ülkesinin (Fransa, İngiltere ve Almanya) heyet başkanlarının dediği gibi hala anlaşmaya varmak için "aylar değil, haftalar" var. Kaynaklar ABD yaptırımları konusunda hala "ciddi anlaşmazlıkların" bulunduğunu, "eş zamanlı adımlar atma" tartışmasının henüz başlamadığını ve yaptırımlar ve nükleer taahhütler konusunda uzlaşma sağlanmadan da başlamayacağını vurguladılar.
Kaynaklar, müzakerelerin başarısız olma ve anlaşma yapılmadan sona erme olasılığının her zaman olduğunu, ancak “en olası” senaryonun hala bir anlaşma yapılması olduğunu belirterek, bir gün gelir hiçbir anlaşma yapılamayacağı sonucuna varabiliriz ancak müzakere taraflarının anlaşmadan ayrılmayı tercih edeceklerini görmek oldukça zor bir ihtimal” ifadelerini kullandılar.
Kaynaklar İran'ın talep ettiği garantiler konusunun ikiye ayrıldığını, bunların ilkinin yaptırımların kaldırılacağına dair garantiler verilmesi, ikincisinin ise daha sonra gelecek herhangi bir ABD hükümetinin yaptırımları tekrar dayatmayacağına dair garantiler verilmesi istendiğini, böyle bir şeyin “garanti edilmesinin imkansız” olduğunu belirttiler.
Yaptırımların kaldırılmasına ilişkin garantiler hakkında kaynaklar “ABD'nin yaptırımları kaldırmak için yasal adımlar attığından emin olunabilir. Ancak bundan sonra olması gereken başka bir şey için emin olmanın yeterli olmayacağı aşikâr. İşte şu anki müzakere turlarında halihazırda bunun üzerinde çalışılıyor” ifadelerini kullandılar. Bununla birlikte kaynaklar, "tüm müzakerecilerin temelde ve hedefe ulaşılması gerektiği hususunda hemfikir olduklarının, sadece anlaşmazlığın bu hedefe nasıl ulaşılacağı konusunda olduğunun" altını çizmeye özen gösterdiler. Örneğin, kişi ve şirketlerin adlarının yaptırım listesinden çıkarılmasının "kolay" olduğunu ancak şirketlere ve bankalara (İran'da çalışabileceklerine dair) garanti vermenin o kadar kolay olmadığını ve bunun için “daha fazla zaman gerektiğini” söylediler.
 “Anlaşmanın siyasi bir anlaşma olması” yaptırımların kaldırılmasına ilişkin garantileri bile sıkıntıya sokuyor. Kaynaklar, “İran'da yatırım yapmak isteyen şirketlere yasal garantiler verilmesi mantıklı ve doğal taleplerdir. Ancak bu garantilerin Nükleer Anlaşma’nın siyasi bir anlaşma olması açısından da bir problemi var. Şu anda sıkıntı, siyasi bir anlaşmaya yasal maddelerin nasıl eklenebileceği ile ilgili. Sorun bu. Çünkü anlaşma hükümetler tarafından onaylanan bir anlaşma değil. Ancak müzakereciler bu engeli aşmanın bir yolunu bulacaklardır çünkü bunu yapmak zorundalar” ifadelerini kullandılar. İran’dan istenen garantiler hususunda ise, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) İran'ın bir anlaşmaya vardıktan sonra nükleer taahhütlerini yerine getirdiğinden emin olmada kilit rol oynayacağına ve bu yönde taahhütlerin yerine getirildiğinden emin olmanın “kolay göründüğüne” işaret ettiler.
Müzakerelere dün ara verilmeden önce açıklama yapan Mora, “bu müzakerelerin başarılı bir şekilde sona ermesine yönelik net bir çalışma arzusu olduğunu” vurgulayarak “Önümüzdeki gün ve haftalarda büyük bir ciddiyetle çalışacağız ve bu zor olacak” dedi.

Rus heyetinin başkanı Ulyanov anlaşma konusunda iyimser
Nükleer Anlaşma müzakerelerindeki Rus heyetinin başkanı Rusya Büyükelçisi Mihail Ulyanov, geçtiğimiz günleri "olumlu" olarak nitelendirdi. Üç Avrupa heyetinin yetkilileriyle görüştükten sonra gazetecilere demeç verdi ve "İlk kez müzakerelerden en çok şüphe eden kişilerin bile bir ilerleme olduğunu kabul ettiğini" belirterek, yakında bir anlaşmaya varılması hususunda “iyimser” olduğunu dile getirdi. Ulyanov İranlıların ve ABD’lilerin ortak bir zeminde buluşmalarında kilit rol oynuyor. İki gün önce ABD müzakere heyeti başkanı İran Özel Elçisi Robert Malley ile aynı gün içerisinde iki kez bir araya gelen Ulyanov, Malley ile “müzakereleri nasıl hızlandırabileceklerini ve atmosferi daha fazla nasıl olumlu hale getirebileceklerini” tartıştıklarını söyledi. Rusya Büyükelçisi ülkesinin "siyasi olarak tarafların ortak bir dil bulmasına yardımcı olduğunu ve 2015 yılında İran ile imzalanan Nükleer Anlaşma'yı tekrar yürürlüğe koymaya ilişkin ana hedefe ulaşmayı kolaylaştırmak için her türlü çabayı gösterdiğini" sözlerine ekledi. Ulyanov, müzakerelerin "artık son aşamalarında olduğunu" ancak "geri kalan engellerin üstesinden gelmek için sabır ve azim gerektiğini" belirtti.

Bakıri Kani: Görüşmeler olumluydu
Benzer bir değerlendirme Bakıri Kani tarafından yapıldı. Zira Bakıri Kani’nin Tesnim Haber Ajansı’na verdiği röportajı aktaran Fransız haber ajansına (AFP) göre Kani geçtiğimiz günlerde “nispeten tatmin edici bir ilerleme” kaydedildiğini söyledi. Bakıri Kani “Farklı taraflar arasında yaptırımların kaldırılmasına ilişkin yazılı öneriler değiş tokuş edildi. Görüşmeler olumluydu” dedi. Aynı zamanda üç günlük aradan dönüldükten sonra "yaptırımların kaldırılması konusunda çeşitli taraflarca daha ciddi çalışmalar yürütüleceğini" umduğunu dile getirdi.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.