Suriyeli ‘paralı askerler’ için yeni rota Ukrayna sahası: 7 aylık görev için 7 bin dolar ödeme

Suriye ve Rusya askerleri, 4 Aralık 2016’da ülkenin kuzeyinde yer alan Halep’in doğusundaki Karm et-Tarif bölgesinde (AP)
Suriye ve Rusya askerleri, 4 Aralık 2016’da ülkenin kuzeyinde yer alan Halep’in doğusundaki Karm et-Tarif bölgesinde (AP)
TT

Suriyeli ‘paralı askerler’ için yeni rota Ukrayna sahası: 7 aylık görev için 7 bin dolar ödeme

Suriye ve Rusya askerleri, 4 Aralık 2016’da ülkenin kuzeyinde yer alan Halep’in doğusundaki Karm et-Tarif bölgesinde (AP)
Suriye ve Rusya askerleri, 4 Aralık 2016’da ülkenin kuzeyinde yer alan Halep’in doğusundaki Karm et-Tarif bölgesinde (AP)

Ukrayna’daki savaş, yaşam, güvenlik ve ekonomik krizlerine çözüm arayan ve ‘cehennemden kaçmak’ isteyen Suriyeli gençler için yeni bir destinasyon ve savaş ağalarının da ‘para ve zenginlik’ aradığı yeni bir rota sayılıyor. Bu, Libya ve Dağlık Karabağ’daki savaşlar gibi, Rusya- Türkiye himayesinde iki tarafın yanında savaşan Suriyeli ‘paralı askerlerin’ kazanım sağladığı diğer çatışma alanlarında da yaşandı.
Gerçekten de arabulucular, Ukrayna’da Rus ordusunun yanında savaşmaları amacıyla Suriyelilerle sözleşmeler imzalamak için Şam’da ve hükümetin kontrolündeki bölgelerde aktif olmaya başladı. ‘Yeni adaylar’ listesinde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in kuzeni Rami Mahluf’a bağlı ‘el-Bustan Derneği’ milislerinden yaklaşık 23 bin erkek bulunuyor. El-Bustan Derneği milisleri, hükümetin yanında savaşmış ve daha sonra ‘Mahluf İmparatorluğu’ndaki tüm siyasi, ekonomik ve askeri silahları kontrol altına alma kampanyasının bir parçası olarak dağıtılmıştı. Bunların bazıları, İran’ın 2012 yılından beri Halk Komiteleri aracılığıyla kurulmasına yardım ettiği Ulusal Savunma Güçleri’ne mensup. Söz konusu güçlerin rolü, 2015 sonundaki Rus askeri müdahalesi ve son iki yılda hükümet ve muhalefet güçleri arasındaki askeri operasyonların gerilemesi ile azaldı.

Rusya, Ankara’yı kızdırmak istemiyor
Bu noktada şunu unutmamak gerekiyor; Bugün, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında imzalanan İdlib ateşkesinin üzerinden iki yıl geçti. Ayrıca 2017 yılının ortalarına kadar uzanan Rusya- ABD mutabakatları sayesinde Şam bölgeleri ile Fırat’ın doğusu arasındaki ‘sınırın’ istikrarını sağlanmasının yanı sıra o dönemde, bir yandan hükümete ait bölgeler arasında temas hatları kurulmuş ve diğer yanda da Suriye’nin kuzey ve kuzeybatısında Ankara tarafından desteklenen gruplar, çeşitli bölgelerin kontrolünü ele geçirmişti. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Ukrayna’ya karşı saldırı başlamadan önce Suriye’nin batısındaki Rus Hmeymim üssünde bir araya geldikleri sırada Esed’e, ‘İdlib’e kapsamlı bir saldırıyı geciktirmesini’ söylemesi dikkat çekici. Zira Moskova, Ukrayna ile meşgul olacak ve şu an Ankara’yı kızdırmak istemiyor.
15 Mart 2011 tarihindeki protestoların başlamasının 11. yıldönümünü yaklaşırken, iki yıl boyunca üç ‘devlet’ arasındaki sınırda herhangi bir değişiklik yaşanmadı. Suriye’nin dört bölgesindeki ekonomik krizin ve halkın çektiği acıların alevlendiği günün yeni bir hatırası oluştu. Öyle ki insanların yüzde 90’ı yoksul ve 12,4 milyon ya da yüzde 60’lık kısım, gıda güvencesinden yoksun. Aynı şekilde Suriye lirası, son yıllarda değerinde keskin bir düşüşe tanık olurken, 1 dolar 46 lirayken 3 bin 500 liraya yükseldi. Gıda fiyatları ise savaş öncesi döneme göre 33 kat daha yüksek. Ülke içerisinde tahminen 14 milyon insanın yardıma ihtiyacı var ve beş milyondan fazla insanın tatlı suya erişimi yok.

Ukrayna savaşı krizi derinleştirdi
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Suriyelilerin yaşadığı krizi derinleştirdi. Çünkü savaşan bu iki ülke, başta ekmek ve enerji olmak üzere önemli bir gıda ve geçim kaynağı sayılıyor. Ancak bu savaş, insanların acılarına yatırım yapmak için ek nedenler sağladı. Şam’daki savaş ağaları ve hükümetteki kardeşleri, gençlere sözleşme taslağı dağıtmakta aktifleşti. Sözleşmede, Ukrayna’da yedi ay süreyle ‘tesislerin korunması’ alanında çalışacak her kişiye yedi bin dolar verileceği belirtiliyor. İlk şart olarak, yedi ay boyunca Suriye’ye geri dönmemek ve ikinci şart olarak ise ‘Suriye hükümetinin bu sözleşmelerle hiçbir ilgisi olmaması’ sunuluyor. Savaşçı/ koruyucunun öldürülmesi durumunda, Suriye’deki ‘Şehitler Fonu’ kapsamında olmayacak, aksine ‘herhangi bir ayrıcalığa sahip olmayan’ bir ölü sayılacak. Ancak genç gönüllüler, birçok genç Suriyelinin göç etme nedenlerinden biri olan zorunlu askerlik hizmetini ertelemek için bunu sebep olarak görebilir.
Kendi savaşlarını ve daha sonra kendi ülkelerinde başkalarının savaşlarını veren Suriyeli gençler, iki yıl önce birbirleriyle savaşmayı bıraktılar. Ama şimdi ise başka topraklarda başkalarının savaşlarına dahil oluyorlar. Rusya ve Türkiye, Libya veya Dağlık Karabağ’da çıkarlarını korumak için binlerce savaşçıyı bu alanlara gönderdiklerinde yaşanan şey buydu. Ancak bir istisna vardı, çalışma süreleri buralarda altı aydı. Ukrayna’da yedi ay devam edecek olsa da bu, asker toplama faaliyetlerinin ana şemsiyesi olan Rus Hmeymim üssünün ‘Ukrayna savaşının günlerce değil aylarca veya yıllarca süreceğine’ olan inancını gösteriyor.

Yeni gelişmeler nelere gebe?
Şam’ın açıkça Moskova’nın yanında yer aldığı Ukrayna’daki Rus savaşı üzerindeki tek etki bu değil. Resmi açıklamalar, ‘Doğu Ukrayna cumhuriyetlerinin bağımsızlığının’ tanınması ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 141 devletin desteğine ulaşan Batı’nın kınama beyanına karşı (Küba, Eritre, Kuzey Kore ve Rusya ile) yapılan oylama yoluyla Şam tarafından bu destek dile getirildi. Saldırının patlak vermesinden bu yana Şam ve Tahran arasındaki temaslar yoğunlaştı. Paralı askerlerin Ukrayna’da savaşmaya hazır olduğu haberleri yayılırken, Suriye Ulusal Güvenlik Ofisi Direktörü Tümgeneral Ali Memluk, ‘ABD’nin Fırat’ın doğusundan savaşçı toplamaya yönelik hamleleri’ karşısında koordinasyon sağlamak üzere İranlı mevkidaşı Ali Şemhani ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir araya geldi. Ancak ‘Rusya’nın bir yandan Suriye’de ‘insani görevlere’ askeri güç göndermek için Belarus ile bir askeri anlaşma imzalamakla meşgul olması’, ‘diğer yandan İran’ın Suriye’ye ekonomik, petrol ve gıda yardımı yapmakla meşgul olması’ ve ‘öte yandan da Moskova yeni macerasıyla meşgulken, nükleer anlaşmayı imzalaması ve ekonomik imkanlar elde etmesi durumunda Şam’ın Tahran’a yönelik önyargısı üzerine odaklanılması’ ortasında bu koordinasyon, büyük olasılıkla İran’ın Suriye’deki ‘boşluğu doldurmasını’ hedefliyor.
Geçmişte Suriye’deki terazi kefesi, Tahran’ın Lazkiye limanı da dahil olmak üzere kontrol etmeye çalıştığı çıkarların elde edinilmesiyle Rusya’nın lehine ağır basıyordu. Ancak Rusya’nın, özellikle Suriye’nin güneyinde ‘stratejik olarak mevzilenmesini’ önlemek üzere İran çıkarlarını takip etmesi için İsrail’e yeşil ışık yakması ilerleyen günlerde Suriye'deki dengelerde bir dalgalanmaya neden olabilir.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.