Afrika Boynuzu, krizlerin odak noktası mı?

Afrika Boynuzu bölgesi, ekonomik faaliyetlerde bulunma hareketi nedeniyle ülkeler arasındaki etnik çeşitlilik ve ırklararası etkileşimden derinden etkilendi.

Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)
Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)
TT

Afrika Boynuzu, krizlerin odak noktası mı?

Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)
Somali Ulusal Ordusu askerleri, cumhurbaşkanının görev süresi konusunda çıkan çatışmaların ardından Başbakan ile uzlaşı sağlanması sonrasında kışlalarına dönmeye hazırlanıyor (Reuters)

Mana Abdulfettah
Son yıllarda Afrika Boynuzu olarak adlandırılan Somali, Eritre, Cibuti, Etiyopya, Güney Sudan, Sudan ve Kenya’yı kapsayan bölge, siyasi reform ve seçimlerin düzenlenmesine ilişkin fikir birliği yoluyla yönetim düzeyinde bir dönüşüm geçirerek, birçok ülkede demokratik dönüşüm sürecine doğru yeni bir sayfanın açıldığını gösterdi. Öyle ki bu ülkelerde terör sıklığı ve terör örgütlerinin gerçekleştirdiği operasyonlar azaldı. Nihayetinde ise ABD stratejisinin ve Doğu Asya’ya odaklanma arzusunun değişmesiyle uluslararası varlık da azaldı.
Ancak Afrika’daki varlığını tamamen azaltmak politik olarak maliyetli görünürken, yavaş ve biraz dağınık bir geri dönüş başladı. Savaşlardan ve kıtlıklardan doğan Somali gibi Afrika Boynuzu ülkeleri de kalkınma ve kaynaklar için rekabetin yanı sıra Etiyopya’da kalkınma açısından büyük adımlar atıldığının işaretlerine tanık oldu. Ancak son dönemde bu durum tersine dönerek, her şeyin eski haline döneceğinin habercisi oldu. Böylece Somali’deki koşullar Etiyopya’daki savaşla birleşerek bölgenin geri kalanını da etkiledi. Bu durum, uluslararası toplumun dikkatini de çekerken, kıtlık ve uzayan savaşlara dair uyarılar gelmeye başladı. Bu çerçevede Somali’deki durumun, Afrika Boynuzu’nu kriz odağı haline getirmesi ve krizi varoluşsal bir kriz olarak sınıflandırması mümkün. Afrika Boynuzu’nun neredeyse tüm ülkelerinde bu döngüsel kriz dizisini kırmak, bölge ülkelerinin hükümetlerinin ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözme mekanizmalarının eksikliği ve bölgesel oluşumların zayıflığı göz önüne alındığında krizi çözmeye yönelik çabaları baltalıyor.

Savaş mirası
Afrika Boynuzu bölgesi, başarısız devletlerin doğduğu yenilenmiş bir iç çekişme mirasından doğdu. Öyle ki uzun askeri rejimler ve kısa demokrasiler arasındaki ardışık hükümetler, güvenliğin sağlanmasında, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesinde ve devletin sağlık, eğitim ve diğer haklar gibi doğal görev ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde, temel görevlerini yerine getiremedi.
Durum, Afrika Boynuzu’nun üç ana ülkesi olan Eritre, Cibuti ve Somali ile sınırlı değildi. Jeostratejik özelliğine göre Afrika kıtasının doğu kıyılarının bu bölgesinde Etiyopya ve Sudan’ı da kapsayacak şekilde genişledi, jeopolitik değişimler ve uluslararası güçlerin strateji ve çıkarları uyarınca tanım açısından esneklik kazandı.
Sömürge sonrası dönemde bölgesel sistemin ortaya çıkması ve bölgedeki ülkelerin çoğunun bağımsız hale gelmesi, bu duruma katkı sağladı. Ayrıntılar, bu ülkelerin uluslararası alanda etkili ve başa çıkmanın kolay olduğu bazı avantajlar taşıyordu. Ayrıca bölgenin bir bütün olarak iç ve bölgesel çatışmaların ve uluslararası müdahalelerin odak noktası olduğu yönünde de olumsuzluklar taşıyordu.
Antropolojik faktör de kahverengi, Arap ve Afrika kökenli unsurun bir karışımını içeren bölgeyi karakterize etmede rol oynuyor. Bu durum, dinlerin çoğulluğuna dayalı diğer tanımlamalara üstün gelmiş olabilir. Ancak Arapların bölgeye göçü, Hıristiyan ve İslam fetihlerinden daha önce olmuştur. Bu nedende dini çeşitlilik, manevi ibadet ve doğa dışındaki inançlara inanma gibi bölgeye özgü inançları içeriyor. Bu bölge aynı zamanda tarım, hayvancılık ve ticaret gibi ekonomik faaliyetlerde bulunma hareketi nedeniyle ülkeler arasındaki etnik çeşitlilik ve etnik gruplar arası etkileşimden de derinden etkilenmiştir. Bu durum ise sınır anlaşmazlıklarına neden olmuştur. Batının stratejik vizyonuna göre birincil çıkar alanı olarak ele alınmakta ve bu, bu alanın uluslararası politikada önemli bir mertebeye ulaşmasını açıklamaktadır.
Bölgedeki çatışmalar, Afrika Boynuzu’nun siyasi tarihine dayanan yönleriyle zihinsel imajının ortaya çıkmasına neden oldu. Bu imajı derinleştiren, uluslararası vesayeti kendine çeken ve çıkarlarını korumak için bölgesel ve uluslararası ittifakların etkileşimi üzerinden takip edilen bir deneyim yaratan terimlerle ifade edildi.

Devletlerin kırılganlığı
Afrika Boynuzu devletlerinin kırılgan ve istikrarsız doğası, kronik çatışmaların tırmanmasında önemli bir faktördür. Cibuti’nin stratejik konumu, ‘bir dizi askeri üssün merkezi olması ve istikrarına katkıda bulunan büyük ekonomik getiriler elde etmesi’ için uluslararası güçlerle kapsamlı siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik ilişkilerine sahip olmasına izin verdiyse de Eritre, bu avantajdan yararlanmadı. Ancak hayati alanındaki değişiklikler, dünyaya açılmasını mümkün kılabilir. Somali’ye gelince, bölgedeki istikrarsızlığın bariz bir örneği. Hala siyasi çatışma ve iç savaş yörüngesinde dönüyor. Koşulları tek bir hızla devam etmiyor. Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu’nun geçen Şubat ayında resmi olarak sona eren görev süresini iki yıl daha uzatan bir karar yayınlamasının ardından hükümette tekrar istikrarsızlık baş gösterdi. Fermacu ayrıca, kendisine yönelik yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili soruşturmalar nedeniyle Başbakan Muhammed Hüseyin Roble’nin yetkilerini de askıya alma kararı almıştı. Uluslararası baskının ardından Fermacu, görev süresini uzatma kararını geri aldı ve Başbakan Hüseyin Roble’yi de parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlık görevlerini üstlenmekle görevlendirdi. Roble’nin geçen Mayıs ayından bu yana sorumlu olduğu ordu ve güvenlik güçlerine ‘görevden ayrılan cumhurbaşkanı yerine kendisinden talimat almaları’ emri vermesi sonrasında çatışma genişledi.
Birçok taraf, Fermacu üzerindeki uluslararası baskıların ve Roble’yi yetkilendirmenin, ‘bir istikrarsızlık halinin oluşmasına, hükümetin istikrarsızlaşmasına, hükümet kurumları ile muhalefet güçlerinden ayrılanlar arasında çatışmaların ortaya çıkmasına’ yol açtığına inanıyor. Somalili Eş-Şebab ve diğer silahlı gruplardan gelen tehditlerin ortaya çıkmasıyla silahlı bir çatışmaya sürüklenme beklentileri de mevcut.

Krizler tırmanıyor
Afrika Boynuzu’ndaki çatışmaların tırmanmasına birkaç faktör neden oldu. İlk faktör, iç çatışma tetikleyicilerinin devam etmesiyle ilgili. Somali’de bir sürelik sakinliğin ardından güvenlik sorunlarını ateşleyen Eş-Şebab Hareketi, aktif bir durumda. Hareket, son olarak geçen salı günü cumhurbaşkanı, başbakan ve muhalefet arasındaki siyasi çekişmenin ardından ayrı ayrı olaylarla geri döndü. Öyle ki 2017 yılından itibaren kademeli olarak geri çekilecek olan Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM) güçlerine ait bir askeri üs yakınında intihar eylemi düzenlendi. Ancak Güvenlik Konseyi (BMGK), misyonunu genişletmeye karar verdi. Daha önce ise silahlı çatışmaların yeniden alevlenme ihtimali ortasında Somali güçlerine karşı çeşitli operasyonlar gerçekleştirildi. Somali Cumhurbaşkanı ve Başbakanı arasındaki anlaşmazlığa ek olarak ABD ve Afrika’nın Somali’ye verdiği askeri desteğin azalması, Somali güçlerini bu hareketle tek başına karşı karşıya bıraktı.
Yalnızca Somali ile sınırlı olmayan, ancak bölgenin tüm ülkelerinde bir saatli bomba olmaya devam eden etnik etkiye ve ulusal veya siyasi aidiyet pahasına büyüyen kabile fanatizmine ek olarak, Somali’deki Somaliland bölgesi ve Etiyopya’daki Tigray bölgesi gibi ayrılıkçı hareketler, Sudan gibi komşu ülkelerden faaliyet gösteren Eritre muhalefet hareketleri ve Sudan’da bölünme çağrısı yapan silahlı isyancı hareketler genişlemeye başladı.
İkinci faktör, bölgesel güçler dengesinde ve bu ülkeler arasındaki savaşlar, barışlar, ittifaklar ve bloklar arasındaki ilişkilerde ortaya çıkıyor. Bölgedeki siyasi değişimlerin ardından bölgedeki siyasi hareketin etkisiyle temsil edilen diğer karmaşıklıklar da eklendi. Afrika Boynuzu, ayaklanmalar, devrimler veya askeri darbeler yoluyla bu karmaşanın bir uzantısı haline geldi. Ayrıca çatışmaların şiddetlenmesi, silahlanma eğilimine yol açtı ve buna bağlı olarak bölge ülkeleri arasında silah ticareti ve kaçakçılığı aktif hale geldi.
Üçüncü faktör ise uluslararası çıkarlarla ilgili. Siyasi gerginlik durumunun ardından olası yansımalarla birlikte BM, ‘ülkenin önceki yıllarda meydana gelenlere benzer bir kuraklık ve kıtlıkla karşı karşıya kalabileceğine dair raporların yayınlanmasından sonra’ Somali’ye insani yardım çağrısında bulundu. Bu sorunlar, bölgedeki çalkantılı siyasi tarihin önemli bir yansımasıdır. Bu bozulmaya neden olan faktörlerin köklü ve ortadan kaldırılmasının zor olduğu göz önüne alındığında sorunlar, zaman zaman hala yenileniyor.

Yeni ayrımlar
Öyle görünüyor ki ilerleyen dönemde iç çatışmalar, bölgesel ve uluslararası etkileşimler açısından yeni ayrımlar ortaya çıkacak ve bu kırılgan siyasi ve güvenlik durumuna karşı büyük bir tehdit oluşturacaktır. Afrika Boynuzu bölgesine, sözde işbirliği ile kuşatılmış çatışma ilişkileri hakimdir. Bu varsayıma dayanarak Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD) gibi bölgesel örgütler ve diğerleri kurulmuştur. Ancak bu örgütler, siyasi ya da ekonomik krizleri çözmeyi başaramadılar. Siyasi, ekonomik ve askeri yollarla, gerek iç gerekse bölge ülkeleri arasında çatışma tarafları üzerinde etki ve baskı uygulamak için her zaman en büyük ve en köklü uluslararası kuruluşların şemsiyesine ihtiyaç duyulmuştur.
Afrika Boynuzu, henüz uluslararası müdahaleler olmaksızın bir iç çözüme ulaşmak için çatışmalarını yönetecek başka mekanizmalar geliştirmekten uzak görünüyor. Aksine bu çatışmalar, uluslararası rekabet ağının etrafında döndüğü bir ortam haline geldi. Durum, bu ülkelerin ‘bölünmeleri ve bölge ülkelerinin hükümetleri ve halkları arasındaki ilişkilerde mevcut dengesizliği önleyememeleri’ nedeniyle uzun süre devam edebilir.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz habere göre Afrika Boynuzu’ndaki kriz, bölgesel güvenlik dengesinin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynayan karmaşık iç çelişkiler içeriyor. Bu da bölgenin kriz yuvasına dönüşünün birdenbire ortaya çıkmadığını, daha çok iç çatışmaları sona erdirmek için az sayıdaki olası çözümlere dayandığını gösteriyor.



Netanyahu’nun Somaliland hamlesi ‘Büyük İsrail’ tartışmalarını yeniden alevlendirdi

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)
TT

Netanyahu’nun Somaliland hamlesi ‘Büyük İsrail’ tartışmalarını yeniden alevlendirdi

Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)
Arap Birliği Komsiyonu’nun daimi temsilciler düzeyinde yapılan toplantısından bir kare (Arap Birliği)

İsrail'in Somaliland'ı ‘bağımsız devlet’ olarak tanıma kararı, Filistinlilerin bu ayrılıkçı bölgeye yerleştirileceğine ve İsrail'in Kızıldeniz kıyılarını gören bölgede askeri üsler kuracağına dair endişeleri artırdı.

Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Somaliland'daki planının Afrika Boynuzu'nda gerilimi tırmandıracağı’ uyarısında bulundu. Barre, bu hamlenin ‘Sudan, Somali ve diğer ülkeler dahil olmak üzere bölge için ciddi sonuçlar doğuracağını’ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, cuma günü, Somaliland'ı ‘bağımsız egemen bir devlet’ olarak tanıdığını duyurdu. Böylece Somali içindeki ‘ayrılıkçı bölge’ ilk kez tanındı. Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullahi Arawa, bu hamleyi ‘tarihi bir an’ olarak nitelendirdi.

İsrail'in Somaliland’ı tanıma kararı, Arap, İslam ve Afrika ülkeleri tarafından kınandı. Arap ve İslam ülkeleri, Arap Birliği (AL), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Afrika Birliği Komisyonu, İsrail'in bu adımını tamamen reddettiklerini belirten açıklamalar yayınladı. Somali Başbakanı Barre, İsrail’in tanıma kararını Gazze Şeridi'nden Filistinlilerin yerinden edilmesiyle ilişkilendirdi. Barre, pazar günü Al-Qahera News'e verdiği röportajda “Tüm işaretler Netanyahu'nun Gazzelileri Somaliland'a yerleştirmeyi planladığını teyit ediyor” dedi. Somalili yetkili, ‘ülkesinin bunu kabul etmeyeceğini’ vurgularken Filistin halkının kendi topraklarında yaşama ve kendi bağımsız devletine sahip olma hakkı olduğunu belirtti.

İsrail'in Somaliland’ı tanımasının Netanyahu’nun ‘Büyük İsrail’ adlı planının bir parçası olduğuna inanan Barre, İsrail'in, Somali'nin kuzeyindeki varlığının Kızıldeniz ve Babu’l-Mendeb Boğazı'nı kontrol etmesine ve bölgede askeri üsler kurmasına olanak sağlayacağını düşünerek, mevcut siyasi ve bölgesel koşulları istismar etmeye çalıştığını belirtti.

Somali hükümeti tarafından cuma günü yapılan açıklamada ‘Filistin işgalini ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini kategorik olarak reddedildiği’ belirtilerek ‘Somali’nin Filistin halkının vatansız bırakılmasını asla kabul etmeyeceği’ vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, Somali'yi vekalet savaşlarına sürükleyecek veya bölgesel ve uluslararası düşmanlıkları ülkeye taşıyacak herhangi bir yabancı askeri üs veya düzenlemenin kurulmasına izin verilmeyeceğinin altı çizildi.

dsgthy
İsrail'in hamlesinin ardından Cuma günü Somali hükümeti toplantısı (SONNA)

Somaliland bölgesinden araştırmacı ve siyasi analist Numan Hasan, ‘Somaliland hükümetinin Filistinlilerin kendi topraklarına yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Somalilandlı yetkililer, bölgenin bağımsız bir devlet olarak tanınması için herhangi bir siyasi çözümü engelleyeceğini düşünen Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmeyi reddettiklerini açıkça ifade ettiklerini ve halkın da aynı fikirde olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasan, Somaliland hükümetinin, komşu ülkelere zarar vermemeleri koşuluyla, bölgede İsrail askeri üslerinin kurulmasına itiraz etmeyeceğini düşündüğünü, özellikle Arap ve İslam dünyasının İsrail'in tanınmasını reddetmesi gibi son gelişmeler çerçevesinde bölgenin herhangi bir dış müdahaleye hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

Numan Hasan'a göre bağımsızlığın tanınması Somaliland hükümetinin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Hasan, Bu adımın başka hiçbir ülkenin çıkarlarına zarar vermeyeceğini düşündüğünü belirtti.

Öte yandan Somalili siyasi analist Hasan Muhammed Hac, İsrail'in tanınmasının, kalkınma veya güvenlik bölgeleri ve egemen tesislerin kurulması bahanesiyle yerel halkın veya Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesine kapı açarak, bölgenin demografik yapısı üzerindeki etkisine ilişkin endişeleri artırdığını değerlendiriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hac, bu tanıma kararının Kızıldeniz kıyısında ve Babu’l-Mendeb bölgesinde İsrail’in askeri üsleri veya istihbarat tesislerinin kurulmasına kapı açacağına dair endişelerin arttığını belirtti.

Bunun, bölgeyi uluslararası çatışmaların merkezine yerleştireceğini ve Somali'nin iç meselesinden bölgesel ve uluslararası rekabetin sahnesine dönüştüreceğini söyleyen Hac, bu senaryoların (yerinden edilme ve militarizasyon) risklerinin daha geniş bölgeye ve Afrika'ya yayılacağını, kabile gerilimlerini körükleyeceğini ve kapsamlı siyasi çözümlerin şansını zayıflatacağını kaydetti.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi ve Yüksek ve Stratejik Araştırmalar Askeri Akademisi danışmanı Tümgeneral Adil el-Umde, Somali'de yaşananların, ayrılmayı teşvik eden hareketler arasında olumsuz algıları güçlendirerek Afrika devletleri arasındaki parçalanma ve bölünmeyi daha da şiddetlendirdiğini düşünüyor. Somaliland'ın bölünmesinin bölgesel ve uluslararası istikrarı etkileyeceğini, çünkü bu bölgenin dünyadaki çoğu ülkenin stratejik çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi. Umde, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, İsrail'in Somaliland'ı tanımasını, uluslararası toplumun dikkatini Gazze Şeridi'nde yaşananlardan başka yöne çekmek için bölgede yeni bir çatışma cephesi açmak amacıyla kullanmak istediği yorumunda bulundu. Umde, Somali'nin birliğini ve egemenliğini korumak, Kızıldeniz bölgesinde Arap ülkelerinin ve Mısır’ın ulusal güvenliğini korumak için gerekli olduğunu söyledi.

Somali Başbakanı Barre'ye göre ülkesi, İsrail'in hamlelerine karşı egemenliği için bölgesel ve küresel destek bekliyor. Barre, yaptığı açıklamalarda, ülkesinin Netanyahu'nun kararına karşı diplomatik kanalları bir seçenek olarak kullandığını ve ayrıca ülkesinin birliğini savunmak için yasal önlemler aldığını açıkladı. Barre, Somaliland Anayasası’nın bu tür bir eylemde bulunmasına izin vermediğini belirtti.

Somaliland, 1991 yılından bu yana Somali Federal Cumhuriyeti'nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan etti, ancak şimdiye kadar uluslararası taraflarca tanınmadı.


Riyal'in değer kaybı Tahran çarşısında protestolara yol açtı

Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)
Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)
TT

Riyal'in değer kaybı Tahran çarşısında protestolara yol açtı

Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)
Tahran'da ekonomik koşulları protesto ederek sokaklara çıkan göstericileri dağıtmak için çevik kuvvet polisi göz yaşartıcı gaz kullandı (EPA)

İran'ın başkenti Tahran'da, İran riyali'nin dolara karşı tarihi değer kaybını protesto eden tüccarlar ve dükkan sahipleri önderliğinde dün ikinci gün üst üste gösteriler düzenlendi.

Sosyal medyada dolaşan videolarda, Tahran çarşısının çeşitli yerlerinde toplanan kalabalıklar görülüyor. Polis, rejim karşıtı sloganlar atan protestocuları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı.

Protestolar, riyal'in serbest piyasada dolar karşısında yaklaşık 1,39 milyon riyal seviyesine gerilemesinin ardından geldi; riyal bir önceki gün yaklaşık 1,42 milyon riyal seviyesine düşmüş, ardından hafif bir toparlanma göstermişti.

Yargı başkanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei, "döviz piyasası tekelcilerini" uyararak, onlarla "kararlı ve yasal bir şekilde" mücadele edileceğini vurguladı.

Resmi raporlarda, Merkez Bankası Başkanı Muhammed Rıza Farzin'in istifa ettiği ve eski Ekonomi Bakanı Abdulnasır Hemmati'nin yeni Merkez Bankası Başkanı olarak atandığı belirtildi.


Trump: Batı Şeria konusunda Netanyahu ile tamamen aynı fikirde değilim

Trump'ın Florida'daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısından bir kare (AFP)
Trump'ın Florida'daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısından bir kare (AFP)
TT

Trump: Batı Şeria konusunda Netanyahu ile tamamen aynı fikirde değilim

Trump'ın Florida'daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısından bir kare (AFP)
Trump'ın Florida'daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısından bir kare (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump pazartesi günü yaptığı açıklamada, kendisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria konusunda tamamen aynı fikirde olmadıklarını söyledi, ancak anlaşmazlığın niteliği hakkında ayrıntılı bilgi vermedi.

Trump'ın Florida'daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, ABD Başkanı’na Batı Şeria konusunda Netanyahu'ya bir mesajı olup olmadığı ve buradaki yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemlerinin barışı tehlikeye atabileceğinden endişe duyup duymadığı soruldu. Trump gazetecilere verdiği yanıtta “Batı Şeria konusunda uzun ve yoğun bir tartışma yaptık. Bu konuda yüzde 100 aynı fikirde olduğumuzu söyleyemem, ancak bir anlaşmaya varacağız” dedi.

Trump, Netanyahu ile olan anlaşmazlıklarının niteliği hakkındaki bir soruya ise “Bu konuya girmek istemiyorum. Uygun zamanda açıklanacak” yanıtı verdi. Trump, Netanyahu'nun ‘doğru olanı yapacağını’ da sözlerine ekledi.

ABD merkezli haber sitesi Axios, Trump ve üst düzey danışmanlarının, İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptıkları görüşmede, İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria'da uyguladığı politikaları değiştirmesini istediklerini bildirdi. Reuters bu haberi henüz doğrulayamadı.

İsrail, uluslararası tarafların 2,7 milyon Filistinlinin yaşadığı ve gelecekte kurulması beklenen Filistin devleti planlarının önemli bir parçası olan Batı Şeria’da yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırılarını durdurması için artan baskısıyla karşı karşıya. Birleşmiş Milletler (BM), Filistinliler ve çoğu ülke, yerleşimlerin uluslararası hukuka göre yasadışı olduğunu düşünüyor. İsrail ise bu görüşe, bu topraklara olan İncil'deki bağları ve güvenlik endişelerini gerekçe göstererek itiraz ediyor. Batı Şeria'da yaklaşık yarım milyon İsrailli yerleşimci yaşıyor.

Geçen yıl, Birleşmiş Milletler'in en yüksek mahkemesi, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin ve bu topraklardaki yerleşimlerinin yasadışı olduğuna ve mümkün olan en kısa sürede sona erdirilmesi gerektiğine hükmetti. BM, Ekim 2023 ile Ekim 2025 tarihleri arasında Batı Şeria'da binden fazla Filistinlinin öldürüldüğünü, bunların çoğunun güvenlik güçleri tarafından yürütülen operasyonlarda, bazılarının ise yerleşimcilerin şiddet eylemleri sonucunda öldüğünü açıkladı. Aynı dönemde, Filistinlilerin saldırılarında 57 İsrailli öldürüldü.