Avrupa, Kovid-19 karşıtı önlemlerini artırmaya hazırlanıyor

Aşı zorunluluğu için belirlenen tarihler yaklaşırken protestoların artması bekleniyor

Fransa’nın Korsika adasında 24 saat açık aşı merkezi (AFP)
Fransa’nın Korsika adasında 24 saat açık aşı merkezi (AFP)
TT

Avrupa, Kovid-19 karşıtı önlemlerini artırmaya hazırlanıyor

Fransa’nın Korsika adasında 24 saat açık aşı merkezi (AFP)
Fransa’nın Korsika adasında 24 saat açık aşı merkezi (AFP)

Avrupa ülkeleri, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele için uygulanan koruyucu önlemler ve izolasyon kısıtlamalarının yanı sıra aşı olmayanlara yönelik baskıyı artırmaya hazırlanıyor. Söz konusu önlemler, başkentleri ve şehirleri etkisi altına alan kitlesel protestolara ve güvenlik güçlerinin Şubat ayının başından itibaren bir dizi ülkede başlatılacak aşı zorunluluğu tarihlerinin yaklaşması ile bu protestoların artabileceği yönündeki uyarılarına rağmen uygulamaya konulacak. 
Avrupa sağlık otoriteleri hastaneler üzerindeki artan baskı ve bazı ülkelerde toplam nüfusun yüzde 12’sine kadar ulaşacak şekilde vaka sayılarının artması ile meşgulken, özellikle İtalya, Almanya, Belçika, Avusturya ve Fransa’daki hükümetlerin dikkati, söz konusu protestolarda aşırı sağcı parti ve güçlerin oynadığı rollere odaklandı. Sendikalar ise özgürlüklerin kısıtlanması ve ‘Kovid-19 diktatörlüğünü’ kınayan sloganlar paylaşıyor.
Diğer yandan Avrupa Komisyonu daha önce yaptığı açıklamada, Almanya gibi bazı ülkelerde nüfusun dörtte birini oluşturan aşısız kişilere karşı bazı ülkelerde uygulanan izolasyon önlemlerinin ve katı kısıtlamaların arttırılmasını desteklediğini açıklamıştı.

Siyah kod
Avrupa Bulaşıcı Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) hastaneye yatırılan vakaların sayılarındaki artışın, önümüzdeki ayın başlarında zirveye ulaşana kadar devam edeceği ve bazı sağlık sistemlerinin salgının son derece zorlu olduğu aşamalarda kullanılmak zorunda kalınan, umutsuz vakalar ve tedavi edilebilir vakalar arasında bir karşılaştırma sistemi olan ‘siyah kod’ sistemini kullanmaya geri dönmeye hazırlandığı konusunda uyardı.
Diğer yandan, ‘virüs matematikçisi’ lakabı ile tanınmış fizikçi Roberto Battiston, Delta varyantının artık yayılmadığı yönündeki tahminlere karşı uyarıda bulundu. Battiston bu yönde kanıt olmadığını dikkati çekerek “Aksine bu varyantın, şu anda hastanelerdeki vakaların, yoğun bakımda tedavi görenlerin ve can kayıplarının asıl sorumlusu olması muhtemel” açıklamasında bulundu.
Battiston “Şu anda iki farklı salgın gibi bir duruma karşı mücadele ediyoruz.  Bunlardan biri Delta varyantı ve diğeri daha az ciddi enfeksiyonlara neden olan ancak daha önce görülmemiş yayılma hızı sebebiyle kapsamlı kapanma önlemlerine yol açabilecek Omikron sebebiyle yaşanıyor” dedi. Yıllarca Dünya Sağlık Örgütü (WHO) danışmanı olarak görev yapan ve şu anda da İtalya Epidemiyoloji Gözlemevi’nin koordinatörü olan Roberto Battiston, şu aşamadaki karmaşık sağlık krizine etkili bir şekilde müdahale edilmesi için söz konusu iki varyantın enfeksiyonları arasında net bir ayrım yapılması gerektiğini vurguladı.

Delta varyantı yayılmaya devam ediyor
Omikron’un baskınlığının Delta varyantının ortadan kaybolduğu veya bu yolda olduğu anlamına gelmediğini açıklayan Battiston, güncel verilerin Delta’nın hala yeni enfeksiyonların yüzde 20’sine neden olduğunu ve tüm Avrupa ülkelerinde yayılmaya devam ettiğini ayrıca ciddi semptomların görülüğü enfeksiyonların ve can kayıplarının arkasındaki varyant olduğunu gösterdiğini belirtti. Uzman, hastanelerdeki acil servislerin kapasitesini artırmak üzere hemen harekete geçilmediği takdirde, Avrupa’da henüz aşı olmayan çok sayıda kişinin bulunduğu da göz önüne alındığında, en geç bir ay sonra sağlık sistemlerinin çökeceği uyarısında bulundu.
Battiston, Omikron varyantının ciddi enfeksiyonlara neden olmadığı bahanesiyle önlemlerin ve hareket kısıtlamaların hafifletilmesinin tehlikelerini vurgulayarak “Zira tek bir düşmana karşı mücadele etmiyoruz. Birbirinden çok farklı iki varyantla yüzleşiyoruz. Omikron’a odaklanmak, SARS-CoV-2 virüsünün şimdiye kadar ortaya çıkan varyantlarının en tehlikelisi olan Delta’nın yeniden aktif hale gelmesine yol açar” ifadelerini kullandı.

Virüsün genom dizilimi
Enfeksiyona yol açan varyant, virüsün genom diziliminin yapılması aracılığıyla belirleniyor. Bu teknoloji, Avrupa ülkeleri tarafından, salgının gelişimine kıyasla çok daha düşük bir oranda kullanılıyor. Battiston salgınla mücadelede bilinmeze karşı mücadele verildiği için aynı silahların çeşitli tehlikelere karşı kullanıldığını belirtiyor ve genom dizilimlerinin, aşı olmayanlar üzerindeki tehlikeli yansımaları göz önüne alındığında, Delta varyantının kontrol altına alınması gerektiğine dikkati çekiyor. Battiston ayrıca okulların yeniden açılmasının gelişen varyantların yayılımını daha aktif hale getireceği konusunda uyarıyor ve virüsün çocuklar arasında yayılmasının, Omikron varyantının da hızlı ve geniş çapta yayılmasıyla birlikte, salgın krizini çok karmaşık bir aşamaya doğru iteceği uyarısında bulunuyor.
ECDC daha önce yaptığı bir açıklamada Ekim ayının sonlarından bu yana günlük ortalama ölüm oranının 6 kat artmasının, sanıldığı gibi Omikron varyantından değil, Delta varyantından kaynakladığını ve bu oranın yükselmeye devam edeceğini belirtmişti.
Avrupa ülkelerinin birçoğunun sakinleri, test merkezlerinin önünde uzun kuyruklar oluştururken, Çin de dün (Pazar) Omikron varyantı ile enfekte olan iki yerel vakanın tespit edilmesinin ardından Tianjin şehrinin 14 milyon sakinine Kovid-19 testi yapılacağı duyuruldu. Tianjin’ın, gelecek ayın başlarında Kış Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak Pekin’den 150 kilometre uzaklıkta bulunduğunu belirtmek gerekiyor.



Dalay Lama: 130 yaşımı görmek istiyorum

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
TT

Dalay Lama: 130 yaşımı görmek istiyorum

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (AFP)

Tibet Budizmi'nin ruhani lideri 14. Dalay Lama Tenzin Gyatso cumartesi günü sürgündeki binlerce Tibetli'yle buluştu. 

Dünyanın dört bir köşesinden gelen takipçileri, 14. Dalay Lama'nın onlarca senedir yaşadığı Dharamshala yakınlarındaki büyük tapınakta bir tören düzenledi.  

6 Temmuz'da 90 yaşına girecek 14. Dalay Lama'nın çok uzun bir yaşam sürmesi için duacı oldular. 

Tenzin Gyatso törende yaptığı ve eş zamanlı olarak farklı dillere çevrilen konuşmasında Budistlerin ruhani koruyucularından birine işaret ederek şu ifadeleri kullandı:

Şu ana kadar elimden gelenin en iyisini yaptım. Avalokiteśvara'nın da desteğiyle 30-40 yıl daha yaşayıp duyarlı varlıklara ve Budizm öğretilerine hizmetimi sürdürmeyi umut ediyorum.

14. Dalay Lama, aralıkta Reuters'a yaptığı açıklamada 110 yaşına kadar yaşayacağını öngörmüştü. 

Tenzin Gyatso, ölümünden sonra Tibet'teki Budizm geleneğinin süreceğini belirterek, bu unvanı taşıyan son kişi olmayacağını önceki günlerde söylemişti.

Ruhani lider, 1587'de oluşturulan Dalay Lama unvanının yeni bir reenkarnasyonla süreceğini ifade etmişti.

Halefinin belirlenmesinde tek yetkinin kendi kurduğu Gaden Phodrang Vakfı'na ait olacağını söyleyen Tenzin Gyatso, 15. Dalay Lama'nın Çin sınırları dışında "özgür dünyada" doğacağını da yinelemişti. 

Gyatso'nun "Çin dahil herhangi bir ülke tarafından siyasi amaçlarla seçilen bir adayın tanınmaması gerektiğini" vurgulamasına Pekin'den tepki gelmişti. 

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, yeni Dalay Lama'nın Pekin yönetimi tarafından onaylanması gerekeceğini savunmuştu.

Tibet Budizmi'ne göre Dalay Lama, reenkarne olacağı bedeni kendisi seçebiliyor. 

Tenzin Gyatso, 1940'ta Dalay Lama’nın 14. reenkarnasyonu olarak Tibet Budizmi'nin ruhani liderliğini yapmaya başlamıştı.

Gyatso, Çin birliklerinin Tibet'in başkenti Lhasa'da 1959'da patlak veren bağımsızlık yanlısı ayaklanmayı bastırmasının ardından bölgeyi terk etmiş ve Hindistan'ın kuzeyindeki Dharamshala kentine yerleşmişti. Burada sürgündeki Tibet meclisi ve hükümetini kurmuştu.

Himalaya Dağları'nın kuzeyinde yer alan 2,5 milyon kilometre genişliğindeki Tibet Platosu, deniz seviyesinden ortalama 4 bin 380 metre yüksekliğiyle "dünyanın çatısı" diye biliniyor.

Tarih boyunca yarı göçebe Tibet halkının yurdu olan bölge, 1951'de imzalanan 17 Nokta Anlaşması'yla Çin'in egemenliğine girmişti. Pekin yönetimi, bunu "Tibet'in barışçıl özgürleşmesi" diye adlandırmıştı.

Independent Türkçe, AFP, Reuters